
Yıldız Öztürk
Related Authors
Betül Sağıt Teoman
Dokuz Eylül University
Nevine Nizar Zakaria
Julius-Maximilians - Universität Würzburg
Sercan EKLEMEZLER
Bursa Technical University
Claire Baker
Victoria University of Wellington
Zeynep Aktop
Istanbul University
Njabulo Chipangura
The University of Manchester
Tuan Nguyen
Museum of Applied Arts and Sciences
InterestsView All (26)
Uploads
Papers by Yıldız Öztürk
Disiplinlerarasılığa açık bir alan olan sanat tarihi, kendine özgü konu ve araştırma yöntemlerinin yanı sıra tarih, arkeoloji, antropoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi, psikoloji gibi diğer disiplinlerden de beslenir. Dolayısıyla sanat tarihi, sanat üsluplarının kronolojik olarak sıralanmasından çok daha fazlasını ifade eder. Geçen yüzyılın ilk yarısından itibaren gelişen eleştirel sanat tarihi çalışmaları sınıf, cinsiyet, cinsel yönelim, etnisite ve ırk kategorilerini sanat tarihi yazımına dahil etmiştir. Böylece sanat pratiklerini toplumsal ilişkiler bağlamında analiz eden yaklaşımlar eserlerin ortaya çıkış koşullarını, marjda kalanları, sistematik dışlamayı ve sömürgeciliği görünür hale getirmiştir. Toplumsal hareketlerin yaratıcı gücünden de beslenen sanat, eleştirel yapısını gün geçtikçe derinleştirip genişletiyor. Bu yazıda, eleştirel sanat tarihi çalışmaları içindeki kuir ve feminist sanat pratiklerinden örneklere yer vereceğim. Fakat öncelikle –kısaca– geleneksel sanat tarihi yazımına ve ona gelen eleştirilere değinmek istiyorum.
Sergide konut politikaları ve barınma hakkından ev içi ilişkilerin sorunsallaştırılmasına, cinsiyetçi politikalardan şiddetin türlü veçhelerine, ekonomik krizden emeğin feminizasyonuna uzanan birbirini besleyen iç içe geçmiş temaları görüyoruz. Polat’ın sanat pratiğine içkin ironik yaklaşım, emek yoğun üretim ve çelişkili ittifak türlerinin bir aradalığı gerek malzeme ve teknik gerekse de ifade biçimi olarak bu sergide de varlığını koruyor. Altı parça işin yer aldığı sergide üç fotoğraf, bir yerleştirme, bir mekâna özgü yerleştirme ve bir de video yer alıyor.
Neriman Polat’s solo exhibition titled Roofless signals eerie spaces, materials and
experiences of precarity in motion, all the while inviting a dialogic inquiry into whether
precarious positions may be able to create new meeting grounds. Rooflesness as
a functional theme serves to turn our perspectives upside down and disrupt our
thinking; on one hand it recognizes the tangible physical consequences of poverty
within an incomplete space, on the other hand, through radical openness we are met
with an invitation to free ourselves and come together.
As part of the exhibition, we see various interrelated themes such as housing policies and the right to housing to the problematization of domestic relations, sexist policies to various aspects of violence, the current economic crisis to the feminization of labour. The ironic approach, labour-intensive production and the togetherness of contradictory modes of alliances that are emblematic of Polat’s artistic practice are on full view both in terms of materials, technique as well as the language of expression. Comprising six works, the exhibition brings together three photographs, an installation, a site-specific installation along with a video.
Beral Madra’nın fiilen sanat ortamına girişi 1984 yılında Nişantaşı-Valikonağı Caddesi’nde Galeri BM’yi açmasıyla gerçekleşir. 1989 yılında galerinin ticari bölümünü kapatarak Nişantaşı-Akkavak Sokak’ta BM Çağdaş Sanat Merkezi’ni kuran Madra 1992 yılından itibaren kurumun işlevlerini dönüştürmüştür. Bu merkez günümüzde araştırmacılar ve akademik çalışma yürütmek isteyenler için yeni mekânında Maltepe-Altıntepe’de arşiv olarak hizmet vermektedir.
2007-2010 yılları arasında Karaköy’de Suma Han’da Nilüfer Sülüner ve Binnaz Tukin’le birlikte 19 sergi organizasyonu gerçekleştiren Madra, aynı yıllarda Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmeni olarak çalışmıştır. 2012’de kurulan Kuad Galeri’de sanat yönetmeni ve küratör olarak çalışmalarını yürütmektedir. ‘80’li yıllardan itibaren bir taraftan da eleştiri yazıları kaleme alan Madra, galerici, küratör ve eleştirmen olarak sanat ortamında etkinliğini devam ettirmektedir.
Aşağıda yer alan söyleşi, 2015 ve 2016 yıllarında Beral Madra ile yaptığım kişisel görüşmelere dayanarak hazırlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Küratörlük, Sergileme Politikaları, Eleştirel Müzecilik
Critical Curatorial Approaches in Contemporary Exhibition Practices
With the opening of museums to the public in the 18th century, the scientific, technological, sociopolitical, and cultural understandings of the period were also reflected in curatorial practices. It is possible to see the discourses and representations of political powers in the exhibition policies of this period. Historical process, art institutions and curatorial practices, all have begun to be interrogated due to transformations occurred in field of culture and art along with the impact of social movements. Since 1960s, curators have become an important figure in devising of critical exhibition models. In short, critical curation can be described as a meta-concept that problematizes
gender, sexual orientation, racial, class and similar inequalities with their artistic and cultural contexts. In this article, the birth of museums, the emergence of curation and the relations of critical curation with social opposition movements are discussed.
Keywords: Curatorship, Exhibition Policies, Critical Museology
Disiplinlerarasılığa açık bir alan olan sanat tarihi, kendine özgü konu ve araştırma yöntemlerinin yanı sıra tarih, arkeoloji, antropoloji, sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi, psikoloji gibi diğer disiplinlerden de beslenir. Dolayısıyla sanat tarihi, sanat üsluplarının kronolojik olarak sıralanmasından çok daha fazlasını ifade eder. Geçen yüzyılın ilk yarısından itibaren gelişen eleştirel sanat tarihi çalışmaları sınıf, cinsiyet, cinsel yönelim, etnisite ve ırk kategorilerini sanat tarihi yazımına dahil etmiştir. Böylece sanat pratiklerini toplumsal ilişkiler bağlamında analiz eden yaklaşımlar eserlerin ortaya çıkış koşullarını, marjda kalanları, sistematik dışlamayı ve sömürgeciliği görünür hale getirmiştir. Toplumsal hareketlerin yaratıcı gücünden de beslenen sanat, eleştirel yapısını gün geçtikçe derinleştirip genişletiyor. Bu yazıda, eleştirel sanat tarihi çalışmaları içindeki kuir ve feminist sanat pratiklerinden örneklere yer vereceğim. Fakat öncelikle –kısaca– geleneksel sanat tarihi yazımına ve ona gelen eleştirilere değinmek istiyorum.
Sergide konut politikaları ve barınma hakkından ev içi ilişkilerin sorunsallaştırılmasına, cinsiyetçi politikalardan şiddetin türlü veçhelerine, ekonomik krizden emeğin feminizasyonuna uzanan birbirini besleyen iç içe geçmiş temaları görüyoruz. Polat’ın sanat pratiğine içkin ironik yaklaşım, emek yoğun üretim ve çelişkili ittifak türlerinin bir aradalığı gerek malzeme ve teknik gerekse de ifade biçimi olarak bu sergide de varlığını koruyor. Altı parça işin yer aldığı sergide üç fotoğraf, bir yerleştirme, bir mekâna özgü yerleştirme ve bir de video yer alıyor.
Neriman Polat’s solo exhibition titled Roofless signals eerie spaces, materials and
experiences of precarity in motion, all the while inviting a dialogic inquiry into whether
precarious positions may be able to create new meeting grounds. Rooflesness as
a functional theme serves to turn our perspectives upside down and disrupt our
thinking; on one hand it recognizes the tangible physical consequences of poverty
within an incomplete space, on the other hand, through radical openness we are met
with an invitation to free ourselves and come together.
As part of the exhibition, we see various interrelated themes such as housing policies and the right to housing to the problematization of domestic relations, sexist policies to various aspects of violence, the current economic crisis to the feminization of labour. The ironic approach, labour-intensive production and the togetherness of contradictory modes of alliances that are emblematic of Polat’s artistic practice are on full view both in terms of materials, technique as well as the language of expression. Comprising six works, the exhibition brings together three photographs, an installation, a site-specific installation along with a video.
Beral Madra’nın fiilen sanat ortamına girişi 1984 yılında Nişantaşı-Valikonağı Caddesi’nde Galeri BM’yi açmasıyla gerçekleşir. 1989 yılında galerinin ticari bölümünü kapatarak Nişantaşı-Akkavak Sokak’ta BM Çağdaş Sanat Merkezi’ni kuran Madra 1992 yılından itibaren kurumun işlevlerini dönüştürmüştür. Bu merkez günümüzde araştırmacılar ve akademik çalışma yürütmek isteyenler için yeni mekânında Maltepe-Altıntepe’de arşiv olarak hizmet vermektedir.
2007-2010 yılları arasında Karaköy’de Suma Han’da Nilüfer Sülüner ve Binnaz Tukin’le birlikte 19 sergi organizasyonu gerçekleştiren Madra, aynı yıllarda Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmeni olarak çalışmıştır. 2012’de kurulan Kuad Galeri’de sanat yönetmeni ve küratör olarak çalışmalarını yürütmektedir. ‘80’li yıllardan itibaren bir taraftan da eleştiri yazıları kaleme alan Madra, galerici, küratör ve eleştirmen olarak sanat ortamında etkinliğini devam ettirmektedir.
Aşağıda yer alan söyleşi, 2015 ve 2016 yıllarında Beral Madra ile yaptığım kişisel görüşmelere dayanarak hazırlanmıştır.
Anahtar kelimeler: Küratörlük, Sergileme Politikaları, Eleştirel Müzecilik
Critical Curatorial Approaches in Contemporary Exhibition Practices
With the opening of museums to the public in the 18th century, the scientific, technological, sociopolitical, and cultural understandings of the period were also reflected in curatorial practices. It is possible to see the discourses and representations of political powers in the exhibition policies of this period. Historical process, art institutions and curatorial practices, all have begun to be interrogated due to transformations occurred in field of culture and art along with the impact of social movements. Since 1960s, curators have become an important figure in devising of critical exhibition models. In short, critical curation can be described as a meta-concept that problematizes
gender, sexual orientation, racial, class and similar inequalities with their artistic and cultural contexts. In this article, the birth of museums, the emergence of curation and the relations of critical curation with social opposition movements are discussed.
Keywords: Curatorship, Exhibition Policies, Critical Museology
“Deha” sanatçı anlayışının arkasında yer alan patriyarkal kapitalist örgütlenme feminist sanatçılar tarafından da ele alınır. Piyasa, ev içi ve/veya gündelik yaşamdaki eşitsizlikleri odağına alan sanatçılar sanat üretim süreçlerinde teknoloji, (görünmeyen) emek, beden politikaları, şiddet, göç ve benzeri temaları feminist perspektifle yorumlar. 1970’lerde tül, kumaş, dantel, düğme, temizlik bezi, mutfak eşyası gibi genellikle kadınlarla özdeşleştirilen malzemelerin sanat işlerine dahil edilmesi ve kolektif üretim arayışları gibi gelişmeler “yüksek sanat” anlayışını, sanat nesnesine bakışı, geleneksel sergileme biçimlerini ve küratöryel politikaları kökten sarsar.
Türkiye’de de 1970’lerden itibaren farklı malzeme ve teknikleri kullanan feminist sanatçılar günümüze oldukça zengin bir miras bırakır. Bu bildiride kadın(ın) (görünmeyen) emeği ve beden üzerinde bıraktığı etkiler, feminist perspektiflerden de beslenerek üreten sanatçı ve akademisyen Hilal Balcı’nın işlerine odaklanılarak aktarılacaktır.
Tüm dünyada hazırlıksız yakalanılan Covid-19 pandemisi kültürel hayata katılımı doğrudan etkilemiştir. Pandeminin uzun bir zamana yayılması kültürel hayata katılımda çeşitli önlemler alınmasını beraberinde getirmiştir. Müzelerin pandemi süreciyle birlikte geliştirdikleri izleyici katılım yöntemleri de bu önlemler arasında yer almaktadır. Bu makalede izleyici kavramı, güncel izleyici geliştirme modelleri ile pandemi sürecinde müzelerin durumu ve dönüşen izleyici geliştirme stratejilerine değinilecektir. Müzelerin güncel izleyici geliştirme stratejileri ve yeni katılım metotları üzerine düşünmek olası yeni pandemilerin yönetilmesinde deneyim ve bilgi birikimi yaratacağı için önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Müze, İzleyici Geliştirme, Covid-19
MUSEUMS AND THEIR AUDIENCE DEVELOPMENT STRATEGIES OF DURING THE PANDEMIC
ABSTRACT
The Covid-19 pandemic, which caught unwares the entire world, directly affected the participation to cultural life. Its long time effects paved the way for diverse measures to facilitate the participation in cultural life. The museums’ audience participation methods adapted to the new pandemic conditions are among such measures.This article discusses the concept of audience, up-to-date audience development models, the conditions of museums during the pandemic and transformation of audience development strategies. It is important to explore recent audience development strategies and participation methods of museums as it would contribute to the common experience and knowledge for the management of potential pandemics.
Keywords: Museum, Audience Development, Covid-19
Bu süreç Aysel'in kişisel yaşam öyküsünü -ilkokulu bitirmesinden ölmeye yatmak amacıyla bir otel odasına gitmesine kadar- tarihsel, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel dönüşümler etrafında anlatılmıştır. Makalede "Ölmeye Yatmak" romanı toplumsal dönüşümler ve toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınarak incelenecektir.
İlk olarak, Aysel'in çocukluğunun geçtiği erken Cumhuriyeti döneminde ulus inşa sürecine değinilecek, ardından Kemalist modernizasyonun toplumsal cinsiyet kodları üzerinde durulacak ve Aysel'in yaşadığı çelişkiler, bu çelişkilerin tarihsel, toplumsal ve kültürel boyutlarına yer verilecektir.
Küratörlük, Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri'nde müzeciliğin evrimi ve gelişimi ile kurumsallaşma eğilimi göstermiştir. Öznel ve sırlarla dolu bir alandan nesnel ve sarih bir tarih anlayışı düzenine geçiş sürecinde müze müdürleri; temsil, tarihselleştirme, koleksiyon yönetimi, sergileme pratikleri gibi iş ve işlevleriyle modern küratörlüğün nüvesini oluşturmuşlardır.
Küratör kelimesinin Türkiye sanat ortamındaki dolaşımı kültürün daha önce hiç olmadığı kadar, kent ve ekonomi ilişkilerinin merkezinde konumlandırılmaya başlandığı 1980'li yılların sonlarına denk düşer. Bu dönemde neoliberal ekonomi politikalarının yapısına uygun bir şekilde, "marka kent" yaratmanın araçlarından biri olarak görülen kültür-sanat etkinlikleri de uluslararasılaşmaya başlamıştır.
Türkiye'de 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren düzenlenen uluslararası etkinlikler, özellikle İstanbul Bienali; 1990'lı yılların başında sosyoloji, sanat, siyaset gibi farklı disiplinlerden gelen kişilerin ve bağımsız küratörlerin sergileme pratiklerinde etkin rol almaları küratörlük kurumunun tanınmasında etkili olmuştur. Bu dönemden itibaren sanat ortamında,
1. Küratör kime denir?
2. Küratör sanatçı mıdır? / Küratör yaratıcı mıdır?
3. Küratör ile sosyal bilimci arasında benzerlik ve / veya farklılık var mıdır?
4. Küratörün sanatçıya müdahalesi ve / veya yaptırımı olabilir mi?
5. Küratör, sanatçı karşısında galeri, müze ve / veya sermaye grubunun çıkarları yanında mı yer alır?
gibi soruların uzun yıllar boyunca tartışıldığı görülmektedir. Bu bildiride küratörlüğün işleyiş mekanizmaları, çeşitleri ile sanat piyasası ve iktidar ilişkilerinin Türkiye'deki küratörlük tartışmalarına yansımaları incelenecektir.
mevcut erkek egemen sanat dünyasına girmek ve / veya burada kabul görmek için mücadele etmek değil, kurumsallaşmış bir iktidar alanı olarak sanat tarihini eleştirmek ve yeniden yazmaktır.
Dünyadaki örnekler gibi Türkiye sanat ortamında da birçok kadın sanatçı aile içi şiddet, cinsellik, beden, göç, kimlik, savaş, özel-kamusal alan gibi konuları ele alarak feminist sanat yelpazesi içinde konumlandırılabilir işler üretip, eril sanat yapısını sorgulamıştır. Bu bildiride Türkiye’de 1970’lerden itibaren feminist sanat pratikleri içinde yer alan ilk örnekler ve ilk tartışmalara yer verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Feminist sanat, sanat eleştirisi, sanat tarihi yazımı.
Since the foundation of museums, the audience/participant factor has been handled in a wide variety of contexts. In recent years, there has been an increase in the number of studies focusing on access and participation issues in the museum literature. Approaches that take social and economic capital into account in participation in cultural life have also enabled the audience to be discussed. Who is the audience? Can the audience be considered independent of its class position? Which social class individuals visit the museum? These and similar questions contributed to the development of critical museology in both academic literature and practice. For example, in 2019, ICOM expanded the definition of museum with a perspective emphasizing social inequalities and submitted it for approval. The definition, which is still in the process of discussion, is an indication that contemporary museology is more concerned with the social than ever before.
The point of view of individuals belonging to different social groups towards the museum, the reason, desire and frequency of visiting museums also differ. It cannot be said that the obstacles in front of museum visits are only due to the lack of cultural capital. Economic, physical, psychological and cognitive disability types also determine the museum visit practices of individuals. In this study, the importance of not seeing the concept of audience/participant as a neutral definition and considering this concept in socio-economic, cultural and cognitive contexts will be mentioned. The sociological analysis of the visitors will make the audience development processes of the museums more efficient, effective and fair.