Phoniatrics

Attention! The related software (PANM script) can be downloaded from here:
https://drive.google.com/drive/folders/0B4QKykn2bzqQa0JQRTZtU08yZWs?resourcekey=0-kYz6XS59uRJCKj4YuhaqhQ
Background: This study aimed to introduce a low-cost system measuring nasalance, which can often be performed with high-cost systems, and to present the normative nasalance values for adults using this system.
Materials and Methods: This study included 96 standard native Turkish-speaking literate volunteers who had no hearing and speech problems or nasal obstruction. Nasalance values were measured using the system developed by the principal author, which is called the Praat-Assisted Nasalance Meter, using speech materials and related methods.
Results: The participants were 18-65 (average, 33.7) years old. They were divided into three groups according to their age: 18-25, 26-40, and 41-65. A significant difference was found in the nasalance values between the genders. For nearly all speech materials, higher nasalance values were measured in women than in men.
Conclusion: There is no generally accepted rule to ascertain if a speaker’s resonance is abnormal according to nasalance values. Therefore, the proposed threshold values should not be considered absolute values but should be decided with perceptual evaluation.

Amaç: Bu çalışmanın amacı, genellikle yüksek maliyetli sistemlerle gerçekleştirilebilen nazalans parametresi ölçümü için kullanılabilecek kendi geliştirdiğimiz düşük maliyetli bir sistemi tanıtmak ve bu sistem kullanılarak erişkinler için belirlenen normatif nazalans değerlerini sunmaktır.
Gereç ve Yöntemler: Standart Türkiye Türkçesi konuşan ve okuma yazma bilen 96 gönüllü çalışmaya dahil edildi. Deneklerin işitme ve konuşma problemi, burun tıkanıklığı yapan herhangi bir hastalığının olmamasına dikkat edildi. Birinci yazar tarafından geliştirilen ve Praat Yardımlı Nazalans Ölçer (PYNÖ) adı verilen sistem yardımıyla aşağıda belirtilen konuşma malzemesi ve yöntem kullanılarak nazalans ölçümü yapıldı.
Bulgular: Çalışmaya katılan 96 konuşmacının yaşları 18 ile 65 arasında değişiyordu (ortalama 33,7 yıl). Katılımcılar yaşlarına göre 18-25, 26-40 ve 41-65 şeklinde üç gruba ayrılarak incelendi. Elde edilen değerler cinsiyet grubuna göre karşılaştırıldığında aradaki farkların istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. Hemen her konuşma malzemesi için kadınlarda erkeklerden daha yüksek nazalans değerleri elde edildi.
Sonuç: Bir konuşmacı üzerinde ölçülen nazalans ölçüm sonuçlarının anormal olduğunu söylemek için genel kabul gören bir kural yoktur. Bu nedenle, bu çalışmada önerilen eşik değerler mutlak değerler olarak düşünülmemeli, algısal değerlendirmeyle birlikte karar verilmelidir.

Amaç: Ses Handikap Endeksi (SHE) Türkçe versiyonunun güvenilirliği ve geçerliliği araştırıldı, uygulama kolaylığı sağlayacak kısa bir SHE versiyonu geliştirildi.
Hastalar ve Yöntemler: Orijinal Voice Handicap Index 10 KBB uzmanı tarafından Türkçeye çevrildi, daha sonra bir dilbilimci tarafından İngilizceye geri çevrildi, son olarak üç kişiden oluşan değerlendirme komisyonu tarafından çeviri metnine son şekli verildi. Türkçeye çevrilen anket 220 denekten oluşan bir gruba 7-14 gün arayla iki kez uygulandı; deneklerin verdikleri yanıtlara göre güvenilirlik ve geçerlilik analizleri yapıldı.
Bulgular: İç tutarlılık güvenilirliği ileri derecede anlamlı bulundu (Cronbach alfa=0.97). Test-tekrar test korelasyon katsayısı toplam skor için 0.93 bulundu. Faktör analizi sonucunda toplam varyansın %64.8’ini açıklayan üç faktör elde edildi. Düzeltilmiş madde-toplam korelasyon katsayıları 0.50-0.80 arasında değişiyordu. Düzeltilmiş madde-toplam korelasyon katsayılarına göre en güçlü 10 madde (E7, E9, Fi10, F11, F12, E15, F16, Fi18, Fi20 ve E29) seçilerek kısa versiyon SHE geliştirildi.
Sonuç: Ses Handikap Endeksi Türkçe versiyonunda bazı maddelerin sorunlu olması nedeniyle, kliniklerde kısa versiyon Türkçe SHE’nin kullanılması daha uygundur.
Anahtar Sözcükler: Anket; hastalık ciddiyet indeksi; ses; ses hastalıkları/tanı; ses kalitesi.

Önsöz
Medikal iletişim bozuklukları -Avrupa ülkelerinde tercih edilen isimlendirmeyle foniyatri-, yeni bir bilim dalı olmamasına karşın, ülkemizde yakın zamana kadar KBB uzmanları arasında yeterli ilgiyi görmemiştir. Son 10-15 yıl içinde bu alana, özellikle ses bozuklukları konusuna karşı ilgi artışı ve ülkemizde dil konuşma terapistliği eğitiminin verilmeye başlanmasıyla söz konusu alanda Türkçe kaynak eksikliği daha da belirgin hale gelmiştir.
Ses bozuklukları ve tedavisi konusunda, İngilizce başta olmak üzere yabancı dillerde yazılmış pek çok kaynak bulunmasına karşın, bu kaynakların kelimesi kelimesine Türkçeye çevrilmesi yetersiz kalmakta, yer yer uyarlama yapılması gerekmektedir. Bu gerçek, araştırmacıların yabancı dilde yazılmış kaynaklardan yararlanmasını güçleştirmekte ve Türkçe kaynak ihtiyacının önemini artırmaktadır. Bu ihtiyaca kısmen de olsa cevap verebilmek amacıyla, elinizdeki bu kaynak Türkçeye kazandırılmış; çeviri sırasında, orijinal kavramlardan uzaklaşmadan Türkçeye uyarlamalar yapılmıştır.
Bu kitap ve ekindeki DVD’nin; KBB uzmanları yanında, dil konuşma terapistleri, odyologlar ve bu alanlarda eğitimlerine devam eden gelecek kuşak bilim insanları için yararlı bir başvuru kaynağı olacağını umuyor, eserin Türkçeye kazandırılmasına katkıda bulunan meslektaşlarımıza ve Nobel Kitabevine çok teşekkür ediyoruz.

24 esin, kalite, perde, şiddet ve rezonans şeklindeki dört özelliğinden birinin veya bir kaçının bozulması, ses bozukluğu olarak tanımlanır. 1 Ses bozukluğuna yol açan nedenler, organik ve organik olmayan şeklinde iki gruba ayrılarak incelenir. Ses bozukluğunun nedeni, muayene ya da laboratuvar yöntemleri ile ortaya çıkarılabiliyorsa organik ses bozukluğu söz konusudur. Ses bozukluğuna neden olan genel organik nedenler Tablo 1'de, travmatik nedenler Tablo 2'de listelenmiş olup aşağıda detaylı olarak ele alınacaktır.

ÖZET Amaç: Bu çalışmada sekiz farklı ses sistemi kullanılarak frekans ve perturbation paremetrelerini ölçmek ve programları karşılaştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yön-temler: Ses hastalıkları polikliniğimize Ocak 2011 ile Aralık 2011 tarihleri arasında başvuran 131 hasta ve 36 sağlıklı gönüllü çalışmamıza dahil edildi. Arşivde yer alan bu hastalara ait uzun [a] sesleri (2 ya da 3 s'lik); MDVP, Dr Speech Vocal Assesment, Praat, LingWAVES, Voxmetria, TF32, Chaos Data Analyzer ve Speech-Tool programları kullanılarak analizleri yapıldı. Ayrıca LingWAVES yazılımının Vospector modülü ve Dr Speech Vocal Assesment programlarından yararlanılarak algısal analizleri yapıldı. Çalışmada kullandığımız sekiz analiz programı ile toplam 58 aynı ve farklı gruplarda yer alan parametrelerin kendi aralarındaki korelasyon değerleri ölçüldü. Bulgular: Çalışma ve kontrol grubunun ses kayıtlarının 8 ayrı programda yapılan analizleri ile ölçülen temel frekans (F0) da MDVP ile Praat ve Dr Speech programları arasında çok güçlü korelasyon (r>0,93), Frekans pertürbation parametrelerinde WoxMetria, LingWAVES, MDVP ve Praat programları ara-sında çok iyi korelasyon (r>0,79), Amplitüd perturbation paremetrelerinde MDVP ile Praat, TF32 ve VoxMetria progrmları arasında çok iyi korelasyon (r>83) izlendi. Çalışmamızda afonik, ileri derecede bozuk sesleri dahil edilmediği için kaotik analiz parametreler ile diğer parametreler arasında çok iyi uyum sağlanmadı. Sonuç: Ses analizlerinde kayıt için kullanılan yazılım ve donanımın farklı olması ölçülen sonuçların farklı çıkmasında önemli bir etkendir. Standart bir donanım ve yazılım kullanılarak kaydedilen ses üzerinde ölçüm yaparak bu sakınca ortadan kaldırılmış, programlar arasındaki farklılık ön plana çıkarılmıştır. Praat programının hasta ve kontrol bireylerdeki analiz sonuçlarının en sık kullanılan ses analiz programları ile olan yüksek korelasyon ilişkisi, programının ücretsiz oluşu ve betik dile sahip ol-ması diğer programlara göre avantaj olarak görülmüştür. ABSTRACT Objective: The Aim of this study is compare the frequency and perturbation parameters of 8 different sound analysis systems. Material and Methods: One hundred thirty two patients referred to our voice clinic and 36 healthy volunteers between January 2011 to December 2011, were enrolled. The archived long (2 seconds) [a] vowels were analyzed by MDVP, DrSpeech, Praat, LingWAVES, VoxMetria, TF32, Chaos Analyzer and SpeechTool programs. Eight analysis programs used and total 58 parameters were measured. Correlation between the values and parameters were calculated. Result: The fundamental frequency (F0) measured by the analyzes of the sound recordings of the study and control groups in different programs showed a very strong correlation between MDVP and Praat and Dr Speech programs (r>0.93), There were very good correlation (r>0.79) observed in the MDVP, Praat, VoxMetria and LingWAVES in the comparison of frequency perturbation parameters and very good correlation (r>83) was observed amplitude parameters between MDVP and Praat, TF32 and VoxMetria programs. Chaotic analysis parameters and other parameters did not harmony because neither aphonic nor distorted voices were included. Conclusion: Different hardware and software used for voice recording analysis is important factor for different results. Using standard hardware and software for voice recording have prevented inconvenience recording of voice. However the differences between programs have come forward. The high correlation relationship of the Praat program with the most commonly used voice analysis programs of analysis results in patient and control individuals was found to be advantageous over other programs in that the program was free and had a scripting language.

Annotated edition of M. García's Traité complet de l'art du chant, with extensive notes and critical commentary on text and original musical excerpts.

En 1847, Manuel Patricio García (1805-1906) publicó la segunda parte de su Traité complet de l’art du chant. Tras haber sacado a la luz en 1840 una primera en la que resumía sus observaciones sobre los principios básicos de la producción vocal humana desde los puntos de vista anatómico, lingüístico y musical, esta segunda edición resultaba más explícita acerca de los aspectos puramente dramáticos y operísticos de la interpretación.

İletişim bozukluklarıyla ilgilenen tıp dalları • Odyoloji: İşitme bilimi; audire (Latince, işitme) + logos (Yunanca, bilim dalı) -İşitme testlerinin yapılması ve yorumlanması -İşitme (re)habilitasyonu -Rehabilitasyon amacıyla kullanılan elektronik cihazların fittingi -Tinnitus ölçümü ve tedavisi -Vertigo ve denge bozukluklarının tanısı ve rehabilitasyonu • Foniyatri: Ses tıbbı; phone (Yunanca: ses) ve iatros (Yunanca: doktor, tıp) -Ses bozukluklarının tanısı, medikal ve cerrahi tedavisi, rehabilitasyonu -Konuşma bozuklukları tanısı, medikal ve cerrahi tedavisi, rehabilitasyonu -Yutma bozukluklarının tanısı, medikal ve cerrahi tedavisi, rehabilitasyonu -Dil bozukluklarının tanısı ve rehabilitasyonu -İşitme kaybına bağlı dil bozukluklarının tanısı ve rehabilitasyonu -Akademik beceri bozukluklarının tanısı ve rehabilitasyonu 2

Ses Terapisi Olarak Vurgu Yöntemi Ö ÖZ ZE ET T Bu makalede, Av ru pa ül ke le rin de sık kul la nı lan bir ses te ra pi si yön te mi olan Vur gu Yön temi nin te mel pren sip le ri ve tek ni ği su nul mak ta dır. Ho lis tik bir ses te ra pi si yön te mi olan Vur gu Yönte mi nin he de fi, ko nuş ma or gan la rı ara sın da müm kün olan en iyi uyu mu sağ la mak tır. Tek ni ğin te me li ni; (1) ka rın-di yaf ram so lu nu mu nun öğ re til me si, (2) vur gu lu rit mik fo nas yon ve da ha son ra ar ti kü las yon ve (3) vü cut ve el ha re ket le ri oluş tur mak ta dır. Vur gu Yön te mi ni di ğer yön tem ler den ayı ran en önem li özel lik, glo tis dü ze yin de Ber no ul li et ki si oluş tur ma sı dır. Bu ayırt edi ci özel li ği ne de niy le Vur gu Yön te mi, ge nel ses te ra pi si en di kas yon la rı na ek ola rak, tek ta raf lı re kü ren si nir para li zi si ve ya sul cus vo ca lis gi bi ne den le re bağ lı glo tik ye ter siz lik le rin te da vi sin de de ba şa rıy la kulla nı la bi lir.

Konuşma ve dil bozuklukları, ses ve işitme bozuklukları konular ı ile birlikte komünikasyon bozuk lukları bilimi içinde incelenmektedir. Ayn ı başlık altında incelenen bu dört konudan ko nuşma ve dil bozuklukları, ülkemizdeki K.B.B. çevrelerinde ses ve işitme bozuklukları kadar ilgi görmemektedir. Oysa, yarık damak, velopalatin yetmezlik, kısa frenulum gibi problemierin konuşma bozukluk.lanna neden olması, sek:retuar otitis medianın dil gelişimini geciktirrnesi, çocuklarda konjenital ya da erken yaşta başlayan sensarinöral işitme kayıplarının ağır dil bozukluklarına neden olması gibi gerçekler, K.B.B. uzmanlarının konuşma ve dil bozuklukları konusunda en azından temel bilgi düzeyinde bilgi sahibi olmasını zorunlu kılmaktadır. Burada konunun daha iyi anlaşılabilmesi için önce ilgili terminoloj~ temel fonetik ve fonolojiden bahsedilece~ daha sonra konuşma ve dil bozukluklarının klasifıkasyonu yapılarak bu bozukluklara kısaca değinilecektir.

ÖZET:
Objektif ses analizi yöntemlerinin ses hastalıklarının tanı ve takibinde önemli bir yeri vardır. Günümüzde, bu gruba giren analizlerin çoğu, standartlara uygun ses kayıtları üzerinde ücretsiz programlar kullanılarak bilgisayar ortamında yapılabilmektedir. Bu gözden geçirme yazısında, ses hastalıklarıyla ilgilenen KBB uzmanlarına yardımcı olmak amacıyla ücretsiz bir yazılım olan Praat üzerinde yapılabilen objektif ses analizi yöntemleri teorik detaylara girmeden anlatılmaktadır.

ABSTRACT:
Objective voice analysis methods have an important role in the diagnosis and follow-up of voice disorders. Nowadays, most of the analyzes in this group can be done in computer environment by using free softwares on standardized audio recordings. In this review, objective voice analysis methods that can be done on Praat, which is a freeware program to help ENT specialists interested in voice diseases, are explained without going into the theoretical details.

Konuşma ve dil bozuklukları, alanımızda yer alan organları ilgilendirdiği veya bu organlarla ilgili belirtiler verdiği için KBB hekimleri tarafından bilinmesi gereken problemlerdir. Dil ve konuşma terapistine yönlendirilen hastaya doğru tanı konmadığı takdirde yanlış terapi uygulanmakta bu da zaman ve emek kaybına neden olmaktadır. Bu bölümde birbiriyle karışabilen konuşma ve dil bozukluklarından bahsedilecek ve ayırıcı tanıda önemli olan noktalar üzerinde durulacaktır.

KBB ihtisas Dergisi 2001 ;8{2):152-157 KLiNiK ARA~TIRMA CSL ve Dr. Speech ile ol~iilen temel frekans ve pertiirbasyon degerlerinin kar~da~hrdmas1 Comparison of fundamental frequency and perturbation data analyzed by CSL and Dr. Speech systems Mehmet Akif KILl<;:, Erdogan OKUH. Ama~: iki farkli ses analiz sistemi kullan1larak olc;:O-Ien temel frekans ve pertOrbasyon degerlerini kar~l l a~tl rmak. c;ah~ma Plam ve Yontemler: Ses bozuklugu olan hastalara ait rastgele sec;:il m i~ 50 ses dosyas1 CSL (Bilgisayarl l K onu~ma Laboratuvan) ve Dr. Speech ses analiz sistemi ile incelendi. Ortalama temel frekans (F o), jitter (%), rolatif ortalama pertOrbasyon (RAP), perde perturbasyon b610m0 (PPQ), shimmer (%) ve amplitOt perturbasyon bolumu (APQ) degerleri olc;:OidO. Bulgular: Temel frekans (F 0 ) degerleri arasmda fark olmad1g1 (p=0.881 ), jitter (%), RAP, PPQ, shimmer (%) ve APO degerleri arasmda onemli duzeyde farklar oldugu gozlendi (p<0.001 ). Sonu~: Ses analizinde, pertOrbasyon 6I90m tekniklerinin standardize edilmesi, standardizasyon gerc;:ekle~incey e kadar her cihaz ve klinik ic;:in ayn ayn normal degerlerin belirlenmesi gerekmektedir.

Objektif ve subjektif ses değerlendirme yöntemlerinin ses bozukluklarının tanı ve takibinde onemli bir yeri vardır. Objektif yöntemlerle sesin akustik ve aerodinamik özellikleri ölçülürken, subjektif yöntemlerle sesin algısal özellikleri ve hastanın yaşam kalitesi değerlen dirilir. Bu gözden geçirme yazısında, ses hastalıklarıyla ilgilenen KBB uzmanlarına yardımcı olmak amacıyla objektif ve subjektif değerlen dirme yöntemlerinden bahsed il mişti L Anahtar Kelimeler: Aerodinamik analiz, algısal analiz, akustik analiz, yaşam kalitesi ölçümü, ses hastalıkları Curr PracrORL 2010, 6(2): 257-265 Giriş Ülkemizde son 10-15 yıl içinde ses hastalıklarının tanı ve tedavisine karşı ilgi artışı, bu hastalıklarda kullanılan çeşitli inceleme yöntemlerine olan ilgiyi de artırmıştır. Ses problemini değerl endirm ek amacıyla kullanılan yöntemler; vibrasyon inceleme yöntemleri, larengeal EMG, objektif ve subjektif inceleme yöntemleri şeklinde dört grupta incelenebilir. Stroboskopi ve EGG gibi vibrasyon inceleme yöntemleriyle larengeal EMG bu makalenin kapsamı dışında kalmaktadır. Burada bahsedilen objektif yöntemler, akustik ve aerodinamik analiz yöntemlerini, subjektif yöntemler ise algısal değerlendirmeyi ve yaşam kalitesi ölçümünü içermektedir.

Glotik düzeyde ortaya çıkan kaynak ses, glotisten dudaklara, burun deliklerine kadar uzanan ve ses yolu adı verilen kabaca tüp şeklindeki boşlukta değişime uğrayarak bir taraftan konuşma seslerine dönüşürken diğer taraftan da kişiye özgü bir hal alır. Bir insanın (veya müzik aletinin) sesini başkasından ayıran algısal özellik olan ses rengi (İng. timbre), büyük ölçüde rezonasyon olayıyla belirlenir. Ses yolunda yer alan farengeal, oral ve nazal kaviteler rezonatör görevi görür, bu kavitelerin şekli ve boyutu, iç yüzeylerini örten mukozanın durumu, çevreleyen kasların tonusu rezonansı etkiler. Rezonans bozukluğu KBB pratiğinde çok sık karşılaşılan bir durumdur. Burunda tıkanıklığa veya mukoza ödemine neden olan her hastalık rezonansı etkiler. Tonsil ve adenoid hipertrofisi ile bunlara yönelik cerrahi girişimler de rezonans bozukluğuna veya en azından fizyolojik düzeyde rezonans değişikliğine neden olur. Rezonans bozukluklarının büyük bir kısmı medikal veya cerrahi tedavi ile düzelir, bu tür problemlerde konuşma terapisinin yeri son derece sınırlıdır. Üst solunum yolu enfeksiyonu, rinosinüzit, tonsil ve adenoid hipertrofisi, ses ve konuşma bozuklukları konularıyla ilgilenen; septoplasti, rinoplasti, tonsilektomi, adenoidektomi operasyonu uygulayan her KBB hekiminin rezonans bozuklukları konusuna hakim olması gerekmektedir. Rezonans bozukluklarıyla ilgili klinik uygulamada hekimlerin en fazla karşılaştığı sorun bozukluğun algılanamaması veya yanlış algılanmasıdır. Nazal rezonans fazlalığı (hipernazalite) olan bir hastanın sorununun yanlışlıkla nazal rezonans azlığı (hiponazalite) şeklinde algılanması katastrofik sonuçlar doğurabilir. Bunun dışında, rezonans bozukluğu ile temel frekans problemi birbiriyle karıştırılabilir; tiz frekans bölgesinde rezonans artışı temel frekans yüksekliği, bu bölgede rezonans azalması temel frekans düşüklüğü olarak algılanabilir. "Tanı Yöntemleri" alt başlığı altında bahsedilen yöntemlerin kullanılması hekimin hata yapma ihtimalini azaltacaktır. Nazal, farengeal, oral kavitelerin şeklini etkileyen her cerrahi girişimin rezonansı etkileme potansiyeli vardır. Sınırda velofarengeal yetersizlik (VFY) problemi olan hastalara uygulanan tonsilektomi, adenoidektomi gibi operasyonlar veya velumu, uvulayı ilgilendiren küçük cerrahi girişimler problemin belirginleşmesine, hipernazaliteye neden olabilir.

Genel anlamıyla iletişim, iki ya da daha fazla katılımcı arasında çeşitli araçlar kullanılarak yapılan bilgi alışverişidir. Kişiler arası iletişim ise, verbal ve nonverbal kodlar kullanılarak yapılan bilgi, düşünce veya duygu alışverişidir. Kişilerin iletişim becerisinin gelişmemesine veya bozulmasına iletişim bozukluğu adı verilir.

El objetivo de esta Tesis es conocer cuáles son los factores de riesgo y de protección frente a la alta prevalencia de los trastornos de la voz en el profesorado, tanto en el ámbito de la Enseñanza Obligatoria como Universitaria. En la primera parte de la Tesis se aborda el marco teórico que contextualiza el ámbito de la investigación y se alerta acerca de la necesidad de un plan formativo y preventivo de la problemática vocal mediante la educación previa y continuada del profesorado. Se aplicaron análisis estadísticos tales como las tablas de contingencia, junto al índice estadístico ?2 y el análisis de los residuos ajustados estandarizados, modelos de regresión logística, análisis bivariados por regresión logística simple y análisis multivariado de regresión logística. Para determinar la fuerza de la asociación estadística se tomó como parámetro el Odds Ratio.
The objective of this thesis is to know what are the risk factors and protection against high prevalence of voice disorders in teachers, both in the field of Kindergarten, Primary School, Secondary School and University. In the first part of the thesis discusses the theoretical framework that contextualizes the field of research and alert to the need of a training plan and preventive vocal problems through the preliminary and continuous education of teachers. We applied statistical analysis such as contingency tables, along with the statistical index ?2 and analysis of adjusted residuals standardized logistic regression models, bivariate, simple logistic regression and multivariate logistic regression analysis. To determine the strength of statistical association parameter was taken as the Odds Ratio.

Yurdumuzda foniatri , diğ er adı ile komünikasyon bozuklukları bilimi konusundaki çalışmaların başlamas ı çok yeni olmamakla birlikte, K.B .B. uzmanlarının bu konuya ilgisi yakın zamana kadar çok sın ı rlı kalmı şt ır. Son yıllarda bu ilgide önemli bir a rt ış gözlenmesi ile birlikte , fa rkl ı terminoloji kullanılmasından kaynaklanan problemler de kendini göstermeye baş lam ıştı r.

Die Beforschung des Zusammenhangs zwischen Stimme und Rasse ist faktisch inexistent, was grundsätzliche Fragen zur Forschungslandschaft aufwirft, zumal das Thema klinische Relevanz entfalten könnte. Das grundlegende Ziel der Arbeit ist es, eine erste Annäherung zu unternehmen, um Bewusstsein für die Thematik zu schaffen. Dazu wurde eine systematische, tiefgehende Literaturrecherche vorgenommen und die Ergebnisse interpretativ zusammengeführt. Die Studienlage ist in vielen Bereichen mangelhaft, was stringente Ergebnisse erschwert. Dennoch kann konstatiert werden, dass messbare Unterschiede zwischen den Rassen existieren, und dass der Einfluss des genuin anatomischen Faktors Rasse auf den ebenfalls prädominant anatomisch zu betrachtenden Stimmapparat bzw. der Stimmproduktion sowie auf den Vokaltrakt gegeben sein dürfte, wenn es auch die Kultur als Interferenz stets zu bedenken gilt. Weitere Forschungen, die sich explizit dieses wesentlichen Themas annehmen, sind jedenfalls notwendig.

ENG:

The relationship of voice and race is scarcely investigated although the link between these entities could be of clinical relevance. This, in turn, gives rise to fundamental questions about the scientific landscape. The aim of this thesis is to make an initial approach of investigation and, in addition, to create an awareness of this topic. For this purpose, a systematic and profound literature search has been performed, leading to an interpretative review. The results show that the current situation of research in this field is insufficient which makes it difficult to draw stringent conclusions. However, race differences do exist and the influence of race as a genuine anatomical factor on the also predominantly anatomically shaped glottis, its productions as well as the vocal tract might be present, although culturally based effects have to be considered too. Further research in this topic is highly indicated.

Organic speech disorder or dysglossia is an articulation disorder which arise as a result of organic changes in peripheral speech organs or in peripheral nerves that supply them.
This presentation aims to classify dysglossias and provide information on how to document speech function.

Watch full documentary (3:53). TVE La2 / FECYT: http://www.rtve.es/alacarta/videos/con-ciencia/ciencia-manuel-patricio-garci/2352708/ Con-Ciencia series.

Manuel Patricio García (17 March 1805 – 1 July 1906) was one of the most enlightened personalities in the history of operatic bel canto. A baritone himself, he was professor of singing at the Paris Conservatoire and at the Royal Academy of Music (London), besides publishing a Complete treatise on the art of singing (see L. Diaz Marroquin's publications) and inventing the laringoscope. He presented his discovery at the Royal Society (London).

eedback (geribildirim), elektronikte, herhangi bir sistemin bir parçasına ait bilgilerin, o sistemin çalışmasını kontrol etmek amacı ile kullanılması anlamına gelen bir terimdir. Örneğin; termostat, bir odanın sıcaklığını ölçer, bu bilgiyi odayı ısıtan sisteme göndererek, sistemin çalışmasını artırmasını veya azaltmasını sağlar. Biofeedback (biyolojik geribildirim veya kısaca BG) ise bir insanın kendi vücudundan çıkan biyolojik sinyallerin, gerçek zamanlı olarak duyu organlarına iletilmesi ile hatalı çalışan bir organın veya sistemin çalışmasının kontrol altına alınmasıdır.

Alfonso Gianluca Gucciardo
SILENZIO e VOCE per lib(e)rare il sé in scena e in ogni dove
Qanat, Palermo 2016
ISBN: 978.88.98245.99.4

—

Il saggio (in scrittura mistica e frammentaria), indirizzato a (chi si occupa de) gli artisti in generale e non soltanto a (di) quelli della voce, nasce per l’esigenza di Alfonso Gianluca Gucciardo, noto ricercatore medico e umanista, di parlare a chi gravita attorno al Teatro, ai performers, ai medici, agli psicologi, ai logopedisti e ai cosiddetti “vocologi” di silenzio e di quanta importanza abbia il conoscere e il vivere giornalmente il conflitto/incontro tra voce, vocalità e, appunto, silenzio, inteso come deserto e insieme come oasi. Al fine di lib(e)rare il sé in scena e in ogni dove, Silenzio e Voce sono, quindi, nel saggio, intesi come oggetto/soggetto di studio filosofico prima che clinico. Con un linguaggio mistico e frammen­tario – che trova rinforzo nel segno grafico ora ana-litico ora sin-tetico – il lettore può muoversi così – con studiata ma non arte-fatta lentezza creata dall’Autore – tra Danza, Canto e Parola, tra Maschi­le e Femminile, tra Teatro e Scuola, tra Bellezza e Contemplazione, tra Nudità e Castità, tra Pulsio­ne e Liberazione, tra Mistica e Fenomenologia, tra Etica ed Estetica, tra Politica ed Ecologia.

Il testo è reso più prezioso da tre interventi importanti: la presentazione da parte del prof. Salvatore Lo Bue (docente di Poetica presso l’Università di Palermo), la postfazione scritta “nel silenzio della notte” dal M° Peppe Vessicchio (direttore d’orchestra e ricercatore) e il preludio dalla sigé offerto dal M° Mons. Giuseppe Liberto (direttore emerito della Cappella musicale pontificia “Sistina”).
---
This essay is in Italian. It is intended for artists in general; not only for those who work with voice. It is also for the clinicians/doctors involved in Performing Arts Medicine. Talking about silence with the Artists is not impossible, but with Speech & Voice Therapists and with so-called “Vocologists” is a challenge. It is the same when we are doing this with a mystical and fragmented language. The reader will move – with obligatory slowness – through Dance, Song and Word, Male and Female, Theater and School, Beauty and Contemplation, Nudity and Chastity, Instinct and Liberation, Mysticism and Phenomenology, Ethics and Aesthetics, Politics and Ecology. The silence and the voice will be understood as subject / object of philosophical study before than clinical one. The aim is to free themselves onstage and everywhere.

Gunumuzde ses bozukluklan, fonocerrahi, farmakoterapi , teknik cihazlar, larenks masajr ve davranr~ duzeltme tedavisi gibi farkli yakla~r mlarla tedavi edilmektedir. Bu son yakla~r m grubu, ses terapisi olarak da bilinmektedir. Bu <;ali~mada , ses terapisi yaklarmlanndan biri olan vurgu yonteminin prensipleri, ama<;larr ve teknigi sunulmaktadrr.

Monografía y 2 anexos (Ejercicios de técnica vocal y 5 arias anotadas y ornamentadas por el propio Manuel Patricio García según la tradición del bel canto contemporáneo).

En 1847, Manuel Patricio García (1805-1906) publicó la segunda parte de su Traité complet de l’art du chant. Tras haber sacado a la luz en 1840 una primera en la que resumía sus observaciones sobre los principios básicos de la producción vocal humana desde los puntos de vista anatómico, lingüístico y musical, esta segunda edición resultaba más explícita acerca de los aspectos puramente dramáticos y operísticos de la interpretación.

The history of European singing technique, from the Italian origins of the stile rappresentativo and the early Seicento musical drama to the heights of bel canto, inextricably relates to the classical rhetorical and philosophical theories, later re-interpreted by the humanist and rationalist authors. Manuel García’s Traité complet de l'art du chant inherits this tradition and contributes to it with every single observation or musical example included in this eminently practical work.
KEYWORDS:
Musical Treatises, Acting technique, Vocal technique, Rhetoric, Poetics, Affects, Passions, Manuel Garcia, Aristotelianism, Ciceronianism, Rationalism, René Descartes, Athanasius Kircher, Historical anatomy , Laryngoscope.

ÖZET: Bu çalışmada, Anabilim dalımızda Mayıs 1996 ile Aralık 1997 arasında vurgu yöntemi ile tedavi edilen ve yaşları 9 ile 13 arasında değişen, yedi pediatrik vokal nodul olgusu incelenmiştir. Olgular, tedavi öncesi ve sonrası rutin inceleme yöntemlerine ek olarak, perseptüel değerlendirme, stroboskopi ve objektif akustik analiz yöntemleri ile değerlendirilmiştir. Objektif akustik analiz için CSL (Bilgisayarlı Konuşma Laboratuarı) cihazı kullanılarak, otuz üç farklı ses kalitesi parametresi ölçülmüştür. Bu otuz üç parametreden sadece sekizi, ortalama temel frekans (Fo) ile mutlak jitter (Jita), jitter yüzde (Jitt), rölatif ortalama pertürbasyon (RAP), perde pertürbasyon bölümü (PPQ),desibel cinsinden shimmer (ShdB), shimmer yüzde (Shim) ve amplitüt pertürbasyon bölümü (APQ) gibi pertürbasyon parametreleri değerlendirmeye alınmıştır. Tedavi öncesi ve sonrası ölçülen bu parametrelere ait değerler karşılaştırıldığında, aralarındaki farkların istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlenmiştir (p<0,05). Strobostopik ve perseptüel değerlendirmelerde, biri hariç bütün olgularda düzelme gözlenmiştir. Sonuç olarak, vokal nodülü olan büyük çocuklarda vurgu yönteminin son derece etkili bir yöntem olduğu karar verilmiştir.

Amaç: Ses Handikap Endeksi (SHE) Türkçe versiyonunun güvenilirliği ve geçerliliği araştırıldı, uygulama kolaylığı sağlayacak kısa bir SHE versiyonu geliştirildi. Hastalar ve Yöntemler: Orijinal Voice Handicap Index 10 KBB uzmanı tarafından Türkçeye çevrildi, daha sonra bir dilbilimci tarafından İngilizceye geri çevrildi, son olarak üç kişiden oluşan değerlendirme komisyonu tarafından çeviri metnine son şekli verildi. Türkçeye çevrilen anket 220 denekten oluşan bir gruba 7-14 gün arayla iki kez uygulandı; deneklerin verdikleri yanıtlara göre güvenilirlik ve geçerlilik analizleri yapıldı. Bulgular: İç tutarlılık güvenilirliği ileri derecede anlamlı bulundu (Cronbach alfa=0.97). Test-tekrar test korelasyon katsayısı toplam skor için 0.93 bulundu. Faktör analizi sonucunda toplam varyansın %64.8'ini açıklayan üç faktör elde edildi. Düzeltilmiş maddetoplam korelasyon katsayıları 0.50-0.80 arasında değişiyordu. Düzeltilmiş madde-toplam korelasyon katsayılarına göre en güçlü 10 madde (E7, E9, Fi10, F11, F12, E15, F16, Fi18, Fi20 ve E29) seçilerek kısa versiyon SHE geliştirildi. Sonuç: Ses Handikap Endeksi Türkçe versiyonunda bazı maddelerin sorunlu olması nedeniyle, kliniklerde kısa versiyon Türkçe SHE'nin kullanılması daha uygundur.

We conducted a study to examine six macroscopic features of vocal fold polyps and to investigate their influence on quality of voice. We retrospectively reviewed the records of 101 consecutive patients with vocal fold polyps who had undergone microlaryngeal surgery for polyp removal after conservative measures had failed. All patients had undergone videolaryngostroboscopy and perceptual and acoustic voice analyses. The six macroscopic features of these vocal fold polyps were morphologic type, location, position, shape, size, and the presence or absence of a reactive lesion on the contralateral vocal fold. Among our statistically significant findings were that gelatinous polyps tended to be broad-based; polyps located on the superior surface tended to be hemorrhagic; small polyps were mostly located on the middle one-third of the vocal fold, and most of them were broad-based; and all of the polyps that were accompanied by reactive lesions on the contralateral vocal fold were located ...

The study on the Javanese traditional singing represents an interesting application of the interdisciplinary approach in analyzing the singing voice (recurring to sciences as linguistic, phonostylistics and phoniatry). Through the diverse methodologies which all the three disciplines offer, combined with an ethnomusicological point of view, it is possible to relate physiological and stylistic vocal qualities to wider cultural and historical factors, which have determined such a vocal tradition. Specifically, the author discusses how the very high pitched and nasal-like voices of the central Javanese singers, concentrated in the upper part of the vocal trait, might be strictly connected to the role that these singers have experienced through the different historical periods and cultural contexts.

Введение: биоакустика горлового пения является малоизученной областью, требующей междисциплинарного подхода. На основании обширного изучения многих материалов и мастер-классов с певцами горлового пения мы пришли к выводу, что все имеющееся разнообразие стилей горлового пения базируется на двух типах фонации (каргыраа и хоомей) и двух типах обертонирования в сочетании с приемами «постфильтрации» и модуляции «готового» звукового сигнала.
Цель исследования: изучить механизмы продукции звука при горловом пении.
Материалы и методы: использован видеоларингоскопический метод визуализации гортани исполнителя горлового пения и анализ акустического спектра аудиообразцов.
Результаты исследования: видеоларингоскопия показала, что при фонации в позиции каргыраа и хоомей происходит сокращение стенок глотки и резкое сужение входа в гортань с сохранением возможности обертонировать в нижнем регистре и невозможностью обертонирования в верхнем регистре. Спектральный анализ обнаружил усиление высоких формант
с выделением отдельных обертонов на 3 октавы выше основного тона в образце хоомей и аналогичную картину, но с появлением субтона на октаву ниже основного тона со своими гармониками и выделением отдельных обертонов на 2 октавы выше основного тона в образце каргыраа. В стиле сыгыт за счет положения языка усилен контраст между бурдоном и обертоном, а в стиле чыландык формируются диссонансные секундные и полусекундные созвучия.
Выводы: в основе продукции звука при горловом пении лежит резко выраженное сужение входа в гортань с участием вестибулярных складок в позиции фонации каргыраа, а в основе
продукции обертонов вне зависимости от позиции фонации лежит образование резонаторных камер внутри гортани и в гортаноглотке. Без участия в колебательном процессе вестибулярных складок использование возможностей внутригортанного резонатора в полном объеме невозможно. Использование надгортанной резонаторной камеры при фонации в стиле каргыраа ограничено резонансным выделением диссонирующих секундных и полусекундных
созвучий.
Ключевые слова: горловое пение, звукопродукция, биоакустика, видеоларингоскопия, спектральный анализ, каргыраа, сыгыт, хоомей, вестибулярные складки, морганиевы желудочки.

Introduction: bioacoustics of the throat signing is not a well-studied field and it demands interdisciplinary approach. Based on broad studying of numerous materials and master classes with throat singers we came up with a conclusion that all variety of throat signing styles are based on two types of phonation (kargyraa and khoomei) and two types of overtoning in combination with “postfiltration” methods and modulation of “final” sound signal.
Objective: to study methods of sound producing while throat singing.
Materials and methods: we have used videolaringoscopic method of visualisation of larynx of throat singer and acoustic spectrum analysis of audio samples.
Results of research: videolaryngoscopy showed that kargyraa and khoomei phonation positions cause pharyngeal wall constriction and abrupt striction of inlet to larynx with the possibility of overtoning in the lower register and impossibility of overtoning in the upper register. Spectral analysis revealed the amplification of high formants with the isolation of individual overtones by 3 octaves above the fundamental tone in the sample of khoomei, and a similar case, but with the
appearance of a subtone an octave below the fundamental tone with its own harmonics and the singling of individual overtones by 2 octaves above the fundamental tone, in the kargyraa sample. In the sygyt style the contrast between the bourdon and the overtone is much stronger due to the position of the tongue, and in the chylandyk style discordant second and half-second harmonies are formed.
Conclusion: the basis of sound production during throat singing is a distinct narrowing of the of inlet to larynx with the help of vestibular folds in the case of kargyraa phonation, and the formation of resonator chambers inside the larynx and in the laryngopharynx is the basis of the overtones production, regardless of the phonation position. It is impossible to use an intralarynx resonator at full capacity without participation of the vestibular folds in the oscillatory process. the use of an
epiglottic resonator chamber during kargyraa style singing is limited by the resonance release of discordant seconds and half-seconds harmonies.
Keywords: throat singing, sound production, bioacoustics, video laryngoscopy, spectral analysis,
kargyraa, sygyt, khoomei, vestibular folds, Morgan’s ventricles.

Objectives

The aim of this research was to know the protective and risk factors associated with voice strain in teachers.
Method and Study Design

A total of 675 teachers from Castille and León, Spain took part in the research within an age range between 23 and 66 years (from nursery school to university). A cross-sectional, descriptive, and analytic design was applied to data from a self-administered questionnaire.
Results

The research showed that 16.4% had suffered some voice disorder and a remarkable percentage had never received any kind of voice training. The bivariate and multivariate analyses show that the size of the classroom, being a primary school teacher, teaching physical education, the noise caused by the students in the classroom, the struggle to keep the order within the class, raising the voice, and bad sleep are risk factors in the voice disorders. Each learning stage features a different risk factor, namely in nursery school, the noise caused by the pupils; in primary education, raising the voice; and in secondary education, the struggle to keep the order within the class. All these risk factors are linked with each other.
Conclusions

The preventive measures must provide adequate answers to the voice requirements for every subject and stage, and these preventive measures must be based on the educational psychology principles to help the teachers deal with the problems originated by the lack of authority or the noise made by the students, using the proper voice techniques.

We conducted a study to examine six macroscopic features of vocal fold polyps and to investigate their influence on quality of voice. We retrospectively reviewed the records of 101 consecutive patients with vocal fold polyps who had undergone microlaryngeal surgery for polyp removal after conservative measures had failed. All patients had undergone videolaryngostroboscopy and perceptual and acoustic voice analyses. The six macroscopic features of these vocal fold polyps were morphologic type, location, position, shape, size, and the presence or absence of a reactive lesion on the contralateral vocal fold. Among our statistically significant findings were that gelatinous polyps tended to be broad-based; polyps located on the superior surface tended to be hemorrhagic; small polyps were mostly located on the middle one-third of the vocal fold, and most of them were broad-based; and all of the polyps that were accompanied by reactive lesions on the contralateral vocal fold were located on the free edge. Moreover, jitter was found to be low in small polyps. Finally, noise-toharmonics ratios were significantly higher in patients with anterior polyps and in those with pedunculated polyps. We conclude that each of the six macroscopic features of vocal fold polyps affected vocal function to a certain degree. We believe that our study provides additional information to otolaryngologists and speech language pathologists who deal with vocal fold polyps.

Ilaria MELONI, La voce cantata in una prospettiva interculturale: uno sguardo a Giava, Repères DoRiF n. 15 - Au prisme de la voix. Hommage à Pierre Léon - coordonné par Enrica Galazzi et Laura Santone, DoRiF Università, Roma mars 2018, http://www.dorif.it/ezine/ezine_articles.php?id=395

Objective: To explore the actual prevalence of vocal nodules among school age children. Methods: A total of 617 children aged from 7 to 16 years were examined. Their voices were recorded and analyzed by using acoustic analysis techniques, and vocal folds were examined by using rigid telescopic laryngoscope. The findings were noted as normal, minimal lesion, immature and mature nodules. Results: Laryngoscopic examination revealed that 430 (69.7%) of the children were normal. Of the remaining 187 children, 82 (13.3%) had minimal lesion, 88 (14.3%) immature nodule, 16 (2.6%) mature nodule and 1 (0.2%) vocal polyp. Comparisons of acoustic parameters revealed that there were no statistically significant differences between normal and minimal lesion groups, and between immature and mature nodule groups. Actual vocal nodule ratios which include both immature and mature nodule groups among whole school children were found to be 21.6% in males and 11.7% in females.

Residual velopharyngeal insufficiency after palatal repair varies from 10 to 20 percent in most centers. Secondary velopharyngeal surgery to correct residual velopharyngeal insufficiency in patients with cleft palate is a topic frequently discussed in the medical literature. Several authors have reported that varying the operative approach according to the findings of videonasopharyngoscopy and multiview videofluoroscopy significantly improved the success of velopharyngeal surgery. This article compares two surgical techniques for correcting residual velopharyngeal insufficiency, namely pharyngeal flap and sphincter pharyngoplasty. Both techniques were carefully planned according to the findings of videonasopharyngoscopy and multiview videofluoroscopy.

Authors: D.S.Lizard, Ch.Vincent, F.Venail, P.Van de Heyning, E.Truy, O.Sterkers, P.H.Skarżyński, H.Skarżyński, K.Schauwers, S.O’Leary, D.Mawman, B.Maat, A.Kleine-Punte, A.M.Huber, K.Green, P.J.Govaerts, B.Fraysse, R.Dowell, M. Dillier, E.Burke, A.Beynon, F.Bergeron, D.Baskent, F.Artieres, P.J.Blamey


Objective: To test the influence of multiple factors on cochlear implant (CI) speech performance in quiet and in noise for
postlinguistically deaf adults, and to design a model of predicted auditory performance with a CI as a function of the
significant factors.
Study Design: Retrospective multi-centre study.
Methods: Data from 2251 patients implanted since 2003 in 15 international centres were collected. Speech scores in quiet
and in noise were converted into percentile ranks to remove differences between centres. The influence of 15 pre-, per- and
postoperative factors, such as the duration of moderate hearing loss (mHL), the surgical approach (cochleostomy or round
window approach), the angle of insertion, the percentage of active electrodes, and the brand of device were tested. The
usual factors, duration of profound HL (pHL), age, etiology, duration of CI experience, that are already known to have an
influence, were included in the statistical analyses.
Results: The significant factors were: the pure tone average threshold of the better ear, the brand of device, the percentage
of active electrodes, the use of hearing aids (HAs) during the period of pHL, and the duration of mHL.
Conclusions: A new model was designed showing a decrease of performance that started during the period of mHL, and
became faster during the period of pHL. The u