Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
10 pages
1 file
ÖZET Çarlık Rusya, Kırgızistan'ı iki aşamada; ilk etapta kuzey kısmını, ikinci etapta güney kısmını istila ettikten sonra burada kendi sömürü düzenini yaratmak için toprak ve göçmenler konusunda birtakım politikalar uyguladı. Bunun için öncelikli olarak yerli halkın elinden toprakları alınıp, daha sonra buraya göç ettirilen Rus ve Ukraynalı köylülere dağıtıldı. Bu dağıtım da adilane bir şekilde yapılmamış, göçmenlere dağıtılmak üzere yerli halkın elindeki verimli ve sulak araziler tercih edilmiştir. Kırgızların yaşam alanları daralmış, kendi memleketlerinde ikinci sınıf insan konumuna düşmüşlerdir.
İlk Rus Devleti kurulmadan önce, Rusların ataları olan Slavların, Türklerle ilk karşılaşmaları Türklerin islâmiyeti kabulünden önce, Slavların hıristiyanlığı kabulünden sonra gerçekleşmiştir. "Rusların Türkistan Hanlıkları Politikaları" konulu bu çalışmada Türkler'le Ruslar'ın ilk karşılaşması ve Ruslar'ın gözüyle Türkler algısının nasıl oluştuğu ilk olarak anlatılmaya çalışıldı. Çünkü takdir edilmelidir ki Ruslar'ın, Türkler'e bakış açılarının tarihin her döneminde sanki bir öç alma ve düşmanca bir politika içersinde olduğu gibi bir gerçeklik vardır. Peki bu algı nasıl oluşmuştur?
10. yüzyıl sonlarından itibaren Novgorod Knezliği aracılığı ile Ruslar Sibirya'ya ayak basmışlar ve kürk ticaretine atılmışlardı. Novgorodluların başlattığı bu ticari faaliyet daha sonra Moskova Knezliği'nin bölgede önemli bir güç haline gelmesiyle onların eline geçti. Ancak değişen dünya düzeni ve ihtiyaçların giderek artması sonucu Moskova Knezliği, 16. yüzyılda bölgedeki Tatar hakimiyetine son verdikten sonra Sibirya'nın içlerine açılmaya ve buraları kolonileştirmeye başladı. Bu kolonizasyon faaliyetleri önemli bir Rus ailesi olan Stroganovlar tarafından idare edildi. Çar'dan aldıkları ayrıcalık ile ateşli silahlarla donattıkları Kazak birliklerini kullanarak Sibirya'yı hızla kolonileştirdiler. Sibirya'nın nehir sistemlerini etkin bir şekilde kullanmaları ve bu nehirlerin kıyılarına bir sonraki hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak müstahkem yerleşimler kurmaları, başarılarının en büyük etkenlerinden oldu. 17. yüzyılın sonuna gelindiğinde Rus ilerleyişi Büyük Okyanus'a kadar uzanmıştı. Bu hızlı ilerleyiş, karşılarına bir başka bölgesel güç olan Çin'i çıkarması ile aynı hızla son buldu. Devasa büyüklükteki Sibirya topraklarında Rus hakimiyeti sağlansa da buradaki yaşam hiçbir zaman Moskova Rus kültürünün bir temsilcisi olamadı.
USAD, 2019
Çarlık Rusya’nın, Kafkasya’ya hâkimiyetinden sonra, bölgeye uygulanan türlü baskılar neticesinde 40’ı aşkın farklı ülkeye göç etmek zorunda kalan Kafkasyalılardan geriye kalanların birçoğu, bu yaşanmışlığın da etkisiyle II. Dünya Savaşı sürecinde Almanlarla işbirliği içinde olmuşlardır. Almanların daha insani davranmaları, bu işbirliğinde etkili olmuştur. Bu iş birliği Stalin tarafından, ‘Kafkasyalıların SSCB’ye karşı kolektif vatan hainliği’ şeklinde yorumlanmış, suçu olan, olmayan milyonlarca Kafkasyalı II. Dünya Savaşı sırasında göçe tabi tutulmuştur. Yüzbinlerce telefatın yaşandığı bu süreci ve sonrasında ortaya çıkan birçok problemi, dönemin Sovyet iktidarı görmezden gelmiştir. Almanlarla işbirliğinde iştirakı olmayan Kafkasya’nın bazı toplulukları ise Sovyet Rusya’sı tarafından kesilen bu cezayı günümüzde de çekmeye devam etmektedirler. Bu cezalar, maruz kalanlara ve onların çocuklarına dışlanma, aşağılanma ve öfke gibi birçok negatif duygular yüklemiştir. Bu hadiseler neticesinde Kafkasya halklarında etnik milliyetçilik ve hatta ırkçılık bilincini körüklemiştir. Ruslar nüfus politikalarını ‘göç’ kavramı ile izah etmektedirler fakat ‘göç’ kavramı bu süreci ifade etmekte yetersiz kalmaktadır.
Kafdağı, 2020
Devlet arması olarak Bizans’ın çift başlı kartalını kullanmaya başlayan Çarlık Rusya, Tanrı’nın Rusya’yı ‘Üçüncü Roma’, ‘Steplerin hanı’ veya ‘Avrupa gücü’ olmak için tayin ettiğine olan inam ile Britanya ve Moğol imparatorluklarından sonra, en geniş coğrafi alanı ilhak ederek, dönemin beş küresel gücünden biri haline gelmiştir. Dünya politikasındaki önemi itibariyle denizler ve doğal kaynaklar, Rusya’nın ihtirası olmuştur. Bu ihtiras uğrunda Rusların yayılmacılığıysa Avrupalılardan farklı olarak, kara seferleri şeklinde gerçekleşmiştir. Rusların güney ve doğu seferlerinde Kafkasya, aşılması zor bir bent olmuştur. Orta Asya’ya ve Kafkasötesi’ne sarkmak için Kafkasya’nın yerlilerine dönük izlenen diplomasi ve bölgede inşa edilen kiliselerin faaliyetleri, birçok krallık ile hanlığı Rusya saflarına çekmiştir. Bu çalışmada, Rusların Kafkasya engelini aşmak için askeri hareketlerden ziyade, güttükleri genel diplomasi üzerinde durularak, ilhak süreçleri ve kalıcılıkları irdelenecektir. Ağırlıklı olarak Güney Kafkasya’da gelişen olaylar ele alınarak, değerlendirme yapılacaktır.
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi / SDU Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences, 2016
Küçük Asya’nın kuzey batısında yer alan Bithynia Bölgesi’nin adı Trakya menşeli Bithyn kavminden gelmektedir. Doğuda Paphlagonialılar, Mariandynler ve Epiktetonlar; batıda Propontis (Marmara); kuzeyde Pontos Eukseinos (Karadeniz); güneyde ise Mysia ve Phrygia Epiktetos arasında yer alan coğrafyaya konuşlanmış olan Bithynler, kendi kavimlerinden olan bir kral soyu tarafından yönetilmiştir. MÖ 326 yılında yönetimi seleflerinden devralan Zipoites MÖ 297 yılında krallığını ilan ettikten sonra Bithynia Krallığı’nın resmi kurucusu sayılmıştır. MÖ yak. 230 yılında krallığın başına geçen I. Prusias, atalarından devraldığı bu küçük krallığın sınırlarını genişletmek amacıyla yayılmacı bir politika izlemiştir. I. Prusias krallığının ilk yıllarında söz konusu politikasını hayata geçirebilmek amacıyla ittifaklar yapmış ve krallığının sınırlarını genişletmek amacıyla her fırsatı değerlendirmiştir. Bu amaç doğrultusunda komşu kentler ve krallıklara karşı savaşmıştır. Öncelikle Byzantionlulara karşı Rhodos ile birlikte daha sonra Birinci ve İkinci Makedonya Savaşı’nda Roma, Pergamon ve müttefiklerine karşı Makedonya kralı V. Philippos’un saflarında savaşa müdahil olmuştur. Roma tarafından vadedilen mevcut sınırlarının korunması şartıyla Magnesia Muharebesi’nde tarafsız kalmış olmasına rağmen Apameia Anlaşması nedeniyle çıkarlarının çakıştığı Pergamon Krallığı’na karşı savaşmıştır. Bu savaşta yenilmesi üzerine krallığın sınırlarını kuzeydoğu istikametinde genişletmeye çalışmıştır. Bu çalışmada I. Prusias’ın yayılmacı politikası, antik yazarların eserleri, arkeolojik materyaller, nümismatik buluntular ve epigrafik belgeler ışığında kronolojik olarak analiz edilmektedir.
Osman KİMYA, 2019
Öz Kafkasya coğrafyası, özel jeopolitik konumu itibariyle asırlar boyunca güçlü devletlerin ele geçirmeyi arzuladığı ve bu amaçlar çerçevesinde mücadelelere giriştiği bir bölge olmuştur. Özellikle XVIII. ve XIX. asırlarda Rusya devleti bu coğrafyaya kayıtsız kalmamış, Kafkasya'nın istila ve kolonizasyonuna başlamıştır. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Kafkas halkı Rus istilalarına karşı direniş hareketi başlatmışlar. Başlatılan direniş hareketi tasavvuf kökenli siyasî bir harekettir. Mücadele Nakşibendî tarikatının mensupları öncülüğünde başladığından hareketi Rus müellifleri müridizm olarak adlandırmıştır. Müslümanlar ise buradaki bağımsızlık gazavât olarak isimlendirmişler. Aslen Çeçen olan İmam Şeyh Mansûr'un 1785'te Çeçenistan'da başlatmış olduğu bu gazavât hareketi, Nakşibendîler'in önderliğinde ve aynı zamanda Kadirîler'in de desteğiyle ve çeşitli aralıklarla devam etmiştir. Müridizm hareketi ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra millî bir durum arzederek bağımsız Kafkasya hedefinin ortaya çıkmasında en önemli etken olmuştur. Bu çalışmada Kafkasya'da Müridizm hareketinin ortaya çıkışı, imamlar dönemi, devletleşme süreci, Kafkas toplumu üzerindeki etkileri ve Ruslar olan mücadele anlatılmıştır. Kaynak yönünden Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, ana kaynaklar, araştırma eserler, makaleler ve bazı yabancı kaynaklardan yararlanılmıştır.
Journal of International Social Research, 2015
Cemile ŞAHİN * Öz Dünya tarihinde etkili rol oynayan devletlerden biri olan Rusya'nın, kendi politikalarına ters düşen ve kendinden olmayan uluslara yönelik olarak uyguladığı baskı, zulüm, asimilasyon, zorunlu göç ve sürgünler şeklinde sıralanabilecek politikalar, Rus yayılmacılığının en etkili yöntemleri arasında yer almıştır. Kırım'ı ilhak ettikten sonra asıl amacı, bu bölgeyi Slavlaştırmak ve anavatanın bölünmez bir parçası haline getirmek olan Rusya, aynı politikaları burada da uygulamaya koymuştur. Rusya'nın Kırım Türklerine yönelik uygulamaları neticesinde, Kırım Türkleri için yıllarca sürecek göç, sürgün, acı ve dram dolu günler başlamıştır. Özellikle 1944 Sürgünü, Kırım Türklerini topyekûn yok etme anlamına gelmekte olup, bu bağlamda soykırım olarak değerlendirilmelidir. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada Rusya'nın, Kırım Türklerine yönelik uygulamaları ve 1944 Sürgünü hakkında bilgilendirme çalışmaları yapılmıştır. Ayrıca 2013 Ukrayna Krizi doğrultusunda Kırım'da yaşanan gelişmeler ve Kırım'ın ikinci kez Rusya tarafından ilhakı ele alınarak, bu sürecin Kırım Türkleri açısından önemi ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Journal of Awareness
Kafkasya'da Rus Yayılmacılığı ve Mozdok Hattı, 2021
YTSAM Yeni Türkiye Dergisi
Journal of International Social Research
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2019
Kafkas Araştırmaları, Ayrı Basım, İstanbul, 1996
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2023
IX Uluslarararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri 1. cilt , 2021
BURANA -Türkoloji Araştırmaları Dergisi , 2023
İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler , 2014
Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
VAKANÜVİS - ULUSLARARASI TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2018