Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Uluslararası Bilim ve Yazı Dili Olarak Türkçe Sempozyumu
…
18 pages
1 file
Asaf Halet Çelebi, Doğu ve Batı edebiyatlarına vâkıf, mistik vasfı kuvvetli, döneminde hak ettiği değeri tam olarak bulamamış, hatta şiir tarzı ile alay konusu dahi yapılmış çok yönlü bir sanatçıdır. Arapça ve Farsça ile beraber Mevleviliğe dair ilk eğitimini babası Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi Müdürü Mehmet Sait Halet Bey’den almıştır. Bir yandan halk kültürünü diğer yandan Batı medeniyetini, özellikle de Fransız edebiyatını, mistik duyuş ve pozitivist eğilim potasında eritmiş; iki medeniyetin hayata bakış tarzını ayrıştırıcı ve taraflı bir gözle değil bütünleştirici bir yapı içerisinde sentezlemiştir. Bu yönelimlere sonradan katılan Uzak Doğu felsefi hareketleriyle de farklı bir şiir tarzı ortaya koymuştur. Aristoteles’ten itibaren en genel anlamıyla “yansıtma” anlamında kullanılan mimesis, Rene Girard’ın yorumuyla “mimetik arzu” biçiminde ele alınmıştır. Öznenin nesne ile olan ilişkisinin bir yönünü ifade eden bu yaklaşım, metin tahlilinde sanatçının ruh dünyası, metin ve bağlam arasında kurulan ilişkiyi göz önüne serer. Aynı zamanda bir öyküyü de bünyesinde barındıran mimetik anlayış, duygulanım ve romantiklik derecesini de ihmal etmez. Antropolojik ögeler, tarihsel figürler, kutsal metinler bir bütün hâlinde bireysel ve kolektif yapının varoluşsal boyutunu ortaya çıkaracaktır. “İbrahim” şiiri derin felsefi, dinî ve tarihî nitelikleri olan bir şiirdir. Toplumsal hafızanın önemli köşe taşlarını hisseden Çelebi’nin bu şiirinde mimetik ögelerin yoğun biçimde yer almasından ötürü söz konusu şiir mimetik arzu yaklaşımıyla ele alınacaktır.
ASAF HÂLET ÇELEBİ’NİN İSLAM MİSTİSİZMİNE VE MİSTİKLERİNE YER VERDİĞİ BAZI ŞİİRLERİNE ÜSLUP AÇISINDAN BİR BAKIŞ, 2022
Style is the most distinctive feature that allows us to distinguish an author's work from other writers. One of the many elements that reveal the style is the inner world of the poet. The words, concepts and terms he prefers to use, using the connotation power of words, conveying the lives of those who determine his inner world or spiritual perspective to life, referring to them and expressing this in a language unique to him can be considered as the style of the poet. Asaf Hâlet Çelebi is one of the poets who made literary productions with pure poetry understanding in Turkish literature. When we look at the poems of the poet, it is seen that he gives wide place to Islamic mystics and mystical terminology. The poet has developed new uses of his own by expanding the possibilities of the poetic language as much as possible, and has succeeded in increasing the qualities of the images that come to life in the mind of the reader by using the meanings he attributes to the words in a multidimensional way. In this study, we tried to determine and show how Islamic mysticism appeared in some of Çelebi's poems.
Doğu Esintileri, 2019
e b i y a t ı A r a ş t ı r ma l a r ı D e r g i s i S a y ı / I s s u e : 1 1 , 2 0 1 9 / 2 A J o u r n a l O f I r a n o l o g y S t u d i e s E r z u r u m 2 0 1 9
Uluslararası İbnü'l-Arabî Sempzoyumu (İnsanlığın Hakikat arayışı ve İbnü'l-Arabî), 2018
Ahmed Yesevî (1093-1166), Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (1207-1273) ve Yunus Emre (1238-1320) gibi mutasavvıflarla Anadolu’ya atılan tasavvuf tohumlarının filizlenerek neşvünema bulmasında ve Osmanlı irfan geleneğinin oluşmasında en önemli isimlerden biri de hiç şüphesiz Muhyiddin İbnü’l Arabî’dir. Onun, hacim bakımından ciltler tutan ve günümüze yaklaşık 250’si ulaşan eserlerinin ilim ve irfan meclislerinde çokça okunup tartışıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda rahmanî ilham kaynaklı, beyit sayısı binleri bulan şiirleri de mevcut olan İbnü’l-Arabî, Osmanlı şiir geleneği içerisinde hakkında en çok şiir yazılan mutasavvıflardandır. Birkaç asır öncesinden günümüze gelinceye kadar divan şairleri, tekke şairleri ve günümüz şairleri kimi zaman onun tasavvuf düşüncesine ilişkin düsturlara yer vermiş kimisi ise bütün bir şiirini İbnü’l Arabî’ye hasretmiştir. Bu tebliğde XVII. yy. divan şairlerinden Abdurrahman Râmî Efendi’nin kaside nazım şekliyle İbnü’l Arabî vasfında yazdığı methiyesi üzerinde durulacaktır. “Der Sitâyiş-i Şeyh-i Ekber Şeyh Muhyiddîn-i Arabî” başlıklı bu şiir, aruzun fe’ilâtün / mefâ’ilün / fe’ilün vezniyle yazılmış olup 39 beyittir. Manzumenin tür olarak bir methiye; memduhun ise bir sûfî/şeyh olması dolayısıyla İbnü’l Arabî’nin vasıflarının çoğunlukla tasavvufî remiz ve ıstılahlarla övüldüğü şiirde İbnü’l Arabî’nin seyr ü sülûktaki çeşitli yönlerine atıfta bulunulmaktadır. Bu çalışmada Râmî’nin söz konusu beyitlerinin izahından hareketle, nazarlarını bir dem üzerinden eksik etmesini istemediği “Şeyh-i Ekber”in tasavvuf anlayışı ile Osmanlı irfan ve tefekkür dünyasındaki yeri üzerinde durulacaktır.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Halep, Anadolu ile Mezopotamya ve Akdeniz ile İran arasındaki yolların kesişim noktasındadır. İpek Yolu’nun kavşağında olması, kentin sosyo-ekonomik yönden gelişmesini etkileyen en önemli etmen olmuştur. Halep, M.Ö. 64 yılına gelindiğinde Roma İmparatorluğu'nun Suriye eyaletinin sınırları içine alınmış ve Bizans dönemi boyunca iktisadi açıdan çok önemli bir yere sahip olmuştur. Halep’in İslam hakimiyetine girişi ise M.S. 637'de olmuştur. Daha sonra sırasıyla Emevi ve Abbasilerin egemenlik sahası içinde yer almıştır. Kent, 1086 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlanmıştır. Artuklular, Eyyubiler ve Moğol hakimiyetinin ardından 1516 yılında kent Osmanlı yönetimine girmiştir. Halep, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli kentleri arasında yer almıştır. Halep’in bugünkü şeklini almasında İslam medeniyetlerinin, özellikle de Eyyubi ve Memluk medeniyetlerinin büyük katkısı vardır. Kentin surların dışına doğru gelişmesi 13. yüzyılda başlamıştır. Ancak günümüze kadar ayakta kalan mimari dokunun büyük çoğunluğu Osmanlı dönemine (1516-1918) aittir. Kentin tarihi önemi, zenginliği, geçmişini ve mimari dokusunu muhafaza etmiş olması sebebiyle “Eski Halep Kenti” 1986 yılında UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mimari Listesi’ne alınmıştır. ABSTRACT The Old City of Aleppo is the historic city centre of Aleppo. Many districts of the ancient city remained essentially unchanged since its construction during the 12th to the 16th century. Being subjected to constant invasions and political instability, the inhabitants of the city were forced to build cell-like quarters and districts that were socially and economically independent. Each district was characterized by the religious and ethnic characteristics of its inhabitants. In 636 AD, Aleppo was conquered by the Arab Muslim troops. About 80 years later, during the rule of the Umayyad Caliph Sulaiman. In 1516, Aleppo became part of the Ottoman Empire. It was soon made the capital of its own province and emerged as a nexus of trade between the Orient and Europe. Characterized with its large mansions, narrow alleys, covered souqsand ancient caravanserais, the Ancient City of Aleppo became a UNESCO World Heritage Site in 1986.
Âsafî Dal Mehmed Çelebi’nin 1586’da III. Murad için yazdığı ve ona takdim ettiği Şecâ’at-nâme adlı eseri, 1578-85 tarihlerinde gerçekleştirilen Osmanlı-İran harplerini Serdar Özdemiroğlu Osman Paşa ekseninde anlattığı bir manzum tarihtir. Aruzun fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbıyla, mesnevi nazım şekliyle yazılan ve 6982 beyit uzunluğunda olan bu eser, gazavat-nâme türünün dikkat çekici örneklerinden biridir. Müellif eserinin giriş kısmında eserini Firdevsi’nin Şeh-nâme’si tarzında yazmayı amaçladığını belirtir. Şecâ’at-nâme, Âsafi Dal Mehmed Çelebi’nin Osmanlı-Safevî seferi esnasında müşahede ettiği ve yaşadığı hadiseleri nazmen anlatması itibarıyla orijinallik taşır. Bu yönüyle eser sadece tarihî bir vesika niteliğinde olmayıp şiir yönü de kuvvetli olan şairane bir üslupla yazılmış manzum bir tarih olma hüviyeti taşımaktadır. Türk edebiyatında XIV. asırda Ahmedî ile başladığı kabul edilen manzum tarih yazıcılığı ile artık tamamıyla hayal mahsulü manzum hikâyelerdeki ordu ve savaş sahnelerinin yanı sıra tarihî gerçekleri yansıtan tasvirlere yer verilmeye başlanmıştır. Bu eserler özellikle ordu ile ilgili tasvirlerde bir taraftan Firdevsî’nin Şeh-nâme’sindeki üslubunu esas alarak klasik tasvirlerde bulunurken diğer taraftan Şehnâme kalıplarının dışına çıkarak tarihî gerçeklere ve şahsi müşahedelere dayanan yerli tasvirler yapmışlardır. Bu çalışmada Âsafî Dal Mehmed Çelebi’nin Şecâ’at-nâme adlı manzum tarihinde gerek Şeh-nâme üslubuyla gerek yaşadığı ve müşahede ettiği vakalar çerçevesinde oluşturduğu edebî tasvirleri değerlendirilecektir.
Kırk yıllık gezi hayatında dünyanın pek çok yerini gezmiş olan Evliya Çelebi'nin bu türdeki ilk eseri olan Seyahatnamesi'nin İstanbul bölümünde onun mizah, eğlence, gülünçlükler ve anlatısındaki hoşluklar incelenmiştir. Evliya Çelebi'nin "Güzel belde, eski şehir, yüce saltanat yurdu, Makedon tahtı yani Kostantiniyye, kralların hasreti…" diyerek övgü dolu sözlerle bahsettiği, kendisinin de yıllar boyu yaşadığı ve birçok sokağını ezbere bildiği İstanbul şehri, yüzyıllar boyu ve bugün metropol niteliği taşıyan oturmuş düzenin hakim olduğu cadde ve sokakların yanı sıra oldukça farklı kültürden, milletten insanların durağı, uğrak noktası olmuştur. Bu noktada Evliya Çelebi İstanbul sokaklarında her an farklı bir kimliğe bürünmüş ve farklı kültürden olan belki hayat boyu görüp konuşma şansını kimsenin yakalayamayacağı insanların gündelik, esnaf, atışma sohbetlerine dâhil olma fırsatını meraklılarına İstanbul ciltlerinde sunmuştur. Kültürel zenginliğin, karmaşanın ve bunun getirdiği farklı kimliklerin çatışmasının yer aldığı bir toplum ve şehir onun kaleminin mürekkebindeki renk cümbüşünde buluşmuştur.
Yeni edebiyat kuramlarında bir metnin diğer metinle ilişkisi dikkate alınır. Bu anlayışa göre her metin, metinlerarası telakki edilir. Metinlerarasılık şeklinde kavramlaştırılan bu duruma göre, bir metin göndermede bulunduğu metni yıkar ve yeniden inşa eder. Metinlerarası göndermeleri şiirlerinde yoğun olarak kullanan şairlerden biri Asaf Hâlet Çelebi'dir. Asaf Hâlet Çelebi'nin şiirleri, çeşitli kültürlere gönderme yapan zengin bir arka plana sahiptir. Özellikle şark kültürünü, Türk-İslam medeniyetine ait unsurları şiirlerinde yeniden kurgulayan şairin gelenekle sıkı bir bağı vardır. Asaf Hâlet, tasavvufi ve tarihi şahsiyetlere, Divan şiirine ve Uzak Doğu kültürüne yaptığı göndermelerle sıkı işlenmiş bir kültür şiiri vücuda getirmiştir. Asaf Hâlet'in de içinde bulunduğu yeni şiir, Garipçiler başta olmak üzere geleneği, Divan şiirini büsbütün reddetmiştir. Şair, toplumsal hafızanın diri tutulmasının, bu kültürel kodları işlemeye bağlı olduğunun farkındadır. Bunu, nostaljik bir duyuş tarzı ile geçmişe ya da geleneğe sığınış, kaçış olarak görmek doğru bir yaklaşım değildir. O, geleneği yeniden, yeni bir tarzda inşa eder.
Özet: Modern Türk şiirinin önemli isimlerinden birisi olan Âsaf Hâlet Çelebi, şiir serüveninin başlarında divân şiiri kalıplarıyla gazeller yazmıştır. Bu çalışmamızda divân şiiri kalıplarını sonradan terk eden Çelebi'nin gazellerini inceleyip divân şiirine bağlılığını ve daha sonra yazdığı şiirlerle gazelleri arasındaki ilişkileri ortaya koymaya çalıştık. Abstract: Asaf Halet Çelebi is one of the most important poets of modern Turkish poetry. In early of his poetry life he has written in terms of divan poetry some ghazels. We examined in this article ghazels of Asaf Halet Çelebi who has abandoned this kind of poems afterwards. In addition we displayed how Asaf Halet Çelebi to show loyalty to divan poetry and relations between him latest poems and ghazels.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
An Outlook on the Fiqh View of Music and Sema in the Work of “Rasâle fi ar-Raks al- Mutasavvıfa" of Amasya’s Mufti Husam Chelebi (d. 926/1520), 2018
Gaziantep Üniversitesi Ayıntab Araştırmaları Dergisi, 2022
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat, 2018
International Language, Literature and Folklore Researchers Journal
Yüksek Lisans Tezi, 2019
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2022
Uluslararası Kâtip Çelebi Araştırmaları Sempozyumu: Bildiriler, 2017