Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, DergiPark (Istanbul University)
…
18 pages
1 file
Türk modernleşme tarihinin önemli veçhelerinden birini Tek Parti döneminde kültürel sahada gerçekleştirilen ve halen tamamen sona erdiğini söyleyemeyeceğimiz dil devrimi oluşturur. Dil devriminin Kemalizm'in hegemonyasının toplumda yayılmasında etkili bir amil olduğu göz ardı edilemez vakadır. Dil devriminin farklı boyutlarının incelenmesinde Gramsci'nin dile dair tespitlerinin ve kullandığı kavramlar takımının ufuk açıcı bir vasfa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle kültürün ve dilin sosyal gruplar ve sınıflarla olan ilişkisinin siyasi karakterini vurgulaması Gramsci'nin incelemelerini önemli kılmaktadır. Gramsci'nin dile dair yazdıkları, fazla bir yekûn tutmamakla birlikte, sonrası için planladığı lakin ömrünün vefa etmediği geniş çaplı bir programın özeti ve yol işaretleri olarak değerlendirilebilirler. Dil ile hegemonya, maduniyet, dünya görüşü, tarih, kültür, hiss-i müşterek, sınıf mücadelesi ve sivil toplum arasında kurmuş olduğu bağlantılar, tahlillerini çok boyutlu bir hale getirmektedir. Çalışmada, Gramsci'nin geniş ve şümullü yaklaşımının tamamına baş vurmadan, sınırlı bir şekilde de olsa dil devrimi açısından ima ettiği hususların bir kısmı irdelenmeye çalışılmıştır.
FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 2022
One of the important aspects of the history of Turkey's modernization is the Turkish language reform that took place in the cultural field during the Single Party period, and which we cannot say has ended yet. It cannot be ignored that the Turkish language reform was a key factor in spreading the hegemony of Kemalism in society. It can be suggested that Gramsci's findings on language and the set of concepts he uses have a seminal role in the study of the different dimensions of the Turkish language reform. In particular, Gramsci's emphasis on the political character of the relationship of culture and language to social groups and social classes makes his studies important. Gramsci's writings on the language, although they do not hold much of a whole, can be considered as a summary and road signs of a large-scale program that he planned for the future but did not live long enough to do so. The connections that he establishes between language, hegemony, subalternity, worldview, history, culture, commonsense, class struggle and civil society make his analyses multidimensional. This study aims to examine some of the points Gramsci's work implied with regard to the Turkish language reform without referring to his broad and comprehensive approach entirely and albeit in a limited way.
Dünyaların Çoğulluğu (e-dergi), 2025
AJIT-e, 2019
Anlamın ne olduğu farklı disiplinlerde çalışan araştırmacıların cevabını aradığı en önemli sorulardan biri olmuştur. Anlamın ne olduğu ve nasıl inşa edilebileceği sorusunu soran Ferdinand de Saussure, Roland Barthes, Julia Kristeva, Jacques Derrida ve Friederich Nietzsche gibi Batılı kimi dilbilimciler ve felsefeciler göstergeden başlayarak varlık, metin ve okuyucuya kadar uzanan konularda önemli tartışmalar yapmışlardır. Neticede bu uzun serüven nihilizme kadar uzanmıştır. İşte bir makalenin sınırlı kapsamında, bu serüven bazı boyutlarıyla ortaya konulmakta; dili oluşturan göstergelerin nasıl çağrışım gücünü yitirdiği, metnin öz bir metin olmaktan çıktığı, yazarın devre dışı kaldığı gibi hususlar üzerinde durulmaktadır. Göstergenin kendinden başka bir şeye işaret edememesi varlık anlamında da önemli sorunlara yol açmıştır. Çünkü kendisinden başka bir şeyi gösteremeyen göstergelerle inşa edilen ve başka metinlerle metinlerarası ilişkiye sahip olan bir metin ne müellifine, ne de yaratıcı gücüne göndermede bulunabilir. Derrida da her bir gösterileninin aynı zamanda başka bir şeyin göstergesi olabileceğine, kökenin yokluğundan dolayı her şeyin söyleme dönüşebileceğine ve anlam alanının sonsuz genişleyebileceğine vurgu yaparak, kâinatta ilanihaye göstergeler arası bir dönüşün ve devinimin süregittiğine, dilin doğası üzerinden varlığın kendikendiliğine ve sonsuzluğuna işaret etmiştir. Bu ebedi yeniden doğuş ya da ayni olanın yeniden doğması, "kendikendinelik", varoluşun gayesini, 'yaratıcı' ile şeyler arasındaki ilişkiyi, boşa çıkarmakta ve hiçlik düşüncesini daha da pekiştirmektedir. Üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise kendine özgü bir dili olan ve bu dilsel mantık üzerinden işleyen televizyonun nihilizm ile olan ilişkisidir. Bu anlamda cevabının aranması gereken en önemli soru televizyon ve nihilizme nasıl yol açtığıdır.
Siyasal Paradigmalar, 2022
Kemalist Türkiye, başarıya ulaşmış bir bağımsızlık mücadelesi ile göz kamaştıran bir modernleşme ve ulus inşası modelinin temsilcisi olarak sadece İran ve Afganistan’ın hükümdarları için değil, post-Osmanlı dönemde eski Osmanlı coğrafyasındaki halklar için de örnek teşkil etti. Genç Cumhuriyet’in bu coğrafyadaki etkisi yalnızca Bulgaristan ve Kıbrıs Türklerinin Latin alfabesini benimsemesinde görülmedi. Eski Osmanlı coğrafyasındaki Türk, hatta Müslüman olmayan halklar da Kemalist modernleşmeden etkilendiler.
Turán: İlim, Fikir ve Medeniyet Dergisi 27, 2016
Türkiyedeki büyük ölçüde yüzde onluk seçim barajı sebebiyle sosyal-kültürel ve siyasi alanda ortaya çıktığı düşünülebilecek bir sütunlaşmadan bahsetmek mümkündür. Sütunlaşmış toplum düzeninde her bir sütunun ülke çapında bir kültürel hegemonya mücadelesi içerisinde olduğu söylenebilir. Ülkücü Hareket içerisinde daha önce kültürel hegemonya mücadelesine veya benzer bir yönteme işaret edenler olsa da, hareketin ve MHP'nin bu yönde rakiplerine nispeten zayıf kaldığını iletmek mümkündür. Ülkücü Hareket ve hareke-tin partisi MHP'nin Türkiye'deki kültürel hegemonya alanında mevzî kaybettiği görülmektedir. Bu mevzî kay-bını telafi etmek için Ülkücü Hareket ve MHP'nin mutlak surette popüler kültür ve markalaşma, medya ve algı yönetimi ile eğitim, tanıtım ve pazarlama alanında hamleler yapması gerekmektedir. Işbu makale tüm bu noktalara değinmektedir. Anahtar Kelimeler Kültürel hegemonya, Popüler Kültür, MHP Giriş Bu makalede amaç MHP ve Ülkücü Hareketin kültürel hegemonya konusunda noksan kaldığı alanlara dikkat çekmektir. Yazının birinci bö-lümünde ülkemizdeki 'yapay sütunlaşma' dan bahsoluncaktır. İkinci bölümde sütunlaşmanın beraberinde getirdiği veya onun bir neticeşi olduğu 'kültürel hegemonya' meselesi irdele-necektir. Üçüncü bölümde Ülkücü Hareket içerisinde kültürel hegemonya meselesine de-ğinen ideologların fikirleri ve çözüm önerileri ortaya konacaktır. Dördüncü bölümde güncel örneklerle Türk millîyetçiliğinin sosyal-kültürel alanda kaybettiği mevzîler belirtilecektir. Beşinci bölümden itibaren kültürel hege-monyada kaybedilen mevzîleri geri kazanmak için çözüm önerileri ve teklifler sıralanacaktır. Beşinci bölümde eğitime, altıncı bölümde med-yaya, yedinci bölümde popüler kültüre, sekizinci bölümdüyse tanıtım ve pazarlamaya dâir teklîfler Yasin Sarı
Anlatı Araştırmaları, 2024
Bu çalışmada toplumsal belleği kuşaklararasında taşıyan ve Gaziantep gündelik hayatında yaygın biçimde kullanılan anlatı biçimlerine, dil ve söylem parçalarına odaklanılmıştır. Kültürel alandaki ayrım hatlarını çizen, öteki olana ilişkin bakışı biçimlendiren ve en nihayetinde toplumsal ilişkilerdeki örüntülere desen veren bir pratik olarak dil, ona ilişkin bütün zihin dünyası ve anlam haritalarıyla birlikte ele alınmıştır. Anlatının gücü, simgesel bir evrenin ötesine geçerek maddi ve somut bir görünüme sahip olmasında yatar. Başlangıçta insanlar arasındaki anlamsal değiş tokuşu mümkün kılan sözcükler, bir adım sonra kendileri üzerinden şekillenen ve bazı toplumsal özneleri dışarıda bırakan bir toplumsal gerçekliğin parçası haline gelir; dil ve hegemonya arasındaki ilişki de bu vasıtayla kurulmuş olur. Bu ilişkiyi göstermek için Gaziantep gündelik yaşamında sıklıkla kullanılan ve ötekileştirici bir anlamı ihtiva eden sözcüklere odaklanılmıştır. Bu doğrultuda önce sözcüklerin etimolojik kökenlerini sonra o sözcükleri kullanan toplumsal aktörlerin yükledikleri anlam ve yeniden üretim pratiklerini anlamak üzerine bir çaba gösterilmiştir. Nitekim bu bağlamda Gaziantep kent mekânını deneyimleyen, kentin yerlisi olarak kendilerini tarif eden toplumsal aktörlerle derinlemesine görüşmeler yapılmış ve onların dili, söylemi, anlatısı üzerinden kentin toplumsal ilişkiler ağı üzerine keşfedici bir düşünüş gerçekleştirilmiştir. En nihayetinde dil ve anlatı, bir kent mekânındaki tüm toplumsal temsilleri ve ötekileştirme stratejilerini içerisinde barındıran bir tür mikro-kozmos olarak kurulmuştur.
Edebiyat ve siyaset arasındaki ilişki, hiyerarşik güçlerin kendilerini var ettikleri zamandan itibaren toplumsal hayatın vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Kendisine dünyevi hayat içerisinde yer bulmaya çalışan edebiyatçı, bireysel kimlik ile ilgili bazı dünyevi emelleri gerçekleştirmek için, sözü edilen bu hiyerarşik güçlerin egemenliği altına yerleşmeye başlamıştır. Bu, yeni oluşan dünya düzeni içinde meydana gelen bir olgu değil, aksine kadim dönemlerden beri var olagelen durumdur. Bu çalışmada edebiyat ile ilgilenen ve tüm bu ilgileri dâhilinde belirli bir güç elde eden edebiyatçıların/sanatçıların, zaman içersinde bir entelektüel haline gelip, bu entelektüelliklerini, siyasi arena sayesinde, nasıl daha ileri götürebilecekleri ve bu hali nasıl devam ettirebilecekleri üzerinde durulmuş ve edebiyatçının/sanatçının kazandığı bu siyasal işlevselliğin, onun siyasal dünyaya girmeden önceki halinden tamamen farklı bir yapı arz ettiği ifade edilmiştir.
Özet Uluslararası ilişkilerdeki asli cevap arayışı, " Sistem nedir ve nasıl işler? " sorusu üzerinedir. Sistem tanımı yapılabilmesi için en temel aktör olan devletin anahtar öğesi egemenlik konusu üzerinde durulmalıdır. Bu egemenlikten kaynaklı tercih hakları ve kısmi çıkar peşinde koşulmasından dolayı devletler başka devletlerin " eksenine " girebilmektedirler. Bu durum hegemonya kavramı ile açıklanabilir. Hegemonya ise yanlış anlaşılmaya dönüşebilecek bir kavramdır. Nitekim her imparatorluğun temelinde bir hegemonya vardır. Devletler egemenlikleri sonucu tercih yaparlar ancak bu tercihleri egemenliklerini ortadan kaldırıcı nitelikte olmaz. Çalışmada da egemenliğin devamlılığı için temel unsur olan " ulusal güvenlik " ile hegemonyanın " kollektif güvenliği " ni analiz edilmiş ve uyum, uyumsuzluğu durumunda ne gibi sonuçlara yol açabilir bu irdelenmiştir.
Kemalist İktidarın Korporat Kurumları: Teorik Bir inceleme, 2023
Kemalistler yeni Sosyoekonomi kuramlarının sıkı takipçileriydi. Aynı zamanda Türkiye savaştan yeni çıkmış, bitap düşmüş bir devlet durumundaydı. Bu sorunu düzeltmenin yolunun iktisadi reformlar olduğu da yine Kemalistler tarafından sıkça dile getiriliyordu. Bir taraftan sınıf çatışmasına karşı, diğer taraftan özel yatırımları destekleyen Kemalistler çözümü, sınıf çatışmasına engel olmanın yanı sıra özel sermayeyi de örgütleyen bir mesleki temsil sistemi olan korporatizmde buldular. Ülkenin kuruluşunda sınıf oluşumunun eksikliği Kemalistlerin lehine bir olguydu ve bunun üzerinden yeni bir toplum şeması çizme meselesi teorik ve pratik olarak kolaylaşmıştı. Durkheim ve Gide gibi solidarist – orta yolcu olan Kemalistler, sınıfsal uzlaşmayı ve birliği gözeten kurumlar kurmak için hem teorik hem de pratik adımlar atmaya daha İzmir İktisat Kongresi’nde (1923) başlamışlardı. Devamında somut adımlar olarak istihsal, istihlak ve satış kooperatifleri önemli rol oynadı. Bununla beraber Ali İktisat Meclisi (1927) ve İzİEKB (1935) kurumlar da korporatist kurumsal yapılarıyla dikkat çekmektedirler. Eser; bu kurumları, yapılarını ve işlevlerini konu almaktadır. Eserde kurumların başarıları değil, teorik nitelikleri ve hangi amaca neden hizmet ettikleri ana anlatı konusu olacaktır.
Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi, 2021
Gramsci'nin Hegemonya Kavramı Bağlamında Kültürel Öğelerin Çevirisi* 252 ettiği, zaman zaman da nasıl kırıldığı ve çevirmenlerce benimsenen ve yerlileştirme ve yabancılaştırma stratejilerinin bir arada kullanılmasına dayanan karma yöntemin bu duruma ne oranda katkı sağladığı sosyo-kültürel bağlamda tartışılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi
Söylem Filoloji, 2022
XI. ULUSLARARASI DÜNYA DİLİ TÜRKÇE BİLDİRİ KİTABI, 2019
Journal of Turkish Studies, 2013
Rus Dilbilim Ekolünde Söylem ve Metin, 2023
Gümüşhane üniversitesi iletişim fakültesi e-dergisi, 2021
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE KEMALİZM MESELESİ: HEGEMONYA, ASİMİLASYON, MÜCADELE, 2018
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2022
"Kültürel Çeşitliliğin Merkezinde Dil Vardır", 2020
Journal of International Social Research, 2020
İletişim: Araştırmaları Dergisi, 2003