Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2011
Relationship Between Theology and Rhetoric in Babarti Agmal al-Din al-Babarti (d. Ah 786/1384 ad) as well as an expert in Kalam, he is an spe- cialist in Arabic rhetoric and language in terms of his effective use of literary arguments and his literary styles. So, he influenced many thinker in both field of theology and rheto- ric schools. Babarti has a justifiable reputation in terms of not only works about Kalam such as al-Maksad, sharh al-Maksad, Sharh Akidah at-Tahâviyya but also about his rhetoric and grammar books as Sharh of Alphiyah of Ibn Mu’ti and Talhis at-Talhis. Be- cause of his competence in the field of rhetoric and theology, his theological ideas re- flected to his rhetoric thought, and his rhetoric concepts reflected to Kalam opinions. Es- pecially in this work, we will try to determine his place in Kalam area in terms of his rhetoric opinions.
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dergisi, 2016
Özet Câhiliye dönemi Arapları belâgat ve fesâhata çok değer veriyorlardı. Bu yüzden Peygamberimiz (s.a.v)"e belâgat ve fesâhat alanında mucize olan Kur"ân indirildi. Arapların bir kısmı bu mucize karĢısında iman etti, iman etmeyen kısım da onun belagat ve fesâhatini inkâr edemedi. Kur"ân"ın belâgat ve fesâhat alanında mucize olduğu bütün Müslümanlar tarafından kabul edilmekle beraber, bu konuda detaylı bilgiye sahip olanların sayısı çok azdır. Müslümanların çoğunluğunun konuyla ilgili bilgileri ya yüzeyseldir veya hiç bilgileri yoktur. Bu makalede yedi âyetin belâgat yönünden tahlilleri yapılmıĢtır. Böylelikle konu hakkında bilgileri olmayan veya az olanlara Kur"ân"ın belâgati, cüz"i de olsa tanıtılmak istenmiĢtir.
İslâm tarihinde Müslümanlar arasında bir takım aşırılıklar ve sapmalar olmuş, Müslüman toplumun inançlarını bozmaya çalışan bazı Ehl-i Bid‘at mezhep ve fırkalar ortaya çıkmıştır. Buna karşılık Ehl-i Sünnet mensubu birçok âlim, onların bâtıl inançlarının Müslümanlar arasında yayılmasını engellemek ve Sünnî inancı korumak amacıyla fikrî mücadelede bulunmuşlardır. Bunlardan birisi de, M. XIII. yy. son çeyreği ile M. XIV. yy. ilk çeyreğinde çok kültürlü bir ortama sahip bulunan Mâverâünnehir bölgesinde yaşayan, Hanefî-Mâtürîdî geleneğinin öncülerinden olan Ebü’l-Berekât en-Nesefî’dir. Bu çalışmada, Nesefî’nin yaşadığı dönem ve çevrenin dinî, mezhebî, siyasî ve sosyo-kültürel yapısı yanında, İslâm çatısı altında ortaya çıkmış siyasî ve itikadî mezheplerle olan tartışmaları üzerinde durulmuş; tarihsel arkaplana sahip, “Bazı Müslümanların birbirlerini tekfir etme” sorununun çözümünde, mezhep kavgalarının önlenmesinde ve farklılıklara rağmen bir arada yaşama bilincinin yerleşmesinde, Nesefî’nin yaklaşımlarının tespiti amaçlanmıştır. Bu doğrultuda kitap, mezhepler arasında yaşanan itikadî ve fikrî tartışmalarda çıkabilecek sorunların çözümünde takip edilecek yöntem konusunda günümüze ışık tutacak bir niteliğe sahiptir.
International Journal of Language Academy, 2015
The books of rhetoric consist of three chapters as meani, beyan, bedi; and literary arts is explained in the chapter of bedi. Literary arts in chapter of bedi is studied in two groups as word and meaning; and tibak, mutabakat, tatbik as called contrast art is in the first place. This art, recently located with name of contrast in textbooks; has taken place as tibak and mutabaka from the oldest rhetoric books in point of classification and description, and has been in compliance with to early rhetoric books. Take place of this art with different names in the rhetoric books, has been formed under the influence of books of understanding Western rhetoric which were largely developed after Tanzimat. First rhetoric books and their followers this art has given with name tibak and mutabaka, has given with contrast books of after Tanzimat. However, "tibak" conformity, "tezat" antinomy means and at first glance can be understood as the two different arts. "Mutabakat, tıbak, tatbik" terms have been used in the sense of providing a harmony between opposites brought together. This verb root "where the press at the press of feet walking behind the front legs" because it of the meaning refers to the adaptation of front-rear opposition. On the other hand, classification of this art could be made in different clusters. In this regard, it is important to investigate this art from books of rhetoric to reveal in comparative format. In this article, certain rhetoric books scanning has been demonstrated the definition and classification of mutabakat art in a comparative format.
Öz: Araştırma, belâğat terimleriyle ilgili sorunları incelemeye ve bu konudaki görüşlerin netleşmesine odaklanmış olup bir önsöz, bir giriş, dört bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır.
2020
Belâgat ilminin buyuk oranda I‘câzu’l-Kur’ân meselesi cercevesinde tesekkul ettigi inkâr edilemez bir gercektir. Nitekim “I‘câzu’l-Kur’ân” adiyla yazilan ve metin baglaminda belâgi tahlillerin yapildigi cok sayida eserin yani sira edebiyat alaninda yazildigi halde Kur’ân’in belâgatine tahsis edilen ve “I‘câzu’l-Kur’ân” basligini tasiyan bolumlerin bu-lunmasi bu durumun acik gostergesidir. Belâgat ilminin Kur’ân ile baglantili bir sekilde gelismesi ve neredeyse tamamen ona bagimli hale gelmesi, belâgat calismalarini buyuk oranda olumlu yonde etkilemisse de bu durumun bazi olumsuz sonuclari da olmustur. Bu baglamda belâgatin aleyhine oldugu ifade edilen hususlar, I‘câzu’l-Kur’ân’nin belâga-ti, basta Mu‘tezile ve diger firkalar olmak uzere mezheplerin cekisme alani haline getirdigi; belâgati metin ureten degil metin inceleyen bir ilim haline getirdigi; tum edebi urunleri kapsamasi gereken belâgatin alanini daralttigi ve buyuk oranda Kur’ân-i Kerim ile sinir-landirdigi; belâgatin felsef...
Ataturk Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, 2003
Bu çalışma, yazar László Tüske'nin ar-Rummanî on Eloquence (Balâga) adlı makalesinin çevirisidir. Tüske bu makalede, Mu'tezilî bir gramerci olarak tanınan Ebu'l-Hasen 'Alî b. 'Îsâ er-Rummânî (öl. 384/994)'nin belâgata ait özgün fikirlerini ve bu bilime katkılarını, en-Nuket fî İ'câzi'l-Kur'ân adlı eserini göz önünde bulundurarak inceler. O, er-Rummânî'nin savunmacı belâgatından bahsederken karşılaştırmalara gider ve Aristoteles'in Rhetoric'inin içeriğiyle er-Rummânî'nin belâgat ögeleri arasındaki benzerliğe dikkat çeker. Neticede, er-Rummânî'nin belâgat anlayışının, Avrupaî gelenekten bilinen belâgata ait eserlerden etkilense de, farklı ve özgün olduğunu ve örneğin Fahruddîn er-Râzî, es-Sekkâkî, İbn Sinân el-Hafâcî, 'Abdulkāhir el-Curcânî gibi daha sonraki müelliflerce devam ettirildiğini ifade eder.
THE CONCEPT OF GOD IN ABU AL-BARAKAT AL-BAGHDADI
This article was checked by iThenticate. * Bu çalışma yüksek lisans tezimizin bir kısmının şekil ve üslup açısından gözden geçirilmesiyle oluşturulmuştur, bkz.
2019
Öz Hâtıb b. Ebî Belteʻa, Hz. Peygamber’in getirdiği dini tasdik ederek “sahâbî” olma bahtiyarlığını elde eden kimselerdendi. Üstelik o, ilk iman eden ve Mekke’nin zorlu yıllarında inancından taviz vermeden dimdik duranlardandı. Hayatının merkezine Allah ve Rasûlünün sevgisini yerleştirdiğinden Hz. Peygamber’in yanından ayrılmadı. Hicret emri verildiğinde Mekke’den Medine’ye göç ederek “muhacir” unvanını aldı. Medine döneminde de cesaret ve fedakârlıktan ödün vermeyerek birçok gazve ve seriyyeye iştirak etti. Bedir, Uhud, Hendek, Beni Mustalik Gazvelerine ve Mekke’nin fethine katıldı. O, savaşlarda Hz. Peygamber’in seçkin okçularından birisiydi. Hâtıb (ra), iyi bir savaşçı olduğu kadar iyi de bir elçiydi. Hz. Peygamber döneminde iki defa Hz. Ebû Bekir döneminde bir defa elçilik görevi yaptı. İlk elçiliği Hz. Peygamber ile Ümmü Seleme arasında meydana gelecek evlilik içindi. Daha sonra Hz. Peygamber onu Mısır kralı Mukavkıs’a yolladı. O elçilik görevini layıkıyla tamamladı ve döndü. Dönüşte Hz. Peygamber’e hediyeler getirdi. Bu hediyelerden birisi de Hz. Peygamber’in cariye eşi Mariye idi. Son elçiliği ise yine Mısır’a oldu. Hz. Ebû Bekir onu ikinci defa Mısır’a elçi olarak gönderdi. HÂTIB B. ABÎ BALTA’AH AND HER LİFE Abstract Hâtib b. Abî Balta’ah was one of the Holy Probhet’s Sahaba. He was also prominent Companion. He didn’t leave the side of the Holy Probhet after faith. As the Holy Probhet he emigrated from Makkah to Medina. He attended that occured to war the period of Medina. He joined Ghazwa Badr, Uhud, Ditch, Bani Mustaliq and the conquest of Makkah. He was one of the Probhet’s archers. But before the conquest Mecca he tried to give information to the enemy. Hâtib, was a good fighter and also good ambassador. He made embassy mission twice period of Holy Probhet and once Hazrat Abu Bakr. The first of these was that Umm Salamah occured in marriage with Holy Probhet. Afterward, Holy Probhet sent him to Egpytian king Muqawqis. He adequately completed the task of embassy and returned. He brought gifts in return to Holy Probhet. One of the gifts was Holy Probhet’s slave wife Mâriyah. His last embassy done to Egypt. Hazrat Abu Bakr sent him to Egypt second time as a embasyy.
Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin Kelâmî Düşüncesi, 2021
Bu yazı “Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin Kelâmî Düşüncesi” adlı kitabın tanıtımını içermektedir. Meşhur Eş’arî kelâmcısı, Şafiî fâkihi ve matematikçi Abdülkâhir el-Bağdâdî, kendi düşünce dünyasında geliştirdiği çeşitli görüş ve yaklaşımlarla şöhret bulmuş bir mütefekkirdir. O’nun Kelâm ilminin doğuşundan beri tartışılagelen Allah’ın sıfatları, Allah-âlem ilişkisi, iman, bilgi, nübüvvet ve mucize, âhiret, kader ve imâmet gibi konularda dile getirmiş olduğu özgün görüş ve değerlendirmeleri herkesin dikkatini çekmiştir. Dili güzel kullanmadaki becerisi ve düşüncelerini farklı yönlerden savunmasıyla dikkatleri üzerine çeken Bağdâdî’nin itikâdi-kelâmi görüşleri incelenmeye ve araştırılmaya değer bir husus olarak görülmüştür
İSLÂM İLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE ADUDÜDDİN el-ÎCÎ, İSAM Yay., 2017
İslâm ilim ve düşünce geleneğinde Adudüddin el-Îcî / ed. Eşref Altaş -Ankara :
İslâmî Araştırmalar Dergisi cilt 31 sayı 1 2020 , 2020
The concept of nahw referred to a group of linguistic sciences called "ulūm al-ʻarabiyya" that included many sciences such as sarf, qirāa and maʻānī in early sources. In the early sources, the subjects of these sciences were dealt with together. Sībawayhi's Kitāb, Mubarrad's Muqtadab, Ibn as-Sarrağ's Mūğaz and Usūl, and Zubaydī's Wādih are but a few examples of that. It is not possible to distinguish nahw and maʻānī from each other as they both take the sentence as a subject matter and have the sentence as the focal point of their interest. Therefore, the complete separation between nahw and balāga is unrealistic-by definition-and should not be expected. It is the inability to distinguish between the relation of nahw to sarf and the relation of nahw to balāga which caused widespread misunderstanding among those contemporary Arab scholars who have, following a wrong interpretation of the tradition, always thought of sarf and nahw as one unit, and of balāga as another unit only distantly related to the first. In that case, the kinship between nahw and balāga is self-explanatory, as the latter, especially in the discipline of maʻānī, is concerned with the means of making the utterance express the desired meaning with utmost exactitude through a number of syntactical devices such as elision, hysteron-proteron, conjunction and disjunction, and the relation between subject and predicate. Nahw is a science that generates grammatical analyses directly related to the meaning rather than being a science that sets the rules determining right and wrong uses about linguistic performances. That nahw investigates the syntactic relation between the words of an utterance is clear even from the anecdotes that are devised to explain the beginning of Arab grammatical study. Therefore, accepting maʻānī separately from nahw does not correspond to the historical reality. In his introduction to Miftāh al-ʻUlūm, Sakkākī tries to justify the structure of his book by pointing out the link between a number of linguistic ʻulūm, including sarf, nahw, maʻānī and bayān. The mere need for such justification shows how these ʻulūm have become isolated and compartmentalized. Even before
Katre, Uluslararasi Insan Arastirmalari Dergisi
Bu makalenin amacı, Bediüzzaman Said Nursi'nin Mu'cizat-ı Kur'aniye Risalesi adlı çalışmasında belagat açısından Kur'an'ın mucize olduğu yönündeki görüşlerini ortaya koymaktır. Nursi, Sözler isimli kitabının 25. Söz'ünü, diğer adıyla Mu'cizat-ı Kur'aniye Risalesi'ni Kur'an'ın i'cazını açıklamaya tahsis etmiştir. O bu risalede Kur'an'ın kırk vecihle mucize olduğunu vurgulamış ve en kuvvetli i'caz vechinin de belagati olduğunu söylemiştir. Nursi, Kur'an'ın belagatını "Nazmındaki hârika cezâlet", "Mânâsındaki hârika belâğat", "Üslubundaki hârika bedâat", "Lafzındaki harika fesâhat" ve "Beyanındaki berâat" başlıkları altında ayetlerden çeşitli örnekler vermek suretiyle inceleme konusu yapmış ve Kur'an'ın belagatine dair bazı orijinal tespitlerde bulunmuştur.
Aydın Türklük Bilgisi, 2021
Journal of International Social Research, 2017
Fatih ÜLKEN * * Öz İsmâîl-i Ankaravî onyedinci yüzyıl Osmanlı kültür hayatının en tanınmış simalarından birisidir. Ankaravî, hayatının en verimli yıllarını 1610 yılında geldiği ve ölümüne kadar da bir daha hiç ayrılmadığı payitahtta geçirmiştir. Nitekim bu yazıya konu Miftâhü'l-Belâga ve Mısbâhü'l-Fesâha adlı eserini de bu dönemde kaleme almıştır. Miftâhü'l-Belâga ve Mısbâhü'l-Fesâha, İsmâîl-i Ankaravî'nin, Kazvînî'nin Telhîsü'l-Miftâh'ı ile Mahmûd-ı Gâvân'ın Menâzırü'l-İnşâ'sından yararlanarak meydana getirmiş olduğu bir eserdir. Eser, dört 'bâb' ve bu 'bâb'ların içinde yer alan muhtelif 'fasl'lardan meydana gelmiştir. Biz bu yazımızla Miftâhü'l-Belâga ve Mısbâhü'l-Fesâha'nın muhtevasını-eserde yer alan örneklerden sarfınazar ederek-ortaya koymaya çalıştık.
Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 2016
Özet Klasik hadis şerh edebiyatının örneklerinin verildiği dönemde yaşamış hadis şârihlerinden biri olan Bâbertî, İslâmî ilimlerin birçok dalında eser vermiş ünlü bir Hanefî fakihidir. Bu makalede onun hadis şerhi alanındaki yegâne çalışması Ebü'l-Fezâil es-Sâgânî'nin Meşâriku'l-envâr isimli meşhur hadis kitabı üzerine kaleme aldığı ve henüz yayınlanmamış olan Tuhftetü'l-ebrâr isimli eserinden ha-reketle onun hadis şerhçiliği incelenmektedir. Önce esas kitap ile şerh hakkında bilgi verilmiş ardından Bâbertî'nin takip ettiği şerh metodu tespit edilmeye çalı-şılmış son olarak da Bâbertî ve Tuhfetü'l-ebrâr'ın hadis ilmindeki yeri üzerinde durulmuştur. Abstract Bābartī, one of the commentators from the most prolific period of classical hadīth commenteries, is a well-known Hanafī jurist who has works on various branches of Islamic sciences. In this article, he is studied as a hadīth commentator based on his only hadīth commentary Tuhfatu'l-abrār, which written on on Ebu al-Fadāil as-Sāgānī's Mashāriku'l-anwār and has not been published yet. At first, the book and commentary is reviewed, and then the method Bābartī followed in his hadīth commentary is tried to be established. Lastly, the position of Bābartī and his Tuhfatu'l-abrār in hadīth science is analysed.
Dinbilimleri akademik araştırma dergisi, 2010
Özet 12. yüzyıl ilim ve kültür merkezî Bağdat'ta yaşamış olan ve Meşşâî felsefeye yönelttiği önemli tenkitleriyle tanınan filozof ve tabip Ebü'l-Berekât el-Bağdâdî (1077-1152), ilerleyen yaşında İslamiyet'i seçmiş Yahudi asıllı bir filozof olarak felsefî düşüncenin evrensel ve birikimsel yapısının en çarpıcı örneklerinden biridir. Özellikle Aristotelesçi felsefeye yönelik eleştirileri ve Sünnî akideye uygun görüşleriyle öne çıkan Ebü'l Berekât el-Bağdâdî'nin, felsefenin merkezî konularından biri olan nedensellik hakkındaki görüşlerinin ve bu bağlamda Meşşâî gelenek içindeki konumunun tespiti ve değerlendirmesi, bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.