Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Manzura I. 2021. Waves of changes in later prehistory of Eastern and South-Eastern Europe, the 5th and 4th millennia BC. In: Žilinskaite A. (ed.). The New Old Europe. The 11th International Scientific Readings of Prof. Jonas Puzinas. The Centennial of Marija Gimbutiene Birthday. Vilnius, 37.
…
2 pages
1 file
AI-generated Abstract
The paper explores the cultural changes in Eastern and Southeastern Europe during the 5th and 4th millennia BC, building on Maria Gimbutas' 'wave' theory. It discusses the interconnected traits of cultural evolution in the region, highlighting the shifts in cultural ties and the emergence of diverse local cultures during this period. Key centers of cultural innovation, such as the Maykop-Novosvobodnaya and Usatovo cultures, are identified, illustrating a phenomenon of both cultural integration and disintegration.
8. ULUSLARARASI ERCİYES BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ, 2022
Milliyetçilik; kendini insanlar, devletler, toplumlar arasında duygusal ve düşünsel bir bağlılık biçimi olarak sunduğu gerçeği göz önüne alındığında yaşamın her alanında önemli bir rol oynayan bir ideoloji olmuştur. Milliyetçilik on sekizinci yüzyılın sonunda, siyasi ve sosyal bir karakter kazanmış ve modern bir kavram hâline gelmiştir. Batı toplumlarında vatanseverlik, vatandaşlık ve ulus-devletle bağlantılı olarak tanımlanırken dünyadaki siyasi, sosyal ve kültürel gelişmeler onu etnik (köken, kültür ve gruplar), yayılmacılık, azınlıklar ve çatışma kavramlarıyla birleştirmiştir. Tartışmaya açık olmakla birlikte “evrensel, toplumsal ve liberal” milliyetçiliğin Batılı, “etnik, tikelci ve liberal olmayan” milliyetçiliğin ise Doğulu olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda milliyetçilik; kendini çağlara, her türlü siyasi rejim ve yapılara adapte edebilen, buna binaen mekânın ve zamanın anlamını yitirdiği, güçlü bir ideolojidir. Benzer dönemlere (18. yy. sonu ile 19. yy. ortaları) işaret eden “yurtseverlik ve millî karakter” sözcükleri, Alman ve Fransız milliyetçiliklerine denk düşen aleyhte ve karşıt iki kavramdır. Fransız milliyetçiliği, devletlerin sınırları dâhilinde yaşayan yurttaşları “sivil bir bağ” ile ilişkilendirilmesi çerçevesinde tanımlarken, devletin sürekliliğini ve kitlesel meşruiyetini sağlamak için milliyetçiliği yurtsever bir ideolojiye dönüştürerek önemli bir rol oynar. Alman milliyetçiliği ise “dil ve kültür” anlamında ayrışmaz bir bağ olduğu fikri üzerine inşa edilmiştir. Alman Romantizmi adı verilen felsefi düşünce, kültürün toplumu birleşik kıldığı ve her kültürün farklı ve benzersiz olduğudur. 19. yüzyılın ortalarında milliyetçilik devlet, vatan ve vatandaşlık bağlamında ele alınmış, milletlerin devlet sahibi olması ve sınırları dâhilindeki yurttaşların bu milletlerin bir bileşeni olduğu düşüncesi desteklenmiştir. Sonuç olarak, Almanlar tarafından tanımlandığı şekliyle sınırları dışında kalanlarla (Germenler) birleşme fikri yeniydi ve bu durum, “kültürel bir toplum ve sınırların değiştirilebilirliği” bağlamında milliyetçilikte yeni bir tanıma yol açmıştı. Birinci Dünya Savaşı sonucunda sosyalizmin hüsranıyla kapitalizmin buhranı istemsizce sağcı mülkiyete evrilmiş, faşizmin ve Nazizm’in şovenist milliyetçiliğinin temelini atmıştır. Azınlık kavramının belirmesi ise etnik kültüre dayalı milliyetçiliğin, imparatorlukların bakiyesi türdeş olmayan etnik grupların homojenleştirilme aygıtı hâline gelen siyasetiyle ortaya çıkmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrası milliyetçilik kavramı, kolonicilik sonrasına geçen dünyada sömürge karşıtı ulusal hareketlerle milliyetçiliğin en büyük genişleme dalgasını oluşturmuştur. Üçüncü Dünya Milliyetçiliği olarak tanımlanan bu milliyetçilik, önceleri Fransız modelindeki gibi vatanseverlik olarak algılansa da sömürgeci güçlere karşı bir savunma ideolojisiyle ve etnik kültüre çok fazla önem vermesiyle vatanına ait olma duygusunu içerir. İkinci Dünya Savaşı sonrası soğuk savaş döneminde ise bloklar arası siyaset içinde milliyetçilik Batı’da kontrol edilmişken Doğu Blok’unda pasifleştirilmiştir. 1990’larla birlikte uluslararası kurumlar güçlenmiş, liberal uluslararası düzen ve değerler çerçevesinde dünyanın yeniden şekilleneceği, bütünleşeceği ve milliyetçiliğin rolününse Yeni Dünya düzeninde azaltılacağı öngörülmüştür. Komünist rejimler sonrası pasifleşen milliyetler, aktifleştikleri zamansa tarihin hiç deneyimlemediği en acımasız modeli ile geri gelmiştir. Bu hareket dalgası; başka bir etnik gruba veya millete, bazen merkezî hükümete veya başka bir devlete karşı muhalefet olarak gelişmiştir. Bu nedenle Üçüncü Dünya milliyetçiliğinden de farklıdır. Bu bağlamda milliyetçilik kavramının sürekli gelişen bir çalışma nesnesi olduğu ve geçici bir aksaklık olmadığı açıktır.
2006
Jon Turk Ihtilali farkli etnik kimliklerin temsil edildigi Ittihad ve Terakki Cemiyeti tarafindan planlandi. Fakat Ihtilal hareketinin esasini Makedonyadaki 3. ordu subaylari olusturmaktaydi. Ciddi cabalar sonucunda Ittihadcilar 1908’de iktidara geldiler. Ittihad ve Terakki Cemiyeti mensuplarinin ilk talepleri anayasa, ozgurluk, esitlik ve bir dereceye kadar ozerklikti. Bu hareket icerisinde yer alan Muslim ve gayr-i Muslim Osmanli vatandaslarinin uzerinde ittifak ettikleri nokta mutlakiyetci bir dusunce ile ulkeyi idare etmekte olan II. Abdulhamid’in yonetimine son vermekti. Bu maksada yonelik Ittihadcilar Osmanli idaresindeki Turk olmayan unsurlar ile ittifak etmekte bir sakinca gormediler. Bu calisma Ittihad ve Terakki idaresinin Osmanli Balkanlarini control altinda tutmak icin uyguladiklari metodlari inceleyerek uygulanan bu metodlar sonrasindaki basari durumunu sorguluyacaktir
Bu çalışmada Türkiye'deki karar alıcıların Bosna Savaşı'na yönelik izledikleri dış politika analiz edilmektedir. Araştırma sorusu Türkiye'nin o dönemdeki mevcut iç ve dış sorunlarına karşın nasıl olup da aktif bir politika izleyebildiğidir. Bu çalışma yeni bir devlet kimliği arayışı sürecinin bu politikada etkili olduğunu savunmaktadır.
2017
Koklu bir gecmise sahip Turk milleti devlet bazinda yasamsal surecini Turkiye Cumhuriyeti ile surdurmektedir. Millet olarak bilinen tarihinden beri her ulastigi bolgedeki bilgiyi devsirerek daha ileriye goturmeyi basarmislardir. Ele gecen arkeolojik buluntular ve eserlerde Turklerin her donemde cagdaslarina gore metal isleme konusunda ileri seviyede olduklari gorulmektedir. Gecmisten gunumuze degin tasidiklari bu meziyetlerini kaybetmeden cagin teknolojik gelisimini de dunya ile ayni anda takip ederek dunyada bu alanda soz sahibi ulkeler siralamasinda ust siralardaki ulke konumuna yukselmislerdir. Balkan ulkeleri ile tarihten getirdigimiz koklu birliktelikler sebebiyle Balkanlar cografyasini dogal olarak Turkiye’nin Hinterland’i konumuna soktugunu soylemenin yanlis olmayacagi dusunulmektedir. Bu duruma istinaden Balkanlar bolgesi ulkeleri ile kuyumculuk alaninda yapilan ticaret verileri incelenerek analiz edilmistir. Bulgular literatur taramasi, TUIK, Ekonomi Bakanligi ve diger ilg...
Opuscula Archaeologica Radovi Arheoloskog Zavoda, 2010
Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper _________________________ 7 Saša KOVAČEVIĆ & pRilOG pOZNAVANJU NASElJENOSTi ViROViTiČKE Tomislav HRŠAK pODRAViNE TiJEKOM STARiJEGA ŽElJEZNOG DOBA A CONTRiBUTiON TO UNDERSTANDiNG HUMAN SETTlEMENT iN THE ViROViTiCA pODRAViNA DURiNG THE EARlY iRON AGE Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper ________________________ 37 Iva KAIĆ ČETiRi iNTAGliA S GARDUNA U MUZEJU CETiNSKE KRAJiNE FOUR iNTAGliOS FROM GARDUN iN THE CETiNA TERRiTORiAl MUSEUM Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper _______________________115 Sanja IVČEVIĆ DiJElOVi VOJNiČKE OpREME iZ GARDUNA U ARHEOlOŠKOM MUZEJU U SpliTU COMpONENTS OF MiliTARY GEAR FROM GARDUN iN THE ARCHAEOlOGiCAl MUSEUM iN SpliT Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper _______________________127 Marko SINOBAD JUpiTER i NJEGOVi ŠTOVATElJi U SVJETlU EpiGRAFSKiH iZVORA NA pODRUČJU HRVATSKE JUpiTER AND HiS WORSHipERS iN THE liGHT OF EpiGRApHiC SOURCES iN CROATiA Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper _______________________145 Julijana VISOČNIK NAMES ON CElEiAN iNSCRipTiONS iN NUMBERS AND TABlES-A COMpARiSON BETWEEN TOWN AND AGER Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper _______________________229 Nikolina URODA pRilOG pOZNAVANJU RANOKRŠĆANSKE CRKVE NA lOKAliTETU BiČiNA U pOlAČi A CONTRiBUTiON TO UNDERSTANDiNG THE EARlY CHRiSTiAN CHURCH AT THE BiČiNA SiTE iN pOlAČA Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper _______________________241 Krešimir FILIPEC SREDNJOVJEKOVNA KERAMiKA S lOKAliTETA BORiNCi-CRKViŠTE-CRNi GAJ 1961. MEDiEVAl pOTTERY FROM THE BORiNCi-CRKViŠTE-CRNi GAJ SiTE DiSCOVERED iN 1961 Izvorni znanstveni članak / Original scientific paper _______________________255
Journal of Turkish Studies, 2020
The traces of the traditional Anatolian housing culture are easily seen in every region where the Ottoman Empire reigned. In almost every region within the Empire, residences specific to Anatolian culture were built, as well as public buildings such as madrasahs, mosques, dervish lodges, inns, baths, bridges and fountains. Also ethnic, social and cultural differences were blended, and a multi-layered culture with a wide variety-but also with many similarities-has emerged. This cultural interaction is probably most common in the Balkan countries. From the mid-14th century onwards, the empire settled the nomadic Turkish tribes in the newly conquered Balkans, and the interaction of these tribes with indigenous communities, has made the emergence of a common culture inevitable. This was a natural consequence of the settlement policy of the Empire, and it was also a way of spreading its own culture. As a result, the Ottoman Empire left the traces of the Anatolian housing culture in the Balkans. Therefore, certain similar features that constitute the spatial and morphological identity of the Anatolian House are the common ground on which the Balkan and the Anatolian culture meet each other. In this paper, the spatial organizations, structural features and similar aspects of the traditional houses-which are the common cultural product of the Balkan people and Anatolian people who have lived together for centuries-will be examined through the case studies within a conceptual framework. In this context, traditional houses in various regions of Macedonia have been selected as examples of the traditional houses of the Balkans; and in the same sense, traditional houses of Bursa İznik region were chosen as examples of the traditional Anatolian houses. The aim is to make a comparative analysis of these houses, in terms of spatial and cultural aspects. In this paper, as a research method, we will draw on literature review and documentation-examination. And the characteristics of the common cultural heritage will be emphasized within the context of the case studies. So within the scope of this study, it is aimed to ensure that, future generations can also adapt and sustain the common cultural heritage formed by intertwined cultures.
ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK VE KÜLTÜRLERARASILIK EKSENİNDE DİN VE EĞİTİM, 2022
Kültürel yaşam biçimlerindeki çeşitliliğin, etnik grupların, mezheplerin ve dünya görüşlerinin sayısı ve etkinlikleri gün geçtikçe artmaktadır. Farklılıkların kabul görmesinin doğal bir uzantısı olarak da faklı etnik ve kültürel unsurların beraberce bir arada yaşadıkları bir toplum tasarımı olarak şekillenen çok kültürlülük politikaları gündeme gelmektedir.Kültürel çeşitliliğin tüm toplumları farklı derecelerde de olsa nitelemesi sebebiyle bu toplumların onunla beraber yaşamanın hatta ondan yararlanmanın yolunu bulmaları gerekmektedir. Aynı coğrafi sınırlar içindeki kültürel çeşitli- likten yararlanmanın ve farklı ülkelerden bireylerle etkili ileti- şim kurup ülkelerarası barışı ve alışverişi sağlamanın yolu çokkültürlü ve kültürlerarası iletişim yeterliliğini geliştirmeyi hedefleyen bir eğitim sisteminden geçmektedir. Bu sistem içinde din eğitimi uygulamaları da önemli bir yer tutmaktadır.
Yenipazar Sancağı, Avrupa’nın barut fıçısı olarak bilinen Balkanların ortasında bulunmaktadır. Bugün bu bölge Sancak olarak isimlendirilmektedir. Kuzey batısında ve kuzeyde Bosna-Hersek, kuzeyinde ve kuzeydoğusunda Sırbistan, güneydoğusunda Kosova, güneyinde Arnavutluk, batı ve güneybatısında ise Karadağ bulunmaktadır. Yenipazar şehri Peşter Yaylası ile Rogozna arasında bulunan ovada, İbar nehrinin bir kolu olan Raşka ve Yoşaniça nehirleri üzerinde muhtemelen 1456 yılında bölgenin fatihi İshak Beyoğlu İsa Bey tarafından kurulmuştur. Balkanların en önemli ticaret yollarının üzerinde bulunan Yenipazar, iki yabancı ve düşman ülke arasında bulunması ve Bosna-Hersek ile diğer Osmanlı toprakları arasında bir köprü görevi görmesi sebebiyle Osmanlı Devleti için de çok önemli bir coğrafî konumuna sahip idi. XIX. Yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı Devleti’ne en büyük darbeler Balkanlarda indirilmiş ve bunlar Yenipazar Sancağı’nda da etkili olmuş fakat bütün olumsuzluklara rağmen Yenipazar Sancağı Berlin Anlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki uç noktası, serhaddı olmuştur. Osmanlılar döneminde Bosna Vilayeti’ne bağlı bir sancak iken 1878 yılında imzalanan Berlin Anlaşmasıyla Avusturya tarafından ilhak edilen anavatanı Bosna’dan ayrılarak, 1877 yılı Şubat ayı başlarında Kosova Vilayeti’ne bağlanmış ve yine bu anlaşma ile alışılmadık bir statü kazanmıştır. Zira 93 (1877–1878 Osmanlı-Rus Harbi) Harbi sonucu imzalanan bu anlaşma ile en karlı konumda olan Avusturya, Yenipazar Sancağı’nda da karakol bulundurma hakkını elde etmiştir. Yenipazar Sancağı’nda Müslüman olan Boşnaklar çoğunluktadır. Boşnakların yanında Ortodoks Sırplar ve Karadağlılar ve Müslüman Arnavutlar da bu topraklarda yaşamaktadırlar. Bu bildiride; Milliyetçilik rüzgârlarının sert estiği, acı ve gözyaşının dinmediği, anarşi-terör, göç-iskân ve bir var olma-yok olma mücadelesinin damgasını vurduğu 1877–1912 yılları arasında Yenipazar sancağının idari, sosyal ve demografik yapısı üzerinde durulacaktır.
2014
Eski Yugoslavya’daki savaslar butunlesmenin bolgesel hukumetlerce nihai amac olarak gorulmeye baslandigi yeni bir tarihi surece tasidi. Diger taraftan, Avrupa Birligi bolgede ideolojik statukonun cokusunun ardindan kendi jeopolitigini yeniden tesis etmek adina etno-politik catismalarin ortaya cikardigi bazi sinir-otesi guvenlik problemlerini bolgesel isbirligi ve kurumsal degisimi tesvik ederek ortadan kaldirma yolunu secti. Buna bagli olarak, AB’nin doguya dogru genislemesi 20. yuzyilin sonundaki komunizmin cokusu ve Yugoslavya’nin ayrisma savasinin yol actigi sosyo-politik ve ekonomik tahribatin enkazinda Bati Balkan devletleri ve halklari arasinda umit ve beklentileri arttirdi. Bu baglamda, bu yazi AB’nin Yugoslavya’nin dagilmasi sonrasinda Bati Balkanlar’a donuk politikalarini degerlendirmeye calisacaktir
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Prilozi Instituta za arheologiju u Zagrebu, 2006
Giresun Üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi dergisi, 2022
Kvirike: The Early Holocene Site in Western Georgia, 2022
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1982
Uluslararası İlişkiler Dergisi, 2018
Istanbul University - DergiPark, 2022
… ARCHEOLOGICKÉHO ÚSTAVU AV ČR PRAHA NEW …, 2003
Balkan araştırma enstitüsü dergisi, 2012
Opuscula Archaeologica, 2014
Balkan Studies Foundation, 2023