Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi
…
27 pages
1 file
Birds of Prey on the Central Black Sea of Ottoman Realm (1485-1830) Mehmet Yavuz ERLER Öz: Canik, Osmanlı Devleti'nde şahin yetiştirme noktalarından biridir. Çalışmamızda Canik livasında 17 tımara kayıtlı yerleşim yerinde bulunan 24 "kaya" adı verilen avcı kuşu yetiştirme istasyonu tespit edilmiştir. Şahin yetiştiriciliği tımarlarında aynı zamanda tarım ve hayvancılıkla da uğraşılmış olduğunu tespit etmek mümkündür. Bu tımarlarda bulunan görevliler sarayın talep ettiği oranda avcı kuşu yetiştirmeyi başardıklarında tarım ve hayvancılıktan ödemekle mükellef tutuldukları vergilerden muaf olmuşlardı. Eğer bu talep edilen avcı kuşlarını yetiştiremezler ise yetiştiremedikleri her bir avcı kuşu için 300 akça ceza ödedikleri gibi vergi muafiyetleri de ortadan kaldırılırdı. Avcı kuşu yetiştiren tımar sahipleri aynı zamanda Sultanın düzenlediği sürek avlarına yetiştirdikleri avcı kuşları ile birlikte iştirak etmekle mükelleftiler. Çalışmalarımız neticesinde şahin yetiştiriciliği tımarlarının saray adına kırsal alanda otoriteyi tesis etmek, istihbarat toplamak ve iletişim ağı oluşturmak gibi bir görevinin olduğuna dair verilere ulaşılmıştır. Bu durum aslında Osmanlı Devleti'nde yetiştirilen avcı kuşu istasyonlarının; askerî bir geleneğin devamı olarak varlığını koruduğu şeklinde anlaşılabilir. Bu nedenledir ki kılıç ehline verilen tımar kategorisinde şahin, atmaca, doğan, çakır ve zağanos yetiştiriciliğine dair kayıtlar düşülmüştür. Saray'da üst düzeyde temsil edilen şahin, atmaca ya da çakır yetiştiricileri kırsaldaki bu askerî organizasyonu sevk ve idare etmişlerdir. Şahinin Osmanlı hanedanını oluşturan Kayı boyunun da ongunu olması sembolik açıdan ayrıca önem arz eder. Orta Karadeniz'de bulunan "kaya" ya da "yuva" şeklinde tanımlanan yetiştirme istasyonlarında avcı kuşları yetiştirilmiştir. Eyalet-i Rum'un Canik livası dâhilinde yer alan kaza ve nahiyelerde yer alan tımarlar bünyesinde gerçekleştirilen şahin yetiştiriciliğinin salt bir gelenek ya da avcılık sevdasından öte askerî bir anlam içerdiği düşünülmektedir. Ancak ateşli silahların gelişimi ve iletişim vasıtalarının değişimi ile birlikte avcı kuşu yetiştiriciliğinin de gerilediği anlaşılır. Bu coğrafyada var olan avcı kuşlarının ve geleneksel şahin yetiştiriciliğinin yeniden işlevsel hâle getirilmesi amacıyla bu makale kaleme alınmıştır.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2020
Mehmet İNBAŞI, Tahsin HAZIRBULAN Öz: Bir geçim vesilesi olarak ortaya çıkan avcılık, insan merkezli medeniyetin gelişmesine paralel olarak devlet ve hanedanlar için askerî bir talim, spor ve eğlence hâline dönüşmüştür. Bozkır geleneğine sahip olan Türk devletlerinin ve topluluklarının sosyal ve kültürel hayatlarında ise avcılık ve av kültü, bir yaşam felsefesi olarak büyük bir etkiye sahiptir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarından itibaren sultanlar, şehzadeler ve üst düzey bürokratlar kadim avcılık geleneğini sürdürmüştür. Klasik dönemde saray teşkilatında meydana gelen değişimler, avcılık kurumunu da etkilemiştir. Teşkilat; sarayın Bîrun kısmında "Şikâr Ağalığı" Enderun'da ise "Doğancıbaşı" öncülüğünde çakırcı, şahinci, atmacacı ve doğancı grupları hâlinde sultana en yakın bir yapıya erişmiştir. Taşrada, saray için avcı ve av kuşlarını besleyen kişiler bâzdârân olarak adlandırılmaktaydı. Taşra teşkilatı kendi içerisinde "Ser-Bâzdârân" öncülüğünde sayyâd, görençci, getürücü, tuzakçı, kümeci, yuvacı, tülekçi, yavrucu olarak ayrı birimlerden oluşmaktaydı. Teşkilatın her bir üyesi beratla görevlendirilir ve hizmetleri karşılığında timar tasarruf ederlerdi. Bunların yanında bir kısım bâzdârlar yapmış oldukları hizmet karşılığında örfî ve avarız türü vergilerden ve seferlerden de muaf tutulurdu. İmparatorluk coğrafyasının genelinde verilmiş olan bâzdârân timarları için müstakil mufassal ve icmâl tahrir defterleri tutulmuştur. Bu defterlerde kaza, nahiye ve köylerde verilen bâzdârân timarları ile bu timarların kimler tarafından hangi göreve istinaden tasarruf edildikleri kaydedilmiştir. Bu çalışma, müstakil bir bâzdârân tahririne ait defter parçasından hareketle Biga, Karesi, Saruhan, Karahisar-ı Sahib, Sultanönü, Menteşe, Kastamonu ve Hüdavendigâr'da bulunan bâzdârân timarları, bu timarların kimler tarafından tasarruf edildiği, hangi avcı kuşlarının olduğu tespit edilerek teşkilatın Batı Anadolu'daki yapılanmasının ortaya çıkarılması amacını taşımaktadır.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan Bilimleri Dergisi, 2021
Journal Of History School, 2019
Osmanlı sanatçıları birçok alanda sanatsal eserler ortaya koymuştur. Bu sanatsal alanlardan biride minyatür sanatıdır. Araştırmanın temel amacı minyatüre eğilim gösteren Osmanlı nakkaşlarının avcılıkla ilgili yaptıkları resimleri analiz etmek ve avcılık yapan Osmanlı padişahlarının avcılığa yönelimlerinin nedenlerini ortaya çıkarmaktır. Osmanlı padişahlarının avcılık yapmaları nakkaşların tema olarak av sahnelerini nakş etmelerine neden olmuştur. Minyatürlerde av sahnelerinin betimsel özelliklerinin ve padişahların ava yönelimlerinin nedenlerini ortaya çıkarılması araştırma için büyük önem taşımaktadır. Araştırma Nitel araştırma yöntemi ile yapılmış olup bilgilere erişmek için literatür taraması yapılmıştır. Araştırmada elde edilen görsel minyatürler betimsel analiz yoluyla irdelenmiş, tarihsel bilgilerle yordanıp veri haline dönüştürülmüştür. Araştırma sonucunda veriler aracılığıyla elde edilen bulgulara bakıldığında av sahneli minyatürlerde geyik, tavşan gibi hayvanların avlandığı, orantının olmadığı, formlarda bozulmaların olduğu, perspektifin kısmen gözetilmediği görülmüştür. Osmanlı padişahlarının avlanmaya çıkmalarının nedenlerinin ise eğlenmek, dinlenmek, spor yapmak, savaş tatbikatı, halk ile münasebette bulunup istek ve şikâyetlerini dinlemek olduğu sonuçlarına erişilmiştir.
Osmanlı Devleti, birçok hukukî ve malî kurum ve uygulamaları gibi vergi sistemi ile vergiden muaf olma uygulamasını da kendinden önceki Türk-Ġslâm devletlerinden tevârüs etmiĢlerdi. Osmanlılar, bazı kiĢi ve zümreleri çeĢitli sebeplerle vergiden muaf tutmuĢlardı. Halkın askerî (yöneticiler) ve reâyâ (yönetilenler) olmak üzere iki ana sosyal sınıfa bölündüğü Osmanlı Devleti"nde XV.-XVIII. yüzyıllarda uygulanan vergi muafiyeti, yöneticileri yönetilenlerden ayıran en önemli özellikti. Saray halkı, askerî ve sivil bürokrasi, din adamları ile yargı-ilim bürokrasisi her türlü vergiden muaftılar. Kimi hizmetleri yerine getiren kiĢilerle, çeĢitli iĢ kollarında çalıĢan gruplar da vergilerin tümünden ya da bir kısmından muaf tutulmuĢtu. Ġskân edilenler ve göçmenlerden de bir süre için vergi alınmıyordu. Osmanlı devlet düzeninde, hukukî ve malî yapısında vergi muafiyeti hem siyasî hem de malî ve ekonomik olarak önemli iĢlevlere sahipti. XV.-XVIII. yüzyıllarda Osmanlılar vergi muafiyetlerini kamu harcamalarını azaltacak, Ģehirlerin iaĢesini sağlayacak ve sosyal çatıĢmalara engel olacak Ģekilde kullanmaya gayret ettiler. (Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, vergi, vergi sistemi, vergi muafiyeti, kanun-nâme, tapu ve tahrir defterleri)
Halk Gastronomisi - Motif Vakfı, 2022
Sofra kültürü, yeme-içme alışkanlıkları ve ritüelleri toplumların kültürel belleklerinde uzun yıllar boyunca var olan ve yaşayan ortak yaşam unsurlarından biridir. Gündelik hayatın önemli bir kısmını kapsayan yemek ritüellerine dair birçok unsura toplumların sözlü ve yazılı kaynaklarında ulaşılabilir. Osmanlı sahası şairleri, estet bir tavır ile Anadolu kültüründen ve gündelik yaşamdan birçok ögeyi şiire dahil ettikleri gibi Türk mutfak kültüründen faydalanmayı da ihmal etmemişlerdir. Tahıllardan meyvelere, mezelerden içeceklere, et yemeklerinden salatalara, ekmek çeşitlerinden baharatlara, şekerleme ve tatlılardan çorbalara kadar Türk mutfak kültürünü oluşturan hemen her ögeye şiirde yer vermişlerdir. Yine yemek isimleri dışında mutfak alet-edevatını ve yeme-içme alışkanlıklarıyla alakalı birçok atasözü ve deyimi şiirlerde görmek mümkündür. Türk şairleri sosyal yaşamın en ince ayrıntılarını aşk estetiği zemininde şiire dahil ederken elbette doğanın eşsiz güzellikleri olan kuşları ihmal etmemişlerdir. Bu çalışmada bıldırcın, keklik, güvercin ve bülbülün klasik Türk şiirinde kebap/yemek olarak kullanımlarına dikkat çekilmiştir. Özellikle uzun yıllar boyunca âşık/sevgili/rakip üçgeninin önemli aktörlerinden olan “bülbül”ün bir yemek türü olarak varlığı sorgulanmıştır. Örnek beyitlerin seçiminde herhangi bir şair veya yüzyıl sınırlamasına gidilmemiş ve beyit açıklamalarında ayrıntıya yer verilmemiştir.
İçtimaiyat, 2021
International Symposium on Al-Quds during the Ottoman Period
2019
Jerusalem was the cradle of many civilisations in the past, and at the same time a sacred city for each of the three monotheistic religions. The Muslim dominance in the city represents a time of about thirteen centuries-except for Crusader occupation period about a century-, from the Umar's conquest (638) until the Ottoman Empire abandoned the regional government to the British (1917). The Awqaf are one of institutions that played significant role in constructing social life in Jerusalem under Ottoman role. Awqaf are one of intitutions that played significant role in designing social life in Jerusalem under Ottoman role. The Ottoman State primarily registered the early awqaf in Beytulmakdis, and left them in place, and by finding that not adequate established new awqaf in the areas where they needed. In addition, for ensuring the freedom of belief and worship of non-Muslim minorities living in the city, they also recognized their own awqaf and ensured the continuity of the services provided by these awqaf. This study is aimed to make the evaluation of the decisions about the Beytulmakdis awqaf from the Imperian Council, which was the most important decision-making office of the Ottoman central government. The main source of our work constitutes Provision Books of Damascus, covering the years between 1798-1841. In this manner, relevant provisions in the books are determined; the quantities and qualifications of the decisions taken about the Beytulmakdis awqaf and the providence of the central government regarding these awqaf will be tried to be revealed.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Öz: İnsanı, özgür irade ve davranışlarından yoksun bırakan köleliğin ne zaman başladığı konusunda genel bir bilgi yoktur. Fakat bu olgu asırlar boyu bütün toplumları etkilemiştir. Osmanlı Devleti ise, İslam dininin getirdiği hukuki kuralları köleler için tatbik etmiş ve onları sosyal hayatın önemli bir parçası hâline getirmiştir. Osmanlı toplumunda köleler iyi bir eğitim ve terbiyeden geçmiştir. Kabiliyetli olanlar asker, öğretmen, idareci, vezir ve paşa olarak memur edilmiş, böylece toplum tarafından saygı duyulan kişiler olmuşlardır. Aynı şekilde sanat yeteneği olan köleler de el işçiliği gerektiren faaliyetlere yönlendirilmiştir. Enderun'a alınanlar arasında çok iyi mimarlar, musikişinaslar, mücellitler, müzehhipler veya hattatlar yetişmiştir. Yetenek sahibi köleler özellikle matbaanın yaygınlaşmadığı dönemlerde kitap sanatlarıyla alakalı mesleklere yönlendirilmişlerdir. Bunların başında da elbette hat sanatı gelmektedir. Osmanlı döneminde hattat olarak yetiştirilen kölelerin sayısını tespit etmek mümkün değildir. Fakat hattatlar ile alakalı biyografik eserler tarandığında hattat köleler hakkında bilgilere rastlamak mümkün olabilmiştir. Bu çalışmada, yaşadıkları yüzyıla göre köle hattatlar incelenmiş, kendileri hakkında bilgi verilmiştir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Ottoman nomads cannot be described as group of people who were totally stranger to sedentary life style or those against it. On the contrary, they were in mutual and constant relationship with the residents of towns and cities, particularly in trading activities. Tradesmen used to obtain pack animals from the nomads for the caravans operating both within the empire and in international trade and this formed the professionally operating part of the relationship between the settled people and nomads. As Turkman and Yoruk groups had a great number of camels and they created some transport rules, they dominated the trading transmit transport to such a level that transportation sector was almost totally in their control. For the Ottoman government, these nomads were not only a rich source of tax. Like other subjects of the empire, they also produced the goods and services demanded by the central government depending on their location and expertise. Especially in the transportation operations carried out by the demand of the state, these nomads were the first to be appealed by the rulers. Without these Turkman camel drivers, it was almost impossible to carry forest, mineral and salt products, the cereals necessary for the consumption of city residents, and particularly the military cargo of the army on expedition. In this respect, Ottoman Army was dependent on the nomadic cameleers in terms of logistics and transportation services. A great part of the state transport was conducted by these tribes and this formed the important part of the relationship between Ottoman Government and tribes. The main subject of this article is the activities of the nomads in the field of transportation. In this study, which aims to determine the role of Turkman nomads in Ottoman trading and formal transport, the effects of land transport on the shaping of the relationship between settled people, nomads and Ottoman government were tried to be evaluated. This mutual relationship was tried to be explained on the basis of similarities and differences in transport services conducted by the nomads for tradesmen and the government in return for money.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2009
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2016
Turkish Studies, 2013
PEGEM AKADEMİ, 2022
the Journal of Academic Social Sciences, 2016
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2021
Journal Of History School, 2020
KALEBEND DEFTERLERİNE GÖRE OSMANLI’DA KADIN MAHKÛMLAR (1800-1815), 2019
Journal of History Culture and Art Research, 2019
TARİH YOLUNDA BİR ÖMÜR PROF. DR. HALE ŞIVGIN'A ARMAĞANI, 2020
DergiPark (Istanbul University), 2023
Osmanlı Bilimi Araştırmaları Dergisi, OBA 2025, 26 (1): 84–106