Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Türk Coğrafya Dergisi, 2017
Coğrafya, doğal çevreyi; doğal çevrenin kendi arasındaki etkileşimini ve insanla doğa arasındaki ilişkileri inceleyen bir bilim dalıdır. Günümüzde doğaya olan insan etkisi, diğer jeomorfolojik faktörlerin önemine eşittir. İnsan toplumu tarafından yayılan enerjiye rağmen; tektonik hareketler, volkanik faaliyetler, depremler gibi, Dünya'nın iç kuvvetleri ile bunun karşılaştırılması neredeyse önemsizdir. İnsan etkeni, sadece akarsular, buzullar, rüzgârlar, dalga ve akıntılar gibi dış etkenlerin etkisine bağlı olarak ölçülemez, daha fazla etkinlik göstererek onları bazen de geride bırakır. Katlanan nüfus artışı daha büyük talepleri gerektirir ve enerji taleplerini karşılamak için, yeryüzü materyallerinin geniş ölçekte yeniden işlenmesiyle sonuç verir. Hatta biraz daha hızlı olarak büyüme oranı, gelecekte de devam edecek olan bir süreçtir. Antropojenik jeomorfoloji, konusu, kökeni ve amacı son derece farklı insan topluluklarının operasyonu tarafından yaratılmış olan, sürekli gelişen ve genişleyen yeni yerşekilleri olarak tanımlanabilir. Geniş bir manada, yapay bir şekilde yaratılan yerşekilleri, örneğin; orta ve küçük ölçekli iklimlerde ve biotada yani biyolojik bileşeni oluşturan doğal çevrede ve doğal süreçleri biraz değiştirmede çok çeşitli etkiler yapar. Süresi; Pleistosen'e göre 10.000-18.000 yıl gibi çok kısa sürmüş olan Holosen'de son transgresyon meydana gelmiş ve kıyı çizgisi kabaca günümüzdeki görünümünü almıştır. Holosen'e nazaran, 2,5 milyon yıl gibi çok daha uzun sürmüş olan Buzul ve Buzularası dönemlerle temsil olan Pleistosen ise, bir transgresyonla başlar. Bu olay, Pliosen ile Kuaterner'in sınırını meydana getirir. Yaklaşık 1750'lerdeki Sanayi Devrimi'nden günümüze insanoğlunun tarih çağları içindeki, medeniyetin gelişmesine dayalı yaptığı keşif ve icatları sonucunda, artık küreselleşen dünyada doğayı da değiştirme ve şekillendirme yetisini kazanmasından dolayı, biz de Kuaterner'de bir üçüncü dönem olarak "Antroposen" devrinin ayrı olarak ele alınmasında yarar görüyoruz. O nedenle bizim görüşümüze göre de; Jeolojik Devirlerden son 2,5-3 milyon yıllık dönemini sürdüğümüz Kuaterner, yani IV.Zaman kendi arasında 3 döneme ayrılır. Bu dönemler eskiden yeniye: Pleistosen, Holosen ve Antroposen'dir. Burada sadece, son 200-300 yıllık dönem olan Antroposen içinde yerküre üzerinde insanın yapmış olduğu şekillendirmelerin konusunu, kökenini amacını, sistemini ve sınıflandırmasını genel olarak takdim etmeye çalışacağız.
İnsan, sosyal ve kültürel bir varlık olarak doğar ve ait olduğu toplumun bir parçası haline gelir. İnsan doğası gereği, yaşadığı toplumlardaki bazı kurallara (normlara ) uyması gerekir. Bu toplumların ilkel ya da gelişmiş bir toplum olması söz konusu gerçeği değiştirmemektedir. İnsanın içinde bulunduğu toplumun yazılı-yazısız kurallarına uyması, toplumda yer edinebilmesi için yani toplumdaki düzenin sağlanması için zorunlu bir unsurdur. 2 Ancak, gerek ilkel toplumlarda gerekse modern toplumlarda, kurallara uyma yanında kurallara uymama da söz konusu olabilmektedir. Haliyle, toplumdaki bireyin ya da bireylerin yazılı-yazısız kurallara uymaması durumu toplumu bir çatışma ortamına sokabileceği gibi toplumu bir çıkmaza da sürükleyebilir. İşte, söz konusu bu durumun açığa çıkmaması için bir denetim mekanizması olarak çoğu zaman toplum tarafından belirlenen bir otoriteye "yaptırım" uygulama yetkisi verilmekte iken ilkel toplumlarda ise bu yaptırım uygulama yetkisi toplum tarafından bizzat gerçekleştirilmektedir.
Kitap Bölümü: Modern Eğitim Tarihi ve Sosyolojinin Kullanımı, 2020
Heredot'la başlayan tarihi, sosyolojik ve antropolojik bakış açısı, zaman içerisinde sürekli bir değişim içerisinde olmuştur. Her değişim gelişim değildir... Ne var ki bu üç bilim dalının değişimi, gelişim içerisinde ilerlemiştir. Buna sebep teşkil eden unsur, kitabın da doğuş sebebi olan tarih, sosyoloji ve antropolojinin bütüncü bakış açısıyla hareket etmeleri, birbirlerini tamamlamaları, birbirlerine destek vermeleridir. Gelişimin ana unsurlarından biri iş bölümüdür ve toplumbilimsel iş bölümünde her ne kadar her bilim dalının kendine has araştırma yöntemleri ve teknikleri olsa da, ortak noktada buluşan ve meselesi toplum ile kültür olan bu üç bilim dalının, söyleyecekleri ortak konular olduğu inancıyla yapılan bu çalışma tarih sosyolojisi ve tarih antropolojisine dileriz katkı sunar. Yedi bölümden oluşan değerli çalışma, sadece geleneksel değil güncele de odaklanmaktadır. Bilimin mekanı ve zamanı sınırsızdır... Türkiye'nin dört bir yanından çalışmaya destek sunan değerleri bilim insanlarının katkılarıyla derlenen çalışmaya göre "kültür evrensel ve bilimsel bir inceleme alanı olsa da, her toplum kendine özgü değer ve normlara sahip bir sui generis özelliktedir. O sebeple toplumlar, bütüncü-derinlemesine-çoklu bakış açısıyla ele alınarak ve empati sağlanarak incelenmelidir." İnsana dair gözlemlerin, insanca yorumlanabilmesi umuduyla...
ULUSLARARASI YAPAY ZEKÂ, TRANSHÜMANİZM, POSTHÜMANİZM ve DİN SEMPOZYUMU, 2021
Журнал «Научный лидер» выпуск # 1 (46), январь ‘21, 2022
Sembolik antropoloji, sembolleri sosyal ve kültürel bağlamlarda inceleyen antropoloji alanıdır. Bazı kaynaklarda yorumlayıcı antropoloji olarak adlandırılabilir. Bu makale, sembolik antropolojinin temel teorilerini ve yöntemlerini tartışmaktadır. Ayrıca disiplinin tarihini ve bu özel alanın gelişimine büyük katkıda bulunan Clifford Geertz, Mary Douglas ve Victor Turner gibi önde gelen bilim insanlarının eserlerini de gözden geçirmektedir. Makale, kültürel sembolleri çeşitli kavramlar kullanarak yorumlayan iyi bilinen antropolojik çalışmalardan örnekler sunmaktadır. Ayrıca makalede, günümüzde yer alan sembolik antropolojiye yönelik mevcut eleştirilerin nedenleri açıklanmaktadır. Makale, yeni başlayan kültürel antropologlar için iyi bir kaynak olabilir.
Milliyetçiliğe Antropolojiden Bakmak, 2023
Toplumların sosyal ve siyasal yapılarını, geçmişini, bugününü ve geleceğini önemli derecede etkileyen milliyetçilik, ele alınışı bakımından farklı bağlamlarda karşımızı çıkmaktadır. Kimi zaman bir ideoloji kimi zaman ise söylem alanı üzerinden harekete geçirici etkisi nedeniyle siyasi eylem olarak yorumlayabileceğimiz milliyetçiliğin oluşumunu açıklayan farklı kuramlar bulunmaktadır. Milliyetçiliği çeşitli faktörler üzerinden ele alarak açıklama sunan bu kuramların amacı milliyetçiliğin toplumları ve toplumsal alanları ne şekilde etkilediği, düzenleme sağlıyorsa bunu nasıl yaptığı ve kültürel olarak ne gibi araçlar ile işlev gördüğünü göstermeye yöneliktir. Modern milliyetçi kuram, milliyetçiliği modernleşme ile açıklayarak, onun getirdiği ekonomik, siyasi, toplumsal dönüşümler ile milliyetçilik arasına köprü kuran bir yaklaşımı sergilerken, ilkçi ve etno-sembolcü yaklaşımlar ise milliyetçiliğe farklı bir perspektiften bakmaktadır. Bu çalışmada söz konusu yaklaşımlar antropolojik bir perspektif ile ele alınacaktır. Antropoloji ve milliyetçilik çalışmalarının dirsek bağının değerlendirilmesi her iki alan için de önemlidir. Çalışmada, milliyetçilik kuramlarına antropolojik bir değerlendirme sunarken, aynı zamanda Türkiye'deki antropolojinin milliyetçilik pratiklerine yer verilecektir.
ANTROPOLOJİ MERCEĞİNDEN DİL-KÜLTÜR İLİŞKİSİ, 2023
Tarihsel olarak, dil ile biyolojik-kültürel bir canlı olan insan etkileşim halindedir. Bu nedenle dil, antropoloji açısından göz ardı edilemez bir konumdadır. Dilin, bu kendine özgü durumu dil antropolojisi(linguistik antropoloji)’nin doğmasını sağladı. Dil antropolojisi bir disiplin olarak, dil ve kültür ilişkisine yoğunlaşmaktadır.
2021
Andrey Belıy (1880-1934) Gümüş Çağ Rus edebiyatının en önemli şairlerinden biridir. İkinci kuşak Rus sembolizminin önde gelen temsilcilerinden olan Belıy 1912 yılında antropozofik öğretilerle tanışır. Antropozofi Avusturyalı düşünür Rudolf Joseph Lorenz Steiner (1861-1925) tarafından ruhani bir disiplin olarak geliştirilen ezoterik bir felsefedir. Antropozofiye kısmen rağbet gösteren dönemin diğer Rus şairlerinin aksine Belıy, Steiner’ın öğretilerinin tamamını kabul eder. Şair antropozofik bilgiler ışığında evrendeki varlığını yeniden anlamlandırır ve ruhunun psişik ve ilahi güçlerini keşfeder. Belıy bir dizi şiirini antropozofik doktrini temel alarak yazar. Çalışmamızda antropozofinin temel ilkeleri ve Belıy’ın sözü geçen felsefeye dair görüşleri aktarılacak ve şairin 1922 yılında yayımlanan Yıldız (Звезда) isimli şiir derlemesinde yer alan eserlerindeki antropozofik ögeler incelenecektir.
ANTREPOLARIN PERFORMANSININ ENTROPI VE TOPSIS YÖNTEMİYLE DEĞERLENDİRİLMESİ, 2020
International commerce and free movements of the goods have gained speed in this era, so, storage and stockpiling operations has become more and more important. Importing goods become more essential for corporations and companies and they require easy access and safe storage for their imported goods. Custom storage zones know as bonded warehouses have been used to store imported goods, while step by step import and taxation processes have been carried out by the importers. When the importers complete all the import and taxation processes, they can easily obtain their goods from bonded warehouses. While import and export companies have been carried out their operations via bonded warehouses, they have been facing to choose correct bonded warehouse in order to optimize their cost/profit analysis. Choosing the correct bonded warehouse yields to a decision-making process. This study focuses on the performance of Istanbul’s bonded warehouses’ 2018 operations. In this study, first of all, bonded warehouses’ performance evaluation criteria have been decided. Evaluations states that liquidation and storage costs are the main criteria, which effects the performance of the bonded warehouse for the import-export companies. These criteria’s weighted values have been calculated by using Entropy methods.
ÖZET Adli antropoloji, insanın iskelet kalıntılarını, yaşayan insanların fiziksel özelliklerini; özellikle ilk anda dikkat çeken yüz bölgesinin anatomik ve antropometrik yapısını inceleyen, fiziki antropolojinin bir dalıdır. Günümüzde adli vakaların artışı, kırsaldan şehir merkezine olan göçler, sınırlarımızdaki savaşlardan dolayı komşu ülkelerden gelen göç dalgası, toplumun antropometrik yapısında farklılıkların oluşmasına sebep olmuştur. Bu farklılıklar cinsiyete, yaşa, ırka ve yaşadığı bölgeye göre çeşitlilik göstermektedir. Günümüze kadar bu konuda dünyada ve ülkemizde pek çok çalışma farklı teknikler kullanılarak antropologlar, anatomistler ve plastik cerrahları tarafından pek çok makaleye, teze konu olmuştur. Günümüzde gelinen noktada, bu çalışmaların sadece belli yaş gurubunda, cinsiyette ve sınırlı bölgelerde değil; farklı yaş gruplarında her iki cinsiyette, farklı bölgelerde yaşayan insanlarda yapılmalıdır. Bu çalışmalar en hızlı, güvenilir ve maliyeti en düşük sonucu verecek teknik donanımla yapılmalı. Cinsiyete, yaşa, ırka ve yaşadığı bölgeye göre farklılıkları ortaya koyacak yüzle ilgili literatürde daha önce belirlenen noktalardan ölçümler elde edilerek bunlar arasındaki oranlar ve regresyon analizleriyle veriler güncellenmelidir. Elde edilen standart veriler sayesinde ileri dönemde yaşanabilecek yüzden yeniden kimliklendirme ve adli olayların çözüme en hızlı şekilde kavuşmasına yardımcı olacak bir veri bankası oluşturulabilir. ABSTRACT Forensic anthropology, human skeletal remains, physical characteristics of living people; is a branch of physical anthropology that examines the anatomical and anthropometric structure of the facial region, especially at first. Today, the increase in judicial cases, migration from rural to urban centres', migration from neighbouring countries due to the battles in our borders have led to differences in the anthropometric structure of the society. These differences vary according to sex, age, race, and region of residence. A lot of studies have been done on this subject in many parts of the world and our country by using various techniques, and many articles, articles by anthropologists, anatomists and plastic surgeons have been the topic At this point in time, these studies are not only of a certain age group, gender and limited areas; it should be done in people of different ages, both genders, living in different regions. These studies should be done with the technical equipment that will provide the fastest, reliable and lowest cost result. In the literature related to the face that will reveal the differences according to the sexes, age, race, and the region where they live, the measurements should be obtained from the previously determined points and updated with the ratios between them and the regression analysis. By the standard data obtained, a data bank can be created which will help to re-identify from the face that can be experienced in the future and to solve the judicial events fastest.
Ayıntâb Araştırmaları Dergisi (AAD), 2021
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan kısa bir süre sonra İtilaf Devletleri, Anadolu’da büyük bir işgal hareketine girişti. İstanbul’dan başlayan bu işgal hareketi adım adım Anadolu’nun tamamını sardı. Bu çerçevede emellerini gerçekleştirmek isteyen İngiltere, 17 Aralık 1918’te, Antep’i işgal etti. Yaklaşık bir yıl sonra ise İngiltere ile Fransa aralarında yaptıkları antlaşmalar çerçevesinde şehir Fransa’ya teslim edildi. Böylece Fransızların işgali altında Antep, hazırlıkları uzun zamandır yapılan, aylarca sürecek olan direnişe başladı. Sadece üstün teknoloji ile donanmış Fransız kuvvetleri ile değil ciddi bir açlık ve cephane yetersizliği ile de mücadele etti. Tüm bu imkansızlıklara rağmen yaklaşık olarak 11 ay Fransız işgaline karşı direnen Antep halkı, 9 Şubat 1921’de dehşetli açlık ve iaşenin, sağlanamamasından dolayı şehrin sukutu gerçekleşti. 21 Ekim 1921 tarihinde Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması neticesinde 25 Aralık 1921’de işgalden kurtularak tekrar bağımsızlığına kavuştu. Millî Mücadele tarihinde önemli bir yere sahip olan Antep Savunması hakkında günümüze kadar birçok yayın yapıldı. Son yıllarda ise Antep Savunması üzerine yapılan ilmî araştırmaların sayısının artmaya başladığı görülmektedir. Araştırmaların artması ile konu çeşitliliği de arttı. Böylece ciddi bir külliyat oluştu. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada, Antep Savunması’nın bibliyografyası oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışma neticesinde yapılacak olan çalışmaların tekrara düşmemesi için bir birikimi ortaya çıkarmak ve ulaşılan tablo neticesinde eksikliklere vurgu yapmak amaçlanmıştır. Bu bağlamda, bibliyografya oluşturulurken, bilimsel ve Gaziantep eksenli yayın yapan dergiler, gazeteler ve kitaplar taranarak çalışmalar tespit edilmeye gayret edilmiştir.
TÜRK GÖÇÜ VE KÜLTÜREL ANTROPOLOJİK ETKİLERİ, 2019
Göç ve Antropoloji kavramları birbirleri ile aslında iç içe kavramlardır. Göç ve Antropoloji bir birlerini sürekli beslerler. Nedeni Göçün sürekli bir etkileşim meydana getirmesi ve Antropolojiye alan açmasıdır. Türk Göçü ve Antropolojik etkileri isimli bu çalışmada Türklerin tarih sahnesine çıktığı ilk zamanlardan bu yana olan iki büyük kitlesel hareket olan iç Asya karışıklıkları sonucunda Karadeniz’in kuzeyine yaptıkları göç hareketi ve akabinde oluşan Kavimler göçünün getirdiği Antropolojik değişim ikincisi ise birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu sahasına oluşan ve kalıcı bir yerleşim sağlanan Selçuklu hanedanın oluşturduğu Anadolu’nun Türkleşme sürecindeki göç hareketi ve bunun doğurduğu Antropolojik değişim süreci tetkik edilecektir .
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.