Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
6 pages
1 file
Tezkire, anlamından da anlaşılacağı gibi şairlerin şiir, yaşam ve adını zikretmek ve hatırlamak amacıyla yazılmaktadır. Tezkire yazıcılarının asıl hedef ve gayesi şairin şiir ve adının kaydedilip anılmasını sağlamak olması sebebiyle onlardan yöntemli ve teknik anlamda bir eleştiri beklenemez. Bütün bunlara rağmen tezkire yazıcıları şairlerin şiirleri ve diğer eserleri hakkında görüş beyan etmekten geri durmayıp en azından bazı şairlerin şiirlerine dair görüşlerini beyan etmişlerdir. Bunların dışında tezkire yazıcılarının divanlardan oluşturduğu seçkilerde iyi ve güzel şiirin zayıf ve başarısız şiirden ayırmaları bir anlamda eleştiri sayılmaktadır. Her ne kadar tezkireler eleştiri kitabı olmasalar da külli bir nazarla tezkire yazarının şairlerin şiirlerine yaklaşım ve bakışı teşhis edilebilir, ardından tezkireler arasından aynı tarihsel döneme ait birkaç muhtelif yaklaşım ortaya koyulur ve bu şekilde tarihsel dönemler arasındaki farklılıklar anlaşılır. Aynen Hint yarımadasında hicri on ikinci yüzyılın ikinci yarısında kaleme alınmış olan farsça tezkireler Hint yarımadasında oluşan Fars Edebiyatında mahsus bir zevk ve yönelimi göstermektedir.
Türkiyat Mecmuası, 2021
Tekfurdağlı Ahmed Lutfî’nin, Bilal Alpaydın ve Müslüm Yılmaz tarafından yayına hazırlanan tezkiresinin muhtevasını, Tekirdağlı yirmi şâirin biyografisi oluşturmaktadır. Bu yirmi şâirin listesi sırasıyla şu şekildedir: Edîb, Emîn, Bezmî, Ca‘fer Efendi, Hasîb, Hüsnî, Hasan Aga, Halîl Efendi, Dervîş Ahmed Efendi, Zihnî, Remzî, Rızâyî, Rüşdî, Seyyid, Sırrî, Şehrî, Fehmî, Mahvî, Nahlî ve Nehrî.
Journal of Turkish Studies, 2018
Tezkireler edebiyatta bir tür olarak şair ve yazarların hayatları, eserleri ve edebî kişilikleriyle ilgili bilgi veren birinci dereceden önemli eserlerdir. Türk edebiyatında ilk tezkire Ali Şîr Nevâî'nin Mecâlisü'n-Nefâ'is adlı eseridir. Daha sonra Sehî Bey, Latîfî, Âşık Çelebi gibi şahsiyetler tarafından tezkireler yazılmıştır. Son tezkireler arasında XIX. yüzyılda Tevfîk'in Mecmû'a-i Terâcim'i, Mehmed Tevfîk'in Kâfile-i Şu'arâ'sı yer almaktadır. Klasik tezkire geleneği XX. yüzyılda Ali Emîrî'nin Tezkirei Şu'arâ-yı Âmid'i ile devam etmiştir. Mahmud Kemal İnal, tezkiresinde ele aldığı şahsiyetle ilgili en ince detaya yer vermiş, tezkireciliğe adeta yeni bir ruh kazandırmıştır. Tezkire geleneği, İnal'in Son Asır Türk Şairleri adlı tezkiresiyle sona ermiş, yerini antolojik eserlere bırakmıştır.
Turkish Studies, 2011
Yazıldığı veya ele aldığı dönem hakkında önemli bilgiler veren tezkireler, şâirlerin kişisel bilgileri, şâirlik kudreti ve şiirlerinden örnekleri günümüze taşımanın yanı sıra o devrin sanat ve edebiyat ortamı hakkında ilginç ayrıntıları da içerir. Bu çalışmada Safâyî Tezkiresi esas alınarak 18. Yüzyıl edebiyat dünyasının mizâhî yönü; sosyal görünüm, eğlence hayatı, gelenek ve görenekler ile şâirlerin şiir kudreti, mahlas seçimi ve fiziksel özellikleri açısından değerlendirilmeye çalışılacaktır.
MSKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018
Latîfî Tezkiresi’ndeki edebî tenkidi ve edebî eleştiri terimlerini ele alan bu çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Latîfî Tezkiresi’ndeki edebiyat eleştirisi şiir, şair, nesir ve nâsir eleştirisi olmak üzere dört ana başlıkta incelenmiştir. İkinci bölümde ise tezkiredeki edebî tenkit terminolojisi tespitler, tasnifler ve örnekler üzerinden ele alınmıştır. Çalışmanın sözlük kısmı olan üçüncü bölümü, Latîfî Tezkiresi’ndeki edebî eleştiri terimlerinin tek tek ele alınarak örneklerle izah edilmesini içerir. Söz konusu terimler şiir, şair, nesir ve nâsir eleştirisi terimleri olarak dört başlık altında incelenmiştir. Her başlıktaki terimler, kendi içerisinde alfabetik olarak ele alınmıştır. Terimler incelenirken genellikle şu yöntem takip edilmiştir: Öncelikle terimin lügat -ve varsa edebî terminolojideki- anlamının verilmesi; ardından tezkirede terimin kullanıldığı bazı örneklerin ortaya konması; son olarak da söz konusu terim veya ifadenin bir edebî eleştiri terimi/kavramı olarak hangi mana ve fonksiyonları taşıdığının belirlenmesi. Çalışmanın bu bölümü ayrıca Latîfî Tezkiresi’ndeki edebî eleştiri terimlerine dair ansiklopedik bir sözlük mahiyetindedir. Latîfî’nin eleştirilerindeki incelik ve canlılık, edebî eleştiride kullandığı dilin zenginlik ve derinliği çalışma boyunca örneklerle ortaya konularak sonuç kısmında ayrıca değerlendirilmiştir. Böylece çalışmanın klasik Türk edebiyatında eleştiri ve eleştiri terminolojisi üzerine yapılmış ve yapılacak çalışmalara katkı sağlaması ümit edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Latîfî, tezkire, eleştiri, tenkit, terim, edebî eleştiri, eleştiri terimi. THE LITERARY CRITICISM TERMS AND LITERARY CRITICISM IN THE TEZKİRE OF LATÎFÎ Keywords: Latîfî, tezkire, criticism, term, literary criticism, criticism term.
Öz: Fars edebiyatõnda en eski tezkire hicri yedinci yŸzyõlõn başõnda Muhammed Avf"Õnin telif ettiği Lübâbü'l-ElbâbÕtõr. Bu eser şairlerin h‰l tercŸmelerinden oluşmaktadõr. İsminde "tezkire" kelimesi geçen ilk Farsça kitaplar, tasavvuf şeyh ve evliyalarõn hallerini beyan eden Fer"dŸdd"n Att‰rÕõn Tezkiretü'l-Evliyâ adlõ eseri ile ahiret hakkõnda bilgi veren, Tezkire-i Nasîrüddîn-i Tûsî adõyla meşhur olan Risâle-i Âgâz ve Encâm adlõ eserdir. İçtima" ve siyas" tarihin aydõnlatõlmasõ noktasõnda temel bir kaynak gšrevi Ÿstlenen Farsça tezkireler genellikle mukaddime, asõl metin ve hatimeden oluşmaktadõr. Bu makale İranÕda yayõnlanan Dânişnâmei Cihân-i İslâm adlõ eserde geçen "Tezkire Nivîsî-yi Fârsî" maddesinin tercŸmesidir. Bu çalõşmada Farsça tezkire yazõcõlõğõ hakkõnda bilgi verilmiş ve hangi dšnemde ne tŸr tezkirelerin yazõldõğõ beyan edilmiştir.
Eşkıya şairlerin Arap yarımadasında hayatın çok çetin şartlarda geçtiği dağlarda ve geniş çöllerde yer tutmuş hırsız grupları olduğu bilinmektedir. Bunlar kabileleri tarafından ya köle çocukları oldukları için ya da kabile kurallarına aykırı hareket ettikleri veya kabileyi zora sokacak bir tercihe zorladıkları için kovulmuş kimselerdir. Bunun neticesinde Eşkıya kendi kabile hayatının dışında yaşayan, adalet isteği tükenmiş, aile ve kabile bağlarını koparmış, acımasızlığın kol gezdiği bu beldelerde kendilerine zulmedildiğine inanan, kabilesine ve servet sahiplerine ve dünya malına küsmüş insanlardır. Toplumlara korku ve endişe salarak, çöllerde mekân tutan bu kimselerin tek silahı güçlü bedenleridir. Bununla birlikte cesaretleri, düşmana amansız saldırıları ve ölüm ve hayatı aynı değerde görmeleri, onları diğerlerinden farklı kılan en temel özelliklerin başında gelmektedir. Aynı zamanda onlar için fakirlere ve yoksullara şefkatle davranmak, baskınlarda elde ettikleri ganimetleri ihtiyaç sahiplerine dağıtmak gibi insani tarafları da unutmamak gerekir. Eşkıyalar saldırıların önemli bir kısmını zenginlere ve cimrilere karşı yapmışlardır. Bu çalışmada Arap edebiyat tarihinde önemi bir yeri olan eşkıya şairler ele alınacaktır. Cahiliye, Sadru'l-İslam, Emevî ve birinci Abbâsî dönemlerinde gördüğümüz eşkıya şairlerin yaşadıkları ekonomik, sosyal ve kültürel çevreleri incelenmiş, bir bakıma bu kişileri eşkıyalığa iten sebepler irdelenmiştir. Konu sonlarında her dönemin en meşhur birkaç şairinin kısa bir biyografisi ile birkaç beyitlik şiiri okuyucunun dikkatine sunulacaktır.
Turkish Studies - Language and Literature, 2024
Osmanlı şuara tezkireleri, tezkirenin yazıldığı döneme kadar olan şairlerin hayatı, şiir özellikleri, eserleri ve eserlerinden örnekleri barındıran biyografik kaynaklardır. Fakat şuara tezkireleri, günümüz biyografi yazıcılığından pek çok yönüyle ayrılmaktadır. Divan şairleri gibi nâsirler de dili, lafz ve mânâ sanatlarını ön plana çıkararak kullanmışlardır. Günümüz biyografilerinden farklı olarak tezkirelerde şairler/nâsirler anlatılırken onların mahlaslarından yola çıkarak türlü söz oyunları yapılmış, doğum ve ölümlerinden bahsedilirken sanat gösteren ifadelere yer verilmiştir. Söz konusu farklardan bir diğeri ise şairlerin sanat kabiliyetleri anlatılırken ön plana çıkan şiir özelliklerini belirtmek için anlatılan kişinin başka şairlere benzetilmesidir. Bu noktada hangi şairler arasında üslup benzerliği olduğunu o dönemde yaşamış başka bir edibin gözünden görmek, şairler üzerinde yapılacak çalışmalara da katkı sağlayacaktır. Tezkirelerde rastlanan şahsiyet benzetmeleri bazen de kişilerin meslekleri ile ilgili olabilmektedir. Dolayısıyla anlatılan şairin mesleğindeki başarısı, türlü benzetmelerle anlatılmıştır. Bu noktada tezkireler, bahsedilen kişilerin şairliği ve mesleği ile ilgili bilgi edinilebilecek benzetmeler barındırırlar. Söz konusu benzetmeler dışında tezkirelerde anlatılan kişilerin tarihî, efsânevî, mitolojik şahsiyetlere veya peygamberlere benzetildiği de görülmektedir. Bu çalışmada da Latîfî’nin Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ adlı tezkiresi, tüm bu durumlardan yola çıkılarak şairler anlatılırken kullanılan şahsiyet benzetmeleri açısından incelenmiş, tezkirede yer alan “şair, münşi ve âlim benzetmeleri”, “hattat ve nakkaş benzetmeleri”, “tarihî, efsânevî ve mitolojik şahıs benzetmeleri” ve “peygamber benzetmeleri” ortaya konmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Eski Türk Edebiyatı, Şuara Tezkireleri, Latîfî Tezkiresi, Şahsiyet benzetmesi
Özet: Klasik Osmanlı nesir örnekleri içerisinde bu eserlere konu olan, eserleri yazan ve okuyanlar yönüyle toplumun aydın kesiminin ürünü sayılan şair tezkirelerinin söz varlığına dair bilgilerimiz çok genel hü-kümleri içermektedir. Yazı dilimizin bu örneklerini türe odaklı bir araş-tırma çerçevesinde ele alarak, Türkçe kaleme alınmış bu metinlerde Türkçenin, ilişkide bulunduğu Arapçanın ve Farsçanın nasıl bir biçim-de yer aldığını ortaya koymak makalenin amacını oluşturmaktadır. İlgi-li bölümlerde belirtildiği gibi, tezkirelerde Arapça ve Farsça söz varlığı, türün üslubunda önemli bir belirleyicilik sahibidir. Anahtar Kelimeler: Şair tezkireleri, klasik Osmanlı nesri, şair tezkire-lerinin söz varlığı. Giriş Osmanlı Türkçesinin söz varlığı üzerine bilgilerimiz, ne yazık ki, bu dönem eserlerinin dilinde 'çok sayıda' Arapça ve Farsça sözcüğün bulunduğu bilgi-sinin çok ötesine geçemiyor. Dil tarihi içerisinde günümüze yaklaştıkça eser-lerin ve dönemlerin dili üzerine bilgilerimizin daha da artması ve ayrıntılandırılması beklenirken, aksine, bu bilginin azaldığı, söz konusu dil malzemeleri ile ilgili hükümlerimizin 'genelleştiği' görülmektedir. Bu tür genel hükümlerin yarattığı belirsizliği ortadan kaldırmak üzere, eserlerin yazılış amaçları, dillerinin niteliklerini biçimlendirdiğinden, 'edebî türler'e odaklı daha ayrıntılı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Türlere odaklı bu tip çalışmalar, Osmanlı Türkçesi yazı dili ile ilgili yerleşmiş olan 'sade-orta-süslü' nesir ayrımı ile ilgili belirsizliklere de önemli ölçüde açıklık kazandıracaktır. Çünkü bu dönemin eserleri, 'sade-orta-süslü' nitelendirmesiyle birbirinden ayrılırken, belirleyici olan edebî ve dilsel ölçütler yeterince ortaya konulma-maktadır. Bu dönemdeki mensur eserlerle ilgili olarak, Arapça ve Farsçadan kopyalanmış sözcüklerle, söz ve anlam sanatlarından yararlanma oranları bu ayrımda belirleyici olmaktadır. Güçlü bir gelenek çizgisinin kalıplara soktuğu söz ve anlam sanatları ortaya konulurken, bu güçlü geleneğin baskısı ile ya-zarın çok sayıda yabancı kökenli sözcüğü de dile yerleştirdiği görülmektedir.
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın … yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. " Böyle demiş şair. İnanmak da şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle, hiçbir şey beklemeden inanmak gerekir. İnanmak ciddi bir iştir, çünkü iman etmek Allah'a söz vermektir. İnsanın iradesiyle sorumluluk aldığının beyanıdır. İnsan, imanın kendisi için olduğunu bilmeli ve buna göre yaşamalıdır. En iyi temsil budur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Hikmet Dergisi, 2024
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2023
Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, 2022
Journal of Turkish Research Institute, 2018
Journal of Turkish Research Institute
Turkish Studies (Elektronik), 2018
Journal of International Social Research, 2016
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2020
Şarkiyat İlmî Araştırmalar Dergisi, 2021
Türkiyat Mecmuası, 2014
DBY Yayınları, 2021