Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
14 pages
1 file
Yuvarlak rakamla 750 ile 1050 yıllarını dolduran eski yüksek Al manca devrinin belli başlı yiğitlik destanları sırf Attilâ ile ilgili olayları sıklet merkezi olarak aldıkları gibi, yuvarlak rakamla 1050 ile 1450 yıl larını dolduran orta yüksek Alman edebiyatı devrinin en değerli des tanında da yiğitlik olaylarının büyük bir kısmı Attilâ etrafında olagelir. Irkı, dini ve kültürü ayni olan Büyük Karl ( Şarlman ) gibi heybetli bir imparator veya eski Alman edebiyatının en tesirli ilham kaynağı olan ve Cermanların hüçüm çağlarının en önemli kişisi bulunan ( Dietrich von Bern) Veronalı Dietrich gibi ünlü bir Cerman kralı dururken ırkı, dini ve kültürü ayrı olan Attilâ'nin Alman millî destanlarında yüksek bir yer tutması ilk bakışta garip görünür. Halbuki türlü Çağ daş müşahitlerin genel olarak Hunlar, özel olarak Attilâ hakkındaki vesikaları gözden geçirilirse, eski ve şanlı bir geçmişe sahip olan Hun-Attilâ imparatorluğunun, geniş çevrelerde zannedildiğinden, daha çok kud ret ve büyüklüğe sahip olduğunun ve yalnız çağdaşlarına değil, yüzlerle yıl sonraki nesiller üzerinde neden bu kadar derin izler bıraktı ğının sebepleri anlaşılır.
Gülay ARIK 2 ÖZ Attilâ İlhan, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında şair, romancı, eleştirmen, senaryo yazarı, gazeteci ve düşünce adamı olarak çeşitli türlerde iz bırakan önemli eserlere sahip bir edebiyatçıdır. Çok yönlü bir edebiyatçı olsa da Attilâ İlhan'ın şairliği daima ön planda olmuştur. Attilâ İlhan günlük hayatında oldukça sade bir yaşamı seçmiş ve bunu da eserlerinde ustalıkla yansıtmıştır. Özellikle son dönem şiirlerinde bu etki çarpıcı biçimde gözler önüne serilir. Şair kimliği ile Attilâ İlhan, duygu dünyasını eserlerine yansıtırken yerellikle modernliği, sadelikle ihtişamı harmanlamayı ustalıkla başarabilmiş bir şairdir. Attilâ İlhan'ın son dönem şiirlerinde mevsimler şairin duygu ve düşünce dünyasını yansıtan bir sembol durumundadır. Şair bu dönemde hüznün ve ayrılığın mevsimi olan sonbaharı derinden hissetmekte ve şiirlerinde de ustalıkla kullanmaktadır.
Attila İlhan, kültür üzerine kafa yorarken, kendince “ulusal” ve “yerli” değerleri çokça savunur görünür… Kültürde “kendisi olmak”tan her fırsatta söz açar da, bu “ulusal kültür” temellerinin ne olduğuna, ne olacağına ilişkin somut bir açılım göstermekte epeyce zorlanır. Kendi arayışının belli kalıpları taşamamış sınırlarında döner durur. Türkiye, onun tanımladığı gibi, yeterince sanayileşmemiş ise, proletarya onun saptadığı gibi yeterince gelişmemiş ise, demokrasinin “temel halk gücü” kimlerden oluşacaktır? Attila İlhan’da göze çarpan en büyük boşluk, halk kavramı ve halk kültürü ile ilgili olan kısmıdır. Burayı bir türlü dolduramaz… Bu “halk” tanımı eksikliği, romanlarında da bir halk katmanları, çalışan yığınlar eksikliği, boşluğu olarak çıkar sanki karşımıza. Onun çalışan kesimi, aydınların ve seçkin zümrenin yanında hizmet edenlerdir; onları da çoğunlukla cinsel eğilimleri, tercihleri, romanın seçkin kahramanları ile olan ilişkileri bağlamında ele alır Attilâ İlhan… Romanlarındaki Mürüvvet Bacı, Gülendam kalfa gibi esmer tenli, Türkçeleri o eski siyah beyaz filmlerin kendi eğlenceli aksanına sıkıştırılmış üç beş kadın ile queer ilişkilere nesne oluşturmaya gönüllü kılınmış Rus Nadya gibi karakterlerin, Kara Başefendi gibi çıkarcı ve bağnaz köylülerin, bilinmez kaç çocuğun anası, başı omuzlarının arasına sanki boyunsuz yerleştirilmiş, kaytarıcı, hiçbir şeyi doğru dürüst yapmayan, üç aydı bir zam isteyen köyden gelmiş Hayruş gibi kadınların, Halim’in babası gibi varlığı toprak ağalığına dayandırılmış kahramanların toplamından bir “halk kavramı” çıkarabilmek çok da mümkün olmayacaktır. Kendi sosyal etkinliği içinde var olan zümreler, kümeler, onun bakış açısında “kendileri olarak” var olamazlar bir türlü...
ARTVİN'DE SON YILLARDA MEYDANA GELEN DOĞAL AFETLER, 2021
Karçal Artvin Coğrafya Kültür Tarih Dergisi Temmuz Yazısı
2019
Antalya, Tahıl Ambarı, Serender, Tarım, Mimari, Kırsal, Kırsal Mimari
turkishstudies.net
Özet Attilâ İlhan, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında şair, romancı, eleştirmen, senaryo yazarı, gazeteci ve düşünce adamı olarak çeşitli türlerde iz bırakan çok önemli eserlere sahip bir edebiyatçıdır. Çok yönlü bir edebiyatçı olsa da Attilâ İlhan'ın şairliği daima ön planda olmuştur. Attilâ İlhan günlük hayatında halkın içinde yaşamayı tercih etmiş; oldukça sade bir yaşamı seçmiş ve bunu da eserlerinde ustalıkla yansıtmıştır. Özellikle son dönem şiirlerinde bu etki çarpıcı biçimde gözler önüne serilir. Şair kimliği ile Attilâ İlhan, duygu dünyasını eserlerine yansıtırken yerellikle modernliği, sadelikle ihtişamı harmanlamayı incelikle başarabilmiş bir şairdir. Özellikle çocukluk yıllarında tanıştığı şiirle hayatının ilerleyen döneminde bağını daha da güçlendirmiş ve eşsiz eserler ortaya koymuştur. Türk edebiyatına 12 şiir kitabı kazandıran şair, zihnî ve hissî anlayışını döneminin ruhu ile yoğurarak sunmuştur. 'Korkunun Krallığı (1987) , Ayrılık Sevdaya Dahil (1993) , Kimi Sevsem Sensin (2002)' şairin son dönem şiirleri arasında yer alan kitaplarıdır. Çok yönlü bir perspektife sahip bu şiirler incelendiğinde, kelimeler Evren / Zaman, Bitki, Hayvan, İnsan, Maddi Kültür ve Manevi Kültür olmak üzere toplam altı kategoride tasniflenmiştir. Tasniflenen kelimeler şiirdeki bağlamıyla semantik açıdan incelenmiştir. Attilâ İlhan'ın son dönem şiirlerinden hareketle şairin duygu ve düşünce dünyasına ulaşmak amaçlanmıştır. Abstract Attilâ İlhan is a literaryist who has many important works that left traces in various genres as poet, novelist, critic, script writer, journalist and thinker in Turkish literature in the Republican period. Although he was a versatile literary writer, Attilâ İlhan's poetry was always at the forefront. Attila Ilhan preferred to live in public in his daily life; He chose a
Eski Anadolu Türkçesi, Türkçenin Anadolu'da gelişim gösteren ve Türkiye Türkçesinin temelini oluşturan tarihsel bir dönemidir. Diğer tarihsel dönemlerde olduğu gibi bu dönemin de incelenmesi pek çok konunun aydınlatılması açısından önemlidir. Bu çalışmada Eski Anadolu Türkçesinde kal-fiili anlam ve yapı açısından incelenmiştir. Tarihsel metinlerdeki kelimelerin gerçek anlamları ve bağlam gereği kazandığı anlamlarının belirlenmesi onların daha doğru anlaşılmasını sağlayacaktır. Türkçenin bilinen her döneminde farklı işlev ve anlamlar yüklenen kalfiili Eski Anadolu Türkçesinde de işlek bir biçimde kullanılmıştır. Çalışmamızda dönemin önemli eserlerinden Ahmed-i Dai Divanı, Dede Korkut, Garip-name, Mecmuatünnezair, Süheyl ü Nevbahar, Yusuf u Züleyha, Yunus Emre Divanı taranmıştır. Tarama sonucunda kal-fiilinin esas fiil ve yardımcı fiil biçiminde kullanıldığı belirlenmiş ve bu iki ana başlık altında incelenmiştir. Türkçe Sözlükte kal-fiili için yirmi bir farklı anlam verilmiştir. Çalışmada ise kal-fiilinin esas fiil olarak yirmi Bu makale VIII. Dünya Dili Türkçe Sempozyumu'nda (15-17 Ekim 2015) sunulan bildirinin gözden geçirilmiş ve düzenlenmiş biçimidir.
Özet Türkiye " de ateş ve ateşe bağlı birçok inancın olduğu herkes tarafından bilinmektedir. En yaygın olarak bilineni ise nevruz ateşi ve onun üzerinden atlamadır. Bu yazıda öncelikle Türk kültüründe ateş ile ilgili inanışların nasıl ortaya çıktığı mitlerden hareketle ortaya konmaya çalışılacaktır. Daha sonra günümüzde yaşayan-özellikle-ateş üzerinden atlama ile ilgili inanışlar ortaya konulacak, son olarak nevruz ve nevruz ateşi üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Ateş, inanış, nevruz, âdet, kötü ruh, tören. Abstract It is known by everyone that there are many beliefs about fire or depended on fire in Turkey. Well-known of them is nevruz fire, and to jump over it. Around this article, first will be tried to put forward that how beliefs connected with fire appeared according to myths. After that will be exposed the beliefs-specially-about jumping over fire that lives today. At the end we will dwell on nevruz and nevruz fire. Türk mitolojisinde ateĢin kökenine iliĢkin iki anlatı bulunmaktadır. Birincisi Karaorman Tatarlarından derlenmiştir. Bu mite göre; " Tanrı Kuday, insanı yarattıktan sonra " insan çıplak olacaktır, fakat soğukta nasıl yaşar; onun için ateş bulmalı " dedi. Bu işle Tanrı Ülgen " in üç kızını görevlendirdi, fakat kızlar ateşi bulamadılar. Uzun sakallı Kuday onların yanına gelirken kendi sakalına basarak yuvarlandı. Ülgen " in üç kızı bunu görerek eğlendiler. Tanrı Kuday, " Ülgen " in üç kızı taĢın keskinliğini ve demirin sertliğini bulamadıkları hâlde benimle eğleniyorlar " diye söylenmeye başladı. Bunu duyan kızlar, taşın keskinliği ve demirin sertliğinden istifade ederek ateş yaktılar " (Seyidoğlu, 2002: 52). İkinci mit ise şöyledir: " İlk insanlar meyve ve otla beslendikleri için ateşe ihtiyaçları yoktu. Tanrı onlara et yemelerini emrettikten sonra, ateşe ihtiyaç hâsıl oldu. Ülgen, gökten biri kara, biri ak; iki taş getirdi. Kuru otları avucunda ezerek bir taşın üzerine koyup diğeriyle vurdu, otlar ateş aldı. Ülgen böylece ilk defa ateş yakmasını insanlara öğretip " bu ateş atamın kudretinden taşa düşmüş ateştir " dedi. İnsanlar bunu görerek ateş yakmayı öğrendi. " (İnan, 1976: 42). Türk kültüründe ateşin Tanrı ya da tanrılar tarafından insanlara öğretildiğini gösteren bu mitler, zamanla Türkler arasında ateşin kutsallaşmasını sağlamıştır. Türklerde, Mecusilerde olduğu gibi ateşe tapma değil, saygı göstermek esastır. Bu bağlamda ateş; Türkler arasında temizleyici, kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyucu bir unsur olarak kabul edilmiş, ateşe bağlı olarak birçok inancın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Türklerin Müslüman olmalarından sonra da ateşle ilgili inanışlar devam etmiş; ateş üzerine tükürmek, ateşi su ile söndürmek, ateşe karşı küfretmek günah kavramına dâhil edilmiştir (Gökbel, 1998: 146; Kırcı, 1998: 398-407). Bu konuda vereceğimiz ilk örnek Göktürk çağına dayanıyor. Göktürklere göre ateş, her şeyi temizleyici ve kötü ruhları kovucu bir güce sahiptir. Bu inanç gereği; Bizans imparatorlarından Justin " in elçisi sıfatıyla 568 tarihinde Göktürkleri ziyarete gelen Zemarkhos ve elçilik heyeti, yakılan büyük ateşlerin üzerinden atlatılmak suretiyle kağanın huzuruna alınır. Böylelikle elçilerle gelmesi muhtemel olan kötü ruhlardan hakan korunmuş olur (İnan, 1995: 68). Kuman Hakanı Bata " yı ziyarete gelen Plano dö Karpini de aynı Ģekilde ateş üzerinden geçirilmek suretiyle huzura kabul edilmiştir (Çay, 1991: 195). Kötü ruhların dışarıda bırakılması, özel bir mekân olarak düşünülen gerdek odasına girmemesi için damadın ateş üzerinden geçirilmesine yönelik Kayseri " de bir âdetle karşılaşıyoruz: Kayseri " ye bağlı Tomarza ve Hazarşah " ta " damat ateşi " denilen bir uygulama vardır. Damat, gerdeğe girmeden önce yatsı namazına gider. Yatsı namazını müteakip damat ve yakınları imamla birlikte eve döner. Bu sırada " gilamada " denilen bağ çubuklarından bir demet alınarak, kapı önünde, imamın yaptığı duadan sonra yakılır. Damat bu ateş üzerinden atladıktan sonra gerdek odasına girer. Böylelikle şeytanın damatla birlikte gerdeğe girmesi önlenmiş olur (Güngör, 1991: 97–104). Kırşehir " de yeni doğmuş çocukların büyükçe bir tava içerisine konup ateş üzerine tutulmaları da çocuğun ilerideki yaşamında her türlü hastalık ve uğursuzluğa karşı direnç kazanmasına yönelik bir uygulamadır (Dilber Gömcü, Kırşehir, 06 Haziran 2006). Ateş üzerinden geçirmek suretiyle kötülüklerden arındırma veya hastalıklara karşı bağışıklık elde etme, Anadolu " da hayvanlar için de geçerlidir. Mayıs ayının ilk günlerinde, Amasya " nın merkez Aydoğdu köylüleri, sürülerini yaylaya çıkarmadan önce şöyle bir işleme tabi tutarlar: Sürü, " çalman " adı verilen etrafı duvarlarla çevrili, dar bir kapısı bulunan yerde toplanır. Kapı eşiğine bir ateş yakılır. Çalmanın kapısı açılır ve sürü yanan ateşin üzerinden atlatılmak suretiyle geçirilir. Aynı uygulama Isparta " da da vardır (Tanyu, 1976: 283-304). Hastalanan hayvanların ateş üzerinden geçirilmek suretiyle tedavi edilmesi de söz konusudur (Karabulut, 2006: 72)
ÇETMİ OTAĞI, 2018
ÇEPNİ DÜĞÜN GELENEĞİ ÜZERİNE İNCELEME, TOHUMGAVUT, KUTMU
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi Dergisi, 2005
ALTAY TOPLULUKLARI: DESTANLAR VE DESTAN KÜLTÜRÜ, 2022
ATTİLA'NIN HÜKÜMDARLIK DÖNEMİ FAALİYETLERİNE GENEL BİR BAKIŞ
Takvim-i Vekayi, 2019
Antalya'nın Sosyal ve İktisadi Tarihi (Osmanlı Dönemi), 2022
Alara Han Taşçı İşaretleri, 2023
Akademisyen Yayınevi, 2022
Uluslararası Edebiyat ve Toplum Sempozyumu Bildirileri Cilt 2
Space on international politics , 2019
MİLLÎ FOLKLOR, 2022