Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi
…
12 pages
1 file
Su, tüm canlılar için yaşamsal öneme sahiptir. Aynı zamanda sanat için de vazgeçilmez bir ilham kaynağıdır. Yalnızca güzelliği ile değil, doğaya daha derin bir bakışı yansıtan mesajlar da iletmektedir. Sanatın yaşadığımız çevreyi güzelleştirme, değiştirme ve daha yaşanabilir kılma umuduna sarılmayı temel alan bu araştırma, yaşamsal öneme sahip olan 'Su' konusunu sanat yoluyla sorgulamayı hedeflemektedir. Sanat, akıl yürütme ve hayal gücünün gelişimine katkı sağladığı gibi, 'yaparken düşünmeyi', bilgi edinmeyi, keşfetmeyi ve soru sormayı da içerir. Bir soruna çözüm getirmek yerine bazen sorunu görünür kılmak da önemlidir. Bu çalışmanın amacı da teknolojik gelişmelerin endişe verici sonuçlarından biri olan ve canlı yaşamının geleceğini tehdit eden 'su' sorunu üzerine yine suyu sanat nesnesine dönüştürerek, sanat yoluyla düşünmek, düşündürmektir. Psikoloji, Matematik, Dil ve Öğretmenlik gibi farklı disiplinlerde öğrenim görmekte olan gençlerin gönüllü katılımcı olduğu araştırmada sanatın diliyle, sanatın elemanları kullanılarak uygulamalar yapılmıştır. Uygulamaların ana teması ve ana malzemesi sudur. Suyu gündelik yaşantımızdaki işlevsel kullanımının ötesine taşımak, sanatsal bir ifade aracı olarak ele almak ve bu yolla sorunlara ilişkin farkındalık geliştirmek araştırmanın temel amaçları arasındadır.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Türklerde su her çağda mukaddes ve saygılı tutulmuştur. Suyun "Ab-ı Hayat" olması, "Su gibi Aziz ol" duaları, misafir ve büyüklere ibrik-leğenle abdest suyu dökme geleneği Türk-İslam kültürünü yansıtmaktadır. İnsan bedeninin yaratılışındaki dört unsurdan birinin su olması ve bu unsurun en güzel huyları sembolize etmesi suyun önemini artırmıştır. Türk dünyasında kutlanan Nevruz-yeni gün-baharın başlangıç bayramında su kültünün ayrı bir önemi vardır. Kültürel mirasımız olan saray ve halk sanatlarında su kültünün sembolizmi olan motiflerden en önemlisinin ibrik olduğu bilinmektedir. Türk-İslam etnografyasının önemli grubu olan tekstil malzemelerin başında halı ve kilimler gelir. İbrik motifi halı ve kilim seccadelerde sıklıkla karşılaşılan bir bezemedir. Geleneksel kız çeyizinde bulunan peşkir ve para keselerinde de ibrik motifleri işlenmiştir. İbrik motifleri genellikle sade olmakla birlikte çok süslemeli olanları da vardır.
Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR), 2016
Edebiyatımızda kendine has bir üslûbu olan Sait Faik’in hikâyelerinde “su” önemli bir yer tutar. Ancak yazarın hikâyelerindeki ‘su imgesi’ denizi ve balıkçıları anlattığı hikayeleri de dahil olmak üzere, çok farklı bir perspektifte kullanılmıştır. Sait Faik suya ilişkin söylemlerinde hemen daima “zaman”a ve akabinde de ses ve ışık imgeleriyle birlikte “mekân”a göndermelerde bulunur. Bu göndermeler; gerçekliğin anlamını ve yapılandırılmış bir gerçekliğin nasıl yorumlanması gerektiği sorusunu izaha muhtaç kılmakla beraber göstergebilim zaviyesinden değerlendiril- meye de muhtaç görünmektedir. Bu çalışmada Sait Faik’in hikâyelerinde- ki su imgesi ve bu imgenin “göstergebilimsel serüven”i, yazarın bilincinin dili ve bilinçdışı unutulmadan yeniden yorumlanacaktır.
IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Water, with its vital importance, is among the most basic elements in human history. Soil, the basic material of ceramics, comes to life through water. Covering a wide area on the world, water is an important imagery in the field of art. It represents purification in almost all religions. Water, which contains contrasts in itself, is also the imagery of life and death for societies. Water imagery, which has an important place in human life, has been the starting point of many artists' works. The way the artists deal with the water imagery in their works differs from each other. Relative to the imagery of water that is established in the memory, it appears in the art artifacts in various ways. Sometimes, it appears with the trace left by water, sometimes with the shape that it represents, and sometimes, it appears as the form that it contains In this study, the imagery of "water" on cultures is investigated and also the ways that artists use this imagery are examined. In the relationship established with memory, the imagery in question has been reflected in the reflections of ceramic artists works.
Özet: Türk kültüründe, evren başta olmak üzere pek çok sembolik anlamı bulunan ejderin yer-gök-su unsurları kapsamında değerli bir yeri vardır. Bazen iyilik bazen de kötülüğün sembolü olmuş bu gerçeküstü hayvan, zaman zaman da söz konusu iki zıt kavramı tamamlayan bir motif olarak Türk sanatında karşımıza çıkar. Çalışmamızı oluşturan Türk sanatında ejder ile su birlikteliği ise oldukça geniş bir yelpazede gerek erken devir gerekse Türk İslam sanatlarında izlenebilmektedir. Bununla birlikte ejderle su tasvirlerinin bulunduğu eserler detaylı olarak şimdiye kadar çalışılmamıştır. Ejder ile su birlikteliğini birkaç başlık altında toplamak mümkündür: Deniz, göl ya da nehirdeki ejder tasvirleri; havuzdaki ejder tasvirleri; çörten; su kemeri; köprü; çeşme; sürahi/ibrik ile maşrapalardaki ve şifa taslarındaki ejder tasvirleri. Tüm bu başlıklarda ejder tasvirlerinin ve sembolizminin çağlar boyu Türk sanatında, değişmeden ya da çok az farklılıklar göstererek gelmesi ilk dikkati çeken özelliktir. Söz konusu çalışmamızda yukarıda değinilen başlıklar altında, örneklerle ve sembolizme değinilerek Türk sanatında ejder ve su birlikteliği tanıtılmaya çalışılacaktır.
Istanbul University Faculty of Letters Journal of Turkish Language and Literature, 2020
Hayırlı bir iş için sahip olunan malı veya geliri tahsis etmekle oluşturulan vakıfların geçmişi İslamiyet'in ilk yıllarına kadar dayandırılmaktadır. Vakıf kurmak ve onu işletmek İslamiyet'in yoğun etkisiyle bir kültür olarak Osmanlı topraklarında da sürdürülmüş ve vakıfların daima özel bir yeri olmuştur. Bilindiği kadarıyla Osmanlı Devleti'nde su için vakıf kuran ilk kişi Kanunî Sultan Süleyman'dır. 16. yüzyılda (24-31Aralık 1565) tesis edildiği bilinen bu vakfa ait metin (vakfiye * , senet, vakıfnâme) çalışmamızın konusu olarak belirlenmiştir. Vakfiyede geçen suya dair ibareler, anlatımlar, tasvir ve betimlemeler, övgüler, benzetmeler, vb. yaşatılan kültürün toplum hafızasına nasıl yerleştiğinin ve ne yönde geliştiğinin delili olarak görülebilir. Bu manada edebiyatın suya işlenen yönünü gösteren su vakfiyesinden yola çıkarak suyun hem dildeki yansımasını hem de kültürdeki karşılıklarını tespit etmek makalenin temel amacıdır. Amaç dâhilinde okyanus, deniz, ırmak, pınar, yağmur, nisan yağmuru, memba, saf su, damla, cennet suları, Kâğıthane Suyu, hayat suyu (abıhayât) gibi su öğelerinin yanı sıra; su kemeri, köprü, hamamlar, su ayağı, sebil, çeşme, havuz gibi su mimarîsine ait eserler ele alınmıştır.
Sobider Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2019
Özet: Sanat, tasarım ve mimari birbirinden ayrı düşünülemeyen bir bütün halindedir. Bu bütünün her parçası birbiriyle ilişkili olduğu gibi birbiri içinde yer almakta ve etkileşmektedir. Mekan kavramına disiplinler arası yaklaşım çerçevesinde farklı anlamlar yüklenmiş ve sanatsal üretimin merkezi haline gelmiştir. Mekanın sanat ile olan ilişkisi onu içinde barındırmasının yanı sıra onunla bütünleşmesidir. Artık mekan sanatın sadece ögesi değil, bir parçası olmakta, hatta kendisi bir sanat eserine dönüşmektedir. Bu bağlamda mekan tasarımının bir eser olma özelliği ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada amaç, mekan-yapıt ilişkisini değil, mekanın bir yapıta dönüştürülmesini aktarmak, mekanın ögesi olarak çağdaş sanata değinmektir. İzleyici-yapıt deneyimini mekan ile bütünleştiren ve mekanın bir ögesi haline gelen örneklere yer verilerek literatüre katkı sağlamak hedeflenmektedir. Abstract: Art, design, and architecture are a whole that is not considered separate. Each part of this whole is interrelated, interconnected and interacting with each other. Within this scope, the interdisciplinary approach to the concept of space, different meanings have been assigned and space becomes the center of artistic production. The relationship of the space and the art become integrated with it besides holding it inside. Now, space is not only the element of art, but a part of it, and it is transformed into a work of art. In this context, becoming an artwork feature of the space design comes to exist. The purpose of this study is to convey the transformation of the space to artwork, not a space-work relationship, but to refer to contemporary art as the element of the space. It is aimed to give examples about audience-art work experience that integrated with space and became an element of the space and to contribute to the literature. Bu çalışma, 18-20.04.2019 tarihleri arasında Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi'nde gerçekleşen, 6. Uluslararası Güzel Sanatlar Sempozyumunda bildiri olarak sunulmuştur.
2020
İmparatorluklar Çökerken Gök Kubbeyi Omuzlamak ve Ulus İnşası Paşa, acilen açılmasını istediği Meclisin İstanbul'da değil Anadolu'nun herhangi bir yerinde oluşturulmasına taraftardı 3 . Amasya görüşmelerinde İstanbul Hükûmeti temsilcisi Salih Paşa'ya Meclisin açılması ve güvenlik nedeniyle İstanbul dışında toplanması kabul ettirilmiştir. Bununla beraber, İstanbul Hükûmeti, Meclisin İstanbul dışında toplanmasını kabul etmemiştir 4 . Heyet-i Temsiliye ise tereddütlerine rağmen Mebusan Meclisinin İstanbul'da toplanmasını kabul etmiştir. Bundan sonra tüm memlekette seçim faaliyetlerine girilmiştir. Anadolu'da Müdafaa-i Hukuk Grubu adayları, her yerde seçimleri kazanmışlardır. Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı Mebusan Meclisine Anadolu'dan seçilen mebusların bir kısmıyla Ankara'da görüşmeler yapmıştır. Onlardan Mecliste izlemeleri gereken yol hakkında ricalarda bulunmuştur. İlk olarak Erzurum ve Sivas Kongrelerinde temelleri atılan Misak-ı Millî Programı'nın kabul ettirilmesini istemiştir. Vatanın kurtuluşu ve bağımsızlığın sağlanması adına daha iyi çalışılabilmesi için "Müdafaa-i Hukuk" adıyla bir grup kurmalarını rica etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Meclisin işgal güçlerince basılabileceği endişesinden, kendisini de Meclis Başkanı seçmelerini istemiştir 5 . Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920'de İstanbul'da açılmıştır. Anadolu'dan giden mebuslar ısrarcı olmayınca Mecliste Mustafa Kemal Paşa yerine Celalettin Arif Bey başkan seçilmiştir. Yine Ankara'da kararlaştırılan, Müdafaa-i Hukuk adıyla bir grup kurulması fikri de gerçekleştirilememiştir 6 . Bununla beraber Erzurum ve Sivas Kongrelerinde temelleri atılan ve Millî Mücadele'nin siyasi programı olacak Misak-ı Millî, 28 Ocak 1920 tarihinde gizli bir toplantıda "Ahd-ı Millî Beyannamesi" adıyla kabul edilmiştir 7 . Misak-ı Millî Programı 18 Şubat 1920 tarihinde tüm dünyaya duyurulmuştur. Bu Program'la Türklerin sonsuza değin bağımsız bir devlet olarak kalacağı, işgallerin kabul edilemeyeceği ve hür dünyada diğer devletlerle eşit haklara sahip olunacağı ilan edilmiştir. Meclisin Misakı Millîyi ilan etmesi İtilaf Devletleri'ni harekete geçirmiştir 8 . Zamanın İzleri -Meclisin haklarını korumak -Hükûmeti her an denetlemek ve kontrol etmek -Millî iradenin otoritesini daima yüksek ve canlı tutmak 51 Kuva-yı Milliye ruhuyla ana hedeflerde birlikte hareket eden Birinci Dönem Büyük Millet Meclisi, Millî Mücadele'yi zafere taşımayı başarmıştır. Millî Mücadele dışındaki konularda ise özellikle Hüseyin Avni, Koçzade Mehmet Şükrü ve Ali Şükrü Beyler muhalefetin ileri gelen hatipleri olarak Hükûmeti ve Mustafa Kemal Paşa'yı sert şekilde eleştirmişlerdir. İkinci Grup hızla teşkilatlanmış ve güçlenmiştir 52 . Millî Mücadele'nin askerî zaferle neticelenmesinin ardından Lozan Barış görüşmeleri Mecliste yoğun olarak tartışılırken muhalefetin önde gelen simalarından Ali Şükrü Bey öldürülmüştür. Muhalefetin bu olay sonrası eleştirilerini had safhaya çıkarması Meclisin yenilenmesi sürecini hızlandırmıştır. 53 Zaten Meclisin askerî açıdan vatanı, milleti kurtarma amacına ulaştığı kanaatiyle Meclis 1 Nisan 1923'te kendini yenileme kararı almış, 15 Nisan 1923'te son toplantısını yapmış ve kapanmıştır. Sonuç Mondros Mütareke'si sonrasında Osmanlı Devleti'nin pek çok bölgesi İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmişti. Türk milleti ve Osmanlı Devleti hayatını idame ettirme noktasında büyük bir tehlikeli sürece girmişti. Osmanlı Devleti Hükûmeti'nin işgalcilere karşı diplomasi ve askerî yönlerden gereğini yapamadığına inanan Türk milleti, Anadolu merkezli Millî Mücadele'yi başlatmıştı. Mücadele'nin başına ise Mustafa Kemal Paşa'nın gelmesiyle mücadele ruhu ivme kazanmıştı. Anadolu merkezli Millî Mücadele'nin elde ettiği kazanımlar sayesinde milletin geleceğini kendisinin belirlemesi gerektiği ilkesinden hareketle İstanbul'da millî iradenin merkezi olan Osmanlı Mebusan Meclisinin açılması sağlanmıştı. Meclis, işgallere ve işgalcilere tepki mahiyetinde Misak-ı Millî'yi kabul ve ilan etmişti. Eş zamanlı olarak da Güney Anadolu'da işgalcilere karşı kazanılan zaferler İtilaf Devletleri'ni harekete geçirmişti. Devlet'in başkenti, Saltanat ve Hilafetin merkezi olan İstanbul'u işgal etmişlerdir. Bununla da yetinmeyip millet idaresinin tecelligahı olan Osmanlı Mebusan Meclisini toplantı hâlinde iken basmışlar, milletin temsilcileri güzide mebuslarını dahi tutuklamışlardır.
Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, 2019
Servet-i Fünun edebiyatı, getirdiği ortak tabiat görüşü ile modern öznenin hayal kurma ve kendini gerçekleştirme problemini anlamlandırmak açısından Türk edebiyatında yenilikçi bir rol üstlenmiştir. Bu dönem hayal-hakikat çatışması, top- lumdan kaçış, intihar ve hastalık gibi edebiyatta sıklıkla rastlanan temalar tabiat unsurları ile ilişkilendirilmiştir. Dönem yazarlarının eserlerinde kurguladıkları doğa imgelerinde karamsar bir psikolojinin yansımaları belirgin olmakla birlikte bir yenilik olarak tekinsizlik kavramı dikkat çekmektedir. Bu çerçevede su unsuru özel bir çağrışım alanına sahiptir. Servet-i Fünun'da su imgeleri sadece öznenin iç dünyasındaki kırılmaları yansıtmakla sınırlı edilgen bir yapı göstermemektedir. Görme ve görülme fiillerinin ön planda olduğu bu dönem edebiyatında su, hem seyredilen hem seyreden olarak konumlanmaktadır. Suyun seyri, suyla karşılaşan öznenin bastırmış olduğu kaygı, korku, yasak arzular gibi duygu durumları yaratarak saklı olanın açığa çıktığı tekinsiz bir deneyime dönüşmektedir. Melankolinin yoğun bir biçimde yaşandığı bu dönem eserlerinde deniz, göl, akarsu unsurlarının ölüm arzusu ile temellendirilmesi söz konusudur. Bu bakimdan su öğgesi, bireye eksikliğini ve arada kalmışlığını hatırlatan melankolik bir imgelem kaynağı hâline gelmektedir. Dolayısıyla suyun, bu dönem edebiyatındaki varoluşsal krizi görünür kılmakla birlikte derinleştiren bir bölünmüşlük imgesi olarak işlevselleştiği anlaşılmaktadır.
Su hayatın kaynağı, insanlığın hatta bütün canlıların ortaklaşa kullanmak zorunda oldukları temel bir maddedir. Varlığin temel parçaları sayılan anasır-ı erbaa'dan yani dört unsurdan biri olan su bütün kültürlerde ve bütün inanç sistemlerinde kutsal kabul edilmiştir. Öneminden dolayı insanlığın başlangıcından beri hemen her toplumda suyla ilgili inançlar oluşturulmuştur. Türkler arasında da su kutsal kabul edilmiş zamanla su etrafında farklı inançlar ve uygulamalar oluşmuştur. Öyle ki Türklerle ilgili destanların tamamında bir şekilde suya temas edilmiştir. Türklerin Müslüman olmalarıyla birlikte Suyla olan irtibatları daha da zenginleşmiş, onlar Allah'a yakıniaşmak için suyla hizmet etmeyi önemli bir vesile kabul etmişlerdir. Bu yüzden su ve su hizmetlerine yönelik olarak çeşme, sebil, suyolu gibi tesisler yapmışlar, bunların devamlılığını sağlamak için vakıflar kurrnuşlardır. islam öncesinde olduğu gibi Müslüman olmalarından sonra da edebi türlerinin tamamında suya yer vermişlerdir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi
Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Barış Kültürü, 2016
Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi Journal of Turkish Language and Literature, 2020
Korsan Çıkmazı'nda Su'yu Bulmak, 2017
Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, 2021
Uluslararası uygur araştırmaları dergisi, 2021
Journal of International Social Research, 2020
Journal of Turkish Studies, 2018
İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 2019
The Journal of Academic Social Science Studies
ARTS, 2020
BİLGE KARASU ANLATISINDA SU VE KADIN, 2019
ARTS: Artuklu Sanat ve Beşeri Bilimler Dergisi, 2020