Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021
Makalenin giriş kısmında Suriye iç savaşının ortaya çıkışı ve kısa zaman içerisinde küresel güçlerin dâhil olduğu bir bölge haline gelme süreci ve Esad'ın orantısız güç kullanımı analiz edilmiştir. Makalede özellikle BM mülteci sorununa yaklaşımına yer verilmiştir. ''Suriye'de Bulunan Küresel Güçlerin Nedeni'' isimli başlıkta ise Suriye iç savaşında küresel güçler ele alınarak bu bölgede bulunma nedenleri analiz edilmiştir. İdlib başlığında ise İdlib şehrinin Orta Doğu konjonktüründeki rolü ve stratejik önemi belirtilmiştir. Makalede özellikle İdlib'deki son durum ele alınmış, burada yürütülen Astana ve Soçi süreçleri analiz edilmiştir. İdlib'in stratejik başlığı altında ise bu bölgede bulunan ve hâkim gruplar analize tabi tutulmuştur. Çatışma Paradigmaları ve M4-M5 Karayolu başlığın altında İdlib bölgesinde Türkiye ABD ve Rusya'nın çatışma paradigmaları göz önüne alınarak DYÇ-Düşük Yoğunluklu Çatışma ve YYD-Yüksek Yoğunluklu Diplomasi yöntemleri örneklerle gösterilmiştir. İlaveten de bu başlık altında M4-M5 karayollarının önemi gösterilmiştir. Türkiye'nin İdlib'deki Stratejisi isimli başlıkta İdlib'in Türkiye için önemi ve BM 51. Maddesi, Adana mutabakatı ve Soçi mutabakatı kapsamında bu bölgede olma sebepleri belirtilerek İdlib'deki Türk Silahlı Kuvvetlerinin son durumu analiz edilmiştir.
2016
TEZ10213Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2016.Kaynakça (s. 58-62) var.xi, 69 s. : tablo ; 29 cm.Yapılan bu nicel çalışma, Türkiye’de bir orta öğretim ortamındaki öğrencilerin dil öğrenme yargıları ve dil öğrenme stratejileri arasındaki ilişkiyi inceledi. Ayrıca, çalışma öğrencilerin dil öğrenme yargıları ve dil öğrenme stratejileri arasındaki ilişkiyi belirledi. Bu çalışmanın katılımcılarını, Adana Yüreğir Hayret Efendi Anadolu Lisesi’nin öğrencileri oluşturdu. Katılımcılardan dil öğrenme yargilarini belirlemek için Horwitz (1988)’ in Dil Öğrenme Yargıları Envanterine cevap vermeleri istendi. Ayrıca, Oxford (1990)’un Dil Öğrenme Stratejileri Envanteri katılımcıların çeşitli dil öğrenme strateji kullanımlarının sıklığını belirlemek için kullanıldı. Veriler, betimsel analizler ve Pearson r korelasyon yöntemi kullanılarak analiz edildi. Araştırma katılan öğrencilerin en çok hafıza ve telafi edici stratejileri kullandığı belirlendi. Ayrıca, bilişsel stratejiler en az...
DergiPark (Istanbul University), 2022
Öz Küresel iklim değişikliğinin uluslararası politikaya olan yansıması, Kuzey Kutbu bölgesindeki buzulların erimesi nedeniyle yeni su yollarının oluşması üzerinden şekillenmekte ve bu da büyük güçler arasındaki rekabette Arktik jeopolitiğini her geçen gün daha önemli bir bölge haline getirmektedir. Bölgenin önemli enerji kaynaklarına da ev sahipliği yapması, küresel iddiaları bulunan devletleri, Arktik jeopolitiğiyle yakından ilgilenmeye itmektedir. Nitekim ABD de 2022 yılının Ekim ayında Arktik Bölgesi'ne odaklanan ilk ulusal strateji belgesini yayınlamıştır. Bu makalede de Arktik Bölgesi'nin artan jeopolitik önemi, Beyaz Saray tarafından yayınlanan söz konusu belge çerçevesinde incelenmektedir.
TÜRKİYE DAMIZLIK ÜRETİMİ VE KULLANIMI ÜZERİNE STRATEJİK YAKLAŞIMLAR M.Kaymakçı , O.Karaca , C.Elmacı , M.Koyuncu , D.Arsoy , F.E.Ataç ÖZET Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana,hayvancılıkta damızlık üretimi konusunda yoğun çabaları olmuştur. Ancak istenilen başarıya ulaşılamadığı da bir gerçektir. Türkiye’de bilim ve ürünleri olan teknoloji ve yenilikçilik(BTY) oluşturma süreci kapsamında, damızlık üretiminde de iki önemli konu öne çıkmaktadır. Birincisi, küçük ve orta ölçekli işletmeler ya da dev işletmeler ve sözleşmeli tarım modeli ile üretim yapan işletmelerin damızlık gereksinimleri neler olabilir? Daha doğrusu gereksinimleri arasında farklılık var mıdır? İkincisi ise, damızlık gereksinmesinde dış ticaretin önemli bir konusu olarak ortaya çıkan bağımlılık konusudur. Bu bağlamda özellikle üçüncü dünya ülkelerinde olduğu üzere Türkiye’de damızlık üretiminde bağımlılık nasıl kırılabilir? Kimileri damızlık üretiminde dışa bağımlılığın kaçınılmaz olduğunu ileri sürmektedir. ...
EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2020
Öz İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenen birçok öğrenci için dil bilgisi öğrenmek zordur. Bazı öğrenciler dil öğrenirken farklı dil bilgisi öğrenme stratejileri kullanırlar. Dil bilgisi stratejileri kullanmak dil öğrenme sürecini kolaylaştırır ve etkin dil öğrenimine katkıda bulunur. Bu çalışmamın amacı İngilizce öğrenen Suriyeli öğrencilerin dil öğrenme sürecinde kullandıkları dil bilgisi öğrenme stratejilerini araştırmaktır. Çalışmada nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın verileri anket yoluyla toplanmıştır. Bu çalışmaya İstanbul, Türkiye'de İngilizce öğrenmekte olan 36 Suriyeli öğrenci katılmıştır. Çalışmanın bulguları, katılımcıların dil öğrenme sürecinde çeşitli dil bilgisi öğrenme strateji kullanımının öneminin farkında olduklarını göstermiştir. En çok kullanılan dil bilgisi öğrenme stratejileri sırasıyla şunlardır: detaylandırma ve çağrıştırma; hedef dil ve ana dili karşılaştırma ve kıyaslama; öğrenilen yapıyı detaylarıyla inceleme; tahmin etme; öğretmenden tekrar ve / veya açıklama isteme; not tutma; altını çizme; kaynak kullanma; öğrenilen yapıyla cümle kurma ve öz izleme. En az kullanılan dil bilgisi öğrenme stratejileri ise sırasıyla şunlardır: akran iş birliği; öğrenilen yapıyı gözden geçirme; evde pratik yapma; görselleştirme ve risk alma.
CERN European Organization for Nuclear Research - Zenodo, 2022
Bu makalede güç mücadelesi olgusu etrafındaki güç-din-toplum ilişkisi, güç olgusunun anlamındaki değişmeye, sosyolojik mücadele ve çeşitlerine değinerek ele alınmıştır. Böylece, mücadelenin sosyolojik boyut üzerinden bilhassa dini ve toplumu kapsayan Teo-sosyolojik ve Teo-stratejik yönü vurgulanmıştır. Bu vurguyla dinin; gündelik yaşamdan siyasete, ekonomiye, ülkeler arası ilişkilere ve tarihe kadar olan ilişki ağı içerisinde stratejik bakış açısıyla yorumlanması amaçlanmıştır. Bu şekilde dinin, sübjektif yönü dışında sosyolojik müdahalenin bir aracı olarak kullanıldığı ortaya konulmuştur. Teo-Stratejilerin özellikle Selefi zihniyeti temel alan örgütler üzerinden yapıldığına dikkat çekilmiştir. Gerçekliğin, güçler mücadelesinde tarihten bugüne ne şekilde dönüştürülebildiğini, kavramların ne şekilde istismar edildiğini gösterme adına, insanların doğal bir özelliği olan tanımlama, adlandırma, yorumlama özelliklerinin en önemli uygulama alanı olduğuna vurgu yapılmıştır. Ayrıca gerçekliğin güç mücadelesine bağlı olarak sürekli değiştirildiği ve yeniden inşa edildiği vurgulanmıştır. Gücün geçmişten günümüze yayılan ve onun zamana, bağlama, şartlara, önemine ve güç araçlarına göre değişen durumunun onu tanımlamayı zorlaştırdığı ifade edilmiştir. Çalışmada disiplinler arası bir yaklaşımla, nitel yöntemin doküman analizi tekniği kullanılarak yeteri miktarda kaynak taranmış, anlamlandırılmış ve analiz edilmiştir.
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2021
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir. / This article has been reviewed by at least two referees and confirmed to include no plagiarism.
2024
Çalışma sosyal girişimcilik literatüründeki genel trendleri belirlemek ve ardından analiz gerektiren bir temayı seçerek derinlemesine bibliyografik analiz yapmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda araştırmanın ilk aşamasında Web of Science veri tabanında, 2020-2024 yılları arasında yazılan “social entrepreneurship” başlıklı makaleler taratılmıştır. Toplam 575 adet makale analize tabi tutulmuştur. Konuların ilişkilerini ve odaklanılan konu kümelerini belirlemek için VOSviewer ile anahtar kelime analizi yapılmıştır. Araştırma sonucunda sosyal girişimcilik, sosyal girişim, girişimcilik gibi kelimelerden sonra görülme sıklığı fazla ve bağlantı gücü yüksek anahtar kelimeler yüksek öğrenim, sürdürülebilir gelişme, eğitim, sosyal sermaye ve cinsiyet olarak görülmektedir. Sosyal etki, sosyal girişimcilik eğitimi, sosyal işletme, sosyal girişimcilik yönelimi, eğitimin geleceği, profesyonel eğitim, girişimcilik eğitimi, sosyal değişim, sosyal değer yaratma, karmaşık düşünme, kültür, zorluklar, girişimcilik ekosistemi, bibliyometrik analiz, kurumsal sosyal sorumluluk, öz yeterlilik kavramlarının da sosyal girişimcilik ile yakından ilişkili olduğu ve sık tekrar ettiği görülmektedir. Anahtar kelime analizi sonucunda belirlenen temalardan "Sosyal Girişimcilikte Bireysel ve Psikolojik Faktörler", sürdürülebilirlik, eğitim, sosyal kalkınma ve STK’lar gibi daha sık çalışılan temalarla karşılaştırıldığında sınırlı sayıda araştırmaya sahip olup, araştırmanın ikinci aşamasını oluşturmaktadır. Bu aşama, seçilen temanın literatürde nasıl işlendiği, hangi yazarlar ve çalışmaların öne çıktığı, hangi boşlukların olduğu ve alanda gelecekteki araştırmacılara yön verecek unsurları detaylı şekilde incelemek amacıyla gerçekleştirilmektedir. 380 makalenin analiz edildiği bu aşamada yapılan anahtar kelime analizinde sosyal girişimcilikte bireysel ve psikolojik faktörler bağlamında, en yüksek tekrar sayısı ve bağlantı gücü değerlerine sahip konular; sosyal girişimcilik, sosyal işletme, öz yeterlilik, sosyal girişimcilik niyeti, girişimcilik, sosyal inovasyon, empati, girişimcilik niyeti, cinsiyet, girişimcilik öz yeterliliği, kişilik, sosyal sermaye ve kişilik özellikleri olarak öne çıkmaktadır. Araştırma halen devam etmekte olup bu tema kapsamında önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir. İki aşamada ele alınan bu araştırma, alandaki genel eğilimleri ortaya koyarken, araştırma eksiği olan spesifik bir konuyu da detaylı olarak incelemektedir. Bu sayede, çalışmanın ikinci aşaması, akademik literatüre daha özgün bir katkı sunmayı hedeflemektedir.
Dil Eğitimi ve Araştırmaları Dergisi
Bu araştırmada okulöncesi dönemde bulunan 5-6 yaş aralığındaki çocukların edimsel bir tür olarak kullandığı şikayet etme stratejilerinin ve şikayet stratejilerini seçerken yetişkinlerden ne ölçüde farklılaştıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Tarama modelinde yürütülen araştırmanın katılımcılarını çocuklardan ve yetişkinlerden oluşan iki grup oluşturmaktadır. Birinci grupta okulöncesi kurumlarında eğitim alan ve yaşları 5-6 yaş aralığında olan 110 çocuk, ikinci grupta ise Türk kültüründe ve Türkçede kullanılan şikayet stratejilerini belirlemek amacıyla araştırmaya dahil edilen 110 yetişkin yer almıştır. Veriler çocuklar ve yetişkinler için denk olacak biçimde hazırlanan iki Söylem Tamamlama Testi ile toplanmıştır. Veri toplama sürecinde okuma yazma bilmedikleri için çocuklarla görüşme yapılmış, yetişkinlere ise yazılı form verilmiştir. Katılımcıların verdiği yanıtlar iki uzman tarafından değerlendirilmiş ve yanıtın hangi stratejiye karşılık geldiği belirlenmiştir. Çocukların ve ye...
lnternational Journal of Geography and Geography Education
Nüfus hareketlerinin tarihi bireylerin ve toplumun daha iyi yaşam arzusu nedeniyle insanlık tarihi kadar eskiye gider. Göç farklı dönemlerde, çeşitli nedenlere bağlı olarak değişikl şekilde gelişmiştir. Kökelik, savaş, demokratik baskı, işgücü ve mekândaki farklı baskı nedenleri ile göç edilen yerlerin cazibe durumları göçün nedenleri oluşturmuştur. Bu çalışmada Afganların Türkiye'ye göç nedenlerini ve göçmenlerin mevcut durumunları ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu kapsamda Afgan göçünün fırsat ve zorlukları betimsel ve analitik çerçevede incelenmiştir. Makalenin analizi göç teorileri yöntemleri çerçevesinde itici ve cazibe etkisi çerçevesinde yeni bir bakış oluşturulmuştur. Bilgiler ulusal ve uluslararası göç ve göçmen organizasyonlarından, basılı ve dijital veri kaynaklarından faydalanılarak elde edilmiştir. Afganistan'da uzun süredir devam eden savaş binlerce Afgan'nın dünyanın farklı bölglerine göç ettirmişti. Türkiye Asya ülkeleri ve Avrupa ülkeleriyle stratejik ve jeostratejik geçiş noktası durumundadır. Bu durum iç-dış göç şeklinde yasal ve yasadışı olarak devam etmektedir. Özellikle Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Afganlar için her yıl binlerce mülteci Türkiye'ye göç etmektedir. Türkiye'de yaşayan Afganlar kimlik sahibi olmasına bağlı olarak bazı eğitim, sigortalı çalışma ve sağlık imkânlarından faydalanmaktadır.
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Dergisi, 2020
Hem kamu hem de özel sektörde iç denetim mesleği, stratejik hedeflere ulaşmak için iş süreçlerini iyileştirmeye yönelik temel bir gereklilik haline gelmiştir. Bunun ana nedeni, iç denetimin katma değerli, riske dayalı yaklaşımı ve stratejik hedeflere ulaşmada güvenilir danışman olmasıyla önemli bir role sahip olmasıdır. Türkiye'de kamu sektöründe iç denetim, kamu idarelerinin öncelikleri ve performans göstergelerine uygun olarak kamu kaynaklarının ekonomik, verimli ve etkin kullanımını sağlamak amacıyla 2003 yılında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile yürürlüğe giren nispeten yeni bir uygulamadır. Kısa bir geçiş döneminden sonra kamu idareleri, İç Denetim Koordinasyon Kurulu'nun tam desteğiyle iç denetim fonksiyonlarını bu kadar kısa bir sürede IIA standartlarına göre kurmaya başlamıştır. Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye'deki kamu sektörü iç denetiminin mevcut durumunu analiz etmek ve en iyi uygulamalara örnek vermektir. Bu kapsamda, TC Tarım ve Orman Bakanlığı iç denetim fonksiyonu seçilmiştir. Bunun nedeni, Bakanlık iç denetim ekibinin, denetim planlarını, saha çalışmalarını ve raporlarını dijital olarak yürütmek için kurum içinde geliştirilen sürekli bir denetim yazılımı kullanmasıdır. İlk olarak, sürekli denetim ve veri analitiğinin önemi ilgili literatüre göre açıklanmaktadır. İkinci olarak, Türk kamu sektöründe iç denetim hakkında kısa bir arka plan bilgisi verilmekte ve Tarım ve Orman Bakanlığı iç denetim fonksiyonu kısaca tanıtılmaktadır. Üçüncüsü, Bakanlığın sürekli denetim vakasının verileri, metodolojisi ve ampirik sonuçları sunulmaktadır. Sonuç olarak, literatüre katkıda bulunmak için ampirik bulgulara dayalı politika önerileri yapılmıştır.
Hacettepe University Journal of Education, 2020
Araştırmada öğretmenlerin; öğrenciler, veliler, meslektaşlar ve yöneticiler tarafından maruz kaldıkları şiddet ve şiddetle başa çıkma stratejileri incelenmiştir. Kesitsel tipteki bu çalışmada, Kayseri ilinin merkez ilçelerindeki ortaöğretim okullarında görev yapan 1020 öğretmene ölçekler uygulanmıştır. Veri toplama aracı olarak, öğretmenlerin demografik-sosyokültürel özelliklerini, çalışma yaşamına ilişkin bilgilerini içeren kişisel bilgi formu ile "Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği" (COPE) kullanılmıştır. Bulgulara göre; öğretmenlerin en yoğun olarak duygusal odaklı başa çıkma tutumlarını kullandıkları saptanmıştır. Duygusal başa çıkma yöntemlerinden ilk sırayı pozitif yeniden yorumlama ve gelişme, ikinci sırayı sorun odaklı başa çıkma yöntemlerinden planlama, üçüncü sırada ise aktif başa çıkma yöntemi yer almıştır. İşlevsel olmayan başa çıkma yöntemlerinden en sık kullanılan soruna odaklanma ve duyguları açığa vurma yöntemi olmuştur. Öğretmenlerin demografik özellikleri ile baş etme stratejilerinin alt boyutları arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Öğretmenlerin kimlerden (öğrenci, veli, meslektaş, yönetici) ve hangi türde şiddet (psikolojik, sözel, fiziksel, cinsel) gördüklerine dair anlamlı bulgular, baş etme stratejileri çerçevesinde tartışılmıştır. Öğretmenlerin baş etme stratejilerinin sosyo-demografik ve şiddet değişkenleri açısından büyük bir ölçekte araştırılması neticesinde, kültürler arası karşılaştırmalar açısından önemli bulgular elde edilmiştir. Eğitim paydaşları açısından baş etme stratejilerinin, şiddet boyutları bağlantılarının ortaya konması çok değişkenli, etkileşimli bağlantıları da ortaya çıkarmıştır.
Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi, 2021
Özet-Matematiğin temel bileşenlerinden olan ispat ve ispatlamayı farklı perspektiflerden ele alan pek çok teorik çerçeve sunulmuştur. Bunlardan biri olan ispat imajı, Kidron ve Dreyfus'un (2014) iki profesyonel matematikçinin ispat süreci üzerinde yaptığı analizler sayesinde ortaya çıkmıştır. Yazarlar, ispat imajını bileşenleri bağlamında tanımlamış ve bunun formal ispat ile ilişkisini vurgulamıştır. Diğer yandan ispat imajının, formal ispatın ortaya çıkmadığı durumlarda da ortaya çıkabileceği belirtilmesine rağmen böyle bir örnek sunulmamıştır. Teorik çerçevedeki bu boşluk araştırmanın motivasyon kaynağı olarak benimsenmiştir. Çalışma sürecinde çok aşamalı örnekleme yaklaşımı tercih edilmiş ve öncelikle 120 öğretmen adayından cebir ile ilgili iki teoremi ispatlamaları istenmiştir. Daha sonra her iki teoremi de doğru olarak ispatlayabilen 3 katılımcı ile etkinlik temelli mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Toplanan veriler üzerinde mikro-analitik analizler yapılmış ve alt bileşenler arasındaki ilişki tartışılmıştır. Ayrıca "aydınlanma" kavramının rolü yorumlanmış ve hislerin etkisi detaylandırılmıştır. Bu sayede katılımcılardan birinin formal ispata ulaşamamasına rağmen ispat imajına sahip olduğu belirlenmiş ve bu çalışmada buna dair verilere yer verilmiştir.
2019
Ogrencilerin ogrenme surecinde onemli etkiye sahip olan ogretmenlerin kavram yanilgilarinin olup olmadiginin bilinmesi ve bu yanilgilarin nasil giderilebileceginin bilinmesi buyuk onem tasimaktadir. Ogretmen adaylari bazi kavramlara iliskin kavram yanilgilarina sahip olurlarsa ogretmen olduklarinda da bu kavramlari ogrencilerine yanlis bir sekilde ogretebilir veya bilimsel anlamda dogru olarak ogretemeyebilirler. Bunun icin bu arastirmada, Fen Bilgisi ogretmen adaylarinin isi ve sicaklik konusunda kavram yanilgilarinin olup olmadiginin tespit edilmesi amaclanmistir. Bu amacla arastirmacilar tarafindan hazirlanan, kapali ve acik uclu sorularin bulundugu bir soru formu Turkiye’nin Guneydogu Anadolu bolgesinde bulunan bir devlet universitesinde ogrenim goren 44 Fen Bilgisi ogretmen adayina uygulanmistir. Elde edilen verilerin betimsel istatistikleri ve icerik analizleri yapilmistir. Arastirma sonucunda ogretmen adaylarinin isi ve sicaklik kavramlari konusunda kavram yanilgilarina sahip...
Trakya eğitim dergisi, 2021
Bu çalışmada Suriye'deki savaştan sonra Türkiye'ye gelen Suriyeli üniversite öğrencilerinin göç nedenleri ve göç esnasındaki deneyimlerini incelemek amaçlanmıştır. Bu amaçla Suriye'deki savaşı deneyimleyen 11 gönüllü Suriyeli üniversite öğrencisi araştırmaya katılmıştır. Verilerin analizi için yorumlayıcı fenomenolojik analiz kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre göç nedenleri ve deneyimleri olmak üzere iki tema oraya çıkmıştır. Göçün başlıca nedenleri fiziksel ve psikolojik şiddet, politik baskı, taciz, tecavüz, dolandırıcılık ve sevdiklerinin kaybıdır. Katılımcıların göç sürecindeki olumsuz deneyimleri onların Türkiye'deki hayatını etkilemiştir.
Turkish Journal of Computer and Mathematics Education, 2020
Öz: Bu çalışmada veri işleme öğrenme alanının önemli kavramlarından biri olan aritmetik ortalama kavramının Türkiye'de okutulan ortaokul matematik ders kitaplarında nasıl sunulduğu, aritmetik ortalama ile ilgili ne tip problemlere yer verildiği, problemlerin hangi temsil biçiminde sorulduğu, problemlerin çözümlerinde hangi temsil biçimleri ve çözüm stratejilerinin kullanıldığı incelenmiştir. Çalışma kapsamında incelenen kitaplar 2019-2020 eğitim öğretim yılında kullanılan ders kitaplarıdır. Çalışmanın araştırma sorularını cevaplandırmak için iki boyutlu bir çerçeve (yatay ve dikey analiz) kullanılmıştır. Analizler iki araştırmacı tarafından yapılmıştır. Denge ve adil-paylaşım modelleri aritmetik ortalamanın kavramsal olarak anlaşılmasında güçlü birer analoji olarak kabul edilmesine karşın, her iki altıncı sınıf ders kitabında bu modellerin ya yeterli ölçüde ya da hiç kullanılmadığı tespit edilmiştir. Buna ek olarak, ders kitaplarında aritmetik ortalamanın bir veri kümesindeki elemanlarla olan ilişkisi ve aritmetik ortalamanın veri kümesini temsil eden bir değer olduğuna ilişkin tartışmalara yer verilmemiştir. Ders kitaplarındaki problemlerin çoğunluğu sözel formda sorulmuş olup, problemler sadece ekle-böl algoritması kullanılarak çözülmüştür. Problemlerin çözümlerinde farklı temsil biçimlerinden yararlanılmamış olup sadece aritmetik formda çözümler yapılmıştır. Ders kitaplarındaki bu içerik öğrencilerin aritmetik ortalama kavramını yüzeysel olarak öğrenmelerine ve muhakeme düzeyindeki sorularda zorlanmalarına neden olabilir. Bu açıdan ders kitaplarında aritmetik ortalama kavramının öğretiminde, adil paylaşım ve denge merkezi düşüncesinden yararlanılmalı, ders kitapları farklı tipteki problemler açısından zenginleştirilmelidir. Bunun yanında, ders kitaplarında aritmetik ortalama problemlerinin çözümlerinde farklı çözüm stratejilerinden ve çoklu temsil biçimlerinden yararlanılmalıdır.
2021
Modern kamu yönetiminin iki yüz yıllık geçmişinde iki ana paradigma egemen olmuştur. Bunlardan ilki olan “Geleneksel Kamu Yönetimi (GKY)”, hiyerarşik ve bürokratik varsayımlarıyla 20. yüzyılın son çeyreğine kadar hüküm sürmüştür. İkinci paradigma ise özel sektör ve piyasa tabanlı reformları ön plana çıkaran “Yeni Kamu İşletmeciliği (YKİ)”dir. Ancak 21. yüzyılın başlangıcıyla birlikte değer merkezli çatışmalarla başa çıkma, toplumun değişen ihtiyaç ve beklentilerine yanıt verme ve kamu yararını maksimize etme konularında YKİ’nin yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Diğer bir deyişle, yeni yüzyılın karmaşık ve habis sorunlarının üstesinden gelmede ikinci paradigmanın ötesinde bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmuştur. Bu bağlamda “Yeni Kamu Yönetişimi (YKY)”; birlikte üretim, katılım, çoğulculuk, karşılıklı bağımlılık, iş birliği, ortaklık, değer merkezlilik ve karşılıklı güven gibi unsurlara vurgu yaparak üçüncü bir paradigma iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada YKY’nin teorik argümanları ile örnek uygulamalarının incelenmesi ve ortaya çıkış gerekçeleri ile uygulama bulguları arasındaki ilişkinin karşılaştırılması amaçlanmaktadır. Bu açıdan temel hipotez, yeni paradigma iddiasının güçlenmesinin teorik boyuta ek olarak uygulama boyutunun da gelişimine bağlı olduğudur. Bunun için de YKY uygulamalarını konu edinen akademik araştırmalarda, örgütlerin içsel sorunlarından ziyade 21. yüzyılın karmaşıklığını yansıtan yeni habis sorunlara odaklanılması gerekmektedir. Söz konusu hipotez, sistematik literatür incelemesi yöntemiyle, farklı ülkeleri konu edinen örnek olay çalışmalarının bulgularından hareketle ölçülmektedir. Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, genel hatlarıyla kamu yönetimi alanının kavramsal, tarihsel ve paradigmatik çerçevesi sunulmaktadır. İkinci bölümde, YKY’ye ilişkin teorik bilgilere ve yeni bir paradigma iddiası taşımasına yönelik tartışmalara yer verilmektedir. Üçüncü bölümde ise YKY uygulamalarına ilişkin beklentiler ve farklı ülkelerdeki örnek olay çalışmaları konu edilmiştir. Bu çerçevede Anglo-Sakson, Nordik ve Kara Avrupası siyasal kültüründen seçilen on iki farklı ülkedeki (Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Kanada, Avustralya, Danimarka, Finlandiya, İsveç, Hollanda, İtalya, Almanya, Belçika ve İspanya) YKY uygulamaları araştırılmıştır. Sonuç olarak ise YKY’nin üçüncü paradigma iddiasının teorik açıdan güçlü olmasına rağmen uygulama açısından henüz aynı seviyeye erişmediği fikrine ulaşılmıştır.
Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2014
Yerleşik yaşamın en temel gereksinimlerinden birisi altyapı hizmetlerinden olan su ve kanalizasyon hizmetleridir. Özellikle günümüz dünyasında nüfus artışı, su kaynaklarının kirletilmesi, bilinçsiz kullanım, ülke yönetimlerince suyun politik bir araç olarak kullanılması gibi, birçok nedenden dolayı su yönetimiyle ilgili krizler sıkça gündeme gelmektedir. Aynı şekilde kullanılan suyun atık haline geldikten sonra toplanması, iletilmesi ve arıtılarak çevreye zarar vermeden alıcı ortama sunulması da çevre bilincine katkı anlamında oldukça önemlidir. Bu bağlamda, günümüzde su ve kanalizasyon hizmetlerinin sunulması esnasında ekinlik, verimlilik, kalite, insan ve çevre odaklılık gibi konular üzerinde çalışmalar yapılan önemli konulardır. Bahis konusu bu hizmetlerin kamu, özel veya kamu-özel ortaklığı tarafından yerine getirmesi gerekliliği, günümüzde tartışılan konuların önünde gelmektedir. Dünyanın birçok ülkesinde, Türkiye'de de olduğu gibi su ve kanalizasyon hizmetleri kamu eliyle, yani yerel yönetimler tarafından yerine getirilmektedir. Türkiye'de su ve kanalizasyon hizmetleri, kent merkezlerinde il belediyelerince, büyükşehirlerde bağlı kuruluşlar, kent merkezi dışında ise il özel idareleri tarafından karşılanmaktadır. Çalışmada; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı kuruluş olan Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin yıllara göre hizmet etkinliği Veri Zarflama Analizi ile ölçülmüş, etkinliğin yıllara göre değişimi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Etkin olmayan yıllar tespit edilerek sorunların nedenleri analiz edilmiştir. Etkinlik ölçümü su ve kanalizasyon olmak üzere iki hizmet alanına göre, 2000-2012 yılları için yapılmış ve böylelikle her yılın etkinlik düzeyi birbiriyle karşılaştırılmıştır. Veri zarflama analizi çıktıya yönelik BCC metoduyla yapılmış ve girdi değişkenleri olarak; toplam personel sayısı, içme suyu şebeke uzunluğu, atık su şebeke uzunluğu, kente verilen su miktarı ile ilgili veriler, çıktı değişkenleri olarak da toplam abone sayısı, faturalandırılan su ve atık su miktarı ile ilgili verileri kullanılmıştır.
Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2010
öğretiminde öğrencilere hazır bilgiyi aktarmaktan ziyade, var olan bilgilerden yeni bilgilere nasıl ulaşacaklarını kavratmak önemlidir. Öğrenmeyi öğrenme, kişinin mevcut bilgileri kullanarak, yeni durumlar için gerekli bilgiyi üretmesidir (Özden, 2002). Öğrencilere yeni bilgiler kazandırmak için önceki bilgilerle nasıl ilişki kurması gerektiğini öğretmek, bilgiyi nasıl sistematik hale getirip örgütleyebileceği, çok yönlü, soyut, eleştirel, yaratıcı, yapıcı, bağımsız, mantıklı ve analitik düşüncenin kazandırılması, onlara bilgi aktarmaktan daha önemlidir (Ormrod, 1990). Bu araştırmada, sosyal bilgiler dersi coğrafya ünitelerinin işlenişinde öğrenmeyi öğrenme stratejilerine dayalı olarak gerçekleştirilen öğretimin öğrencilerin başarıları üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaç çerçevesinde aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır. 1.Öğrenmeyi öğrenme stratejilerine dayalı olarak öğretim yapılan deney grubuyla, geleneksel öğretim yöntemleriyle öğretimin uygulandığı kontrol grubunun başarıları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır? 2.Deney ve kontrol gruplarının ilk ve son test başarı durumları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır? 3.Deney ve kontrol gruplarının toplam kalıcılık puanları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır? Bu çalışmada "ön test-son test" kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Yarı deneysel desen kullanıldığından dolayı evren ve örneklem seçimine gidilmemiş, bunun yerine çalışma grubu alınmış ve grupların eşitliği üzerinde durulmuştur. Hazırlanan ve geliştirilen başarı testi deney ve kontrol gurubundaki öğrencilere ön test, son test ve kalıcılık testi olarak uygulanmıştır. Öğrenmeyi öğrenme stratejilerine dayalı olarak öğretim yapılan deney grubunun başarı ortalaması ve kalıcılık puanlarıyla, geleneksel öğretim yöntemleriyle öğretim yapılan kontrol rubunun başarı ortalaması ve kalıcılık puanlarında deney grubu lehine anlamlı fark bulunmuştur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.