Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2013, Journal of Turkish Studies
…
14 pages
1 file
Bu çalışmada Kadı Hüseyin Ispartavî adına kayıtlı Manzûme-i Akâid adlı eser, genel özellikleriyle tanıtılarak imlası bakımından değerlendirilmiştir. Kaynaklarda Ispartavî hakkında hiçbir bilgiye ulaşılamamıştır. Ispartavî hakkındaki çoğu bilgi Manzûme-i Akâid aracılığıyla edinilmiştir. Ispartavî, eserin başında ve sonunda kendisiyle ilgili bilgilere yer vermiştir.1077 (1666) yılında doğduğunu, Sünnî ve Matüridî olduğunu, Isparta'da yaşadığını, öğrenciliğini Bursa'da geçirdiğini anlatmıştır. Manzûme-i Akâid, akaid konusu üzerine kaleme alınmış didaktik bir eserdir. Eser, "akaidilmi"ni halka anlatmak, öğretmek ve bu ilme dair bilgilerin uzun süre halkın hafızasından silinmemesi için manzum şekilde ve aruz ölçüsüyle yazılmıştır. Eserde aruz vezni başarıyla kullanılmakla birlikte az da olsa aruz hataları görülür. Eserdeki her başlık bir konuya işaret etmektedir. Dil özellikleri itibariyle Klasik Osmanlı Türkçesi özelliklerini taşır. Eserde Arapça, Farsça kelimeler ve tamlamalar yaygın şekilde kullanılmıştır. Bunun yanında eser halka yönelik yazıldığı için halk dilinde kullanılan birçok ifadelere, deyimlere, arkaik kelimelere de yer verilmiştir. Her iki nüshası da nesih hattı ile yazılmıştır. Nüshalar okunaklıdır. Nüshalarda genellikle ünlüler belirtilmiş ve ekler bazen bitişik bazen de ayrı yazılmıştır. Bu nüshalardan ilki Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ndedir. İkinci nüsha iseÇorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi'ndedir. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ndeki nüsha diğer nüshaya göre dil ve imla yönünden daha sağlamdır. Eser, döneminin dil özelliklerini yansıtmaktadır. Eserdeki ünlü ve ünsüzlerin imlasında düzensizlikler vardır. İmladaki bu düzensizlikler, eserin yazıldığı dönem olan Klasik Osmanlı Türkçesi Döneminde güçlü bir imla sisteminin olmadığını göstermektedir.
Selcuk Universitesi Turkiyat Arastırmaları Dergisi, 2010
Bu makale, tarafımızca hazırlanan "Esrārü'l-c Ārifīn (İmla-Metin-Dizin)" (Selçuk Ü. Sosyal Bilimler Ens. Konya, 2010) başlıklı doktora tezinin giriş ve imla bölümleri esas alınarak hazırlanmıştır. İsmi anılan tez, Selçuk Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiştir (No:09103004).
Turkish Studies - Language and Literature, 2020
This study focuses on a verse letter dated 1732 written by Hami in the context of Ali Emiri's Diyarbakir poets controversy (Tezkire-i Şuara-yı Amid). This poem in Hami's Divan is a desire written to Cretan Tîbî to be presented to the Ottoman administration. Hami (d. 1747), who lived in the first half of the 18th century, expresses his troubles in his poetry on his return journey from Istanbul to Diyarbakir. And describes the effect of the plague epidemic, which is effective in Anatolian geography, on himself and his friends in a poetic language. Smallpox in Diyarbakır in the same year, the city's invasion of the enemy and the problems of the public are among the issues that the poet touched and complained about. Hami wrote this desire to give him a share of the income of the village of Fare. The poet expresses his events in a modern story setting, in a pathetic, exaggerated language and in a unique style. This poetry is a chat with a total of two hundred and sixty-six couplets. Seventy-eight verses of the poem related to travel were re-read by comparing writing and printed copies. Inter-language translations of couplets are written and written against each couplet. Thus, some reading and writing mistakes in the scientific studies and publications on Hami's Divan were corrected. After a short analysis of poetry, the study was completed by writing the conclusion and bibliography sections. At the end of the study, just the first edition of the manuscript copy, including the title of the poem, was added.
ASYA STUDIES, 2021
Öz Tarihi Doğu Türkçesi ile Tarihi Batı Türkçesi özelliklerine karışık olarak yer veren bu tür eserler, Türkoloji dilinde genellikle karışık dilli olarak yerini almıştır. Oğuzcanın gelişim seyrine bakıldığında Doğu Türkçesi özelliklerine sahip olan karışık dilli eserlerin bazı önemli ses ve şekil bilgisi özellikleri bakımından benzer özellikler barındırmadıkları görülür. Karahanlı Türkçesi ve Doğu Türkçesi arasında belirgin bir bağ bulunmaktadır fakat Karahanlı Türkçesi ile Batı Türkçesi arasında bu bağ görülmez. Oğuzcanın gelişiminde karışık dilli eserlerin önemli bir yeri vardır. Türk dilinde önemli bir yere sahip olan Manzûme-i Ferâǿiz karışık dilli eserlerden biridir. Miras konusunu içeren bu eserde, Arapça ve Farsça sözcükler oldukça fazladır. Eser 15. yüzyılın başlarında Muhammed bin Abbas tarafından telif edilmiştir. Manzum şekilde yazılan eserde mirasın nasıl dağıtılacağı, kimlere nasıl paylaştırılacağı detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Miras konusunun İslam hukuku ile ilişkili olması ve ahiret hayatını doğrudan ilgilendirmesi bu eseri cazip kılmıştır. Dil özellikleri bakımından Arapça ve Farsça ağırlıklı kelimelerin kullanıldığı bir eserdir. Miras konusu akrabalık terimleriyle de oldukça alâkalıdır. Çalışmada "Manzûme-i Ferâǿiz" adlı eserde geçen akrabalık adları tarama yöntemiyle tespit edilmiştir. Söz konusu akrabalık adları eserin sözlük bölümündeki anlamlarıyla birlikte açıklanmıştır. Ayrıca sözcükler etimolojik açıdan da değerlendirilmiştir. Daha sonra tespit edilen akrabalık adlarının sayısal verileri sonuç bölümünde ifade edilmiş ve elde edilen bulgulara dayanılarak belirli çıkarımlara ulaşılmıştır.
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi
2019
Klasik Turk edebiyati Islam dinini referans alan bir edebiyattir. Fikih ilmi de kaynagi Kuran-i Kerim ve sunnet olan bir disiplindir. Klasik Turk edebiyati donemi icerisinde fikih/ilmihal turunde bircok manzum eser telif veya tercume edilmistir. Bazen de sairler tarafindan bu ilmin onemli gorulen namaz, hac, zekat, miras hukuku gibi bazi bolumleri telif veya tercume edilmistir. Mevlevi Şeyh Yahya Aysi’nin “Manzume-i Salât”i da fikhin muâmelât bolumunden namaz ibadetinin anlatildigi bir eserdir. Makale; eserin nushasi, muellifi, yazilis tarihi ve sebebi, sekil ozellikleri, muhtevasi, dil ve uslubu hakkinda bilgi ve en son metnin transkripsiyonundan olusmaktadir.
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2021
Mecmû‘a-i Hikâyât, 19. yüzyılda II. Mahmud’un II. kadını Hoşyâr Kadın tarafından yazılmıştır. Bir hikâye derlemesidir. Ferec Ba‘de’ş-Şidde ve Cevâmi‘ü’l-Hikâyât geleneğinin devamı niteliğinde olan Mecmû‘a-i Hikâyât, çeşitli eserlerden alıntı hikâyeler içerir. Eserdeki alıntıların oranı ve belirtilen adlar dışında kaynağı belirsizdir. Eserin içeriğinde ve dil kullanımlarında dönemsel farklar ve yazımında da tutarsızlıklar görülür. Bunların yazarın Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenmiş olmasından ve aksan özelliklerini ya da dil öğrenme sürecini yansıttığından kaynaklandığı düşünülmektedir. Eserin künyesi ve yazarı ile ilgili çeşitli kaynaklarda birbiriyle çelişen bilgiler yer alır. Yazar hakkında sayılı kaynakta yer alan bilginin karmaşıklığı ve eserin künyesinde yer alan yanlışlıklar, bu çalışma ile açığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Yazar hakkında bilgi, eserin nüsha özellikleri, hikâye geleneği içindeki yeri ve genel yazım özellikleri çalışmanın bölümlerini oluşturmaktadır. 19. yüzyılda Osmanlı Türkçesini sonradan öğrenen yabancı uyruklu birinin yazdığı bu eser, dil açısından gösterdiği çeşitlilik ile bu çalışmaya konu olmuştur. Eser ve eserin dil özellikleriyle ilgili temel bilgi kaynağını oluşturmak amaçlanmıştır.
MECMÛ'ATÜ'S-SANÂYİ' VE DİL ÖZELLİKLERİ Turkish Studies -International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2014
Çalışmamızın konusu 17. yüzyılda Farsçadan Türkçeye tercüme edilen “Mecmÿèatüéã-äanÀyiè” adlı eserdir. Eser farklı alanlarla ilgili konuları ihtiva etmesi bakımından oldukça önemlidir. Çünkü bir dilin tarih içindeki gelişimini ortaya koyabilmek, farklı alanlarda yazılmış ve değişik dönemlerine ait eserlerin incelenmesi ile mümkün olabilmektedir. İncelemeye esas aldığımız eser de bu yönüyle önem taşımaktadır. Bu tür yazma eserlerin az sayıda olması da eserin önemini arttırmaktadır. Ayrıca eserin birden fazla nüshasının bulunması ve bu nüshaların farklı zamanlarda istinsah edilmesi eserin gördüğü ilgiyi göstermesi bakımından da ayrı bir değere sahiptir. Bunun yanı sıra eserde farklı alanlarla ilgili terimlerin yer alması da Türkçenin bu alanlardaki durumunu göstermesi bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Çalışmamızın giriş bölümünde eserin yazarı ve yazılış tarihi ile mütercimi ve müstensihleri hakkında bilgi verilmeye çalışılmış, daha sonra eserin konusu ve bölümleri üzerinde durulmuştur. Eserin adı ve yazılış amacı ile ilgili bilgiler ise nüshalardan hareketle verilmiştir. Bu bilgiler sonrası eserin nüshaları tek tek ele alınarak nüshalar hakkında ayrıntılı bilgi verilmeye çalışılmıştır. Giriş bölümünde verilen bu bilgiler sonrası eserin başlıca dil özellikleri ortaya konulmaya çalışılmış ve son olarak da bu incelemeler sonrası elde edilen bulgulardan hareketle değerlendirmeler yapılmıştır. The topic of this study is the treatise “Mecmÿèatüéã-äanÀyiè”, which in the seventeenth century was translated from Persian into Turkish. This treatise is quite important because it contains topics related to different areas. After all, being able to describe the development of a language over time depends on being able to analyse works that were written in different areas and different periods. The work on which this study is based is in this respect very important. The fact that such texts are rare further increases the importance of the treatise. Besides, the fact that the treatise has survived in more than one copy and that those copies were produced at different times is also of importance because it shows that the treatise was popular. Besides the fact that terms from different areas are found in the treatise it also is important because it shows the state of Turkish in those areas. In the introductory section of this study an attempt is made to give information about the author of the treatise, the date of its composition and the translator and copyists. Thereafter the focus is on the topic and the sections of the treatise. Information about the name of the treatise and the reason for its composition is given through analysis the copies. Then an attempt is made to give detailed information about the copies by examining them one by one. After this information, which is given in the introductory section, an attempt is made to establish the main linguistic characteristics. Finally after these examinations and based on what has been discovered a general evaluation will be given.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2009
A new approach to the verse Makām-ı Mahmûd (عسى أن يبعثك ربك مقاما محمودا)
Batman Üniversitesi İslami İlimler Hakemli Dergisi, 2019
Klasik Türk edebiyatı İslam dinini referans alan bir edebiyattır. Fıkıh ilmi de kaynağı Kuran-ı Kerim ve sünnet olan bir disiplindir. Klasik Türk edebiyatı dönemi içerisinde fıkıh/ilmihal türünde birçok manzûm eser yazılmıştır. Bazen de şairler tarafından bu ilmin önemli görülen namaz, hac, zekat, miras hukuku gibi bazı bölümleri telif veya tercüme edilmiştir. Mevlevî Şeyh Yahya Ayşî'nin "Manzûme-i Salât"ı da fıkhın muâmelât bölümünden namaz ibadetinin anlatıldığı bir eserdir. Makale; eserin nüshası, müellifi, yazılış tarihi ve sebebi, şekil özellikleri, muhtevası, dil ve üslubu hakkında bilgi ve en son metnin transkripsiyonundan oluşmaktadır.
It has become unavoidable to have an antithesis by the other sects against the doctrine of Imāmate which was shapened firstly by S̲ h̲ īʿa and presented as a pillar of belief regarding Nubuwwa, during the history of Islamic knowledge. Some of those sects, that also included Muʿtazila, contributed to developments in the doctrine of Imāmate while being opposed to the idea, established by S̲ h̲ īʿa, but also forming unique systems. At that point, Ibn al-Malāḥimī, who is accepted as the most important follower of Ḥusaynī sect of Basra School, become an extensively contributed scholar to the doctrine of Imāmate. His account, which survied as a complete text, al-Fāʼiq, is a quite valuable source with its comprehensive part about Imāmate, regarding being the only data presented the idea of the Ḥusaynī sect. Ibn al-Malāḥimī systematically evaluated many issues related to the subject of Imāmate and he mainly targeted to Imāmiyya by his critics. In this study, we examined the doctrine of Imāmate which was indicated by Ibn al-Malāḥimī that he looked into with different approaches like being a Zaidi or Sunni but mainly a genuine Muʿtazilī.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Journal Of History School, 2015
İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi/İhya International of Islamic Studies, 2022
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2017
turkiyat.selcuk.edu.tr
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1988
İslam Tetkikleri Dergisi, 2020
İmâm Mâtürîdî ve Te’vîlâtü’l-Kur’ân, 2019
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022
The Clarity of Faith in Māturīdīs Thought, 2018
MECMÛA-İ EŞÂR (İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi TY04041’de Kayıtlı Kasîde, Gazel ve Musammat Mecmûası), 2024
Journal of Old Turkic Studies, 2020
Kafkas üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2022
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014
KÜÇÜK ÂŞIK MUHAMMED EL-HÂLİDÎ EN-NAKŞBENDÎ’NİN MİFTÂHU KENZİ’L-ESRÂR İSİMLİ RİSÂLESİNİN TAHLİLİ, 2022