Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Farklı Açılımlarla Hukuk Devleti ve Güvenlik
…
14 pages
1 file
“Temel haklar ve özgürlüklerin yaşanabilir kılınması” ve “güvenliğin sağlanması” hemen hemen her zaman karşı karşıya gelen ve birbirine zıt olduğu düşünülen iki durumdur. Bu durum özgürlük ve güvenlik dengesinin hassasiyetinin bir sonucudur. Her ne kadar özgürlük ve güvenlik birbiriyle çatışan iki kavram gibi düşünülse de aslında birbirinin varlığını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla güvenliğin olmadığı bir toplumda özgürlüğün yaşanmasının mümkün olmayacağı gibi özgürlüğün sınırsızca yaşandığı bir toplumda da güvenliğin sağlanamayacağı aşikardır. Bu noktada hukuk devleti ilkesi özgürlük ve güvenlik arasındaki dengenin sağlanmasında önemli bir yer tutar. Hukuk devletinde hem temel insan hakları korunur hem de kamu düzeni sağlanır. Yapılan çalışmada özgürlük ve güvenlik denge- sinde hukuk devletinin yeri, bir kolluk/ iç güvenlik birimi olan polisin eylemleri çerçevesinde ele alınacaktır. Elinizdeki kitabın tasarlanış formatı gereği ilk olarak hukuk devleti ilkesinin kavramsal tanımlaması yapılacaktır. Akabinde ise polisin ne olduğu doktrin ve mevzuat çerçevesinde açıklandıktan sonra hukuk devletindeki yeri ve sınırları güncel AİHM ve AYM kararlarından da yararlanılmak suretiyle değerlendirilecek ve sonuca varılacaktır.
Yargıtay Dergisi, 2022
Toplumsal adalet ve siyasal meşruiyetin sağlanması yolunda başat hukuki kuramlardan biri, hukuk devletidir. Devlet gücünün hukuk ile sınırlandırılması ihtiyacının ürünü olan hukuk devleti olgusu, modern dünyada hukukun egemen olduğu bir devletin tesis edilmesi uğrunda verilen düşünsel ve toplumsal mücadeleler ile yükselen bir değer olmuştur. Modern dönemler itibariyle hukuki sahada yapısal sistematiğe kavuşan hukuk devleti, anayasal demokratik bir rejimi ve insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir yönetim anlayışını hâkim kılma ideali ile küresel bir siyasi referans ve evrensel bir hukuki standart haline gelmiştir.
2022
Genel kanaate göre devlet, güvenlik ihtiyacının karşılanması için ortaya çıkan bir yapıdır. Bu bakımdan “güvenliğin tesisi” devletlerin ortaya çıktığı dönem itibarıyla günümüze kadar vazgeçemediği ve bugünden sonra da vazgeçmesinin mümkün olmadığı temel varlık gerekçelerinden bir tanesidir. Sınırlandırılmayan her türlü güç gibi, güvenlik alanında sahip olunan güç de amacının dışına çıkma potansiyeli taşır. Bu bakımdan güvenliğin tesisi için ortaya çıkan devlet, bizatihi güvenlik tehdidi olabilmektedir. Bu tehdidin bertaraf edilmesi için güvenlik olgusunun tahdidi kesin bir şarttır. Modern devlet anlayışı sonrası insan hakkı mücadeleleri çerçevesinde gelişen ve günümüzde anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendisini bağlı sayan devleti ifade eden “hukuk devleti”, ilkesel olarak, güvenliği tesis ederken devletin eylem ve işlemlerinin sınırlarının da belirlenmesine hizmet eder. Devletlerin hukuk devleti olması vesilesiyle kişiler temel hak ve özgürlüklerini kullanabilir, kişilerin hak ve özgürlükleri gelişip güçlenebilir. Güvenlik hususunda olduğu gibi, temel hak ve özgürlüklerin de sınırlandırılmaması durumunda amacı dışına çıkma potansiyeli taşıdığını ifade etmek gerekir. Haliyle, hukuk devletinin kişi hak ve özgürlüklerine sınırsız bir alan açmadığı net bir şekilde ifade edilebilir. İşte bu noktada güvenliğin sınırlandırılması hukuk devletine, hukuk devleti ilkesi çerçevesinde kişi haklarının sınırlandırılması da güvenliğe hizmet eder. Yukarıdaki ifadelerden hareketle; 2020 yılında çıkarılan “Farklı Açılımlarla İnsan Hakları ve Güvenlik” kitabından sonra serinin ikinci kitabı olarak ortaya çıkan elinizdeki “Farklı Açılımlarla Hukuk Devleti ve Güvenlik” adlı bu çalışma; güvenlik yönetimi, kamu yönetimi, hukuk temel alanlarının kesişiminde yer almakta olup güvenlik ve hukuk devleti arasındaki ahenge dikkat çeken bölümlerden oluşmaktadır. Bu ahenk hem öğreti boyutuna yer veren hem de güncel gelişmeler (toplumsal olaylar, kanuni düzenlemeler, idari eylem ve işlemler, yargı kararları) çerçevesinde değerlendirme yapan bölümlerle sağlanmaktadır. Netice itibarıyla; alanında uzman olan akademisyen ve hukukçuların katkı sunduğu çalışmada yer alan bölümler, güncel gelişmeler ışığında, güvenlik yönetimi çalışmalarını hukuk devleti ilkesi perspektifinde değerlendirmekte ve bu yolla bilim dünyasına fayda sağlamayı amaçlamaktadır. Bu vesileyle birbirinden değerli olan her bir bölümü kaleme alan yazarlarımıza, bölümlerin değerlendirilmesi sürecinde hakemlik yapan değerli hocalarımıza ve Adalet Yayınevi’ne teşekkürü bir borç biliriz. Tüm okuyuculara eserin fayda sağlaması ümidiyle...
Ülkemizin birçok bölgesinde HES (Hidroelektirk Santrali) projelerinin hayata geçirilmesiyle birlikte, yenilenebilir enerji kaynakları meselesi de ekonomik, sosyal, çevresel ve hukuki boyutlarıyla tartışılmaya baş- lanmıştır. Fosil yakıt temelli enerji üretim ve tüketiminin doğaya olumsuz etkisinin bilimsel netlik kazanması ve söz konusu enerjiyi ithal ediyor olmamız nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarından olan HES’lerin akarsu zenginliği taşıyan ülkemizde gündeme gelmesi şaşırtıcı değildir. Diğer yandan, bir enerji kaynağının “yenilenebilir” olmasının, İdarenin öncelikle yasakoyucu ve sonrasında bizzat kendisi tarafından bilimsel verilere dayanılarak hazırlanan hukuk kurallarına ve bu bağlamda verilen İdari Yargı kararlarına uygun davranılması ile doğru orantılı oldu- ğu da ortadadır. Biz de bu noktada, kanuni idare ilkesi ve idarenin yargı- sal denetimi unsurlarını da içeren “Hukuk Devleti” anlayışı ekseninde HES uygulamalarını, mevzuat hükümleri ve güncel kararlarla İdari Yargı’nın konuya yaklaşımı ile birlikte kısaca incelemeyi ve İdarenin bu anlamda yerine getirmekle hukuken yükümlü olduğunu düşündüğümüz noktaları vurgulamayı amaçlamaktayız.
Hukuk ve adalet kavramları, hem birbiri ile yakından ilişkili görülen hem de sık sık tartışılan iki kavramdır. Hukukun kaynağının adalet olup olmadığı, bir diğer ifadeyle hukukun adalete dayanıp dayanmadığı sorusu ilkçağlardan beri sorulagelmektedir. Bu konuda temelde iki görüş öne çıkmaktadır. Tabii hukuk görüşüne göre hukuk, adalete dayanırsa hukuktur ve bireyler bu hukuki yapının kurallarına uymak zorundadır. Bir diğer görüş ise hukuki pozitivizmdir ve bu görüşe göre, adalet metafizik bir kavramdır, görecelidir, haliyle hukuk gibi bir bilimin ne konusu ne de dayanağı olabilir. Türkiye özelinde bakıldığında hukukun adil olmadığı fakat adil olması gerektiği, hukukun adaletin sağlanmasında bir araç olduğu yönünde ciddi bir görüş hâkimdir, bu yönde bir beklenti bulunmaktadır. Haksızlığa uğradığını belirten insanların mahkemelerde ve çeşitli mecralarda adalet istediklerini dile getirmeleri, toplumda infial oluşturan bazı eylemlerde mahkemenin verdiği cezadan çok uzak bir şekilde suçluların hapishanelerde öldürülmesi vakalarında adaletin yerini bulduğu yönünde bir düşünce oluşması, toplumun bir kesiminde hukukun adaleti sağlamada yetersiz kaldığı kanısının var olduğunun göstergeleridir. Bu düşüncenin bir diğer görünür kılındığı mecra televizyon dizileri, internet dizileri ve sinema filmleridir. "Polisiye tür" olarak nitelendirebileceğimiz bu yapımların bir kısmında hukukun suçluları cezalandırmasına yardım etmekle yükümlü olan polislerin bazılarında, hukukun adil olmadığı ve adaleti sağlayamayacağı düşüncesinin bulunduğu görülmektedir. Bu yapımlarda çoğunluğun değil de müstakil örneklerin adaleti kendilerinin sağlamaya çalıştığı durumlar vardır. Özellikle çocukların tecavüze uğraması ve öldürülmesi vakalarında bazı polislerin yetkilerini aşan zaman zaman da suç işleyen karakterler olarak temsil edildiği görülmektedir. Bu çalışmada kuramsal çerçevede tabii hukuk ve hukuki pozitivizm üzerinde durulurken, kapsam içerisinde Türkiye'deki polisiye tür yapımlarda hukuk ve adalet ilişkisinin ele alınış şekilleri incelenecektir. Çalışmanın amacı bir hukuk devletinde beklentiler istendik ölçüde karşılansın karşılanmasın, hukukun üstünlüğünün devamlılığının şart olduğu görüşünden hareketle bu yapımların münferit de olsalar ciddiye alınmaları ve toplumun bir kesiminin beklentilerini hem yansıtmada hem de toplumu şekillendirmede etkin olabildikleri gerçeğinden hareketle incelenmeleridir.
Devletin ne olduğu, meşruiyetini nereden aldığı ya da varlığının gerekip gerekmediği, siyaset felsefesinin cevaplandırmaya çalıştığı temel sorulardan biridir. Kurumsallaşmış siyasi iktidar tipi olarak devlet, tarihte görülen iktidar örgütlenmelerinin her zaman için en buyurgan ve en kapsayıcı olanıdır. Dün ve bugün olduğu gibi, yakın gelecek için de beklenen odur ki gerçek egemenliğin sınırları, devletin sınırlarını aşamayacak, en geniş çaplı siyasal örgütlenme olarak da varlığını sürdürecektir. Böylesine güçlü bir kurumun nasıl ve hangi şartlarda geliştiği öteden beri düşünen insanların ilgisini çekmiş ise de konuyla ilgili teorilerin herhangi bir uzlaşmaya vardığını ileri sürmek de hayli zordur.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2009
İngiliz hukukçu, A.V.Dicey'in yaptığı ünlü hukuk devleti tanımlaması üç ilkeyi içerir. İlk olarak, idarenin geniş takdir yetkilerini de içeren keyfi yetkileri üzerinde hukukun mutlak üstünlüğü; ikincisi, sınıf farkı gözetilmeksizin tüm sosyal sınıflardaki kişilerin tabi hâkim ilkesi çerçevesinde hukukla eşit şekilde bağlı olmaları, son olarak anayasa hukukunun mahkemeler tarafından tanımlanan ve sağlanan bireysel hakların kaynağı değil sonucu olması. 1 Çağdaş refah devletinde, idarenin takdir yetkisi kaçınılmazdır. Sonuç olarak, kritik mesele hükümetin bu gücü kullanmaya ne dereceye kadar yetkili olduğudur. Kıta Avrupa'sı hukuk sisteminde hukuk mahkemelerinin yanı sıra idare mahkemeleri kurulmasına rağmen, mahkemeler hukukun adilane bir şekilde uygulanması yoluyla (due process of law) 2 hukuk devleti ilkesini * Tsung-fu Chen, Tayvan Ulusal Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yardımcı doçent. Tayvan'da hukuk alanında bir süre çalışan yazar yüksek lisans derecesini Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesinden, hukuk bilimi alanında doktora derecesini ise New York Üniversitesi Hukuk Fakültesinden almıştır. Medeni Hukuk dersleri veren Chen, Konfüçyanizm etkisi altında kalan farklı ülkelerdeki hukuk kültürüyle aktif olarak ilgilenmektedir. Chen Tayvan Tarihi Derneği ve Tayvan Hukuk Derneğinin üyesidir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
GÜNCEL HUKUK DERGİSİ, 2011
Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi
ULUSLARARASI HUKUKTA KUVVETLER STATÜSÜ ANLAŞMALARI, 2020
Prof. Dr. Nami Çağan Anısına Armağan, Atılım Üniversitesi Yayınları, 2020
DEMOKRASİ ve HUKUK DEVLETİ İKİLEMİ, 2019
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2014
Hukuk Devletinin Dijital Çağdaki Görünümü (Riskler, Önlemler ve Bir Öneri Olarak Robot Yargıçlar), 2023
DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018
Toplum ve Bilim, 2013
Güvenlik Çalışmaları Dergisi Turkish Journal of Security Studies
Fides Hukuk Dergisi, 2023
Devlet ve İnsan Hakları Perspektifinde HUKUK ve SİNEMA, 2021