Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2016, HUKUK VE SES 05 ;Ahizende ayna var
Hukuk ve İmaj tartışmalarının bu bölümünde, önceki bölümlerde görüntü üzerinde durduğumuzdan dolayı, bir imaj, imajın ayrılmaz bir parçası olarak ses dosyaları üzerinden devam edeceğiz.
Özet: Amcazâde Hüseyin Paşa, 16.yüzyılın ikinci yarısı ve 17.yüzyılın ilk yıllarında Osmanlı idaresinde, çeşitli üst düzey yöneticilikler, ordu komutanlığı ve nihayet sadrazam olarak görev yapmış önemli bir şahsiyettir.
ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNDE “AYIN” SESİNİN SEBEP OLDUĞU SES OLAYLARI, 2017
Diller arasında bir ses ortaklığı vardır. Ancak bazı dillerde mevut olan sesler kendisine has olup diğer dillerde bulunmamaktadır. Bu tür sesleri içeren kelimeler, başka bir dile geçtiğinde bazı değişiklikler geçirerek yeni şekiller alır ve geçtiği dilde böylece yerleşir. Özel sesleri olan dillerden biri de Arapçadır. Arapça alıntı kelimelerde görülen bazı seslerin Türkçede karşılığı yoktur. Bunlardan biri de “ayın” sesidir. Arapçaya has olan “ayın” Türkçede karşılığı bulunmamaktadır ve bu sesin Türkler tarafından telaffuz edilmesi güçtür. Dolayısıyla ayınlı bir kelimeyi Türkçenin ses sistemine uyarlamak ve söyleyişini kolaylaştırmak için bu ses ya Türkçede bulunan ve fonetik özelliklerine yakın olan başka bir sese dönüşür ya da kullanımdan düşer ve bu durum başka ses olaylarına yol açar. Böylece içinde “ayın” sesi bulunan kelime, asıl dildeki yapısı etkilenerek farklı bir şekil alır. “Ayın”ın yol açtığı bu tür ses olayları, bütün çağdaş Türk lehçelerinde aynı değildir. Bir lehçede genel olarak bir ses olayına sebep olmasına karşın, diğer lehçelerde birden çok ses olayına sebep olmaktadır. Ayrıca uğradığı bazı değişiklikler bir lehçeye mahsus kalıp çok az kelimede ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, çağdaş Türk lehçelerinde, yer yer bu lehçelerin bazı ağızlarına da işaret ederek Arapça alıntı kelimelerin başında, ortasına ve sonunda yer alan gırtlak ünsüzü “ayın”ın sebep olduğu ses olaylarını örneklerle birlikte tespit etmeye çalıştık.
Yalın düşünce teknikleri, hukuk sisteminde karşılaşılan israfların ortadan kaldırılmasında ve hizmet kalitesinin yükseltilmesinde önemli fırsatlar sağlayacaktır. Hukuk sistemi yalın düşünce bakış açısı ile değerlendirildiğinde hukuk sisteminin süreçlerindeki değer katan ve değer katmayan faaliyetler belirlenebilecek ve değer katmayan faaliyetlerin ortadan kaldırılması mümkün olacaktır. Böylelikle de davaların sonuçlanma süresi azaltılabilecektir. Bu çalışmada hukuk sistemi yalın düşünce bakış açısı ile değerlendirilerek, hukuk sisteminde karşılaşılabilecek olan israflar saptanmıştır. Yalın üretim teknikleri ile de bu israfların nasıl ortadan kaldırılabileceği değerlendirilmiştir. Ulusal ve uluslararası alanda hizmet sektöründe farklı işletmelerde yalın düşünce tekniklerini değerlendiren birçok çalışma olmasına rağmen hukuk sistemini yalın düşünce bakış açısı ile değerlendiren çalışma sayısı çok sınırlıdır. Bu bildirinin konusunu hukuk mahkemelerindeki yargılama sistemi oluşturmakta olup, hukuk sistemini yalın düşünce bakış açısı ile değerlendiren ilk çalışmalardan birisi olması bakımından özgünlük taşımaktadır.
DergiPark (Istanbul University), 2015
In Sinan's buildings structure choice is the main design criteria. Sinan's spaces are defined by structures. In his buildings the dome dominates the space. He has designed the dome in such a way that the materials are all in compression. In his mosques it is clear that a square space covered by a main dome which is supported by half domes or arches. He has developed the structure in a slender way and created a wholeness effect in his mosques. In this study, Sinan's structural efforts hidden in the relationship of the dome with its supports are tried to be explained with Hoop forces together with the acoustical principles. We have tried to underline how Sinan developed symbolical dome concept in Selimiye mosque with the rationalist use of structures and optimum results in acoustics.
2020
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via plagiarism software. http://dergipark.gov.tr/omuifd
Türklük Bilimi Araştırmaları TÜBAR, S. 36, s. 207-225, 2014
Siirde ahengi sağlamanın çesitli yolları vardır. Bunların basında gelen ve bir uyum olusturarak siire müzikal değer katan tekrarlar, her dönem sairlerin basvurduğu kaynaklardan biri olmustur. Bunların en küçük birimi olan ses tekrarlarında, sairler ünlü veya ünsüz sesleri yineleyerek ahengi sağlamıslardır. Günümüzde armoni baslığında incelenen ses tekrarları için asonans ve aliterasyon terimleri kullanılmaktadır. Aliterasyon, ünsüz harflerin bir ahenk olusturacak sekilde yinelenmesidir. Aliterasyon sanatı, hem sessel hem de görsel olarak siire katkı sağlar. Divan edebiyatı Osmanlı Türkçesi diye isimlendirilen bir yazı diline dayanmaktadır. Bu yazı dilinin kaynağı da Arap alfabesidir. Divan sairlerinin bu alfabedeki harfleri çesitli tesbih unsurları olarak kullandığı bilinmektedir. Harflerin tesbih unsuru olarak kullanılırken sairler tarafından tasıdığı ses ve plastik değerinin dikkate alındığını söyleyebiliriz. Bu çalısmada divan edebiyatının büyük sairlerinden biri olan Bâkî’nin siirlerinde aliterasyon ile sağladığı ses-görüntü-ahenk birlikteliği üzerinde durulmustur. Bâkî, aliterasyon yaparken ses tekrarıyla hem ahengi sağlamakta hem de sesin kaynağı olan harfin görüntüsüyle siire bir görsellik katmaktadır. Bâkî böylece siirine iki yönlü bir özellik sağlamaktadır: Görsel ve isitsel değer. Aliterasyon incelemelerinde sadece ses tekrarına dikkat edilmemelidir. Sairin aliterasyon yaparken tekrarladığı seslerin görsel olarak beyte olan katkısına, bu seslerin dizilimi ile anlam ve ahenge olan etkisine de bakılmalıdır.
Geçmişten Geleceğe Köprü AHİLİK ve AHİ EVRAN KİTABI, 2022
Sûrnâmeler, padişahların erkek çocuklarının sünnet düğünlerini, kızlarının veya kız kardeşlerinin evlenme düğünlerini anlatan edebî eserlerdir. Tarih, edebiyat, sosyoloji, iktisat, devlet yönetimi ve sanat gibi alanlarda kaynak konumunda olan ve yazıldıkları asırlardaki hayatı tasvir eden sûrnâmelerde, düğünlerde kullanılan vasıtalar, yenilen içilen şeyler, tertiplenen oyunlar detaylarıyla anlatılmış olması sebebiyle o zamanları araştırmak isteyenler için bu eserler kıymetli kaynaklardır. Osmanlı tarihinde, saray düğünlerinin en önemli parçalarından biri esnaf alaylarıdır. Dolayısıyla sûrnâmelerin önemli bölümlerinden birini esnaf geçit törenlerinin anlatıldığı esnaf alayları oluşturur. Esnaf teşkilatlarının geçit törenlerinin günler / haftalar sürmesi esnafın Osmanlı toplumunda ne derece önemli olduğunun bir göstergesidir. Esnaf bu geçitlerde kendi meslekleriyle ilgili gösteriler yapar ve padişaha hediyelerini sunar. Esnaf zümrelerinin adeta birer tiyatro sanatçısı gibi gösteriler yaptıkları bu düğünlerin canlı şahitleri olan sûrnâmeler aynı zamanda Ahilik ile ilgili önemli ip uçları içermektedir. Bu çalışmada manzum ve mensur müstakil sûrnâme metinlerinde Ahilik ve Ahi Evran ile ilgili hususlar tespit edilip değerlendirilmeye çalışılacaktır.
PsikeSinema Dergisi- sayı 11, 2017
Nasıl mı başlıyor film ? belki de sonundan geceleyin bir arabanın içinde kayıp giden otoban çizgilerini izliyoruz. Akıp giden bilinç, unuttuğumuz bir rüyanın yere dökülen kayıp parçaları, bizi tedirgin eden fantezilerimiz ya da şizofren bir zihnin aynada gördükleri mi? Tıpkı ilk sürrealist filmlerden biri olan Dali ve Bunuel'in rüyalarından yola çıkarak bir rüya zamanda çektikleri Endülüs Köpeğini hatırlayalım. Bilinçaltının, rüyanın, zihin sinemasının labirentlerinde bir gezintiye çıkalım öyleyse.
Nesh meselesini detaylı bir şekilde anlatıp günümüzde ise hakikatı örtmek için söylenen lakırtılara karşı güzel bir cevap taşıyor.
Platon’dan bu yana, genel olarak, siyaset felsefenin temel sorusu, “Kim yönetmelidir?” ve “Yönetici neye dayanarak yönetmelidir?” olmuştur. Benzer şekilde, Türk ve İslam geleneğinde yer alan siyasetnamelerinin/nasihatnamelerin de genel konusu, “İdeal lider nasıl olmalı?” “Erdemli topluma ve iyi yönetime ulaştıracak ahlâki değerler nelerdir?” olmuştur. Günümüzde yönetim sürecine ilişkin birçok husus değişse de (kâr, verimlilik, performans, üretkenlik, etkililik, kalite, uygunluk, yenilik vb.) değişmeyen pek çok şey olduğunu görmek için bile araştırmak gerekmektedir.
Zen ustası Ch'ih-chueh (Wanshi Shōgaku; 1091-1157 12. yüzyılda şöyle diyordu: Zen yolunun iflasının sebebi derin bir marifete ulaşmamış öğretmenlerin öğrencilerini zapt etmek için özlü sözler yumurtlayıp bilgileriyle caka satmaları ve içlerinde büyük bir arzu taşımayan öğrencilerin herkesin pek rağbet ettiği tuhaflıkları ve mevcut gelenekleri izleyerek entelektüel bilgi ve lafebeliğine saplanıp kalmakla yetinmeleridir... Bugün 'öğretmenler' ve 'öğrenciler'in birbirini ayartmaktan başka bir şey yaptığı yok. 'Lafebeliği'ne gelince; Yuehlin'in de dediği gibi 'Yüzde doksan isabetli atıştansa sessizlik bin kat yeğdir.'
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN ve ‘HAYÂL İÇİNDE’ KURGUSAL BİR EVREN, 2019
Hüseyin Cahit Yalçın, Servet-i Fünun edebiyatının (Edebiyat-ı Cedide) önemli isimlerindendir. Hüseyin Cahit yazdığı anlatılarının çoğunda kendini ve Servet-i Fünun neslini temsil eden gençlerin karamsarlığını, hayattan ve toplumdan uzaklaşarak tabiata ve hayâli aşklara sığınmasını irdeler. Bazı anlatılarında fedailikten sıyrılıp bir çeşit sosyal tasvire, özellikle kadınların toplum hayatındaki yerini ve uğradıkları haksızlıkları göstermeye yönelir. Hüseyin Cahit Yalçın’ın ‘Hayâl İçinde’ romanı, ilk olarak Servet-i Fünun’da tefrika edilir ve 1901 yılında Âlem Matbaası’nda tarafından İstanbul’da basılır. Eser yazarın ‘Nâdide’ adlı eserinden yedi yıl sonra yazılır ve önceki eserinden farklılık gösterir. Bu romanda hayâl unsurların, gelip geçici hayattaki olguları ve gençliğin verdiği hazin bir hayâl dünyası gibi sorunları ele almaktadır. Yazarın hayatından izler taşıyan eserde Nezih adlı temiz ve yüksek ideallere sahip bir gencin İstanbul’da bir Rum kızına aşık oluşu ve bu sebeple hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze gelişi hareketli bir şekilde anlatılır. Bu dönemin birçok eseri gibi hayâl hakikat çatışmasına dayanan roman, şüpheci ve inkarcı bir genç haline gelen Nezih’in karamsar bir kimliğe dönüşmesiyle sona erer.
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Arapça, Türkiye Türkçesindeki alınma sözcükler bakımından ilk sırayı almaktadır. Arapçadan dilimize pek çok sözcük girmiştir. Bunların bir kısmı olduğu gibi dilimize girerken, bir kısmı çeşitli ses olaylarına uğrayarak dilimize yerleşmiştir. Bu ses olaylarının nedeni kale ˂ kalǾa, cetvel ˂ cedvel gibi aykırılaşma örneklerini saymazsak söz konusu sözcüklerin dilimizin ses yapısına uymamasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle Arapçadan Türkiye Türkçesine geçmiş sözcüklerde meydana gelen ses değişmesi, ses türemesi veya ses düşmesi olayları dilimizin o sözcükleri kendi ses yapısına uydurma çabasından ileri gelmektedir. Bu ses olaylarından bir kısmı da ayın ve hemze ünsüzleriyle ilgilidir. Ancak bu ünsüzlerin Türkçede ses karşılıkları yoktur. Bu nedenle ayın ve hemze ünsüzleri Arapçadan Türkiye Türkçesine geçerken ses değişmesi veya ses düşmesine maruz kalır. İşte bu makalede Arapçadan Türkiye Türkçesine geçen sözcüklerde ayın ve hemzeyle ilgili ses olayları üzerinde durulacaktır.
2021
Advances in transportation, telecommunications and information technologies in recent years cause physical mobility to gain speed on a global scale, faster displacement of global capital with the transfer of information on a larger scale in shorter periods, and accordingly, the acceleration of production, distribution and consumption activities of commodities. In such an environment, the human mind is more exposed to visuals and screens than ever before. The aims of this study are to eliminate the visuality and to reorganize the relationship with the acceleration culture in order to prevent the exhaustion of the individual in an uncontrolled speed, and to provide a pause for the person who is a time and space consumer in the current living conditions that reduce the quality of life. In this context, the sound installation "Intervals" uses sound as a material, without visual elements, and the space-time that the artwork describes suggests a different time interval than the reality that real life is constantly trying to accelerate. The fact that the artwork is auditory shows that the meaning is formed according to the experience of the listener. Son yıllarda yaşanan ulaşım, telekomünikasyon ve bilişim teknolojilerindeki ilerlemeler, fiziksel mobilitenin küresel boyutta hız kazanmasına, daha geniş ölçekte enformasyonun daha kısa sürelerde transfer edilmesiyle küresel sermayenin daha hızlı yer değiştirmesine, buna bağlı olarak da metanın üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetlerinde ivme kazanmasına neden olmaktadır. Böyle bir ortamda, insanoğlu zihni hiç olmadığı kadar yoğun görsellik ve ekrana maruz kalmış durumdadır. Kontrolsüz hız içinde bireyin tükenişini önlemek üzere hızlanma kültürüyle ilişkisini yeniden düzenlemek ve hayat kalitesini düşüren içinde bulunduğumuz yaşam koşulları içerisinde zaman ve uzay tüketicisi olan insana bir duraksama alanı sağlamak ve görselliği elimine etmek bu çalışmanın amaçlarını oluşturur. Bu bağlamda "Aralıklar" yapıtı, görsel elemanlar olmaksızın, sesi materyal olarak kullanır ve yapıtın tarif ettiği uzam – zaman , gerçek hayatın sürekli ve daha fazla hızlandırmaya çalıştırdığı gerçeklikten farklı bir zaman aralığı önerir. Yapıtın işitsel olması, anlamın dinleyicinin deneyimine göre oluştuğunu ve değiştiğini göstermiştir.
ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNDE HEMZE SESİNİN DURUMU, 2018
Arapçanın söz varlığında geniş bir kullanım alanına hakim olan hemze, Türkçenin fonetiğinde yer almamaktadır. Dolayısıyla bu sesi içeren kelimeler Türkçe tarafından alıntılandığında bir telaffuz zorluğuna neden olmuşlardır. Türkçe kendi ses düzenine ve ahengine uymayan bu tür kelimelerdeki hemze sesi üzerinde bazı değişiklikler gerçekleştirerek onları kendi ses ve telaffuz kurallarına uydurmuştur. Ancak yapılan değişiklikler, Türkçenin bütün çağdaş lehçelerinde aynı şekilde gerçekleşmemiştir. Bu lehçeler bazı noktalarda aynı yolu izlemişler, bazı noktalarda ise birbirlerinden ayrılmışlardır. Bu durum, çağdaş Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan hemzeli kelimelerin farklı şekiller almasına sebep olmuştur. Böylece hemzeli kelimeler çağdaş Türk lehçelerine aldıkları yeni şekillerle yerleşmişlerdir.Bu çalışmada, çağdaş Türk lehçelerine geçmiş Arapça kökenli kelimelerdeki hemze sesinin durumu ele alınmıştır. Çalışmanın girişinde hemze ile ilgili bilgi verilmiş; daha sonra da Arapçadan alıntılanmış kelimelerdeki hemze sesinin geçirdiği veya sebep olduğu ses olayları örnekleriyle birlikte gösterilmiştir. Hemze üzerine yaptığımız bu çalışmayla, çağdaş Türk lehçeleri üzerine yapılacak çalışmalara bir katkıda bulunulması amaçlanmıştır.
Diyanet Dergisi, 2013
Bu iki kelime hiç yan yana gelebilir mi? Hacda hüzünlenilir mi ya da hacda hüzne yer var mıdır? O bir diriliş, bir arınma, bir durulma, bir yenilenme, bir şuurlanma ve yeni bir kıyam değil midir? Elbette öyledir; öyle olmalıdır. Beytullah'ın etrafındaki tavafta tevhit, Safa-Merve arasındaki sa'yde adanmışlık, Arafat'ta mahşerin iliklerde hissedilen marifeti, Müzdelife'de Meş'ar-i Haram'da şuurlu bir zikir, Mina'da şeytana verilen ültimatom, Medine-i Münevvere'de Rasul-i Ekrem'e gönülden yapılan bey'at somutlaşırken hüzün de ne oluyor ki? Sorular şaşırtsa da hac ve hüzün, ümmet-i merhumenin şu andaki görüntüsü itibarıyla aynı safta yan yana duran iki gerçeklik. Nasıl mı? Aşağıdaki satırlar bu soruya kısmen cevap teşkil ettiği gibi şu yargı çok da haksız olmadığımı gösterecektir: Evet hac da hüzünlenir; tıpkı orucun acıktığı gibi. Yeryüzünde inşa edilen ilk mabet ve Yüce Allah'ın kendisine nispet ettiği evi olan Kâbe-i Muazzama'nın, etrafındaki gökdelenlerce kuşatma altına alınıp işgal edilmesi insanı hüzne boğuyor. Başınızı kaldırdığınızda semavatın enginliğine dalıp kudret-i ilahiyyeyi duyumsamak yerine, gökle ilginizi kesip tepenizden üzerinize âdeta "ene rabbükümü'l-a'lâ" dercesine abanan heyulalar içinizi acıtıyor. Hatim'den döner dönmez önünüze dikilerek Rükn-i Yemani'yi istilam/istikbal etmenizi engelleyen bu ucube yapılar huşunuzu gasp ediyor. Gidişat onu gösteriyor ki, birkaç sene sonra gelenler, acaba Mekke'ye değil de yanlışlıkla Newyork Manhattan'a mı geldik diyecekler. Mekke'nin alemi Kâbe-i Muazzama iken artık Zemzem Tower'lar/Burcu Zemzem'ler 'modern totemler' olarak onu gölgeleyecek. Nitekim yeni seccadelerde Mescid-i Haram, artık "ulu" Zemzem Kulesi'nin gölgesinde küçük bir figür olarak yer almakta, Kule'nin tepesinden yapılan renkli lazer gösterileri ilginin odağını değiştirmekte, kıble artık Kule'ye göre tespit edilmektedir. Hâl böyleyken siz şu yaman çelişkiyi çözmeye çalışıyorsunuz: Kâbe örtüsüne altın ipek ve simlerle "…Kim Allah'ın ibadet için koyduğu şeaire (alamet ve simgelere) uyup saygı gösterirse, şüphe yok ki bu kalplerin takvasından (Allah'a karşı gelmekten sakınmasından)dır." (Hac, 22/32.) yazmakla, O'nun yeryüzündeki en büyük şiarı olan evini, ümmetin ortak kıblesini bu yüksek yapılar arasında bir ayrıntı hâline getirmek nasıl bağdaştırılabilir? Allah'a kulluğun, yaratılmışlara şefkat ve merhametin, dünyadan vazgeçebilme erdeminin ve ahirete hazırlık yapma iştiyakının zirvede olması gereken Mescid-i Haram'da sıklıkla şahit olduğunuz kimi manzaralar hüznünüzü artırıyor. Şöyle ki: a) Tavaf ederken "Hayır, otuzdan aşağı olmaz." diyerek telefonda araba pazarlığı yapan Müslümanın, tavafın şekline uymakla beraber özünden uzak oluşu sizi de etkiliyor. Eliyle, dirseğiyle, olmadı omuzuyla etrafı yara yara tavaf eden Müslümana "İstersen var bin hacca; hepsinden iyisi bir gönüle girmektir." diyen Yunus'un şu dizeleriyle hatırlatmada bulunmak istiyorsunuz: Bir kez gönül yıktınsa Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil b) Göğsündeki armasında haç işareti, arkasında yıldız futbolcusunun ismi bulunan bir Avrupa takımının formasıyla tavaf eden gençlere "en çok kimi seviyor ve örnek alıyorsun?" sorusunu yöneltmek istiyorsunuz. Sırtındaki çantada kocaman bir haç işaretli bayrak olan bir kardeşinize bunun ne anlama geldiğini anlattığınızda hiç umursamadan tavafına devam etmesi karşısında yıkılıyorsunuz.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.