Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, Turkish Studies - Language and Literature
…
14 pages
1 file
The reflection of women in poetry in Turkish literature has always been religious, political, social, cultural, etc. differentiated by the effect of dynamics in every period. While the woman whose sexuality was left in the background before Islam was in the social life, as a result of the civilization and cultural change with Islam, she moved away from the society with her classical poetry and gained privacy. Her beauty are described with symbols and masochisms and abstracted with features that are not real-life. Thus, the woman who has been turned into a collective lover has been added to Sufi thought. With the influence of Westernization, the woman was embodied as a social being with her feelings, thoughts and wishes ın the second period of Tanzimat, the first phase of Turkish literatüre. The woman has "hair, lip, waist", etc. Despite her physical features in a concrete and captivating way, her blessed image has been maintained ın the process that continues from Tanzimat to the Republic. The blessedness is shaken by the fact that the woman is explicitly prioritized and includes erotic connotations ("White neck", "short skirt", "wheat skin", "racy songs", "ankles tickling inside men") ın the poem "Fahriye Abla" by Ahmet Muhip Dıranas in the Republic. This also symbolizes the reflection of social change in the literary space for that period. This traditional, exalted state of the woman which is shaken in Turkish poetry ends with Strange's poem (Orhan Veli Kanık's "My Whore Darling", "I'm Listening Istanbul", "Love Official Parade", "The Wife of the Driver" etc.). Now tradition has been laid on the ground, the woman so dear has been turned into a sexual object "wearing". If the Second New, who has a reaction poem to Strange, continues this image Sezai Karakoç who opposed the understanding of Orhan Veli Kanık has gained its old value in tradition (with the process that started with "Monna Rosa" is a modern Leyla and Mecnun experiment) with modern comments on woman / lover divan poetry elements.
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, 2019
Yörükler hem konargöçer yaşam tarzını benimsemiş hem de çoğunlukla kırsalda yaşamış olmanın sonucunda yabancı kültürlere uzak kalarak kendi değerlerini koruyabilmiş ve Türk kültürünün karakteristik özelliklerini bünyesinde barındıran ender topluluklardan biri haline gelmiştir. Yabancı din ve kültürlerden asgari düzeyde etkilenen ve-kanımızca-Türk'ün DNA'sı olan Yörüklerin bu durumu folklorlarına da yansımış ve yapılan araştırmalar neticesinde eski Türk kültürüne ait birçok öğenin Yörüklerin halkbilgisi ürünlerinde yaşadığı tespit edilmiştir. Metin incelemesine dayanan bu makalede, halkbilgisi yaratmalarından biri olan Yörük fıkralarında eski inanış, gelenek ve âdetlerin izleri aranmıştır. Öncelikle fıkra hakkında kısa bilgiler verilen çalışmada ayrıca Yörük kültürü, folkloru ve fıkralarına da değinilmiştir. İnceleme kısmında ise daha önce derlenmiş olan Yörük fıkralarındaki söz konusu inanış ve gelenekler alt başlıklar halinde ele alınmış ve sonuç bölümünde ise genel bir değerlendirme yapılmıştır.
Kozmolojik Dengenin Sanatsal Tezahürleri İSLAM SANATLARI, 2021
Bu çalışmada, kadim ebru sanatımızda Yürekli Ebru örnekleri, tarihi nitelikleriyle incelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmanın amacı, ebru kültürümüzün önemli ve vazgeçilmez isimlerinden biri olan merhum Hatip Mehmet Efendi’ye atfedilen birçok bilgi ve dayanağı daha gerçekçi ve tarihi belgeleri ile daha doğru bir şekilde tespit etmeye çalışmaktır. Hatip Mehmet Efendi’ye atfedilen ve çiçek formunda olmayan şekillerin birçoğu, başta yürek şekli olmak üzere, yonca, farklı yürek formları ve birçok şekil Hatip Mehmet Efendi’den çok önce kullanıldığı görülmektedir. Yurt dışında bulunan, milyonlarca Osmanlıca belge ve defterin varlığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti sonrasında bağımsızlığını kazanan ve yaklaşık 100- 150 yıl önce Osmanlı tebası ve toprakları sayılan 50 civarında bağımsız ülkede bulunan, sosyo-ekonomik ve yönetime dair Osmanlı belgeleri (Sadece Bulgaristan’da 10 milyonun üzerinde Osmanlıca belge) ve defterleri hariç, ülkemizde Osmanlı Arşivinde, 100 milyon civarında belge bulunmaktadır. Dünyanın en önemli ve en zengin tarihi arşiv kayıtlarının mekânı olan ve Osmanlı Arşivinde bulunan tarihi defter kayıtlarında ve kapaklarında gelenekli sanatlarımıza ait birçok örnek görülmektedir. Çalışma konumuzun esasını içeren ebru sanatı ve ebru sanatında Yürekli Ebru örnekleri, bilinen kayıtların çok öncesinde, Kanuni Sultan Süleyman dönemini içeren 1550 yılına ve bu yıllara yakın defterler üzerinde görülmektedir. Bu tespitler, Hatip Mehmet Efendi’nin vefatından, 223 yıl, 203 yıl ve 1645 yılına ait, yonca ile beraber bulunan nitelikli şekil Mehmet Efendi’den yaklaşık 128 yıl öncesine tekabül etmektedir. Bu tespitlerin dışında da örneklerin varlığı, daha önce 23 yıl çalıştığım arşiv müktesebatım gereği şahsım tarafından da görülmüştür. Tarihi kaynaklarımız olan Osmanlı Arşivi Başkanlığı ve on binlerce yazma eseri bünyesinde barındıran, başta Süleymaniye Kütüphanesi olmak üzere, birçok tarihi eserleri barındıran diğer kütüphanelerimizde bulunan eserler ile kurumlarda bulunan şahsi koleksiyonlar, Topkapı Sarayı ve diğer Saray Kütüphanelerde bulunan, zengin ebru örnekleri, sanat araştırmalarını ve bu konuda zengin, tarihi kökleriyle, bilimsel altyapının oluşturulmasını beklemektedir. Hatip Mehmet Efendi, ebru tarihimizin en saygın ve seçkin isimlerinden birisidir. Ebru sanatına çok şey kattığı, ebru dünyasını daha fazla renklendiren ve önem veren bir şahsiyet olarak bilinmektedir. Hocapaşa-Sirkeci yangınında evinde bulunan şahsi ebrularını kurtarmaya çalışırken hayatını kaybettiğine dair bilgiler, izahı mümkün olmayan üzücü bir kayıt olarak rivayet edilmekte ve içimizi burkmaktadır. Bu sebeple, çalışma, Hatip Mehmet Efendi’nin aziz hatırasına saygısızlık olarak görülmemeli aksine, ebru sanatının eksik ve zayıf olan bilimsel temeline katkı sağlamayı amaçlayan bir gayeyi muhtevi olduğu bilinmelidir. Hatip çeşitleri olarak bilinen şekillere farklı isimler bulmak veya bunları yeniden isimlendirmek bu çalışmanın konusu dışındadır. Bu konu ile ilgili başta, Uğur Derman Hocamız olmak üzere, Merhum Mustafa Düzgünman Hocamızın emanetleri olan öğrencileri, hocalarımızın görüşleri ebru terminolojisine ışık tutacak ve yol gösterecektir. Ebru kültürümüz, kültür ve medeniyet dünyamızın önemli bir rengi ve dünya mirası listesine girmiş önemli olgusu olarak tüm dünyaya ışık saçmaya devam etmektedir. Günümüzde, ebru sanatını kadim gelenekleri ve çizgisi ile yaşatan çok kıymetli ebru sanatkârlarımız vardır. Merhum Mustafa Düzgünman’ın talebeleri, sunumlar yaparak öğrenciler yetiştirmekte ve geleneği devam ettirmektedirler. İcra edilen binlerce örnek ve günümüzdeki uygulamaları, bu olgunun en önemli kaynağı olmaya devam etmektedir.
Öz Türklerin kültürel bellekleri ve abide şahsiyetleri, köklü medeniyete ulaşmalarında geleneklerinin devamlılığını sağlarlar. Yunus Emre, bu medeniyetin en önemli temellerinin atıldığı 13. yüzyılda, varlığı doğruya ve birlikteliğe çağrı olan, İslam'ın gereklerini bireysel tecrübeye dönüştüren, Türk mistisizminin öncüsü âlim ve mutasavvıflardandır. Yunus Emre, Türklerin kültürel belleklerindeki önemli hatırlama figürlerindendir. Menkıbevi hayatında ve şiirlerinde Türklerin kültürel sürekliliğini belirginleştiren birçok ortak değer yer alır. Onun tasavvuf bilgilerini içselleştirip sırra erme süreci Türk mistisizm geleneğinde gerçekleşir. Türk mistisizminde sırra erme sürecinde şamanların ve Yunus'tan önceki diğer mistiklerin maddi ve manevi yolculukları, beden terbiyesine yönelik uygulamaları, Yunus Emre'de gariplik, maddi ve manevi yolculuklar ve ızdırap olarak devam eder. Türk mistisizminde Yunus'tan önce var olan bu sırra erme süreçleri Yunus Emre'de evrilerek devam etmiş, Yunus'tan sonra da var olmuştur. Bu süreç, Türk mistisizm geleneğindeki kültürel belleğin ve taşıyıcılarının, farklı zaman dilimlerinde evrilerek farklı adlandırma, işlev ve ritüellerde karşımıza çıktıklarını gösterir. Anahtar Kelimeler: Türk Mistisizmi, Sırra Erme, Yunus Emre The Initiation of Yunus Emre in Turkish Mysticism Abstract Their cultural memories and monument personages provide Turks to preserve their traditions continiuty to reach a rooted civilisation.Yunus Emre,when this civilisation's important foundation were founded in 13.century,is one of the pioneer scholars and mystics of Turkish mysticism whose existence evokes truth and togetherness,converting the neccesities of Islam to personal experience. Yunus Emre is one of the important remembering figures in cultural memories of Turks.In his legendary life and poems,a lot of shared values that make explicit cultural continiuty of Turks take place.The process of initiation by internalising his mystic knowledge takes place in Turkish mysticism.In Turkish mysticism, initiation processof shamanists,tangible-spiritual trips of other mystics before Yunus Emre,practises towards physical training,continue as strangeness,tangible-spiritual trips and misery in Yunus Emre's life.In Turkish mysticism,process of coming secret which existed before Yunus Emre went on by evolving during Yunus Emre's life. This process shows that cultural memory and its conveyers confront us in different period of time,different denotation,function and rituals by evolving.
Onuncu yılına doğru Cumhuriyet'in kurucu kadroları yeni bir devlet kurmayı başardıklarını, sırada ise yapılan inkılâplara uygun bir ulus yaratmak gerektiğini düşünmüşlerdir. Hem devletin hem de Cumhuriyet Halk Partisi'nin temel ilkelerinden olan "İnkılapçılık, yeni rejimin kendisini inşa etmesinde aracı olan tüm yeniliklerin savunulmasını, korunmasını ve yaygınlaştırılmasını amaçlar (Dikmen, 2023, s. 114)." Bu anlamda yeni düzeni ve inkılâpları destekleyip yaygınlaştıracak bir sanat ve edebiyat ile bunu benimseyecek bir toplum yaratmak istemişlerdir. Bu toplumu model olarak gösterebilmek için ise dil ve kültür alanlarında harf inkılâbı, dil devrimi gibi, köklü yenilikler ve değişiklere gitmekten imtina etmemişlerdir. Bu değişiklileri topluma benimsetecek bir sanat ve edebiyat anlayışının öncelenmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Sanat anlayışlarında, inkılâplarda olduğu gibi jakoben bir tutum sergilemekten geri durmamışlardır. Cumhuriyet'in kuruluşunu takip eden ilk on yıldaki bu düşünce biçimine yönelik sanat ve edebiyat, "İnkılâp Edebiyatı" kavramı ile ortaya konulmuştur. "İnkılâp Edebiyatı" terimi, ilk kez 1926'da ortaya çıkmakla birlikte özellikle 1930'dan sonra daha çok gündeme gelmiştir. "Dergilerde ve gazetelerde özellikle 1933-1936 yılları arasında tartışılmıştır. Bu başlık etrafındaki tartışmalar ve bu konudaki yazılar 1940'lı yıllarda da zaman zaman dergilerde kendini göstermiştir (Çıkla, 2004, s. 435)." 1930 sonrasında, özellikle Cumhuriyet'in onuncu yılını idrak ederken yoğun olarak gündeme gelen "İnkılâp Edebiyatı" kavramını ortaya atan isimlerin başında Fuat Köprülü gelir (Çakır, 2008, s. 941). 1926 yılında Hayat mecmuasında, "İnkılâp ve Edebiyat" başlıklı bir yazı yayımlayan Köprülü, dönemin sanat ve edebiyat anlayışını "milli ruha, milli hayata yabancı bir edebiyat devresi" olarak görür (Köprülü, 1926, s. 82-83). İnkılabın birçok bakımdan eski zihniyetten, Ortaçağ zihniyetinden kurtulduğunu, fakat bunun sanatta ne kadar ortaya konulduğuna, halka mal edilip edilmediğine dair tezi işler. "Evvela derin bir tesirle itiraf etmek icap eder ki, henüz büyük inkılâbımızın ruhunu ve mahiyetini samimiyetle duyan ve duyuran ciddi bir sanat eserine nail olamadık." yargısında bulunarak inkılâpları topluma benimsetmek konusunda yeterince başarılı olamadıklarını söyler. Türk inkılâbını tamamlayacak bir edebiyat ve sanata ihtiyaç olduğu düşüncesini taşıyan Köprülü, inkılâbın ruhunu ve mahiyetini hissedebilen, geçmişten yani eski edebiyattan, sanat telakisinden ayrılabilen ve yeni bir yaşam tarzına geçildiğini anlatan bir sanat tasavvuru ve kanonu inşa edilmesini ister (Köprülü, 1926, s. 82-83). Bu anlamda, çağdaş edebiyatın bir yozlaşma içerisinde
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), 2023
Teke Yöresi olarak adlandırılan bölge, yüzlerce yıldır Yörükler tarafından yurt edinilmiş ve Teke Yöresi'ne özgü geleneksel müzik kültürünün ana hatlarını da oluşturulmasında önemli bir rol oynamıştır. Yörüklerin müzik geleneklerinde yer alan çalgılar ve müzik türleri, göçebe yaşamın özelliklerini taşımaktadır. Özellikle vokal bir müzik yapma geleneği olan boğaz çalma ve bu geleneğin çıktısı olan boğaz havaları, Yörük çobanların yaşamlarının önemli bir parçası olarak karşımıza çıkan müzik türüdür. Genellikle 12-17 yaş aralığındaki kız çobanlar tarafından vokal yolla üretilen ezgiler, zaman içerisinde gerçekleşen kültürel dönüşümle birlikte çalgılarla icra edilmeye başlanmış, sonrasında ise ‚Boğaz havaları‛ adı ile müzik kültüründeki yerini almıştır. Yaşanan dönüşüm sonucunda boğaz havaları günümüzde üçtelli, ıklığ, kabak kemâne, kemâne, Yörük kemânesi, kaval, çığırtma, çobandüdüğü, sipsi gibi çalgılarla icra edilmeye devam etmektedir. Çalışma nitel araştırma desenlerinden kültür analizi (etnografya) deseninde tasarlanmıştır. Bu bağlamda boğaz çalma geleneği ile bu geleneğin müziksel çıktıları olan boğaz havalarını yerinde incelemek amacıyla Teke Yöresi sınırları içerisinde yer alan; Antalya-Manavgat-Zerk Köyü'nde, Isparta-Sütçüler-Kesme Kasabası'nda, Burdur-Aziziye Köyü'nde, Burdur-Çeltikçi-Aşağı Sülemiş Köyü'nde ve Burdur'un merkezinde alan çalışması yapılmıştır. Alan çalışması esnasında 11 kaynak kişiyle yarı yapılandırılmış görüşme yapılarak, boğaz çalma geleneği hakkında sözlü ve müziksel veriler elde edilmiştir. Çalışmada, alan araştırması ve çeşitli kişisel arşivlerden elde edilen icra örneklerinin, icra teknikleri açısından müzikal analizleri yapılmıştır. Müzikal analizleri yapılan icra örneklerinde detaché ve legato yay teknikleri, üçtelli ve vokal icralarda parmak vurma teknikleri ile glissando, trill, çarpma, alt mordan ve üst mordan gibi süsleme tekniklerinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
GÜZEL SANATLARDA GÜNCEL KONULAR, 2022
w w w. a k a d e m i s y e n. c o m Bu kitapta yer alan her bölümün içeriğinden ilgili bölümlerin yazar/yazarları sorumludur-iii-Önsöz Sanat, insana ait en güzel eylemdir. Sanat yapıtlarında yaşamın güzellikleri ve gerçekleri dolaysız dışa vurulur. Sanatla kendimizi tanırız ve karşımızdakini tanıma şansına sahip oluruz. İnsanların çeşitli ve çetin sorunlarla yüz yüze kaldığı günümüzde, yaşamın gerçeklerine ve içsel dünyaya bakışta sanatın iyileştirici, iletişimci, hoşgörülü yanı kuşkusuzdur. Bunun yanında sanata ilgi duymak, beceri ve ortam gerektirir. Bu nedenle, sanat için yapılan ve sanatı tüm insanlara yaymak için ortaya konulan çalışmalar ile yeni yaklaşımlar oldukça değerlidir. Dönemlerine adını yazdırmış usta sanatçılardan hoşgörülü ve bilge kişiliği ile Mimar Sinan, doğayla kurduğu sanat aşkıyla Âşık Veysel ve daha niceleri, yaşama insanın ruhuna dokunan sanat gözüyle bakmamızı sağlamışlardır. Toplumların uygar bir yaşayışla ve kültürel zenginliklerle dolu olmalarında sanat birinci araçtır. Sanata değer vermek ve zenginleştirmek sanatçılar ile sanat eğitimcilerinin görevleri arasındadır. Güzel Sanatlarda Güncel Konular başlıklı kitabın içinde on bölüm yer almaktadır. Değerli sanat yazarları, ortaya koydukları yazılarla sanatın güzel sesini bizlere ulaştırmaktadırlar. Sanata çok yönlü ve farklı pencerelerden bakan bu yazıların, sanata ilgi duyma ve katılım açısından olumlu katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Kitabın, okuyucuların sanat yaklaşımlarına güzel bir kapı aralayacağı düşüncesiyle… Keyifli ve iyi okumalar.
Bu çalışmada, TC Kültür Bakanlığı e-kitap bölümünde yer alan ve Muhsin Macit tarafından hazırlanan Nedîm Divanı'ndaki " oldu hep " redifli gazel geleneksel yöntemle Nedim'in divan şiirine getirdiği yenilikler çerçevesinde şerh edilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda gazeldeki unsurların gelenekte nasıl yer aldıklarına değinilmiş ve bu unsurların gelenekten hangi yönleriyle farklı oldukları açıklanmaya çalışılmıştır. Anahtar Sözcükler: Nedîm, oldu hep, gazel, şerh, divan şiirinde yenilikler.
Aralık 2014 yılından beri TRT’de 26 bölümü kesintisiz olarak her hafta yayınlanan “Diriliş Dizisi” Türkiye’de başta devletin üst kademeleri olmak üzere geniş bir kitle tarafından ilgiyle takip edilmektedir. Süreç içinde müziği ve kostümleriyle sık gündeme gelen dizinin tarihselliği merak konusu olmuştur. Bu amaçla alanında “usta” olarak tanımlanan on üç tarihçiyle dizinin tarihselliği üzerine görüşülmesi planlanmıştır. Görüşüne başvurulan beş tarihçi diziyi çeşitli sebeplerden dolayı izleyemedikleri için görüşmeyi sürdürmemişlerdir. Düzenli olarak diziyi izlediğini söyleyen sekiz tarihçi ile kapsamlı görüşmeler yapılmıştır. Verilerin bir kısmı birebir görüşme yoluyla bir kısmı ise elektronik ortamda yazışmalar ile elde edilmiştir. Görüşmecilere dizi hakkında 17 maddelik bir form uygulanmıştır. Elde edilen veriler, dizinin tarihselliğinin başarısı ve eksikleri ana ekseninde değerlendirilmiştir. Görüşülen tarihçilere göre “Diriliş” dizisi “genel olarak” başarılı bulunmuştur. Görüşme yapılan tarihçilerin tamamına yakını özellikle kostümler, kılık kıyafetler temsilini oldukça başarılı bulmuştur. Yine bu tarihçilerin tamamına yakını, dizinin bir senaryoya dayanması nedeniyle bazı tarihsel gerçeklere uymamasını normal karşılanmıştır. Buna karşın görüşüne başvurulan tarihçiler dizinin tarihselliğine ilişkin pek çok maddede hatalı buldukları noktaları dile getirmiştir. Dizinin çok daha geniş bir uzman danışman kadrosunca desteklenmesinin bu bariz hataları önleyeceği belirtilmiştir. Usta tarihçilerin yine büyük bir kısmı, “Diriliş” örneğinde olduğu gibi tarihsel dizilerin yaygınlaşmasından memnuniyet duyduklarını ifade etmişlerdir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Prof. Dr. Bayram Durbilmez’e Armağan, 2023
DergiPark (Istanbul University), 2013
Kesit Akademi
Edebiyatta Jest ve Mimik, Kitabevi Yayınları, 2020
The journal of academic social science studies, 2014
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi Journal of Academic Language and Literature, 2021
Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi, 2017
Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Sosyal Bilimler Süreklilik ve Dönüşüm Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2024
Her Yönüyle Sivas Uluslararası Sempozyumu, 2019
DergiPark (Istanbul University), 2022
International Language, Literature and Folklore Researchers Journal, 2014
Marife dini araştırmalar dergisi, 2013
Türklük Bilimi Araştırmaları, 2018