Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017, Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature
Bilbaşar, roman ve hikâye, tiyatro, drama, senaryo ve skeç gibi çeşitli edebiyat türleri ile ilgilenen önemli bir yazardır. Onun kısa hikâyeleri, romanları ve makaleleri çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. Bilbaşar, ilk romanında bir köy öğretmeninin yaşadığı depresyonu konu edinir. Yazar, romanında psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık gibi konulara da değinir. Roman boyunca roman kahramanı, hayali bir aşkın peşinden koşar. O, memnun olmadığı şartlardan kaçmak için yeni bir şehre kaçmayı ve orada yeni bir hayata başlamayı hayal eder. Fakat hayallerini gerçekleştiremez. Bilbaşar'ın romanında köy; baskıcı ve dar, olumsuz fizikî şartların bir araya geldiği yerdir. Bu sebeple öğretmenin durumunun iyi analiz edilebilmesi için mekânların analizlerinin yapılması önem arz eder. Romanda coğrafi kavram olarak deniz, özgün bir imge olarak kullanılmıştır. Denizin insan hayatındaki yeri ve öneminin yanında insan psikolojisi için değeri belirtilecektir. Çalışmada ütopya ve kent ilişkisi üzerinde durulacaktır. Bu çalışmada Kemal Bilbaşar'ın Denizin Çağırışı adlı romanı ütopik eleştiri yöntemine göre analiz edilmektedir.
İstanbul üniversitesi sosyoloji dergisi, 2012
Gazi Medical Journal, 2005
İzmir Felsefe Günleri Bildiri Kitabı, 2018
Ütopya en umutsuz olunan zamanlarda akla gelen ve zihinleri, içinde yaşanılan zamansal bağlamın ötesinde düşünmeye davet eden bir kavram. “Her şeyin kötüye gittiği” tespiti ve varsayımının genel bir kabul haline geldiği günümüzde ütopya kavramını felsefece ele almak, öncelikle çağımıza dair bir düşünümü şart koşuyor.
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER DERGİSİ, 2023
Bireysel kişilik ve toplumsal yapının karşılıklı etkileşim ve ilişki içinde olduğunu gösterme amacına sahip Norbert Elias’ın Uygarlık Süreci adlı çalışması toplumsal yapının değiştikçe bireysel kişilik yapılarının değiştiği ve bu değişimlerin de aynı zamanda toplumsal yapının değişmesine neden olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çerçevede Uygarlık Süreci dört prensibe yaslanmaktadır. Birincisi her ne kadar toplum irade sahibi ve planlı hareket eden bireylerden oluşsa da bu eylemlerin birleşimi neticesinde ortaya çıkan sonuç genellikle gayr-ı iradidir. İkincisi, tekil bireyler, toplumsal ilişkiler ağının veya figürasyonların bir parçası olarak, ancak diğer insanlarla olan karşılıklı bağımlılıkları içerisinde anlaşılabilirler. Üçüncüsü toplumsal yaşam, durumların değil ilişkilerin değerlendirilmesi aracılığıyla anlaşılmalıdır. Dördüncüsü ise toplumu ancak uzun vadeli gelişim ve değişim süreçlerinden oluştuğunu kabul ederek anlayabiliriz. Bu çalışmada ise Elias’ın Uygarlık Süreci adlı çalışmasında önerdiği yaklaşımın pozitivist yaklaşıma referansla çözümlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Elias’ın yaklaşımının pozitivizmle arasındaki farklılıklar ve benzerlikler ortaya konmuştur. Söz konusu prensipler ışığında Elias, sosyolojik düşünceye pozitivizmden farklı olarak yapı-eylem, makro-mikro, toplum-birey gibi ikilikleri aşan bir paradigma önermektedir. Bununla birlikte Avrupa merkezci bakış açısını benimsemesi açısından pozivitizmle ortak bir yöne sahiptir
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2007
Çalışmanın amacı, mağaza kuruluş yeri değerlendirme ve seçimine yardımcı olmaya yönelik bir karar verme yaklaşımı sunmaktır. İşletmelerin verdiği en önemli kararlardan birisi olan kuruluş yeri seçimi, işletmelerin gelecekteki başarılarını etkiler. Mağaza kuruluş yerine karar verirken hem mağazaların ihtiyaçları ile amaçları hem de müşteri ihtiyaçları dikkate alınmalıdır. Fakat bu tür kararlar genellikle zor ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Uygun mağaza kuruluş yerine karar verirken ulaşım, otopark, rakiplere uzaklık gibi pek çok faktör göz önünde bulundurulur. Çalışmada, bu faktörlerin önem ağırlıklarını ve kriter değerlerini değerlendirmek için dilsel değişkenler kullanılmış ve değerlendirmeler pozitif yamuk bulanık sayılara dönüştürülmüştür. Sonrasında ise bulanık TOPSIS yöntemi kullanılarak mağaza kuruluş yeri problemi çözülmüştür. Bulanık TOPSIS yöntemi, Bulanık Çok Kriterli Karar Verme (BÇKKV) yöntemlerinden birisidir ve bulanık ortamlarda grup kararı vermeye yardımcı olur. Bulanık TOPSIS yöntemine göre mağaza kuruluş yerlerinin sıralamasını belirlemek için yakınlık katsayıları hesaplanır. Yakınlık katsayısı, Fuzzy Pozitif İdeal Çözüm (FPİÇ) ve Fuzzy Negatif İdeal Çözümden (FNİÇ) olan uzaklıklar kullanılarak hesaplanır. Çalışmanın sonunda bir örnekle yöntem adım adım açıklanmıştır. Çalışma, bulanık TOPSIS yönteminin mağaza kuruluş yeri değerlendirme ve seçiminde bir karar verme aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur.
OANNES, 2023
Özet Uyku evrensel bir ihtiyaç olmasına rağmen her kültürde farklı etkilere ve algılara sahiptir. Hitit kültüründe uyku ile ilgili bulgular, onlara özgü gelenekleri, inanışları, korkuları ortaya koymaktadır. Hititler uykuyu, farklı çağrışımlarla ilişkilendirerek tanrısal bir olgu, içsel bir güç olarak tanımlamışlardır. Hititçe çivi yazılı belgelerde uyku günlük bir ihtiyaç olmasının yanı sıra olumlu, olumsuz veya nötr çağrışımlarla önemli rol oynamıştır. Hitit toplumunda uyku için yeterli fırsat ve imkân olmasına rağmen uykuya dalmakta ve sürdürmekte zorluk yaşayan insanlar bulunmaktadır. Kalitesiz ve dinlendirici olmayan uyku, insanların fiziksel, psikolojik ve sosyal performanslarını olumsuz etkilemiştir. Uyku yoksunluğu, yorgunluk, halsizlik, huzursuzluk, öfke, depresyon, tükenmişlik gibi duygulara sebep olmuştur. Uyku ise arınma, rahatlama, iyileşme, güç-kuvvet, enerji, huzur ve mutluluk vermiştir. Bu noktada Hititler uykuyu tanrının bir lütfu, uykusuzluğu ise tanrının bir gazabı olarak yorumlamışlardır. Bu çalışmada Hitit metinlerinde geçen uyku ve uykusuzluk terimleri incelenerek, uyku yerleri, uyku zamanı ve uyku hijyeninin uyku kalitesine etkisi anlatılacaktır. Hititçe çivi yazılı belgelerde uykunun kalitesini yansıtan hafif uyku, tatlı uyku, kutsal uyku, ağır uyku ve uykusuzluk gibi sınıflandırmalar belirtilecektir. Hitit krallarının uyku esnasında, baskı, saldırı ve güvenlik açıklarına karşı aldığı tedbirler konusunda da bilgi verilecektir. İdari ve dini görev amacıyla gece uykusuz kalan görevlilerin, sorumlulukları ve icraatları da aktarılacaktır. Hititlerde uyku ve uykusuzluk emik bir bakış açısıyla incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Hititler, Uyumak, Dinlenmek, Gecelemek, Uykusuzluk
Red-Thread, 2023
Manifold vesilesiyle yaklaşık bir buçuk yıldır haberdar olduğum ve üretimlerinin bir kısmını da yakından takip etme şansı bulduğum Sıla Gurbet projesinin omurgasını mekân, ev, göç, aidiyet, dil, uyum, hafıza, duygu ve beden kavramları oluşturuyor. Sema Aslan ve Seçil Yersel tarafından yürütülen proje, bu kavramlar eşliğinde bir kimlik parçası olarak ismin nasıl bir mekân yarattığı sorusuna yanıt aramaya çalışıyor. 10 Şubat 2023'te Kıraathane'de izleyiciyle buluşan "Kendi Coğrafyam: İsmim Sıla / İsmim Gurbet" isimli sergilerinin öncesinde, Sema Aslan ve Seçil Yersel ile Sıla Gurbet projesi üzerine konuştuk.
Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Ö Z Spekülatif kurgunun içerisinde yer alan ütopya çalışmaları, uluslararası sosyo-politik ve sosyo-kültürel konjonktür bağlamında disiplinlerarası yapısıyla büyük bir önem arz eder hale gelmiştir. Ütopya çalışmalarının altında yer alıp alternatif toplum düzenleri ile ilgilenen ütopyacılık geleneği, tecrübe edilen sosyal, siyasi, kültürel, çevresel ve bağlamsal olayların ve gelişmelerin sonucu olarak ütopik ya da distopik eğilimli spekülatif metinler üzerinden ortaya konulmaktadır. Uluslararası akademik ve entelektüel çevrelerce disipline dair birçok araştırma yapılmış olsa da Türkiye’de güncel kaynakların ve konuyla ilgili terminoloji ışığında yapılan bir çalışmanın eksikliği gözlenmektedir. Bu çalışma, ütopyacılık kavramını ve ütopya çalışmaları terminolojisinin Türkçede nasıl karşılık bulabileceğini açıklamayı hedeflemektedir. Ayrıca, ütopik anlatı ve distopik kurgu arasındaki ilişki açıklanarak distopyanın genel özellikleri ve bir distopyayı inceleme yöntemi üzerinde durulacaktır. Çalışmanın sonrasında ise, distopyanın alttürü olarak değerlendirilebilecek “critical dystopia” kavramının neden “ümitvar distopya” olarak Türkçeleştirilmesi gerektiği, güncel teorik kaynaklar ışığında ele alınacaktır. Distopyanın, ümitvar distopya bağlamında düşünüldüğünde, tamamen karamsar, çaresiz bir türden ziyade ütopik umudu ve dürtüyü barındırabilen bir tür olarak da değerlendirilebileceği vurgulanacaktır. Bu noktalardan yola çıkarak, bu çalışma ile Türkiye’de ütopya çalışmaları, ütopyacılık, distopya, ümitvar distopya ve genel anlamda spekülatif edebiyat alanında araştırma yapacak akademisyenlere ve araştırmacılara, güncel çalışmalar ışığında akademik ve entelektüel bakış açısı sağlanması, uluslararası terminoloji anlamında yol gösterilmesi ve disiplindeki önemli bir kavramın Türkçeleştirilmesi amaçlanmaktadır. A B S T R A C T The field of utopian studies within the realm of speculative fiction, interdisciplinary in its nature, has gained importance considering the international socio-political and socio-cultural conjuncture. Utopianism, which is engaged with the search for alternative social orders, is expressed through speculative texts with a utopian or dystopian tendency as a result of the societal, cultural, social, political, environmental and contextual events and developments. Although there exist numerous academic and intellectual studies in the international arena, research into the discipline in light of the current relevant sources and internationally accepted terminology is not sufficient in Turkey. This study aims to elaborate on the concept of utopianism and how the relevant terminology of utopian studies can be translated into Turkish. Furthermore, the relationship between utopian narrative and dystopian fiction will be explained, which will be followed by the explanation of the characteristic features of dystopia and the demonstration of how a literary dystopia can be critically analyzed. Then, why “critical dystopia” needs to be translated as “ümitvar distopya” into Turkish will be clarified with references to relevant international theoretical research, which will facilitate the evaluation of dystopia offering the glimpses of utopian hope rather than its traditional perception as a genre devoid of hope. In this study, it is therefore aimed to provide academics and researchers in Turkey, who wish to conduct research into utopian studies, with an academic and intellectual perspective, to offer insight into the relevant terminology and to offer the Turkishization of a significant concept in the field.
Öz: Eski Türkçe metinlerde sıklıkla karşılaşılan "bitig" ifadesinin terimleşme süreci, Türk kültür ve yazın tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu terimin belirli dönemler içerisinde farklı anlam/kapsam alanları ile yaşayıp daha sonra daha dar bir kapsama ulaştığı örnekler üzerinden görülmektedir. Daha önceki bir çalışmada tarafımızdan örnekleri verilen bu son terimleşme sürecinin artık daha da ayrıntılandırılarak ele alınması zorunlu hale gelmiştir. Bitig teriminin başlangıcından beri Türk yazılı envanterinde kazandığı kavram alanlarından biri de "mektup"lar olmuştur. Terim, belirli dönemlerde mektup anlamıyla kullanıldıktan sonra farklı terimleşme süreçleriyle mektup anlam/kavram alanına ait daha spesifik terimler üretilmiştir. Bu çalışmada Türklerin mektup/mektuplaşma konusunda ürettiği terminoloji ele alınarak Türklerde bu terminoloji vasıtasıyla yazın alanının sınırları belirlenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: bitig, mektup, mektuplaşma, yazın, terim Some Thoughts On "Bitig"s Relative To Concept Of Letter/Corresponding In Old Turks Abstract: The term process of the "bitig" word, which is frequently encountered in ancient Turkic texts, is very important in terms of Turkish culture and literary history. This term is seen through examples that have lived with different meaning / coverage areas within certain periods and then reached a narrower scope. It has now become compulsory to deal with more detail this final term process which was given by our earlier work. One of the conceptual areas in which the term "bitig" has gained in Turk written inventory since its beginning has been "letters." After the term was used with the meaning of "letter" in certain periods, more specific terms related to "letter" meaning/concept field have been produced by different terms of term process. In this study, the boundaries of the this literature field will be made to determine in Turks through these terminologies, dealing with the terminology that Turks produced about letter/corresponding.
Ütopya ve Distopya Arasında Bir Ara Durak: Frankfurt Okulu, 2021
: Ütopya kavramı, “olmayan” anlamına gelen “au”, “mükemmel olan” anlamına gelen “eu” ve “yer/toprak/ülke” anlamına gelen “topos” sözcüklerinden türemiştir. Ütopyalar genellikle ideal bir mekan tasviri olarak karşımıza çıkarlar. Platon’un Devlet adlı eserinde bir ülke, Thomas More’un Ütopya (1516) adlı eserinde, ana karaya olan toprak bağının kopmasıyla oluşmuş aynı adlı bir ada ütopya örnekleridir. Ütopyalar 16. yüzyılda Rönesans’la birlikte Aydınlanma’nın refah, eşitlik, adalet tasavvurlarını yansıtan düşünsel eserler olarak ortaya çıkarlar. Bu dönemden örnek gösterilebilecek başlıca ütopyalar Francis Bacon’un Yeni Atlantis’i (1638) ve Tomasso Campanella’nın Güneş Ülkesi’dir (1602). Bu ütopyaların her birinde toplum mükemmel bir biçimde planlanmış, toplumdaki bireyler refah içinde, adalet duygusuyla yaşamaktadır. Ütopya elbette yaşanılan toplumdan azade olarak düşünülemez. Ütopyalar çıktıkları toplumun içindeki toplumsal yaşayışların nüvelerini barındırırlar. Adı geçen ütopyalardan Devlet Antik Yunan’ın ülkülerini (vision) barındırırken, diğer eserler Rönesans Avrupa’sının ülkülerini barındırmaktadır. Karl Marx ve Friedrich Engels de kuramlarında, her ne kadar devrimden sonrası için pek az şey söylemiş olsalar da ütopik bir toplumun tasavvurunu yapmışlardır. Edmund Wilson’a göre onların gelecek ütopyalarını nasıl hayal ettikleri, doğrudan ve açık seçik biçimde Viktorya dönemi Manchester’ının kültürel algısını yansıtmaktadır. Distopya ise ütopyaların zıttını ifade etmekten ziyade, geçmişte ve şimdide yaşayan toplumlarda nüvesi bulunan korku, adaletsizlik ve totalitaryanizmin geleceğe yansıtılmasıdır. Aslında distopya, ütopyanın zıttı olarak mükemmelce tasarlanmış adaletsiz bir toplumu tasvir eder. Ancak distopya ve ütopyayı bir yok-yer olarak ele almak onları tarihsel bağlamından koparıp aşkınlaştırma işlevi görür. Oysa ütopya ve distopyayı şimdide ve geçmişte nüveleri bulunan ve geleceğe yansıtılan tasarımlar olarak ele almak, tarihsel olarak içinden çıktıkları toplumun bilgisine ulaşmak açısından önemlidir. Böylelikle ikisinin zıt aşkın tasarımlar olarak değil, içinden çıktıkları toplumun bilgisini sıra dışı ve kahinsel bir biçimde geleceğe yansıtan tasarımlar olarak ele almak daha akla yatkındır. Distopya kavramı ilk olarak edebiyatta ortaya çıkmıştır. Totaliter bir rejimin anlatıldığı ve mahremiyetin ortadan kalktığı ilk örneği Yevgeni Zamyatin’in Biz (1923) romanıdır. Romanın Sovyetler Birliği’nde yasaklanıp İngiltere’de basılmasıyla George Orwell’in totaliter ve yozlaşmış bir toplumu tasvir ettiği 1984’üne (1949) ve Aldous Huxley’in, Biz gibi 26. yüzyılda geçen, Cesur Yeni Dünya’sına (1939) ilham vermiştir. Distopyanın ortaya çıkış tarihlerine bakılacak olursa, dünyada ortaya çıkan emperyalist dünya savaşlarının yarattığı adaletsizlik, liberal ve sosyalist düşüncenin vaatleri ve reel politikadaki görünümlerinin bahsi geçen romanlara temel oluşturduğu söylenebilir. Ancak her ne kadar makalenin başlığı Ütopya ile Distopya Arasında Bir Ara Durak: Frankfurt Okulu adını taşısa da, bu makalede ütopya ve distopyanın çizgisel zamanda ortaya çıkmış iki uğrak nokta olarak ele alınmadığı söylenmelidir. Keza distopyanın ortaya çıktığı tarihlerde Walter Benjamin ütopyacı düşüncelere dayanan kuramını ortaya atıyordu. Öte yanda 68 öncesinde yayın yapan Herbert Marcuse’un ütopyacı düşüncelerden nasibini aldığı açıktır. Tıpkı Frankfurt Okulu düşünürleriyle yolu kesişen Ernst Bloch’un düşüncesinin iskeletinin ütopyaya dayanması gibi. O halde bu çalışmanın amacı distopik bir toplumun ilk nüvelerinin ortaya çıktığı dönemde, kapitalizmin geldiği noktanın aydınlanmayı mitsel bir güzergaha yöneltmesine itirazlarını ve distopik bir toplumda ütopik özlemlerini, kapitalizmin yarattığı distopik topluma, gelişen teknolijinin, kültür endüstrisinin haz vaatlerine şerhle yaklaşarak açıklayan Frankfurt Okulu düşünürlerinin distopya ve ütopya arasındaki salınımlarını keşfetmek olacaktır. Öte yandan “Bir Ara Durak” ifadesi, bu salınım her ne kadar sonlanmış olmasa da, 21. yüzyılın enformasyon toplumunun aksını açıkça distopik bir paradigmaya bırakmasına, bu paradigmayı kahinsel bir biçimde sezen ve onun için önlemler öneren Frankfurt okulunun özgün karakterine gönderme yapmaktadır. Çalışmanın girişten sonraki ilk bölümü olan Frankfurt Okulu’nun Ütopyacı Temelleri: Benjamin bölümünde Walter Benjamin’in niçin Frankfurt Okulu için kilit önemde olduğu, onun Marksizm ve Yahudi mistisizminden gelen ütopyacı kuramı ve bu kuramın Frankfurt Okulu’na nasıl bir etkide bulunduğu açıklanmaya çalışılacaktır. İkinci bölüm olan Distopyalar İçin Bir Önlem: Aydınlanamanın Diyalektiği Horkheimer ve Adorno’nun kapitalizmin ve kültür endüstrisinin Aydınlanma’yı nereye götürdüğünü sezen ve buna itiraz eden yaklaşımlarının distopik bir paradigmaya yönelen toplum için nasıl bir önlem aldığını açıklamaya ayrılacaktır. Yolu Frankfurt Okuluyla Kesişen Bir Ütopyacı: Bloch adlı üçüncü bölümde yolu Frankfurt Okulu’yla, özellikle de Benjamin’le kesişen, ütopyacı fikirleri olan düşünür Ernst Bloch’un kuramına ayrılacaktır. Nihayet, 68’in Ütopyacı Ruhu ve Eleştirel Teori’nin Açıklığı ve Sınırlılıkları adlı bölümde 68’in ütopyacı ruhu, Marcuse’nin ütopyan düşünceleriyle nasıl kesişiyor tartışılacak, Frankfurt Okulu’nun düşünceyi açık bırakan kapatmayan tavrının bugün açısından değeri ve Eleştirel Teori’nin sınırları ele alınıp sonuca bağlanacaktır.
İstanbul üniversitesi sosyoloji dergisi, 2012
Be~ klslmlJ bu yalJ~ma, titopya kavraml ve konusu tizerine genel bir inceleme yapmaYI amaylamaktadlr. ilk klSlmda titopya kavrammm ortaya ylkl~ma ve etimolojisine baktlmakta; ikinci klSlmda kavramm Thomas More'daki ve gtintimi.izdeki tamml tizerinde durulmaktadlr. Otopyamn tarihi bir sonraki kIsmm konusudur. Otopyanm ti.irlerine degindikten soma, i.itopyanm ve titopyaclhgm ele~tirisi ve degeri ortaya konulmaya yah~Ilmaktadlr. 'Kakotopya', 'distopya' ve 'kar~l-i.itopya'ya klsaca deginmekle birlikte, yalt~mamlz temel olarak 'titopya' i.izerinde yogunla~ml~tlr. Bundan dolaYl 'i.itopya' ile baglantlsl olan 'heterotopia' ve diger kavramlar 9ah~mamn dl~mda blrakllml~tlr. Aynca sadece yazlh titopyalar incelemeye altnml~tlr. Gorsel i.itopyalar (film, yizgi film, yizgi-roman vd.) bu 9ah~maya diihil edilmemi~tir.
DergiPark (Istanbul University), 2016
Bu çalışmada, insanların örgütlerde ve tüm örgütlü yapılarda zihin menajerliği yoluyla nasıl normalleştirildikleri (standartlaştırıldıkları) ve operasyon nesnesi haline getirildikleri konusu sorunsallaştırılmaktır. Çalışmada örgütlerin bir iktidar ağı ve onun mekanizmalarının nasıl işletildiği deşifre edilerek, "insan-örgüt" ilişkisini derin bir perspektiften görmek amaçlanmaktadır. Çalışmada "normalleştirme istasyonları" olarak kodladığımız örgütsel yapılar içinde bireyin tüm öznelliğini kaybederek standart bir insana dönüştürülmesi, diğer bir ifadeyle normalleştirilmesi süreci farklı bir perspektiften analiz edilmeye çalışılmaktadır. Normalleştirme sürecinde kullanılan temel araç manipülasyondur ve bu süreçte manipülasyonun bazen aracı, bazen düzenleyici işlev gördüğü varsayımı analize tabi tutulmaktadır. İnsan-örgüt ilişkisinde yönetimin özneyi yeniden kurma, manipüle etme, dönüştürme ve normalleştirme politikaları ile birlikte söylem marifetiyle beden üzerinde "biyo-iktidar"ın nasıl kurulduğu ele alınmaya çalışılmaktadır. Normalleştirme istasyonları olan örgütsel yapıların insanı otantik doğasından kopararak, yalnızca yönetsel bir aparata dönüştürdüğü iddia edilmektedir. "Zihin menajerliği" ve manipülasyon teknikleri ile insanın insan olma vasfının göz ardı edilmesinde söylemin yeniden üretilmesi suretiyle insanın tüm doğallığının veya pastoralliğinin kaybına neden olan normalleştirilme sürecinde örgütsel yapıların birer "normalleştirme istasyonları" olarak işlev gördükleri tespiti yapılmaktadır.
2019
Utopyalar, cok uzun bir tarihsel ve kulturel mirasa sahiptir. Insanlarin mutlak iyilige ve mutluluga olan ozlemleri neticesinde de her donemde ve her yuzyilda onemli utopya orneklerinin sahneye ciktigi gorulmektedir. Cagimizda hizla artan sorunlar ve adaletsizlikler karsisinda insanlarin bu ozlemleri artarak devam etmektedir. Edebi turun onemli orneklerini sergileyen bu utopik kurgular, sadece edebiyatin degil, sosyoloji, ekonomi siyaset gibi cok farkli disiplinlerin de ilgi alanindadir. Diger bir deyimle utopyalar, birbirinden cok farkli yaklasimlar tarafindan cesitli sekillerde ele alinmistir. Bu baglamda, calismanin amaci utopyalarin ve utopyaciligin yirmi birinci yuzyildaki konumunu ve mevcut durumunu analiz etmektir. Bu cercevede calisma iki bolumden olusmaktadir. Birinci bolumde oncelikle utopya ve utopyaciligin tarihsel ve kulturel seruveni uzerinde durulmaktadir. Ikinci bolumde ise bu tarihsel surecten suzulerek gelen ve yirmi birinci yuzyilda utopyalarin ve utopyaciligin me...
Zehra İpşiroğlu ile 7 Mayıs - 20 Mayıs 2019 tarihli mektuplaşmamız.
The journal of academic social science studies, 2022
Bu makale, İntihal.net tarafından taranmıştır. Bu makale, Creative Commons lisansı altındadır. Bu makale için etik kurul onayı gerekmemektedir.
Üsküdar Dergisi, 2019
İDEALKENT, 2012
Bu yazının amacı 1516 yılında yazılmış olan Thomas More'un "Utopia" adlı eseri ışığında kitapla aynı dönemde inşa edilmiş olan ve dünyanın ilk sosyal konutu olma iddiası içinde bulunan Augsburg kentindeki "Fuggerei" adlı yerleşimi ideal yaşam ve kent kavramları açısından tartışmaktır. Bu yerleşim alanının 500 yıldır kendi kuralları ve fiziksel koşulları içinde var olmaya devam etmesi, onu hem gerçek hem de ütopik kılmaktadır. Bu örneğin seçilmesi, hem çağının düşüncesini biraz daha yakından kavramayı sağlayacak hem de mimarlık ve kent tarihi yazımında sıkça kullanılan örneklerin dışında bir yapıyı ütopya ve kent tartışması içine taşıyacaktır. Bu bağlamda yazı, ütopya kavramı ile birlikte 16. yüzyıl ekonomik ve sosyal yaşantısı, erken dönem kapitalist bilinç, Hristiyanlık ve Reformist anlayış, hayırseverlik ve bunun sonucunda yoksul konutlarının inşası gibi birbiri ile ilişkili bir dizi olguyu ele almaktadır.
Mesele Dergisi, 2013
" Ütopya adalarına yapılan kaçamak yolculuk olarak siyaset sona eriyordu." 1 Sonra birdenbire bir kıvılcım çaktı ve ardından büyük bir patlama geldi.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.