Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
GasteAvrupa, 2022
Kasım günü, TBMM genel kurulunda Vergi Usul Kanını ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşüldü. Bu teklife göre, Cemevlerinin aydınlatma giderleri Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından karşılanacak. Belediye ve il özel idareleri Cemevlerinin yapım, bakım ve onarımını gerçekleştirebilecekler. Ayrıca Cemevlerine indirimli veya ücretsiz içme ve kullanma suyu sağlanacak. Dolayısıyla Cemevleri Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanacak, Cemevi başına bir kayyum atanacak ve ileride bir ihtimal Diyanet'e bağlı Cemevleri yapılacak.
Anadolu Aleviliği, 2014
Alevilik bu coğrafyaya ait ve aktüel bir konu .Anadolu’ya özgü olan Alevilik hakkında - önemi dikkate alınırsa – yeterince çalışma yapılmamış olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.Bu sebeple konu net bir şekilde ortaya konulamıyor. Kimilerine göre bir kültür hareketi, kimilerine göre bir mezhep, kimilerine göre Şianın Anadolu versiyonu , kimilerine göre de eski Türk inanç ve akidelerinin İslami boyayla boyanmış şekli… Ama ne olursa olsun günümüzde yaşanan bir Alevilik gerçeği var. Geniş bir coğrafyada ciddi bir nüfusa sahip kendisini Alevi olarak tanımlayan bu insanlar Anadolu’da Malazgirt’ten hatta ondan daha önceki tarihlerden bu güne yaşıyorlar. Dolayısıyla Alevilik gerçeği nedir ? Tarihi süreçte nasıl ortaya çıkmıştır? Temelleri nereye , hangi sebeplere dayanmaktadır. Bu bilgiler Alevilik hakkında söz söylemeden muhakkak bilinmesi gereken hususlardır. Biz bu çalışmamızda Aleviliğin tarihi seyrini , oluşum safhalarını, neden ve niçinlerini,kökenini ortaya koymaya çalıştık.Özellikle Alevilerin yaşadığı ve inandığı esasların nereden kaynaklandığını bulma gayreti içinde olduk. Bu çalışmamızın daha geniş hacimli çalışmalara birazcık katkısı olursa bahtiyar oluruz. Bu konuda ciddi çalışmaların yapılması da gereklidir. Çünkü asırlarca birlikte yaşayan, aynı Allah’a , aynı Peygamber ’e, inanan , aynı ehli beyte hakiki muhabbet besleyen insanların arasında ayrılıkların oluşması ve bu ayrılıkların düşmanlık seviyesine ulaşması bu vatanda yaşayan tüm insanlarımızı rahatsız eden bir olumsuzluktur. Türkiye de son elli yılda sağ - sol , Alevi – Sünni, Türk - Kürt, Laik-Anti - Laik gibi kısır,suni çatışmalar sebebiyle çok can ve mal kaybı yaşanmış adeta bu kısır tartışmalar memleketimizin gelişmesi ve büyümesini durdurmuş , hastalıklı bir bünye haline getirmiştir. Aleviler ve Sünniler ortak çalışmalar yapmalı ve ortak paydalardan hareketle diyalog zemini oluşturmalıdırlar. Geçmişte yapılmış bir kısım hataları unutarak İslam Kardeşliği içerinde yek-vücut olunmalı ve bu ayrılığa son verilmelidir. Benim de katıldığım 2007 yılı Mart ayında ki ‘Tarihi,kültürel ve folklorik ve aktüel boyutlarıyla Alevilik’ konulu Abant Platformu’nun düzenlediği 2 günlük çalışma bir başlangış oldu.17-18 Mart Abant Platformu iki kıtanın birleştiği yerde İstanbul’da iki farklı kültürü buluşturdu. Hükümetin 2009 yılında başlattığı çalıştaylar 7 kez yapıldı ve sonuç raporu yayınlandı.Bu çalışmalara sabırla ve süreklilik arz eden şekliyle devam edilmelidir.Çünkü kadim problemler bu günden yarına çözülecek sorunlar değildir. Yapılan açılımlar , atılan adımlar ümit verici.Bu açılımlara ve adımlara çok küçükte olsa katkı verme arzusu içerisindeyim. “İttifak marifetle olur” hakikatını nazara alarak Aleviliğin özellikle tarihsel kökenleri hakkında bilgi vermeye çalıştık. Çünkü eşya kaybedildiği yerde aranmalıdır.Verilen bilgilerin tüm insanlığa faydalar getirmesi temennisi ve ümidiyle...
Saha araştırmaları özellikle folklorcu ve sosyologlar için çok önemlidir. Çünkü milletlerin ve küçük sosyal grupların kültürel kalıplarının bakiyeleri ve temelleri önemli ölçüde bu tür çalışmalar sonucu ortaya konulur. Dolayısıyla bu çalışmalarla elde edilen veriler milli birliğin perçinlenmesinde çok önemli fonkisyonlara sahiptir. Ancak hemen ifade edelim ki art niyetli ve ilmi temellere dayanmayan çalışmalar da milli birliği yıkıcı fonksiyonlra sahiptir. Bu nedenle her şeyden önce bir "milli kültür politikamız" olmalı ve insanlarımıza ilmi çalışmaların ışığında kültürel kodlarını tanıtmayı bir milli vazife te lakki etmeliyiz. İnsanları, "sosyal grup", sosyal grupları da "kültürel grup" ve "millet" yapan bazı değerler vardır. îşte bu değerlere genel tabiri ile kültür kodlan veya kültür kalıplan denir. Kültür kodlan tarihi bir süreç içinde geçmişten kaynaklanan ve toplumun tümüne mal olarak sosyal kurumlar* yoluyla günümüzde damgasını vuran bir "kültür ve zihniyet bi rikimidir"^. Başka deyişle eski bir kültürün unsurlarından kaynaklanan, her zaman de ğişmeyle beraber tarihi temelden kopmadan, çeşitli kurumlar yoluyla belirgin bir şekilde var olan ve sosyal hayatımızı belirleyen sembolleşmiş kültür kalıplanna "kültür kodu"di-yoruz (2). Bugün sosyal hayatımızdaki bir takım kalıplar işte bu kültür kodlanma varyantla rıdır. Bu değerlerin ortaya çıkanlması kültürümüzde ayrılığı değil farklılıklar içinde bir olduğumuzu ifadeye yarar. Diğer taraftan eğer, milli kültürümüzde bizleri ayıncı kültür kalıplan var ise (biz olduğuna inanmıyoruz) bunları saklamaya çalışmakla bir yere var mayız. Hatta bu nedenle bazı tahrikçi gruplara fırsat vermiş oluruz. Dolayısıyla içinde yaşadığımız ve bizleri şekillerinden kültürel değerlerimizi başkalarından; yani batılı sos yal bilimcilerden değil, kendi bilim adamlarımızdan öğrenmeliyiz ve onlann ilmi kriter lerle ortaya koyduğu sonuçlan, ister hoşunmuza gitsin, isterse gitmesin, kabul etmek zo rundayız. Aksi halde "hakikatten kötülük çıkacağını düşünmek için ya sahtekâr ya da ge ri zakalı olmak gerekir" <3). (*) Pertevniyat lisesi Sosyoloji öğretmeni ve l.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Öğrencisi
Aleviler Vardır!, 2019
ler köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu yerde, ortaokulu Simav Dağardı'nda, liseyi ise Simav Lisesi'nde yatılı olarak bitirdi. Daha sonra ilk olarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde bir yıl, yatay geçiş yaptığı Uludağ Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü'nde ise üç yıl Tarih ve Coğrafya Öğretmenliği okudu. Mezuniyetinden sonra Simav'da özel bir dersanede okutmanlık, Emet'te ve Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi'nde tarih ve ilkokul öğretmeni olarak görev yaptı. Üniversitede okurken Zaman Gazetesi'nin Balıkesir Bürosu'nun kuruluşuna aktif katkıda bulundu. İki yıl bu gazetenin serbest muhabirliğini yaptı. Yine öğrenciliği esnasında sosyal demokrat eğilimli Balıkesir Yeni Haber'de bir yıldan fazla ve kısa ömürlü muhafazakâr Balıkesir Yenises'te altı ay eğitim, kültür, tarih konuları yanında kitap tanıtımlarını işleyen haftalık köşe yazıları yazdı.
Kırgızistan ve özbekistanda ahmet yesevi yolundan giden aleviliğin ilk ortaya çıktığı ve kaynağının yeridir çünkü türk islam sentezini yani şamanizm tengrizim ile ehlıbeyt yolunun sufismi kaynaştırıp ortaya bugunkü aleviliğin uygulanmasını ortaya çıkarmışlardır
ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Bu çalışma en temelde son on yıllarda ortaya çıkıp yaygınlaşan, bugün de çokça gündeme gelen ve nispeten taraftar sayısında görece bir artışı sağlayan “Alisiz Alevilik” söylemini ele almaktadır. Alisiz Alevilik söylemini yayanlar, hem konu içeriğini yapılandırırken hem de kaynak seçiminde hiçbir bilimsel tutum sergilemedikleri gibi daha çok ideolojik bir tutum içerisinde görüş bildirmektedirler. Kurgulanmış bu söylem içerisinde Alevi yolunun beslendiği yahut esinlendiği ana kaynaklara ya hiç başvurulmamış ya da çoğu zaman geleneğin kendi söylemine rağmen bu temel kaynaklar göz ardı edilerek, geleneğin kendi içinden olmayan argümanlarla bir karşı söylem geliştirilmeye çalışılmıştır. Özellikle siyasallaştırılmış İslam fenomeni ile Aleviliğin ve diğer birçok ezoterik öğretinin beslendiği İslam’ın irfan geleneği arasında bir ayrıma varamayan veya varmak istemeyen bu ideolojik tutum, İslam’ın topyekûn reddedilmenin kestirme ve ferah bir yol olduğunu düşünerek Alevilik İslam dışıdır söyle...
Özet Türk İslam Devletleri'nden günümüze kadar intikal eden toplumsal temel problemlerden birisi de Alevilik ve Alevi kesimlere karşı olan olumsuz bakış açısıdır.Nasıl ki, Sünni aileler çocuklarını yetiştirirken,Alevilerden uzak tutmaya çalışıyorsa,aynı şekilde Alevi aileler de çocuklarının Sünnilerle evlilik yapmalarını uygun görümüyor.Bu sorun yüzyıllardır devletlerin;siyasi,sosyal,ekonomik,dini ve kültürel sorunu olmakla kalmamış,iki mezhep arasında zaman zaman nefrete dönüşebilecek sonuçlar da doğurmuştur.Bana göre sorunun esası,Aleviler'in kendilerini anlatabilecek kadar donanımlı yetişememeleri ve Sünniler'in de Aleviler'e karşı kesin net bir çizgi ile ön yargı takınmalarıdır.Bu önyargı gereğince Sünniler, Aleviler'i dinsizlikle itam ederken,Aleviler de Sünniler'i,yezitlikle itam etmekten geri kalmamışlardır.Neticede her Sünni'nin,dini bütün bir Müslüman olması beklenemeyeceği gibi,her Alevi'nin de dini bütün olması beklenemez.Tıpkı her Alevi'nin has Kızılbaş olması beklenemeyeceği gibi,her Sünni'nin de yezit olması ihtimali söz konusu dahi olamaz!Din ve dindarlık,kişinin nefsiyle olan savaşında kendisine karşı olan galibiyeti ve mağlubiyetinden başka bir şey değildir.Söz konusu olan kavramların insan ilişkilerine alet edilmesi son derece yanlıştır. 1 Bu çalışmada yer alan Alevilik mezhebi üzerine yerleşmiş olan birtakım kavramların kısaca açıklanması,umarım ki bu ön yargıların bir nebzede olsa kırabilir. Abstract Alevism is the biggest problem of Turkish Islamic states for centuries. Alevis and Sunni families constantly mutilate each other and their children are affected negatively. In my opinion, the real problem is that the flames themselves can not tell and Sunnis must be prejudiced against the Alevis. Whereas neither the Alevis nor the Sunnis are perfect. People understand that and love each other. There are some basic concepts about Alevism. This article has briefly mentioned these concepts. I hope these concepts are understandable in some way and people lift prejudices against each other.
Birdirbir, 03/18/2014. http://birdirbir.org/geziyi-alevilestirmek/ Republished in English, “Alevizing Gezi,” Jadaliyya, 3/26/2014. http://www.jadaliyya.com/pages/index/17087/alevizing-gezi , 2014
Gezi şehitlerinin hepsinin (veya biri hariç hepsinin) Alevî olması nasıl anlaşılmalı?
Türk Kültürü Hacı Bektaşi Veli Araştırma …, 2005
Ali'ye aşk ile, akl ile yârem Nusayri'yem ki bir kula uyarem Nusayri'yem, Nusayri'yem, Nusayri Ne ölmüşem, ne hod sağım, ne sayri.2 Aleviliğin bir kolu olan Nusayrilik, 11. İmam Hasan Askeri'nin öğrencisi ve yakın dostu Ebu Şuayb Muhammed bin Nusayr el-Basri en-Nümeyri (öl. H. 270, M. 883) tarafından IX yy. da kurulan; Abu Abdullah al-Huseyin ibn Hamdan al Hasibi (öl. Halep 957/58)3 tarafından geliştirilen, İslâmiyet'in bâtıni yorumuna, tasavvufa, tenasüh (ruh göçü; métempshychose), Hulûl (Réincarnation) nazariyesine, Ehl-i Beyt sevgi ve saygısına dayanan bir inanç sistemidir. Etimolojik (köken) olarak Nusayri sözcüğü, Nusayriliğin kurucusu İbn Nusayr'den gelmektedir. Bazı batılı bilim adamları, bu sözcüğün Hristiyanlıkla eş anlamda kullanılan Nasrani (nazaréen, Hz. İsa'nın doğduğu kent Nazareth) veya Suriye ve çevresinde yaşayan Nazereni adlı bir topluluktan geldiğini ileri sürmektedirler. Kimi gezginler ise, Nusayrilerin sığındığı Kuzey Suriye'de bir dağ kütlesinin adı olan Ansariye (Cebel) ismini bu anlamda kullanmışlardır.4 İslâm tasavvufu ve özellikle Hallacı Mansur'la ilgili geniş çaplı araştırmaları olan Fransız şarkiyatçı Louis Massignon'a göre, Nusayri tabirinin idari, içtimai (sosyal) ve dinî olmak üzere üç anlamı vardır: İdari bakımdan bu tabir, Suriye'deki Ansariler dağına (eski Cabal Lukkam) delâlet eder; Âsi nehrinin garbında (batısında) eski Lazikiya livâsı (sancağı, vilayeti) olup, cenup (güney) kısmında büyütülmüş ve 1920'den başlayarak burada bir Alevi devleti kurulmuştu. 1933 sonunda nüfusu 334.173 olup, bunun 213.066'sını Nusayriler teşkil ederdi. Şahyun'un şimâlinde (kuzeyinde) ve Banyias'ta yaşayan Sünnilerin sayısı 61.817; Kadmus ve Masyaf'ta bulunan İsmaililer 5.669; al-Hişn ve Tartus'un şimalinde oturan ve çoğu Ortodoks olan Hristiyanlar 53.604 kurulmuş idi; memleketin idari taksimatı iki sancak ve sekiz kazadan ibâret idi: Lazikiya Şahyun (Haffa), Cabala, Tartus, Markab (Baniyas), İmraniya (Tell Kallah), Şafita al-Hişn (Maşyaf); mütehammil ve çalışkan köylü halkı tütün, ekmek ve ipek böceği yetiştirmekle meşguldür (M. Hartmann, ZDPV, 1891, XIV, 151-255).
Türkiye'de Alevilik araştırmaları 19. yüzyılda şarkiyatçılar ve misyonerler tarafından başlatıldı. Şarkiyatçı ve misyonerler Alevileri Hristiyanlarla benzerlikleri çerçevesinde araştırdı ve değerlendirdiler. Onlara göre Aleviler Hristiyan kökenden gelmiş, süreç içinde çeşitli etkilerle Alevileşmişlerdi. Şarkiyatçı ve misyonerlerin ardından II. Meşrutiyet yıllarında İttihatçı çevrenin aydınlarından Mehmet Fuad Köprülü Türkçü bir tepkiyle yeni bir paradigma inşa etti. Köprülü'nün paradigması bir bakıma şarkiyatçı ve misyonerlerin tezlerine karşı Alevilerin Türk kökenine işaret etmiş, onları Hristiyan köken iddiasından uzaklaştırmış, Alevileri Türk kimliği altında Hacı Bektaş'tan Ahmet Yesevi'ye uzanan bir hat üzerinden Orta Asya kökene bağlamıştır. Köprülü paradigması uzun süre Alevi araştırmalarındaki hakimiyetini korudu. 1990'ların başında Köprülü'nün Türkçü tezlerine karşı Kürt tepkisi ortaya çıktı. İlk defa Cemşid Bender Alevilerin aslında Kürt kökenli olduğu tezini ortaya atmış, Aleviliğin kökenini Kürt uygarlığında aramak gerektiğini ileri sürmüştür. 1990'lara veya belki de 2000'li yıllara kadar Alevilik araştırmaları büyük oranda köken araştırmaları biçiminde sürdürüldü. 2000'li yıllardaysa Alevilik araştırmacıları şarkiyatçıların çizgilerini saptadığı alanı genişletti, başka sorular sormaya, başka kaynaklara işaret etmeye, meseleyi başka bir biçimde görmeye gayret etti. Bu makale 19. yüzyıldan bu yana Alevi araştırmalarına dair ana kaynaklara ve ana görüşlere yer veren çok kısa bir döküm yapmakla birlikte söz konusu dökümün esas temalarını açığa çıkarmak ve bu alana dair birtakım önerilerde bulunmak istemektedir.
Alevi to lumu smanlı m aratorluğu'ndan neden bu kadar uzaklaştırıldı İşin hakikati 16. yüzyıldan itibaren Aleviler Sünni Osmanlı toplumu içinde adeta paralel bir toplum kurmak zorunda kalmışlardı. Dahası, sadece ana toplumsal gövdeden kopmakla kalmamışlar aynı zamanda devletle ilişkilerini de neredeyse koparmışlardı. Zira Osmanlı devleti Alevileri kendi dini-politik düzeninin ana düşmanı olarak kodlamış, Yavuz Sultan Selim döneminde köklerini kazımaya kalkışmış, kısa süre sonra bunun mümkün olmadığını anlayınca gözden ırak yerlerde yaşamalarına göz yummaya başlamıştı. Ancak Osmanlı hukuk sisteminde (ki İslam hukuku yani Şeriat ve eski töre/kanun geleneğinin özgün bir karışımı idi) Alevilik (Kızılbaşlık) meşru kabul edilmediğinden yok sayılıyordu. Bunun pratik hayatta anlamı şudur: bir Alevi kendi inanç ve kimliği ile hukuksal bir kişiliğe sahip olmadığından, hukukun korumasının tamamen dışında kalıyordu. Yani herhangi bir kişi Alevi bir bireyin malını gasp etse veya canına kastetse, kurban Osmanlı hukuk sisteminin koruması altında olmadığından saldırgan hiçbir cezai müeyyideyle karşılaşmıyordu. Hemen anlaşılacağı üzere, Alevilerin Osmanlı dünyasındaki durumu ve hukuki konumu kötünün en kötüsüydü. Bu bakımdan gayrimüslimler çok daha iyi bir konumda idiler. Zira onlar millet sistemi içinde hukuken tanımlanmış ve temel hakları koruma altına alınmıştı.
It is about Alevism's melancholia which is in Iran culture predominately that about being in painting and gravure on Shiite.
Özet Âşık Davut Sulari, 20. yüzyıl Türk Âşıklık Geleneği içerisinde en önemli âşıklarımızdan birisidir. Soyu ehlibeyte dayanan ve badeli bir âşık olan Davut Sulari, Alevi-Bektaşi kültürü içerisinde yetişmiş aynı zamanda Dedelik de yapmıştır. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında gezerek sanatını icra eden ve bestelen-miş türküleriyle Türk Halk Müziğine de önemli katkılar sunan Davut Sulari'nin şiirlerinde; Hz. Muham-med, Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Kerbela ve On İki İmam gibi konular sıkça dile getirilmiştir. Âşık Davut Sulari, nefes türünde yazmış olduğu şiirlerin yanında " düvazı imam " türünde şiirler de yazmıştır. Onun söylediği deyişlerin en belirgin özelliği; Alevi-Bektaşî inancını yansıtması ve Anadolu Aleviliğinin şifrelerini taşı-masıdır. Bu çalışmada; Erzincanlı bir âşık olan Âşık Davut Sulari'nin Türk Âşıklık Geleneği içerisindeki önemi üzerinde durulacak ve ayrıca şiirlerinde dile getirilen Alevilik ve Bektaşilik öğretisinin şifreleri or-taya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Erzincan, Davut Sulari, Âşıklık Geleneği, Alevilik ve Bektaşilik Öğretisi. Abstract Ashik Davut Sulari, is one of the most important ashiks in the Turkish Ashik Tradition in the 20th century. His ancestor goes back to the family of the house. He grew up in the Alevi-Bektashi tradition and served as a grandfather of Alevi as well. He traveled in domestic and abroad to pursue his art. He made a considerable contribution to Turkish folk music through his composed songs. In his poems, some subjects such as Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Kerbela and On İki İmam were commonly mentioned. Ashik Davut Sulari composed poems in the form of " düvazı imam " in addition to breath poems. The most distinctive feature of his expressions is to reflect Alevi-Bektashi belief and convey the coding of the Ano-tolian Alevism. In this study, the importance of Ashik Davut Sulari from Erzincan in the Turkish Ashik Tradition will be focused on and the codings of Alevism and Bektashism doctrines in his poems will be identified.
Baki Öz ün 1995 yılındaki yayınladığı kitap . Osmanlı döneminde aleviler ilgili fermanlar
GÜRGENTEPE (ORDU) YÖRESİNDE YAŞAYAN ALEVİLERDE DİNİ VE SOSYAL HAYAT FIRAT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI
I. Sosyal Psikoloji Kongresi Tam Metin Bildiri Kitabı, 2017
Karlıdağ, S., & Göregenli, M. (2017). Aleviliğin sosyal temsilleri (Social representations of Alevism). In D. Kökdemir & Z. Yeniçeri (Eds.), 1st Social Psychology Congress Proceedings (pp. 328-339). Ankara: Baskent University (http://psksosyal.net/docs/SPKProceeding.pdf). Bu çalışmada, Alevilerin Alevilikle ilgili sosyal temsilleri, niteliksel yöntemler kullanılarak sosyal psikolojik bir yaklaşımla incelenmiştir. Kendilerini Aleviliğin farklı veçhelerine aidiyetlikle (sözgelimi, Arap Alevisi, Dersim Alevisi, Türkmen-Tahtacı Alevisi, vd.) ifade eden 39 Alevi (22 kadın-17 erkek) katılımcıyla yarı-yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar İzmir (25) ve İstanbul (14) şehirlerinde yaşamaktadır. Yarı-yapılandırılmış görüşme formunda, sosyo-demografik özelliklere, Aleviliğe ve Alevilik/Aleviler deyince hatırlanan olay-kişilere ilişkin açık-uçlu sorular yer almıştır. Elde edilen veriler tematik içerik analizi ve söylem analiziyle incelenmiştir. Sosyal temsilleri açısından Alevilik için beş tema tespit edilmiştir: “İnanç/değerler/teozofi/felsefe bütünlüğünde Alevilik”, “paylaşılan grup kimliği olarak Alevilik”, “diğeri tasavvurunda Alevilik”, “Alevilikler-arası/Alevilik-içi farklılaştırmalar” ve “kavramsal yaklaşımla Alevilik”. Katılımcıların ifadelerinde; ibadet pratikleri olarak ‘ritüeller’, ‘Ali kültü ve önemli kişiler’, ‘senkretik inanç yapısı’ boyutlarıyla inanç olarak Alevilik ve Aleviliğin kendisine içkin ‘insan merkezlilik’, ‘insanı-doğayı-canlıları sevmek’, ‘ezilenin yanında olmak’ gibi değerler söylemi öne çıkmaktadır. Ayrıca teozofik ve felsefi yönelimleriyle, ‘dört kapı, kırk makam’, ‘insan-ı kâmil olmak’ gibi Aleviliğe özgü batıni/esoterik karakteristikleri ve Aleviliğin, ‘Ene’l-hakk’, ‘vahdetivücud’ gibi tasavvufi yönlerini açığa çıkaran söylemler de ifade edilmiştir. ‘Normatif bir yapı olarak Alevilik’, sosyo-politik açıdan ‘mevcut konumu üzerinden Alevilik’, ‘pozitif kimlik olarak Alevilik’ gibi boyutlarıyla Aleviliğin sosyal hayatın içinde ifadesi ve ‘semavi dinlerden’, ‘Sünni-İslam anlayışından’ farklılaştırmalar; gruplararası farka ve sosyal özne olarak aidiyet grubu Aleviliğe işaret eden söylem kümeleridir. Alevilik-içi farklılık söylemi ve epistemolojik düzlemde, vokabüler çeşitlilikle sözcük olarak Aleviliğe dair ifadeler diğer temsil kategorileri içerisinde yer almıştır. Aleviliğe ilişkin kolektif bellek ise; “Alevilik kolektif bellek olayları” ve “Alevilik bellek şahsiyetleri” olmak üzere iki kategori altında incelenmiştir. Aleviliğe dair kolektif bellek olayları yoğun söylem sıklığıyla ‘katliamlara’ gönderme yapan söylemlerden; bellek şahsiyetleri ise ‘İslami figürler’, ‘âşıklar-ozanlar’, ‘mistik karakterler’, ‘günümüz yakın tarihindeki ozan-sanatçılar’ ile ‘politik figürleri’ referans gösteren söylemlerden oluşmaktadır. Bellek şahsiyetlerinin aksine, kolektif bellek olaylarında zamansal tezahürde yakın döneme (Cumhuriyet Dönemi katliamlarına) ait içerik göze çarpmaktadır. Araştırmanın sonuçları, sosyal kimlik ve sosyal temsiller kuramları açısından tartışılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.