Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017
Paleolitik Donemlerden gunumuze kadar onemini koruyan Elazig kenti sakinleri, gunumuzdeki Uluova’nin bereketli duzluklerine yerlesmeden once 1834’lere kadar “Yukari Şehir” olarak adlandirdiklari Harput Kalesi ve cevresinde yasamlarini surdurmekteydiler. Harput erken donemlerden itibaren Dogu Anadolu’da onemli kultur ve ticaret merkezlerinden biriydi. Hatta Osmanli Donemi’nde 20.000’i bulan nufusu ile Dogu eyaletleri arasinda soz sahibi kentler arasinda yer almaktaydi. Makelenin konusunu olusturan cam firinlari da bu donemdeki kalkinma ve zenginligin bir parcasi olarak karsimiza cikmaktadir. Iki alanda bulunan cam firinlari farkli formlarda olmakla birlikte ozellikle Osmanli mahallesindeki tandir seklindeki cam firini su ana kadar Anadolu’da ortaya cikarilan tek ornektir.
ÖZET Paleolitik Dönem'den günümüze kadar önemini koruyan Elazığ kenti günümüzdeki Uluova'nın bereketli düzlüklerine yerleşmeden önce 1834'lere kadar " Yukarı Şehir " olarak adlandırdıkları Harput Kalesi ve çevresinde yaşamlarını sürdürmekteydiler. Harput erken tarihlerden itibaren Doğu Anadolu'da önemli kültür ve ticaret merkezlerinden biriydi. Hatta Osmanlı Dönemi'nde 20.000'i bulan nüfusu ile doğu eyaletleri arasında söz sahibi kentler arasında yer almaktaydı. Makelenin konusunu oluşturan cam fırınları da bu dönemdeki kalkınma ve zenginliğin bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. İki alanda bulunan cam fırınları farklı formlarda olmakla birlikte özellikle Osmanlı mahallesindeki tandır şeklindeki cam fırını şu ana kadar Anadolu'da ortaya çıkarılan tek örnektir. ABSTRACT Elazığ city residents who have maintained their importance from Paleolithic period to present day, had continued their life around Harput Castle which they called " uptown " and its surroundings till 1834s before they settled in fertile plains of today's Uluova. Harput was one of important centres of culture and trade in Eastern Anatolia from early periods. Even in the Ottoman period with its almost 20.000 population it was among influential cities in Eastern provinces. Subject of this paper,glass furnaces,are samples of development and in this period. Glass ovens found in two areas are in different forms and the one in the Ottoman area is the first example to have been discovered upto now in Anatolia.
2018
Harput Ic Kale’de, 2014 ve 2017 yillari arasinda yapilan kazilarda farkli plankarelerde bulunan benzer tiplerdeki 10 adet bakir Artuklu sikkesinin tanitilmasi; bununla beraber Artuklularin sikke tasvirlerinde cagdasi olan devletlerden ve gecmis uygarliklardan nasil etkilendikleri sorusunun sikkeler isiginda cevaplanmasi makalenin amacini olusturmaktadir. Harput Ic Kale’de ele gecirilen Artuklu sikkelerinin bir makaleye ilk kez konu olmasi da makalenin onemini ortaya koymaktadir. Makalenin giris bolumu iki basliktan olusmaktadir: Ilkin Harput Ic Kale kazilarinin tarihcesi hakkinda bilgi verilmis, sonra Harput’ta Artukogullari Devri anlatilmistir. Degerlendirme bolumunde, sikkeler uzerindeki tasvirler melek ve bust tasvirli olarak iki grupta incelenmis, bu tasvirlerin ne anlama geldigi farkli yorumlar katilarak izah edilmeye calisilmistir. Sonuc bolumunde, sikkeler uzerindeki yazi ve betimlemelerin ortak ozellikleri, farkliliklari ele alinarak tablo ile aciklanmistir. Buna gore tarafi...
HARPUT İÇ KALE KAZILARINDA BULUNAN BİZANS VE HAÇLI SİKKELERİ Özet Urartulardan, Erken Cumhuriyet Dönemi!ne kadar kesintisiz yerleşimin olduğu Harput Kalesi!nde, hemen her döneme ait arkeolojik buluntu mevcuttur. Bunlar arasında sikkeler, kendi dönemlerinin net tarih sunabilen önemli arşiv belgesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nitel çalışmamızda, Bizans'ın Harput hâkimiyeti evreleri ve Haçlıların Harput!la olan ilişkileri kazılarda bulunan sikkeler ölçeğinden değerlendirilmiştir. Ülkemizde, arkeolojik kazılarda bulunan Bizans sikkeleri ile ilgi bazı çalışmalar mevcutken Haçlı sikkeleri ile ilgili yayınları genellikle yabancı kaynaklar oluşturmaktadır. Haçlı sikkelerinin pek çalışılmamasın sebepleri arasında; arkeolojik kazılarda sık karşılaşılmaması, belirli bölgelerde sikke sirkülasyonu olması, sikkelerinin azlığı ve Haçlıların idari ömürlerinin kısa olması düşünülebilir. Bizans'ın, Sâsânîlerle ve Müslüman Araplarla yaptığı savaşlar nedeniyle etkisiz geçen erken dönem ilk hâkimiyet evresinde, hem Harput civarında hem de kalede Erken Bizans sikkeleri ve diğer arkeolojik buluntular oldukça azdır. Bizans'ın Harput!taki ikinci ve asıl hâkimiyet evresi olarak tanımladığımız 10. yüzyıl sonlarından 1085 yılına kadarki süreç, Bizans sikkelerinin ve eserlerinin en yoğun olduğu dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplamda 38 adet bronz sikkenin incelemesi yapılmıştır. Bunlardan; 32 tanesi Bizans Dönemi!ne aittir ve 2 tanesi 6. yüzyıla, 1 tanesi 7. yüzyıla, 29 tanesi ise 11. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Katalogdaki diğer 6 sikkeden 3 tanesi Edessa (Urfa) Haçlı Kontluğu!na, diğer 3'ü ise Antakya Haçlı Prensliği!ne aittir. Haçlı sikkeleri, Çubukoğullarının Harput!a egemen olduğu yıllara (1085-1113) denk gelmektedir. Bu sikkeler, bölge ticaretinde uzun süredir kullanılan ve güven veren Bizans sikkeleri taklit ederek darp edilmiş, Harput!ta ve bölgedeki ticari faaliyetlerde ödeme aracı olarak kabul görmüştür.
Seleucia 8, 2018
Öz Olba'da tiyatro, manastır ve ölü kültü ve mezarlık alanlarında 2010 yılın-dan başlayarak yapılan kazılarda çok sayıda cam kandil parçası ele geçmiş bulunmaktadır. Bunlar üzerinde yapılan ayrıntılı araştırmalar sonucunda üç temel tipi belirlemek mümkün olmuştur. Bunlar "kulplu", "saplı" ve "düğme dipli konik gövdeli" tiplerdir. Kulplu kandillerin biçimsel özellikleri, kulpla-rının gösterdiği farklı özellikler temel alınarak, bunlara ait bazı alt grupları da belirlemek mümkün olmuştur. Geç Antik Dönem Roma camcılığında tipik sayılan bu formların örneklerinin Olba'da saptanmış olması, kentte iç mekânların aydınlatılmasında cam kandillerin sıkça kullanılmakta olduğunu yansıtmaktadır. Cam kandillerle birlikte kullanılan madeni polycandelon, kandil askısı ve fitil tutacaklarına ait çok sayıda parçanın da kazılarda ele geçmesi, cam kandillerin aydınlatmadaki rollerini doğrulayan buluntular-dır. Çalışmalarımız, cam kandillerin kandillerin Olba'da MS 4. yüzyıldan başlayarak, kentteki yerleşimin son bulduğu MS 7. yüzyıl sonlarına dek kullanıldıklarını göstermektedir. Abstract During the excavations carried out at Olba since 2010 a number of glass fragments belonging to the lamps were discovered at several sectors such as Seleucia, Sayı 8 (2018): 117-141.
ART-SANAT DERGİSİ /ART-SANAT JOURNAL Sayı/Number: 14 , 2020
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Journal Of Modern Turkish History Studies XIX/ Özel Sayı: İzmir'in İşgali (2019), ss. 155-174
Öz 1972 yılında İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından Hasan Tahsin adına bir "ilk kurşun" anıtı dikilmesi için başlatılan kampanya ülke genelinde bir kaç itiraz dışında topyekûn destek bulur. İki yıl içinde tamamlanan anıtın, açılışını 15 Mayıs 1974 günü bizzat dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk gerçekleştirir. Paul Connerton'un belirttiği gibi anıtlar, yalnızca bazı şeylerin hatırlanmasına izin verirken, bir çeşit ayrımcılıkla diğerlerinin de unutulmasına neden olmaktadır. Başka bir deyişle anıtlar geçmişi hatırlamamızı sağladığı kadar aynı zamanda onu saklamaktadır 1. "İlk kurşun" anıtı; zamanla bu konudaki farklı anlatıları, görüşleri ve itirazları unutturarak, "Hasan Tahsin'in ilk kurşunu atarak milli mücadeleyi başlattığı" tezini, "kesin" ve "keskin" bir tarihsel doğruya dönüştürmüştür. Bu çalışma; herhangi tarihsel bir olay üzerine çeşitli nedenlerden dolayı bir çok farklı tanıklıklar olabileceği gerçeğinden hareketle, 15 Mayıs 1919 günü İzmir'de atılan "ilk kurşuna" dair farklı tanıklıklara ve anlatılara dayanmaktadır. "İlk kurşunu kim veya kimler attı?" sorusuna cevap aramaktan ziyade, hiç bir ön kabule yaslanmadan nesnel bir yaklaşımla hadiseyi, çeşitli tanıklıklar üzerinden bütün boyutları ile ortaya koymayı amaçlamaktadır. Abstract A campaign launched by Izmir Journalists Association (IGC) in the year of 1972 to erect a "The First Bullet" monument on behalf of Hasan Tahsin has been approved throughout the country except for some objections. The opening of the monument, which was completed within 2 years, was made by the then President of the Republic of Turkey 1 Paul Connerton, Modernite Nasıl Unutturur, Sel Yay., 2. Baskı, İstanbul, 2014, s. 39.
Harran ve Çevresi, Arkeoloji, 2019
2020
Pamphylia Bolgesi’nde bulunan Sillyon’da 2018 yilindan itibaren yuzey arastirmalari gerceklestirilmektedir. Kentin guney yamaci ve Hellenistik kulenin cevresinde olmak uzere toplamda bes adet amphora muhuru bulunmustur. Bu muhurlerin dort adeti Rhodos kokenlidir. Diger ornegin ise kokeni belirlenememistir. Rhodos amphora muhurlerinde yonetici ve uretici isimleri tespit edilmistir. Sillyon’daki Rhodos amphora muhurleri genel olarak, MO II. yuzyilin ikinci ceyregi ile ayni yuzyilin sonlari arasina tarihlenmektedir. Bu muhurler, Sillyon ile Rhodos arasindaki ticari baglantilarini gostermesi ve kentin Hellenistik Donemi hakkinda bilgiler aktarmasi acisindan onemlidir.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2020
Bu çalışmada 2007 yılından bugüne devam eden Divriği Kalesi kazılarında ele geçen sırlı seramik buluntular tanıtılmıştır. Alanda stratigrafik bir çalışma yapmak mümkün olmadığından, Kalenin tarihçesi seramik buluntular açısından önem taşımaktadır. Divriği ile ilgili tarihi bilgiler, bölgedeki Sasani-Bizans mücadelesi ile başlar. III. Mikhael'in, 9. yüzyıl ortalarında gerçekleştirdiği Anadolu seferi sonucunda Divriği, Bizans İmparatorluğu'nun eline geçmiştir. Bizans hâkimiyetindeki Divriği Pavlikanlar'ın merkezidir. Divriği'de Türk hâkimiyetinin ne zaman başladığı ise kesin bilinmemektedir. 1142'de, Mengücek Devletinin parçalanmasından sonra, Mengücek Süleyman Şah'ın payına düşen Divriği, Mengücekoğulları'nın Divriği kolunun başkenti olmuştur. 13. yüzyılın ikinci çeyreğinde Anadolu Selçuklu Devletinin hâkimiyet alanında yer alır. 14. yüzyıl başlarından sonlarına kadar Divriği'nin tarihine dair fazla bilgi bulunmamaktadır. Bu yüzyılda Sivas, İlhanlılar'a sonra da Eretnaoğulları'na tabi olmasına rağmen, Divriği Memlûklular'ın elindedir, Mercidabık zaferi (1516) sonrası kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine geçer. Kazı çalışmalarında bulunan sırlı seramikler, genelinde kazıma tekniği ile bezenmiş, tek veya çok renkli sırlı örneklerdir. Çoğunlukla 12.-14. yüzyıllar arasına ait olan seramiklerde, ithal örneklerin yanı sıra, yerel olduğunu düşündüğümüz, ortak bir bezeme, renk ve teknik dünyasına ait gruplar önemli bir yer tutar. Bu çalışmada, yayınlardan bilinen Bizans ve Türk dönemi seramiklerinden farklı motif ve üsluptaki örneklerin Divriği'ye hâkim gruplardan hangisinin yerel üretimi olduğunun sorgulanması amaçlanmıştır.
Gedikkaya Mağarası, Bilecik İli İnhisar İlçesi'nin yaklaşık 1km. güneydoğusunda, Gedikkaya Mevkii'nde yer alan Gedikkaya Nekropolü içerisinde bulunur. İn Mağarası olarak tescillenmiş olan mağara İnkaya olarak adlandırılan kayalık tepenin kuzeye bakan yamacında, tamamen Sakarya Vadisi'ne hâkim bir konumda yer alır (Resim: 1). Mağara güney yönünde dağın içine girer. Mağaraya giriş kuzeydendir. Mağara ağzı 6 m. genişliğinde ve 3.5 m. yüksekliğindedir. Mağaranın ağzının deniz seviyesinden yüksekliği 354 m. kuzeyinden akan Sakarya Nehri'nden yüksekliği ise 180 m. ve yol seviyesinden yüksekliği ise 125 m.dir.
Journal of Turkish Studies, 2017
Bu makale Harput İç Kalesi'nde 2014 yılında gerçekleştirdiğimiz arkeolojik kazılarda elde edilen mimari ve taşınabilir kültür varlıklarının bir bölümünün bilim dünyasına tanıtılmasını amaçlamaktadır.
NWSA Academic Journals, 2017
kazı sezonlarında ele geçirilen Bizans sikkelerinin özellikleri değerlendirilmiş, sikkeler ışığında Harput'a hükmeden ilk ve son Bizans hükümdarı belirlenmeye çalışılmıştır. Toplamda 9 adet sikke üzerine inceleme yapılmıştır. Buna göre; 5 numaralı sikke 6. yüzyıla, diğer sikkeler ise 11. yüzyıla tarihlendirilmiştir. İncelemeler neticesinde, sikkelerin ağırlıklarının 2.19gr-16.2gr arasında, çaplarının ise 20mm-30mm ebadında değiştiği tespit edilmiştir. Ayrıca, değerlendirme bölümünde yüzleri net olmayan sikkelerin açıklaması yapılmıştır. Kazısı gerçekleştirilen alanlarda dolgu toprağın yoğunluğu, belli bir kültür yapı katına ulaşılmasına engel olmuştur. Örneğin bir Bizans malzemesinin çıktığı kod ile daha geç bir döneme ait malzemenin kodu aynı ya da daha yüksek/düşük olabilmektedir. Bu çeşitliliğin anlaşılabilmesi için bir tablo oluşturulmuştur (Tablo 3). Katalogdaki sikkeler de bu bağlamda kod durumuna göre değil, açma sırasına göre yerleştirilmiş ve yapılan kısaltmalar dipnot verilerek açıklanmıştır. Tamamı bakır olan sikkeler üzerinde, Bizans sikkelerinde sık görülen Hz. İsa tasvirleri, Haçlar, Grekçe harfler ve yazılar, para birimleri yer almaktadır. Kazılarda sikkelerin bulunması kazı alanlarının tarihlendirilmesi bakımından en önemli belgeler arasındadır.
CUMHURIYETIN BIRINCI YÜZYILINDA ANADOLU’DA TÜRK DÖNEMI ARKEOLOJI ÇALISMALARI, 2023
Bu eserin tüm yayın hakları, Türkiye Bilimler Akademisi'ne aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan kısmen veya tamamen basılamaz ve çoğaltılamaz. Eserden kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Kitabın dil, bilim, etik ve hukuk açısından bilimsel sorumluluğu yazara aittir. Türkiye Bilimler Akademisi'nin sorumluluğu bulunmamaktadır.
ORTAÇAĞ’DAN CUMHURİYET’E SANAT TARİHİ ÇALIŞMALARI, 2023
Kazısı" isimli kurtarma kazısının bilimsel sorumluluğu görevini yürütmektedir. Editör evli ve bir çocuk sahibidir.
Selçuk Üniversitesi edebiyat fakültesi dergisi, 2023
While skeletons of 47 adult individuals have been detected in 34 graves in rescue excavations by the Manisa Museum Directorate in the necropolis area detected during the road works, in the road route and impact area of the Gürdük Dam located on 103 blocks, 1-2 parcels in Manisa province Akhisar district Musaca neighborhood, no infant/child graves have been discovered in the area. The absence of
Seleucia (ad Calycadnum), 2019
Th e glass bowls which are among typical glass productions of the Hellenistic Period had a large distribution. Th e current typology on these bowls is based on the finds from Tel Anafa in Palestine where thousands of fragments were discovered. Although evidence is lacking for production these bowls in Tel Anafa, it is generally accepted that they were mainly produced in the Syro-Palestnian region. Th e production of the bowls started in the Hellenistic Period, perhaps as early as the third century BC, and fl ourished from the second century BC onwards, ending in the first century AD Early Roman Imperial Period. Th e objective of our study is to demonstrate and evaluate the finds of Hellenistic glass bowls from the acropolis trenches at Olba, both on the basis of archaeological context and current classifications. Th ree basic types of Hellenistic glass bowls-"grooved", "ribbed" and "linear-cut"-were recorded in Olba as well as an example with an outsplaying rim which does not occur in the basic groups. According to their findspots, it can be suggested that the glass bowls in Olba were not only regular drinking-vessels in daily life, but also used as in funerary rituals such as banquets or libations. Th e achaeological data reveals that the glass bowls were in use at Olba as early as the second century BC and continued to be current until the first century AD. Th ese glass finds are important for the settlement history of Olba revealing that the occupants embraced the widespread Hellenistic culture, demanding and using its typical and uniform products.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.