Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2012, İslam Mezhepleri Tarihi (El Kitabı) (ed. H. Onat-S. Kutlu, Ankara: Grafiker Yayınları)
…
5 pages
1 file
Hoşgörünün Arka Yüzü: Eşitsizlik, 2019
Wendy Brown, Regulating Aversion başlıklı kitabında, hoşgörünün giderek eşitliğe ikame olmasına dikkatimizi çekip, hoşgörünün (tolerance) liberal yönetişimin bir aracı ve beyaz Batılının üstünlüğünü ve devlet şiddetini meşrulaştıran bir iktidar söylemi olduğunu iddia ediyordu1. Farklı dini, etnik ve kültürel kimliklerin birlikte yaşaması için gerekli bir toplumsal ortak kabul olarak tanımlanan hoşgörünün, kulağa hoş gelse de, arkasında çok güçlü ve bir o kadar sinsi bir tahakküm ilişkisi yattığına şüphe yok. Ama bu konuda da kavramlar üzerinde biraz daha incelikle durmakta yarar var. Birlikte yaşamak ama hangi genel ilke temelinde? Hukuki dayanağı olan genel bir eşitlik ilkesi temelinde mi yoksa genel kabul görmüş bir farklılıklar hiyerarşisinden hareket ederek, ötekini, farklı olanı ahlaki temelde tanıyıp, kabul ederek mi?
İlahiyat Akademi Dergisi , 2017
Eş'arîlerle Maturidiler arasındaki ilk fikri etkileşimler, V./XI. yüzyılda başladı ve sonraki süreçte inişli çıkışlı bir seyir izledi. Başlangıçta fikri açıdan birbirine denk iki kelam ekolünün mücadelesiyken, Eş'ariliğin felsefe ile ilişkisi neticesinde uğradığı entelektüel genişleme Maturîdiliğin kelamda ısrar eden söylemini işlevsizleştirdi. Bu yüzden Fatih döneminde yükselen değer haline gelen felsefi kelam karşısında Maturidilik yeterince boy gösteremedi. Ancak ilerleyen süreçte Eşariliğin felsefe ile bağının peyderpey kopmaya başlaması, onu tekrar kelami zemine çekti. Bu noktada Eşarilik ve Maturidilik yeniden birbirinin muhatabı oldu. Buna paralel olarak da Osmanlılarda X./XVI. yüzyıldan itibaren başlayan, ancak en yüksek ifade biçimine belki de XII/XVIII. yüzyılda ulaşan bir Maturidilik vurgusu gündeme gelmeye başladı. İki mezhep arasındaki itikadi görüş ayrılıklarını konu edinen çok sayıdaki metne bakıldığında, bunun, iki mezhebin mensuplarının karşılıklı olarak birbirlerini anlama çabasından daha fazla bir anlam ifade ettiği ve Maturidiliğin bir Osmanlı kimliği olarak ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Bu yazıda Osmanlı'da ilk başta felsefi Eşarilik karşısında silik kalan, ancak sonraki süreçte öne çıkarılan Maturidilik vurgusu ve bunu besleyen siyasi ve fikri unsurlar tahlil edilecektir.
ÖZEL MÜLKİYET VE EŞİTSİZLİK GİRİŞ Dünyamızın bugünkü haline baktığımızda bir tarafta açlıktan ölen insanları bir tarafta da içtiği bir şişe şaraba binlerce dolar para ödeyen insanları görüyoruz. Bugün işsiz sayısı ve bununla bağlantılı olarak suç oranlarının gün geçtikçe arttığına şahit oluyoruz. Brezilya'da, Endonezya'da birileri günlük 1doların altına çalışırken kimileride 100 bin dolarları geçen düğünlerde şık takıları ve elbiseleri ile boy göstermektedir. Hindistan'da insanlar açlıktan kırılırken bir Hintli ise milyon dolar bütçe ile İstanbul'da sarayda düğün yapabiliyor. Bu insanları birbirlerinden ne farkı var? Her ikisi de aynı soydan gelen, düşünebilen, fikir üreten insanlar değil mi? Kırılma noktası nedir? Dünya nimetlerinden neden her ikisi de aynı şekilde faydalanamıyor? Herkesin aklına ilk gelen "ama birisi zengin diğeriyse fakir" olduğudur. Bu noktada insanları zengin-fakir diye ayırmamıza neden olan nedir? İçinde var olduğumuz global dünyanın öğrettiği kavramlar ve ekonomik kriterlerle, var olan mülkiyet anlayışına göre böyle bir sınıflama yapmaktayız. Peki, bu denli belirleyici olan mülkiyet nedir, bu sorununun yanıtını aramalıyız öncelikle.
Dilin sürekli gelişim içerisinde olması ile dilbilgiselleşme, kelime yapımı ile sözlükselleşme, fono-semantik başkalaşma ve anlam olayları dil içerisinde yer alan bazı morfemlerin ve leksik unsurların farklı dönemlere ait biçimlerinin eşzamanlı olarak kullanılmasına neden olmaktadır. Bir başka ifadeyle bir biçimbirimin, kelimenin ya da anlamının süreç içerisinde hem değişikliğe uğramış hem de uğramamış biçimi aynı anda kullanılabilmektedir. Bu durum çalışmada “eşzamandalık (coexistence)” terimiyle adlandırılmıştır. Bir kelimenin dilbilgisel- leşme süreçleri sonrası eke dönüşmesi ve kelime biçiminin de yaşanması buna bir örnek teşkil edebilir. Örneğin, Türkçede -yor eki bir biçimbirim olarak görev yapmaktadır. Bu ekin eski şeklinin yorı- (yürü-) fiili olduğu bilinmektedir. Fakat dil, eski şeklini (ses değişiklikleri hariç) kullanımdan düşürmemiştir. Bugün Türkçede hem yürü- fiili hem de -yor eki kullanılmaktadır. Bunun gibi başka örnekler de mevcuttur. Dilbilgiselleşme süreci ile ortaya çıkan bu örneklerden başka sözlükselleşme süreci, kelime yapımı, fono-semantik başkalaşma ya da anlam olayları esnasında ortaya çıkan “eşzamandalık” örnekleri de bulunmaktadır. Bu çalışmada dilbilgiselleşme, kelime yapımı ve sözlükselleşme, fono-semantik başkalaşma ve anlam iyileşmesi/kötüleşmesi/ genişlemesi süreçleri sonrasında ortaya çıkan “eşzamandalık” örnekleri ele alınacaktır.
Özet Geçmişin ya da şimdinin her toplumunda, maddi ya da simgesel başlıca kaynakların, üyeler arasında eşit olmayan biçimde dağıldığı görülür. İster gelir ya da eğitim, ister toprak mülkiyeti ya da siyasal iktidar, isterse kişisel ayrıcalık ya da düşünsel etki söz konusu olsun, her durumda, bir toplumdan diğerine farklılıklar görünse de, nüfusun bir bölümünün belirli kaynağa nüfusun diğer bölümlerine göre daha fazla ya da daha az sahip olduğu gözlenir. Sosyal tabakalaşma, daima bir eşitsizlik halinin ifadesidir. Üst tabakalara doğru gidildikçe insanlar, alt tabakalarda bulunanlara göre daha fazla hak sahibidirler veya bazı haklardan daha çok faydalanırlar. Sosyolojide sosyal tabakalaşma ve sınıf meselesini önemli bir konu haline getiren asıl mesele bu eşitsizliktir.
ISophos: Uluslararası Bilişim, Teknoloji ve Felsefe Dergisi ISophos: International Journal of Information, Technology and Philosophy , 2022
Özet Bu çalışmada, adalet kavramından yola çıkılarak özgürlük ve eşitliğin belirlenimi yapılmıştır. Eşitlik kavramı temelinde eşitsizlik değerlendirilerek onun kuramsal, biçimsel ve fırsat eşitsizlikleri olmak üzere türleri eleştirilmiştir. Bu bağlamda, eşitsizliğin kaynakları bizi Neoliberalizm ve Küreselleşme sorununa götürmüştür. Bu iki kaynak çerçevesinde ortaya çıkan yozlaşma, yoksulluk ve şiddet-terör eylemlerinin ve kültürel kimlik eşitsizliğinin de sebepleri olarak vurgulanmıştır. Çalışmada, bilhassa fırsat eşitliği bağlamında gelir ve mülkiyet eşitliği sağlanmadıkça özgürlük ve adalet kavramlarının da anlam kazanamayacağı sonucuna varılmıştır. Çalışmanın sınırları ölçüsünde eşitsizliğin giderilmesi için çözüm önerisi sunulmuştur. Abstract Inequality in the Framework of Neoliberalism In this study, the determination of freedom and equality was made based on the concept of justice. On the basis of the concept of equality, inequality has been evaluated and its types have been criticized as theoretical, formal and opportunity inequalities. In this context, the sources of inequality have led us to the problem of Neoliberalism and Globalization. Corruption, poverty and violence-terrorist acts and cultural identity inequality emerged within the framework of these two sources were also emphasized as the causes. In the study, it is concluded that the concepts of freedom and justice cannot gain meaning unless income and property equality is ensured, especially in the context of equality of opportunity. A solution proposal has been presented to eliminate inequality within the limits of the study.
Modern toplumun temel özelliği, eşitsizliği insanlar için bir veri ya da doğal bir hal şeklinde görmemesidir. Yurttaşlık şartlarında ahlakî temellendirme gerektiren husus da eşitlik değil, eşitsizliktir. Bu açıdan bakıldığında; yurttaşlığın özel bir bileşeni olarak eşitlik, Amerikan ve Fransız devrimlerinden bu yana, toplumsal değişim adına yürütülen siyasal mücadelelerin belki de en temel ilkesidir. Dahası; eşitlik modern bir değer olmanın ötesinde modernliğin kriteridir. Ancak eşitliğin; insana dair varlıksal-özsel bir şey mi yoksa fertlerin ulaşmak istedikleri hedeflere yönelik fırsat eşitliği mi ya da içinde bulunulan sosyal şartların eşitliği mi yahut da yeteneklere, fırsatlara ve şartlara bakılmaksızın ulaşılan sonuçların eşitliği mi olduğu hususunda bir uzlaşma da yoktur. Öte yandan; toplumsal eşitsizliği belli ölçülerde gidermek alt statülerdeki insanlar için her zaman istenilir bir şey olmuşsa da maalesef bu kolaylıkla gerçekleştirilebilir bir şey de olmamıştır. Muhtemelen; sosyalistlerin, kapitalizme ait temel yapının ortadan kaldırılmasıyla toplumsal eşitsizliklerin ortadan kaldırılabileceği biçimindeki beklentileri de egaliteryanların beklentileri de sadece birer temenni olarak kalacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Yeni Eko-Tek Dünya: Teknolojinin Son Sürümü (Ekin Basım Yayın Dağıtım), 2020
Bilimname: Düşünce Platformu, 2014
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1988
History Studies International Journal of History, 2012
Istanbul 2018 Uluslararasi Ayrimcilik Konferenasi , 2018
Şekâvet, Hıyânet, İsyan Geç Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eşkıyalık, 2023
Uluslararası İmam Eş'arî ve Eş'arîlik Sempozyumu, 2014
KELAM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2017