Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Dijital Çağda Kriz İletişimi Sempozyumu 26-28 Mayıs 2021
Toplumsal barışa katkı sağlamak ve yargı süreçlerine yardımcı olmak amacıyla uzlaştırma ve arabuluculuk alternatif çözüm yolu olarak hukuk sistemlerinde uygulanmaktadır. Klasik yargılama süreçlerinden farklı olarak hukuk uyuşmazlıklarının çözümü arabuluculuk ve uzlaştırma ile hukuk normları çerçevesinde iletişim teknikleri kullanılarak çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Sorunların çözümünde karar verme yetkisi olmayan arabulucular taraflarla iletişim kurarak, itilafları iletişim becerileri ile çözmeye çalışmaktadırlar. İletişimin etkin kullanımı çatışmaların çözümü kolaylaştırırken sağlıksız iletişim tarafları çözüm masasından uzaklaştırmaktadır. Çalışmada da odaklanılan durum uzlaştırmacıların iletişim becerilerinin çatışma çözümüne olan etkisidir. Bu bağlamda seçilen örnek vaka üzerinden uzlaştırmacıların iletişim becerilerinin uyuşmazlık çözümündeki rolü ortaya konulmaya çalışmıştır. Örnek olay incelemesi ile yapılan çalışmada iletişim becerilerini etkili kullanan uzlaştırmacıların çatışmaları daha etkili bir şekilde çözdüğü görülmüştür. Anahtar Kelimeler: uyuşmazlık iletişimi, çatışma çözümü, arabuluculuk, hukuk iletişimi, alternatif çözümler.
Uluslararası Hukuka Çözüm Önerisi: İyileştirici Yaklaşım Bağlamında Bir Değerlendirme/SOLUTION PROPOSAL TO INTERNATIONAL LAW: AN EVALUATION IN THE CONTEXT OF PROGRESSIVE APPROACH, 2020
ABSTRACT: The relationship between law and politics has affected the international system since the emergence of nation states. Law and politics have sometimes been handled together and sometimes as separate concepts and facts, and they have frequently guided each other. Especially this relationship has been effective in determining the behavior of the states that make up the international system. Considering the past periods when the functioning of the international system was carried out through war and peace, the international system should be established on normative grounds and the law should be determined as a guarantee on these established foundations. The normative foundations of international law have an important place in today's international system. The fair implementation of the international system and how the position of international law should be, will be evaluated from a normative perspective. By giving place to the philosophers who constitute the historical background of the normative thought and the meanings attributed to the concept of norm, how the international law should be today will be discussed with a critical approach. In this study, it will be revealed that the Progressive Approach offers important opportunities in preventing the humanitarian tragedies and the unilateral interventions of the states, based on the idea that international law should be regulated with a general consensus of the international community. ÖZET:Hukuk ile siyaset arasındaki ilişki, ulus devletlerin ortaya çıkmasından bu yana uluslararası sistemi etkilemiştir. Hukuk ve politika bazen birlikte bazen de ayrı kavram ve olgular olarak ele alınmış ve çoğu zaman birbirlerine yön vermişlerdir. Özellikle bu ilişki, uluslararası sistemi oluşturan devletlerin davranışlarını belirleme de etkin olmuştur. Uluslararası sistemin işleyişinin savaş ve barış üzerinden yürütüldüğü geçmiş dönemler dikkate alındığında uluslararası sistemin normatif temellerde kurulması ve hukukun bu kurulan temellerde bir güvence olarak belirlenmesi gerekmektedir. Uluslararası hukukun normatif temelleri, günümüz uluslararası sisteminde önemli bir yere sahiptir. Uluslararası sistemin adil bir şekilde sürdürülmesi ve uluslararası hukukun konumunun nasıl olması gerektiği normatif bakış açısı ile değerlendirilecektir. Normatif düşüncenin ve norm kavramına yüklenen anlamların tarihsel arka planını oluşturan düşünürlere yer verilerek uluslararası hukukun günümüzde nasıl olması gerektiği eleştirel bir yaklaşımla ele alınacaktır. Bu çalışmada İyileştirici Yaklaşımın (Progressive Approach), uluslararası hukukun uluslararası toplumun genel bir fikir birliği ile düzenlenmesi gerektiği düşüncesinden hareketle günümüzde yaşanan insanlık trajedileri ve devletlerin tek taraflı müdahalelerinin engellenmesinde önemli fırsatlar sunduğu ortaya konulacaktır.
2019
At the scope of this work, in the context of work to forming public opinion at political communication, via Republican People’s Party Head Kemal Kılıçdaroğlu’ s statements analysis of selected speech, ıt is aimed to expose which issue has been put on the agenda, what is the target audience of the march and the effects to Turkish political history of Justice March achieved between 15 June 2017 and 9 July 2017. In this respect, the work consists of three sections. At the first section, political communication and the improvement of political communication have been underlined and actors and tools of political communication have been clarified. At second section, improvement of public opinion, factors which forming public opinion and the constitution tools to forming public opinion have been investigated. At the third section which is analysis section, Republican People’s Party Head Kemal Kılıçdaroğlu’ s selected speech has been examined with critical discourse analysis. At the conclusion section, the messages of Justice March, target audience and the political effects have been interpreted according to obtained data of discourse analysis. Key Words: Political Communication, Forming Public Opinion, Justice March, Discourse Analysis.
Türkiye Barolar Birliği Dergisi C. 33 S. 153, 2021
Özet: Günlük anlamıyla evlilik sözleşmelerine Türk hukukunda geçerlilik tanımak mümkün değildir. Bununla birlikte, boşanmanın mali sonuçlarının öngörülebilir olması gerekliliktir. Türk hukuk uygulaması incelendiğinde boşanmanın mali sonuçlarında yeterli derece öngörülebilirliğin bulunmadığı çıkarımında bulunulabilir. Öte yandan, boşanma halinde tanınan maddi tazminat isteminde, zarar kavramının kuramsal açıdan da net olmadığı açıktır. Manevi tazminat istemleri bakımından da genel olarak tazminat sorumluluğunun kapsamı yeterince belirlilik göstermemektedir. Bu itibarla hükümsüz evlilik sözleşmelerinin boşanma nedeniyle hükmedilen tazminat istemlerinde, tazminatın indirim sebebi olarak değerlendirilmesine olanak tanınmalıdır. Ayrıca, aile hukukunun sözleşmeselleşmesi de aile hukuku alanında gitgide güçlenen bir eğilimdir. Bu bağlamda İngiliz ve Alman hukuklarındaki gelişim sürecinden örnek alınabilir.
II. ULUSLARARASI KAFKASYA’NIN GELECEĞİ KONGRESİ BİLDİRİ KİTABI (11-13 MAYIS 2022), 2022
Muzaffer Azerbaycan Ordusunun zaferi ile sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı, bölgenin sadece askeri, siyasi ve ekonomik hayatına değil, uluslararası hukuk açısından güvenliğin sağlanmasına da olumlu yansıyarak, küresel düzeyde de dengelerin yeniden şekillenmesini beraberinde getirmiştir. Karabağ Zaferi, askeri operasyonların ilk gününden itibaren Azerbaycan'ı haklı mücadelesinde destekleyen Türkiye ile karşılıklı iş birliğinin birçok bölgesel sorunu çözmedeki etkinliğini göstermiştir. Kars Anlaşması’nın 100. yıldönümünde Karabağ'ın kalbi-Şuşa’da imzalanan Beyanname, hem ikili ilişkilerde hem de savaş sonrası bölgesel konfigürasyonlar bağlamında Türk dünyası için yeni bir dönemin başlangıcına işaret etmektedir. Şuşa’da verilen mesajlar dikkate alındığında, Beyanname, Türkiye-Azerbaycan iş birliğinin izleyeceği rotayı belirleyen önemli belgelerden birisi olarak değerlendirilebilir. Literatür taraması yöntemi kullanılan bu çalışmada, Şuşa Beyannamesi’nin iki ülke ilişkilerinde stratejik öneminin değerlendirilmesi, belirtilen hususların uluslararası hukuk perspektifinden incelenmesi ve yorumlanması amaçlanmaktadır. The Second Karabakh War, which resulted in the victory of the victorious Azerbaijan Army, not only reflected on the military, political and economic life of the region, but also on the provision of security in terms of international law, and brought about a reshaping of the balances at the global level. The Karabakh Victory demonstrated the effectiveness of mutual cooperation with Turkey, which has supported Azerbaijan in its just struggle from the first day of military operations, in solving many regional problems. The Declaration signed in Shusha, the heart of Karabakh on the 100th anniversary of the Kars Agreement, marks the beginning of a new era for the Turkish world, both in bilateral relations and in the context of post-war regional configurations. Considering the messages given in Shusha, the Declaration can be considered as one of the important documents determining the route to be followed by Turkey-Azerbaijan cooperation. This study used the literature review method, is aimed to evaluate the strategic importance of the Shusha Declaration in the relations of the two countries, to examine and interpret the issues specified from the perspective of international law.
KURUM İÇİ İLETİŞİM ÇATIŞMALARININ ÇÖZÜMÜNDE MÜZAKERE BECERİLERİNE YÖNELİK KURAMSAL BİR ARAŞTIRMA, 2017
Bu çalışmanın amacı; günümüzde çok sık yaşanan fakat üzerinde çok fazla akademik çalışma yapılmayan örgüt içi iletişim çatışmalarının çözümünde müzakere yaklaşımının rolünü saptayarak kurumlarda veya örgütlerde anlaşmazlıkların baskı, manipülasyon, zorlama ya da şiddet tehdidi yöntemleri kullanılmadan, tarafların rızasına dayalı işbirlikçi müzakere yolu ile çözümlenebilmesinin önemini tespit etmektir. Böylece uygulamaya yönelik büyük bir ihtiyaç olan sorun ve çatışma çözümüne katkıda bulunmak amaçlanmıştır. Kuramsal olarak çalışmamız James Grunig’in mükemmel halkla ilişkiler yaklaşımı üzerine şekillendirilmiş olup yöntemsel olarak simetrik iletişim prensipleri temel alınmıştır. Bu araştırmanın önemi; halkla ilişkilerin temel amaçlarından biri ve kurumsal iletişimin bir fonksiyonu olan simetrik iletişim aracılığıyla uyuşmazlıkların giderilmesi, karşıtlıkların olumlu bir bakış açısıyla üstesinden gelinmeye çalışılması, çatışmaların çözümlenmesi konusunda müzakere yaklaşımına işlerlik kazandırılmasının Türkçe halkla ilişkiler literatüründe yer bulmasını sağlamaktır. Çünkü bu konu siyaset bilimi, işletme, iktisat, diplomasi başta olmak üzere farklı bilim dallarında incelenmiş olmasına rağmen; halkla ilişkiler disiplininde yeterince yer almamış bir konudur. Bu bağlamda; kurumsal performansı ve etkililiği olumsuz şekilde etkileme riskini içinde barındıran iletişim çatışmalarının yapıcı bir şekilde çözüme kavuşturulmasının kuruma yapacağı olumlu katkının ortaya konması ve bu yolla organizasyonlarda huzur ortamının tesisinin sağlanması, müzakere yoluyla rasyonel aklın ve uzun vadeli bakış açısının işlerlik kazanması üzerinde durulması gerekmektedir. Bu perspektifte; halkla ilişkiler bağlamında öncelikle çatışma kavramına dair teorik bilgilere yer verilip iletişim çatışmaları alanı incelenerek çatışma çözümü ve müzakere becerilerine ilişkin literatürün taranması suretiyle konu kuramsal açıdan açıklanmaya çalışılmıştır. GİRİŞ Kurum ile kurumun stratejik kamularından biri olan çalışanları arasındaki çatışmaları yönetmek ve çalışanların kendi aralarındaki anlaşmazlıkların üstesinden gelebilmelerini sağlamak amacıyla müzakere yönteminden yararlanmak gerekmektedir. Grunig tarafından geliştirilen mükemmel halkla ilişkiler modeli olarak tanımlanan diyalojik yaklaşım çerçevesinde ele alınan müzakere yöntemiyle; yönetime danışmanlık fonksiyonunu yerine getirmeye çalışan halkla ilişkiler biriminin ya da anlayışının kurumlarda çatışma çözümü noktasında da etkin olması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Grunig’in bir iletişim yönetimi kuramı olarak genel bir halkla ilişkiler kuramı şeklinde altını çizdiği mükemmellik teorisi; halkla ilişkilerin örgütlerin etkinliğine nasıl katkıda bulunduğunu, bu katkının en üst düzeye çıkarılması için halkla ilişkilerin nasıl örgütlenmesi ve yönetilmesi gerektiğini, örgütlerin kendisiyle ve ortamıyla ilgili hangi koşulların onların etkinliğini artırdığını ve mükemmel halkla ilişkilere parasal bir değer biçmenin yolunu açtığını açıklamaktadır (2005:38).Burada Grunig’in altını çizdiği husus yani mükemmellik ile anlatılmaya çalışılan aslında örgütsel etkinliktir. Literatürde etkinlik onusu farklı bakış açılarına göre incelenmektedir. Buna göre örgütlerde etkinlik konusunu araştırmakta kullanılabilecek geçerli yaklaşımlardan en uygunu sistem kuramıdır. Katz ve Kahn gibi kuramcılar, örgütlerin ortamlarındaki diğer örgüt ve gruplar ile bir karşılıklı bağımlılık ilişkisi olduğu ön kabulüne dayanan bir açık-sistem perspektifi üzerinde durmuşlardır. Karşılıklı bağımlılık, örgütlerin, isteseler de istemeseler de paydaşlarla (kamular ve diğer örgütlerle) ilişkiler kuracağı anlamına gelmektedir. Bu bağlamda halkla ilişkilere yönelik sistem kuramını ise yine Grunig geliştirmiştir. Örgütsel bütünün yönetsel alt parçalarından biri olarak halkla ilişkiler departmanı her kurumun başarısında ya da başarısızlığında katkıda bulunmaktadır. Grunig, örgütlerin temel etkinliğine ancak mükemmel halkla ilişkiler departmanlarının katkıda bulunabileceği düşüncesini savunmaktadır. Bu noktada üç temel amaç söz konusudur: a.) Yöneticilerin içinde bulundukları anlık durumu izlemesini sağlamak / neler olduğuna dair bilinç oluşturmak, b.) Yöneticilerin, ortamdaki gelişmeler karşısında departmanlarının nasıl davranacağına karar vermelerine yardım etmek ve iletişim alt sistemlerini değiştirmek c.) Etkinliği artırıcı reformları kurumsallaştırma doğrultusunda yöneticilere yol göstermek (Ehling ve Grunig, 2005:81-87).
YAŞLILARIN GÖZÜNDEN KİŞİLERARASI İLETİŞİMİN DEĞİŞEN YÜZÜ, 2018
Zamanın değişmesiyle birlikte aslında her alanda değişim yaşandığı görülmektedir. Söz konusu değişimin belirgin şekilde hissedildiği alanlardan birisi de yaşlılık ve yaşlı iletişimidir. Dünyada yaşam var olduğundan beri insanın yaşam süresinde de değişimler olmuştur. İstatistiki bilgilerin bize öğrettiğine göre dünyamızda yaşlı nüfusu giderek artış göstermektedir. Bu anlamda yaşlı nüfusun artış gösterdiği bir dünyada yaşamımızı sürdürmekteyiz ve görünen o ki bu artış ileriki yıllarda da artarak devam edecektir. Yaşlılık ve yaşlı nüfusundaki artışın beraberinde dikkat çeken bir konu da yaşlılık iletişimi olmuştur. Literatürde yaşlılık ile ilgili yapılan çalışmalarda konunun daha çok sosyolojik ve psikolojik boyutlarının ele alınarak işlendiği görülmüştür. Oysaki insanlık tarihi kadar eski olan iletişim kavramının yaşlılık ile bir arada ele alınıp, işlenmemesi bu konuda bir çalışma yapma gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu düşünceden hareketle yaşlıların iletişimi nasıl algıladığı, yaşlılık döneminde özellikle de kişilerarası iletişim özelinde ne tür değişimlerin yaşandığı araştırılmak istenmiştir. Bu yönüyle bu çalışmanın alana katkı sağlaması amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşabilmek için gerçekleştirilen bu çalışmada yaşları 65 ile 95 arasında değişen 8 kadın ve 8 erkek olmak üzere toplam 16 kişi ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerden elde edilen bilgilere göre, değişen zamanla birlikte iletişim ve kişilerarası iletişimde değişimler meydana geldiği anlaşılmıştır. Katılımcılardan alınan bilgilere göre iletişim alanında yaşanan değişimlerin, dünyadaki değişimlerle eş zamanlı olarak değiştiği tespit edilmiştir. Bu bağlamda teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insanların birbirinden uzaklaşması ve iletişim bağlarının zayıfladığı anlaşılmıştır. Dün bir araya gelip gerçekleştirilen sohbetlerin yerini bugün birbirinden uzaklaşan, iletişimin ortamının bulunmadığı anların doldurduğu görülmüştür.
Göç ve İletişim, 2022
Bu baskının bütün hakları Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Tic. Ltd. Şti.ne aittir. Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir.
Bir ödeme vasıtası olarak çek ticarî hayatta yaygın şekilde kullanılmaktadır. Çekin düzenlenmiş olduğu ülke dışında da tedavül etmesi çok sık görülen bir durumdur. Dolayısıyla çekle ilgili işlemlerin farklı ülkelerin sınırları içinde yapılması icap edebilir. Bu nedenle, uluslararası ticaret alanında çekle ilgili olarak yabancı unsurun varlığıyla sık karşılaşılmakta, dolayısıyla çeşitli kanunlar ihtilâfı hukuku meseleleri ortaya çıkmaktadır. Genel olarak, kambiyo senetleri hukuku alanında iki büyük sistemin varlığı söz konusudur. Bunlardan ilki, Cenevre Konvansiyonlarını önemli ölçüde benimseyen Cenevre Konvansiyonları sistemi, diğeri de 1882 tarihli Bills of Exchange Act’e dayanan Anglo-sakson hukuk sistemidir. Cenevre Konvansiyonları sistemini benimseyen hukuk çevrelerinde kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi ön plândadır. Dolayısıyla çeke uygulanacak hukuka ilişkin olarak kanunlar ihtilâfı kuralları, kambiyo senedinin temelinde yatan ilişkiye bakılmaksızın, bağımsız olarak düzenlenmektedir. Türk hukukunda Türk Ticaret Kanununda yer alan çeke ilişkin kanunlar ihtilâfı kurallarının kaynağı, 1931 yılında kabul edilen Çeklere İlişkin Bazı Hukuk İhtilâflarının Çözümüne Dair Cenevre Konvansiyonu hükümleridir. Söz konusu Konvansiyon hükümleri dolaylı yoldan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa alınmıştır. Çalışmamızda yabancı unsurlu çekten doğan uyuşmazlıklara uygulanacak hukuka ilişkin, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek yeni 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer alan hükümler değerlendirilecektir. Aynı zamanda çalışmada çek başta olmak üzere kambiyo senetlerinde kanunlar ihtilâfına ilişkin yargı kararlarına da yer verilecektir.
Öz Yönetim ve halk arasında sağlıklı bir iletişim kurmak için başvurulması önerilen en çağdaş yöntem olan halkla ilişkilerin gerek dünyadaki, gerekse ülkemizdeki öncül uygulamaları kamu yönetimi alanında görülmüştür. Birer kamu yönetimi kurumu olan yerel yönetimlerde ise, söz konusu kurumların, yapıları gereği, yönetimle yurttaş arasındaki en önemli iletişim kanallarından birini oluşturmasına bağlı olarak, halkla ilişkiler birincil bir işlev yüklenmektedir. Temsili demokrasinin içerisinde bulunduğu kriz ile küreselleşme ve yerelleşme olgularının kamu yönetimi alanında yarattığı paradigma değişimi, geleneksel belediyecilik anlayışının, katılımcı yurttaşlık yaklaşımını içeren yerel yönetişimci anlayışa doğru yönelmesine yol açmıştır. Yerel yönetimlerde halkla ilişkilerin işlevine yeni bir boyut kazandıran bu anlayış, saydam bilgi akışını ön plana çıkarmakta ve yurttaşların karar alma süreçlerine dahil edilmesini içermektedir. Günümüzde katılımcı yaklaşıma sahip yerel yönetimler halkı bilgilendirmek, halktan bilgi almak, konu ve sorunları diyalog kurarak beraberce tartışmak ve ortak karar almak olarak sıralayabileceğimiz geniş bir etkinlik alanında, geleneksel halkla ilişkiler yöntemlerinin yanı sıra, müzakereci ve katılımcı yeni yöntemlerden de faydalanarak, yurttaş-yönetim iletişimini derinleştirmeyi ve yurttaşları yerel karar alma süreçlerine dahil etmeyi hedeflemektedir. Bu doğrultuda halkla ilişkiler ve demokrasi kavramları arasındaki ilişkinin yerel yönetimlerdeki yurttaş katılımı uygulamaları bağlamında incelenmesi, gerek halkla ilişkilerin gelişen işlevini, gerekse yurttaş katılımını artırmaya yönelik olarak halkla ilişkiler yöntemlerinden faydalanma olanağını açıklayabileceği düşüncesiyle önem taşır. Çalışmada kamu yönetiminde ve yerel yönetimlerde halkla ilişkilerin ve yurttaş katılımı ile katılım yöntemlerinin yönetim-yurttaş iletişimi bağlamında değerlendirilmesi amacıyla söz konusu alanlarda literatür taraması gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, çağdaş halkla ilişkiler yöntem ve uygulamalarının, yerel yönetimlerde yurttaş katılımını geliştirmeye yönelik olarak kullanılabilecek en uygun araçlar olduğu, buna bağlı olarak yerel yönetimlerdeki halkla ilişkiler uygulamalarının aynı zamanda birer katılım uygulaması olarak değerlendirilmesinin mümkün olduğu ileri sürülmektedir.
2016
Hemen hemen her ulkede vergi uygulamalarina gosterilen az ya da cok bir reaksiyon, takinilan bir tavir vardir. Cunku devlet, kendinden bir karsilik beklenmeden, vatandaslardan kazanclarinin bir kismini kendisine odemesini istemektedir. Uzerinden vergi alinmayan hicbir konunun kalmadigi gunumuzde vergisel islemlerin uygulayicisi olan devlet ile vergisel islemler uygulanan gercek ve tuzel kisiler arasinda uyusmazliklarin cikmasi bu anlamda kacinilmaz gorunmektedir. Bu islemlerden kaynaklanan uyusmazliklarin da bir an once cozume kavusturulmasi, hem hazineye intikal edecek olan verginin zaman maliyetini dusunen vergi idaresi hem de odemeyi kacinilmaz son olarak goren vatandaslar icin onemlidir. Bu calismada, “vergi uyusmazligi” kavrami her yonuyle ortaya koyulduktan sonra uyusmazlik cozumu icin, yargi yoluna alternatif olarak duzenlenen idari yollarin neler oldugu uzerinde durulacak ve bu yollarin, vergisel uyusmazliklarin cozumunde yeterli ve etkili bir rol ustlenip ustlenmedigi tarti...
Deleuze ve Guattari: Arzu Politikasına Giriş eserleri üzerinden yapılan bir okumaya dayanarak tüketim kültürünün modern toplumda bir hegemonya aracına dönüştüğü ileri sürülmektedir.
iticu.edu.tr
Çalışmada, kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tahkim usulü incelenmektedir. İncelemede, öncelikle tahkim müessesesi ve bu müesseseye ilişkin Türk Mevzuatı ele alınmış, sonrasında da idari sözleşmeler ve kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri üzerinde durulmuştur. 1982 Anayasasında kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar için tahkim yolunu açan değişiklikler incelenmiş ve son olarak da Anayasada yapılan bu değişiklikler neticesinde kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri için açılan tahkim yolunun kamu menfaatinin gözetilmesi gereken imtiyaz sözleşmelerinin Türk İdare Hukukunda yarattığı sorunlar ve getirdiği olumlu sonuçlar değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi e-gifder, 2019
ÖZ Geçmişi Romalılara kadar dayansa da hamam kültürünün Osmanlı ile birlikte yaygınlık kazandığı ve kültürel bir miras olduğu bilinmektedir. Kültürümüzde temizliğin, şifanın, belki de hepsinden önce dinin bir özelliği olarak kabul gören hamamlar, aynı zamanda sosyalleşme ve eğlence mekânları olarak da kullanılmaktadır. Geleneklerimiz sayesinde dünden bugüne aktarılan, neredeyse bin yıllık bir geçmişi olan hamam kültürü, beraberinde sadece bir ritüeli değil, aynı zamanda kişilerarası iletişimin yoğun şekilde kullanıldığı bir ortamı da günümüze taşıması bakımından önemlidir. Hamam söz konusu olduğunda birtakım geleneklerden de söz etmek olasıdır. Zira dünden bugüne evrilen hamam kültüründe değişmeyen özelliklerin başında gelin hamamı, asker hamamı, kırk hamamı, sünnet hamamı, bayram hamamı gibi geleneklerin varlığı dikkat çekmektedir. Böylece hamamın sadece yıkanıp, temizlenilen yer olmanın ötesinde; buluşma, kaynaşma, eğlenme, sohbet etme vb. iletişim ortamlarının yaratıldığı yer olduğundan söz etmek mümkündür. Bu düşünceden hareketle bize miras kalan geleneklerimizden birisi olan hamam kültürüne iletişim bakış açısıyla yaklaşmak, bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaca ulaşabilmek için çeşitli yaş ve eğitim seviyelerinden oluşan 20 kadın ve erkek ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerden elde edilen bilgilere göre; hamam kültürünün sadece kadınlara özgü değil, erkekler arasında da yaygınlık kazandığı, kadınların gelin hamamına erkeklerin ise asker ya da bayram hamamına öncelik verdikleri, hamamların bir iletişim ortamı olarak genel kabul gördüğü ve özellikle kişilerarası iletişimin devamına olanak tanıyan, hatta öyle ki hamamda kurulan dostlukların yıllar boyunca sürdürüldüğü, ilişki ve iletişimin günümüze kadar taşındığı bir mekân olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Sonuç olarak hamamların şifa bulmak, kirlerden arınmak, temizlenmek için gidilen mekânlar olmanın yanı sıra; iletişim ortamlarının yoğun şekilde gerçekleştiği, içinde birçok ritüelin bulunduğu, sohbetlerin yapıldığı, şen kahkahaların atıldığı, eğlencelerin gerçekleştirildiği, kültürümüzün bir parçası olarak dünle bugün arasında kurulan bir köprü olduğunu söylemek mümkündür.
Öneri, 2002
In traditional approach, organizational conflict was very simple and optimistic. In this approach, management solve their conflict problems by relying on formal authority and classical organizational restructuring. The new assumptions, however, suggest that conflict is inevitable, integral to the nature of the change, determined by structural factors such as physical shape of a building, the design of career structure or the nature of a class system and a minimal level of the conflict is optiınal. The present day experts, therefore, emphasize the importance of making a cost benefit analysis of the conflict situation at any level. Organizations
Bu çalışmada ‘tüketicinin korunması’ hareketi, kapitalizmi çekilir hale getirme yollarından biri olarak irdelenmiştir. ‘Tüketim toplumu’ ideolojisi ve Türkiye’deki ‘tüketim kültürü serüveni’ üzerinde de durulmuştur.
2008
Günümüzde kişi ve kurumların karşı karşıya kalmış oldukları ahlaki yozlaşma ortamı dikkate alındığında, ahlaki ikilemler önemli çatışma kaynaklarıdır. Buna karşın ahlaki ikilem çatışmalarının çözümü konusunda sistematik çalışmaların bulunmaması, gerek çatışma çözüm yöntemleri gerekse ahlaki karar verme yazınının önemli eksikliklerinden birini oluşturmaktadır. Bilimsel etik konusundaki bir çatışmanın tanımlandığı bu çalışmada, 373 akademisyenin söz konusu çatışmaya tepkileri Rahim'in Örgütsel Çatışma Envanteri -II kullanılarak saptanmaya ve bu tepkiler üzerindeki ahlaki eğilimlerin rolü irdelenmeye çalışılmaktadır. Elde edilen bulgular akademisyenlerin sahip olduğu eğilimler çerçevesinde farklı çatışma çözüm yöntemlerini benimsediklerini göstermiştir.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 2011
Özet Günümüzde, etik konusunun en fazla dile getirildiği ve üzerinde tartışıldığı alanlardan birisi reklamcılık sektörüdür. Reklamcılık sektöründe gerçekleştirilen her bir faaliyet bir şekilde etikle ilişkilendirilerek ele alınmaktadır. Reklamların yoğun bir etiksel eleştiriye maruz kalmaları ve reklamcılık sektörünün içinde bulunduğu yoğun etik tartışmaları, bu alanda akademik çalışmalar yapmayı gerekli kılmıştır. Bu araştırma daha çok reklamın sosyal yönüne ilişkin eleştiriler bağlamında ele alınmıştır. Reklamda etik ile ilgili ortaya atılan tüm iddialara yönelik reklam ajansı çalışanlarının düşünceleri, tutumlarını ölçmek ve reklamda etik konusuna yeni bir açılım sağlamak amacıyla, yapılan bu araştırma, Türkiye’de faaliyet gösteren reklamcılar derneklerine (İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir ve Konya) bağlı reklam ajanslarının çalışanları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Abstract The issue of ethics is mostly one of the fields mentioned and discussed on the advertising industry today. Each activity carried out advertising industry is discussed in relation with ethics. Exposuring to intense ethical criticism in the advertising and intense ethical debate in the advertising industry made it necessary to do academic research in this area. This researh is insisted further about the social direction of advertising. All the claims raised in the area of ethics in advertising to come out the advertising agency employees thoughts, to measure attitudes, and in order to the ethical issue of advertising providing a new opening which insisted this researh carry out on employees of agencies which connecting advertiser associations connecting operating in Turkey (Istanbul, Ankara, Bursa, Izmir and Konya).
trafik.gov.tr
Kentler, fiziki-yapılaĢmıĢ çevre ve içinde barındırdıkları toplumsal-kültürel çevre ile bir bütün oluĢtururlar. Sürekli değiĢim ve geliĢim halinde olan toplum iliĢkileri, kensel dokunun da yeniden tanımlanmasına, üretilmesine neden olur. Tarihi kentsel dokuyu oluĢturan kullanımlar, bulundukları dönemin sosyal, ekonomik gereksinimlerini karĢılamak üzere yapılmıĢlardır. DeğiĢen yaĢam biçimleri, yönetim yapısı, kapital gücü, nüfus artıĢı, göçler vb.leri farklı istemler doğurmuĢ ve farklı yaĢam mekanlarının oluĢmasına neden olmuĢtur. Bu değiĢim ve geliĢim sürecine koĢut, tarihi kentsel dokuların da günümüz gereksinimlerini karĢılaması ve çöküntü alanları haline dönüĢmemesi için çevre ve yaĢam kalitelerinin artırılması gerekmektedir. Bu amaçla geçmiĢle gelecek arasında bir köprü kurarak, kimlik olgusunu koruyan, koruma -geliĢtirme -yenileme amaçlı çözüm önerileri üretilmesi zorunludur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.