Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, Journal of International Social Research
…
9 pages
1 file
Duyu ya da akıl yoluyla kavranılan veya mevcudiyeti düşünülebilen, Tanrı'nın dışındaki varlık ve olayların tamamını ifade eden ve felsefenin en önemli konularından olan evren, tarih boyunca hem filozofların hem de teologların üzerinde durduğu bir konudur. Zira insan doğası gereği akıllı, düşünen, sorgulayan, algıladığı ve tecrübe ettiği şeyleri anlamlandıran, açıklamaya çalışan bir varlıktır. Varlık sahasına çıktığı andan itibaren doğası gereği öncelikle kendini, ilgi ve algı alanına giren her varlığı, idrak ettiği her şeyi sorgulamaya başlamıştır. Ben kimim? Neyim? Nereden ve nasıl geldim? Varlık sahasındaki yerim neresidir? İçinde yer aldığım bu evren nasıl oluşmuştur? Evrenin bir başlangıcı var mıdır? Şayet varsa ne zaman meydana gelmiştir? Varoluş nedeni kendi içinden mi yoksa kendisinin dışında başka bir şeyden mi kaynaklanmaktadır? gibi birçok soruyla meşgul olmuş, kendi bilgi birikimi çerçevesinde cevaplar üretmeye çalışmıştır. Her soru ve beraberinde gelen her cevap birikimsel bir şekilde sonraki dönemlerde çeşitli bilimlerin ortaya çıkmasına sebep olurken evrenin varoluşuna yönelik özellikle teistik dinlerin kutsal kitaplarında sunulan tanrısal bilgiyle birlikte çeşitli varoluş teorileri ortaya çıkmıştır. Varoluşa dair düşünce tarihinde ortaya çıkan teoriler temelde bu konuda fikir beyan edenlerin nasıl bir Tanrı tasavvuruna sahip oldukları veya herhangi bir Tanrı tasavvuruna sahip olup olmadıkları ya da sahip olunan Tanrı'nın nitelikleri olan irade, kudret, yaratma gibi kavramları nasıl anladıklarıyla yakından ilgilidir. Bu anlamda varoluşa yönelik olarak kendi içerisinde farklı başlıklara ayrılsa ezeli madde teorisi, yoktan yaratma teorisi ve sudur teorisi olmak üzere temelde üç yaklaşım ortaya çıkmıştır. Biz bu çalışmada düşünce tarihinde ortaya çıkan varoluşa yönelik teorileri ele alıp değerlendireceğiz.
Felsefi Düşün , 2019
Bu Sayının Danışma ve Hakem Kurulu / Board of Advisors and Referees GELECEK SAYILAR Felsefi Düşün Sayı: 13 / Felsefenin Tarihinde Ege: Pre-Sokratikler-İyonyalılar " Bilimsel bir hakikati bulmayı Pers kralı olmaya tercih ederim." Demokritos Felsefe tarihi, geçmişe ait düşüncelerin toplamından ve tekrarından ibaret değildir. Pre-sokratikler, 'felsefenin başlangıcında' olmaları nedeniyle hem zaman-mekan bakımından ve hem de kavrayış bakımından bugün de varlık ile bağ kurmanın özgün temsilcileri olarak görülürler. Phusis, kosmos, arkhe ve logos terimleri bu bağ kurmanın özgün terimleridir. Felsefenin tarihinde başlangıcı teşkil eden ve Ege kıyılarında yeşeren bu oluşum varlığın estetik, etik ve ontik kavranışında bize ne söyler? Bu sayı tüm bu soruları kendine kaygı edinen çalışmalara açık olacaktır. Ve umulur ki bu çaba yeni bir 'aydınlanmanın' başlangıcına da ilk ve küçük bir adım olur.
Teror Sorununa Teorik Cozumler, 2022
Son yazımda; "Terör Saldırıları ve-Neden-Sorusu?" (https://ocakmedya.com/teror-saldirilari-veneden-sorusu/) üzerine çalışmış, "Terör, Terörizmin ve Terörist" oluşma sebeplerini incelemiş, motivasyonlarını yazmıştım. Yazımın sonunda ise; "Evet, Terör bir sorun, peki çözüm nedir?" diye noktalamıştım. Sosyal medyadan birçok mesaj aldım, tüm takipçi ve okuyucularımıza teşekkür ediyorum. Ancak terör sorununu çözmenin pekte kolay yolu olmadığı gibi bunu bir kerede yazıp sizlere açıklamamda elbette kolay değil. İki yazı dizisi halinde, önce "Teorik" çözüm ve sonrasında "Pratik" çözüm olarak sunabilirim diye düşünüyorum.
Özet Bu çalışmada, Varoluşçu düşüncenin iki temsili olan, J.P.Sartre'ın ve K.Jaspers'in insan tanımından yola çıkarak; özgürlük, sorumluluk ve bunlarla beraber söz konusu edilmiş " suç " kavramına değinilecektir. Çağımızda içine düşmüş olduğumuz yeri ve yönü belirsizleşen şiddet olaylarında, her insana insan olması bakımından düşen görevler söz konusudur. Çalışma, bahsi geçen; özgürlük, sorumluluk ve suç kavramlarının yaşadığımız çağda nerede durduğuna dikkat çekecektir. Bu noktada, varoluşçu düşüncede belirmiş olan, insanın kendi özünü kurması fikrinden faydalanılacaktır. İnsanın bir başkasını da kendisi gibi tanıyabilmesi, koruyabilmesi, tıpkı kendi hayatının sorumluluğunu alması gerektiği gibi onun da hayatının sorumluluğunu alması gerektiği şeklindeki görüşün önemine değinilecektir. Abstract In this work; liberty, responsibility and in addition the term "guilt", which is being talked about, will be mentioned based on human definition of J.P Sartre and K.Jaspers who are two representatives of existentialist thought. In violence occurrences that make indistinct the place and way we drop in our age, the duties fall every people that are being human is the point in question. The work will draw attention where aforementioned liberty, responsibility and offense term positioned in age we live in. The importance of remark that a person recognize to other person as recognize to himself, take responsibility other person's life as required by taking responsibility his own life will be mentioned.
2020
Dogal dil konusucularinin kavram alanina gecebilmesi dil gostergelerinin anlamlarinin anlasilmasiyla mumkundur. Konusucularin dusunsel eylemlerinin evrensel birimi sayilan kavramlar dunyayla ilgili bilgi ve bilincinin bilesenlerini olusturur. Bu noktada coksozcuklu bilesenler kavramsal dizgemizde yer alan dunya hakkindaki daha genel bilgimizden ortaya cikan dilsel birimlerdir (Kovecses, 2010) ve bilissel bilgilerin depolandigi, kalip halinde kulturden kulture aktarilan bir urun oldugu icin, tek tek ayri gonderimleri olan sozcuklerden olusan yapilar olarak ele alinmamalidir. Coksozcuklu bilesenleri, icindeki birimlerin anlamlariyla ilgili bir anlami yansitan ifadeler olarak degerlendirmeyen bu calismada, dil-bilis-zihin-kultur aglarinin degerlendirilmesini mumkun kilacak Bilissel Anlambilim modelinin ongordugu bakis acisi benimsenmis, Basit Rastgele Orneklem yoluyla elde edilen 1000 Turkce coksozcuklu bilesenin bilissel egilimi tartisilmistir. Sozgelimi, “etekleri zil (islik veya cal...
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), 2016
Gaybet döneminin başlamasıyla Şiî-İmâmiyye içerisinde biri Ahbârîlik diğeri de Usûlîlik olmak üzere iki önemli düşünce ekolü ortaya çıkmıştır. Usûlî düşüncenin ana hatlarıyla şekillenmesinde Şeyh Müfîd'in önemli payı vardır. Ancak ortaya çıkan bir düşünce ekolüne kimlerin katkı sağladığı kadar bizatihi sistemin oluşum süreci de önemlidir. Bu makale Hasan el-Askerî'nin vefatından sonra taraftarlarının yaşadığı temel problemler üzerine odaklanarak ve birtakım ipuçlarından hareketle Usûlî düşüncenin doğuşuna nelerin etki etmiş olabileceği üzerinde durmaktadır. Bunun yanında gaybet döneminde karşılaşılan problemlerin çözümünde İmâmî âlimlerin yaklaşımlarına yer vererek Usûlî düşüncenin Ahbârî anlayıştan hangi noktalarda farklılaştığını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 2018
Zenginin israfı ve fakirin sefaleti arasında uçurumun gittikçe yükseldiği ya da zürafa örneğinde olduğu gibi son yıllarda sorunsallık ön plana gelir gelir dağılımı, insanlık tarihini değiştirecek bir sorun olarak var ola gelmiştir. Fakat bu sorun,son bir kaç yüzyıldır varlığını daha çok hissettirmiştir. Modern çağlarda ekonomi biliminin insanlığa sunduğu ekonomik optimizasyonlar, göz ardı edilmiş gelir dağılımı sorunu hakkında çok fazla bir şey önerememiştir. Nitekim gelirin adil dağıtılamaması, alternatif sistem önerisi ya da yirminci yüzyılın ikinci yarısı sosyal refah devleti anlayışının ortaya çıkması gelmesinde en büyük rol sahibi olmuştur. Bu bakımdan, ürettikleri refahın, kabul edilebilir bir daire bölünmesi her ülke için de önemle durulması gereken bir konudur. Büyümeye yetki verilirse, sosyalleştirebilme mümkün olup büyümenin gelir dağılımını bozucu niteliği ile değil de adaletli bir şekilde gerçekleştiğinde ise mülkün temeline ulaşılacaktır. Aksi halde bir düalist yapı oluşup süreç kesintiye uğrayabilecek ve çatışmalara zemin oluşturabilecektir. Bu bağlamda, eğitim, nüfus, sağlık gibi sosyal göstergeler hacimsel olarak büyüyüp değer olarak bir şey ifade etmeyecektir.
Journal of Turkish Research Institute, 2015
Masallar, içinde rasyonel unsurlar barındıran irrasyonel anlatılardır. Masallar, yaşamdan kopuk olmayan bilakis yaşamla iç içe metinlerdir, çünkü masallar, insanı insana anlatmaktadır. İnsanın varoluşunun sorgulandığı Varoluşçuluk akımında ise, varoluş bireyseldir; bir başka ifadeyle özneldir ve insan tüm yönleriyle ele alınır. Varoluşçuluk, fikirlerine somutluk kazandırabilmek için edebȋ türlerden yararlanmıştır. Çeşitli edebȋ eserlerde bu soyut düşünceler, tipler vasıtasıyla hayat bulmuş, kurgulanmış, gündelik yaşamın içine girmiştir. Bu manada Varoluşçuluk, "insan" temelli bir felsefi akım olması sebebiyle, gündelik yaşama öykünen, sembolik mesajlarla yüklü masal dünyası ve onun kurgusal serüveniyle de uyumludur. Ancak masallar yapısı gereği, didaktik yönü ağır basan, sonu belli olan kurgusal metinlerdir. Nihayetinde, bu yönlendirilmiş kurgusal metinler ayrıntıdan yoksun, zamanla tipleşmiş insanın uzak temsili ya da tasvirȋ figür kahramanlarıyla, alımlanmaya, sembolik dilinin çözümlenmesine açık metinlerdir. Çalışmada, sembolik dil ve "Alımlama Estetiği" bakış açısıyla, felsefe-Varoluşçuluk, felsefe-edebiyat; edebiyat-felsefe, masal-Varoluşçuluk kavramlarından hareketle Türk masallarında Varoluşçuluk tasarımı üzerinde durulmuştur. Buradan hareketle, disiplinler arası bir yaklaşımla "sembolik dil ve arka plan" şeklinde ele alınan masallarda, her biri kişi olma yolunda "varoluş" mücadelesi veren masal tipleri yahut masal kişileri ile karşılaşılmıştır.
Her yönden farklılıkları göz ardı edilerek rastgele seçilen bir insana, " Sence, seni dünyadaki diğer tüm varlıklardan eşsiz kılan niteliğin nedir? " sorusunu yöneltirsek; bu kişinin gerek eğitiminin ve içinde bulunduğu kültürel yapının ona kazandırdığı, gerek bilinç kökenli içgüdüsel eğilimle öncelikle " Düşünüyorum. " cevabını vereceği tecrübeyle sabittir. Ancak, bu nitelik adına derinleşme yoluna girmemiş, gündelik telaşlar sebebiyle düşünmeyi merak konusu edinmemiş bazı insanların; bu öğretilmiş ya da ezberletilmiş ama anlaşılmamış etkinliği tanıma amacıyla gerekli çabayı göstermediğini gözlemlemekteyim. Etrafta bulunan bilgi kirliliğinin, düşünce konusunu klişeleşmiş bir konu gibi göstermesinin payı büyüktür. Bunun yanında " uzmanlaşma " modası içerisinde boğulmuş olanlar da çoğunlukla madalyonun öbür yüzüne bakış atmakla ilgilenmemektedir. İşte tam bu noktada, düşünmek adına biriken materyali masaya yatırmakta fayda vardır. Ancak bu şekilde kendimizden geriye doğru bir adım çekilerek, kendimizi seyredebilir ve bu sayede refleksiyon yapabiliriz. Yeni çalışmalar sayesinde bilgi birikimimizin dikkate değer ölçüde artmasının insanlığın geleceği adına ümit verici bir gelişme olması ile birlikte; açığa çıkarılanların, beynin karanlık yüzü yanında çok az olduğunun da bilincindeyim. Ancak bu bilgisizliğimiz bizi bir umutsuzluk hali içerisine sokmamalı. Bilakis bu durumun, " Bulunacak yeni bir şey kalmadı ki. " yorumlarına bariz bir antitez oluşturduğunu düşünmek daha doğru olacaktır. Her şeye rağmen geleceğin ihtimallerinde kaybolmak ya da yutucu belirsizlik karşısında seçim felciyle yüzleşmek de işten değil. Ütopya ve distopyaların eskiden olduğu gibi edebi ve felsefi akıl yürütmelerden sıyrılıp gündelik hayatımızın ta kendisi olduğu şu çağda geleceğe doğru nasıl sürüklendiğimizin de ayırdına varmak gerekir. Ne geçmişe ne de geleceğe dönük dogmatizmin kimseye yararı yoktur. İşte bu çalışmanın amacı düşünceyi anlamayı kendini gerçekleştirme yolu olarak seçen insanoğlunun geçirdiği süreci, ulaştığı noktayı anlatmak ve bundan sonra nereye gideceğini farklı görüşlerden yaklaşımlar ışığında anlamaya çalışmaktır. Önce kendimize bakacak; düşünce konusunda nasıl bir öz farkındalık sürecinden geçtiğimizi ve otonoetik (kendini bilen) bilinç seviyesine hem felsefi hem biyolojik olarak eriştiğimizi inceleyeceğiz. Daha sonra bir rakip mi yoksa yoldaş mı yarattığımızı halen anlayamadığımız diğer bilgi işlem makinelerini Alan Turing'in düşüncelerini kullanarak irdeleyecek, en son geleceğe uzanarak yapay zekanın olası geleceği ve etik çıkmazlarından söz edeceğiz.
2021
Bu dijital kitapta daha önce çeşitli mecralarda yer almış bazı yazılarımı bir araya getiriyorum. Teoriden güncele tarihten siyasete uzanan geniş bir yelpazede kendimce kalem oynatmaya çalıştığım metinlerden bir seçki oluşturmaya giriştim.
Journal of History School, 2021
normatif yaklaşımlardan tanımlayıcı yaklaşımlara geçilmiştir. Günümüzde ise bu eğilim devam etmektedir. Metodolojik eğilimler ise bu sürecin inter-disipliner çalışmalarla yürütüldüğünü göstermektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Future Visions Journal, 2018
Türkiye Eğitim Dergisi, 2021
Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2023
Uluslararası Sanat ve Estetik Dergisi
İstanbul tıp fakültesi dergisi, 2016
TÜRKOLOJİ İÇİN DİLBİLİM Konular Kavramlar Teoriler, 2023
KISIRLIĞA ÇARE ARAYIŞLARI OLARAK DİNSEL-BÜYÜSEL İNANIŞLAR VE GELENEKSEL TEDAVİLER: ŞIRNAK ÖRNEĞİ, 2022
Journal of International Social Research, 2019
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dergisi, 2015