Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi
…
24 pages
1 file
Henüz hicri ilk yüzyılda Kuzey Afrika’nın tamamını fetheden Müslüman Araplar, Afrika ile yetinmemiş oradan İber Yarımadasına geçerek bugünkü İspanya topraklarının tamamına İslam’ı taşımışlardır. Yaklaşık sekiz asırlık Endülüs medeniyeti içerisinde pek çok alanda olduğu gibi edebiyat sahasında da Müslümanlar başarı göstermişler ve büyük şairler çıkarmışlardır. Bunlardan önemli bir isim olan İbnü'l-Haddâd (öl. 480/1087), edebi sanatları kullanmaya önem vermesi, Hristiyan bir rahibeye aşkını gazelleriyle dile getirmesi, Endülüslü olmasına rağmen Doğu Arap şairlerin yöntemini devam ettirmesi gibi pek çok açıdan dikkate değer bir şairdir. Bu çalışmada şairin divanı söz sanatları ve içerik bakımından incelenmiştir. Makalede daha ziyade kendisini mümtaz kılan yönleri ön plana çıkarılmış ve dikkat çeken yönleri incelenmiştir. Hristiyan bir rahibeye âşık olan fakat onunla evlenme imkânı bulamayan bir Müslüman şairin aşkını nasıl dile getirdiği özellikle irdelenmiştir. Söz sanatlarını kullanırken ne kadar tekellüften uzak olduğu üzerinde durulmuştur. Nesîbden methiyeye geçerken tehallus sanatında estetik kaygıları ne denli gözettiğine dair örnekler daha fazla ele alınmıştır.
2021
“Şayet gözüm bir lahzada ihata edeceği daracık bir şeyde varlık hikmetleri benim için kemâliyle ihtisar etmiş olsaydı, ben o hikmetleri bulamazdım. Zira ben bu yüce menzillerden mahrum kalarak âlem-i şehâdette takılı kalırdım."
ENDÜLÜS ZÜHD ŞAİRİ EBÛ İSHÂK EL-İLBÎRÎ’NİN ŞİİRLERİNDE DİNDARLIK, 2020
Bu kitabın yayım hakkı İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesine aittir. 5846, 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserileri Yasası gereği herhangi bir bölümü, resmi veya yazısı, yazarların, yayımcısının yazılı izni alınmadan tekrarlanamaz, basılamaz, kopyası çıkarılamaz, fotokopisi alınamaz, hiçbir biçimde, hiçbir yolla çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Yazıların ve görsellerin yasal sorumluluğu yazarlara aittir.
Osmanlı tarihinde, sanatçılar ile devlet otoritesi arasındaki gerilimin en fazla olduğu dönem şüphesiz Sultan II. Abdülhamid devridir. Aldığı bir takım tedbirlerle devletin ömrünü bir müddet daha uzatan Sultan Abdülhamid’in 33 yıllık saltanatının özellikle son 20 yılı bazı fikir adamları ve sanatçılar tarafından “İstibdad devri” olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde, başta padişahı olmak üzere İstibdadı eleştiren manzum, mensur, müellifi belirli ve belirsiz pek çok edebî ürün kaleme alınmıştır. Bu çalışmada, kaynaklarda adı zikredilmeyen, İstibdad devri hakkında yazılmış yazarı bilinmeyen manzum bir eserin tanıtımı ve incelenmesi yapılacaktır. Söz konusu eserin adı; Münâcât-ı Erbâ‘in olup 1314/1898-99’da yazılmış ve 1908 yılında Mahmud Beg Matbaası’nda basılmıştır. 22 sayfalık bu manzume 40 bendden müteşekkil bir müseddes-i mütekerrirdir. Eserin muhtevasında, II. Abdülhamid’den ziyade genel olarak devlet ricali eleştirilmektedir. Makalemizde bu eser hakkında bilgi verilecek ve manzumenin Arap harflerinden Latin Alfabesine aktarımı yapılacaktır.
Asıl adı Abdullah olup künyesi Ebû'l-ʿAbbâs'tır. 1 Daha çok Abdullah b. Muʿtez veya İbnü'l-Muʿtez diye meşhur olmuştur. Doğum yeri ve tarihi hakkında kaynaklarda farklı bilgiler yer almakla birlikte tarihçilerin geneline göre h. 246/861 tarihinde Abbâsîlerin o dönem başkenti olan Sâmerra'da 2 dedesi Mütevekkil'in sarayında doğmuştur. 3 Bazı kaynaklarda Bağdat'ta doğduğu 4 bilgisi yer alsa da bu görüşü benimseyenlerin sayısı oldukça az olduğu gibi görüşlerini destekleyen herhangi bir delil de bulunmamaktadır. Yine aynı şekilde doğum tarihi ile ilgili ileri sürülen diğer tarihler de tarihi verilerle örtüşmemektedir. 5 İbnü'l-Muʿtez, şiirle-1
TÜRK DÜNYASI İNCELEMELERİ DERGİSİ Journal of Turkish World Studies, 2005
Türk Dilinin fonetik açıdan incelenmeye en muhtaç olan devrelerinden biri İlk Osmanlıca devresi adını verdiğimiz 15. yüzyılın II. yarısı ile 16. yüzyılın tamamını kapsayan 100-150 yıllık dönemdir. Türk Dilinin Eski Anadolu Türkçesi (13.,14. ve 15. yy.) devresi, üzerinde yapılan sayısız çalışmayla bir çok açıdan aydınlatılmıştır. Ancak ne var ki bu devreyi takip eden İlk Osmanlıca devresi üzerine yapılan dil incelemeleri oldukça sınırlıdır. İlk Osmanlıca devresi, bünyesinde Eski Anadolu Türkçesine ait bir çok özelliği devam ettirirken yavaş yavaş -kendisini sonradan iyiden iyiye hissettirecek olan- bir takım değişikleri de gösterir. Bilindiği gibi bu devreyi takip edecek olan Klasik Osmanlıca ve Son Osmanlıca devreleri Türkiye Türkçesinin teşkilinde önemli etkilere sahiptirler. Biz bu çalışmamızda, metnimize bağlı olarak, ünlü uyumlarını (kalınlık-incelik, düzlük –yuvarlaklık) tespit ettik. Buna göre kalınlık –incelik uyumu iki örnek dışında tamdır. Düzlük-yuvarlaklık uyumuna gelince, tespit edilen sayıca az örnekler, söz konusu uyumun bu devrede başladığına dair önemli bir delil olarak kabul edilebilir.
Alâüddin Buhârî, a theologian, is one of the students of Taftazânî. As he was an inspecting scholar by nature like Taftazani, although he was the member of Hanafi sect, acted sometimes like an Ash'ari on some issues and like a Mâtûrîdî some other time. His work "Risaletun fi'l-İtikad" is a good example of the fusion or merge between Ash'ari and Mâtûrîdî thought which began to show its effect in the 13th century.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
ABBÂSÎ DÖNEMİ ŞAİRLERİNDEN ABDULLAH İBNÜ’L- MÜBAREK’İN DİVANINDA CİHAD, 2019
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi [Journal of Academic Literature] PROF. DR. M. ORHAN OKAY ÖZEL SAYISI , 2020
Uluslararası İbnü’l Arabi Sempozyumu İnsanlığın Hakikat Arayışı ve İbnü’l Arabi, 2018
YÜKSEK LİSANS TEZ, 2024
turkishstudies.net
İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2019
Kalemâne, 2022