Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Zeren Tanindi Armagan | Festschrift
…
20 pages
1 file
Yazıların sorumlulukları yazarlara aittir. Kitaptaki metin ve resimlerin, tamamının veya bir kısmının, elektronik, mekanik, fotokopi veya herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması, başka dillere çevrilmesi yayıncıdan ve ilgili müze müdürlükleri ve kurumlardan alınacak yazılı izne tabidir. Lale Yayıncılık, Lale Organizasyon Ticaret Limited Şirketi'nin markasıdır. Bu kitabın yayın hakları Lale Yayıncılık ve Lale Organizasyon'a aittir.
Ayraç Dergisi, 2009
Çevirmenlikte 59.yılına giren Seçkin Selvi Üsküdar Amerikan kolejini bitirdikten sonra öğrenimini Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi İngiliz dili ve edebiyatı bölümünde sürdürdü. Meslek yaşamını çevirmenlik, gazetecilik ve tiyatro eleştirmenliği dallarındaki paralel çalışmalarıyla yürüttü. 1971-1980 yılları arasında "tiyatro 70" dergisini, 1981-1982'de "edebiyat 81" dergisini çıkardı ve genel yayın yönetmenliğini üstlendi. 1982-1993 döneminde Günaydın ve Sabah gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 1986 yılından bu yana Milliyet Sanat dergisinde tiyatro eleştirileri yazıyor. Müjdat gezen sanat merkezinde dört yıl tiyatro eleştirisi dersi verdi. 1998-2006 yıllarında Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümünde öğretim görevlisi olarak eleştiri dersi verdi. 1957 yılında başlayan çevirmenlik alanında tiyatro, felsefe ve edebiyat dallarında 138 yapıt çevirdi. Şu anda 139. kitabı (bir Paul Auster kitabı) çevirmekle meşgul. Çeviriye ilk olarak 1957 senesinde bir tiyatro oyunuyla adım atan Seçkin Selvi, çevirmenliğinin 50. yıldönümündeki toplantıda çoğunluğunu yine çevirmenlerin oluşturduğu kalabalık bir dinleyici topluluğuyla çevirmenlik serüvenini paylaştı. Son 6 yıldır Can Yayınları’nda editör olarak çalışıyor.
Türkçe ve İngilizce yayın hakları İÇDAŞ A.Ş.'ne aittir. Fikir ve sanat eserleri yasası gereğince yazılı izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.
Sedef Bosnia d.o.o., 2018
3 Mart 1924 Tarihli yasa ile süresiz sürgüne gönderilen Osmanlı Hanedanı üyeleri çeşitli zaman aralıklarında Türkiye'ye dönebilme hakkını kazanmışlardır. Kadınlar 28 yıllık bir sürgün hayatının ardından 16 Haziran 1952 tarihinde ülkeye dönüş yaparken, şehzade sıfatını taşıyan erkekler ise ancak 15 Mayıs 1074 tarihli genel af yasasının 8. maddesiyle bu hakka kavuşmuşlardır. Bu çalışmada 50 yıl sürgün hayatı yaşayan şehzadelerin ülkeye dönüş süreci ve sonrasında yaşadıkları anlatılmaktadır.
Istanbul University - DergiPark, 2003
Qoran Translations in Azerbaijan After 20th Century The act of Qoran translation has been started by the middle ages in Azerbaijan, especially Qoran has been translated in contemporary forms right after the seventy years of Russian repression period. These Azerbaijanian Turkish Qoran translations were formerly published in Arabic letters. However Qoran translations after the decleration of independence in Azerbaijan were in Cyrill and Latin letters except one of them. This article scrutinizes eight of these translations and reveals common and different points of them in a contemporative way. Consequently this article achieved the following results: At first, despite with all negative conditions of this region, fertile studies on Qoran has been effected. Secondly, these translations has been observed as a high level of appropriacy to the scientific criteria. Last but not least, contemporary Azerbaijanian readers are having some understanding difficulties of existing Qoran translations. Because most of them were published either in Arabic or Cyrill Alphabet. Therefore it is extremelly important that, Turkish formal and informal publishers must support publishing of present translations in modern Azerbaijanian Latin alphabet. * Bu makale iki bölümden oluşmaktadır. Okumakta olduğunuz bölüm yalnızca mevcut tercümeler hakkında umumi bilgiler vermekte ve kısaca teknik özelliklerinden bahs etmektedir. İkinci bölüm ise, örnekleriyle birlikte bu tercümelerin Kur'an İlimleri ve Tefsir Usûlü açısından özellikleri ile birbirleri arasındaki farklılıkları ve mevcut hataları üzerinde duracaktır. * * Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi. 1 Bu arada bir ıstılah olarak tercümenin de bizde hâlâ yaygın bir şekilde kullanılmakta olduğunu unutmayalım. Bkz. Hidayet Aydar, Kur'anı Kerim'in Tercümesi Meselesi, Kur'an Okulu, İstan-bul1996; Salih Akdemir, Cumhuriyet Dönemi Kur'an Tercümeleri (Eleştirel Bir Yaklaşım), Akid yayınları, Ankara1989. 2 Dücane Cündioğlu, Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Anlamın Tarihi, 1. Baskı, Tibyan yayınları, İstanbul1997, s.268. 3 Kur'an tercümesi sıradan bir metnin çevirisi ile aynı şey değildir elbette. Kur'an'a nasıl elle dokunulacağı hakkındaki fıkhî görüşlerin, Kur'an'ın tercümesine dokunulup dokunulamayacağı mevzuunda bile dile getirildiğini hatırlayacak olursak, müslümanlar açısından konunun hassasiyeti daha iyi anlaşılır.
FOTOĞRAFÇILIĞIN MİMARLIK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: YAPILAR NASIL ALGILANIR?, 2024
Fotoğrafçılık disiplini, mimarlık alanında hem estetik hem de algısal açıdan güçlü bir etkiye sahiptir. Bir yapının fotoğrafı, tasarımını, mimari detaylarını ve mekânsal özelliklerini görselleştirerek izleyiciye belirli bir perspektif sunmaktadır. Fotoğrafçılar, ışık, gölge, açı ve kompozisyon gibi unsurları kullanarak yapıların belirli bir ruh halini veya mesajını vurgulayabilirler. Bu durum, yapının estetik değerini ve işlevini yeniden tanımlama potansiyeline sahiptir. Ayrıca fotoğraflar, yapıların nasıl algılandığını da doğrudan etkilemektedir. Bir yapının fotoğrafları, o yapının gerçek ölçeği, dokusu ve mekânı hakkında izleyicide yanıltıcı bir algı yaratabilir. Fotoğraflar, geniş açılı lensler ya da optik illüzyonlar kullanılarak yapının gerçek boyutunu olduğundan büyük ya da küçük gösterebilir. Benzer şekilde, ışık ve gölge kullanımıyla yapının dinamikleri değiştirilebilmektedir. Hem dış hem de iç mekânların fotoğraflarla belgelenmesi, yapıların tarihsel, kültürel ve sanatsal değerlerinin izleyicilere aktarılmasına olanak tanır. Bu bağlamda fotoğrafçılık, mimarlık disipliniyle bütünleşerek yapıların toplum üzerindeki algısını şekillendirir. Fiziksel olarak deneyimlenemeyen yapılar, fotoğraflar aracılığıyla farklı kitlelere ulaşır ve bu da yapının geniş çapta tanınmasına katkı sağlar. Sonuç olarak, fotoğrafçılık mimarlık üzerinde yalnızca estetik ve algısal bir etki yaratmakla kalmaz, aynı zamanda yapıların görsel temsiliyetini dönüştürür. Bu bildiri kapsamında; estetik, temsiliyet ve algı arasındaki ilişki, yapıların fotoğrafla temsiliyet gücü, dijital teknolojilerle fotoğrafın mimarlığa katkısı ve yapıların algısal boyutunu zenginleştiren fotoğrafçılığın mimari yapıları küresel ölçekte nasıl erişilebilir ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Kent akademisi, 2023
Anadolu coğrafyası, inanışları, dilleri, gelenek ve görenekleri, yaşayış biçimleri ile izlerini Anadolu'nun çok kültürlü mozaiğinde özgün birer parça olarak günümüze kadar taşıyabilmiş olan pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Kültürel miras olarak günümüze aktarılan bu "kadim" değerler, onları oluşturan toplumların yaşam kodlarını oluşturmaktadır. Öte yandan, toplumun en küçük parçası olarak, ilkçağlardan günümüze, şu veya bu şekilde kendi elleriyle yarattığı, biçimlendirip yaşattığı mekânı bırakmak zorunda kalan insan ise, içsel yolculuğunda en çok ait olduğu toplumun izlerini sürmüş, özünü aramış, "aidiyetini" sorgulamıştır. Bu bağlamda, çalışma, bir yönüyle Anadolu coğrafyasının yaşam kodlarını da içerisinde barındıran mekânsal kimlik alt yapısını toplumların sosyal yaşamlarında arayıp bulma çabası taşırken, diğer yönüyle de aidiyet sorunsalını, uluslaşma sürecinde toplumları yerlerinden eden, insanları "mekanından" koparan, tarihin en dramatik olaylarından "mübadele" üzerinden sorgulayabilmeyi, mekanı "mübadil yaşamlar"ın kültürel birikim ve aktarımları üzerinden okuyabilmeyi, "yitirileni" kültür-mekan-zaman boyutunda bulabilmeyi hedeflemektedir. Hiç kuşku yok ki, bu amaç doğrultusunda çalışma alanı olarak seçilen Kayaköy, mübadeleyi tüm gerçek ve çıplaklığıyla yaşamışlığı, tarihi, kültürü, kendine özgü mimari üslup ve dokusu, yerelliği, yerelin "sürdürülebilirliği", söz konusu döneme dair tanıklığı, terk edilmişliği ve nihayet farklı kesimlerden erklerce üzerine yapılagelmiş onlarca "hesabı" ile bu ilgiyi fazlasıyla hak etmektedir.
2010 yılının son günlerinde Tunus'ta başlayan, kısa sürede domino etkisiyle Kuzey Afrika hattından Ortadoğu'nun içlerine uzanan, o günlerde Arap Baharı olarak nitelendirilen, bu günlerde bir bahar olup olmadığı daha ziyade tartışılan isyan ve devrim dalgalarının etkileri, sonuçları hala sıcaklığını korumaktadır. Arap Baharının kapsamında yer alan sıcak çatışmalar, rejim değişiklikleri, darbeler, devrimler vb. hususiyetlerin ortaya çıkardığı sonuçlara bugün terör örgütleri, değişen sınırlar, mülteciler, yıkılan kentler, çöken devletler, küresel ve bölgesel diğer aktörlerinde dahil olmasıyla, süreç günümüzde adı net konulmayan başka bir boyut kazanmıştır. Günümüzde de bölgenin değişimi devam etmektedir. Neticede Küresel aktörlerin de müdahil olmasıyla kriz daha da karmaşık hale gelmiştir. Arap Baharının fitilini ateşleyen Tunus'ta değişim süreci, Mısır, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkelere kıyasla farklı sonuçlanmıştır. Arap Baharının potansiyel etki kuşağında yer alan bir başka ülke de Krallıkla yönetilen Fas'tır. Fas da bu değişim dalgasından uzak kalamamıştır. 2011'in Şubat ayında Fas'taki potansiyel harekete geçmiş, gösteriler başlamıştır. Krallık; gösteri, tepki ve taleplere reaksiyon göstermekte gecikmemiştir. Bir yandan gösterilerin hızını kesmek diğer yandan da kalıcı çözümler üretmek amacıyla adımlar atma gayreti içerisine girmiştir. Mart ayında reformlar yapılacağı bizzat Kral tarafından ilan edilmiştir. Mart ayında yeni Anayasa çalışmaları başlamış, Arap Baharının sıcaklığının devam ettiği 2011 Temmuz ayında referandum da dâhil tamamlanmıştır. Kral'ın gösteriler karşısında değişime matuf hızlı adımları Fas halkı nezdinde karşılık bulmuştur. Bu çalışmada; ilk olarak bir kriz, devrim ve değişim mahiyeti olan Arap Baharı sürecine Fas'ın nasıl dâhil olduğu ele alınacaktır. Bu ilişkiyi kurabilmek için Fas'ın sosyal ve siyasal özelliklerine değinilecektir. İkinci olarak, Fas'ta Arap Baharı sürecinde yaşananlar, Fas yönetiminin reaksiyonuna dikkat çekilecektir. Son olarak, Fas'ın devrimsiz bir değişim yaşamasını sağlayan yeni Anayasa yapım sürecinden bahsedilecek, Yeni Anayasa'da yer alan maddelerin Fas'ta nasıl bir değişim sağladığı analiz edilecektir. Abstract In late 2010, a wave of rebellion and revolution started in Tunisia and reached Middle East over Northern Africa route, was named as Arab Spring those days. Today, the effect and consequences of this arguable whether it was " spring " or not is still maintain its importance.
Önçimlendirme ( Filizlendirme) nin ve Önçimlendirme Müddetinin Patatesin Uzerine Etkisi
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
CERN European Organization for Nuclear Research - Zenodo, 2022
BAĞIMSIZLIKLARININ 25. YILINDA TÜRK CUMHURİYETLERİ
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, 2002
DergiPark (Istanbul University), 2022
TEŞVİKİYE CAMİİ'NİN İNŞA SÜRECİ, 2023
Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Sanat tarihi yıllığı, 2018
İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, 2021
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2017
VI. International Gastronomy Tourism Studies Congress, 2022
Osmanlı Araştırmaları
İnsan ve Mekan Açısından Tarihte Şehir, 2021
Selcuk Universitesi Turkiyat Arastırmaları Dergisi, 2014