Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2013
İslami ilimler dergisi, 2024
zekeriyya el-ensârî'nin tasavvufî yönü ve düşünce dünyasında tasavvuf the sufı aspect of zekerıyya al-ansarı and sufısm ın hıs thought world
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Bu çalışmada Abdî Efendi’nin bazı tasavvufî hakîkatleri barındıran risâlesi işlenmektedir. Nakşibendiyye tarîkatı esaslarından olan letâif-i hamse başta gelmek üzere rüya, müşâhede ve mükâşefe gibi tasavvufî konuların işlendiği risâle dört bölümden müteşekkildir. İnsan nefsine bahşedilen beş hissin tasavvufî terbiyedeki önemi vurgulanarak başlayan eser, bu beş temel hisle batınî hakîkatlerin idrak edilebileceğini ve sâlikin seyr ü sülûkunu bu makamlara uygun yaptığı zikirler vasıtasıyla tamamlayacağını ifade eder. Çalışmamızın giriş bölümünde eserle ilgili genel bir değerlendirme yapılmıştır. Birinci bölümde, risâle müellifi Abdî Efendi’nin kimliği tartışmaya açılmış, risâlenin konusu ve muhtevası hakkında detaylı malumat verildikten sonra yine bu bölümde eserin yazma nüshasının tavsifi yapılmıştır. İkinci bölümde ise, risâlenin transkripsiyonlu metni verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Abdî Efendi, Tasavvuf Risâlesi, Letâif-i hamse, Rüya, Müşâhede, Mükâşefe, Zikr This article studies Abdi Efendi’s tract including some sufi realities (truths). The tract has four chapters and the writer discusses the sufi subjects such as letaif-i hamse, which is one of the main principals of Naqshbandiyya tariqa, dream, contemplation (mushahada) and unveiling (mukashafah). The work starts with an emphasis on the significance of the five senses given to human beings in sufi education (training). The work also states that internal validity can be comprehend by the five senses and the sufi journey of a sufi can be accomplished by the dhikr in accordance with these qualities of the human being. The introduction part of the article presents the general evaluation of the tract. The first part of the article discusses Abdi Efendi’s personality and gives detailed information about the subject and content of the tract. This part alsotries to characterize the manuscript. The second part presents the text of the tract with its transcription. Keywords: Abdi Efendi, Sufism Tract, Letaif-i hamse, Dream, Mushahada, Mukashafah, Dhikr
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022
Ru'yet is a concept related to the appearance of Allah in this world and afterlife. While sufis regard it permissible for Allah to be seen afterlife, it also means that it will be possible for Allah's names and attributes to be seen in the world through the eyes of the heart. Since the hearth is the center of science, inspiration, cognizance and wisdom, according to the sufis, it is the place where the divine nouns and adjectives appear in the very most perfect way. The views on ru'yatul hearth indicate that seeing Allah's power to create can be achieved by knowing Him. Such means as revelation, observation, inspiration, manifestation and foresight form the means of ru'yatul hearth. Sufis' notions of vision with these states and status are based on seeing the one who gives blessings and calamities and reaching the divine truths. As far as sufis are concerned factors that inhibit the cognisance of heart are constituents such as disbelief, disgrace and delusion (satanic fallacy). If one frees oneself from the veils which cover one's hearth, one can reach the real and angelic universe. The study focuses on how the names and attributes of the divine essence of the heart are viewed by sufis.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2021
Mârifetullah, "Allah bilgisi" anlamına gelmekte olup tasavvufî makamlardan bir tanesidir. İlimleri genel anlamda zâhiri ve bâtıni ilimler şeklinde tasnife tabi tutan sûfiler, marifeti de bâtıni ilim kategorisinde ele alır. Mârifetullah, çalışma ve çabalamaya dayanan kesbi bir ilim değildir. O, vehbî bir ilim olarak değerlendirilmekte ve ilham, keşf yoluyla tahsil edilmektedir.Tasavvuf düşünce sisteminde mârifetullah, ulaşılması gereken en yüce gayelerden kabul edilmiştir. Bu açıdan o, tasavvufî düşünce sisteminin merkezine konulmuş ve genel itibariyle terminolojisi ve düşünceleri bunun etrafında şekillenmiştir. Zira tasavvuf, gayesi marifet; Allah'ı bilmek ve tanımak olan fıtrî bir olgudur. Yani tasavvufta asıl gaye mârifetullahtır.Tasavvuf ehli, mârifetullah tahsili için büyük gayret sarfettiler. Çünkü kişi için elzem olanın yaratanı tanımak olduğunun bilincindeydiler. Allah, varlıkları bilinmek için yaratmıştı. Yani yaratılışta Allah'ın bilinme arzusu belirleyici rol oynamıştır. Bu sayılan sebeplerden dolayı sûfiler, mârifetullahı yaratılış gayeleri telakki ettiler. Değişik şekillerde mârifetullaha ulaşmaya çalıştılar. Bu konuda üstün seviyelere çıkmaya gayret ettiler. Mârifetullahta derinleşebilmek için farklı yöntemler geliştirip, uyguladılar. Allah'ı bilmek yoluyla, onun yakınlığına ermeye çalıştılar.Biz bu makalemizde mârifetullahın ne olduğunu ve tasavvuf disiplinindeki yerini incelemeye çalışacağız.
MUKADDİME, 2017
Öz: Bu makalede, 17. yüzyılda Osmanlı Devletinde yaşayan önemli mutasavvıf şahsiyetlerinden Şeyh Ahmed Cızîrî'nin varlık, ilahi sevgi ve cemal gibi tasavvufi konularla ilgili anlayışı ele alınmaktadır. Cızîri her ne kadar tasavvufun bazı konu ve kavramlarını şiirleriyle izah etmişse de varlık, aşk ve cemal konuları üzerinde daha detaylı bir şekilde durmakta, bu kavramları şiirlerinde geniş bir şekilde işlemektedir. Cızîri, varlık anlayışını tasavvufun genel varlık anlayışı olan "vahdet-i vücûd" un çerçevesi dâhilin de açıklamasına rağmen bu konudaki düşüncelerini "vahdet-i mutlak" olarak isimlendirir. Ona göre, yaratıcı dışında yaratılan her şey hâdistir. Allah, yarattığı her varlığa kendi isim ve sıfatlarıyla tecelli ederek insanlardan ilminin keşf edilmesini dilemektedir. Mutlak varlık olan yaratıcı bütün mevcudatı kendi cemal nuruyla yarattığından ötürü Allah'a yönelen insan da cemal nuruyla O'na bağlanmaktadır. Zira Allah her şeyi cemal sıfatıyla yarattığında insan yaratılan her varlıkta mevcut bulunan bu ilahi güzelliğe âşık olmaktadır. İnsandaki ilahi sevginin alevlenmesi, ancak nesnedeki ilahi cemalin keşfiyle gerçekleşir.
A. E. Affifi - Çeviren; Mehmet Dağ.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2010
baskı: sebat ofset matbaacılık 0 332 342 01 53 SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2017
Bu makalede Şazeli tarikatinin Alaviyye kolunun kurucusu Şeyh Ahmed El-Alavî'nin, Türkçe'ye "Tasavvufun Hakikati" ismiyle tercüme edilmiş olan "Risâletü'n-Nâsır Ma'ruf fi'zzebbi an Mecdi't-Tasavvuf" isimli eseri incelenmiş ve kritik edilmiştir.
Şarkiyat Mecmuası / Journal of Oriental Studies
Konusu bakımından genel olarak felsefî ve tasavvufî düşünceleri özlü bir şekilde anlatan rubâî nazım şekli, mutasavvıf şairler arasında da rağbet görmüş bir nazım şeklidir. Fars edebiyatında başta divanları olmak üzere diğer manzum eserlerinde rubâî nazım şeklinde şiirler söylemiş mutasavvıf şairler olduğu gibi bu nazım şeklinde müstakil bir mecmua oluşturacak kadar rubâî söylemiş şairlere de rastlamak mümkündür. Bu bağlamda İranlı meşhur şair ve mutasavvıf Ferîdüddîn Attâr (ö. 618/1221)'ın kendisine aidiyeti kesinlik kazanmış sekiz eserinden biri olan ve ihtiva ettiği konu çeşitliğine göre elli babdan müteşekkil Muhtârnâme adlı rubâî mecmuası, bir örnek teşkil etmektedir. Rubâî nazım şekli üzerinden felsefî ve tasavvufî düşüncelerin şiirsel söylem içerisinde değerlendirilmesinin hedeflendiği bu çalışmada; Ferîdüddîn Attâr'ın tasavvufî düşüncesinin felsefî yönünü ortaya koyması bakımından Muhtârnâme'sinden seçilmiş örnek rubâîlerden istifadeyle, akıl mefhumu ve müstakilen Attâr'da akıl ele alınmıştır.
Journal Of History School, 2014
Özet Tasavvuf, dünyevî meşgalelerden kurtulmayı, kötü duygulardan arınmayı, kalbe Allah sevgisini yerleştirmeyi esas kabul eden bir anlayış olarak gelişmiş ve bir disiplin halini almıştır. Tefsir ise Allah'ın kelamı olan Kur'an'ın anlaşılması üzerine temellenmiş bir disiplindir. Kâinattaki her şey birbiriyle bir şekilde bağ kurmuştur. Bu sebeple olsa gerek, disiplinler arası etkileşimler hep olmuştur. Bu anlamda Tasavvuf hareketinin Tefsir ilmine yansımaları olmuştur. Sûfîlerin keşf ve ilhamlarına dayanan yorumları içeren eserler ortaya konulmuştur. Bu eserler işarî tefsir adını almıştır. Söz konusu eserlerde sûfîlerin keşf ve ilhamına dayalı olarak ayetlerin tefsirleri yer almıştır. Bu tür eserler de yoğunluk ayetlerin zâhirî anlamlarından ziyade bâtınî anlamalarına göre tefsir edilmesi şeklinde olmuştur. Bir de asıl Tefsir külliyatının çoğunluğunu oluşturan Tefsir eserleri vardır. Bu tefsirler ayetlerin zahirî anlamları üzerine yoğunlaşılarak yazılmışlardır. Bununla birlikte birçok müfessirde tefsirlerinde işarî tefsir bağlamında yorumlar yapmışlardır. Bu çalışmada büyük İslam âlimlerinden olan Kurtubî'nin el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'an adlı tefsirinde Kurtubî'nin tasavvufa bakışı tespit edilmek üzere kaleme alınmıştır. Bu bağlamda çeşitli tasavvufi terimlere yönelik Kurtubî'nin yaklaşımı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra Kurtubî'nin bazı ayetleri tefsir ederken kimi mutasavvıfların görüşlerine yer verdiği görülmüştür. Bu doğrultuda elde edilen bulgular çalışmamızda yansıtılmıştır. Yine bazı mutasavvıfların kimi söylemleri ve yaşam tercihleri üzerine ciddi eleştirileri olan Kurtubî'nin tenkitleri çalışmamızda yer almıştır.
Enes Ömerbeyoğlu, 2022
2018
Habib-i Karamâni, Halvetiyye tarikatinin Anadolu’da yayilmasi icin gayret gostermis, seyyah sufilerden biridir. Eserleri ve talebeleri ile misyonunun genis kitlelere ulasmasi icin caba gosteren Karamâni, bu yonuyle Halvetiyye’nin ana kollarindan birinin kurucusu olarak kabul edilmistir. Bu makalede, Karamâni’nin hayati, eserleri, halifeleri ve tasavvufi dusuncesinin ana hatlari dile getirilmistir. Calismada, ilmi, vicdani, siyasi, ekonomik ve toplumsal birligin saglanmasina olan katkisi ile yuzyillardir Anadolu’yu etkileyen Halvetiyye tarikatinin onemli temsilcilerinden olan Karamâni’nin bu surece katkisina da isaret edilmistir.
Ali Semerkandî'ye Vefâ: Ali Semerkandî Uluslararası Çalıştayı - 2, 2024
Kalp vasıtasıyla elde edilen bilgiyi ifade eden mârifet, sûfî epistemolojisini simgeleyen en temel kavramdır. Sûfîler bilgiye ulaşmada aklın önemini kabul etmekle birlikte ilâhî hakikatleri idrak etmede onun sınırlılığını dile getirmektedirler. Onlara göre bilgiye ulaşmada en kuvvetli ve kesin yol kalpten geçmektedir. Kulun kalbi ile ulaştığı keşf ve ilham, doğrudan kaynağından elde edilmiş olması yönüyle sıhhatli bir bilgi içermektedir. Bu yönüyle kalp vasıtasıyla elde edilmesi itibariyle mârifet kesin ve doğru bilgiyi ifade etmektedir. Allah hakkındaki bilgiye ise mârifetullah adı verilmektedir. Sûfî geleneğe uygun olarak mârifeti akıl ile elde edilen ilimden daha öncelikli ve üstün bir konuma yerleştiren Ali es-Semerkandî, mârifete giden yolda öncelikle şeriat ilimlerini öğrenmenin önemine vurgu yapar. Bununla birlikte ona göre ilim sahibi olmaktan maksat yalnızca kitaplardan ilim öğrenmek anlamına gelmemektedir. Asıl ilim, amele yoğunlaşmaktır; hakiki âlim, ilmiyle amel edendir. Şeriat ile amel insanı mârifete ulaştırır. Şeriat ilmi insanın dış âlemi, mârifet ilmi ise iç dünyası ile ilgilidir. Bu iki ilmin cemedilmesiyle hakikat ilmi ortaya çıkar. Mârifete ulaşmak için öncelikle kalbin önündeki engellerin aşılması gerekir. Bunun yolu ise nefis terbiyesinden geçmektedir. Nefis perdesini kalp aynasından kaldırıp hakikatleri görmek için kalbin kirlerden arındırılması ve mâsivânın gönülden çıkartılması gerekir. Bunun gerçekleşmesiyle mârifetullaha ulaşılacak, gizli hazinenin güzellikleri zuhur edecektir. İnsanın asıl vatanına dönüşü de samimi olarak yaptığı ameller neticesinde elde edeceği mârifet ile mümkün olacaktır. Bu hakikate ulaşmayan ise ne kadar kitap okursa okusun gerçekte âlim olamayacaktır. Bu minval üzere çalışmada, Ali es-Semerkandî’nin Keşfü’l-esrâr li’t-tâlibi li sultâni’l-ârifîn ve’l-ulemâi’l-muhakkıkîn adlı eseri özelinde tasavvuf düşüncesindeki mârifet yorumları, diğer mutasavvıfların mârifet kavramına yaklaşımları ile karşılaştırmalar yapılarak tahlil edilmiştir. Böylece Ali es-Semerkandî’nin bilgi anlayışı itibariyle tasavvufî düşünce geleneğine uygun bir yaklaşım sergilediği anlaşılmıştır.
Journal of Ottoman Civilization Studies, 2023
Sufism Journals can be considered as important sources in terms of our traditional culture and literature, as they contain rich materials on subjects such as literature, mysticism, dream interpretations, science, medicine, and folklore. Despite this, researchers refrain from working on such works due to the fact that they have a scattered content and the author of some of the treatises in the journals is not known. With our article, we aimed to fill the gap in this field to some extent. In the Sufism Journal registered in the Presidency of Religious Affairs Manuscripts Library Dewey 81023, the explanations of mystical terms and symbols, the characteristics of the seven levels of the soul, the rank of the soul based on the objects seen in the dream, the rules to be considered on the path of religion, the dhikr suggestions of some sects and the subjects such as lineage lines, the characteristics of the true sheikh, and the relations between the sheikh and the disciple are discussed. With this study on Sufism Journal, the contents of 23 treatises belonging to various authors, in which Sufi teaching is discussed, are briefly summarized, and the journal is examined in terms of language and style. By making a general evaluation of the legends and ethic books in the journal, information about the positions and characteristics of some prophets and companions in Sufism, who have mystical aspects in life, is given.
2025
Muhammad Ghaus Gwaliori (d. 970/1563) was one of the leading sūfi figures of the Shattāriyya order who lived in the Indian subcontinent in the X/XVI th century during the period of local dynasties and the establishment-development of the Mughal Empire, which resulted in the division of the Delhi Sultanate. In this ancient region, which has hosted various beliefs and cultures for thousands of years, the Shattāriyya tariqa, which has been adopted at the grassroots level, influenced by the culture of the people, developed an attitude of harmony in its teachings, and is considered within the sunnī tradition, has taken on a unique identity compared to other tariqas with its interesting teachings. Muhammad Ghaus, one of the leading figures in this order, is considered to be the founder of the Ghausiyya branch of the order. He had a bright period as a result of the good relations he established with Hindus, and in the following period, he had troubled days due to the fact that he used sentences expressed as shatahāt in his work Mirajnāma, in which he conveyed his spiritual experiences. In his works, he took a close approach to wahdat al-wujūd and tried to adapt cosmological knowledge and yogic elements of Hindu teachings to Sūfism. In his sūfi thought, Muhammad Ghaus occasionally went beyond the tradition and used transcendental/exuberant expressions in his works. Muhammad Ghaus, who contributed a significant literature on divine names and their effects, both benefited from the knowledge of sūfis before him and left a significant impact on those who came after him. In the Islamic sūfi tradition, he appears as a sūfi who mostly followed the line of Ibn al- ‘Arabī and developed his own terminology on some issues and presented in-depth views on various topics of sūfism. In this study, the life, sect, works and sūfi views of Muhammad Ghaus, who has made a name for himself with his life, science, the tariqa he belonged to and his activities in the region, are discussed.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.