Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020
Kur’ân’da tevhit, ibadet ve ahlâk gibi temel bircok ilkeye ait emirler olmakla birlikte, insanin hayatini, bedeni ve ruhi her turlu hastaliklardan korumayi amaclayan ve hastaliklarin bulasmasini onleyen emirler de bulunmaktadir. Bu emirlerden biri, insan icin temiz ve faydali olan her seyin helal kilinmasi, kotu ve insana zarar veren her seyin de yasaklanmasidir. Zira Kur’ân, her seyden once insani muhatap almakta ve onu her turlu fizyolojik, psikolojik ve mikrobik hastaliklardan korumayi hedeflemektedir. Kur’ân’in bu temel hedefleri, insanin hastalanmasini onlemekte, saglikli bir hayat surmesini amaclamakta ve toplumun sagligini koruyabilmek icin kalici hukumler getirmektedir. Kur’ân’in onerdigi tedbirlerden biri, bircok bulasici hastaliklara neden olmasi muhtemel olan, insanlar arasinda kin ve husumetin olusmasina, yuvalarin yikilmasina, insanlarin ruh ve beden sagligi uzerinde olumsuz etkilere neden olan zararli yonelislerden birisi zinanin yasaklanmasidir. Pek cok hastaliga sebe...
Ekev Akademi Dergisi, 2015
Bu çalışmada Kur'ân bakış açısıyla düşüncenin değeri ve düşünce özgürlüğünün sınırları incelenerek Kur'ân'ın getirdiği özgürlüğün değeri ortaya konacaktır. Kur'ân-ı Kerim'de değişik söz kalıpları ile düşünme teşvik edilirken, düşünmemenin insanı vardıracağı kötü sonuçlar konusunda da uyarılar yapılmıştır. İnsanın yaşamını anlamlı kılması doğru düşünmesine bağlıdır. Bunun birinci şartı düşüncenin özgür nitelik taşımasıdır. Bu genel bakış göstermektedir ki, Kur'ân'ın getirdiği düşünce özgürlüğüne hiçbir beşeri sistem yaklaşamamıştır. Kur'ân proaktif/yapıcı düşünce ile açılımlar yapılmasını böylece ideal toplumun oluşmasını hedeflemektedir. İnsan onurunu zedeleyici, aşağılayıcı ve başkalarının özgürlük alanlarını ihlal edici düşünceye de kayıtlar koyarak onu doğruya iletir.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
Hanefî usûlünün kurucu isimlerinden Ebû Zeyd ed-Debûsî (ö. 430/1039), dünya hukuk tarihinde ilk defa temel ve devredilemez insan haklarından bahseden hukukçudur. İnsanın hukuki ve ahlâkî kapasitesini “ehliyet” başlığı altında fıkıh usûlünün önemli bir bahsi hâline getiren Debûsî olduğu gibi, ehliyeti ilk defa “vücub ehliyeti” ve “edâ ehliyeti” şeklinde iki kategoriye ayıran da kendisidir. Bu ayrım kendisinden sonra Hanefî geleneğinde yaygın bir kabul görmüştür. Bu gelenek vücub ehliyetinin zemininde “zimmet”in, yani modern anlamıyla hukuki kişiliğin bulunduğunu kabul etmiş ve fakat modern yaklaşımlardan farklı olarak ehliyet ve zimmeti “emanet” ile, yani Yüce Yaratıcı’ya gönüllü kulluk edebilme sorumluluk ve kabiliyetiyle ve insanoğlunun ezelde Yüce Allah ile yaptığı “İlk Sözleşme” ile irtibatlandırmıştır. Debûsî ilâhî hitabı anlamanın ilkesi olarak aklı, kişinin hukuki ve ahlâkî yükümlülükler altına girmesinin zemini olarak da zimmeti tespit ettikten sonra, akıl ve zimmetin işlev g...
The Journal of International Lingual Social and Educational Sciences, 2018
Kur'an-ı Kerim'deki altmış beş yerde "insân", on sekiz yerde "ins", bir yerde de "insî" geçmektedir. Ayrıca bir ayette "enâsî", beş ayette "ünâs", iki yüz kırk ayette de "nâs" şeklinde çoğul olarak yer almaktadır. Beş ayette görmek manasında "ânese" şeklinde, bir ayette de izin alma anlamında "teste'nisû" şeklinde kullanılmıştır. Bir ayette ise konuşma, ülfet, ünsiyet etme anlamında "müste'nisîn" şeklinde özne kalıbında kullanılmıştır. Ayrıca vurulduğu zaman ses çıkaran kuru balçık anlamına gelen "salsâ"l tabiri, insanı öteki canlı türlerinden ayıran konuşma ve dil üretme yeteneğine, hem de insan varlığının kolay kırılabilir ve zayıf yaratılışına işaret ettiği söylenmektedir. Bu çalışmada; dil ve iletişimle ilgili olduğunu değerlendirdiğimiz 74 farklı ibarenin 924 suredeki 2077 ayette toplam 2162 kez geçtiği tespit edilmiştir. Bütün ibarelerin sure, ayet ve geçiş frekansları verilerek, Diyanet meali üzerinden Kur'an ve insan iletişiminde dilin önemi araştırılmıştır. İnsan, dünya ve Kur'an çeşitli yönleriyle birbirine benzetilir. "Peygamber yürüyen Kur'an, dürülen dünya insandır" madem, değişim ve dönüşüm sürer her dem. Dil; her üçü için de gereklidir ve üç benzemezi birbirine döndüren harikulade bir araç; ezelden ebede varlığını sürdüren kökü arzda, dalları semada ve her mevsim meyve veren bir İlahî ağaçtır. İnsanca yaşamak, doğru yolda buluşmak ve güzellikte yarışmak için dil, yani doğru iletişim şarttır. Kur'an, dünya ve insan için hem doğru kılavuz hem de sağlam kaynaktır. Onunla sürekli iletişim içinde bulunmak, ebedî hayat için mutlak bir hak ve muhakkak olan ezelî varlığa ulaşmak bediî bir ihtiyaçtır.
ARTUKLU AKADEMİ, 2020
Öz: Kur'an, Allah'ın zihinleri ve gönülleri inşa ettiği, hayatları düzenleyen ilahi bir mesajdır. Bu ilahi mesaj insanın düşünce sistematiğini ve eylemlerini organize etmesine rehberlik etmektedir. Kur'an bireyin tasavvurunu inşa ettikten sonra hangi eylemlerin sonucunda pişmanlık yaşayacağını bildirmekte, dünyada ve ahirette hem bireysel hem de toplumsal olarak yaşanacak pişmanlıkları detaylı bir biçimde açıklamaktadır. Günümüz insanının Kur'an'dan uzaklaşarak dünyevileşmiş bir yaşam tarzını tercih etmesi aynı zamanda Allah'ın belirlediği sınırları aşarak tatmin arayışında olması bireysel ve toplumsal olarak pişmanlığa zemin hazırlamaktadır. Pişmanlık tecrübesi, bireyin hatalarından, yanlışlarından dönebilme iradesi göstermesi ve Allah'tan mağfiret dileyerek gönlünü günah yükünden hafifletmesini ifade etmektedir. Tövbesi olan pişmanlık bir farkındalık eylemi ve doğru olana yönelme iradesidir. Bu çalışmada Kur'an perspektifinden bireysel ve toplumsal olarak dünyada ve ahirette yaşanacak pişmanlıklar değerlendirilmekte, ahirette pişman olan kişilerin talepleri anlatılmakta, peygamberlerin pişmanlık ve tövbeleri açıklanarak insanlık tarihinde insanlara rol model olmuş kişilerin tecrübeleri analiz edilmekte ve pişmanlığın yönetimi ortaya koyulmaktadır.
Göç ve Din, 2020
İslami İlimler Araştırmaları Dergisi, 2021
İntihal Taraması/Plagiarism Detection: Bu makale intihal taramasından geçirildi/This paper was checked for plagiarism. Kur'an ve Sünnet Perspektifinden Dînen Kıyemen Mefhumu ve Kapsamı Özet Dînen Kıyem mefhumu, İslâm'ın ontolojik yapısını ortaya koyan çok boyutlu bir kavramdır. Kur'an'da dînen kıyemen vurgusu, İslâm'ın delil ve hüccetle desteklenen, dengeli, ilkeli, uyumlu ve dosdoğru bir din olduğunu göstermektedir. Dünya ve ahiret saadetini sunan İslâm, hem özünde ilkeli bir dindir hem de namaz, zekât gibi yaşamsal alanda ilkeler üzerine bina edilmiştir. Bu ilkelerin de kendi için rükün ve şartları vardır. Devamlılık ve düzen bu ilkelerin ayrılmaz parçasıdır. İslâm, ilkeli ve ilke temelli bir din olduğundan onda içtimai, iktisadi, siyasi, hukuki, kültürel ve bireysel alanların hiçbirinde keyfî hareket etme yoktur. Yaşadığımız çağda insan, yeni ilimlerde ve teknolojide çok yönlü ilerleme kaydetmiştir. Ancak tüm bu ilerlemelerin yanında ilkeler ve değerler boyutunda da gerilemiştir. İnsanoğlunun ürettiği nükleer ve kimyasal silahlar yerküreyi bir anda yaşanmaz hâle getirebilmektedir. Bu ilkesiz ve ölçüsüz ilerleyiş karşısında insan hayatı, değersiz konuma düşebilmektedir. Ma'mur ve yaşanır bir dünya ancak ilkeli yaşamla sağlanabilir. Bu çalışmayla bu ilkeli yaşamın; sağduyulu, insaflı ve uyumlu bir toplum modelini oluşturan İslâm'ın sağladığı ve sağlayacağını ortaya koyma hedeflenmiştir.
2020
Iyilik, kisinin kendisine, aile cevresine ve sosyal cevreye karsi olmak uzere yaptigi faydali ve yerinde davranislardir. Yapilan her guzel davranisin Allah katinda bir degeri vardir. Fakat bazi hadisler, bir kisim iyiliklere bunun otesinde bir deger katarak onlarin etkisinin olumden sonra da devam edecegini, sahibinin amel defterinin kapanmayacagini ifade etmektedir. Bu calismada Hz. Peygamber’in (sav) bu baglamdaki hadislerini detayli sekilde inceleyip insanin amel ve eserinin bu olumsuzluk boyutunu, irdelemeye calisacagiz. Konuyla ilgili yapilmis olan degerlendirmelere bakildiginda sârihlerin, olenin arkasindan amel defterinin kapanmayacagini bildiren hadisleri, sevabi oluye ulasan ve ulasmayanlar seklinde daha dar cercevede yorumladiklari; mufessirlerin ise, Yasin Suresi 12. ayette gecen (ونكتب ما قدموا وآثارهم) “onlarin onden gondermis olduklarini ve biraktiklari eserleri yazariz.” ifadesini ayni hadisler baglaminda degerlendirerek kisinin toplumun faydasi icin biraktigi eserin ...
“Uykuyla ilgili tıp ilmi” nispeten yeni bir uzmanlık alanıdır. Uyku İslâm literatüründe önemli bir konudur ve Kur'ân ve Hadis uyku çeşitlerini, uykunun önemi ve sağlıklı uyku uygulamalarını ele alır. İslâm uykuyu Allah'ın büyüklüğünün işaretlerinden biri olarak değerlendirir ve müntesiplerini bu önemli işareti keşfetmeye teşvik eder. Kur'ân farklı uyku çeşitlerini açıklar, ve bunlar modern bilim tarafından tanımlanan uyku evreleriyle örtüşür. Kur'ân uykunun yararlı etkilerini ele alır ve gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinin önemini vurgular. Gün ortası uykusu/şekerleme/ kaylule Müslümanlar için önemli bir uygulamadır ve Hz. Muhammed selâm onun üzerine olsun (sav) kaylule uykusunu faydalı olduğu için teşvik etmiştir. Hz. Muhammed (sav)'in uygulama ve tavsiyelerine uygun olarak Müslümanların belli bir uyku alışkanlıkları vardır ve bu uyku alışkanlıkları modern bilim tarafından tanımlanan uyku sağlığı kurallarının bazısı ile örtüşür. Uyku esnasındaki detaylar, sağ taraf üzerine uyumayı teşvik etme ve yüzükoyun pozisyonda uyumadan vazgeçirme gibi uyku pozisyonlarını içerir. Rüya tabiri İslâm literatüründe köklü bir bilimdir ve İslâm alimleri rüya tabiri teorilerine önemli katkıda bulunmuşlardır. Biz, uykuyla ilgilenen bilim insanlarının uyku ve uyku bozuklukları hakkında eski insanların görüşleri, davranışları ve uygulamalarını anlamak için genelde dinî literatürü özelde ise İslâm literatürünü incelemelerini öneririz. Böyle araştırmalar uyku bilimindeki bazı çözümlenmemiş soruları cevaplamaya yardımcı olabilir ya da yeni araştırma alanlarına yol açabilir. Sleep medicine is a relatively new scientific specialty. Sleep is an important topic in Islamic literature, and the Quran and Hadith discuss types of sleep, the importance of sleep, and good sleep practices. Islam considers sleep as one of the signs of the greatness of Allāh (God) and encourages followers to explore this important sign. The Quran describes different types of sleep, and these correspond with sleep stages identified by modern science. The Quran discusses the beneficial effects of sleep and emphasizes the importance of maintaining a pattern of light and darkness. A mid-day nap is an important practice for Muslims, and the Prophet Muhammad peace be upon him (pbuh) promoted naps as beneficial. In accordance with the practice and instructions of Muhammad (pbuh), Muslims have certain sleep habits and these sleep habits correspond to some of the sleep hygiene rules identified by modern science. Details during sleep include sleep position, like encouraging sleep on the right side and discouraging sleep in the prone position. Dream interpretation is an established science in the Islamic literature and Islamic scholars have made significant contributions to theories of dream interpretation. We suggest that sleep scientists examine religious literature in general and Islamic literature in particular, to understand the views, behaviors, and practices of ancient people about the sleep and sleep disorders. Such studies may help to answer some unresolved questions in sleep science or lead to new areas of inquiry.
Selçuk Üniversitesi edebiyat fakültesi dergisi, 2020
Bu çalışmada Peter L. Berger'in "Sosyolojiye Çağrı: Hümanist Bir Perspektif" isimli kitabı ele alınmaktadır. Giriş niteliğinde bir eser olan kitap, sosyoloji hakkında bilgi sahibi olmak isteyen genel okur ve sosyoloji disiplinine giriş yapan öğrenciler için değerli bir kaynaktır. Her ne kadar dilimize kazandırılması gecikmiş olsa da sosyolojiye çağrısını sürdüren bu kitabın ülkemiz okurlarına ve sosyoloji öğrencilerine tanıtılmasının önemli olduğu düşünülmektedir.
sonpeygamber.info, 2016
Necip Fazıl, gaye eseri Çöle İnen Nur'da Allah Rasûlü (sav)'ne bambaşka bir iklimden bakmamız gerektiğini ortaya koyar. Çöle İnen Nur için edebî bir siyer denilebilmesinin nedenlerinden birisi de budur. Üstad, gelip önüne oturabilmenin büyük bir şevk ve gayret istediği bir pencereye bizi davet ederken edep içinde, üslubunu kurguya kurban etmeksizin, niyet ve samimiyeti bir kalıba maruz bırakmaksızın, öylece, en saf haliyle Allah Rasûlü (sav)'nün hayatına yaklaşmaya çalışır. Oraya gelip oturmaya talip olmak başlı başına bir hayat düsturunun peşinden gitmektir. Ama ne gitmek! Aklı yanına almayacaksın, nefsi silip atacaksın, "kıyı"nda sahip olduklarına gözünün ucuyla dahi olsa dönüp bakmayacaksın. O nazarı yalnız ve yalnız O'nun hayatına hasredecek, önünde diz çöküp oturulması zor kapıya vakfedeceksin. Bakış yalnızca O'nu anlamaya yönelecek öylece… Ötesi yok… Bu ancak kıyıyı terk etmekle mümkün ona göre… Çöle İnen Nur'un başlangıç sayfalarını içeren ilk on dokuz sayfası, Necip Fazıl'ın nasıl bir siyerle karşılaşacağımıza dair duygu yoğunluklu düşüncelerini içeriyor. Fakat bu sayfalar sadece onun siyer yazımı ve Allah Rasûlü (sav)'nün hayatını yazma müsaadesi istediği bir takdimden ibaret değil. Günümüzde çokça eleştirilen "siyer roman şeklinde yazılabilir mi?" sorusuna ışık tutacak bir içeriğe de sahip. Çöle İnen Nur Necip Fazıl, Allah Rasûlü (sav)'nün hayatını yazmaya karar verdiğinde, uzun, kesintili ve zorlu bir dönem onu beklemektedir. İlk 1952'de Büyük Doğu Dergisi'nde "Allah'ın Sevgilisi" adlı makaleler kısa bölümler hâlinde yayımlanmaya başlar. Ardından 1956'da yine kısa bir süreliğine bu defa "O" başlığı ile Çöle İnen Nur adıyla bir araya getirilecek olan yazılar yayımlanır. Üstadın hapsi ile eser hapishane duvarları arasında
2014
Being developed in technology in modern years, human being could not achieve similar progress for the human rights. Hence, the human rights, which were stated in the Qur’an centuries ago, has gained much more importance and attention in the contemporary times. Fort his reason, we will examine basic human rights and the value of man by focusing on the Qur’anic verses and the hadiths when necessary in as much as. One of the aims of why Qur’an was sent down is to guarantee the human rights, which are also considered as prominent signs of the level of civilized.
" kavramının bizzat kadını çağrıştırdığı, " kariyer " kavramının ise genellikle erkekle ilişkilendirildiği bir toplumda, kadının aileyle ve kariyerle ilişkisini sağlıklı bir şekilde kurgulamak oldukça zor ve fakat zorunlu bir ihtiyaçtır. Her iki kavramın çağrışımlarının toplumsal ve kültürel kodları bir yana, çoğunlukla genellemelerin ve kıyaslamaların, hatta antitez oluşturma çabalarının ürünü olan ve gerçeklikle yüzleştiğinde çatışmaları çözmek yerine derinleştiren yeni yaklaşımlar denge arayışını güçlendirmektedir. Erillik veya dişiliğin yanı sıra, sahip bulunulan ideolojik birikimin kadın ve aile söylemine etkisi, çoğu zaman kadın-erkek ilişkilerine dair çalışmalarda, yeni bir inşa çabasından öte, ön kabullere dayalı yeni tanım biçimleri üreterek bunlar üzerinden yargıları kabul ettirme gayretlerini ortaya çıkarmaktadır. Bu nitelikteki yaklaşımlar kimi zaman şikayet ve serzeniş dilinin kasvetine hapsolurken, somut ve inşa edici süreçleri ıskalamaktadır. Sorunları kısa vadede aşma yöntemi olarak erilliğe öykünme ve erkeğin yapabildiklerini yapabiliyor olmayı özgüvenin kıstası haline getirme gibi pratik bir açmazı içeren yeni anlayışlar, daha derinlemesine bir bakışla, erkek ya da kadının rollerini tanzim etmek yerine iki ayrı cinsi tek varoluşsal düzlemde yeniden tanımlama gibi bir imkansızlığı önümüze koymaktadırlar. Erkeklerin daha fazla kayıtsızlık ve genellemeci bir dil geliştirerek kadına dair yargıları yaygınlaştırma ve bazen de kadın sorunlarıyla ilgileniyormuş veya çözüm üretiyormuş gibi görünme tutumları ise ahlaki değerlerin dejenerasyonu bağlamında değerlendirilmesi gereken ayrı bir araştırma konusu olarak durmaktadır. Bu tebliğ, cinsiyetlerinin farklılığıyla birlikte kadını ve erkeği " aynı candan yaratılan " 1, " birbirinden " 2 ve " birinin diğerinin elbisesi " 3 olarak tanımlayan Kur'an-ı Kerim'i başlangıç noktası olarak almaktadır. İnsanın akıl, irade ve sorumluluk sahibi olarak yaratılmasını merkeze çekmekte, genel olarak " iyi insan " olmanın parametrelerini, özelde de kadınların kariyer sahibi olmalarının yaratılış amaçlarıyla bağını tartışmayı hedeflemektedir. Bu çalışma, gündelik hayatta kadını erkeğe nispetle daha fazla sorumluluk ve fedakarlıkla karşı karşıya bırakan eğilimlerin cinsiyet boyutunu aşan farklı dinamikleri olduğunu varsaymaktadır. Dolayısıyla toplumsal kabuller arasında yer alan " ast-üst " ilişkilerinin aile hayatına yansımalarını kariyer ve aile özelinde inceleyerek erkek veya kadın ayrımı olmadan, hak ve adaleti sınıf, statü ve kariyer endeksli tanımlama biçimini sorgulayacak ve öneri sunacaktır. " Kadın " , " hanım " ve " bayan " kelimelerini belirli bir anlam dünyasını meşrulaştırma amacıyla tercih eden söylemlerin esiri olmaktan kurtulup, iyi insanın salih amellerle ilişkisinin güçlendirilmesi arayışına girmek, cinsiyet odaklı eşitlikçi bakış açılarının çıkmaz sokaklarından bizleri uzaklaştıracak, gelenek ve kültür örgüsünün daraltıcı alanından bağımsız fikir ve pratiklerin üretilmesine imkan tanıyacak ve denge arayışı için ihtiyaç duyulan zihinsel dönüşümü de canlı tutacaktır. Yakın geçmişte duyulan ihtiyaç üzerine batı kaynaklı olarak ortaya çıkan kariyer kavramını Kur'an ayetleri açısından ele alıp değerlendirmek ve İslam'ın yerleşik kavramlarıyla buluşturmak belli zorluklar ve riskler içermekte ise de, kariyeri hak, görev ve sorumluluk gibi hukuki ve ahlaki kavramlarla ilişkisi bakımından ele alarak değerlendirmek, yaşanan hayatla Kur'an arasında bağ kurmak açısından bir ihtiyaçtır.
Journal of International Social Research, 2015
Modern dünya insan ya amını kolayla tıracak çok araçlar ortaya koymasına ra men, onun ruh dünyasına tam anlamıyla seslenememi tir. nsanı sadece bedenden ibaret görüp, ruh dünyasına kar ı ikircikli davranmı tır. nsan sadece maddi, fiziksel yönü olan bir varlık de ildir; insan aynı zamanda mana yönü olan manevi bir varlıktır. nsan bu yönüyle, çevresindeki eyleri nesnele tirerek bunları birer "dünya" haline getirmektedir. Bu çalı mada dünya hayatı ile algıların günümüz modern dünyasında psikosomatik-ruhsal rahatsızlıklara etkilerine, Kur'ân perspektifinden dikkat çekilmi tir. nsan dünya hayatıyla ilgili algılarını do ru yorumlarsa hem beden hem rûhî açıdan insanı dirençli ve kuvvetli hale getirecektir. Kur'ân-ı Kerim insanı olumlu-olumsuz nitelikleriyle tanıtırken, insanın ma lup olaca ı en önemli süjenin dünya hayatı oldu unu anlatmaktadır. nsan kendisi için yaratılan dünya ile ilgili metaforik açıdan anlamsızlı a dü erse ruhsal problemler kaçınılmaz olacaktır.
Tefsir Araştırmaları Dergisi, 2020
Bu makale, intihal.net yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir. Plagiarism: This article has been scanned by intihal.net. No plagiarism detected.
Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2023
Başarı bazı kriterlere göre yapılan değerlendirmenin neticesinde ortaya konulan olumlu sonuçtur. Bu konudaki kriterlerin değişmesi, insanın başarı durumu değerlendirmesini doğrudan etkileyecektir. Günümüz dünyası genel itibariyle modern bakış açısının hâkim olduğu bir dönemi yaşamaktadır. Bu yüzden insan başarısı ile ilgili değerlendirmeler genellikle bu bakış açısı üzerinden yapılmaktadır. Modern dönemin kutsaldan uzaklaşan algısında varlık, maddeden ibaret olduğu için, başarının en birinci kriteri de maddî kazanımlardır. Ancak Kur'ân’ın varlık tasavvuruna göre madde, varlığın sadece bir boyutudur. Bu sebeple Kur'ân’ın başarı kriterleri, kutsalı ve metafiziği dışlayan modernitenin kabul ettiği kriterlerden farklıdır. Bu durumda başarılı insanın hangi özellikleri taşıması gerektiği konusu gündeme gelmektedir. Bu makalede, modernitenin sadece maddeyi temele alan dünya görüşü bağlamında Kur'ân’ın değerler manzumesi ve çizdiği başarılı insan profili mukayeseli bir bakış açısıyla incelenmektedir. Bu inceleme özellikle özgürlük, iyi/doğru iş, başarı, şehitlik gibi kavram ve değerlerin Kur'ân’daki ve pozitivist modern düşüncedeki karşılıkları üzerinden yapılmaya çalışılacaktır. Çalışmanın genelinde tespit, analiz ve mukayese yöntemleri kullanılmaktadır. Bu çalışma ile teoride modernite ve Kur'ân’ın genel anlayışları içerisinde başarı kriterlerinin neler olduğunun tespit edilmesi, böylelikle modern zamanlarda yaşayan günümüz insanına hayatını hangi anlayış ve değerler üzerine inşa ettiği ile ilgili bir tahkik imkânı sunulması amaçlanmaktadır.
The Qur'ân is the final link of God's address to the humankind which aims to orientate the reprobate humankind. The main goal of the Qur'an is to form the relationship between human and God in pursuance of His wish and wisdom. In doing so, the Qur'ân uses some elements like parables, cultural elements, literary inimitability (i'câz) and directing the humankind to think about God's blessings and might. The Qur'ân's addressing to the humankind leads some researchers to claim that the Qur'an introduces, examines and analyzes every aspect of humanbeing and that this is very natural in terms of its goals. Although the Qur'an talks about some aspects and qualifications of humanbeing, to us, it does not introduce, examine and analyze every aspect of it on the one hand, the aim of its talking about humanbeing is totally different on the other hand. The view that the Qur'an has almost the same content as the modern science of psychology does, is addressed by some researchers very commonly and the verses are understood and interpreted in accordance with this view incorrectly and by breaking their contexts. To us, all these struggles mean to walk on the wrong way, eventhough they have a good intention.
2017
Tarih boyunca birçok kavram gibi sığınma olgusu da Doğu’da ve Batı’da farklı kavramlarla ifade edilmiŞtir. Ait oldukları dil içerisinde rastgele seçilmiş kurallı harf öbeklerinin çok daha ötesinde anlamlar taşıyan kavramlar, içinde oluştukları kültürel kodları da yansıtacak şekilde var olagelen bir sürecin neticesi olarak günümüze aktarılmışlardır. Yapılan araştırmalarda günümüzde Batı’da kullanılan sığınma (asylum) ve iltica (refuge) kavramlarının Kur'ân'ın nüzul ortamındaki karşılıklarının farklı anlam alanlarına sahip olduğu görülmüştür. Kur'ân'ın sığınma olgusuna yaklaşımı ve bu realiteyi sunuŞunun ise Hz. Muhammed’in içinde yetiştiği toplumu yansıtmanın ve dolayısıyla ilk muhataplarının tekrarı olmanın çok fevkinde olduğu görülmektedir. Bu tebliğde ilk olarak Kur'ân'ın genel olarak sığınma olgusunu hangi bağlamlarda kullandığı tespit edilecektir. Ülkelerinden zorla çıkarılanların, vatanlarını bırakarak göç etmek zorunda kalanların ve bu olaylar sonucunda bir ülkeye veya Müslümanlara sığınanların Kur'ân'da nasıl ele alındığı belirlenecektir. Ayrıca Kur'ân'ın iltica ve sığınma olgusuna yaklaşım üslûbu ve yüklediği anlamlar bir insanın şahsiyetinin inşası ve korunması açısından değerlendirilecektir. Böylelikle günümüzde genelde tüm mülteciler özelde ise Türkiye’ye iltica eden Suriyelilerin Şahsiyet ve onurlarını koruma adına Kur'ânî üslubun kullanılmasının ne kadar gerekli olduğu ve karşılaştıkları zorlukları aşma adına bu üslubun fonksiyonları psiko-sosyal açıdan ortaya konulacaktır. Çalışma sonrasında elde edilecek bilgilerin kendi vatanlarındaki sosyal statüleri adına da büyük kayıp yaşayan mültecilerin, iltica ettikleri ülkede Kur'ânî bakış açısıyla yaklaşan toplumun verdiği konum sayesinde sosyal uyumun tesisi adına ve oluşan problemleri giderme açısından birçok yarar sağlayacağı öngörülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kur'ân, Emân, Civâr, Ġltica, Hicret, Sığınma, Suriye.
İnsanı Yeniden Düşünmek-Modern Düşüncede Temel Tartışmalar, 2019
20. yüzyılda organ nakli, yardımcı üreme teknikleri, ultrasonografik cihazların icadı vb. gibi biyomedikal araştırmalarda yaşanan hızlı gelişmeler ve tıp teknolojisinde kaydedilen ilerlemeler; bununla birlikte Amerika başta olmak üzere Batı toplumlarının içtimai hayatlarında meydana gelen birtakım değişiklikler bir bilim olarak biyoetik disiplinin oluşmasına zemin hazırlamıştır (Jonsen, 1998). Biyoetik disiplinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan bu süreç, tıbbi araştırma ve uygulamalardan doğan meseleleri problematize etmekle birlikte zihinlerdeki geleneksel hastalık, sağlık, yaşam, ölüm vb. gibi birçok kavramın yeniden tanımlanması ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Zira bu süreçte, aşağıda ayrıntılı bir şekilde ele alınacağı üzere, biyoteknolojik gelişmelerin, mevcut kavramları şekillendirdiğini ve/ya yeniden tanımladığını görmekteyiz. Bu süreç içinde yeniden ele alınıp yeni bir tanım yapma ihtiyacı hissedilen kavram çiftlerinden birisi de ‘insan’ ve ‘kişi’ kavramları olmuştur. Kuşkusuz, ‘İnsan nedir?’ sorusuna verilen farklı cevapların tezahürü sadece teorik biyoetik tartışmalarda değil aynı zamanda tüp bebek üniteleri ve/ya yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere pratik hayatta da kendisini göstermektedir. Zira özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar gerek kök hücre araştırmaları ve kürtaj gibi yaşamın başlangıcına dair konularda gerekse beyin ölümü ve organ nakli gibi yaşamın sonuna dair konularda karşılaşılan temel etik tartışmaların odak noktasını insan kavramına atfedilen farklı ahlâki değerler/anlamlar oluşturmaktadır. Konunun tıp etiği açısından önemine binaen bu çalışmamızın ilk bölümünde tıp etiği literatüründeki farklı insan ve kişi tanımlarının deskriptif bir değerlendirmesini yapıp ardından ikinci bölümde bu teorik tartışmaların pratik hayattaki tezahürünü embriyonik kök hücre araştırmaları üzerinden göstermeye çalışacağız.
Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Bu makalede çağdaş İslam düşüncesinde kelâmi değişim ele alınacaktır. Klasik kelâm ilminin bilinen tartışma konularının önemini yitirdiği son iki asırda, Müslümanların Batı’ya karşı geri kalmışlığına çare bulmak amacıyla sürekli bir çabaya şahit olmaktayız. Bu çabanın pratik sonuçları bir yana kelâmi perspektifte yenilikler getirdiği şüphesizdir. Makalede söz konusu yenilikler gaye ve muhteva bakımından mercek altına alınacaktır. Anadolu, Hint Alt Kıtası, Orta Asyave Mısır’da merkezileşen çağdaş İslam düşüncesi ittihad-ı İslâm idealine yoğunlaşmıştır. Efgânî’nin fikrî temellerini attığı pan-İslamizm diğer muasır düşünürlerin de temellendirmek istediği bir ütopya niteliğindedir. Bunun dışında düşünürler dinî düşünceyi taklit zincirinden kurtarmak mezhep odaklı kelâm yerine güncel sorunları konu edinmişlerdir. Düşüncede rasyonelleşmeyi Batı’nın felsefe ve bilimde geldiği noktayla ilişkilendirmemek mümkün görünmemektedir. Seyyid Ahmed Han gibi bazı Müslüman düşünürlerin mucize, keramet...
Tefsir Araştırmaları Dergisi, 2020
Öz Bu araştırmada deprem, sel, fırtına gibi doğal âfetler; veba, verem ve koronavirüs gibi salgın hastalıkların "ilâhî bir ceza" olup olmadığı meselesi ele alınmaktadır. Çalışma, insanlığın anlamada aciz kaldığı olağanüstü durumlarda dinden ve dini metinlerden doğru istifade etmeye bir katkı sunma amacıyla yapılmıştır. Dinî metinlerin olağanüstü olaylarla ilgisinin isabetli bir şekilde kurulması, bu olayları ve ayetleri doğru okuma ve anlamamız açısından önemlidir. Aksi takdirde ayetlerin gelişi güzel kullanılması yanlış, eksik ve indî yaklaşımlara sebebiyet vermektedir. Nitekim doğal âfetler ve salgın hastalıkları "ilâhî bir ceza" olarak görenlerin başvurmuş oldukları delillerden biri de Kur'ân'daki helâk edilen kavimlerin kıssaları ve helâk kavramı ile ilgili ayetlerdir. Bu çalışmada ise gerek helâk kıssaları gerekse helâk kavramı ile ilgili diğer ayetlerden hareketle doğal âfetler ve salgın hastalıklara "ilâhî ceza" denilemeyeceği ortaya konulmaktadır. Çalışmamızı farklı kılan, ilgili ayetlerin zahiri anlamları ile yetinilmeyip ayetlerin bağlamlarından hareketle, aklî ve mantıkî delillerle de ele alınmasıdır. Bu doğrultuda analiz yöntemiyle yapılan araştırmanın neticesinde doğal âfetler ve salgın hastalıkların "ilâhî bir ceza" olarak nitelendirilmesinin risklerine vurgu yapılmaktadır. İlâhî ceza söyleminin Allah adına konuşma ve O'nun adına hüküm verme gibi tehlikeli bir ifade olmasının yanında doğal âfetler ve salgın hastalıklar nedeniyle ölen kişiler hakkında haksız yargılamalara yol açabileceğine dikkatler çekilmektedir. Bu çerçevede kevnî ve tenzîlî ayetlerin, öncelikle ve özellikle ibret nazarıyla anlaşılması gerektiği önerilmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.