Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, The Journal of Academic Social Science Studies
Türk halk şiiri geleneği, Türkistan'dan Anadolu'ya getirdiğimiz en önemli kültür kodlarımızdan biridir. İslamiyetten önce Türkistan coğrafyasında şaman ve kam tarafından kopuz eşliğinde okunan koşuk dediğimiz Türk kügleri Anadolu'ya taşınmış ve Anadolu'da ozanlar tarafından söylenmeye devam edilmiştir. Anadolu'da geleneksel tasavvuf inancının etkisiyle âşık adını alan Yesevî Türkmenler belirli bölgelere yerleştiler ve bu geleneklerini geliştirerek günümüze taşıdılar. Bu âşıkların bir kesimi onaltıncı asırdan itibaren yeniçeri ocaklarında yetişti. Önemli bir kısmı köy ve oymaklarda ortaya çıktı. Atalık ve dedelik geleneğini devam ettiren bir bölümü de tasavvufî inançla birlikte tekke çevrelerinde yer aldı. On beşinci asırdan itibaren kopuz eşliğinde halk ve tasavvuf şiir geleneğine ait koşmalar ve nefesler okuyan bu şâirlerin Doğu'da Kars ve Erzurum, Orta Anadolu'da Sivas ve Tokat çevresinde yoğunlaştığı görülmektedir. On sekizinci asırdan itibaren şehirleşen halk şiirine aruzla şiir yazma geleneği eklendi. Bu gelenek on dokuzuncu asırda yoğunlaştı ve çoğu halk şairi hecenin yanında aruzu da kullanmaya başladı. On dokuzuncu asırda hem hece hem de aruzla şiir yazan usta şairlerimizden biri de Zileli Ceyhunî'dir. Hayatı ve şiirleriyle ilgili çeşitli yayınlar yapılan Ceyhunî'nin bilinen ama bulunamayan divanı tarafımızdan ortaya çıkarıldı. Ceyhunî Divanı'nda hem koşma ve destanlardan oluşan halk şiiri gelenekleriyle yazılmış şiirler olduğu gibi aruzla yazılan halk şiiri nazım şekillerinden de çok sayıda şiir ihtiva etmektedir. Bu şiirler, Ceyhunî'nin yaşadığı asra ve yöresinin halk şiirine katkılarına yeni bakış açıları getire-1 Bu makale, 18-20 Mayıs 2017 tarihleri arasında Alanya'da düzenlenen "II. Uluslararası Asoscongress Sosyal Bilimler Sempozyumu"nda sunulan sözlü bildirinin eklerle genişletilmiş halidir. 94 Kadir Güler cektir. Bu makalede on dokuzuncu asırda yaşayan halk şiirimizin usta şairlerinden Ceyhunî'nin Âşık Ceyhunî Baba Sakin-i Zile adlı yazma Divânı tanıtılacak ve koşma, destan, dîvân, semâî, kalendâr ve satranç türündeki şiirlerine yer verilecektir.
ŞEYHÜLİSLAM YAHYA EFENDİ DİVÂNI’NIN SÖZ VARLIĞI, 2019
Journal of Yaşar University, 2009
Within the mother tongues or common languages of nations; there are special languages which come out according to social individual classes, professions, ages and social life conditions. In the context of the same language community; these special languages, which enable the communication of particular people with their own special words, have a value with the existence of people speaking that language. In our country, apart from slang and occupational jargons such as doctors', sailors', tailors', shoemakers', drivers'; there are "secret languages" which are formed by means of very different requirements, and known and used by very few people. Today in our country, except these special languages, there is another one called "secret language" which is known by a limited community and used by the Çepni people from Oghuz tribe settled in various areas of Anatolia and who believe in Alevism. The researcher, who drew our attention as a linguist to this special language called "secret language" by Çepni people and used by them as a "code" when there is a foreigner or someone considered as a foreigner, is Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu. A "special" research or analyze on Çepni language including all of the Çepni people in our country hasn't been done so far. My research in 2007, which aims at re-questioning and evaluating my compilation study which I conducted in 1978 in Çepnidere village near Turgutlu, shows that after thirty years, this secret language completely lost its function. We notice that Çepni language lost its quality of being a special language including the secrecy of a religious belief which is actually banned and prosecuted and consisting of the words about economic requirements. Today, we realized that the Çepni people believing in Alevism, who gained economic strength and do
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2022
Doğumunun 150. Yılında Uluslararası Üstad-ı Cihan Tanburi Cemil Bey SEmpozyum Bildiriler Kitabı, 2023
2015
Yahya Kemal Beyatli, tarihi surecini tamamlamis olan klâsik Turk Edebiyatindan sonraki bir devirde, yani XX. yuzyilda yasamis bir kisi oldugu hâlde, sekil acisindan Divan siir gelenegini ve aruz veznini en iyi sekilde kullanmayi basarabilmis usta bir sairimizdir. Devrine gore genellikle sade, puruzsuz, tabii ve yasayan bir Turkce kullanmistir. Şiirlerinde muzikal ahenge son derece onem veren sair, bu ilkesini siirlerinde uygulayabilmekle, yalnizca XX. yuzyilin degil, belki de butun Turk edebiyatinin en seckin sairlerinden biri oldugunu kanitlamistir
© copyright Bu kitabın yayın hakkı Yason Yayıncılık' a aittir. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, izin almadan hiçbir yolla çoğaltılamaz. GECE KİTAPLIĞI, Yason Yayınevi Yan Kuruluşudur.
Öz: Sözün güzel, doğru, yerinde ve zamanında söylenmesi anlamına gelen belâgat, Kur'ân-ı Kerîm'in daha iyi anlaşılıp anlamlandırılması gayesiyle önce İslamî bir ilim dalı olarak gelişmiş; ancak zamanla edebî eserleri de içine alacak şekilde kapsamını genişletmiştir. Meânî, beyan ve bedî olmak üzere üç kısma ayrılan belâgat ilminde öncelikli şart fesâhattir.
Journal of Turkish Research Institute, 2016
Klasik Türk Edebiyatı bünyesinde vücuda getirilen türler arasında önemli bir yere sahip olan şehrengizler genel itibarıyla bir şehre ait güzellikleri ve oradaki güzelleri anlatan eserlerdir. Edebiyatımızda pek çok örneği bulunan bu tür, şehirlere ait güzellikleri anlatmasının yanı sıra yazıldığı döneme farklı açılardan ışık tutan bir kaynaktır. Bu yönüyle de gerek iktisadi gerek sosyal gerekse kültürel yönden bir belge olma özelliği taşımaktadır. Edebiyatımızda ilk örneklerinin 15. asır sonunda verilmeye başlandığı şehrengizler özellikle 16. asırda Edirne, İstanbul, Manisa, Bursa gibi pek çok şehri ve oradaki güzelleri tasvir etme yolunda gelişimini sürdürmüştür. Bu asırda şehrengiz türünde eser veren şairlerden biri de Sinoplu Beyânî'dir. Beyânî'nin Sinop şehrinin güzelliklerini ve oradaki güzelleri anlattığı Şehrengîz-i Sinob başlıklı eseri bu çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Çalışmanın başında şehrengiz türü ve bu türde yazılmış eserler hakkında kısaca bilgi verildikten sonra Sinoplu Beyânî'nin hayatı ve edebi kişiliğinden söz edilmiş, ilerleyen bölümde eserin şekil ve muhteva özellikleri söz konusu edilmiştir. Çalışmanın sonunda ise eserin transkripsiyonlu metni ilim âleminin dikkatine sunulmuştur.
Hİkmet - akademik edebiyat dergisi., 2021
Klasik Türk şiiri alanında şahsiyetler ve eserleri ile ilgili çalışmalar, klasik Türk edebiyatı tarihi açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmalar açısından divanlar, mesneviler ve mecmualar birer yardımcı kaynaklardır. Özellikle mecmualar bu anlamda önemli bir role sahiptirler. Edebiyat tarihi kaynaklarına girmemiş bilgiler, şairler ve şiirler mecmualar sayesinde tespit edilebilmektedir. Böylelikle mecmualarla ilgili çalışmalar, bilinen şairlerin yeni eserleri ve şiirlerini tespit etmenin yanında yeni edebî şahsiyetlerin keşfedilmesine de vesile olmaktadır.
Külliyat :, 2024
XVI. yüzyıl Divan şairi olarak bilinen Gelibolulu Âlî'nin ayrıca bürokrat ve tarihçi yönleri vardır. Çeşitli devlet görevlerinde bulunan şair, yaptığı görevlerde karşılaştığı olumsuz durumları ve toplumun yaşadığı bazı sorunları eserlerinde dile getirmiştir. Bu nedenle onun şiirlerinde günlük hayat sahneleri ve sosyal eleştiri önemli bir yer tutar. Farklı içerik ve türde eserleri bulunan Gelibolulu Âlî'nin diğer divan şairlerinde fazla rastlanmayan kimi özellikleri şiirlerinde ve eserlerinde yansıtması dikkat çekici yönlerindendir. En çok gazel yazan divan şairlerinden biri olmasının yanı sıra şair, gazel nazım şeklinden övgü amacıyla yararlanır. Gazellerinde farklı aruz kalıpları kullanır. Günlük hayata dair hemen her konuyu ele alan Âlî şiirlerinde yaşadığı coğrafyanın yer adlarına ve yerel söyleyişlerine de yer verir. Gelibolulu Âlî Divanı'nda kuyu ve kuyu çeşitleri sıklıkla kullanılan benzetme ögelerindendir. Divan şiiri geleneğinde kuyu denildiği zaman sevgilinin çene çukuru ve Yusuf kıssasında anlatılan Hz. Yusuf'un kuyuya atılması ilk akla gelen örneklerdir. Ancak Gelibolulu Âlî'de bu tür kullanımlardan başka tamlamalarla kuyu ile ilgili değişik unsurların çokça yer aldığı görülür. Bu çalışmada hem bir klasik dönem şairi hem de şiirlerinde diğer şairlerden ayrı özellikler bulunması, Divan şiirinde kuyu ve kuyuyla ilgili unsurların nasıl işlendiğini göstermesi bakımından Gelibolulu Âlî Divanı incelenmiştir. Divandaki örnek beyitlerden yararlanılıp kuyunun kullanım sıklığı ve kullanım özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır.
2022
Bu çalışma; Osmanlı modern bürokrasisinde ayrıksı bir kurum olan Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’ni, kapitalizmin yayılma sürecinde taşıdığı işlev açısından incelemektedir. Osmanlı iktisat tarihi ve Osmanlı maliyesi açısından incelenmiş olsa da İdare’nin düşünsel ve ideolojik etkisi fazlaca araştırılmamıştır. Dünya-Sistemleri Analizi, çalışmanın teorik zeminini oluşturmaktadır ve bu bağlamda kapitalizm, bir dünya-ekonomi olarak anlaşılmaktadır. Kapitalist sistemin işleyişini meşrulaştıran düşünsel bütün olan jeokültür, sisteme entegre olan ülkelerin yönetici tabakası arasında yayılmaktadır. Çalışmanın temel argümanı, kapitalist jeokültürün Osmanlı kadrolarındaki taşıyıcılarından birinin Düyûn-ı Umûmiye İdaresi olduğudur. İdare’ye bırakılan sektörlerde gösterilen yönetim tarzı, karar alma süreçleri ve personel belirleme politikası adeta Osmanlı üst düzey bürokrasisi için kapitalist jeokültür dersi niteliğindedir. Düyûn-ı Umûmiye’ye bırakılan tüm gelir kalemlerinde düzenli ve oldukça önemli artışlar yaşanması yönetim süreçlerini dikkat çekici kılmaktadır. This research analyzes the Ottoman Public Debt Administration, a unique institution within the Ottoman modern bureaucracy, in terms of its role in the expansion of capitalism. While the Administration has been examined in the context of Ottoman economic history and finance, its intellectual and ideological impact has received less attention. Using World-Systems Analysis as a theoretical framework, this study conceptualizes capitalism as a world-economy and examines the role of the Ottoman Public Debt Administration in disseminating the geoculture of capitalism, which refers to the intellectual framework that legitimizes the functioning of the capitalist system, among the ruling class of countries integrated into the system. The main argument of the research is that the Ottoman Public Debt Administration served as a carrier of capitalist geoculture within the Ottoman bureaucracy. The management style, decision-making processes, and personnel recruitment policy of the sectors under the Administration's jurisdiction were akin to a lecture on capitalist geoculture for the Ottoman high-level bureaucracy. The regular and significant increases in all income items under the Administration's jurisdiction also highlight the significance of its management processes.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, 2024
Şair Mehmed Nebîl Bey'in torunu, şair Şeref Hanım'ın yeğeni Mehmed Nebîl Bey'in (d. 1258/1842-43 - ö. 1307/1890) Dîvânçe'si. Son Asır Türk Şairleri’nde Hammâmi-zâde İhsân Bey'den aktarılan bilgilere göre şairin gençlik dönemine ait, başı sonu eksik şekilde ve gayr-i müretteb “51 gazel, 23 terkib ve manzume, 22 kıta, 14 şarkı, 74 tarih, 51 beyit ve matla” bulunduğu belirtilen har-ı müretteb bir mecmuası mevcuttur. Son yıllara kadar bu eserin yazmasına kütüphane kayıtlarında rastlanmamıştı. Ancak Dîvânçe'nin Prof. Dr. Rifat Kütük'ün özel kütüphanesinde yer aldığı belirlenmiştir. Yazmanın sayfalarının muhtemelen bir kısmının kayıp olması nedeniyle içindeki şiir sayısı Hammâmi-zâde'nin verdiğinden biraz farklıdır. Yazmada bir kısmı hece, büyük kısmı aruz vezniyle kaleme alınmış olan şiirler mevcuttur. Bunların büyük kısmına şair başlık koymuştur. Manzumeler başlıklara göre tasnif edilirse metinde “31 beyit (1’i müşterek), 12 matla (1’i müşterek), 8 rubâ’î, 44 gazel (1’i müşterek, 1’i müstezad), 38 kıt’a (21’i kıt’a-i kebire), 11 şarkı (9’u murabba, 2’si muhammes), 2 mısra, 3 terci‘, 2 mesnevi, 2 murabba, 4 müseddes, 1 muhammes, sonda baş kısmı yırtık olduğu için nazım şeklini belirleyemediğimiz gazel/kıt’a-i kebire olması muhtemel bir şiir”in mevcut olduğu görülmektedir. Nüshada Nebîl Bey'in kız kardeşi Nakıyye Hanım'la yazdığı müşterek şiirleri, kızı için kaleme aldığı ninnisi ve teyzesi Şeref Hanım'ın vefatı için yazdığı tarihi dikkati çekmektedir.
2013
Klasik Türk şiirinde en çok işlenen konulardan biri de şikâyettir. Divan şairleri, kendi yaşadıkları sorunların yanı sıra çevresinde yaşanan aksaklıkları şiirleri aracılığıyla sıkça dile getirmiştir. Çalışmamızda 16. yüzyıl divan şairi Cinânî"nin divanına bu açıdan yaklaşacak ve şiirlerini şikâyet unsuru bakımından değerlendireceğiz. Daha çok mizah ve mübalağanın ağır bastığı şiirlerde yer alan şikâyet unsurlarını tespit ederek bu şikâyetlerin nedenlerini ortaya koymaya çalışacağız. Böylelikle çalışmamızın, şairin yaşadığı dönemin özellikleri ile sosyal ve ekonomik hayatına dair bilgilere bir katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz.
ÖZET Deneysel edebiyat, klasik ve bilinen metin kurma tekniklerine değil de çeşitli yeniliklere başvurarak daha önce örneği pek olmayan yeni metinler kurma yoluna verilen bir addır. Bu edebiyatta asıl olan yenilik, örneği olmayış, dilin ve ifadenin sınırlarını zorlamadır. Eski şairlerimizin gözünde bugün bizim deneysel dediğimiz şeyin karşılığı masnu kelimesinde gizliydi. Bu kelimenin kökü tabiî ki sanat kelimesidir ve haliyle yapılan işin bir sanatkârın dehasının ürünü, orijinal bir iş olduğu vurgulanır. Deneysel edebiyatın pek çok alt başlığı vardır. Bu çalışmada sadece ses ve kelime tekrarlarıyla kurulan deneysel çalışmalar ve bunun önemi üzerinde durulacaktır. Bildirimizin çerçevesini şu sorulara aranan cevaplar belirleyecektir: Mısra başında, ortasında, sonunda ses ve kelime tekrarları bir gösteren olarak neyi işaret eder? Farsça ve Arapça'da kelime tekrarıyla kurulan metin sayısı sınırlıdır. Divan edebiyatında bunun çok sık örneğinin olması bu edebiyat ve dilin hangi özelliğini gösterir? Bu kurgu Divan şiirinin orijinal olmasında bir pay sahibi olabilir mi?. NONVERBAL TEXT: EXPERİMENTAL LANGUAGE OF DİVAN POETRY. Experimental literature is a name given to the way in which new texts are created in unusual way rather that using old fashioned one. The essential of this approach is its uniqness and pushing the limit of language and expression. Acording to our old poets, the thing we called as experimental literature was hidden in the word masnu. The root of this word, of course, is the word art and because of that, the product of the artist`s genius, orginality are stressed. There are a number of subtitles of experimental literature. In this study, we will just deal with the works built by the repetition of word and sound and its importance. The frame of our paper will be drawn by these questions. As a signifie, in the beginning, middle and end of verse what does it mean? In Arabic and Persian, the number of text built by repetition is limited. Having more and frequent example in Dıvan literature, Does it indicate a specific qualities of language and literature? Does it play a key role to accpet Divan Literatire as an original one?
Journal of Turkish Studies, 2016
Poets who work in the classical Turkish literature are known by their pseudonyms in the history of literature. Each poet uses his unique pen name/pseudonym in his poems/works. These pseudonyms undertake distinctive tasks of a poet or his works of other poets and their works. Nevertheless, poetry and life stories of some poets are mingled. In addition, it appears that many poets use also the same pseudonym in different periods. This situation brings it with a lot of confusion. The most important of these is a work is shown as belonging to someone other than the original author of it. Many of the poets changed their pseudonyms because of this concern. However, the fact that there are poets who are not aware of the works and pseudonyms of each other cannot be ignored. This is true even for people who lived in the same or different periods.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.