Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2013, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi
…
16 pages
1 file
Infant and Child Skeletons from the Lower City Church at Amorium Amorium is a Byzantine city situated within the Emirdağ district of the province of Afyonkarahisar. Excavations in the 2007, 2008, and 2009 seasons yielded many tombs containing infant and child skeletons forming part of a cemetery datable to the 10 th and 11 th centuries. Many are multiple burials and were located principally to the north of the main church in an area called A20 situated to the east of the baptistery. Skeletal remains of 128 individuals from 36 tombs were analysed to reveal the demography and health status of the population. Among them 42,9% of the individuals died prenatally, at birth, or soon after birth. The results of this study indicate that the unfavourable geographic conditions of Amorium's location might have produced inadequate hygienic conditions and the malnourishment of the mothers which in turn caused infections and complications during birth, leading to premature and stillbirths. Those infants that did survive the critical neonatal and postnatal periods were generally able carry on their lives into puberty and adulthood.
Belleten
Bursa iline bağlı İznik ilçesinde Roma Açıkhava Tiyatrosu'nun açılması amacıyla Bedri Yalman başkanlığında yürütülen kazı çalışmaları sırasında, bir kilise kalıntısıyla karşılaşılmış; çok sayıda bebek kilisede gömülü olarak bulunmuştur (Yalman, 1987). Gerekli temizlik, onarım ve antropolojik analizleri yapılmak üzere laboratuvarımıza teslim edilen bebek iskeletleri toplam 22 bireyi temsil etmektedir. Süt dişlerinin kök ve taçlarındaki gelişme derecesi başta olmak üzere, gerektiğinde uzun kemiklerin diyafiz uzunluklarından yararlanarak ölüm yaşlarını tesbit ettiğimiz (Brothwell, 1981; Ubelaker, 1978; Olivier ve Demoulin, 1976) bebeklerin tam listesini Tablo: I'de gösterdik. Söz konusu tablodaki yaş dağılımından da anlaşılacağı üzere, kiliseye gömülen bebeklerin % 50'sinin 1 yaşına basmadan öldüğü görülür. Bebeklerin ortalama ölüm yaşı da 16,2 aydır.
Bu çalışmada Amorium Kenti kazılarında tespit edilen ve toplamda 35 adet ağız ve kaide parçasından oluşan sırlı seramik buluntusu ele alınmıştır. Söz konusu buluntular, 2020-2021 yılları arasında kentin Yukarı Şehir bölümünde yer alan İç Sur alanında tespit edilmiştir. Bu çalışma ile tespit edilen sırlı seramik buluntularının tanımlanması ve tarihlendirilmesi amaçlanmıştır. İç Sur sırlı seramik buluntuları, üretim teknikleri göz önünde bulundurularak tek renk yeşil sırlı, tek renkli sgrafitto ve çok renkli sgrafitto olmak üzere üç ayrı grup halinde ele alınmıştır. Benzer hamur, astar, sır ve form özellikleri sergileyen İç Sur sırlı seramik buluntuları, aynı üretim grubuna ait gibi görünürler. Orta Anadolu ve Batı Anadolu'daki benzer örnekleriyle karşılaştırılarak tanımlanan buluntular, yine benzer örnekleri ve İç Sur alanı içerisinde tespit edildikleri alanlar dikkate alınarak tarihlendirilmiştir. Amorium sırlı seramik buluntuları, kentteki Türk-İslam dönemi yerleşimine ilişkin veri sunmasının yanı sıra seramik buluntularıyla ilgili yapılan çalışmalara katkıda bulunması açısından önemlidir. Nitekim Orta Anadolu'daki seramik buluntularına ait veriler, bölgenin Geç Bizans, Beylikler ve Erken Osmanlı dönemlerini kapsayan geçiş sürecindeki üretim ve ticaretini kavrayabilme noktasında henüz yetersizdir. Aydınlatılması gereken bu hususta, Amorium sırlı seramik buluntularının, bu alanda yürütülen çalışmalara katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.
III. ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MERZİFON ve AMASYA YÖRESİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI, 2015
Amasya, Göynücek İlçesi, Gediksaray Bucağı sınırları içindeki Şıhlar (Bugün Şeyhler) köyü kırsalında yer alan Kilise yapısı ve eki hakkında ilk inceleme, dönemin Amasya Müze Müdürü, Hikmet Takas tarafından 1974 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bugün bir bölümü müzede olan, bir bölümünün ise yeri belli olmayan birkaç parça döşeme mozaiği açığa çıkarılmıştır. Konuyla ilgili ikinci bir araştırma, “Amasya’daki Bizans Eserleri” başlıklı lisans tezi kapsamında Zuhal Kalıpçı tarafından gerçekleştirilerek 1981 yılında tamamlanmıştır. Çalışma kapsamında Yapı kalıntıları fotoğraflanmış, yapının bir restitüsyon planı çıkarılmış ve bu plan üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır.(Kalıpçı,1981) Çalışmanın başında ilk yaptığımız iş, Kilise ve Müzede korunan mozaik parçası hakkında bir çalışma yapılıp yapılmadığını araştırmak oldu. Bu çabanın sonunda Kocaeli Üniversitesinden Füsun Tülek’in Kültür Bakanlığı 26. Araştırma sonuçları toplantısı bildirileri kitabında yayınlanan çalışmasına ulaştık. Yazar, Bitinya - Paflagonya bölgeleri ve civarı müzelerde bulunan mozaik eserleri konu alan bu çalışmasında, Şıhlar Kilisesi’nden Amasya Müzesine getirilen mozaik parçası da tanıtılmış ve Müzede türünün tek örneği olan bir eser olarak tanımlanmıştır. (Tülek, 2008) Ancak çalışmanın yapıldığı günden bu yana Amasya mozaikleri konusunda önemli gelişmeler yaşandığını da bildirimizin ilgili bölümünde paylaşacağız.
ÖZET: Bu çalışmada Şarhöyük Hitit plankarelerinde bulunmuş kemik aletler ele alınmıştır. Şarhöyük (Dorylaion) Hitit Kemik aletleri aşık kemiği/oyun pulu, bız, alet sapı, deri tabaklama aleti, kalem (stylus), amulet, mobilya aksamı, süs eşyası (boncuk, kolye ucu vb.), kıyafet aksamı (düğme), çekiç, perdah ve işlevi tanımlanamayan alet şeklinde 11 grup altında toplanmıştır. Aletlerin sayısal yoğunluğunu aşık kemikleri ve bızlar oluşturmaktadır. Eserlerin tanımlarının yapılarak değerlendirilmesi ve yorumlanması, benzerleriyle karşılaştırılması ve bu doğrultuda bir sonuç ortaya koymak çalışmanın temel amacıdır. Aletler belli tekniklerde işlenmiştir. Vurma, testere ile kesme, yontma, yiv açma sürtme ve düzeltme tekniği hemen hemen bütün aletlerde uygulanmıştır. Bazı aletlerde çizgi ve konsantrik daire şeklinde kazıma bezemeler mevcuttur. Aletler genel olarak boynuz, diş ve kemik kullanılarak yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Hitit Dönemi, Kemik Alet, Kemik Alet Teknolojisi, Kemik Alet Çeşitliliği.
Tebliğ içeriklerinin bütün hukukî ve akademik sorumluluğu yazarlarına aittir. Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır. Kitabın tümü, bir bölümü ya da bazı bölümleri Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin yazılı izni olmadan herhangi bir yolla basılamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz.
XIV. ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU İSLÂM VE ÇOCUK 14-15 ARALIK 2020 TEBLİĞLER KİTABI, 2021
aittir.
Her inanç sisteminin kendine özgü sembolleri vardır. Dinler, bu semboller üzerinden kendini ifade eder. Çünkü semboller, müntesiplerin dinlerine olan aidiyet duygularını güçlendirir. Dindarlar bu semboller, koruyarak ve önemseyerek dinlerine olan bağlılıklarını ifade etmiş olurlar. Bu çerçevede 11 ve 13. yüzyılları arasında üç dinin kutsal saydığı üç ayrı sembol vardır. Bunlar, Yahudilerin Ağlama Duvarı, Hıristiyanların Kutsal Kabir Kilisesi ve Müslümanların Kubbetüs Sahra’sıdır. Bu üç farklı sembol, hem dinlerin kendine özgülüğünü hem de birbiri üzerindeki etkisini ortaya koyar. Çünkü söz konusu her üç sembol, kendi dinlerine ait özel çizgileri ifade ederken aynı zamanda birlikte yaşamaktan kaynaklı etkilenmeleri de dışa vurmaktadır. Bir arada yaşayan üç din, insanların yaşam tarzına etki ettiği gibi mimarisine etki etmektedir. Dolayısıyla üç dinin inananları arasında dinsel, sosyal ve kültürel etkileşimler ortaya çıkmaktadır. Bu etkileşimin en net hissedildiği zaman dilimi Selahaddin Eyyubi dönemidir. Tarihinde farklı kültürlere ev sahipliği yapan Kudüs, Selahaddin Eyyubi döneminde hoşgörülü bir ortam yakalamıştır. Kudüs, bu dönemde birlikteliğin ve beraber yaşama kültürünün önemli bir örneğini sergilemiştir. Selahaddin Eyyubi, Yahudilerin Ağlama Duvarı’nda, Hıristiyanların Kutsal Kabir Kilisesi’nde ve Müslümanların da Kubbetüs Sahra’da istediği gibi ibadet etmelerini sağlamıştır. Her dinin müntesibi bu dönemde istediği zaman bu kutsal mekânları ziyaret edebilmiş ve orada kendilerine ait ritüelleri gerçekleştirebilmiştir. Kudüs’teki bu farklı dinsel mekânlar, Selahaddin yönetiminde silikleşmemiş hatta hoşgörünün sembolü olarak hem o dönemde hem de sonraki zamanlarda bir arada yaşama kültürünün sembolleri olarak anılagelmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Bilim Eşiği 1, Sanat Tarihinde Gençler Semineri 2003, 2004
Efkere Surp Stephanos Kilisesi Mimari ve Strüktürel değerlendirmesi, 2020
Mediterranean Journal of Humanities II/1, 2012: 87-95
OANNES, 2021
Sahip Ata Araştırmaları , 2022
ART-SANAT DERGİSİ /ART-SANAT JOURNAL Sayı/Number: 14 , 2020
Stratonikeia (Eskihisar) ve Kutsal Alanları, Stratonikeia Çalışmaları 5, , 2019
Knidos Teritoryumu I: Emecik’teki Apollon Kutsal Alanı Arkeolojik Araştırmalar (1998-2006), 2022
Journal of Mosaic Research JMR, 2021
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2024
III. ULUSLARARASI AKDENİZ SANAT SEMPOZYUMU KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI VE YAŞATILMASI, 2018