Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
…
23 pages
1 file
Allah'ın insan ile iletişime geçmesi olarak tanımlanan vahiy konusu, Müslüman geleneğimizde asırlardır araştırılan, mahiyet ve içeriğine ilişkin zihinlerde sayısız soruya cevapların arandığı bir tartışma alanıdır. Bunun sebebi vahyin, diğer bir deyimle Kur'an'ın, İslâm inanç sisteminin ana kaynağı olmasıdır. Dinin temelini oluşturan vahiy, esasen farklı bir ontolojik alandan yani Allah'tan, farklı bir ontolojik varlık olan elçi Cibril aracılığı ile farklı bir ontolojik alana yani peygambere yapılan bildirimin adıdır. Vahyin kelime manasında bulunan "gizli ve hızlı bildirim" anlamından kaynaklı olduğu düşünülen insanlığın vahyin mahiyetine ve geliş yollarına yönelik merakı, vahyi gönderen Allah ile vahyi alan insan arasındaki ontolojik farklılık, bu iletişimi daha da gizemli hale getirmektedir. Müslüman kelâm ekolleri, dinin ana kaynağı durumunda bulunan vahyi, Allah'ın kelâm sıfatı, Kelâmullah ve Halku'l-Kur'an konuları bağlamında değerlendirmiş, Allah'ın kelam sıfatının kadîm mi hâdis mi olduğu, Kur'an'ın mahluk olup olmadığı konuları etrafında tartışmışlardır. Buna ilaveten Şii kelamcılar vahiy konusunda farklı bir metod izlemek suretiyle konuyu imamet nazariyesi ile birlikte ele almış ve imamların da ilham adı altında vahiy alabildiklerini ifade etmişlerdir.
Vahiy gizli, sessiz ve süratli bilgi akışı demektir. Bu çağda elektronik ve biyolojik bilişim ve etkileşimler bilinmeden, doğrusu bu kelimenin bu manasının mahiyeti tam anlaşılmazdı. Vahyin bir ismi de emir ve ruh’tur. Evet, bütün kâinatta, bütün âlemlerinde işi yöneten, varlığa ve olaylara canlılık ve ruh katan hakikat son derece süratli, sessiz ve görünmez bir yazılım, bir ruh olan İlahî emir ve komuttur. Bu evrensel gerçeğin ilmî ismi, her âlemde farklıdır. Fizikte ona kuantum etkileşimi denilirken Biyolojide ona ekolojik iletişim ve DNA komutları denilir. Bu evrensel hakikat biyolojik dünyada o kadar çok etkindir ki; bugünkü müspet ilimler, bu âlemdeki iletişim çeşitlerinin birçoğuna isim bile bulabilmiş değildir. Çünkü biyolojik dünya da semavi vahiyler gibi Allah’ın mucizevî yasaları ve kelimeleridir. Rum suresinde din ile eşit tutulan fıtrat âleminin ayetleridir. Bu evrensel hakikatin metafizik inanç âlemindeki ismi vahiy, ilim, emir ve ruhtur. Bütün varlıklara müekkel bir melek olduğu gibi; bu evrensel yazılım ve bilişim hakikatine de müekkel bir melek var; ismi Cebraildir. Cebr bağlantı, il ise, Allah demektir. İkisi beraber Allah’ın iletişimcisi manasına gelir. Kur’anın tabiri ile Allah’ın Resûlü (elçisi.) ** Bu makale Marifet ve Velayet - Allah'ı Bilmek ve Allah'a Yakınlık kitabında yer almaktadır.
Vahiy ve Peygamberlik, 2018
A book chapter on understandings of revelation and prophecy in Jewish tradition.
Sistematik Kelam İlahiyat, 2019
Bu bölümde hızlı işaret, fısıldaşma, ilham, ontolojik iletim ve Allah’ın elçi-siyle konuşması şeklinde tanımlanabilecek ve daha ziyade literatürümüzde sonanlamıyla değerlendirme konusu olan vahiy kavramının etimolojik tahlilindenöte nübüvvet bağlamındaki içeriğinin “ahit geleneğinde”ki anlamlandırılma bi-çimleri ele alınmaktadır. Kısacası yazının mihverini söz konusu gelenek oluş-turacaktır. Ahit geleneği, Tanrı ile insan arasındaki sözleşme anlamında kavramlaştırı-lan “ahit” veya “misak” terimlerini merkeze alan dinleri tanımlamak için kulla-nılan bir terkiptir. Bu dinler de söylemlerini temellendirdikleri ortak atanın Hz.İbrahim olması, bununla birlikte birbirlerinden teolojik olarak farklılaşmalarıitibarıyla Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’dır. Bu dinler; “ilahi”, “semavi”, “İb-rahimî” vb. birtakım kavramlarla ifade edilse de “ahit geleneği” kavramının,bilimsel saptama açısından daha kuşatıcı olduğu düşünülmektedir. “Din”in kay-nağının Tanrı olduğu düşünülürse, bu dine ilişkin farklı yorumlardan hareketleilahi ve beşerî dinler şeklindeki birtakım ayırımlar doğru olmayacaktır. Haddizatında kaynağı açısından bütün dinler bir olsa da kaynağın hakikatine uygunolması açısından dinler farklılaşabilirler. Bu bakımdan dinler; kaynağının ilkele-rini yansıtan (hâlis) ve kaynağından uzaklaşan (muharref) dinler olmak üzereiki kategoride değerlendirilebilir.Bilindiği üzere, her dini inşa eden temel kaynak metinler vardır ki bunlarakutsal kitaplar denilmektedir. Yahudiliğin kutsal kitap külliyatı “Ahd-i Atik (Ta-nah)”, Hıristiyanlığınki “Ahd-i Cedid” ve İslam’ınki ise “Kur’an-ı Kerim” şek-linde tanımlanmaktadır. Ahit kavramından ve bunu ön plana çıkaran (A’raf, 7:172; Ahzab, 33: 7) gibi ayetlerden hareketle Kur’an için “Ahd-i Hâtim” terkibide kullanılabilir. Zira daha önceki özü itibarıyla bir olan ahitlerin takipçileri,Kur’an tarafından “Ehl-i Kitap” olarak tanımlanmakta ve onların kendi dinlerinitahrif ettikleri belirtilmektedir. Bu nedenle Kur’an, ahit ve vahiy gelenekleriolarak da tarif edilebilecek nübüvvet geleneğinin tamamlayıcı ve mu’ciz halkasıolarak hem bu geleneğin özünü yansıtan hem de buna iliştirilen yanlışları tashiheden bir yapıda son ilahi vesika olarak nitelendirilebilir.Hâsıl-ı kelam, burada asıl irdelenmek istenen bağlam, söz konusu vahiyleremuhatap olan kitlelerin muhayyilelerinde “bunlar nasıl bir akis bulmuş?” ve “neşekilde tasavvur edilmiş?” şeklindeki sorulara cevap aramaktır. Esasında vahiy,Tanrı’nın tarihe müdahalesi ve tarihi, muhatap alınan insanla birlikte şekillendirmenin ifadesidir. Dolayısıyla bir anlamda insanın yapısını anlamaya çalışmakvahyin de yapısını anlamaya çalışmak olacaktır. Başka bir ifadeyle, vahyin nasıltasavvur edildiğini ele almak aynı zamanda insanlığın karakterini ele almak de-mektir. Zira vahyin; tarihin hem konusu hem de banisi olan insanın karakteriniortaya koyan, kimliğini inşa eden ve yaratıcının karşısında konumunu açıklayanbir yapısı vardır. Bu nedenle, vahyin muhataplarının düşünsel terakkisini değer-lendirmek metodolojik açıdan doğru bir yaklaşım olacaktır. Konunun genişliğiizahtan varestedir. Usul açısından kronolojik olarak Yahudiliğin, Hıristiyanlığınve Müslümanlığın vahiy tasavvurları ana hatlarıyla ortaya konulmaktadır.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dergisi, 2011
Bu çalışmada kültürel, tarihsel bağlamın Hıristiyanlık ve İslâm vahyi için hangi düzeyde bağlayıcı olduğu Swinburne ve W.M. Watt örnekleri üzerinden ele alınacaktır. İlahi dinlerin mahiyetini belirleyen temel faktörlerin başında vahiy gelmektedir. Tanrı'nın insanla iletişiminin en belirgin formu olan vahyin de farklı biçimlerinden söz etmek mümkündür. Yeni Ahid'in yazılışı, zaman içinde biçimlenişi ve Kilisenin fonksiyonu Hıristiyan vahyinin kendine has sorunlarla yüzleştirirken; Kur'an vahyinin lafız ve mana olarak doğrudan Tanrı tarafından belirlenen bir vahiy olması onun karakteristik özelliğini oluşturmaktadır. Kur'an vahyi ile ilgili sorunların da bu özsel nitelik üzerinden ele alınması gerekir.
Vahiy kavramı, dinlerde çok tartışma konusu olmuştur. Bir vahiy anlaşılabilir mi? burada kısaca Vahiy'in (Esinleme) kaynağı, fonksiyonu ve amacı hakkında Kutsal Kitap'tan alınan kaynaklarla açıklanmaya çalışılmıştır.
Hıristiyanlıkta Vahiy Anlayışı, 2003
In this article, Christian idea of revelation which has a more special and more different place than that of the other great religions, that is, Judaism and Islam, is studied on the axis of the New Testament. Whereas Judaism and Islam generally interpret revelation to be verbal relationship between God and human, Christianity claims that this relationship, namely, revelation, went beyond the limits of words and became a living reality with Jesus Christ. According to the Christians, revelation reached its peak only through Jesus Christ rather than Moses or Muhammad through whom only verbal revelation came. Although it wasn’t written in Jesus’ time, how the New Testament attained authority and authenticity in Christianity is studied in this article, too.
Kader, 2018
Vahiy olgusu, sadece İslam dininin değil, ilahi dinlerin en temel meselesidir. Dinin temelini oluşturan vahiy, aralarında varlıksal (ontolojik) düzlem farkı bulunan Allah'tan, elçi Cibrîl aracılığı ile peygambere yapılan bildirimin adıdır. Allah ile insan arasındaki bu iletişimin anlaşılmasındaki zorluk, mesajı gönderen ile mesajı alan taraflar arasında varlıksal düzlem farkının bulunmasından kaynaklanmaktadır. Allah'ın yeryüzünde yarattığı ilk insana gönderdiği mesaj ile vahiy konusu, insanlığın gündemine girmiştir. Allah'ın Hz. Adem ile kurmuş olduğu bu iletişim, tarihsel süreç içerisinde insanların yaratılış gayelerinden uzaklaştığı, yaratıcılarını unuttuğu ve toplumların bozulmaya yüz tuttuğu dönemlerde, insanlara tekrar yaratılma gayelerini hatırlatmak amacıyla Allah'ın gönderdiği elçiler aracılığı ile kelama dayalı olarak devam edegelmiştir. Allah'ın insan ile vahye dayalı sözsel iletişimi, Hz. Muhammed ile son bulmuştur. Vahiy olayını kavramak ve mahiyetine dair bilgi edinmek amacıyla İslam geleneğinde hatırı sayılır ölçüde araştırma ve inceleme yapılmıştır. Allah-insan iletişimini ifade eden vahyin, gönderiliş biçimleri ile ilgili Şûrâ suresinin 51. ayetinin eksen alınmasının uygun olduğu görülmektedir. Söz konusu ayet ekseninde, Yüce Allah'ın yeryüzündeki beşeri ilişkiye müdahalesinin, tekvini yani doğrudan vahiy ve teklifi yani perde arkasından ve elçi Cibrîl aracılığıyla vahiy olarak iki ana başlıkta ele alınması gerekmektedir
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi
Birlik ve bir olma veya bütünleşme anlamında kullanılan Vahdet, farklı özellikleri olan bireylerden oluşan, ancak parçalarının özel anlamından ziyade, bütünün yapısını, fonksiyonunu ve değerini ifade eden yapısal bir olgudur. Müslüman bireyin farkındalığı ve eğitilmesiyle başlayan süreç, sosyal yaşam için bir zorunluluk olarak görülmektedir. Bu durum vahdete ilişkin özel hassasiyetlere vurgu yapılmasını ve özel hukuk inşa edilmesini gerekli kılmıştır. Bütün içinde parçanın varlığının söz konusu olmadığı bina metaforuyla anlatılan vahdette, müminler birbirlerini kuşatmaktadırlar. Diğer parçalardan biri olan kardeşi yardımsız bırakmama, onu terk etmeme, onu hakir görmeme vb. ahlaki ilkelerle kuşatılan ilişki ağında, ilgisiz olmak ya da irtibatı kesmek cahiliye ölümü üzere ölmek olarak tasvir edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in başlattığı, hulefa-i raşidin döneminde de kurumsallaşan İslam'ın uygulamasıyla ortaya çıkan yaşam biçimi ve toplumsal barış, sonraki dönemlerde modellenmesi arzu edildiği için, asr-ı saadet tabiriyle ifade edilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Disiplinlerarası Sosyal Bilimler Dergisi, 2022
The Perception of Revelation in Muslim Tradition, 2018
Zahirî ve Selefî Din Yorumu, 2018
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2007
Tevilat Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1997
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022
Tanah'ta Vahiy Anlayışı, 2002
Tefsir Tarihi - Lisans Yayıncılık, 2019
Kitapyurdu, 2021
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2015
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2024
Mecmua Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2021