Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
32 pages
1 file
Öz Bu çalışma ile Hacettepe Üniversitesi'nden 2012 yılında lisans programlarından mezun olanların istihdama geçiş, istihdam ve kazanç du-rumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu yönüyle çalışmanın betimsel tarama modelinde olduğu söylenebilir. Çalışmadan elde elden bul-guların, üniversitenin eğitim hizmetlerinin niteliğini değerlendirmede, gerekli görülen düzenlemelerin ve iyileştirmelerin planlanmasında yol gösterici olacağı düşünülmektedir. Çalışma, Hacettepe Üniversitesi'nden 2012 yılında 127 önlisans ve lisans programından mezun olan 3162 (%63.18) kız, 1842 (%36.82) erkek olmak üzere toplam 5004 kişi üzerinden yürütülmüştür. Anket soruları çevrim içi ortamda-" Google Documents "-erişime açılmıştır. 1342 mezun tarafından cevaplanan ankete ait analizler, veri temizleme işleminden sonra 1313 mezuna ait cevaplar kullanılarak yapılmıştır. Tüm programlara ait bulgular incelendiğinde, araştırmaya katılan mezunların %77.38'inin bir işte çalıştığı ve %22.62'sinin bir işte çalışmadığı görülmüştür. Buna göre, Hacettepe Üniversitesi 2012 yılı mezunlarının yaklaşık dörtte üçünün mezuniyetlerinden bir yıl içinde herhangi bir işte çalışmakta oldukları görülmektedir. Çalışan mezunlardan %55.12'sinin özel sektörde, %44.49'unun kamu sektöründe çalıştığı görülmektedir. Ayrıca, Hacettepe Üniversitesi mezunlarından halen çalışmakta olanların yarısına yakınının ilk üç ay içinde, beşte üçünün ise ilk altı ay içinde işe yerleştiği ve mezunların büyük bölümünün alanlarıyla ilişkili işlerde istihdam edildiği görülmüştür. ABSTRACT This study aims to define the transition from education to work, employment and income rates of alumni graduated from Hacettepe University in 2012. The study is well worth studying as it gives data to evaluate the services of higher education, to plan the required arrangements and improvements. In this study, descriptive survey method was used. The study was conducted with 5004 who graduated from short and first cycle, 3162 (%63.18) of which were female and 1842 (%36.82) of which were male. The questionnaire was sent online via " Google Documents " and 1342 graduates filled the form and after data cleansing, 1313 questionnaires were used to analyze. The findings show that 77.38% of graduates work and 22.62% of them do not work. This indicates that three fourths of the graduates graduated from Hacettepe University in 2012 have a job. 55.12% of them works in the private sector, 44.49% of them works in public sector. Also, half of the graduates started their first job in three months and three fifths found a job in six months after graduation and most of the graduates found a job relevant to their study area.
Journal of Turkish Studies, 2013
On account of being the first acquired skill, listening skill which has a specific account among the language skills have been becoming more important. The culture shaping role of the listening which has much importance in our lives should not be ignored. The effect of the listening on our culture is possible to be seen in the masterpieces that doesen't lose anything from the past to the present value of them. Kutadgu Bilig which is one of the first work of art during the Islamic Term still has a validity and value and it should be example with its values in it. Despite of the alot of work and research, it should be studied carefully on it as it is has philosophical importance and it's a sample of political treatise. The aim of this study, that is on the basis of examination of the document is to determine statements which are about the listening skill and to determine how much place given for the listening skill in Kutadgu Bilig. As a result of study by examining all the couplets that contains listening skill, it is pointed that there are lots of statements about listening and it is stated that listening is necessary in all walks of life. In this study, expressions of listening grouped according to important subjects (rules of listening, advise listening, listening to speak, importance of listening to speak, transfering to life of listening) and it is very rich source about listening activities.
Geçmişten Günümüze Uluslararası Dini Musiki Sempozyumu - Amasya 03.11.2017 – 3.Oturum (Eğitim Öğretim Açısından Dini Musiki), 2017
ÖZET Bilindiği üzere İlahiyat Fakülteleri, ÖSYM tarafından yapılan genel sınavda, alanına uygun olarak aldığı başarı puanına göre öğrenci kabul etmektedir. Kabul edildiği fakültelerin kiminde "mecburi", kimisinde de "seçmeli" statüde "Dini Musiki" derslerini seçen bu öğrencilerin çoğu, müzikal yatkınlık ve belli ölçüde pratik yetkinlik gerektiren bu derslerin "kültürel kısımları" dışında başarılı olamıyorlar. Çünkü üniversite sınavından bu alanın yetenek kriterlerine göre seçilmediler. Bu durumun doğal sonucu olarak, ilahiyat fakültelerindeki mevcut öğrenci profili içinde ancak "özel yeteneğe sahip, müzikal yatkınlığı olan" küçük bir grup ile usulüne uygun bir müzik dersi yapılabiliyor. İlahiyat Fakültesi genelinde uygulamalı müzik çalışmaların yaygınlaştırılması için elbette bir şeyler yapmak mümkündür. Hareket stratejisini; mecburi statüdeki derslerden başlamak koşuluyla yetenekli-yatkın öğrencilerin tespiti-yönlendirilmesi, daha sonraki dönemlerde eklenen seçmeli solfej, nazariyat ve repertuvar dersleri ile bu alana ilişkin pratik tecrübenin arttırılması şeklinde özetleyebiliriz. Kulak eğitimi üzerinde takip edilmesi gereken yöntemi şu şekilde özetlemek mümkündür. Mecburi "Türk Din Musikisi Nazariyatı" dersi bünyesinde temel müzik teorisi kavramları üzerinde durulmalı. Daha sonraki dönemde devreye girecek "Türk Din Musikisinde Solfej" dersi ile önce aralık kavramı (2,3,4,5,6,7,8'li aralıklara kadar) inici ve çıkıcı nota kombinasyonları ile çalıştırılmalı. Bu sırada Türk Müziği içindeki transpozisyon ihtiyacını karşılayacak nazari alt yapıyı oluşturmak amacı ile çalıştırılan egzersizlerin rast,dügah,çargah vb. karar perdelerinde transpoze okunması sağlanmalı ve daha sonra yapılan aralık çalışmalarının her biri makamsal çeşnilere uyarlanmalı. Yani bir egzersiz kalıbı önce, rastta, sonra uşşakta, hicazda vs değişik makamsal yapılar içinde uygulanmalı. Bunun yanı sıra Türk din musikisinin uluslararası müzik dünyasında da görünürlüğünün sağlanması ve uluslararası ilahiyat bölümlerinde okuyan yabancı uyruklu öğrencilerinde konuya rahat entegre olabilmeleri adına "solmizasyon" yaklaşımının yanında(do,re,mi…) "harf"(c,d,e…) ve "rakam"(1,2,3…) sistemleri de öğretilmeli. Yani icra edilecek bir dini musiki eseri, hem latin nota isimleri, hem harflerle, hem de Türk müziği geleneğinde eski dönemlerde de uygulanmış olan "derece sistemi" ile okunmalı. Böylece akademik eğitimini tamamlamış olan bir ilahiyat fakültesi mezunu, dünyanın neresine giderse gitsin o bölgenin müzikal anlayışına uygun bir okuma-yazma anlayışıyla dini müziğimizi öğretebileceği düşünülmektedir. Bu anlayışla yapılacak uygulamalara ilişkin yazılı nazari çalışmalar ülkemizde mevcuttur. Ayrıca, müzikal yazma anlayışının da bu ders kapsamında dünyanın her noktasında "doğru" anlaşılabilecek bir üslupta oluşturulması gerekmektedir. Müzikal yazma konusunda da yukarıda bahsedilen latin-standart nota sisteminin, transpoze, numerik yaklaşım hattı ve grafik notasyon ile desteklenerek vokale ilişkin bütün teknik detayın ortaya konabilmesi için gerekli hazırlıklar yapılmalı. Bahsi geçen çalışmaların en azından giriş düzeyindeki uygulamalarına "Türk Din Musikisinde Solfej" dersi bünyesinde yer verilmelidir. Hali hazırda Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ndeki lisans programında bu dersler mevcuttur.
Art-e Sanat Dergisi, 2012
Tiyatro yeni ve güncel olanı yakalayan olmalıdır. Mademki yüzyıllardır süregelen "insanı insana insanla anlatan" sanat dalıdır tanımlaması, insansız bu sanatın icra edilmeyeceğini vurgulamıştır, öyleyse, tiyatro sanatı, insana dair gelişimleri ve değişimleri takip etmek durumundadır. Bugün seyirciye ulaşmak için oyunculuk ve sahnelenme alanında daha doğal, daha evrensel bir dil, daha hızlı, daha merak uyandıran, tek bir uyarıcı ile hayalgücünü ya da düşünceleri altüst etmeye çalışan daha vurucu yöntemler yakalanmaya çalışılmalıdır. Bu da aslında sanatçının bitmek, tükenmek bilmeyen eğitimi ve araştırmaları, çalışması ile mümkün olacaktır. Ancak bu noktaya gelene kadar, oyuncunun temel eğitiminde de yeni arayışlara gidilmesi ve reform yapılması kaçınılmazdır. Konuşma Sanatı Eğitimi ya da Diksiyon adı altında görülen derslerin, beden kullanımı ile sentezlenmesi, sadece düzgün konuşan ve tonlayan değil, bedenini de sözcükler kadar anlamlı kullanan, bedeniyle de anlatan ve tüm bunların yanısıra, gündelik yaşamın da vazgeçilmezi olan nefesi de kullanarak oyunculuğu ve oyunu yaşatarak seyircisine izletebilmeli, zihninde ve yüreğinde hissettirebilmelidir.
Düşünen Dünyaların İçinde yan, yazanın, sözgelimi iç halini açıklamaya, yazmadan ortaya çıkmayan bir açıklamaya ulaşmak hedefini taşıyan günlük ya zıları böyledir. Kendi kendine yönelik yargılarla, metinlerle, konuşmalarla sohbet etmek, yalnız psikolojinin değil, kültür ta rihinin de özsel bir olgusudur. İleride, kültür sistemi içinde oto-iletişimin yerinin, sanıldığın dan çok daha önemli olduğunu göstermeye çalışacağız. Buna karşın, "Ben -Ben" sistemi içinde aktarılan iletinin, tamamıyla verimli olmaması ve belli bir ek yeni bir bildirim almasına yol açan o pek tuhaf durum nasıl ortaya çıkmaktadır? "Ben -O" sisteminde modelin çerçevelenmiş öğeleri değiş ken görünür (alıcı alıcının yerini alır), ama kod ve ileti sürekli dir. İleti ve onda içerilen bildirim sabittir, bildirim taşıyıcısıysa değişir. "Ben -Ben" sisteminde bildirim taşıyıcısı aynı kalır, ama ileti iletişim sürecinde yeniden şekillendirilir ve yeni bir anlam kazanır. Bu tamamlayıcı -ikinci-kodun katılması sonucunda gerçekleşir ve kaynak ileti, yeni iletinin özelliklerini alarak onun yapısının bütünlüğü içinde yeniden kodlanır. İletişim şeması bu durumda şöyle görünecektir: Düşünen Dünyaların İçinde Bütün yaratılanların arasında, Tanrı gibi yürüdüm, Ve dünya altımda kıpırtısızca ışıldadı. Ama bütün hayallerin arasından, büyücünün uluması gibi, Duyuyordum denizin derinliklerinin gümbürtüsünü, Ve görü ve düşlerin sessiz alanına Kükreyen dalgaların köpüğü saçıldı. s Burada şiirin bizi ilgilendiren yönü, Tutçev için önemli olan şey, yani insanın ruhsal yaşamıyla, denizinkinin kıyaslanması ("birbiri ardına düşünceler, birbiri ardına dalgalar") ya da kar şıtlaştırılması ("Denizin dalgalarında şarkıcılık var") değildir. Metnin temelinde, anlaşıldığı üzere, gerçek bir yaşantı -Ad riyatik Denizi'ndeki yolculuk sırasında, 1833 yılı eylül ayında yaşanan dört günlük bir fırtınanın anısı-olması nedeniyle, şiir bizim için daha çok yazarın psikolojik iç gözleminin anıtı ola rak önem taşımaktadır (benzerleri gibi, metne yönelik bu yak laşıma da itiraz edilemeyeceğine şüphe yok). Şiirde yazarın ruh halinin iki bileşeni öne çıkarılmıştır: Ses siz düş ve fırtınanın ölçülü kükreyişi. Sonuncusu, amfibrah öl çülü metne anapest ölçülü dizelerin beklenmedik biçimde katıl masıyla belirginleşmektedir: Çevremde, simballer gibi ses veriyordu dağlar, Rüzgarlar sesleniyor ve şarkı söylüyordu şualar ( ... ) Ama sesler kaosunun üstünde asılı kaldı düşüm ( ... ) Ama bütün hayallerin arasından, büyücünün uluması gibi ( ... ) Vkrug minya, kak kimvali, zvuçali skali, Oklikalicya vetri i peli vali (. . .) No nad haosam zvukov nasilsa moy son (. . .) No vse grezi naskvoz', kak volşebnika voy ( . .. ) Fırtınanın gürleyişine adanmış dizeler ve düşün fırtınanın gürültüsü arasından ya da fırtınanın gürültüsünün düşün ara sından çıkmasını tasvir eden, "ama (no )" ile başlayan iki simet- kendini trenin altına attığı iletisini alıyorsa ve o bu iletiyi belle ğinde mevcut olana genelleyerek "Arma Karenina benim" so nucuna varıyor ve kendi kendini kavrayışını, birtakım insan larla ilişkilerini, bazen de tavırlarını gözden geçiriyorsa, o za man belli ki romanın metnini başka her şey gibi tekdüze bir ileti olarak değil, oto-iletişim sürecindeki belli bir kod niteliğinde kullanmaktadır. Tam da böyle okuyordu romanları Puşkin'in Tatyana'sı: Kendini kahramanı olarak hayal edip Sevdiği yaratıcıların, Klarisa, Yulya, Delfina, Tatyana sessizinde ormanın Kitabıyla tek başına heyecanla geziyor, Orada arıyor ve buluyor Kendi gizli ateşini, hayallerini, Tamamıyla içten meyvesini, İç çekiyor ve sahiplenerek Yabancı telaşı, yabancı üzüntüyü, Kendini kaybedip fısıldıyor ezberden Tatlı kahramanı için olan mektubu ... Ama kahramanımız, kim olursa olsun, Kesinlikle değildi Grandison. (VI, 55) Okunan romanın metni, gerçekliğin yeniden anlamlandırıl ması için model olur. Tatyana Onegin'in bir roman karakteri olduğundan kuşku duymamaktadır; ona sadece hangi rolü ve receğini bilememektedir: Kimsin sen, meleğim mi, koruyucum mu, Yoksa hain bir baştan çıkarıcı mı . .. (VI, 67) 2 9 ÇN. Burada bahsedilen eser, Eınmanuele Tesauro (1592-1675) adlı İ talyan tarihçi ve retorikçinin, "Il Cannochiale Aristotelico" (1654) adlı şiiridir.
Bu çalı ma kapsamında, etkili ileti imin temeli olan dinleme konu edilmekte ve Türkçede yer alan atasözleri ile deyimler üzerinden analiz edilmektedir. Bu do rultuda öncelikle bir ileti im edimi olan dinleme mercek altına alınmakta ve dinleme kavramına açıklık getirilmektedir. Ardından dinleme, dinleme süreci ve dinleme türleri konu edilmektedir. Çalı ma, Türkçede bulunan dinleme temalı atasözleri ve deyimlerin içerik analizi yöntemi kullanılarak incelenmesiyle son bulmaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Paradigmakademi, 2024
OĞUZTAD (Oğuz Türkçesi Araştırmaları Dergisi), 2021
Kalsbaların İzinde (Hafıza, Dile Gelenler, Gerçekler), 2021
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2020