Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020
Bin yillik Anadolu Islam medeniyetinin tas kubbeli muhru olarak adlandirdigimiz Sivas Divrigi Ulu Cami ve Darussifasi, tasin, sonsuz mana ve figurlerden olusarak zarafete donusmus halidir. Divrigi Ulu Camii ve Darussifasi olarak bilinen bu yapi toplulugu, cami, darussifa ve turbeden meydana gelen buyuk bir kulliyedir. Bu kulliye icerisinde mahkeme, cami, darussifa, sundurma, namazgâh, ashane, konuk evi, musalla, kuyu ve sebil gibi pek cok yapi bulunmaktayken gunumuze sadece cami ve darussifa kismi gelmistir. Birbirinden guzel ve essiz tas islemeciliginin son noktasi olan bezemeleri simetrik gorunse de her biri farklidir ve tektir. Yapi Anadolu Selcuklu doneminde bitisik nizamda yapilmis, bir kadin ile erkegin yaptirdigi tek eser ve mimari Ahlatli Hurrem sahin yapmis oldugu tek eser olarak tarihe gecmistir. Bu calismada tas islemelerdeki bircok motif hakkinda net bir bilgi olmamakla birlikte, hala sirrini korumaya devam eden Divrigi Ulu Cami ve Darussifanin 4 ana kapisi uzerindeki be...
Sosyal Bilimler Üzerine Araştırmalar-IX, 2023
Vakıf Kuran Kadınlar, Vakıflar Genel Müdürlüğü&Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi&Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, 11 Mayıs 2018, İstanbul -Bildiriler-, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara., 2019
Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkimiyeti döneminde Mengücekoğulları yönetiminde, Sivas-Divriği’de 1228-1243 yılları arasında inşa edilen Ulu Cami ve Darüşşifa, dönemin dinî-kültürel düşüncesinin sanatla somutlaştığı muazzam bir eserdir. Anadolu Türk-İslâm sanatının müşahhas örneklerinden olan bu âbidevî eser aradan geçen yaklaşık sekiz asra rağmen ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Bunda dönemin güçlü sanat, mimarlık ve mühendislik anlayışı kadar vakıf müessesesinin de çok mühim katkıları olmuştur. Bu yarımadada Türk-İslâm özgünlüğünün yerleşmesinde ve devam ettirilmesinde bu tür eserlerin bânîleri ve vâkıflarının çok özel bir yeri bulunmaktadır. Bu çerçevede dönemin önde gelen yöneticilerinden Süleyman Şah oğlu Ahmed Şah ve annesi Fatma Hatun’la eşi Melike Turan Sultan tarafından Divriği’de bina ve ihyâ edilen bu şaheserler, bahsedilen bağlamda değerlendirilecektir. Türkler, Anadolu’yu fethetmeye başladıkları dönemden itibaren bu gibi kalıcı eserler meydana getirmeye gayret etmişlerdir. Anadolu, bu düşünceyle inşa ve ihya edilen birçok yapıyı barındırmaktadır. Yapıldığı dönemden yaklaşık dört yüzyıl sonra bu muazzam eseri gören Evliya Çelebi’nin, “medhinde diller kâsırdır” diye büyük bir övgüye mazhar gördüğü, Küçük Asya’nın en güzel cami ve medreselerinden biri şeklinde nitelendirilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası da bu cümledendir. Bu yazıda, söz konusu eserin inşa edildiği dönemden başlayıp vakıf müessesesi vasıtasıyla yüzyıllar boyunca ayakta kalabilme başarısı ele alınacaktır. Bilhassa Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi fonlarından tespiti yapılan vakfiye, berat, muhasebe ve tamir kaydı gibi belge örnekleri doğrultusunda yapılacak değerlendirmeyle Fatma Hatun ve Melike Turan şahsında Müslüman Türk kadınının bu önemli müessesedeki yeri vurgulanmaya çalışılacaktır.
Sanat Tarihi Dergisi
Bu çalışmada Sivas ilinin Ulaş ilçesine bağlı Acıyurt köyünde yer alan cami tanıtılacak ve değerlendirilecektir. Acıyurt Köyü Camisi, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Ahıska'dan göç ederek bölgeye yerleşen Karapapak Türkleri tarafından 1899-1900 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapı, doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı ve iki bölümlü son cemaat yeri ile kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı harimden oluşur. Harim, iki sıra halindeki dört ahşap sütunla, ortadaki daha geniş üç sahna ayrılmıştır. Cami, doğu ve batı cephedeki üç, güney cephedeki iki pencereyle aydınlatılmıştır. Dıştan kiremit çatılı yapının kuzeybatı köşesinde, yapıya sonradan eklenen yamuk kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefeli minaresi vardır. Kabayonu kesme taş ve moloz taş dolgu duvar tekniğinde inşa edilen yapı, ahşap tavanlıdır. Yapının sütun başlıklarında, mahfili taşıyan kiriş ve konsolların harime bakan yüzlerinde, tavanlar ile minber ve vaaz kürsüsünde ahşap ve kalemişi tekniğinde yapılmış bezemeler vardır. Bezemelerde çiçek ve yaprak gibi bitkisel motifler, Zülfikar, teber gibi sembolik eşyalar, Kâbe gibi kutsal alanlar ve cami gibi mimari tasvirler görülür. Yapı, mimarisinden çok Kâbe, Zülfikar ve Teber gibi sembolik motiflerin de olduğu ahşap üzerine kalemişi tekniğinde yapılmış bezemeleri açısından önem taşımaktadır. Zülfikar motifi Anadolu'nun yanı sıra Ahıska bölgesindeki camilerde de yaygın olarak kullanılmıştır.
2024
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Anadolu Selçuklu mimarisinin öne çıkan bir eseri olarak, 1228-1243 yılları arasında Sivas Divriği ilçesinde inşa edilmiştir. Anadolu Selçuklu Döneminde Mengücek Beyi Ahmet Şah, annesi Fatıma Hatun ve Melike Turan Melek’in yaptırmış olduğu yapı; Sivas, Elâzığ ve Malatya üçgeni arasında bulunmaktadır. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'nde 358. sırada yer almıştır. Yapı altın orana uyarlanarak yapılmış olmakla birlikte, aynı zamanda inşa edildiği dağın fiziksel özellikleri, çevresindeki yeşil alanlar, oksijen seviyesi ve akarsu gibi unsurların mimari tasarıma entegre edilmesiyle öne çıkmaktadır. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Anadolu Türk medeniyetinin olgunluk dönemini temsil eden anıtsal taç kapılara sahiptir. Yapı, sanat ve zanaat birikimlerini yansıtarak, detaylı süslemelerde coğrafi ve tarihi zenginlik gösteren motiflere ev sahipliği yapmaktadır. Bu motiflerle İslamiyet öncesi ve sonrası kültür zenginliği birlikte yansıtılmaktadır. Oldukça gizemli duran ve her bir motifinden pek çok anlam çıkacak olan yapıdaki bezemeler simetrik gibi görünmekle birlikte, incelendiğinde asimetrik olduğu ortaya çıkmaktadır. Zengin bezeme programı ve mimari unsurlarında sayıların tekrarı dikkat çekmektedir. Sayıların tarihsel olarak dilin varoluş dönemlerine uzandığı, dini metinlerden, destanlara ve mitlere kadar geniş bir yelpazede sembolik ve kültürel anlamlar yüklenmiş olduğu bilinmektedir. Sayıların soyut kavramlarla ilişkilendirilmesi ve sembolik anlamlarının kullanılması, insanların dünya ve varoluşsal gerçeklikle ilişkilerini anlamalarına yardımcı olmuş ve kültürler arası iletişimi kolaylaştırmıştır. Sayılarla ilgili çalışmalar yapılmış olsa da hala mistik ve gizemli yanlarını korumaktadır. Bu çalışmada, Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'ndaki mimari ve bezeme alanlarındaki sayıların anlamları üzerinde durulmuştur. Deformasyonlar, kaybolanlar ve müzelerde sergilenmek üzere koruma altına alınanlar dışında; yapıda yer alan form, motif ve figürlerin sayıları ve sayıların anlamları incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Divriği Ulu Cami, Sayı, Figür, Desen, Mimari, Sivas
Selçuklular Devri Önemli Sağlık Kurumlarından Sivas Dârü's-sıhhası ve Divriği Dârü'ş-şifası, 2020
Islamic medicine learned about the Gundī-Shᾱpῡr Medical School after the İslamic armies captured Iran in the 7th A.D. The knowledge of Greco-Iranian-Indian medicine synthesized here played a major role in the development of Islamic medicine. As the Great Saldjῡḳs State started to rule over the Middle East, this knowledge and experience made possible the foundation of many valuable hospitals. Important institutions such as the 'Aḍudī hospital, Nῡr al-Dīn Maḥmῡd b. Zankī Hospital and the Hospital within the Gökbörü Complex, founded by the Great Saldjῡḳs and their affiliates, had an influence over the social and cultural World of Anatolia in many ways. A number of physicians trained in these hospitals came to Anatolia. They trained students and transferred the medical knowledge they learned to the region. Because of the Crusader attacks undermining Islamic sovereignty in the Mediterranean, Islamic States had to turn to Anatolia for trade XIIIth century is a time of intense increase in the number of caravanserais in the Anatolian peninsula, triggered by the successful policies of the Anatolian Saldjῡḳs and leading to a significant increase in the vitality of trade movements. High social and economic activity made health services compulsory. The medical knowledge coming from the Middle East made it possible to take important steps in this regard and hospitals were established in Anatolia. Two of the first built hospitals were Hospital of Kaykᾱwῡs and Dᾱr al-Shifᾱ' of Diwrīgī, the two focus points of this study. These hospitals continued to exist as living institutions that are intertwined with social life. They performed many duties within the social structure of Anatolia. Abdüllatîf al-Bağdâdî, who worked in Dᾱr al-Shifᾱ' of Diwrīgī, had gained medical knowledge in the schools of the Middle East. While he was treating diseases, he was also teaching in Anatolia and doing plant researches in the region. Intellectuals like him used the trade routes alongside of which caravanserais were located to supply the necessary material for preparing drugs that was not available in the region. These medical professionals were not only interested in patients coming to the hospital, but they were also visiting patients with serious discomfort lodged in a caravanserai, where a special room was mostly reserved for the doctor's visit and the most commonly used drugs were kept at hand. The hospitals also had contacts with the palace. When sultans got sick, the best physicians took care of them and sometimes these names worked in the palace. When necessary, they even participated in wars with the sultan. Significant resources were allocated for the financial needs of these hospitals, through hospital foundations. Thanks to these revenues, The Divriği Hospital was able to continue its existence until the XIVth century and the Sivas Hospital until the XVth century. In this study, we focused on the founders, structures, staff, economical resources and the archeological remains of these two medieval hospitals. We also discussed how and why they lost their function. We examined these two buildings in a comparative way.
Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2022
Türk-İslam mimarisinin şaheserlerinden biri olan Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Anadolu Selçuklularının vasalı olan Mengücekli Beyliği tarafından inşa ettirilmiştir. Birbirine bitişik yapılan cami ve darüşşifanın cephe düzenleri genel itibariyle sade olsa da bilhassa taçkapıları ihtişamlı taş işçiliğine sahiptir. Külliyede toplam dört taçkapı yer almaktadır. Bunlardan üçü camiye biri darüşşifaya aittir. Her biri şahsına münhasır olan abidevi taçkapılar, süsleme özellikleri bakımından dönemine göre oldukça gelişmiş bezeme programına sahiptir. Baştan aşağı neredeyse boşluk bulunmadan yoğun bir şekilde bezeli taçkapılarda geometrik, bitkisel, yazılı ve figürlü süslemeleri bir arada görmekteyiz. Çalışmamızda cami ve darüşşifada yer alan figüratif süslemeler incelenecektir. Gerek camide gerekse darüşşifada doğrudan görülebilen figürlerin yanı sıra süslemelerin arasına istiflenmiş çeşitli figürler bulunmaktadır. Her iki yapıda tespit ettiğimiz figürler ağırlıklı olarak taçkapılarda yer almaktadır. Bunun yanı sıra yapıların çeşitli yerlerinde de figürler karşımıza çıkmaktadır. Figürlü bezemelerde kartal, doğan, boğa, ejder, aslan gibi zoomorfik figürlerin dışında antropomorfik (insan) figürlere de rastlanmaktadır. Daha önceki çalışmalarda Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası özelinde figüratif süslemeler incelenmemiştir. Üstelik tespit ettiğimiz figürlerden biri literatürde de yer almamaktadır. Çalışmamızda her iki yapıdaki figürlü süslemeler toplu bir şekilde verilerek Anadolu Selçuklu mimarisindeki figürlü süslemelerin yeri irdelenecektir. Figürlerin mitolojik, astrolojik, kozmolojik, sembolik ve ikonografik anlamları ile plastik özellikleri üzerinde durularak bilim dünyasına bütün haliyle tanıtılması amaçlanmaktadır. Divriği Great Mosque and Hospital, one of the masterpieces of Turkish-Islamic architecture, was built by the Mengücekli Principality, a vassal of the Anatolian Seljuks. Although the facades of the mosque and hospital, which are built adjacent to each other, are generally simple, especially the portals have magnificent stonework. There are four portals in the complex. Three of them belong to the mosque and one to the hospital. The monumental portals, each unique to its own, have a highly developed decoration program compared to their period in terms of ornamental features. We see geometric, herbal, written and figured ornaments together on the densely decorated portals, almost without gaps from head to toe. In our study, figurative decorations in mosque and hospital will be examined. In addition to the figures that can be seen directly both in the mosque and in the hospital, there are various figures hidden among the ornaments. The figures we identified in both buildings are mainly located on the portals. On the other hand, figures appear in various parts of the buildings. In addition to zoomorphic figures such as eagles, falcons, bulls, dragons and lions, anthropomorphic (human) figures are also encountered in figured decorations. In previous studies, figurative decorations within the scope of Divriği Great Mosque and Hospital were not examined. Moreover, one of the figures we identified are not included in the literature. In our study, the figurative decorations in complex will be given collectively and the place of the figured decorations in the Anatolian Seljuk architecture will be examined. It is aimed to introduce the figures to the world of science as a whole by emphasizing their mythological, astrological, cosmological, symbolic and iconographic meanings and plastic properties.
Architectural Sciences and Protection& Conservation& Preservation- Mimarlık Bilimleri ve Koruma, 2021
2004
Inceleme alani, Dogu Toroslar'in kuzey kesiminde ve Sivas havzasinin guney kenarinda Divrigi, Sincan ve Kangal arasindaki bir bolgede yer almaktadir. Bu calismada yorenin temel jeolojik ozellikleri isiginda yapisal evriminin incelenmesi amaclanmistir. Inceleme alaninin temeli, Toroslarin goreli otoktonunu olusturan Alt Paleozoyik yasli kirintili kayalar, Ust Paleozoyik-Mesozoyik yasli platform turu karbonatlar, allokton konumlu Ust Kretase yasli ofiyolitli karisik ve Jura yasli ofiyolit toplulugundan olusan bir mozayikle temsil edilmektedir. Bu mozayigin uzerine Maastrihtiyen-Kuvaternef araliginda olusmus bir ortu, acili uyumsuzlukla gelmektedir. Ortunun en alt duzeyi polijenik cakiltasi ile baslayan Maastrihtiyen yasli volkano-tortul diziden olusmaktadir. Paleosen'de Divrigi Granitoyidleri'nden olusan intruzif kayalar, temeli olusturan tektonik birimleri ve Maastrihtiyen yasli volkano-tortul diziyi kesmistir. Daha sonra, alt duzeylerden ust duzeylere dogru sira i...
Fetih ve Medeniyet Nisan 2021 sayı 2, 2021
Aydın bir gönülle ana dili Türkçeyi hakikatin dili hâline getirdi. Evde, sokakta ve pazarda konuşulan sözler onun kalemiyle semaya kanatlandı. "Dil hikmetin yoludur!" diye bayrak açtı.
Anadolu'da yapılan en muhteşem yapılardan birisi olan Divriği Ulu Camii'nin geçirdiği bir tamir.
III. ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MERZİFON ve AMASYA YÖRESİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI, 2015
Amasya, Göynücek İlçesi, Gediksaray Bucağı sınırları içindeki Şıhlar (Bugün Şeyhler) köyü kırsalında yer alan Kilise yapısı ve eki hakkında ilk inceleme, dönemin Amasya Müze Müdürü, Hikmet Takas tarafından 1974 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bugün bir bölümü müzede olan, bir bölümünün ise yeri belli olmayan birkaç parça döşeme mozaiği açığa çıkarılmıştır. Konuyla ilgili ikinci bir araştırma, “Amasya’daki Bizans Eserleri” başlıklı lisans tezi kapsamında Zuhal Kalıpçı tarafından gerçekleştirilerek 1981 yılında tamamlanmıştır. Çalışma kapsamında Yapı kalıntıları fotoğraflanmış, yapının bir restitüsyon planı çıkarılmış ve bu plan üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır.(Kalıpçı,1981) Çalışmanın başında ilk yaptığımız iş, Kilise ve Müzede korunan mozaik parçası hakkında bir çalışma yapılıp yapılmadığını araştırmak oldu. Bu çabanın sonunda Kocaeli Üniversitesinden Füsun Tülek’in Kültür Bakanlığı 26. Araştırma sonuçları toplantısı bildirileri kitabında yayınlanan çalışmasına ulaştık. Yazar, Bitinya - Paflagonya bölgeleri ve civarı müzelerde bulunan mozaik eserleri konu alan bu çalışmasında, Şıhlar Kilisesi’nden Amasya Müzesine getirilen mozaik parçası da tanıtılmış ve Müzede türünün tek örneği olan bir eser olarak tanımlanmıştır. (Tülek, 2008) Ancak çalışmanın yapıldığı günden bu yana Amasya mozaikleri konusunda önemli gelişmeler yaşandığını da bildirimizin ilgili bölümünde paylaşacağız.
JOURNAL OF HISTORY AND FUTURE, 2019
19. yüzyıl, Osmanlının sadece kurumlarıyla değil insan unsuruyla da klasik çizgisinden uzaklaşarak dağılma sürecinin habercisi olan bir vetirenin Anadolu topraklarında yaşandığı bir zaman dilimidir. Zayıflamış bir bünyenin saldırıya açık olması gibi, iç ve dış tehditlere karşı her zamankinden daha güçsüz olan Osmanlı Devleti, dışarıda Çar Rusya’sıyla, İran Şahlarıyla ve Balkan milletleriyle didişirken; içeride de ayanların, mütegallibenin, bürokratların ve reayanın taşkınlıklarıyla mücadele etmek zorunda kalıyordu. Bu hengâmede devletin dinamik unsuru olan toplumun maddi yönü tükenmiş iken, onu moral değerleriyle ayakta tutacak olan manevi değerleri ise ulema mensuplarına havale edilmişti. Anadolu'nun mihver şehirlerinden olan ve aynı zamanda Eyalet-i Rum'un merkezi olan Sivas sancağı da çevresinde yaşanan dâhili ve harici yangınların etkisini bünyesinde yaşayan merkezlerden biriydi. Bu yüzyılda şehir merkezlerinde görülen kalkışmaların ve hoşnutsuzlukların teskin edilmesinde, isyan ateşinin sönmesinde vazife alması gereken birçok müftünün bu toplumsal hareketlere katıldığı, hatta ön ayak olduğu görülmüştür. Bu gibi siyasi suçların yanı sıra adi suçlar veya meslekleriyle ilgili cürümlerden dolayı da birçok müftü sağlam kaleleriyle dikkat çeken Sivas Sancağına sürülmüştür. Osmanlı devletinin ilim adamlarına gösterdiği teveccühün bir neticesi olarak siyaset ve idam cezasının verilmediği ulema için alternatif ceza olarak sürgün en tercih edilen tecziye yöntemiydi. Bu arada yöneticilerin çeşitli saiklerle hışmına uğrayan ve sürgüne gönderilen müftülerden birçoğunun yolu Sivas’tan geçmiştir. Çalışmamızda, Sivas’a yapılan müftü sürgünlerini sebepleriyle incelemeye çalışırken Sivas sancağından dışarıya yapılan sürgünlere de yer verilmeye çalışılmıştır.
Turkish studies, 2024
Erbaa is one of the important districts of Tokat with its historical background and artifacts. The place where Erbaa is located today is known as Erek. Erbaa means four in Arabic. Until the 19th century, it was a center consisting of the merging of four sides (Karakaya, Sonisa, Taşabad, Erek) in the Turkish period. It was connected to Tokat Sanjak in 1892. Salkimören Village is 13 km from Erbaa town center. away. The old name of the village is Hosan. Hosan was first called Khorasan and then Hosan, in honor of those who migrated from Erzurum Khorasan and settled here in the 1700s. The name Salkimören has been used since 1968. A temettuat book dated 1845 was found in the Prime Ministry Ottoman Archives regarding the village. There are two mosques (Salkimören Village Mosque and Beşir Efendi Mosque) open to worship in the village. The subject of our study is Salkimören Village Mosque. The structure has been mentioned before in the cultural inventory and in a master's thesis, but a monographic study has not been done. The aim of the study is to deal with all aspects of the building within the discipline of art history and to contribute to the literature. First of all, literature and archives were scanned about the region and the building. The building was examined on site and detailed photographs were taken. Its measurements were taken and its survey was taken, the restitution experiment was carried out by taking into account the interviews with the local people and architectural elements. There are different dates for the building. However, except for the date 1905-1907/8 read on the cartridge on the mihrab, the building does not have an inscription. The date H. 1325-1327/AD 1905-1907/8 read on the cartridgeon the mihrab is accepted as the construction date. Considering all the elements of the building, a comparative evaluation was made with the similar structures.
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2009
İsmail Sivasi, XVI. yüzyılın son çeyreğinde Sivas'ta müftülük görevini yürütmüş Halveti şeyhlerinden birisidir. Çalışmada İsmail esSivasi'nin hayatı, eserleri ve öteden beri süfılerlc zahir ulema arasında tartışma konusu olan "süfılerin zikir esnasında raks ve deveran yapmaları" konusunda kendisine sorulan bir soru üzerine çeşitli araştırma ve tetkiklerden sonra verdiği bir fetvası üzerinde durulmuştur. Bu fetvanın içeriği ve fetvayı hazırlarken kullandığı yöntemler de değerlendirilmiştir.
2019
Sivrihisar Great Mosque which was built in 1275, is one of the well preserved Seljuks Pe-mans. During the restoration of the Sivrihisar Ulu Mosque in 2015, the soil/ sediment, stone/rock, brick/tile, mortar and plasters belonging to the mosque were examined in situ and studied in a scientific research project. Analyzes were carried out in the Materials Research and Conservation Laboratory (MAKLAB) of the Department of Cultural Properties Conservation and Restoration, Faculty of Fine Arts, Ankara Hacı bayram Veli University. This study aimed the characterizations of the building materials (except mosque wooden materials) archaeometricaly. In the scope of archaeometric investigations, physical, chemical and petrographic analyzes were conducted on the samples. Basic physical tests (unit volume weight, water absorption capacity, porosity and rock hardness tests) were applied to determine the strength of stone, brick and tile specimens. Stone and brick samples had a high total salt content. Stone and brick samples were found to contain high amounts of carbonate, low amounts of salts in phosphate, sulfate and chloride species. Petrographic analysis showed that the type of the structural rocks, limestones beside monzonite and reused marbles were used in the walls of buildings. Constructive stones have different properties depending their different locations with petrographic and physical features. The origin of the high soluble salt content of bricks and limestones were the soil reservoir where transferred to the surface of the stones by capillary reaction. Aggregate/binder composition evaluated with the mortars and plasters were quite different. Of mortars and plasters were coarse and rounded aggregate content of the nearby river bed and rounded structure, reflecting the local rock formations.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Journal of Turkish Studies, 2022
Sultan 3. Selim (1789-1807) tarafından inşa ettirilen Üsküdar Selimiye Camisi ve Sultan 2.Abdülhamid’in (1876-1909) inşa ettirdiği Yıldız Hamidiye Camisi’nin taçkapı ve mihraplarının plan, malzeme-teknik ve süsleme kompozisyonlarının birbiriyle ilişkisi ile bunların oluşumunda rol alan yaptıran/patron, mimar/sanatçı ve sanat akımları vb. özelikler çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. Ayrıca, taçkapı ve mihrabın dini ve ideolojik sembolizmleri ile patron ve sanatçının, yapının içi ile dışı arasındaki uyumu ne derece gözettikleri hakkında da görüşler sunulmuştur. Osmanlı sanatı içinde taçkapı ve mihrap, kurgusal özellikleriyle ait oldukları yapıların inşa tarihleri, işlevleri, üslup özellikleri ile sanatçı ve banilerin kimlikleri hatta ruh, inanç ve düşünce dünyası hakkında verileri bünyesinde barındıracak kadar önemli iki yapı elemanıdır. Bu bakımdan ikisinin aynı eksende ele alınması Osmanlı sanat tarihçiliği için bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Osmanlı dini mimarisini şekillendiren en önemli fiziksel ve simgesel unsurlardan biri olan mihrap ile gerek sivil gerekse dini mimaride yöneticinin ve monarşik yapının mimari aracılığıyla dışa vurumu olan taçkapının Osmanlı sanatı ve mimarisi içindeki etkileşimlerinin önemi üzerinde de durulmuştur. Modernleşme dönemi Osmanlı mimarisi, Batılı barok, rokoko, ampir ve Doğu-Batı sentezli seçmeci sanat akımlarının ilk elden yani yönetici tabakanın patronluğunda dönemin siyasi, ideolojik ve ekonomik çalkantıları içerisinde şekillenmiştir. Dolayısıyla bu döneme taçkapı-mihrap ekseninden bakabilmek, bize mimarideki tüm bu değişim ve hareketliliği nesnel veriler ışığında görebilmemizi sağlayacaktır.
2019
Tarih oncesi caglardan gunumuze onemli bir yer lesim merkezi olmus olan Kastamonu ilinin Taskopru ilcesi, 11. yuzyilin sonlarindan itibaren ilk kez Danismendlilerle birlikte Turklerin yonetimi altina girmeye baslamistir. Bizans ve Turkler arasinda surekli el degistiren bolgede, uzun sureli ilk Turk hakimiyeti Selcuklular doneminde Cobanogullari Beyligi ile gerceklesmis olup, sonrasinda bolgede Candarogullari Beyligi ve Osmanli Devleti hukum surmustur. Bu egemenligin gostergesi olarak ilcede gerceklestirilen imar faaliyetleri yazili kaynaklardan ve gunumuze ulasan maddi kalintilardan ogrenilmektedir. Ilcede bu donemlere ait olan tarihi yapilar arasinda ilk insalari Candarogullari Beyligi ve Osmanli doneminde gerceklesmis olup cesitli onarimlarla gunumuze ulasmis olan camiler cogunluktadir. Bu camilerden biri, Taskopru ilcesinin batisinda, merkeze 27 km. uzakliktaki Asagi Ayvali Koyu Camisi’dir. Gunumuzde Asagi Ayvali ve Yukari Ayvali olmak uzere ikiye ayrilmis olan koyun, eski bir ye...
Uluslararası İdil - Ural ve Türkistan Araştırmaları Dergisi, 2020
Özet Bin yıllık Anadolu İslam medeniyetinin taş kubbeli mührü olarak adlandırdığımız Sivas Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, taşın, sonsuz mana ve figürlerden oluşarak zarafete dönüşmüş halidir. Dışarıdan bakıldığında on iki dilimli ve her bir dilimi üçgen konik olarak mihrap önüne denk gelen taş kubbesi ve darüşşifadaki türbe üzerinde bulunan taş konik kubbesi ile dikkat çekmektedir. Eser, dört taç kapısı olan ve her bir kapısının üzerinde bulunan desenler ve anlamları ile taş oymacılığında son noktayı koymuş muhteşem bir yapıdır. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa olarak bilinen bu yapı topluluğu, cami, darüşşifa ve türbeden meydana gelen büyük bir külliyedir. Birbirinden güzel ve eşsiz taş bezemeleri simetrik olarak görünse de her biri farklıdır ve tektir. Yapı Anadolu Selçuklu döneminde bitişik nizamda yapılmış, bir kadın ile erkeğin yaptırdığı eşsiz bir eserdir. Ayrıca mimarı Ahlatlı Hürrem şahın yapmış olduğu tek eser olarak da tarihe geçmiştir. Bu çalışmada taş işlemelerinde bulunan birbirinden farklı, eşsiz ve hala sırları çözümlenememiş ve bu sırlarını korumaya devam eden Divriği Ulu Cami ve Darüşşifanın dört ana kapısı üzerindeki bezemeler, bezemelerden akseden gölgeler, cami kısmında ve darüşşifa kısmında kullanılmış olan semboller, simgeler, figürler ve anlamları üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Abstract The Great Mosque and the Darüşşifa of Sivas Divriği, which we call the stone-domed seal of the thousand-year-old Anatolian Islamic civilization, is the state of the stone, composed of infinite mana and figures and transformed into elegance. When viewed from the outside, the stone dome with twelve slices, each part of which corresponds to the front of the mihrab as a triangular conic, and the stone conical dome located on the shrine in darüşşifa stand out. The work is a magnificent structure with four crowned Gates and the patterns and meanings found on each gate and the end point in the stone carving. This building community, known as Divriği Ulu Mosque and Darüşşifa, is a large complex consisting of a mosque, darüşşifa and mausoleum. Although the beautiful and unique stone decorations appear symmetrically, each one is different and unique. The building was built in the adjacent order during the Anadolu Selcuklu period and is a unique work built by a man and woman. It is also the only work made by Hürrem Shah of Ahlat. In this study, the different, unique and still unresolved secrets found in the stone workings, divriği Ulu Mosque and Darüşşifa's four main doors on the decorations, the shadows from the decorations, used in the mosque and the part of darüşşifa symbols, symbols, figures and their meanings were investigated.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.