Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, Ilmi Arastırmalar Dil Edebiyat Tarih Incelemeleri
…
12 pages
1 file
Ibrahim SEZGİN' Bu çalışmada, İstanbul'dan başlayıp Rumeli ıstıkametine devam eden uç ana koldan Si lı vri-Tekirdağ-Gelibolu-Malkara-Keşan-Gumulci ne-Yenişehı r-Istefe'ye devam eden sol kol iızerınde bulunan Malkara şehrinin 1 XV. asrın son çeyreğı ile XVI. asırdaki fiziki yapısı, nufusu, esnafı, tıcari ve sınai faalıyetlerı üzerınde durulmaya çalışılacaktır. Bu donem ıçın ana kaynakları Tapu Tahrır Defterlerı teşkıl etmektedir2. Incelediğımız donemde Gelibolu'ya aıt tahrir defterlerinden olup Malkara'yı da ıçine alan beş ımıfassal defter mevcuttur. Bu defterler 879/ 1475', 925/1519 4 , 15305,97511567-686 ve 1009/160J7 tarıhlerını taşımaktadır. Osmanlı idari teşkilatı ıçerısınde Gelibolu'ya bağlı bir kaza olan Malkara şehri, Mart 1354'te Gelibolu'nun fethinden8 sonra, Trakya'da devam eden Osmanlı fütuhatının bir netıcesi olarak Osmanlı idaresıne geçıniştir9. Daha Osmanlı-* 2 3 4 5
Özet II. Mehmet tarafından fethinden sonra Mora bölgesi, Elvanoğlu Sinan Be'in idaresinde bir sancağa dönüştürülmüştür. Mora toprakları 17 nâhiyeye bölünmüştür. Bunlar Balya Badra, Vostiça, Hulumiç, Vumero, Krevukor, Arkadya, Leondar, Korintos, Kalavrita, Minalu, Bezenik, Kalandriça (Halandriça), Sandomiri (Sandomeri), Grebena (Grevena), Ayo İlia, Gardiçko ve Mistra’dır. Bu nâhiyelerin büyük bir kısmı nâniye merkezi olan yerleşim birimiyle aynı adı taşımaktadır. Bu durum Balya Badra nâhiyesi için de geçerlidir. Balya Badra nâhiyesi merkezi Balya Badra şehrinin adını taşımaktadır. Bugün Patra/Patras olarak bilinen şehir, Osmanlı döneminde Balya Badra olarak bilinmekteydi. Bu çalışmanın amacı, 1460 ila 1715 yılları arasında Balya Badra şehrinin nüfusunu ve şehrin tarihsel gelişimini incelemektir. Çalışmamız, Mora Sancağına dair tutulan Osmanlı tahrir defterlerine dayanmaktadır. Kullanılan kaynakların tanıtımından sonra şehirdeki nüfus artışı, büyüme oranı ve İslamlaşma süreci ele alınmaktadır. Çalışmada ayrıca Patra’daki mahalle isimlerini, vergi mükelleflerinin sayısını ve dini mensubiyetini gösteren tablolara yer verilmiştir. 1514/1515 yılında burada sadece bir Müslüman mahalle, 20 Hıristiyan, 8 Yahudi, bir Çingene ve bir de Hiristiyan müsellem cemâ’ati vardı. 1715 yılına gelindiğinde şehirde 13 Hıristiyan, 4 Müslüman ve bir de Yahudi cemaati bulunmaktaydı. Patra halkının tarımsal üretimi, vergi oranları, Patra sakinlerinin ödedikleri vergiler ve icra ettikleri meslekler üzerinde durulan konular arasındadır. Abstract After the conquest of the Morea by Mehmed II, this region was tranformed into an Ottoman province governed by Elvanoğlu Sinan Bey. Morea was subdivided into 17 districts. These districts were Balya Badra, Vostiça, Hulumiç, Vumero, Krevukor, Arkadya, Leondar, Korintos, Kalavrita, Minhalu, Bezenik, Kalandriça (Halandriça), Sandomiri (Sandomeri), Grebena (Grevena), Ayo İlia, Gardicko and Mistra. The great number of these districts has the same name as their center. The district of Patras was also named by the name of its center that is the town of Patras. Patras was known in the Ottoman period as Balya Badra. The aim of this article is to study the town of Patras, its population and economy between 1460 and 1715 years. This study is based on the Ottoman Archives sources, especially on the Ottoman survey register (tahrir) concerning the province of Morea. After the presentation of the sources fournishing rich data about Patras this article examined the population growth, the average of growth, the process of conversion and Islamization in the town. We draw the tables showing the names of the quarters of the town of Patras, the number of tax-payers and their confessions. In 1514/1515 there were one Muslim quarter, 20 Christian and 8 Jewish quarters, a Cipsy and a Christian müsellem community in Patras. In 1715 the town has 13 Christian and 4 Muslim quarters and a Jews community. The information about the agricultural production, the total amount of taxes and the jobs practicing by the inhabitants of the town of Patras was also given.
Sosyal ve Beşeri Bilimlerde Teori ve Yeni Araştırmalar II, 2020
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, izin almadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.
Tercan located in Upper Euphrates Part of Eastern Anatolia Region, fell under the rule of Ottoman Empire in the period of Selim I. Tercan which is one of the townships amenable to paşa sanjak of Erzurum Province (Beylerbeylik) was divided into two boroughs as Tercan-ı Ulya and Tercan-ı Süfla after 1535. Population of Tercan township increased after being involved in rule of Ottoman, but this situation was reversed since late XVI. Century. Avârız registers of 1642 revealed the decrease in the population of the township. In the study, administrative structure and population of the township was examined according to cadastral record books of 1591-92 and avârız registers of 1642. Detailed information about pass and communication villages in the township was also given. Keywords: Tercan, Mama Hatun, avariz, township, 17th century Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Tercan, I. Selim döneminde Osmanlı hâkimiyetine dâhil olmuştur. 1535’ten sonra Erzurum Beylerbeyliği’nin paşa sancağına tabi kazâlardan biri olan Tercan; Tercan-ı Ulyâ ve Tercan-ı Süflâ adlı iki nahiyeye ayrılmıştır. Osmanlı idaresine katıldıktan sonra Tercan Kazâsı’nın nüfusu artmış ancak XVI. yüzyılın sonlarından itibaren bu durum tersi bir hal almıştır. 1642 tarihli avârız defteri kazâ nüfusundaki azalmayı ortaya koymaktadır. Bu çalışmada 1591-92 tarihli tahrir defteri ile 1642 tarihli avarız defterine göre kazâ- nın idari yapısı ve nüfusu incelenmiştir. Ayrıca kazâdaki derbend ve menzil köyleri hakkında detaylı bilgilere yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tercan, Mama Hatun, avarız, kazâ, XVII. yüzyıl.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Afrika ve onun insanları sömürge tarihi boyunca en fazla istismar edilenler arasındadır. Ülkenin kaynaklarının yanı sıra insanları da alınıp satılmıştır. Batı medeniyeti bu kıtada etkinlik kurabilmek için büyük çaba harcamıştır. İngiliz Kraliyet Afrikan Şirketi´de kurulduğu ilk günden itibaren bu kıtanın zenginliklerinin peşine düşmüştür. Atlantiğe açılan her bir şirket gemisi kara kıtaya çok az şey kazandırırken karşılığında ise insanları başta olmak üzere sömürülecek her şeyi almıştır. Altına ulaşma ve zenginlik adına yapılan her bir ticari sefer batıya daha fazla refah getirirken kurulan kalelerde kıtaya adeta birer hançer gibi saplanmıştır. Afrika´nın sömürülmesine diğer Avrupa ülkelerine göre daha geç başlayan İngilizler ise kurdukları şirketleri ve faaliyetleri ile bu açığı kapatmıştır. Özellikle kıta insanının köleleştirilmesinden ise çok büyük kazançlar elde edilmiştir. Bu çalışma İngiliz ve Afrika tarihi açısından büyük bir öneme sahip Kraliyet Afrikan Şirketinin faaliyetlerini ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Çalışma sayesinde kıtanın nasıl sömürüldüğünün daha iyi anlaşılacağı düşünülmektedir.
Journal of History School, 2020
Öz Bu çalışmada 1600-1650 yılları arasında Galata’daki Müslüman tüccarların yeri ve önemi tartışılacaktır. Galata mahkemesi defterlerinde bulunan kayıtlardan hareketle Müslüman tüccarların girişimlerine, nasıl organize olduklarına, hangi alanlarda uzmanlaştıklarına, kimlerle ve nerelerle irtibat halinde olduklarına odaklanılacaktır. Ana amaç, Osmanlı iç ticaretinin önemini ortaya koymak ve bu ticarette rol almış olan Müslüman tüccarların faaliyetlerine farklı açılardan yaklaşmaktır. Bir diğer gaye ise iç ticaret ve Müslüman tüccarların (gayrimüslim ve Avrupalı tüccarlar gibi) Osmanlı iktisat tarihi çalışmaları içerisinde daha fazla yer bulmasının sağlanmasına yardımcı olmak, böylece Osmanlı’da iç ticaretle ilgili çalışmalara küçük bir katkı sağlamaktır. Son olarak mahkeme kayıtları sayısal ve karşılaştırmalı analiz yapılacak verileri bünyesinde barındırdığından bu niyetle yapılacak olan çalışmalara yol gösterici olma hedefi de bulunmaktadır. Eldeki mevcut verilerin makale konusu açısından yüksek elverişliliğini görünür kılmak niyeti bulunduğundan çalışmanın yöntemi olarak, birinci el kaynakların içeriklerinin daha çok anlatımı yolu benimsenmiştir. Bu makale, “Osmanlı Müslüman tüccarlarının Galata’da iç ticaretteki yeri ne idi?” ana problem sorusunun cevabını bulmaya çalışırken, yukarıda bahsedilen niyete uygun olarak aşağıdaki sorulara da yanıt verecektir: Uluslararası ticaretin ana merkezlerinden biri olan Galata, iç ticaret açısından da belirgin bir niteliğe sahip midir? Müslüman tüccarların, Galata’daki ticarî işlemlerinin mahiyeti nedir? Tüccarlar, dönemin şartlarına uygun olarak hangi ticarî unsurlardan istifade etmişlerdir? Tüccarların belirli bir organizasyon döngüsü bulunmakta mıdır? İstanbul’a iaşe tedariki haricinde bu tüccarların emtia mübadelesinde etkisi ve katkısı ne olmuştur? Son olarak, iç ticaretin Galata özelindeki yansımaları neler olmuştur? Anahtar Kelimeler: Galata, Müslüman tüccar, İç ticaret, Ticarî organizasyon, Ticarî ağ.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları (HÜTAD), 2007
Özet Osmanlı padişahları kuruluş döneminden itibaren büyük kumandanlara, aşiret reisIerine, gazilere, ahi ve dervişlere geniş muafiyetlerI e topraklar vermişler; eski beyliklerden devralınan topraklardaki mülk sahiplerinin haklarını aynen kabul etmişler; çeşitli kişi ve zümrelerce kurulan vakıfları onaylamışlar; ayrıca gelirlerinin de arttırılmasına izin vermişlerdir. Vakıf ve mülklerin miri topraklar aleyhine hızla genişlemesiyle, önce Yıldırım Bayezid sonra da Fatih tarafından sıkı teftişe tabi tutulmuşlardır. Kuruluş belgelerinin aksine tasarruf edilen ve kimin üzerinde olduğu belli olmayan vakıf ve mülkler tımara dönüştürülmüşlerdir. Biz bu makalede söz konusu teftişin Karaman eyaletinin vakıflar ve mülkleri üzerindeki uygulama boyutlarını incelemeye çalışacağız.
Sonçağ Yayıncılık, 2021
Yayın No. : 1313 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 6/1 (Haziran 2019): 46-62.
Yeniçağda Osmanlı hâkimiyetindeki şehirlerin önemli bir kısmının kale-kent şeklinde olduğu görülmektedir. Bu tip şehirler içerisinde dikkat çekenlerden biri de Diyarbakır’dır. Diyarbakır kalekentinin İran sınırına yakın olması ve Osmanlıların da uzun süre İran’da kurulan devletlerle savaş içinde olması, Diyarbakır’ın önemini artırmıştır. 1639 Kasrışirin Antlaşması’ndan sonra uzun süren çatışmasızlık döneminin XVIII. yüzyılda bozulması, sınır bölgesine yakın olan Diyarbakır’ın, çevresindeki kale-kentler için lojistik destek merkezi olarak da kullanılmasına sebep olmuştur. Bu çalışmada, 1743-1746 Osmanlı-İran savaşının da yaşandığı 1740-1746 tarihleri arasında Osmanlı merkezi yönetiminin Diyarbakır Kalesi cephanesine verdiği önem üzerinde durulacak ve bu cephane etrafında gelişen olaylar bağlamında Diyarbakır kent tarihinin bir kesitine ışık tutulmaya çalışılacaktır. Osmanlı yönetimi, zikredilen savaş yüzünden bu dönemde Diyarbakır Kalesi cephanesine payitaht İstanbul’dan yüklü miktarda mühimmat sevk etmiştir. Ayrıca Diyarbakır Kalesi’nde mevcut cephaneden ayrı olarak bir serasker takımı oluşturmuştur. Gönderilen mühimmat arasında yer alan barutun cephanede korunması için kırık olan barut varilleri tamir ettirilmiştir. Bu dönemde Nadir Şah’ın kuşattığı şehirlerden biri olan Musul’a Diyarbakır cephanesinden mühimmat gönderilmiş, azalan Diyarbakır Kalesi cephanesi ise Halep Kalesi’nden sevk edilen mühimmatla yeniden doldurulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Diyarbakır Kalesi cephanesi, 1743-1746 Osmanlı-İran Savaşı, mühimmat, Musul, Halep Abstract It is seen that a significant part of the cities under Ottoman rule in the Early Modern Age is in the form of fortress-city. Diyarbakır is one of the remarkable cities of this type. The importance of Diyarbakır was increased by the fact that the fortress-city of Diyarbakır was close to the Iranian border, and that the Ottomans were in war with the states established in Iran for a long time. Breaking down the longtime peace period in the 18th century after 1639 Kasrışirin agreement caused Diyarbakır to be used also as a logistic support centre for the fortress-cities its around. In this study, the importance of Diyarbakır Fortress armory given by Ottoman central administration between the years of 1740-1746, when the Ottoman-Iran war took place, will be emphasized and it will be tried to shed light on a section of the history of Diyarbakır in the context of the events around this armory. In this period, the Ottoman administration sent a large amount of ammunition from Istanbul to Diyarbakır. A serasker takımı (army ammunition) was formed ın addition to the ammunition existed in Diyarbakır Fortress. The broken gunpowder barrels were repaired in order to protect the gunpowder sent with the ammunition. In this period, ammunition was sent to Mosul, which is one of the cities surrounded by Nadir Shah, from Diyarbakır; then the reduced ammunition of Diyarbakır Fortress was refilled with the ammunition sent from the Fortress of Aleppo. Keywords: Diyarbakır Fortress armory, 1743-1746 Ottoman-Iran war, ammunition, Mosul, Aleppo
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
İktisat Fakültesi Mecmuası, 2011
TARİH YOLUNDA BİR ÖMÜR PROF.DR.İSMAİL ÖZÇELİK'E ARMAĞAN, 2019
Konya Ticaret Odası Konya Kitabı XVII - Geçmişten Günümüze Göçler, Cilt 1, 2019
ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2021
Orta Çağ’da Bir Seyyahın Gözünden İskenderiye Şehri, 2024
Journal of Turkish Studies, 2013
DergiPark (Istanbul University), 2008
Akademik İncelemeler Dergisi (AID), 2023
XI. Üsküdar Sempozyumu (15-17 Ekim 2021), 2023
Aksaray Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, 2019
Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2021