Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Ortadoğu'nun hem jeopolitik hem de mezhepsel olarak en farklı ülkelerinden biri olan İran geçmiş dönemlerde önemli olaylara sahne olmuştu. İran petrollerini millileştirmek isteyen başbakan Muhammed Musaddık'a Amerikan ve İngiliz istihbarat güçleri tarafından darbe yapılması ve bu darbe teşebbüsünde bulunan ülkelerin İran'daki petrol çıkarlarından dolayı yapmış olması herkesçe bilinmektedir. Muhammed Rıza Şah ülkesinin başbakanına yapılan bu darbeden haberdar edilmiş ve buna göz yummuştu. İran'da yaşanılan bir başka önemli gelişmede İran İslam cumhuriyetinin kurulmasıydı. Bu isim olayın temelde neden yaşandığını bir nebzede olsa belli ediyordu. Halkın dini lider olarak seçtikleri Humeyni İran'da şah yönetimine karşı olduğu için sürgün edilip İran dışında başka ülkelerde devrimin zeminini hazırlamış ve monarşiye karşı çıkan devrim çocuklarının da çabasıyla İran İslam devrimin doğuşu kaçınılmaz olmuştu. Burada göreceğiniz konunun içerisinde Muhammed rıza şahın toplumunu düşünmeksizin yapmış olduğu seçimleri ve batı yanlısı tavırlarından tutun aç susuz ve yoksulluk içerisinde yaşayan halkını görmezden geldiği bir tarihle karşılaşacaksınız.
Özet Bu çalışmada yirminci asrın en önemli olaylarından olan İran İslam Devriminin oluşum süreci ve sonra-sı anlatılmaktadır. Bu süreç Mez-hepler tarihi metodu olan zaman mekan irtibatı çerçevesinde Şiilik esas alınarak işlenmiştir.
Özet Bu makalede İran İslam Cumhuriyeti'nin tarihsel süreç içerisinde planlama sistemi incelenmiştir. İran'da planlama ilk kez 1924 yılında Beşinci Milli Şura Meclisinin çalışmaya başlamasıyla gündeme gelmiştir. Makalede öncelikle devrim öncesi kalkınma planlarının nasıl şekillendiği, bu süreçte rol alan iç ve dış faktörler ve bu planların hedefleri ele alınmıştır. Ayrıca bu dönemde Planlama Teşkilatının kuruluşu da incelenmiştir. Devrim sonrası dönemde, öncelikle yeni düzenin planlama konusunda tutumu daha sonra da bu döneme ait planların özellikleri ve hedefleri incelenmiştir. Planlama teşkilatında meydana gelen köklü değişiklikler dönemin önemli kırılma noktalarını oluşturmaktadır. Anahtar Sözlükler: İran İslam Cumhuriyeti, planlama, imar planları, kalkınma planları, planlama teşkilatı. Abstract This paper provides a historical analysis of the planning system in the Iran Islamic Republic in the pre-and post-revolution periods. Planning in Iran first came to the agenda in 1924 with the beginning of the Fifth National Advisory Council to work. Regarding the pre-revolution era, the paper examines the formation of the development plans, the effects of the internal and external factors in the irformation, the targets of the plans, and the foundation of the Planning Organization. Regarding the aftermath of the revolution, the paper focuses on the attitude of the new establishment towards the planning, and the key features and targets of the development plans in the
İran İslam Cumhuriyeti'nde her ne kadar Fars ulusu esas unsuru teşkil ediyorsa da, ülkede varlıkları reddedilemeyecek mühim bir Türk azınlığının mevcut olduğu bir gerçektir. Bu Türk unsurunun dışında bir hayli Fars olmayan unsurlar da bulunmaktadır. Bu azınlıklar rejimin bütün gayretlerine rağmen İran potasında eritilememiş, ancak olağanüstü hallerin dışında (mesela yabancı güçlerin ülkeyi işgali) ülkenin bütünlüğü sağlanmıştır. İslam rejimi de Irak'la uzun süren savaşa rağmen ülkenin bütünlüğünü koruyabilme başarısını göstermiştir. Ayrıca şuanda bu azınlıkların bir taleple ortaya çıktığını gösteren güçlü delillere rastlanmakla birlikte, geçmişteki bazı örnekler geleceğe yönelik birtakım sinyaller olarak yorumlanabilir.
TÜRK İRAN'A PERSLİĞİN DAYATILMASI, 2020
Asırlarca Büyük Çengiz Han’ın Verasetine ve Büyük Emir Timur’un soyundan gelmeye dayanan derin Türk devlet geleneğine sahip İran’da, Türklüğün etkisizleştirilmesi, resmi tarih olarak dayatılan "Avrupa Tarih Tezi” ve yapılmış olan korkunç soykırımla mümkün olmuştur. 1917-1921 yıllarında uygulanmış olan "Gıda Kontrol Sistemi” ile ülkede yaklaşık 10 milyon insan helak olmuştur. Nitekim Gacar Devleti’nin yanı sıra ülkenin asli kurucu unsuru olan Türklerin iradesi tamamen kırılmış, Fars dili üzerinden hareketle satılmış bazı yerli Türk misyonerleri ile beraber kuzey Hint menşeli azınlıkların ileri gelenleri kullanılarak "Pehlevî” sömürge devleti kurulmuştur. Başka bir ifade ile İran Türklüğünün yakılmış külleri üzerinde sahteleştirilmemiş gerçek tarihi bir belge ile tarihi varlığı tescillenemeyen Pers denilen Yapay kimlikle yeni Ulus-Devlet yapılanmasına gidilmiştir. Doğuya resmi tarih olarak dayatılan "Avrupa Tarih Tezi”nin özünü "Hint-Avrupa Halklarının Köken Birlikteliği” ile ilgili ileri sürülen çürük iddia oluşturur. Bu iddianın müellifleri esasen Jacob Bryant, S. W. Jones, T. Young, F. Shlegel, A. Wilhelm, Ch. Lassen, A. Pictet, J. Stevensons, R. G. Latham, A. Dupperon, J. F. Blumbach, T. R. Trautmann, F. M. Müller gibi sözde tarihçi, aslında tamamen sömürgeci devletlerin teorik ayağını oluşturan oryantalistler tarafından işlenerek resmi tarih anlayışı olarak sömürge devletlere dayatılmıştır.
A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 2020
Osmanlı Devleti ve İran farklı dini, toplumsal ve siyasal yapılara sahip iki devlet olmasına rağmen, 19.yüzyılda batı tipi siyasal sistem değişikliği taleplerinin baskısı altında benzer politik süreçler yaşamıştır. Modernleşme yanlısı grupların öncülüğünde başlayan, anayasalı meşruti bir düzen kurulması yönündeki talepler, geleneksel doğu toplumlarının önderi olan ulemanın da katılımı ile siyasi düzen değişikliklerine neden olmuştur. Kendi özgünlükleri içinde sosyal ve ekonomik değişimlerini yaşayan Osmanlı Devleti ve İran'da, toplumsal ve siyasal alandaki temel bazı benzerlik ve farklılıkları eş zamanlı olarak ele almak, karşılaştırmalı bir bakış açısı ile ulemanın iki ülkede ki meşrutiyet taleplerine karşı olan bakış açılarını ve sonrasındaki siyasal konum alışlarını ortaya koymak çalışmanın temel amacıdır. Abstract Although the Ottoman State and Iran were two sperate states with different religious, social and political structures, both states experienced similar political processes under the pressure of the demand for western type political system changes in the 19th century. The demands for the establishment of a constitutional system that started under the guidance of pro-modernization groups caused changes to the political system with the participation of ulema, who were the leaders of societies. The main purpose of this article is to concurrently discuss some of the main similarities and differences in social and political areas in the Ottoman State and Iran, which experienced political chances within their own characteristics and, present, with a comparative point of view, the perspectives of the ulema about the demands for constitutionalism in this two states and, the political positions of the ulema after the changes
TAHA ABDERRAHMANE’S CRITICAL APPROACH TO MODERNITY’S SEPARATION OF MORALITY FROM RELIGION, 2022
Religion has an integral feature that unites various areas of life and seems that religion covers many different areas. However, the soul is a unity and integrity structure that does not accept division. In this respect, religious decrees are in a unity that cannot be divided. In fact, even if the provisions in question do not create a simple unity and unity, they preserve their integrity in an indivisible simple unity and integrity, thanks to the spirit of unity that carries them. However, modernity wanted to render this unity inactive so that it would be independent from each other both in terms of operation and management and in terms of its results, and it started to break this unity.
TÜRKİYE'DE CUMHURİYETİN İLANININ İRAN'DAKİ YANSIMALARI, 2023
'in Millî Mücadele yıllarındaki başarıları İran'da hem Rıza Han'ı hem de destekçilerini derinden etkiliyordu. Rıza Han ve destekçilerine göre Mustafa Kemal, önemli bir savaş kahramanı ve komutandı. Dolayısıyla Rıza Han için Mustafa Kemal, bir rol modeldi. Mustafa Kemal'in, Rıza Han üzerindeki ilk önemli etkisi cumhuriyetin ilanı konusunda görüldü. 29 Ekim 1923'te Türkiye'de cumhuriyet ilan edildikten sonra gerek Mustafa Kemal'in telkinleri ve gerekse İran halkı arasında Kaçar Hanedanlığına karşı duyulan hoşnutsuzluk neticesinde Rıza Han da İran'da cumhuriyetin ilan edilmesi için harekete geçti. Rıza Han ve destekçilerine göre ilerleme, ancak şahlık despotizminin yıkılması neticesinde gerçekleşecekti. Bu amaçla İran'da cumhuriyet lehinde kampanyalar başlatan Rıza Han; aydınlar, genç liberaller, gazeteciler ve başka birçok kesim tarafından desteklendi. Fakat Nevruz Bayramı'nda ilan edilmesi (21 Mart 1924) planlanan cumhuriyet, ulemanın başını çektiği muhalif kesimin itirazları sonucu başarısız oldu. Muhalifler, cumhuriyetin İslam'a aykırı olduğunu, Rus yayılmacılığına kapı aralayacağını ve İngiliz taraftarlarının bir fikri olduğunu düşündüklerinden karşı çıktılar. Bu çalışmanın amacı, 29 Ekim 1923'te Türkiye'de cumhuriyet ilan edildikten sonra İran'daki yansımalarını kaynaklar ışığında incelemektir.
nin seçimleri 2 Mart 2012 Cuma günü gerçekleştirildi. 3,467 adayın Meclisteki 290 sandalye için yarıştığı seçimlerde resmi olmayan sonuçlara göre oy kullanma hakkı olan 48 milyon kişiden yüzde 64,2'sinin sandığa gittiği açıklandı. 1 Milli seferberlik havasında geçmesi arzulanan seçimlere olan yüksek katılım İran yönetimi tarafından "halkın zaferi (pirooziye mellat)" olarak ilan edildi.
Saudi Arabia has the most important two city of Muslim world; Maccah & Medina, and his rival Iran has a strong tradition of being a state. These two states claim that: they are the real Islamic State. The money which earnt from gas and oil, goes mostly to security expenditures and this situation create a security dilemma. Kingdom of Saudi Arabia is the leader of Sunni-Wahhabi sect, on the other hand, Islamic Rebuplic of Iran is the protector of Shia-Twelver community. This sect difference causes the application of rules and these two states seems to enemy of each others. Another important topic that need to be axamined is; the two of most important Islamic countries; İran and Saudi Arabia have such bad relations.
köprü Dergisi, 2018
Bu yazı, Köprü dergisinin 140.sayısında(yıl 2019) yayınlanmıştır.
Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
This text is translation to Turkish of Stephen Vernoit's article THE RISE OF ISLAMIC ARCHAEOLOGY, originally published in Muqarnas, vol.14 (1997), pp.1-10.
İran, resmi adıyla İran İslam Cumhuriyeti, Orta Doğu'da yer alan ve zengin tarihiyle dikkat çeken bir ülkedir. Coğrafi olarak Asya'nın batısında ve Hazar Denizi'nin güney kıyısında yer alan İran, doğuda Afganistan ve Pakistan, kuzeyde Ermenistan, Azerbaycan ve Türkmenistan, batıda Türkiye ve Irak ile komşudur. Güneyde ise Pers Körfezi ve Umman Denizi bulunmaktadır. Bu stratejik konumuyla İran, Orta Doğu'nun önemli bir oyuncusu olarak öne çıkmaktadır.
ON İKİ LEVHA YAYINCILIK, 2024
Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak kabul edilen siyasi partilerin, kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirebilmeleri bakımından, kurumsal bir yapıya sahip olmaları oldukça önemlidir. Siyasi partilerin kurumsal olarak gelişim gösterebilmeleri için demokratik bir siyasi ortamın varlığı birinci koşuldur. Ayrıca, siyasi partilere, seçimlerde aktif rol oynama, devlet tarafından maddi yardım yapılması, kitlesel iletişim araçlarından yararlandırılma ve bağımsız yargı organları tarafından denetlenme gibi kurumsal güvencelerin sağlanması gereklidir. Kurumsal gelişim için sadece bunlar yeterli olmamakta, siyasi partilerin ayrıca örgütsel bazı yeteneklere de sahip olması gerekmektedir. Dolayısıyla siyasi partilerin değişen koşullara ve zamana göre uyarlanabilir olmaları, karşmaşık ve güçlü bir örgüt yapısı kurmaları, parti politikalarında tutarlı olmaları, diğer kişi ve kurumlardan bağımsız bir şekilde yönetilmeleri ve iç işleyişlerinde demokratik kuralları esas almaları kurumsal gelişimi sağlayan başlıca hususlardır. Çalışmamızda Pakistan ve İran gibi, anayasalarında kendilerini İslam Cumhuriyeti olarak tanımlayan ve egemenliğin kaynağını Allah olarak kabul eden iki devlette, siyasi partilerin kurumsal gelişmi, yukarıda belirtilen faktörler açısından incelenmiştir. Bu devletlerdeki siyasi sistemin niteliği, yasal altyapının yetersizliği, yerel ve örgütsel özelliklerin yanı sıra uygulamada görülen sapmalar nedeniyle demokratikleşme anlamında olumsuz bir durum söz konusu olduğundan, Pakistan’da siyasi partiler kurumsal olarak zayıf kalmış, İran’da ise siyasi örgütler işlevsel anlamda parti haline gelememişlerdir. Anahtar Kelimeler: İslam devleti, siyasi partiler, Pakistan’da siyasi partilerin kurumsal gelişimi, İran’da siyasi partilerin kurumsal gelişimi.
Ortadoğu Analiz, 2021
ÖZ: "Şahlık" adı altında monarşi ile yönetilen İran, 1979 İslam Devrimiyle teokratik bir devlet sistemini benimsemiştir. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası, "İslam Cumhuriyeti" vurgusu yapmakla, alışmış teokratik devlet modellerinden farklı bir rejime geçiş yapmıştır. Teokratik yapıyı temsil eden "İslam" ve demokratik sistemi temsil eden "Cumhuriyet" adı altında bu rejim, haliyle özgün bir kurumsal yapılanmayı da beraberinde getirmiştir. Bu sistemde, teokratik rejime özgü özelliklerle birlikte demokratik devletlerin temelini oluşturan "eşitlik", "kuvvetler ayrılığı" ve "yargı bağımsızlığı" gibi ilkelere de yer verilmesi görünüşte karma bir siyasal sistemin olduğunu göstermektedir. Bu makalenin amacı, İran İslam Cumhuriyeti'nin idari teşkilat sistemini anayasa ve diğer temel mevzuat esasında açıklayarak bu teşkilat içinde yer alan yerel yönetimler gibi demokratik kurumlarının etkin olup olmadığını açıklığa kavuşturmak olacaktır. Çalışma, idare hukuku disiplini çerçevesinde anayasa ve konuyla ilgili diğer mevzuatı esas alarak hazırlanmıştır. İran, Türkiye ile sınır komşu olmasıyla birlikte, Ortadoğu'da da söz sahibi olan önemli ülkelerinden biridir. Ayrıca İran, Türkiye gibi derin ve köklü bir tarihsel geçmişe ve idari yapıya sahiptir. İslam Cumhuriyeti'nin devlet sistemi ve idari teşkilat sisteminin incelenmesinin bu açıdan Türkiye için yararlı olacağı inancındayız. Araştırmamızda, İslam Cumhuriyeti'ni farklı bir perspektiften ele alarak yeni bir analizle sonuca varmaya çalışacağız.
İNSAN & TOPLUM, 2018
Modernization has emerged as a civilizing discourse and as a linear understanding of history with the Enlightenment. In the twentieth century, two major revolutionary movements broke out in Iran, a country with sectarian roots alongside its social and political organizations. The revolutionary movements that took place right at the beginning and at the end of the century were not against Western modernization and revolutions. On the contrary, under the leadership of the religious classes they were directed against the monarchical governments. Paradoxically, both revolutions emerged under religious influences and leadership against dynasties who wanted to modernize the country and to secularize it by destroying the domain of religious authority. The demands of political participation and the institutionalized participation channels developed by the processes of modernization, have mobilized secular power demands. Furthermore, the segments of society exploited by the costs of development projects, have united and overthrown political power. This modern political reaction under religious influence and leadership, shows the specific development indigenous to Iranian society.
İran: Bir Ülkenin Akademik Anatomisi, 2022
İmamiyye Şiiliğinin İran'a girişi meselesi, İslam Mezhepleri Tarihi’nin en tartışmalı hususlarından biridir. Oluşmuş genel kanaate göre söz konusu Şii grupların İran'da baskın düşünce haline gelmesi Safevilerden sonradır. Daha öncesinde ise sadece bir azınlık durumundaydılar. Fakat yaptığımız bu çalışmada, İmamiyye Şiiliğinin Safeviler öncesinde de kadar da küçümsenecek bir azınlık durumunda olmadığını ortaya çıkartmaktadır. İmamiyye/İsnaaşeriyye Şiiliğinin İran’a girişi, onun oluşum sürecinin ikinci evresinde Kum’da üretilen Şii İmami hadis literatürünün oluşumu ile paralellik arz eder. İlk evre, Irak’ta Kufe’de ortaya atılan bazı gulat fikirler ile onların bir kısmının Kufe ve Bağdad gibi merkezlerde Hişam b. el-Hakem ve Ali b. Misem et-Temmar gibi kelamcılar tarafından tartışılmasıyla başlamıştı. Kufe’den Kum’a göç etmiş olan Yemen kökenli Araplar, buralarda oluşan birikimi Kum’a taşımışlardır. İran’da Kum merkezli bu Şiilik, Kufe ve Bağdad’la temas halindeki bazı bölgelerde gelişme göstermiştir. Çok genel olarak ifade etmeye çalışırsak, Kum’un İran’daki İmamiyye Şiiliğinin merkezi olması 3/9. yüzyılın sonlarında başlar. Bu dönemde Nişabur bölgesi (Sebzevar ve Tus) ile Ahvaz ve Fars sahillerinde de İmami Şiiliğin müntesipleri olduğu anlaşılmaktadır. Yaklaşık bir yüz yıl sonrasına doğru gelindiğinde Taberistan, Deylem, Cürcan, Hemedan, Rey ve Azerbaycan, hatta çok cüz’i de olsa Mavereünnehir’in bazı bölgelerine de birtakım sıçramalar yaptığı gözükmektedir. 5/11. yüzyılda ise Kum’a yakın Kaşan ve Abeh (Aveh) gibi yerleşim birimlerinin de İmamiyye’ye bağlı hale geldiği, Rey’de de nüfuslarının sayı olarak artmış olabileceği anlaşılmaktadır. 6/12. yüzyılda daha da yayılarak Rey’de çoğunluğu elde ettikleri, kuzeye doğru Kazvin, Mazenderan ve Taberistan’da Sari ve Urem vb. bazı yerleşim birimleri ile kuzeydoğuya doğru da Esterebad ve bağlı bulunduğu Cürcan’da önemli derecede taraftar kitlesine ulaştıkları görülmektedir. 7/13. yüzyılda İlhanlıların hâkim olduğu dönemde İmamiyye Şiilerinin İsfahan’da da var olmaya başladıkları, zamanının en büyük şehirlerinden olan ve bir asır öncesinde çoğunluğa ulaştıkları Rey’de üstünlüklerini devam ettirdikleri, Nişabur’dan daha doğuya doğru da Herat ve Belh gibi günümüz Afganistan topraklarına kadar vardıkları kanaatine varılmıştır. Zaten ilk etapta Kum ve çevresindeki yerleşim yerleri ile Nişabur bölgesinde tutunan İmamiyye Şiası, oralarda yer bulmalarının ardından hiç irtifa kaybetmemiştir. “Bu süreç içerisinde bazı dönemlerde bir geriye gidiş olarak değerlendirilebilecek bölgeler olmuş mu?” sorusuna karşılık cevap olarak, Azerbaycan ve Hemedan isimleri verilebilir; ancak o da tam olarak net değildir.
ATLAS INTERNATIONAL REFERRED JOURNAL ON SOCIAL SCIENCE, 2016
İRAN TÜRKLERİNDE SÖZLÜ GELENEK PRACTICAL TRADITION IN IRAN TURKS Nabi KOBOTARİAN (AZEROĞLU) Yrd. Doç. Dr., Niğde Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları. ÖZET İran coğrafyası, büyük Türk nüfusu ile zengin şifahi halk edebiyatına sahip olan Türk yurtlarındandır. Bölgede bin yıllar boyu yaşayan büyük Türk nüfusu köklü bir sözlü kültür geleneğini ortaya koymuştur. Sözlü kültür geleneğimizin önemli kolunu oluşturan ozan-âşık, uygarlığımızın derinliklerinden kuşaktan kuşağa aktaran Türk kültürünün eşsiz varlıklarıdır. Milli edebiyatın önemli yapıtı olan destan ve hikâyeler ozanların halefi sayılan âşıklar tarafından günümüze ulaşmaktadır. Milletlerin toplumsal gen kodlarını taşıyan sözlü kültür ürünleri bir arkeoloji çalışması gibi değerlendirmek gerek. Arkeolojik çalışmalarda toplumun tarihi varlığı incelendiği gibi destanların arkeolojisinde ise milletin kültürel geçmişi, milli-manevi değerleri ortaya çıkmaktadır. Ozan-âşıkların destan anlatma geleneği derin kültür izleri taşıyan bir gelenektir. Bu geleneğin kökenini araştırmak için âşık-ozan-baksı-şaman çizgisini tarihi aşamalarını incelememiz gerekmektedir. Radloff, baskı ile şaman arasındaki olan ilişkiyi Proben adlı eserinde belirtmiştir. Bu gün bile çeşitli Türk topluluklarında ozanlar destan söyleme geleneğini sürdürmektedir. Bu geleneğin Azerbaycan bölgesinde de önemli yeri vardır. Eskiden kırk gün kırk gece veya yedi gün yedi gece süren düğünlerde, âşıklar bu süreni destan söylemekle doldurmaları gerekiyordu. Destan arasında âşık farklı konulardan söz açsa da destan sürekliliğini kaybetmezdi. Destan dinlemenin kendine özgü adabı bulunmaktaydı. Destanı erken bitiren âşık iyi âşık sayılmazdı, dinleyicilerin tepkisini bile alabilirdi. Bu bölgede âşıkların insan hayatının üç önemli devresinde görmemiz mümkündür. Doğum döneminde ad koyma törenleri âşıklar tarafından yürütülür, evlenme döneminde düğünü yöneten ve bazı yerlerde ölüm törenlerinde âşıkların varlığına şahit olmuşuz. Bu bildirimizde İran sınırları içinde yaşayan Türklerden bahsettikten sonra Azerbaycan Türkleri ve onların şifahi edebiyat hakkında bilgi vererek bölgeden topladığımız görsel örneklerle konuyu somutlaştırmaya çalışacağız. ABSTRACT Iranian geography is a Turkish homeland that has rich Turkish folk literature with rich Turkish population. The large Turkish population who lived for thousands of years in the region has established a rooted oral culture tradition. The poet-lover, who constitutes the important branch of our oral cultural tradition, is the unique being of the Turkish culture that transfers from the depths of our civilization. Legends and stories, which are important works of national literature, are reached day by day by the lovers considered as the successors of the poets. Oral cultural products bearing the social gene codes of nations need to be evaluated as an archeology study. In the archeology of the epics, as in the archaeological studies, the cultural history of the nation and the national and spiritual values emerge. The tradition of Ozan-Aşık narrative is a tradition that carries deep cultural traces. In order to investigate the origin of this tradition, we need to be able to examine the history of the love-poet-bakshi-shaman line. Radloff stated in his book Proben that the relationship between the oppression and the shaman. Even today, the poets in various Turkish communities continue their tradition of singing epics. This tradition also has an important place in Azerbaijan region. In weddings that used to be forty nights or forty nights or seven days and seven nights, lovers needed to fill this drama with epic words. The epic did not lose continuity even though he talked about the different subjects in love with the epic. Listening to the epic had its own adjective. The lover who finished the epic early would not have been a good lover, he could even get the reaction of the listeners. It is possible that in this region we can not see the lovers in three important circles of human life.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.