Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
8 pages
1 file
2019
Geçmişten günümüze felsefeye ilişkin düşünüşlerde önemli bir yer tutan dil felsefesi, yapısalcı ve postyapısalcı filozoflarca geliştirilerek felsefe tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Yapısalcılığın dilin bir sistem olduğu iddiasıyla başlayan ve postyapısalcılığın bunu reddedip, dilin asla bir sistem olamayacağını söylemesiyle devam eden bu iki felsefe geleneğinin dile dair bütün görüşleri bu çalışmada işlenecektir. Çalışmanın amacı yapısalcı ve postyapısalcı geleneğin önde gelen düşünürlerinden olan Ferdinand de Saussure, Roland Barthes ve Jacques Derrida’yı ele alarak dilin yapısı araştırmak ve dil-anlam sorununu tartışmaktır. Saussure’ün göstergebilimini başlangıç noktası olarak aldığımız bu çalışma Barthes’ın yeni bir göstergebilim anlayışı getirmesiyle mit kavramını temele koymasını ve Derrida’nın tüm felsefe geleneğine başkaldırarak dile ilişkin tüm olguları yeniden değerlendirmesiyle son bulacaktır.
ORYANTALİZM – POSTKOLONYALİZM ve SANAT, 2017
Antikçağdan beri Batı Dünyası, gerek sosyo-ekonomik ve gerekse de kültürel açıdan kendisinden neredeyse tamamen farklı olan Doğu’nun egzotizmi ve doğal kaynaklarıyla ilgilenmektedir. Tahakküm felsefesiyle hareket eden Batı, Doğu’ya karşı tüm pratiklerinde akademik bir kimlik kazandırma ve taleplerini meşrulaştırma çabası içerisinde olmuştur. Akademik, düşünce ve sanat çalışmalarıyla maskelenen oryantalizm, sömürge girişimlerini besleyen bir projeydi. Öylece, bir yandan oryantalizmin çatısı altında Doğu’ya ilişkin üretilen bilgi ile kolonyalizm/sömürgecilik faaliyetleri geliştirildi, öte yandan sömürge kanalıyla elde edilen kaynaklarla da oryantalizm finanse edilerek sömürgecilik devam ettirildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika'nın üstünlüğü ele almasıyla Avrupa ülkeleri doğudaki hâkimiyetlerini kaybetti. Amerika merkezli bu yeni dönemde hemen her düşünce/disiplin: poststrüktüraliz, postmodernizm, postmarksizm, postkolonyalizm gibi, “post” önekini aldı. Postmodernizm ve postkolonyalizm gibi bazı disiplinler “post” önekiyle, “ikircil”liğe neden olup çeşitli tartışmalarla sorunsallaştırıldılar. R. J. Yung’ın “trikontinental” (Latin Amerika, Asya ve Afrika) olarak adlandırdığı ülkelerin halkları, oryantalizme ve sömürgeci ülkelere karşı eleştirel bir tutum sergiledi. Bu uyanışla, özellikle de 1950-1960’lardan sonra, sömürgecilikten kurtulan (sömürgeciliğin kabuk değiştirmesi) ülke halklarının; edebiyatçıların, düşünürlerin vs. Batı karşıtı “postkolonyal eleştiri”leriydi. Transforme olan sömürgecilik postkolonyalist uygulamalarla emperyalist pratiklerin en beter biçimi olarak devam etti. Oryantalizmin sanatsal, felsefi ve bilimsel özelliklerinden hareketle (düşünce yapısı itibariyle) Rönesans’tan modern oryantalizme ve günümüze kadar resimde, sinemada, edebiyatta hatta İstanbul Bienali'ne kadar bir kısım örneklerle anlatılmıştır. Bu bağlamda, Batı tarafından üretilen “oryantalizm” maskesi altında yatan siyasi, iktisadi ve kültürel arka plandaki gerçekleri sorgulamak, “postkolonyalizm” ile ilişkisini irdelemek bu makalenin en temel amacıdır. Ayrıca, “kolonyalizm”, “oryantaizm”/neo oryantalizm ve “postlolonyalizm”in: ontolojik, epistemolojik, sosyolojik bakımdan incelemek makalenin bir diğer amacıdır.
Yapısalcılık temel özellikleriyle belirli bir öğreti ya da felsefe değil yalnızca bir yöntemdir.
Dicle Üniversitesi Sosyal Bilim Enstitüsü Dergisi, 2020
Bu makale, postmodernlik durumunun çağcıl toplumlarda makro düzeyde biçim verdiği toplumsal, siyasal ve ekonomik gerçekliğin, gündelik yaşam ve etkileşim düzenine yansımalarını analiz etmektedir. Bu yansımalarda, kamusal /özel alan karşıtlığı, postmodernlik durumunun bireylerin karakter bütünlüklerinde yarattığı aşınma ve anlam rölativizmi tartışmanın merkez noktasını oluşturmaktadır. Postmodernlik durumu, 1970 sonrasında, olgunlaşmış ve toplumsal yaşayışa etki etmiş oluşumsal bir süreçtir. Ulus-devlet ve refah toplumunun kurumsal düzenliliklerinde radikal değişim ve dönüşümlere neden olmuştur. Bu çalışma, postmodenlik durumun biçimlendirdiği değişim, dönüşüm ve farklılaşmaların sosyo oluşumuna yoğunlaşarak, psiko-oluşuma etkilerini tartışmaya açmaktadır.
İstanbul Teknik Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Yüksek Lisans Tezi, 2019
Atmosferik anlatılar üzerinden güncel bir mimari çizim pratiği olan post-dijital çizimlere odaklanan tez çalışması, temsil ve algılayan ilişkisini atmosfer üzerinden kuran bu temsil biçiminin yaratıcı potansiyellerini ortaya koymayı amaçlar. Bu doğrultuda atmosfer, post-dijitale bakmayı sağlayan çerçeve bir kavram olmuş, post-dijital çizimleri atmosferik imajlar olarak kavramsallaştırarak bu temsillerin özellikle duyumsanabilir ve imajinatif etkiler üreten niteliklerini görünür hale getirmeye çabalamıştır. Kendisi ile ilişki kuran özneye atmosferik deneyimler yaşatan temsilleri irdeleyebilmek için resimsel ve mimari imgelere birlikte bakmak, post-dijital temsil dünyasına giden yolu açan görsel keşifleri ortaya çıkarmaya yardım etmiştir. Atmosferin kavramlaştırılması ve bu kavramsallaştırma üzerinden irdelenen görsel anlatılar, atmosferik taktikleri belirgin hale getirmiştir. Bu taktikler iki yönlü bir okumayı olanaklı kılmış; bir taraftan önce anlamsal niteliklerle sonra da bu niteliklerin dönüştüğü atmosferik eksenler aracılığıyla sökülen atmosfer kavramına geriye dönük bir değerlendirme yapmaya imkân sağlarken, diğer taraftan da post-dijital çizimlerin hangi görsel nitelikleriyle atmosferik etkiler ürettiğinin keşfi için bir altlık oluşturmuştur.
Postmodernism is the term that is considerably discussed in social sciences nowadays. The fact that the term is considerably discussed has cantributed to the progress of new ideas in social sciences. In addition to this, It causes the progress of different point of views in the explanation of social events. The analysises that have been realized by the philosophers and scientists that criticise the postmodernism Show that any fact isn't as it seems modern age needs to be wekoned and read in a different perception level. Fundamentally, "postmodern story" that is based on the criticism of modernism protects the becoming obsolote of the claims that areproduced by modern modern epistemology, so according to the postmodern consept modern ideologies and other great stories have lost validity. Against this event, The questions: Is postmodernism that tries to create its epistemology a philosophy or ideology? have been experienced. Postmodernism that critizes enlightenment thought that is based on modernism hasn't developed an alternative or a new philosophy, so postmodernism has become a politica claim that serves a definite purpose, that's it has ideologized. In the place of great political story. In postmodernism, the discourses that reveal radical actions in the norrowed fields that are related to humanbeings. Anyway, the collopse of SSCB and the lost of the reality of socialism cause the lost of the belief of Orthodocs Marxicism. This destruction has gained depth with the non-occurance of socialist reformations that have expected in Europe. Especially the fact that workes have supported the fascist sides in Germany and Italy causes that the defendee valves have been questioned via Orthodcs Marxicism. That the destruction have become static enduringly has reached a result with the hear postmodernism discourse. In this study, the ideolojical dimensions of the realition between postmodernism and modernism have been tried to be researced thoroughly. In this critical sense, postmodernism isn'nt a philosophy so, the reality that it just criticizes modernism has been tried to be explained with the concept of alienation.
Bu bildirinin gayesi, ancien régime ait olan dinsel ahlâk kurallarının yerine geçen ve daha seküler bir anlatıma sahip olan modern yurttaşlık etiğinin günümüzdeki anlamını irdelemektir. Bunun için Fransız Devrimi ile oluşmaya başlayan ancak uzunca bir süre istenen uygulama alanını bulamayan, 20. yüzyılla birlikte, Marshallian anlamda, “refah devleti” politikaları olarak anlam kazanan ve yurttaşlık bağının maddi tatmininin zemini olan etik ile günümüzde kaybolmaya başlayan tatminin açtığı alana yerleşen, aşırı bireyciliğin kemirdiği etik karşılaştırılacaktır. Bu karşılaştırma esnasında modern devletin ideali olan formellik ve klasik yurttaşlık ile bunların karşıtları olan enformellik ve post-ulusal yurttaşlık kavramları kullanılacaktır. Formellik/enformellik Keith Hart’ın kavramsallaştırması, klasik yurttaşlık T.H. Marshall’ın kavramsallaştırması, post-ulusal yurttaşlık ise Yasemin Nuhoğlu Soysal’in kavramsallaştırması çerçevesinde ele alınacak ve çalışma sonucunda iki sonuca ulaşılacaktır. (1) Etiğin öldüğü çünkü tüm bunların klasik modern kısıtlamalar olduğu savının sahibi olan bazı postmodernistlerin söylediklerinin aksine, özverinin halen olabileceği, ödev fikrinin halen anlamlı olduğu savunulacak ve etikle ilgili olan tüm konuların modern çağdan postmodern çağa geçerken bir odak kaymasına uğradığı ortaya konulacaktır. (2) Ütopyanın ölmediği dönemde yurttaşın idealinde yaşattığı fakat günümüz yurttaşlık pratiğinde (odak kaymasından dolayı) anlamsızlaşan etiğin tüm yönleri, bu odak kaymasının üzerine gidilerek, yeniden bir ideal olarak gösterilecektir.
Öz İletişim imkanlarının alabildiğine geliştiği ve iletişim ağlarının dünyayı bir örümcek ağı gibi sararak global köy haline getirdiği günümüzde, iletişim olgusunu konu alan çalışmalar büyük bir önem arz etmektedir. İletişim bilimi kapsamında yapılmış çok sayıda iletişim çalışması bulunmaktadır. Ancak bu çalışmalarda iletişim olgusu daha çok kuramsal ve teknik boyutlarıyla incelenmektedir. Konunun sosyolojik perspektiften ele alındığı çalışmalara da ihtiyaç duyulmakta ve bu ihtiyacın önemli ölçüde devam ettiği gözlenmektedir. İşte böyle bir ihtiyaçtan doğan bu çalışma, iletişim olgusunu sosyolojik bakış açısıyla tahlil etmeyi ve toplumsal boyutlarını açıklamayı amaçlamaktadır. Abstract Case studies on the subject of communication are of great importance at the present time in which communication facilities develop widely and communication networks turn the world into a global village by wrapping it like a spider web. There are plenty of communication studies made within the context of communication science. However, communication in these studies is taken rather by its theoretical and technical aspects. Studies addressing the issue from a sociological perspective are also needed, and it is observed that this need significantly remains unfulfilled. Arising from such a need, this study aims to analyze the communication in a sociological perspective and to explain its social dimensions.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
21. Yüzyılda KALKINMAYA YENİDEN BAKIŞ, 2021
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI Resim-İş Eğitimi Bilim Dalı, 2019
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1992
Uluslararası İlişkiler