Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık (KDY)
…
41 pages
1 file
POSTMODERN MEDYA Postmodern medya 19. yüzyılın sonlarında meydana gelen geleneksel modernizm hareketini reddeder; temel olarak insan hayatının ütopik ideal vizyonları tarafından yönlendirilir. Postmodern medya, farklı bir tür karışımı oluşturmak için diğer medyadan çeşitli 'enkazları' benimser, tamamen yeni bir metin oluşturmak için alternatifler sunar. Postmodern medya, genellikle doğayı ve gerçekliği kopyalayan geleneksel sanat fikirlerini reddeder ve buna meydan okuyarak yeni alternatifler sunar. Bu nedenle, tamamen yeni bir gerçeklik simülasyonu olarak tanımlanabilir. Postmodernizmin tam olarak ne olup olmadığını anlamak ve özellikle de sosyolojide yapmak istediği değişikliği görmek için genelde bilgi, özelde ise bilimsel bilgi anlayışından başlamak yerinde olacaktır. Postmodenistler, sosyal bilimlere yönelik, sosyolojik anlamda bir analizi, onları eleştiri konusu yapmanın bir aracına da dönüştürmüşlerdir. Postmodernizm düşüncesi, uzun bir süredir pek çok kültür eleştirmeni, sosyolog, edebiyat teorisyeni ve felsefecinin gündeminde birinci sırayı almakta ve tartışılmaktadır. Postmodernizm ve onun ekseninde yapılan tartışmaların beşerî ve sosyal bilimlere önemli katkılarda bulunabileceği bir gerçektir. Postmodernizm, bir modernizm eleştirisidir; hatta bütün modernizm eleştirileri için kullanılan ortak bir isimdir. Eleştirel bir yapıya sahip olmasının yanında postmodernizm, özellikle son elli yıldır sanatta, resimde, mimaride, felsefe ve sosyolojide meydana gelen değişimleri anlama çabasının bir sonucudur. Bugün, postmodern toplumun bunalım ve buhranlarını sosyal bilim mantığı olmaksızın teşhis ve tespit etmek güçtür. İnsanı bağlamlarından ayrı olarak anlamak mümkün olmadığı gibi toplumu, insanlar ve toplumlararası ilişkileri bağlamlarından ayrı olarak anlamak ve açıklamak da mümkün değildir. Sosyal bilimlerin bütünselliğini ve çatısı altında bilimlerin etkileşimini zorunlu kılan da bu gerçeklerdir. 2020-2021 akademik yılı güz döneminde, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencileri, Postmodern Medya isimli derste bu alanla ilgili nitelikli bir kitabın olmadığından şekva ettiler. Bendeniz de dersin hocası olarak dönem başlamadan önce yaptığım araştırmalarımda “Postmodern Medya” isminde bir kitabın olmadığını gördük. Öğrenciler için bir ihtiyaçtan dolayı böyle bir kitap ortaya çıktı. Kitap on bölümden oluşmaktadır. Her bölümde postmodern medya ile ilgili bir konu bağımsız olarak ele alınmıştır. Makaleler akademik bir titizlikle hazırlanmıştır; kaynakça her bölümün sonunda yer almaktadır. Kitap projesi profesyonellik içinde amatör bir ruhla yazılmıştır. Ancak alanında yazılmış ilk denemelerden biri olduğu için elbette birtakım eksik ve kusurları olabilir. Bu makaleler bendenizin editörlüğünde kitaba dönüştürülmüş ve siz aziz okuyucuya sunulmuştur. Kitabın başta akademik alan olmak üzere konuyla ilgilenen herkese katkı sağlamasını temenni ediyorum. Postmodern medya alanında kaleme alınan bu kitapla yükseköğretime faydalı olabilirsek kendimizi bahtiyar addedeceğiz.
2011
Bilgi ve haberlerin kesin ve duz bir sekilde verildigi basin endustrisi modernizmi temsil etmekteyken, cevrimici gazete, basili gazetedeki butun haber ve bilgileri icerse bile, karistirip harmanlama egilimiyle postmodern bir nitelik tasimaktadir. Cevrimici gazeteler bilgi vermekten ziyade genel gorunumleriyle ilgilenmektedir. Bunun icin muhabir adlarini on sayfadan cikarmakta, gazetenin spor, haber, sanat gibi butun bilesenlerini yan yana gelecek sekilde yeniden duzenlemekte, haberlerin yanina tiklanabilir reklamlar koymakta, haberin verilme seklini ve manset buyukluklerini gun boyunca degistirmekte, boylece gercekligi simule etmektedir. Cevrimici gazetelerde haberler icerigi uzerinden degil, mansetin parlakligi ve on sayfadaki yeri uzerinden satilacak birer metaya donusmustur. Sunulan parlak paketler, bir gercekdisilik duygusunu, haberin okuyucunun kendi hayatindan uzakta oldugu duygusunu islemektedir. Cevrimici gazetenin sahiciligi yoktur; gun boyunca bilinmeyen sayida insana cesi...
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Tarihsel olarak yaşamı dönüştürülebilir kılan sistematik yapı her dönemi bir önceki deneyimler sürecinin toplamıyla yeni bir rotaya doğru sürüklemektedir. Yirmi birinci yüzyılın toplumsal inşa süreci modernizmden postmodernizme doğru bir yol izlerken; kamusal alanı katı, buyurgan ve zaman zaman baskıcı olan politik anlayıştan; demokrasi, eşitlik, özgürlük ve yönetilebilir bir toplum idealine yöneltmiştir. Küreselleşen dünyada kapitalizm, toplumsal yaşamı yeni bir alana doğru adım adım yaklaştırmasının yanında internetin sunmuş olduğu iletişim, haberleşme ve sanal yaşam alanlarında görünür olabilme imkânı modernizmin sınırlarının ötesine geçmeyi başarmıştır. Dünyanın her yerinde insanlar varoluşunun realitesiyle sanal kimliği arasında yeni bir bağ kurmaya başlamıştır. Ağ üzerinden oluşturulan sosyal, kurumsal ve ekonomik ilişkiler neredeyse hiçbir geleneksel sistemin başaramayacağı düzeyde yüksek ve hızlı bir performansa dönüşmektedir. Bu çalışmada dijital yaşamın temel karakteristik yapısına dönüşen ve haberleşme, örgütlenme, kişisel ve kurumsal bir yapı haline gelen sosyal medyanın toplumsal yaşamdaki etkileri ve biyo-politik iktidar alanına sunduğu katkıları üzerinde durulacaktır.
Meriç uluslararası sosyal ve stratejik araştırmalar dergisi, 2022
Modernizm karşıtlığını esas alan postmodernizm, insanlığın tüketim anlayışını değiştiren önemli bir süreçtir. Bu değişimi yaparken kapitalizm, medya ve bilgi teknolojilerini de beraberinde araç olarak kullanmaktadır. Bu araçlar tüketimi teşvik ederek insanların zihnini her zamankinden daha çok tüketimle meşgul etmektedirler. Bu meşguliyet insanlığı ihtiyacı olmayan isteklerini de ihtiyaçmış gibi göstererek sûnî bir gerçekliğin içine çekmektedir. Bu sûnî gerçekliğin içinde insanlık ilk önce kendine yabancılaşmakta sonra da toplumsal olarak ayrışmaktadır. İnsanlığın tüketim anlayışındaki bu aşırılık kaynaklarımızı ve gelecek nesillerimizi tehdit etmektedir. Üretimin geriye atıldığı postmodern dünyanın zihni tüketimle dolmuş insanlığı sûnî gerçeklik hipnozundan uyanamazsa tüketecek kaynak bulamama tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Bilim ve Ütopya /sayı(issue): 217
İnsanların doğaları, birbirleriyle ve manevi güçlerle olan ilişkileri, yarattıkları ve içinde yaşadıkları toplum yapıları üzerinde zihinsel çalışma yapabileceğimiz düşüncesi, en az yazılı tarih kadar eskidir. (Wallerstein, Juma, Keller, 2011: 11) Sokrates'in ve onun ardılı olan tüm felsefe geleneklerinin izini sürdüğü "Kendini bil!" buyruğu, insanın temel ihtiyaçlarını karşılama, güvende olma güdülerinin yanı sıra doğal 'merak' dürtüsüyle 'bilmek' için doğaya yönelmesi ile eş zamanlı olarak kendisini de bilme isteğinin açığa çıkışının felsefi bilinç düzeyindeki yansımasıdır. Doğayı 'bilmek', doğal fenomenleri açıklayabilmek uğraşı, çeşitli aşamalardan ve evrimsel süreçlerden geçerek 'Modern Bilim'e ve 19. yüzyılda kendisine tam güven duyulan ve insanlığı bilgiye, ona bağlı olarak refaha ulaştırabilecek yegâne entelektüel uğraş olarak 'hakiki yol gösterici' olma mertebesine ulaştı. Doğa biliminin 19. yüzyılda gösterdiği başarı ve kazandığı güven ile birlikte, 'bilgi' iddiasında bulunacak her etkinliğin izlemesi gereken yöntemin de artık keşfedildiği inancı pekiştirildi. Böylelikle felsefe tarihinde Platon ve Aristoteles'e dek geri götürülebilecek, fakat esas vurgusunu Descartes'la başlayan Modern Felsefe geleneğinde bulan 'yöntemli bilme' anlayışı, bilimde Newton ile başarıya ve olgunluğa ulaştı. Bu doruk noktası ile birlikte, insanı ve onun etkinliklerini sosyal birer fenomen olarak anlama ve açıklama uğraşı da felsefeden ayrımlaşarak, Newton'un yönteminde izlemesi gereken 'bilimsel' yolu bulduğu sonucuna vardı. Bu sonucu geniş çaplı olarak değerlendiren Auguste
Iletisim Kuram Ve Arastırma Dergisi, 2013
Günümüzde reklama ilişkin tartışmalardan biri, reklamın sanatsal mı yoksa ticari bir faaliyet mi olduğudur. İnsan tarafından gerçekleştirilip 'artifakt' adı verilen oluşumların sanat eseri sayıldığı gerçeğinden hareketle zaman zaman, reklamın da sanatın bir parçası olduğu tartışmalı bir şekilde düşünülmektedir. Ancak tartışılmaz olarak ifade edilebilecek bir gerçek vardır ki o da topluma ilişkin olguların birbirinden bağımsız düşünülemeyeceğidir. Özellikle matbaanın icadı sonrası dönemde büyük bir gelişim gösteren reklam ürünleri, günümüzde postmodern özellikler göstermektedir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı, reklamın en büyük ivme gösterdiği postmodern dönem sonrası reklam çalışmalarının, postmodern sanat akımlarından ne ölçüde etkilendiğini ortaya çıkarmaktır. Bu amaçla çalışmada, postmodern dönemin özellikleri, postmodern dönem sanat akımları ve bu akımlardan etkilendiği çok açık bir şekilde gözlenebilen reklam örneklerine yer verilecektir.
Öz Bir kültür ve sanat akımı olarak postmodernizm uzun yıllardır edebiyatı etkisi altına almıştır. Türkiye'de edebiyatta postmodernizm olgusuna odaklanan birçok çalışma genellikle roman ve öykü gibi kurmaca metinleri inceler. Buna karşın şiirde postmodernizm olgusuna yönelen çalışmalar yok denecek kadar azdır. Oysaki Avrupa ve Amerika'da kurmaca metinlerin yanında şiir metinlerinde de postmodernizmin etkilerinin incelendiği ve postmodern şiir denilen bir fenomenin varlığının kabul edildiği görülür. Postmodern şiir denilen fenomen, birçok açıdan avangart modernist akımlardan izler taşımasına rağmen sanayi sonrası dönemin şartlarına göre ortaya çıkmıştır. İlk olarak Amerika'da Charles Olson ve Frank O'Hara gibi şairler ile birlikte anılan postmodern şiir, günümüzde yaygın şiir anlayışı halini almıştır. Sanayi sonrası döneminin yaşam koşulları, büyük anlatılara duyulan güvenin azalması, kişinin bilimsel gelişmeler neticesinde korkuya kapılması, ahlaki ve dinî değerlerin aşınmaya uğraması, aşırı bireyselleşme ve bunu sonucunda kişinin yalnızlığının derinleşmesi şairlerin değişik bir şiir anlayışına yönelmelerini tetiklemiştir. Deneysel şiir, görsel şiir, somut şiir, elektronik şiir gibi birçok şiir anlayışı da postmodernizm ile ilişkilendirilir. Eklektizm, çok seslilik, deneysellik, biçimsizlik, kapalılık postmodern şiirin başta gelen özellikleridir. Bu çalışmanın amacı postmodern şiirin kökenini ortaya koymak ve postmodern şiirin temel özelliklerini belirlemektir. Abstract Postmodernism has affected literature as a culture and an arts movement for a long years. Many works about postmodernism in Turkey generally examine fiction texts such as novel and story. But works that examine postmodernism phenomenon in poetry is very few. We can observe that it is accepted postmodern poetry phenomenon and it is examined postmodern poetry in Europe and America. Postmodern poetry comes into existence under the conditions of the post-industrial era although it inherits a lot of elements from the modernist avant-garde movements. Postmodern poetry, remembered firstly Charles Olson and Frank O'Hara in America, is common poetry movements. The conditions of the post-industrial area, the loss of confidence in the meta-narratives, the people terrified as a result of scientific Bu makale Murathan Mungan'ın Şiirlerinde Postmodern Unsurlar adlı doktora tezindeki Postmodern Şiir bölümünün gözden geçirilmiş hâlidir. Dr.; Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü, [email protected].
DergiPark (Istanbul University), 2022
Çalışma, bilişim teknolojilerindeki değişim ve gelişmelere paralel olarak, 2016 yılında "Post-Truth" ya da "Hakikat Sonrası" şeklinde ifade edilen ve gerçekliğin yeniden inşasını mümkün kılan yeni medyanın dönüşümü ve bu dönüşümün kişisel bağlamda yansıması üzerine bir analizdir. Günümüz dünyasında bilgi ve habere anlık olarak ulaşabilmek büyük öneme sahiptir. Bu anlamda medyadaki içeriklerin hızlı bir şekilde oluşması ve akıcı bir üsluba sahip olması gerekmektedir. Medyada oluşturulan tüm içerikler kurgu sürecinden geçmekte ve belli bir çerçevede hazırlanarak hikâye şeklinde servis edilmektedir. Bu servis edilen içeriklerin bir kısmı yanlışlıkla, bir kısmı bilerek ve isteyerek değiştirilmekte ya da tamamen bağlamında koparılıp sahte içerikler şeklinde kitleye ulaşmaktadır. İzler okur kitle gelen bilgi ve haberlerle üretilen yeni gerçekliklere maruz kalmakta ve gerçeğin farklı bir versiyonuna inanmaktadır. Hakiki gerçekten güç alarak yola çıkılan bilgi ve haber yolculuğu üretilen yeni gerçekliklerle yeni bir evren oluşturmaktadır. Bu bağlamda oluşturulan çalışmamızda ilk olarak "Post-Truth" kavramını açıklarken, aslında "Post-Truth" kavramının köklerini aldığı tarihsel alandan da söz edilmektedir. Çalışmamızın "Post-Truth Çağında Dünya ve Yeni Medya" başlığında yeni medyanın güvenilirliği tartışılmış ve yapılan anket çalışmasına yer verilmiştir. Çalışmamızın son başlığı "Hakikat Sonrası Medyayı Okumak ve Yazmak" şeklinde hazırlanmıştır. Çalışmanın amacı yeni medyanın bireysel ve toplumsal hayat üzerindeki olumsuzluklarını tespit etmeye yöneliktir. Bu anlamda çalışmamız, medya okuryazarlığı kavramsalından hareketle bilinçli ve sorgulayan bir izler okur kitlenin oluşumunu önemsemektedir. Çalışmada kaynak tarama yöntemi kullanılmış ve anket araştırmasına yer verilmiştir. Kaynak tarama yönteminde uzman ve akademisyenlerin çalışmalarına başvurulmuştur. Anket araştırması İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Lisansüstü öğrencileri ile sınırlandırılmıştır.
2024
Son yıllarda önemli bir tartışma konusu haline gelen, kökenleri ilk çağ filozoflarının gerçeklik algısı hakkındaki tartışmalarına kadar uzanan posttruth kavramı, farklı alanlarla olduğu gibi medya ve iletişim alanıyla da ilişkilendirilmektedir. Hakikatin ötesi olarak da dilimize çevrilebilen posttruth kavramının medya ile ilişkilendirilmesinin en temel nedeni, özellikle günümüzde medyanın zihnimizdeki gerçekliği inşa eden en temel araç haline gelmesidir. Medyanın zihnimizdeki gerçekliği inşa etme süreci ise inşa edilen gerçekliğin hakikati ne kadar yansıtabildiği ya da insanların söz konusu hakikati ne kadar benimsedikleri gibi soruları beraberinde getirmektedir. Günümüzde hakikatin adeta bir üretim mecrası haline gelen internet ve sosyal medya, sunduğu içeriklerle post truth dönemin ortaya çıkmasında en önemli kilometre taşlarından birini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, inşa edilen hakikatin toplum tarafından benimsenip benimsenmemesinde ise klasik anlamdaki okur-izleyicinin yerini alan kullanıcıların medya okuryazarlığı bağlamında sahip oldukları bilinç seviyesi ise çok önemli bir hale gelmektedir. Bu noktadan hareketle bu çalışmada post-truth tartışmaları bağlamında medyanın ve özellikle de yeni medya okuryazarlığının konumu tartışılmaktadır. Bu kapsamda öncelikle post-truth kavramının kökenleri ele alınarak, doğruluk, gerçeklik ve hakikat kavramları ele alınmaktadır. Ardından ilk çağda felsefe alanında sofistlerin hakikate yönelik görüşlerine değinilmektedir. İlkçağdaki tartışmalardan sonra orta çağda skolastik düşünce anlayışının hakikate yönelik yaklaşımı ve sonrasında yükselen aydınlanma ve modernizm anlayışı çerçevesinde hakikat tartışmalarına yer verilmektedir. Modernizme yönelik tartışmaların ardından postmodern dönem ve bu dönemde özellikle Jean Baudrillard’ın simülasyon yaklaşımı çerçevesinde hakikatin dönüşümü medya ile ilişkisi çerçevesinde ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmanın son kısmında ise post truth döneme zemin hazırlayan nedenler yanında medya okuryazarlığı ile post truth dönem arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Bu kapsamda ilk olarak, bireysel bakımdan psikososyal etkenler başlığı altında bireylerin sahip oldukları ön kabullere değinilmekte, ardından sosyolojik bakımdan kapitalist dönem ve yabancılaşmanın hakikat ile ilişkisi tartışılmaktadır. Son olarak, sosyal medya ve internetin hakikat üzerindeki olumsuz etkileri özellikle dezenformasyon, yalan/sahte içerikler açısından değerlendirilmektedir. Hakikat ötesi dönemde bu soruna bir çözüm olarak ise yeni medya okuryazarlığının sahte/yalan içeriklere direnme ve hakikate ulaşma konusundaki etkisinden bahsedilmektedir.
Turkish Studies - Social Sciences, 2022
Embedded journalism is a concept that was first applied during the United States' military operation in Afghanistan in 2001, but it actually was developed during the Second Gulf War in 2003. In fact, although it existed before, its settlement in the literature has been in this period. It has been the activity of the Pentagon to justify the invasion and to prevent the reactions of the world public, by taking the journalists to the war zone under its control and to have the information and images that it wants to convey. The reporter and cameramen are put in an armored vehicle -usually a tank- advancing along the front with the soldiers participating in the conflict. When this phenomenon, which can also be described as a kind of "psychological operation", is examined in terms of "press ethics", many question marks arise. The fact that a reporter conveys to the public not everything he sees and learns in the war or the conflict zone, but only the events that are "wanted to be seen and known", creates a contradiction with the journalist's primary duty of "informing the public". But on the other hand, it is a unique opportunity for the journalist to be in the news himself/herself. In this context, it should be noted that embedded journalism is not limited to the concept of war. The sports reporter turns into a supporter of the club he follows, the police reporter of the police, the municipal correspondent of the municipality, and the correspondent of the parliament - fanatic or moderate - of the political party he/she follows. This is a kind of "postmodern" embedded journalism. Conidering the projection of this attitude of the reporter, which goes beyond a sense of "sympathy", there are ideological / cultural / psychological codes that ingraft her/his activities to embedded journalism. No matter how impartial and objective the reporter tries to be, she/he has great difficulty in transcending these codes. In this study, embedded journalism is handled as an ethical problem, and it is explained with examples that the prevalence of this concept is not limited to the war/conflict zone, it continues to exist in almost all critical areas where the media is relevant, and the issue is critically examined in terms of press ethics.
Postmodernizm, kapitalizmin arz yanlı politikalarının bir ürünü olarak ortaya çıktığı günden bu yana, tüketim ile ilgili olarak önemli aşamaların kaydedilmesine neden olmuştur. Bu sayede hayatın öznesi olan insan; bu yerini hayatın nesnesi olmaya bırakmıştır. Gelinen nok-ta; tarım toplumu, sanayi toplumu ve bilgi toplumu üçlemesi yerini tüketim toplumuna bırakma noktasıdır. Tarihsel süreç incelendiğinde de görüleceği üzere, arz yanlı politikalar büyük bir bolluk ortaya ko-yarken aynı zamanda gelecek nesillerin kaynaklarının da yok edilmesi paradoksunu yaşamaktadır. Tüketimin ihtiyaçtan isteğe evrilmesi bu paradoksu beslemektedir. Bu paradoksun baş mimarı şüphesiz kapita-lizm ve onun öncü kuvveti postmodernizmdir. Postmodernizm tek ba-şına bu işlevini yerine getirmemektedir. Postmodernizmin yanında popüler kültür ve medya da olağanüstü bir rol oynamakta ve bireyleri birer tüketici yaparken büyük kitleleri de tüketim toplumu haline dö-nüştürmektedir. Bütün bunların yanında özellikle yine Popüler kültür ve medya aracılığıyla her gün biraz daha fazla büyütülen ve güçlendi-rilen globalleşme jargonunu da unutmamak gerekir. Popüler kültür ve medya tüketimi günlük hayatın bir parçası hatta esası haline getirerek postmodernizme hayat verirken globalleşme de postmodernizmin gü-cünü bütün dünyaya hâkim kılmaya çalışmaktadır. Buradaki ince ay-rıntı; bu mekanizma sayesinde kapitalizmin temel unsuru olan üreti-lenlerin metaya dönüştürülmesi gerçeğinin kültür alanında da geçerli olmasıdır. Bir anlamda üretim ve kültür ürünü ekonomik gerçeklikler-den arındırılmamakta ve ona eklemlenerek anlam kazanmaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Dördüncü Kuvvet, 2019
Milli Folklor, 2020
ZYGMUNT BAUMAN: MODERNLiK VE POSTMODERNLiK ARASINDA BiR SOSYOLOG, 2005
Journal of International Social Research, 2018
Medyadan Yansıyanlar, 2013, Beta Yayıncılık, İstanbul
Journal of International Social Research, 2019
Journal of Economics and Political Sciences, 2023
public.cumhuriyet.edu.tr
Dergi Karadeniz, 2018
Journal of Turkish Research Institute, 2016
PsikeSinema Dergisi 49. sayısında yayımlanmıştır.