Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, Ulakbilge Dergisi
…
9 pages
1 file
Kuzguncuk, Boğaz'ın kıyısında, Üsküdar-Beylerbeyi arasında bir semttir. İçinde farklı özellikler barındıran bir semttir. En büyük özelliklerinden biri ise Ermeni, Musevi ve Müslümanların din ve ırk gözetmeksizin yıllarca dost ve komşu olarak yaşayabilmeleridir. Kuzguncuk'ta Cami ve Kilise yanyanadır. Üç dinin ibadethanesini bünyesinde barındırır; Cami, Kilise ve Sinagogu olan, ezan, çan ve hazan seslerinin yükseldiği, hoşgörünün semtidir. Kuzguncuk bu müstesna yapısında pek çok sanatçı yetiştirmiş ve pek çok sanatçıyı da kendisine çekmiştir. Zamanla sanatçı atölyeleri çoğalmış, galeriler açılmıştır. Farklı disiplinden olan sanatçılar Kuzguncuk'un komşuluk ilişkilerinden mütevvellit birbirleri ile iletişim haline geçmiştir. Bu birliktelikten de tüm Kuzguncuk halkının ve Kuzguncuk'ta yaşayan tüm sanatçıların da dahil olduğu interaktif bir proje çıkmıştır ortaya. 2 sene üst üste gerçekleşen Kuzguncuk Sanatla İç İçe isimli bu etkinlikte sanatçılar kamusal alanlara işlerini yerleştirmişlerdir. Fırın, berber, terzi, otobüs durağı, sokak, eczane, park vb birçok kamusal alan sergi alanı olarak kullanılmıştır. Sanatçılar kendi seçtikleri alanlara istedikleri gibi yapıtlarını yerleştirmişler ve izleyiciye o alanda bir sanat eseri olduğu ipucunu vermek üzere de mavi tahta sandalye yerleştirerek farklı bir yönlendirme sistemi oluşturmuşlardır. Etkinlik, sanatçıların resim, fotoğraf, video ve benzeri görsel çalışmalarının yanı sıra, performanslar, çocuklarla yapılan 64 drama ve resim çalışmaları, müzik dinletisi ve Kuzguncuklu şairlerin şiir dinletileri gibi farklı türden çalışmalarla eş zamanlı desteklenmiştir. Projede yer alan sanatçıların birçoğunun atölyesinin, evinin Kuzguncuk'ta olması vesilesiyle de sanatçılar atölyelerini tüm ziyeretçilere açmışlar; çeşitli workshoplar gerçekleştirmişlerdir. Kamusal alan sanat uygulamalarına başarılı bir örnek olan Kuzguncuk'la İç İçe etkinliği; yer kimliğini ve aidiyet duygusunu öne çıkaran, sanatı izleyicisinin gündelik yaşamına sokan, izleyici-sanatçı arasındaki mesafeyi azaltıp sanat iletişimi anlamında yapıcı köprüler oluşturan bir etkinlik olmuştur.
Ulakbilge Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Kuzguncuk, Boğaz’ın kıyısında, Üsküdar - Beylerbeyi arasında bir semttir. İçinde farklı özellikler barındıran bir semttir. En büyük özelliklerinden biri ise Ermeni, Musevi ve Müslümanların din ve ırk gözetmeksizin yıllarca dost ve komşu olarak yaşayabilmeleridir. Kuzguncuk’ta Cami ve Kilise yanyanadır. Üç dinin ibadethanesini bünyesinde barındırır; Cami, Kilise ve Sinagogu olan, ezan, çan ve hazan seslerinin yükseldiği, hoşgörünün semtidir. Kuzguncuk bu müstesna yapısında pek çok sanatçı yetiştirmiş ve pek çok sanatçıyı da kendisine çekmiştir. Zamanla sanatçı atölyeleri çoğalmış, galeriler açılmıştır. Farklı disiplinden olan sanatçılar Kuzguncuk’un komşuluk ilişkilerinden mütevvellit birbirleri ile iletişim haline geçmiştir. Bu birliktelikten de tüm Kuzguncuk halkının ve Kuzguncuk’ta yaşayan tüm sanatçıların da dahil olduğu interaktif bir proje çıkmıştır ortaya. 2 sene üst üste gerçekleşen Kuzguncuk Sanatla İç İçe isimli bu etkinlikte sanatçılar kamusal alanlara işlerini yerleştirmişlerdir. Fırın, berber, terzi, otobüs durağı, sokak, eczane, park vb birçok kamusal alan sergi alanı olarak kullanılmıştır. Sanatçılar kendi seçtikleri alanlara istedikleri gibi yapıtlarını yerleştirmişler ve izleyiciye o alanda bir sanat eseri olduğu ipucunu vermek üzere de mavi tahta sandalye yerleştirerek farklı bir yönlendirme sistemi oluşturmuşlardır. Etkinlik, sanatçıların resim, fotoğraf, video ve benzeri görsel çalışmalarının yanı sıra, performanslar, çocuklarla yapılan 64 drama ve resim çalışmaları, müzik dinletisi ve Kuzguncuklu şairlerin şiir dinletileri gibi farklı türden çalışmalarla eş zamanlı desteklenmiştir. Projede yer alan sanatçıların birçoğunun atölyesinin, evinin Kuzguncuk’ta olması vesilesiyle de sanatçılar atölyelerini tüm ziyeretçilere açmışlar; çeşitli workshoplar gerçekleştirmişlerdir. Kamusal alan sanat uygulamalarına başarılı bir örnek olan Kuzguncuk’la İç İçe etkinliği; yer kimliğini ve aidiyet duygusunu öne çıkaran, sanatı izleyicisinin gündelik yaşamına sokan, izleyici-sanatçı arasındaki mesafeyi azaltıp sanat iletişimi anlamında yapıcı köprüler oluşturan bir etkinlik olmuştur
The Journal of Academic Social Sciences, 2019
With the developing and changing social structure and understanding of art in contemporary Turkish painting, the spaces in which paintings are studied have changed. There have been different periods in human history that have resulted from sociological, psychological, economic, cultural, scientific and technological changes. Throughout history, artists have perceived the space according to the art concept of the period and have reflected it in their paintings. In this article on 'interior space in contemporary Turkish painting', the process of historical change of the concept of interior space in the art of painting and the collection of the results in a source by analyzing the works of the artists who include the interior space in their works were found important in terms of contributing to the historical literature of painting. In this research, literature, albums, museums, catalogs and books were used and appropriate texts and sample pictures were determined. The interior paintings of the ten painters considered in Turkish painting after 1950 show modern and village house interior works in general..In some artists, paintings are integrated with the interiors of restaurants, entertainment venues and workshops. Generally, interior paintings are made with classical perspective. In almost all works, Expressive and Reflective theory is seen.
Idil Journal of Art and Language
idil, 2019, cilt / volume 8, sayı / issue 54 ÖZ Doksanlı yılların başlangıcından itibaren tüm dünyada süregelen neoliberalleşme dalgası kültürel üretim metotlarını da etkilemiştir. Batı ülkelerinden başlayarak, batı dışı dünyaya da yayılan özgürleşme dalgası, Türkiye'de askeri darbenin ardından gelen sivilleşme döneminde etkilerini gösterebilmiştir. İstanbul özelinde yeni sanat kurumlarının oluşması ve sanatçıların galeri mekanı ve tekil yapıt statüsüne dair sorgulamaları, sanatın sokağa çıkmasının yolunu açmıştır. Doksanlarda Bourriaud'nun ortaya koyduğu ilişkisel estetik kavramı, sanat izleyicisinin pasif konumuna dair bir sorgulamayı tetiklemiş, değişen dünyada, bireyler arası ilişkilere odaklanmayı hedefleyen yeni bir sanat yaklaşımı gelişmesine vesile olmuştur. Bu makale İstanbul'da doksanların başlarından itibaren sanatın kamusal alana açılma girişimlerini, bu girişimlerin yıllar içinde, eleştirilerin ışığında değişen yapısını, örnekler üzerinden ele alarak, İstanbul'da gerçekleşen kamusal sanat çalışmalarını incelemeyi amaçlamaktadır.
Düşünen Şehir Dergisi, 2020
yaşayan sanatı da yeniden yorumlamayı gerektirmektedir. Elbette mekânsızlık, dijitalleşme ve şehir tartışmalarına girmeden önce, zihnimizdeki mekânın neye karşılık geldiğini, aşındığını iddia ettiğimiz şeyin ne şekilde aşındığını göstermek için mekâna dair birtakım sınırlandırmalar, adlandırmalar yapmak gerekli gözükmektedir. Mekânın sözlük anlamlarına baktığımızda Prof. Dr. Ömer Demir kavramı "algıya konu olan bütün varlıkları içine alan sonsuz boşluk" olarak tanımlamaktadır. Türk Dil Kurumu kavram için "yer, bulunulan yer, ev, yurt, uzay" anlamlarını vermektedir. Bu anlamların dışında mekânın bizim zihnimizdeki karşılıklarına değinmek de gerekmektedir. Öncelikle mekân pürüzlüdür. Pürüzden kasıt, Chul Han'ın kavramsallaştırdığı pürüzsüzlük kavramıdır. Chul Han'â göre "pürüzsüz olan yaralamaz. Ne de direnç gösterir. Beklediği Likedır (Beğen). Pürüzsüz nesne iptal eder. Her negatiflik def edilir." … "Pürüzsüzün dünyası; içinde acının, yaranın kabahatin olmadığı kuliner bir dünyadır, saf pozitifliğin dünyası" Mekânsa bunun zıddı bir anlamı içerisinde barındırır. Mekân orada bulunan kişiyi yaralayan, kişilerin anlam, anı, hikâye, acı vb. insan olmaya dair duyguları ve durumları biriktirmesidir. Mekân kendi sınırları içerisinde belli zorunluluklar sunar. Bu zorunluluklar içerisinde özne kendi varlığını tanır ve tanımlar. Doğduğu ev, eğitim aldığı kurum, kötü haberi duyduğu ağacın altı, mutluluğunu haykırdığı yer, muhabbet ettiği kahvehane ve daha nice ortam kişinin hafızasında yer eder ve kişinin bir özne olarak kendini var etmesinde katkı sağlar. Mekân biriktirir. Dijital alanın aksine mekânlar kendisine bırakılan izleri saklar. Burada kastedilen saklama ile dijital ayak izlerinin silinmeyişi denk/ özdeş değildir. Dijital ayak izlerini görünür kılmak için belirli araçlar
3. Türkiye Estetik Kongresi 23-25 Mayıs 2019 ODTÜ // 3rd Turkish Congress of Aesthetics, May 23-25 2019 METU, 2019
3. Türkiye Estetik Kongresi 23-25 Mayıs 2019 ODTÜ “Kamusal Alanda Sanat Pratikleri ve Aktivizm” başlıklı bu çalışmada; temelde politik kaygılarla oluşturulan kamusal sanat pratikleriyle estetik boyutu olan aktivist pratiklerin geçişli yapısı ve bu pratiklerin sanat kurumlarıyla olan ilişkisi ele alınacaktır. Türkiye’den ve yurt dışından örneklendirilen yeni tip kamusal sanat pratiklerinin, farklı toplumsal yapıların içindeki sanat kurumlarıyla olan karşılaşmaları değerlendirilecektir. Yaratıcı direniş eylemleri, günümüzde toplumsal olaylara reaksiyon gösterme sürecinde estetik ve performatif boyutuyla öne çıkmaktadır. Kentsel dönüşüm, toplumsal cinsiyet, siyasal hafıza gibi konuları ele alan yeni tip kamusal sanat pratikleri de bu özelliğe sahip eylemlerle paralel özellikler göstermektedir. Yeni tip kamusal sanat pratiklerinin kamuyla bütünleşme ve kamuya açık olma hali, bu paralelliğe katkı sağlayan en büyük unsurdur. Dolayısıyla bu tip sanat pratiklerinin, sanat kurumlarının içinde yer almasındansa, koşulsuz olarak kamuya açık alanlara akması gerçek hedefine ulaşmasına destek olmaktadır. Buna karşın, sanat kurumlarının bu türden pratiklere ve yaratıcı direniş eylemlerine olan yaklaşımı tartışmaya açık bir konudur. Üretimi ve yaratımı olanaklı kılan gündelik hayatın içindeki politik süreçler, estetik deneyimleri ve sanat pratiğini herhangi bir farklılaştırmaya tabi tutmadan mümkün kılabilmektedir. Bu sürece dâhil olan sanatçılar politik süreçlerin estetik boyut kazanmasının önünü açarken, herhangi bir sanat pratiği kaygısı taşımamaktadır. Kolektif bir çabaya dayalı kamusal sanat pratiklerinin de temelinde bir üretim ve yaratım süreci söz konusudur. Bu işbirliklerinin sonucunda ortaya çıkan kamusal pratikler ya da kamusal sanat pratikleri ve bunların kurumlarla olan ilişkileri çalışmanın eksenini oluşturmaktadır. s 54-55 Anahtar Sözcükler: Yeni Tip Kamusal Sanat, Yaratıcı Direniş, Aktivizm, Performans Sanatı, Kurumsal Eleştiri 3rd Turkish Congress of Aesthetics, May 23-25 2019 METU In the study titled “Art Practices in Public Spaces and Activism”; basically, the connection between the activist practices which possess an aesthetic dimension, with the public art practices with political concerns and the relation of these practices with art institutions will be discussed. Examples of new genre public art practices from Turkey and abroad, will be evaluated on the basis of encountering with the art institutions in different social structures. Today, creative resistance practices attract the attention by their aesthetic and performative aspect. New types of public art practices, which address issues such as urban transformation, gender, political memory, show parallel features. New genre public art practices features such as being together with the public and being open to public, is the biggest contributor to this parallelism. Therefore, going public in these practices supports to achieve the main goal of them than located in the art institutions. On the other hand, the approach of art institutions to this kind of practices and creative resistance actions is open to discussion. The political processes in everyday life that enable production and creation can make aesthetic experiences and art practice possible without any differentiation. While the artists involved in this process, pave the way for political processes to gain an aesthetic approach, they are not concerned about any artistic practice. There is a process of production and creation on the basis of collective art practices based on collective efforts. Public practices or public art practices resulting from these collaborations and their relations with institutions constitute the axis of this study. p 54-55 Keywords: New Genre Public Art, Creative Resistance, Activism, Performance Art, Institutional Critique
İMÜ Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi dergisi, 2021
Öz 2019 yılının sonu tüm dünyayı etkileyecek yeni bir salgına sahne olmuş, COVID-19 pandemisi diye adlandırılan bu süreçte sağlıkla ilgili düzenlemelerin yanı sıra, toplumsal ve sosyal anlamda da birçok önlem alınmıştır. Bu anlamda bireysel ya da toplu katılım gerektiren bilimsel, kültürel ve sanatsal etkinlikler sekteye uğramış, ötelenmiş ya da iptal edilmiştir. Bu süreçten en çok etkilenen ortamlar; müzeler ve galeriler gibi sanatsal etkinlik mekânlarıdır. Bu durum salgın kısıtlamalarının yaşandığı 1919'dan günümüze, kültür sanat etkinliklerinin düzenlenmesinde ve paylaşılmasında yeni yoğun bir uygulama olarak çevrim içi (online) etkinliklere ağırlık verilmesine yol açmıştır. Zaman içerisinde müze gezilerinin ve sergilerin dijital platformlar aracılığı ile izleyici ile buluşması sağlanmış ve uygulamalar, süreç içerisinde artan bir etkinlik ivmesi ile sürekli hale gelmiştir. Sergi, kelime anlamı olarak bir dizi ögenin organize bir şekilde izleyicili bir ortamda sunumudur. Göstermek, tanıtmak, satmak gibi özel bir erekle yapılan sergileme işidir. Medya araçlarının kullanılarak izleyiciye ulaştırıldığı sergi ortamlarına ise çevrim içi (online) sergiler denilmektedir. Çevrim içi sergiler, teknolojik imkânlar doğrultusunda geleneksel sergi ortamlarının farklı formatlarla dijital olarak kurgulanmasını içerir. Medya kanallarında, dijital ortamlarda yer alması dolayısıyla evrensel anlamda daha çok sayıda izleyiciye ulaşabilme olanağı bulunmaktadır. Ayrıca çevrim içi sergiler kesintisiz bir sanat ortamı sunmaktadır. Bu çalışmanın amacı; yapılan düzenlemeler, yenilikler sonucunda sergilerin üstlendiği rolü incelemek ve "pandemi sürecinde talep gören çevrim içi (online) sergilerin ayrıcalıkları nelerdir? Çevrim içi sergiler yenidünyada bilgi aktarımında etkili olabilirler mi? Geleneksel serginin yerini alabilirler mi?" konularını tartışmaktır.
2017
Art Deco, 1925 yilinda Fransa’da duzenlenen Exposition Internationale Des Arts Decoratifs at Industries Moderns (Uluslararasi Modern Dekoratif ve Endustriyel Sanatlar Sergisi) sergisinden ismini alan daha sonralari diger Avrupa ulkeleri ve Amerika Birlesik Devletlerine yayilan ve somurgecilik anlayisi ile dunyanin bir cok yerinde kendisini gosteren bir usluptur. Mimarliktan zanaat urunlerine, dokuma tasarimindan mobilyaya, gundelik kullanim ve sus esyalarindan grafik sanatlara, resme ve heykele, hatta giysi tasarimina dek uzanan bir alanda Art Deco’dan uslup olarak bahsedilebilecegi kabul edilir. Art Deco tarzinin ilk donemleri genellikle geometrik formlar, duz hatlar ve basamak seklinde yuksekliklerle gorece sade bir tarz, pahali suslemeler ve ender bulunan malzemelerle degerini yansitirken, ileriki donemlerinde Art Deco’nun farkli bir versiyonu olan “Streamline Moderne” ortaya cikmistir. Streamline Modern, aerodinamik hatlara sahip bir tarz olarak, ozellikle araba tasarimlarinda ...
Ankara Araştırmaları Dergisi n Journal of Ankara Studies, 2020
Abstract In the context of Ankara, the subject of this article is Birtan Kundura, located in the Küçükesat Region. With its original and unique story, Birtan Kundura contributes to historiography and architectural historiography as a reading tool of the transdisciplinary study through a social history perspective. It, therefore, includes a narrative that lies in the periphery of the interior through the perspective of subjects not included in the official historiography, via contextual evaluation, periodical examination and urban oral testimonies. In this research, ‘Birtan Kundura’ and Birtan Family are considered as the creators of micro-stories that exist in ‘everyone’s narratives’, making them part of an urban history archaeology in the cross-section of social history. The theoretical framework of the study is founded on Michel Foucault’s Archeology of Western Culture (2011), Patrick Nuttgens’ The Story of Architecture (1983) and Bernard Tschumi’s Questions of Space (2004). The methodology involves oral history, taking its source from individual stories (Perks, R., 1998). In this sense, it transforms the holistic historical narrative into a tool that deepens structural and semantic content through an alternative approach that includes the social: in this case, spatial production and actors. The aim of this article is to present the change, transformation and extinction of daily habits through an interior space, and to make a structural/semantic assessment of the space, which adds value to the holistic narrative, looking at the past and the future. Keywords: Micro-narrative, Social history, Interior, Birtan Kundura, Collective memory, Oral history, Ankara
Uluslararası Disiplinlerarası ve Kültürlerarası Sanat, 2020
Illustration is a visual communication tool that can show things that do not exist in reality, or make them take place in the mind with more effective and plain expression. In the art of illustration, the lines are simplified. The area of usage of illustration are; posters, architectural presentations, book covers, children's books, interior design implementations and furniture coverings and textile products.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018
Öz Günümüzde bireyin toplum içerisinde varoluşu toplumsal hayat açısından bakıldığında kentler içerisindeki kamusal mekânlar çok önemli bir yere sahiptir. Toplumların, kentlerin ve bireylerin yaşam kalitesi düzeyinin belirleyicisi rolüne sahip olan kamusal mekânların estetik düzeyini oluşturan içerik bu belirleyicilik sayesinde oluşmaktadır. Üretim, tüketim ve tasarım süreçleri, bireyin varlığını gösterdiği, iktidar çatışmalarının yapıldığı, gündelik yaşam biçiminin merkezinde yer aldığı kamusal mekânları doğrudan etkilemektedir. Sanat, kamusal alanda yer bulduğu derecede bireyin ve toplumların bu alan ile ilişkisi ve etkileşiminde bağımsız bir şekilde yaşamaktadır. Kamusal alanlarda yer alan sanat eylemleri mekân, içerik, oluşum ve üretim perspektifinden bakıldığında dikkate alınmayı gerektirmektedir. Özgür bireyin mekânı kamusal alanlar birçok sanatsal hareketi kendi içerisinde üretmektedir. Kamusal alan içerisinde yer alan duvarlar; içinde bulunduğu sisteme hizmet ettiği kadar birçok görüşün karşısında bireysel, toplumsal mücadelelerin veya sanatsal eylemlerin gösterildiği bir araç olmaktadır. Karşı kültürün kendini ifade etme biçimi olarak karşımıza çıkan grafitiler, birbirinden farklı projeler ile gündeme gelmektedir. Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenen Mural İstanbul Festivali projesi de bunlardan biridir. 2012 yılında başlayan bu proje kapsamında İstanbul'un Kadıköy ilçesinde bulunan bazı yapılara mural sanatçıları tarafından uygulamalar yapılmaktadır. Bu çalışmada; kamusal alan içerisinde oluşturulan eserlerin anlamının değerlendirilmesi amacıyla festival kapsamında üretilen mural çalışmaları incelenerek, bu eserlerin kamusal alanla olan ilişkileri ve katkıları irdelenmiştir. Abstract Nowadays, when the individual's existence in the society is viewed from the social life point of view, fort his reason the public spaces in the cities have a very important place. The content that constitutes the aesthetic level of public spaces, which have a determinant role in the level of quality of life of communities, cities and individuals, is formed by this determination. The processes of production, consumption and design directly affect the public spaces in which the individual demonstrates its existence and where the conflict of power takes place, at the center of everyday life. When art finds public space, art and society live independently in relation to and interaction with this space. The art actions involved in public spaces need to be taken into consideration when looking at from the perspective of space, content, formation and production. The public space of the free individual produces many artistic movements within itself. The walls in the public space; it is a means by which individual, social struggles, or artistic actions are shown in the face of many opinions as much as it serves the system in which it is located. The opposing cultures, as the form of self-expression, are coming up with different projects. The project of Mural Istanbul Festival organized by Kadıköy Municipality is one of them. This project, which started in 2012, is being carried out by some mural artists who are produces artworks in Kadıköy district of Istanbul. In this study; mural artworks produced within the scope of the festival were examined in order to evaluate the meaning of the works created in the public spaces and the relations and contributions of these works to the public space were examined.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
İstanbul’da Soylulaştırma: Eski Kentin Yeni Sakinleri. D. Behar and T. Islam, eds. , 2006
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2022
YAPI - Monthly Architecture Design Culture and Art Magazine, 2014
Kadim Akademi SBD, 2020
medeniyet sanat dergisi, 2016
Sanat ve Tasarım Dergisi, 2022
Journal of Awareness, 2019
IDA: International Design and Art Journal, 2019
E-journal of New World Sciences Academy
2. Uluslararası Mühendislik Mimarlık ve Tasarım Kongresi., 2017
İdil Dil ve Sanat Dergisi, 2017