Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Türk Sinemasından Örneklerle Sinema Sosyolojisi. G. Parlayandemir (Ed.) Eğitim Yayınevi
…
222 pages
1 file
Sinema, bireyi ve toplumu mercek altına alarak çağının sorunlarını yansıtma misyonunu yüklenir. Çağdaş anlatı sinemasının amacı toplumsal ve bireysel gerçeklere dikkat çekerek izleyicinin deneyimledikleri ile etkin olmasını ve eleştirel bir tavır geliştirmesini sağlamaktır. Çağımızın önemli toplumsal sorunlarından olan yabancılaşma ve anomi, sinemanın ele aldığı konulardan biridir. Yabancılaşma bireyin kendine ve içinde yaşadığı topluma yabancılaşması olarak açıklanabilir. Anomi ise yabancılaşma ile ilişkili olarak bireyin toplumsal kurallardan ve değerlerden kopması durumudur. Bu çalışmada yabancılaşma ve anomi kavramlarının Türk Sineması’nda ne şekilde yer aldığı incelenmiştir. Kaygı (2017) ve Küçük Şeyler (2019) filmleri çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Filmler belirlenen değişkenler (metropol yaşamı, insanın üretim tarzı, emeğe, kendine ve topluma yabancılaşma ile toplumsal uyum mekanizmalarının bozulması) bakımından incelenmiştir.
Öz Türkiye' de 1950'li yıllarda başlayan ve şehirlerdeki birçok problemin en büyük sebepleri arasında gösterilen göç sorunu, günümüzde de devam etmektedir. Daha çok ekonomik ve sosyal faktörler neticesinde ortaya çıkan göç, sosyal ve kültürel alanlarda çok yönlü değişimlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle son zamanlarda Orta Doğu, Asya ve Afrika' da girişilen güç mücadelelerinin sebep olduğu büyük göç hareketleri ve Suriye' de yaşanan dramatik süreç, göç meselesini kapsamlı bir biçimde ele almayı zaruri kılmaktadır. İç ve dış göç, Türk Sineması'nda işlenen önemli temalardan birisidir. Yönetmenler ve yapımcılar sosyal hayatı derinden etkileyen bu meseleye kayıtsız kalmamışlar ve farklı dönemlerde çektikleri filmlerde göç konusuna da yer vermişlerdir. Bu çalışmada; dış göç konusuna odaklanan Otobüs (1974), El Kapısı (1974) ve 40m² Almanya (1986) adlı Türk filmleri sinemasal dramaturji ve söylem analizi yöntemiyle kritik edilerek göç konusu felsefî, sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla incelenmektedir. Seçilen filmlerde, dış göçün yol açtığı kimlik çatışması, Doğu-Batı karşıtlığı, yabancılaşma ve ötekileştirme sorunlarının ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Bu konunun seçilme amacı, 1990 öncesinde Türk Sineması'nda dış göç temasının nasıl ele alındığını analiz etmek ve bu vesileyle bir zamanlar Türk vatandaşlarının da " el kapıları " nda göçmen olduğunu ve günümüzde Suriyeli göçmenlerin yaşadıklarına benzer trajedileri onların da tecrübe ettiğini hatırlatmak ve empati kurulmasına katkı sağlamaktır.
BİRAZ MAĞRUR BİRAZ MAĞDUR TÜRK SİNEMASINDA KAHRAMANLAR, 2017
Türk sinemasında eskiden beri süregelen entelektüel kahramanın yabancılaşması meselesi üzerine bir deneme.
2017
Türk Sineması'nın özellikle kendi anlatım diline kavuştuğu 1950'li yıllarından itibaren dönemin iktidarları-nın modernleşme politikalarının da etkileriyle farklı sinema türleri denenmiş, bunlardan biri olan animasyon türü de kendi sinema diline farklı evrelerden geçerek gelmiştir. Günümüzde sayıları gittikçe artan şekilde sinemalarda ve yerli çocuk kanalları başta olmak üzere TV kanallarında sıklıkla gördüğümüz animasyon yapımlardan yerli animasyon sinema filmlerine modernleşme kuramları ekseninde bakmak bu çalışmanın konusudur. Çalışma, günümüz animasyon filmlerine modernleşme kuramlarının gelenek-modern ikilemi ek-seni üzerinden RGG Ayas filmi özelinde bakmayı amaç edinmiştir. Çalışmanın kuramsal bölümünde litera-tür taraması, analiz bölümünde içerik ve söylem analizi yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmada RGG Ayas'ta geleneksel öğelerin modern bir üslupla yorumlandığı görülmüştür. Ayrıca filmde Batılı ülkelerin ideolojileri ve kültürlerine ait unsurların da azımsanmayacak oranda yer aldığına dair veriler elde edilmiş ve bu veriler değerlendirilmiştir.
Türkiye' de 1950'li yıllarda başlayan ve şehirlerdeki birçok problemin en büyük sebepleri arasında gösterilen göç sorunu, günümüzde de devam etmektedir. Daha çok ekonomik ve sosyal faktörler neticesinde ortaya çıkan göç, sosyal ve kültürel alanlarda çok yönlü değişimlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle son zamanlarda Orta Doğu, Asya ve Afrika' da girişilen güç mücadelelerinin sebep olduğu büyük göç hareketleri ve Suriye' de yaşanan dramatik süreç, göç meselesini kapsamlı bir biçimde ele almayı zaruri kılmaktadır. İç ve dış göç, Türk Sineması'nda işlenen önemli temalardan birisidir. Yönetmenler ve yapımcılar sosyal hayatı derinden etkileyen bu meseleye kayıtsız kalmamışlar ve farklı dönemlerde çektikleri filmlerde göç konusuna da yer vermişlerdir. Bu çalışmada; dış göç konusuna odaklanan Otobüs (1974), El Kapısı (1974) ve 40m² Almanya (1986) adlı Türk filmleri sinemasal dramaturji ve söylem analizi yöntemiyle kritik edilerek göç konusu felsefî, sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla incelenmektedir. Seçilen filmlerde, dış göçün yol açtığı kimlik çatışması, Doğu-Batı karşıtlığı, yabancılaşma ve ötekileştirme sorunlarının ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Bu konunun seçilme amacı, 1990 öncesinde Türk Sineması'nda dış göç temasının nasıl ele alındığını analiz etmek ve bu vesileyle bir zamanlar Türk vatandaşlarının da " el kapıları " nda göçmen olduğunu ve günümüzde Suriyeli göçmenlerin yaşadıklarına benzer trajedileri onların da tecrübe ettiğini hatırlatmak ve empati kurulmasına katkı sağlamaktır.
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Dergisi , 2021
Sinema, başlangıcından itibaren düşüncelerin imajlara dönüştüğü bir sanat dalı olmuştur. Sinema ile felsefenin aynı düzlemde olduğu kabul edildiğinde aralarındaki ortak noktalardan birinin imgeler olduğu da görülecektir. Bu nedenle sinema bir sanat olarak daima filozofların ilgisini çeken bir alandır. Sinema felsefesinde kendine önemli bir yer edinen "filmler düşünür felsefesi" özellikle Daniel Frampton'ın filmozofi kuramıyla yeni bir sayfa açmıştır. Frampton, filmlerin tıpkı felsefi metinler gibi felsefe yapabildiğini, bunu sinemaya özgü öğeler ile gerçekleştirdiğini iddia etmektedir. Düşünen filmler insan zihninden farklı olan film zihine sahiptir. Film zihin, film düşünme yoluyla film dünyayı yaratır ve bu dünya gerçek dünyadan farklı bir dünyadır. Filmozofi filmi bir düşünme biçimi olarak ele alırken film biçimine dair yeni bir kuram geliştirir. Aynı adlı yüksek lisans tezinden türetilen bu çalışmada öncelikle sinema felsefesi alanında düşünceler açıklanmış, filmler düşünür felsefesi incelenmiş ve Frampton'ın filmozofi kuramının temelleri olan film zihin, film düşünme ve film dünya kavramları detaylı olarak irdelenmiştir. Ardından Çağdaş Türk Sineması'ndan amaçlı örneklem ile seçilen filmler Frampton'ın filmozofik analizi ile incelenmiştir. Çağdaş Türk Sineması'nda film düşünme eylemini gerçekleştiren filmlerin hangi sinematik bileşenlerle ve nasıl felsefe yaptıkları tespit edilmeye çalışılmıştır.
1998
Cumhuriyetimizin 75. ~uş yıldönümü nedeniyle gerçekleştirilen kültür ve sanat etkinlikleri kapsaınında Resim sanatımızla ilgili bir konuda konuşmacı olarak davet edilmiş bulunmanın onuru içindeyim. Bana bu onuru veren Bursa Valiliği'ne ve Uludağ Üniversitesi_ Eğitim Fakültesi Sanat Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Sürür hanımefendiye şahsım ve bağlı bulunduğum üniversite adına teşekkür ederim. Değerli konuklar, İnsan düşüncesi ve duygulan ile ilgili her konuda olduğu gibi sanatta ilgili tartışmalarda da göz önünde bulundurulması gereken en önemli şeylerden biri bu tartışmalarda kullanılan kavram ve terimierin objektif manalarını, (nesnel içeriklerini) ve hangimana ve içerik bağlamında kullanıldaklannı belirlemektir. Bu konferansın konusunu oluşturan "çağdaşllık" ve "avangardizm" gibi kavram ve terimler, ilk bakışta böyle bir belirsizliğe veya muğlak anlatıma meydan vermeyececekmiş gibi gözükseler de, bu kavram ve terirnlerin, yani "çağdaşlık" ve avangardizm"in insan zihninde çok belirgin ve herkes tarafindan mutabakat içinde olunabilen tasarım sal çağnşımlan bulunmamakta dır.
2021
For the first time, people of this age experienced being isolated due to the Covid-19 Outbreak. This situation is considered as a different threshold for the process of alienation, which seems to take place in stages in the modern individual's consciousness. Alienation defines new possibilities into which the individual is drawn, as the returns to modern life render traditional values dysfunctional. In this direction, it has been observed that pioneering artists have been under the influence of alienation as of modern times and have made productions that can be defined as a reflection of the social consciousness. The distinction of the world image seen in reality and reflected from the work of art informs the subconscious of the artist and therefore the society. In the transforming world and as a part of the society, the artist individual developed sensitivity in this direction and defined the works of art on the sociological axis as well as psychological one. The research aims to reveal the transformation of the concept of alienation as the main problem in the Covid-19 epidemic process and the reflections of the necessarily alienated individual on art production. The study examines the approaches of thinkers in the historical line towards the concept of alienation and examples from the productions of contemporary artists who were exposed to isolation during the Covid-19 epidemic.
2011
1960'li yillarda yazin, 70'li yillarda mimari ve 80'li yillarda sinemada beliren postmodern ogretinin belirleyici unsurlarindan biri, okuma yontemi olarak metinlerarasiliktir. Metinlerarasilik, baslangicta farkli metinler arasindaki alis veris islem ve yontemlerini ifade ederken, metin disinda da bulunan sanatsal bicimler arasindaki alis veris islemlerini belirtmek icin gostergelerarasilik kullanilir olmustur. Bir sanat yapitinin baska bir sanat yapitindaki somut varligi ya da sanat eserinin izlerinin baska bir eserde gorulmesi olarak algilanan gostergelerarasilik kavrami farkli sanatlar arasindaki alis veris islem ve yontemleri olarak degerlendirilmektedir. Sinema-Edebiyat, Fotograf-Sinema, Resim-Sinema gibi alanlari iceren kavram, sinemanin ozellikle 80'li yillarda kendi kaynaklarina yonelmesiyle beraber, metinlerarasilik alanina ait olan pastis ve parodi islemlerinin siklikla kendini gostermesi ve otekinden yola cikarak yeniyi uretmesi nedeniyle, sinemada filmlera...
Bu çalışma herhangi bir ülkede çekimi gerçekleşmiş ve bunun akabinde Türk sinemasında da tekrar aynı senaryo kullanılarak çekilmiş filmleri incelemektedir. Bu durum sinema literatürüne yeniden çekim (remake) olarak girmiştir. Yeniden çekilen filmler genellikle ülkeler için ticari bir amaç taşımaktadır ve bir noktada yapımcılar için düşünülmüş ve yapılmış olanı yapmak kolay olarak adlandırılabilir. Fakat bu durum ülkelerin sineması için bazen beklenilen sonuçları vermez. Her ülkenin kendine ait belirli kalıpları taşıyan kültürel ögeleri vardır. Bu ögeler yeniden çekimi yapılan filmler için bazen bir engel niteliği taşıyabilir ve Türk sineması yeniden çekim filmler noktasında bu kültür farklılıklarının en çok yaşandığı ülkelerden biri olarak belirtilebilir. Her ne kadar yeniden çekim filmlerin batılılaşma ve Amerikanlaştırma özelliği olsa da bu özelliğin bu engellere takıldığı yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeniden çekimin tarihine inerek ne gibi engellerin olduğu ve sinemanın kültürden ne kadar etkilendiği durumlarını aydınlatmak çalışmanın temel yapısını oluşturmaktadır. Bir uzaylı filmi, bir romantik komedi ve bir korku filminin yeniden çekiminin inceleneceği bu çalışma da kültür kavramına sıkça değinilecektir. Yeniden çekim bir film, çekildiği ülkenin sinemasına uyarlanırken o ülkeye ait kültürel kodlar film içerisinde -filmin anlaşılabilir ve kabul edilebilir olması için- sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda filmler o ülkeye ait bir hale gelirken, o ülkeye ait hale getirilme çalışmasında da bazı sorunlarla da karşılaşabilir. Her ülkenin kültürünün biricik olması kendine ait özelliklerinin bulunması başka ülkelerin sinemasında anlaşılmayabilmekte farklı bir kodla verilse dahi hava da kalabilmektedir.
Siberpunk anlatıya sahip distopik filmlerde, filmin temasının duygusal paradigmalarından birinin yabancılaşma olduğu düşüncesinden yola çıkan çalışma, yabancılaşmanın post-modernizmin vazgeçilmez eşlikçisi olacağına dair bir tanımlama çabası ile başlamış, sinema filmlerinde distopik anlatı ve siberpunk kültürünü irdelemiştir. Bu kavramsal inşanın ardından seçilen kült filmlerde yabancılaşmanın siberpunk anlatıda nasıl bir atmosfer öğesi haline geldiği betimsel analiz yöntemi ile değerlendirilmiştir. Sonuç, post-endüstri dünyasını tasvir eden siberpunk filmlerde, yabancılaşma öykünün olmazsa olmaz öğelerinden biridir ve distopik şehirler yabancılaşmanın somutlaşmış mekanı haline gelmiştir şeklinde özetlenebilir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Bizim Külliye, 2018
KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2023
Türk Sinemasında Sosyal Meseleler, 2012
The Journal of Social Science, 2024
Sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi, 2011
YeniFİLM , sayı:21, Kasım Ocak 2010 slr:35-41. , 2010
Türkiye Film Araştırmaları Dergisi, 101-105, 2023
Turkish Studies, 2015
YeniFİLM , sayı: 22 Şubat Nisan 2011 slr: 63- 68. , 2010
Tykhe Sanat ve Tasarım Dergisi, 2022
Sinema da Kara film Kavrami ve Turk Sinemasina Yansimasi Vavien Film Ornegi
Sinema Alanında Güncel Tartışmalar, 2023