Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Meşru olmayan veya kanunsuz yollarla bir iş veya kazanç sağlamak için bir kimseye para veya mal şeklinde çıkar sağlamak manasına gelen rüşvet, tarihsel süreç içeresinde birçok toplumda veya devlette görülen önemli bir olgudur. Birçok Türk devletinde görülen rüşvet olayları geniş bir coğrafyaya hükmetmiş olan Timurlu devletinde de yoğun olarak yaşanmıştır. Timurlularda devletin genişlemesi ve büyümesiyle doğru orantılı olan rüşvet hadiseleri daha çok mali bürokrasinin en üst sınıfı olan vezirler arasında yaygındı. Vezirler, haksız yollarla rüşvet alıp veya kanunsuz haraç toplayıp yolsuzluk yapmaktaydılar. Ancak rüşvet alan bürokratlar, öncelikle yargılanıp görevlerinden azledilmekteydiler. Sonra rüşvet ve yolsuzluk suçu kesinleşenler ya öldürülmekteydiler yâda hapse atılmaktaydılar. Bu çalışma, Timurlu devletinde rüşvet ve yolsuzluk yapan bürokratların tespitini yaparak bu eylemlerinin sonucunda almış oldukları cezaları incelemektedir.
I. MİLLETLERARASI TÜRKİYE-ÖZBEKİSTAN MÜNASEBETLERİ SEMPOZYUMU, 8-10 Kasım 2018, 2018
Emir Timur’un Anadolu üzerine yapmış olduğu sefer, Türk ve Dünya tarihi açısından oldukça büyük bir öneme sahiptir. Gerçekleşen bu seferin, yalnızca Osmanlı Devleti’ne değil başta Bizans ve Memlûk olmak üzere sair devletlere de çeşitli etkileri bulunmaktadır. Etki alanı böylesine büyük bir seferin, tüm yönleri ile araştırılması mutlak surette önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Emir Timur’un Anadolu Seferi sırasında görevlendirdiği komutanları ve devlet adamları tespit edilerek, bunların sefer sürecinde ne gibi roller üstlendikleri konusu ele alınmıştır. Çalışmanın, Anadolu Tarihine ışık tutacağı ve bahsi geçen devir üzerinde araştırmalarda bulunan tarihçilere kolaylıklar sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Emir Timur, Anadolu Seferi. THE COMMANDERS AND STATESMEN APPOINTED BY AMIR TIMUR IN THE EXPEDITION TO ANATOLIA Abstract The expedition of Amir Timur to Anatolia is very important in terms of the world and Turkish history. This expedition had various effects not only on the Ottoman State but also on the Byzantine and Mameluke States. It is important to investigate this expedition which had such tremendous effects with all its aspects. In the present study, the commanders and statesmen who were appointed by Amir Timur in the expedition to Anatolia were determined, and their roles during the expedition were dealt with. It is considered that the present study will cast light on the History of Anatolia and be useful for historians who investigate the centuries in which this expedition took place. Keywords: Amir Timur, the Expedition to Anatolia.
Tarih Ders Kitaplarında İmajlar, 2019
Günümüzde başlı başına bir bilim dalı olan tarih yazımı, önceleri yalnızca içinde yaşanılan anın olaylarını kayda Reçirip bilRi aktarma uRraşı biçiminde oluyordu. Hellenlerde özelliklekolonizasyon hareketleriyle birlikte uzak ülkelere ilişkin bilRiler edinen ve edindikleri bilRileri halka açık alanlarda kendi yurttaşlarına aktarmaya başlayan kimselere lORoRraphos ve onların Rittikleri ülkelerin tarihi, cORra.fyası ve halkbilimiyle ilRili yaptıkları bilRilendirme konuşmalarına da "lOROS" denirdi. Düşünce açısından yıllar süren Relişme sonucu, ÇORUBatı Anadolulu olan ve kendi zamanlarına ilişkin olayları yazan ilk yazarlar Miletoslu Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks, Lampsakoslu Kharon ve Miletoslu Dionysios Ribi yazarlar yerel tarihler yazmışlardl. Bu yazarlardan biri olan Lampsakoslu Kharon' a pek çok eser atfedilmiş olmasına karşın, Rünümüze yalnızca iki eserinden fraRmanlar kalmıştır; Horoi (Yıllıklar) ve Persika (Pers Tarihi). Bu eserlere ait fraRmanlardan, yazarın ayrıntıya Rirmekten kaçındıRı, uzun cümlelere ve mitolojik öykülerle bezenmiş betimlemelere yer vermediRi, arkaik bir biçemi oldURUanlaşılmaktadır.
Timur Rönesans'ı Timur (Temür) 1 ile başlayan ve devletin diğer hükümdarları tarafından devam ettirilerek geliştirilen sanatta, imarda ve ilimde önemli ilerlemelerin meydana geldiği bir dönemdir. Avrupalı tarihçilerde başta olmak üzere kültürel, sanatsal ve bilimsel olarak zirveye ulaşılan bu döneme Timur Rönesans'ı denmesinin haklı bir sebebi vardır. 2 Dönemin tarihlerine baktığımızda Orta Asya bu dönemde doğudan yükselen bir güneş ile aydınlanıyordu. Şaşırtıcı olan ise güneşin doğu coğrafyasında Timur Devleti'nde doğması idi. Şaşırtıcı olmasının aslında iki sebebi vardır. Bunlardan ilki Timur'un karakterine duyulan önyargıdan ileri gelir. Çünkü kendisi tarihte altına imzasını attığı kanlı savaşları ile bilinir ve böyle bir Rönesans'ın en azından bir ilerlemenin öncüsü olabileceğine pek imkân verilmez. Diğeri ise gerçekleşen ilerlemenin ve gelişmenin nasıl "Rönesans" olabileceği sorusudur. Çünkü yine bir önyargı olarak "Rönesans" ya da "Rönesanslar" 3 Avrupa'ya atfedilmiş, Avrupalılaştırılmıştır. Bu dönemi anlayabilmek ve neden Rönesans olduğunu kavrayabilmek için öncelikle Rönesans'ı ve Timur'un dönemini anlamak gerekir.
4. ULUSLARARASI ÇAĞDAŞ EĞİTİM ARAŞTIRMALARI KONGRESİ , 2018
Horasan ve Maveraünnehr bölgesinde Türk boylarının bir araya gelmesiyle kurulan Timurlular döneminde bilim ve eğitim büyük önem taşımakta olup Türk-İslam tarihine derin izler bırakmıştır. Kök Türk, Uygur, Karahanlı ve Selçuklu medeniyetleri ile yükselen Türk kültür ve edebiyatı Timurluların tarih sahnesine çıkmasıyla bilim, fen, müzik ve sanat alanlarında Rönesans devrini yaşamıştır. Bu dönemde köklü bir tarihe sahip olan eğitim kurumlarına verilen önem sonucu Semerkant, Herât, Buhara gibi Maveraünnehr ve Horasan şehirleri İslam âleminin merkezi haline gelmiştir. Timurlular zamanında bilim ve eğitim bir devlet geleneği haline gelmiş olup, hükümdarlar, mirzalar, hükümdar eşleri, vezirler, tüccar ve zanaatkârlarda eğitime katkı sağlamışlardır. Medreselerdeki müfredat hakkında çok fazla bilgiye sahip olunmamasına karşın din ilimlerinin yanı sıra matematik, astronomi, tıp, mantık, tarih, edebiyat ve felsefenin okutulduğu bilinmektedir. Bu dönemde yetişen bilim adamları sayesinde matematik, astronomi ve tıp ilminde gelişmeler sağlanmıştır. Özellikle Şahruh’un oğlu olan Mirza Uluğ Beğ âlim olmasının da etkisiyle medreselerde matematik eğitimi öncelikli olup Semerkand’da kurdurduğu Rasathane’de pek çok âlim, ilmi faaliyetleriyle Osmanlı medeniyetine büyük katkı sağlamıştır. Bu çalışmada Timurluların kurulmuş olduğu coğrafya olan Horasan ve Maveraünnehrin Türk eğitim tarihi üzerindeki rolüne değinerek, Timurluların eğitim sistemi ve eğitime vermiş oldukları önem incelenmeye çalışılacaktır.
Batı Anadolu beyliklerinin menşei üzerinde bugüne kadar yapılan tetkiklerden farklı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlardan biri Onların Moğol İstilasıyla inkıraza uğrayan Harzemşahların bakıyeleri olduğu yönündedir. Evkaf tahrir defterlerinde ve kitâbelerde tesbit edilen bazı kayıtlar, bu görüşü diğerlerinin önüne taşımaktadır. Muasır kaynaklardan Pachymeres, İbn Bibi ve Yazıcızâde’nin eserleri de tesbit edilen kayıtları desteklemektedir. Elinizdeki çalışma, arşiv vesikaları, muasır ve kitâbelere dayalı telif edilen eserler üzerinden “Beylikler Dünyası” ve “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu” ile ilgili yeni kuramsal yaklaşımların başlangıcını teşkil etmektedir.
1995
Masonluktaki Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin bu derecesinin, ritüelik içeriği bakımından diğer dereceler ile hiçbir ilgisi ya da bağlantısı yoktur. Hatta bu derecenin, içerdiği konular bakımından ritin tüm derecelerinden apayrı olduğu, hiçbiriyle bütünlük oluşturmadığı bile söylenebilir. Derecenin ritüelindeki alegorik öykülerin bir bakıma baştan sona Hıristiyan efsaneleri ile dolu oluşuna karşın, bu derecenin en önemli simgesi olan Yedi Mühürlü Kitap ne İncil ne de Tevrat’ın karşılığıdır. Bu derecede ayrıca, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Batı Anadolu’da kurulmuş olan antik kiliseler üzerinde özenle durulur.
Pamukkale üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2023
Öz Eski çağlardan itibaren önemli ticaret yolları ve siyasi oluşumların merkezinde yer alan Semerkant, İslâm coğrafyacılarının Mâverâünnehir (Batı Türkistan) dedikleri önemli bölgenin çok stratejik bir noktasında yer almaktadır. Moğol istilası sebebiyle İslâm döneminin 5 asırlık siyasî, idarî, ekonomik, ilmî, kültürel ve sanatsal birikim ve zenginliğini kaybeden bu şehri, kurduğu büyük devletin payitahtı yapan Emir Timur (1370-1405) tekrar eski ihtişamlı günlerine geri döndürdü. İran, Azerbaycan ve Anadolu başta olmak üzere İslâm dünyasında ele geçirdiği geniş topraklardan beraberinde getirdiği en kabiliyetli usta, zanaatkâr ve dönemin önde gelen ilim adamlarıyla Semerkant'ı her yönden yeniden inşa etti. Öyle ki, mimarî ve âbidevî eserler açısından şehre tarihinin en parlak ve ihtişamlı günlerini yaşattı. Onun, ele geçirdiği birçok bölgeden İslâm dünyasında o gün sanatın ve zanaatın her dalında ustalaşmış kişileri Semerkant'a getirip buluşturması, İslâm sanat ve mimarisinde büyüleyici bir zenginlik ve birlikteliğin oluşması sonucunu da doğurdu. Timur ilim ehline de büyük değer vererek önceki asırlarda olduğu gibi Semerkant'ın o gün İslâm ilim, kültür ve medeniyetinin başşehri olmasını sağladı. Ardından gelen ahfadı ve özellikle torunu Uluğ Bey bu şehre ilmi, kültürel ve mimari açıdan değer katmaya devam etti.
Persians are the founders of an empire that emerged from today's Iranian lands and ruled from Anatolia to India. I discussed how this Empire was a civilization and their expeditions. The names of the Medes and Persians were first mentioned by the Assyrian Emperor III in 843 BC and 835 BC. In Salmanassar's annals, we come across with the names Parsua and Medes. Persians came to the present-day Iranian lands from the Caucasus. Persians are of Indo-European origin. We have touched upon the expeditions they embarked on to establish a world empire, from the Anatolian geography to the mainland of Greece, by examining the rise of the Persians, who had an important place in the history of the world and Anatolia in the Persian and Greek wars, and their expansion policies. His expansionist policy and his successful campaigns with his powerful army reversed with his defeat in the wars of Plataiai and Mikale, that his expeditions to the west were interrupted and the war moved to Anatolia, that the Persians started to attack the Greeks, not the Greeks, and these attacks continued until the middle of the 5th century. Persler, bugün ki İran topraklarından yükselen ve Anadolu coğrafyasından Hindistan’a kadar egemen olan bir imparatorluğun kurucularıdır. Bu İmparatorluğun nasıl uygarlık olduklarını ve yaptıkları seferleri ele aldım. Medler ve Persler’ in isimlerini ilk kez MÖ 843 ve MÖ 835 yıllarında Asur İmparatoru III. Salmanassar’ın yıllıklarında, Parsua ve Medes adlarıyla rastlıyoruz. Persler bugün ki İran topraklarına Kafkasya dan gelmişlerdir. Persler Hint-Avrupa kökenlidir. Pers ve Yunan savaşlarında Dünya ve Anadolu tarihi içinde önemli bir yer tutan Perslerin tarih sahnesine çıkmasını ve yayılma politikalarını inceleyerek bir dünya imparatorluğu kurmak için giriştikleri seferlerin Anadolu coğrafyasından, Yunanistan ana karasına olan seferlerine değindik. Yayılmacı politikasının ve güçlü ordusu ile yapmış olduğu başarı seferlerini Plataiai ve Mikale savaşlarında yenilgiye uğraması ile tersine döndüğünü, batı istikametine yapılan seferlerini kesildiğini ve savaşın Anadolu’ya taşındığını, Perslerin Yunanlılara değil, Yunanlıların Perslere taarruza başladığını ve bu taarruzlar 5. yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür.
lt was a priviLege to serı'e in Roıııaıı legions. At Least theoretically, the cities and villages( commUlıities) of the Roman proviııces that did not have franchise, were not capable of being a source of legionary ımtill the Caraealla period .. But principle of this franclıise could be negLected after Augustus. The reeruits of Anatolian origin for Roman Legions realised in this cOlıdition. The franchise was granted for a so/dier, w/lo was from provincia/ towns and eomlllUlıities that were not given franchise, wheıı he included to oııe Romaıı legion or discharged from it. So he had Roman name. In this paper, cOlUidering the laek of Tıırkish publicatioııs about Rol/um legiOlıs and their to coll/ıections of Aııatolia, it is questioned the Anato/ian • Doç. Dr .. Ege Üniversitesi. Edehiyat Fakültesi. Tarih Bölümü öğretim üyesi.
Akdeniz'de seferler, kuşatmalar ve fetihler
Kral Rother, destanlar bakımından oldukça zengin olan Alman edebiyatının önemli destanlarından biridir. Fakat Alman destanları denince akla öncelikle Nibelungen’in ve onunla bağlantılı destanların gelmesi doğal olarak kral Rother’in arka planda kalmasına sebep olmuştur. Türkiye özelinden bakıldığında ilgili destanı konu edinen çalışmalar toplamda dört makale ve bir yüksek lisans tezinden oluşmaktadır. Bu da söz konusu eserin ülkemizde yeterince bilinmediğini göstermektedir. Söz konusu destan, Roma İmparatorluğu’nun doğuda kalan parçası (Bizans) ve batıdaki parçası arasındaki, kimin daha üstün olduğu ya da kimin kime biat etmesi gerektiğine dair tartışmaları konu edinmektedir. Eserde o dönem hikâyelerinde çok revaçta olan kız isteme motifi etrafında şekillenen olaylar silsilesi ile Doğu Roma aleyhinde bir tavır takınılarak batıdaki siyasi oluşum adına propaganda yapılmaktadır.
Tarih Araştırmaları Dergisi XXIV/37. s. 87-98, 2005
lt was a priviLege to serı'e in Roıııaıı legions. At Least theoretically, the cities and villages( commUlıities) of the Roman proviııces that did not have franchise, were not capable of being a source of legionary ımtill the Caraealla period .. But principle of this franclıise could be negLected after Augustus. The reeruits of Anatolian origin for Roman Legions realised in this cOlıdition. The franchise was granted for a so/dier, w/lo was from provincia/ towns and eomlllUlıities that were not given franchise, wheıı he included to oııe Romaıı legion or discharged from it. So he had Roman name. In this paper, cOlUidering the laek of Tıırkish publicatioııs about Rol/um legiOlıs and their to coll/ıections of Aııatolia, it is questioned the Anato/ian • Doç. Dr .. Ege Üniversitesi. Edehiyat Fakültesi. Tarih Bölümü öğretim üyesi.
Aydos Kalesi ve İstanbul’un Fethi Sempozyum Bildirileri, 2011
Denizlerin Şövalyeleri, Yeni Deniz Mecmuası Sayı 4, 2016
Tüm dünyada deniz subaylarını diğer subaylardan ayıran iki önemli özellik vardır. Birincisi askerlik ve denizcilik gibi iki zor mesleği birlikte icra etmeleri; ikincisi ise geleneklerine bağlı, her zaman nezaket ve centilmenlik sınırları içinde hareket etme özellikleridir. Deniz subayı asker yönüyle öncelikle gemide disiplini sağlayarak personelini en zorlu görevlere hazır tutarken, denizci yönüyle de gemisini en iyi şekilde tanıyarak imkân ve kabiliyetlerini en verimli şekilde yönetip, kullanmasını bilir. Çünkü böyle olmak zorundadır. Sadece askeri denizcilik alanında değil çağının koşullarının gerektirdiği her alanda başta mühendislik bilimleri olmak üzere uluslararası ilişkiler, hukuk, temel askerî ve meslekî bilimler, genel kültür, sosyal bilimler, teknik, mekanik, fizik, meteoroloji ve oşinografi gibi alanlarda da yetiştirilirler. Ve deniz subaylarına meslek hayatları boyunca kendilerini sürekli geliştirmek zorunda oldukları büyük sorumluluklar verilir. Örneğin gemiyi bir aile olarak düşünürseniz gemi komutanı çocuğunun her ihtiyacını karşılayabilecek donanımda ve güçte bir baba olmalıdır. Savaş sırasında bir sivil gemi bir savaş gemisiyle karşılaştığında yapacağı çok az şey vardır. Birkaç küçük güverte topu varsa muhrip ya da denizaltıyla topçu düellosuna başlamak seçeneklerden biri olabilir, fakat bu tarz bir düellodan sağ çıkabilecek pek az ticaret gemisi vardır. Diğer bir seçenek ise kaçmaktır. Zikzaklar çizerek ağır yük ve hantal gövde ile... Ancak bu da sonuçsuz kalacak bir hareket tarzıdır. Olay şöyle gelişir; hasmınız ülkenin savaş gemisi süratle yaklaşır megafonla ya da pruvanın birkaç metre ilerisine yapılan top ateşiyle durmanızı ikaz eder. Durdurulduktan sonra kaderiniz artık gemi komutanın iki dudağı arasındadır. Gergin, asap bozucu bir belirsizliktir artık yaşanan...
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.