Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
13 pages
1 file
Bu yazımda edebiyat ve tarih biliminin tanımlamasını yapmaya çalıştım. Edebiyatın ve tarihin yöntemleri, yararlandıkları bilimler, ele aldıkları konular açısından değerlendirmesini yapmaya çalıştım. Amerikan Ekolü'nün disiplinler arası karşılaştırması bize ışık tuttu. Ve tarihin her gün daha çok gelişen dünya içerisinde postmodernist konumunu ele almaya çalıştım. Görüyoruz ki disiplinler arası alışveriş sayesinde bir zincirin halkası gibi bütünleşmiştir.
Oktay Özel: Edebiyatın sundukları karşısında tarihçinin boynu büküktür Sizce, tarihyazımının insanlardan esirgediği ve ancak edebiyatın vaat edebileceği şeyler var mı? Şartlı olarak evet! Şartlı diyorum çünkü bu, tarihyazımı ya da tarihçilerin bazı şeyleri bilerek esirgemelerinin kategorik bir kaçınılmazlık veya sınırlılık olduğu varsayımını ima ediyor. Tam olarak böyle olmasa da, tarihçiliğin edebiyata göre insan gerçeğine veya oralarda bir yerlerde var olduğunu düşünme eğiliminde olduğumuz " hakikat " e dair söyleyeceklerinde daha kısır, daha kabız olduğu ileri sürülebilir.
Edebiyat ve Milli Mücadele; Öyle Bir Harp Ki, 2024
Bu çalışmada Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde özellikle Çerkes nü- fusun yoğun olarak yaşadığı Güney Marmara bölgesinde gerçekleşen olay- ları konu edinen romanlar incelemeye tabi tutulmuştur. Güney Marmara bölgesinin imparatorluğun başkentine yakın bir mesafede olması, Yunan işgalinin görüldüğü, Yunan ve Türk birlikleri arasında yoğun çatışmaların yaşandığı bir bölge olması, başta Çerkesler olmak üzere ondan evvelki 50- 60 yıllık dönemde farklı bölgelerden gelen birçok farklı gruba ev sahipliği yapması gibi nedenlerden ötürü kritik bir konumda bulunmaktaydı. Çerkes Ethem ve Anzavur Ahmed gibi Millî Mücadele döneminin önemli aktör- lerinin de bu bölgede doğmuş olması Güney Marmara’yı daha da önemli bir konuma getirmiştir. Her iki ismin de gayri nizami unsurları barındıran birliklere sahip olması, birliklerin farklı gruplar barındırmasına rağmen bü- yük oranda Çerkeslerden oluşması, Çerkes kimliğinin ve Millî Mücadele edebiyatında Çerkesliğin nasıl temsil edildiği ve nasıl algılandığı konularını öne çıkarmaktadır. Bu çalışmada doğrudan Güney Marmara bölgesinde geçen ya da öne çıkan karakterleri Çerkes Ethem ve Anzavur Ahmed gibi isimler olan dört roman İlhan Tarus’un Var Olmak, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa, Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı ve lhan Selçuk’un Yüzbaşı Selahattin’in Romanı incelenmiştir
Uluslararası Prof. Dr. Halil İnalcık Tarih ve Tarihçilik Sempozyumu Bildiriler I. Cilt, 2022
Özet Karşılaştırmalı Edebiyat, hem farklı ulusların hem de toplumların birbirlerini her türlü kültürel unsurlarıyla tanımalarına aracılık etmektedir. Farklı toplumların edebiyat ürünlerinin içeriklerinin ortaya konması ve edebiyat ürünlerinin birbirleriyle karşılaştırılmaları suretiyle yeniden konumlandırılmalarına yardımcı olan edebiyatın bir alt disiplini olarak tanımlanmaktadır. Karşılaştırmalı Edebiyat, edebiyat ürünlerinin, diğer ulus edebiyatlarıyla olan ilişkisi, ilgisi ve konumunun belirlenmesi bakımından önem arz etmektedir. Bu bağlamda Karşılaştırmalı Edebiyat, etkileşimle ortaya çıkmakta ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi Yöntemleriyle benzerlik ve farklılıkları ortaya koymak amacıyla yapılan çalışmaları kapsamaktadır. Karşılaştırmalı Edebiyatın, bir ulusa ait edebiyatı, diğer uluslarca da tanınır kılması bakımından önemli bir işlev üstlendiği görülmektedir. Ulusların kendi coğrafyaları içerisinde var olan her türlü kültürel unsuru ortaya çıkarması ve yerel edebiyatın başka ulus ya da milletler tarafından tanınır hale gelmesini sağlama potansiyeline sahip olmasının yanında ulusun kendi edebiyat ürünlerine de ayna tutarak ulus edebiyatına da yön tayin etmektedir. Bu çalışmamızda karşılaştırmalı edebiyatın bağlı olduğu üst disiplin olan Edebiyat ve Edebiyat Bilimleri kavramlarının tanımları yapıldıktan sonra Karşılaştırmalı Edebiyatın, Ulus Edebiyatına işlevselliği bağlamında katkısının ortaya konması amaçlanmıştır. Edinilen bulgularda Karşılaştırmalı Edebiyatın, Ulus Edebiyatını, yerel sınırların ötesine taşımasına aracılık etmesi bakımından önemli bir işlevi olduğu saptanmıştır.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Yayınları, 2022
Editörler: Samet ÇAKMAKER Mustafa GÖLEÇ Hülya ÜRKMEZ Büşra AY AÇAR Tarih ve edebiyat disiplinlerinin birbirleriyle olan ilişkileri çeşitli yönlerden araştırılmaya ve tartışılmaya muhtaçtır. Zira bu iki alan hem insan-olay-zaman ve mekânla olan bağları hem de birer anlatı türü olarak benzerlikleri bakımından yakın ilişki içindedir. Edebiyat var olduğu zamanın sosyal, siyasal ve kültürel izlerini yansıtmak bakımından tarihe yaklaşırken tarih de edebî bir nitelik kazanma eğilimindedir. Tarih ve edebiyatın “belirlenmiş” sınırlarını yekdiğerine doğru genişletmek, olgu ve kurmaca arasında epistemolojik kesişme ve geçişlilikleri gündeme getirir. Endüstri devrimiyle birlikte disiplinler arasında yükselen duvarlar, dijital devrim sonrasında ortaya çıkan günümüz iletişim toplumunun meydan okuması ile karşı karşıyadır. Sosyal medya ve bilgi teknolojileri yeni bir zihinsel inşa sürecini gündeme getirmekte, kurmaca ve hakikat arasındaki çizgi belirsizleşmektedir. Sosyal bilimlerde de mesafeler daralmakta, disiplinler arası çalışmalar önem ve ağırlık kazanmaktadır. Bu sebeple yakın dönemlerde tarihî söylem ile edebî söylem arasındaki ilişkiyi sorgulayan ve dilin anlam kurucu rolüne vurgu yapan yaklaşımlar bu iki alanın ve aralarındaki ilişkinin yeniden düşünülmesini zorunlu kılmıştır. Dolayısıyla, genelde tarih ve edebiyat, özelde ise Türk tarihi ve Türk edebiyatı ilişkisine dair teorik problemler üzerinde yapılacak çalışmalara ve konuyla ilgili yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Elinizdeki bu kitabın amacı da edebiyat ve tarih disiplinleri arasındaki teorik ve aktüel etkileşimin ve ilişkinin kuşatıcı bir şekilde ortaya konulmasıdır. Böylelikle tarih yazımı ve tarih yazımı ve edebiyat ilişkisi Türkçe literatürde hissedilen eksikliğin bir nebze de olsa giderilmesi umulmaktadır.
Milel ve Nihal: İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, 2019
Tanıklığı ‘mutlak güven’ kategorisinde tasarlayan ve edebiyatı ‘geçmişe tanık’ olarak konumlandıran tarihselci edebiyat teorisinde edebi eser edebilik vasfını yitirip tarihsel vesikaya dönüşmektedir. Formalist edebiyat teorisi ise edebi eserlerin tarihsel varlık olmalarından ziyade dilsel varlık olmalarını ön plana çıkarırken eserin edebiliğini tarihe bakarak değil de eserin ‘linguistik göstergeye tanıklığı’ şeklinde korumaya çalışır. Buna karşın eserlerin dil-içi ilişkiler ağı ile sınırlandırılması onları birer “kapalı nesne” haline getirerek tarihsizleştirmektedir. Yirminci asrın ikinci yarısında metin veya tarihsel bağlamdan ziyade okurun anlam üretimindeki rolünü savunan yeni bir edebiyat tarihi yazımı anlayışı ileri sürülür. Okurun edebi metnin yorumlanmasında elde ettiği liberal açıklık ile ikinci dünya savaşından, bilhassa soykırım felaketinden sonra tanıklık kelimesinin de belirli bir semantik muğlaklığa bürünmesi birbiriyle ilintili görülebilir. Bu noktada edebi hermenötik edebi eserleri geçmişin ve linguistik göstergenin tanıkları olarak değil de ‘dilin kendi kendisine tanıklığı’ olarak ele alarak otonomi ve tarihsizleşme sorununu aşmayı dener. Edebi eserin edebiliği üretildiği tarihsel bağlamın anlamını değiştirmesinden ileri gelir. Böylesi bir tarihsel etki oluşturmuş edebi eserler bizatihi kendi zamanlarını üretmeye başlarlar. Böylece edebi eserler geçmişe veya dilsel göstergeye değil, kendi ürettiği tarihe ve dilin bizatihi kendisine tanıklık etmektedirler.
Tarih ve Uygarlık İstanbul, 2014
E debiyat, tarih ve siyaset ile etkileşim halinde olan; içeriğinde tarihi ve siyasi unsurlar barındıran ürünler ortaya koyan bir sanattır. Bu çalışmanın içeriğinde yer alacak olan edebi bir tür olan romanın, tarih ve siyaset ile olan münasebeti, çoğu zaman romanın estetik değerini arka plana iter. Roman, bir sanatsal unsur olarak değil, bir siyasi ve tarihi argüman olarak konumlanır. Romanın bu işleyişi, milletlerin tarih anlatısının oluşumuna ciddi derecede katkıda bulunur. Öyle ki tarih kitaplarının ve resmi tarih anlatısının yapamadığını, roman daha kolay bir şekilde yapar ve milletlere tarih şuurunu aşılar. Bu tarih şuuru tek bir kanaldan ilerlemez. Örneğin tarihi bir fon olarak kullanan romancı, kendi ideolojisi bağlamında, İslamcı, Osmanlıcı, Türkçü ya da Cumhuriyetçi kimliği ön plana çıkarabilir. Merkeze alınan fi kir ne olursa olsun, roman bir ideoloji taşıyıcısı görevi yapar. Romanın bu işlevi, onu diğer edebi türlerden farklı bir yere yerleştirir. Roman, şiir ya da hikâye gibi türlere göre daha çabuk ulaşılabilen, okunabilen ve tüketilebilen bir edebi türdür. Romanın bu özelliği, onun, tarih anlatısının sonraki kuşaklara aktarımı için örtük bir propaganda aracı olarak görev yapmasına yardımcı olur. Öte yandan postmodern bir kuram olan Yeni Tarihselcilik kuramı, tarihi bir içerik unsuru olarak kullanan romanlara farklı bir yaklaşım geliştirir. Yeni Tarihselcilik kuramı, tarihi romanlarda anlatılan tarih olgusunu yıkarak yerine görünmeyen/ötelenen bir tarih anlatısı kurar. Bu çalışmanın devamında tarihin öznel değerlendirmelerden yola çıkılarak nasıl aktarıldığı, postmodernizm ile birlikte anlamının değişmesi ve kurgusal bir gerçeklikle var olması üzerinde durulacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 2018
1980 Sonrası Türk Şairlerinden Hüseyin Atlansoy ve İhsan Deniz’in Şiirlerinde Medeniyet Göstergeleri Bağlamında Şiir ve Medeniyet İlişkisi, 2022
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi , 2023
Journal of Turkish Studies, 2013
Abdulhamit Kırmızı, 2011
Günce Filoloji Çlaışmaları II, 2024
Türkçedeki İlk Karşılaştırmalı Edebiyat Tarihi: Tarih-i Edebî-i Âlem, 2023
International Journal of Languages' Education
Comparative Literature and Cultural Studies I, 2023
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2024
KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT, 2020