Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Structural Analysis of Domed Roof Systems in Architect Sinan’s Works
…
10 pages
1 file
" Domes in historical buildings by Architect Sinan were not only used alone as covering spaces but they were also used as a various combinations of semi-domes based on larger main and flanking areas. On the other hand, Sinan, in the early years of his profession, improved a system based on the mixture of perfectly developed main domes, pendentives, arches and semi-domes. The behavior of this monolithic system is quite complex. Therefore, to determine the structural behavior and the load mechanisms of the monolithic systems formed main dome, arches, pendentives and semi-domes is now possible through current numerical methods based on computer-aided analysis. In this study, considering the superstructure of Sinan’s important mosques, Mihrimah Sultan/Edirnekapı, Süleymaniye, Mihrimah Sultan/Üsküdar, Şehzade Mehmed mosques supported by square support system, Karaahmetpaşa, Sokullu Mehmet Paşa/Kadırga mosques supported by hexagonal support system, Sokullu Mehmet Paşa/Azapkapı and Selimiye mosques supported by octagonal support system were statically analyzed under their dead loads by Structural Analysis Programme (SAP2000) based on finite element methods. To avoid the confusion, which may come out in modeling and analyzing domed roof systems, the models of all space coves have been established for the upper levels of arches resting on columns. As a result, the structural behavior of main dome, arches, pendentives and semi-domes was determined and the structural behavior of each system was numerically revealed. Domes rested on hexagonal and octagonal support systems are superior to other systems in terms of displacements and stresses. "
ÖZET 'Kuran muhatapları tarafından net bir şekilde anlaşılır' yargısı, genel anlamda kabul edilmekle birlikte ayrıntıları ve alt başlıkları hakkında günümüze kadar uzanan bazı tartışmalardan uzak değildir. Anlaşılır olmak öncelikle metinde kullanılan kelimeler dünyasıyla ilgilidir. Kaynaklarımızda müteşâbih, mukattaa, mücmel, garîb, muarreb şeklinde nitelenen kelimeler ile anlam etkisi yönüyle kırâatler farklı disiplinler altında işlenmiştir. Bu çalışma yalnızca kelime düzeyinde Kur'ân'ın anlaşılır/mubîn bir kitap olmasına yöneltilen sorulardan yola çıkarak onun kelimeler düzeyinde açık anlamlı oluşunu ana hatlarıyla tartışmayı amaçlamaktadır. Kelimelerin fesahati ile ilgili ileri sürülen ve zaman sürecinde altı boşaltılan belâğî kurallar, belâgatın doğası gereği mutlaka yeri geldiğince silikleştirdiği eğitimsel kurallardır ve bu dar kalıplarla Kur'ân kelimelerini değerlendirmeye tabi tutmak mümkün değildir. Bu münasebetle Kur'ân'daki anlaşılması dereceli ve göreceli olarak zor olan kelimelerin değerlendirilmesine, sırf âşinâlık veya kolay anlaşılırlık cihetinden bakılması kelimelerin gönderme yaptığı duygu, çağrışım, zaman, mekân, tarih, medeniyet ve uygarlık unsurlarıyla olan bağlarının ihmâl edilmesine sebep olabilir. Anlam aralığı geniş veya katmanlı veya inceden kalına farklı geçirgenlikteki perdelerle kuşanmış Kur'ân delâletleri, anlaşılamamasının değil anlam zenginliğinin kanıtıdır. Ayrıca kelimelerin anlamlarıyla anlattıkları bazen farklı boyutta olabilir. Ulemânın hurûf-u mukataaya, onların mahreç, sıfat ve ta'cîmine dair sıraladıkları sistematik özellikler bu kabildendir. Cümlelerde olduğu gibi kelimelerde de genel esas " beyân " dır. Beyânın ilâhî olması ise çağlarüstü, çok boyutlu ve aşkın yönlerinin bulunmasını gerektirir.
PİRİNÇ KABUĞU KÜLÜNÜN KUVARS OLARAK SİNTER BÜNYELERDE KULLANILMA OLANAKLARININ ARAŞTIRILMASI VE ÖZGÜN SERAMİK FORM UYGULAMALARINDAKİ ETKİLERİ, 2017
Ceramics, has progressed from past to present in a movement in terms of art and technology. In the light of the information have gained, diversity has increased and new attempts have been made to overcome limitations of the ceramics. In this artwork report, sintering studies has carried out with the use of rice husk as quartz in ceramic structures. Raw material is the material used for producing products or goods. Quartz is a self-contained ceramic raw material. Rice husk ash has shown as an alternative raw material to quartz, and it has tried to contribute to the diversity of ceramic raw materials. Quartz, one of the raw materials used in ceramic structure and glaze prescriptions, is a crystal form of silica. Quartz is a mineral and its chemical structure consists of silicon and oxygen. Quartz can be found in nature in crystal and amorphous form. Quartz in ceramic prescriptions; It facilitates the drying of the buildings, controls the downsizing, provides whiteness and increases the resistance to heat. It prevents the formation of glaze cracks by ensuring good adhesion of ceramics and glaze. Rice husk can be converted into amorphous, fine-grained silica after calcination. Silica in the rice husk ash has the same essence as the crystalline state of the quartz silica, which is a ceramic raw material. Because of the high amount of silica in the content of the rice husk ash, it is thought that instead of the quartz which is obtained from the rocks, rice husk ash can be use in sinter structure prescriptions. In this study, the rice husks cause stacks in the nature has transformed into quartz. Rice husk ash transformed into quartz has been added to the prescriptions at various ratios. The possibilities of obtaining and using the rice husk have been investigated.
2017
Koruma anlayışı, tarihsel gelişim süreci içinde tek yapı ölçeğinden başlayarak önce alan ölçeğinde korumaya daha sonra da çeşitli yeni kavramlar üzerinden içeriği genişleyerek somut olmayan kültürel mirasın korunmasına kadar bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme sırasında koruma literatürüne yeni dahil olan kavramlardan biri de ‘kültürel peyzaj’ kavramıdır. Kültürel peyzaj; doğa, insan ve kültürün etkileşimi sonucu oluşan bir kavramdır. Bu süreçte zaman çok önemli bir unsurdur. Kavram, bir alanın sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi miras değerlerini ayrı ayrı ele almak yerine bu değerleri bütüncül olarak değerlendirmekte ve geniş bir çerçeve sunmaktadır. Kavram, ilk olarak coğrafyacılar tarafından kullanılmış ve daha sonra ise başta UNESCO olmak üzere uluslararası birçok kurumun gündemine girmiştir. Çalışmaların başlangıcı olarak coğrafyacı Carl Orwin Sauer’ın 1925 yılında yayınladığı “The Morphology of Landscape” (Peyzajın morfolojisi) başlıklı makalesi gösterilmektedir. Sauer, coğrafyanın çalışma alanının sadece pozitif bilimlerle sınırlandırılmayacak kadar geniş olduğunu ve daha geniş bir perspektifle incelenmesi gerektiğini gündeme getirmiştir. Bu düşünce yapılan araştırmalarda hem doğal hem de kültürel faktörlerin bir arada incelenmesi yaklaşımını doğurmuştur. İnsan ve çevre arasındaki ilişkileri algılayabilmek ve yaşayan geleneksel kültürler ile bunların kaybolmakta olan izlerini korumak amacıyla kültürel peyzaj değerlerinin korunması ve kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu değerlerin korunamaması kentlerin giderek özgün niteliklerini kaybetmesine neden olacaktır. Bu da tek tipleşmiş kent yerleşimlerini beraberinde getirecektir. Kentlerin sahip olduğu özgün değerlerin korunabilmesi, zamanla yitirilen değerlerin geri kazandırılabilmesi için öncelikle bu değerlerin zaman içerisinde geçirdiği değişimlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda çalışma alanı olarak ele alınan İznik kenti; özgün kültürel, doğal ve tarihi miras değerlerine sahip bir kenttir. Geçmişten bugüne kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu çok katmanlı tarihi kent, günümüzde hala Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait mimari anıtları, etnografik zenginlikleri ve arkeolojik alanları ile tarihe tanıklık etmeye devam etmektedir. İznik'i diğer kentlerden farklı kılan faktör; siyasi, kültürel, doğal, dini ve sanatsal özelliklerin bir arada bulunduğu ender bir kent olmasıdır. İznik’in; elverişli konumu, ılıman iklimi, gölü ve çevresindeki akarsuları, üzüm bağları, bahçeleri, zeytinlikleri ve çinileri kente özel bir kimlik kazandırmıştır. İznik Ovası’nın ulaşım açısından elverişli bir noktada bulunması, suya erişimin kolay olması ve verimli topraklara sahip olması şehrin kuruluş yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Böylelikle kentte zaman içerisinde farklı kültürel katmanlar oluşmuş ve kent, doğa ile kültürün birlikte oluşturduğu bütüncül peyzajla gelişmiştir. İznik bu açıdan sahip olduğu değerlerle önemli bir kültürel peyzaj alanıdır. İznik gibi sürekliliği olan dinamik kültürel peyzaj alanları, organik olarak geliştikleri, halkın yaşam tarzı ve aktivitelerine göre şekillendikleri için zaman içerisinde yine toplumun gelişen istek ve ihtiyaçlarına veya doğal çevre faktörlerine bağlı olarak bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu nedenle arazi örtüsü ve kullanımında zaman içerisinde oldukça fazla miktarda değişim meydana gelmektedir. Bu değişimler kenti kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz yönde etkilemiştir. Çalışma kapsamında bu değişimlerin tespitinde kullanılan yöntemlerden biri olan tarihi peyzaj değerlendirmesi, kentteki değişimlerin genel olarak saptanması açısından geniş bir çerçeve sunmuştur ve ileride yapılacak olan çalışmalar için de altlık oluşturabilecek bir niteliğe sahiptir. Tarihi peyzaj değerlendirmesi sonucunda, 20. yüzyıl ve 21. yüzyılı kapsayan dönemlerde tarım ve zeytinciliğin hala kent için önemini koruduğu görülmüştür. Yine aynı dönem aralığında kentteki yapılaşma oranı 8 kat artmıştır. Bu artış özellikle 20. yüzyıl sonlarından itibaren daha da hızlanmıştır. Yapılaşmış alanlardaki bu hızlı artış; tarım alanlarının, bağ bahçe alanlarının ve doğal açık alanların tahrip olmasına neden olmuştur. Artan yapılaşmalar, yüzyıllardır kent için önemini koruyan doğal alanların sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Çalışmada kullanılan bir diğer analiz yöntemi olan rehberli gezilerde de yerel halk, doğal alanlardaki bu değişimden bahsetmişlerdir. Bunun yanı sıra rehberli gezi yöntemi özellikle somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerindeki değişimlerin tespiti açısından da oldukça yararlı olmuş ve nicel yöntemlerle tespit edilemeyen bilgiler elde edilmiştir. Buna bağlı olarak kent için önemli olan somut olmayan kültürel miras değerlerinin giderek yok olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan tüm analizler sonucunda İznik’in, kente özgünlük katan, değerlerini yitirme tehdidi ile karşı karşıya olduğu görülmüştür. Bu açıdan kentte, doğal ile kültürel değerlerin oluşturduğu bütüncül kültürel peyzajın sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından tehdit unsurları ortadan kaldırılmalı ve kaybolan değerler ise yeniden canlandırılmalıdır.
KARMA KULLANIMLI YAPILAR DIŞINDAKİ KAMUSAL MEKÂN YARATILMASINDA DÜZENLEYİCİ İLKELER: İZMİR-BAYRAKLI ÖRNEĞİ, 2021
Günümüzdeki kentleşmelerin ivme kazanması sonucu ortaya çıkan nüfus artışıyla beraber kentlerde yeni konut alanları oluşmaya başlamıştır. Yeni konut alanlarıyla beraber kentlinin ihtiyacını karşılamak adına yeni ofis ve iş yerleri alanları ve yeni kamusal mekânlar oluşmaya başlanmıştır. İnsan yaşamının hızlı olduğu kentlerde yaşamın sürdürülebilir olması ve zaman kavramının çok daha fazla değer kazanmasının ardından bu fonksiyonlar tek bir terim altında birleştirilmiş ve karma kullanımlı yapılar geliştirilmiştir. Bu karma kullanımlı yapılar bünyesinde barındırdığı birden fazla fonksiyon sebebiyle çok talep edilmiş ve kentin gelişen bölgelerinde yayılmayı sürdürmüştür. Karma kullanımlı yapılar yeni kentsel mekânlar oluşturmaya başlamış ve karma kullanımlı yapılar dışındaki kamusal mekânlar olarak adlandırılmıştır. Günümüzde özellikle İzmir gibi hızla gelişen bir kentte Bayraklı bölgesi yeni kent merkezi olarak belirlenmiş ve “İzmir’in Manhattan’ı” tanımıyla nitelendirilmiştir. Bu tanıma bağlı olarak Bayraklı bölgesinde çok sayıda karma kullanımlı yapı inşa edilmiş ve bu yapıların her birinin barındırdığı, yeni kentsel mekânlar olan karma kullanımlı yapılar dışındaki kamusal mekânlar oluşturulmuştur. Kamusal mekânların belli standartlara uygun olarak tasarlanması gerektiği ele alınıp, benzetilen Manhattan bölgesindeki örnekler doğrultusunda da Bayraklı bölgesinde seçilen 3 örnek karma kullanımlı yapılar dışındaki kamusal mekânların standartları bu bağlamda incelenmiştir. Araştırmanın sonunda bu karma kullanımlı yapılar ve oluşturdukları kamusal mekânlar bulundukları kentlerin gelişimi açısından plancı bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Karma kullanımlı yapı, Kamusal mekân, Bayraklı, New York, Norm ve standartlar With the increase in population resulting from the acceleration of today's urbanization, new residential areas have begun to emerge in cities. Along with the new residential areas, new office and workplaces and new public spaces have started to emerge in order to meet the needs of the city dwellers. In cities where human life is fast, these functions have been combined under a single term and mixed-use structures have been developed after life is sustainable and the concept of time gains much more value. These mixed-use buildings were highly demanded due to the multiple functions they encompass and continued to spread in the developing parts of the city. Mixed-use buildings have started to create new urban spaces and have been named as public spaces other than mixed-use buildings. Today, in a rapidly developing city like Izmir, Bayraklı region has been determined as the new city center and has been described with the definition of "Manhattan of Izmir". Depending on this definition, a large number of mixed-use buildings were built in the Bayraklı region, and public spaces other than mixed-use buildings, which are new urban spaces, were created in each of these buildings. Considering that public spaces should be designed in accordance with certain standards, 3 examples selected in Bayraklı region in line with the examples in the simulated Manhattan region, the standards of public spaces except mixed-use buildings were examined in this context. At the end of the study, these mixed-use buildings and the public spaces they created were evaluated from a planner perspective in terms of the development of the cities they are located in. Key Words: Mixed-use building, Public space, Bayraklı, New York, Norms and standards
Bu ayeti okuyan insanlar Hz. İsa'nın nasıl olup da ölüleri dirilttiğini öğrenmek için ya rivayetlere ya da bazı kitaplardaki anlatımlara itibar etmişlerdir. Hz. İsa'nın bazı kaynaklara göre ölüleri diriltme olayı şöyle anlatılmıştır: Dört İncil'de HZ. İsa'ya nispet edilen üç diriltme olayı vardır. Bunlardan birincisi, üç Sinoptik İncil'de yer alan havra yöneticisinin kızının diriltilmesi olayıdır. Yuhanna'da yer almayan bu olay, diğer üç İncil'de birbirinden biraz farklı bir şekilde anlatılmaktadır. Bir havra yöneticisi, Hz. İsa'dan, ölen kızını diriltmesini ister. Hz. İsa bu isteğe olumlu cevap vererek yöneticinin evine gider. Matta'ya göre. Hz. İsa eve girdikten sonra kızın elinden tutup onu ayağa kaldırır ve kız canlanır. Markos'a göre ise Hz. İsa kızın elinden tuttuktan sonra ona "Talita kumi" (kızım kalk) demiş ve kız bu emirle canlanmıştır. İkinci diriltme olayı sadece Luka'da yer almaktadır. Luka'ya göre: Hz İsa bir dul kadının oğlunu yeniden diriltmiştir. Üçüncü diriltme olayı ise sadece Yuhanna'da yer almaktadır. Yuhanna'ya göre, marta ile Mecdelli Meryem'in erkek kardeşleri Lazar'ın, ölerek mezara konmasından dört gün sonra, Hz. İsa onun mezarına gelmiş ve bir süre dua ettikten sonra yüksek sesle Lazara = Lazar dışarı çık diye bağırmış, Lazar da hemen canlanarak ayağa kalkmış ve mezardan dışarı çıkmıştır. Ölüleri diriltme mucizelerinden birincisi üç sinoptik İncil'de müştereken yer almaktadır. İkincisi sadece Luka'da yer almaktadır, bu mucize Matta, Markos ve
ÖZET İslamda namaza çağrıyı simgeleyen minare, anıtlaşmış bir mimarlık öğesidir. Yüzyıllar boyunca İslam devletlerinde her millet kendi kültür ve sanat anlayışına göre farklı şekillerde minareler üretmişlerdir. Bu süreçte, cami ve minare mimarisinde kültürler birbirleri arasında alış verişi sürdürmüşlerdir. Mimar Sinan'ın eserlerinin de içinde bulunduğu Klasik Osmanlı Mimarisinde minareler de klasik bir özelliğe kavuşmuşlardır. Klasik dönem cami mimarisinde minare, sultan camilerinde yapının iki yanında yükselip denge unsurunu sağlarken, bunun dışındaki camilerde ise birden fazla minare kullanılması geleneğe aykırı olduğundan tek minareli camiler asimetrik bir düzene sahip olmuşlardır. Araştırıcı ve geliştirici zeka ve ustalığa sahip olan Mimar Sinan minare yapımında da bu özelliğini kullanmıştır. Minarelerini Osmanlı Mimarisi uslubuna uygun bir anlayışla yapmıştır. Eserlerinde farklı şemalar arayan Sinan, minarelerin konumlarında da farklı şekiller kullanmıştır. Mimarlığının, mühendisliğinin ve süsleme sanatçılığının yanı sıra şehir tasarımcısı da olduğunu söyleyebileceğimiz Sinan cami yerlerini şehirleri geliştiren bir bilinçle seçerek minarelerin de cami silüetindeki yerini ustalıkla düzenlemiştir. Kendi özelliği, estetiği ve mimari değeri olan Sinan minareleri cami mimarisindeki yerlerine uyumlu bir şekilde oturmuştur.
Journal of Social And Humanities Sciences Research (JSHSR), 2018
ÖZET Bu araştırmanın amacı, Karaman il merkezindeki kamu kurumlarında faaliyet yürüten çalışanların, örgütsel sinizm ve örgütsel bağlılık düzeylerini belirlemek ve aralarındaki ilişkiyi saptamaktır. Çalışma kapsamında 400 kamu çalışanı ile anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda, araştırmaya katılan kamu çalışanlarının örgütsel sinizm algılarının düşük düzeyde (Ẍ=2,41), örgütsel bağlılık algılarının orta düzeyde (Ẍ=3,13) olduğuna ulaşılmıştır. Ayrıca, örgütsel sinizm ve örgütsel bağlılık arasında negatif yönlü (r=-0,404) anlamlı bir ilişki tespit edilmiş, örgütsel bağlılık ile eğitim durumu değişkeni arasında anlamlı bir farklılık gözlenmiştir. ABSTRACT The aim of this study is to determine the levels of organizational cynicism and organizational commitment of employee who operate action in public instutions Karaman province and to state the relationship betwen them. Surveys were filled out with 400 public employees under the scope of this study. As a result of the study, it was concluded that the public employees' organizational cynicism perceptions are at the low level (Ẍ=2,41) and their perceptions of organizational commitment are at the medium level (Ẍ=3,13). Additionaly, it was as certained of public employees participating in the research that there was a negatively significant relationship between organizational cynicism and organizational commitment perceptions (r=-0,404) and there was a significant difference between organizational commitment and educational status variable.
Uluslararası Mühendislik, Mimarlık Tasarım Kongresi, 2021
Bu bildirinin amacı, Türkiye’de modern mimarlık mirasının korunamama sorunsalını dönemin konut yapım süreçleri üzerinden değerlendirilmesidir. Mersin’den seçilen örnek konut yapıları üzerine gerçekleştirilen araştırma sonucunda kentlerin gelişiminde etkili olan planlama, yapılaşma ve konut üretim ilişkileri bağlamında şekillenen modern mimarlık mirası adayı yapıların potansiyelleri ve bunların korunmasına engel olan etmenler aktarılmaktadır.
Mantık ilminin gayesi insanın sağlıklı düşünebilmesini ve bu sayede fikrî hatalara düşmemesini sağlamak olurken, Kur'an'ın asıl amacı da insanı her türlü düşünce ve akide bozukluğundan kurtarıp, doğru bilgi ve sağlam inançla buluşturmak ve bu sayede Rabbinin hoşnutluğuna ulaştırmaktır. Durum bu olunca mantık ilminin Kur'an'ın öğretileriyle bir tür iz düşüm oluşturacağı tabiidir. Biz bu çalışmada bazı kıyas formlarının Kur'an ayetlerine nasıl tatbik edilebildiği ve böylece Kur'an ayetlerinin ne denli güçlü mantıksal yapılanmalara sahne olduğu gerçeğini ortaya koymaya çalıştık.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Turkish Studies, 2019
Türk Dünyası Araştırmaları, 2016
27. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, 2019
MİMAR SİNAN'IN İSTANBUL'DAKİ CAMİİ'LERİNİN MİNBER BEZEMELERİ, 2015
TASARIM&KORUMA, 2018
İÇLİS-II, 2017
KÜRT MASALLARININ YAPISAL ÖZELLİKLERİ, 2012
TÜRKİYE’DE MEMUR SENDİKALARININ KAMU ÇALIŞANLARI AÇISINDAN İKTİSADİ HAYATA ETKİLERİ, 2019
Ulakbilge, 2021