Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Detlev Claussen - Son Deha
…
474 pages
1 file
Detlev Claussen - Son Deha Çevirmen - Dilman Muradoğlu
Popular Science, 2017
Dehayı nasıl tanımlamalıyız? Genlerden devralınan bir ayrıcalık mı, dünyaya farklı bakabilme becerisi mi, yoksa yaratıcılıkta sınır tanımayan bir zihnin ürünü mü?
Khadr Services, 2024
Aşk ummanı dibi olmayan sahilsiz bir denizdir, aşkın sultanı (onun) başlangıcının ve bitişinin olmadığını söyledi. Münkirin kalbinde inkâr (öyle) bir hastalıktır ki aşk dermanı onu ansızın def edip nurla doldurur. Aşk, varlık alanına çıkma veya zuhur etme bağlamında gönül ile ilişkilidir. Diğer bir ifadeyle aşkın teceeligâhı gönüldür. Aklın sınırları içerisinde idraki mümkün olmayan bir kabul, ancak gönülde tezahür eden bir olgu olarak aşk sayesinde mümkün olacaktır. Hakk’ı idrak noktasında yetersizlik vardır. Oruç ve zühdünü Me’vâ cenneti için değil (onun) rıza cennetine girmek için sarf eyle zira aşkın bostanı oradadır. İnkâr karanlığına düşme, kâmil bir şeyh arayıp bul ki aşkın aydınlığı gökyüzü sineni nurlandırsın! Tasavvuf öğretisinin üzerinde durduğu en temel unsur aşktır. Aşk, eşyanın varoluşunun temel sebebi veya vahdet -i vücûd öğretisi bağlamında Hakk’ın tecelli sürecinin başlamasındaki muharrik unsur olarak kabul edilir. Bu kabulde şüphesiz “kenz-i mahfî” kudsi hadisi en büyük delil ve gerekçe durumundadır. Aşkın dipsiz, sınırsız bir umman olarak tasavvuru aslında aşk yolunda ilerleyen bir âşığın tecrübe edeceği haller noktasında bir sınırın olmadığına işaret etmektedir. Öyle ki tasavvuf erbabı için ortak ve belli bir menzil söz konusu olmayıp her insanın aşk veya kemal yolculuğunda kendi bireysel tecrübesi diğerininkinden farklı mahiyette olacaktır. Kur'ân-ı Kerim'de En'âm suresi 91. ayette "Allah'ın kadrini gereği gibi bilemediler. " lafzı ve yine hadis olarak rivayet edilen “Seni hakkıyla bilemedik.” mealindeki itiraf ve Hz. Ebubekir’e atfen söylenen “Asıl idrak, onu idrak etmenin acizliğini idrak etmektir.” mealindeki ifade, insanın Hakk’ı idrak noktasındaki yetersizliğini ortaya koymaktadır. Onu idrak etme yönündeki istek ve arzu, aklın her şeyi anlama ve kavrama noktasındaki ısrarı dolayısıyladır. İnsan için akla dayalı böyle bir idrak söz konusu olamayacağı için mutlak varlık olan Hakk’ı tanıma ve kabul etme sadece aşka bağlı vehbî yani sezgisel bir bilgi ile mümkün olacaktır. Diğer bir ifadeyle, mesele sadece akla havale edildiğinde idraksizliğin doğal neticesi inkâr olacaktır. Şair, söz konusu inkâr hastalığını ortadan kaldırmak suretiyle gönlü nurlandıran unsurun aşk olduğu belirtilmektedir. İyileşme sürecinin “bagtaten” kelimesine bağlı olarak ani ve hızlı bir biçimde gerçekleşeceği ifade edilerek aşkın gönülde belirmesiyle kemal sürecinin de başlayacağı ima edilmiş olmaktadır. Her salik için kendi ulaştığı nokta benzersiz bir makam veya hal olarak tezahür edecektir. Aşkın başlangıcının olmaması onun kaynağına bağlı bir ezelilik durumudur. Ahmed Gazâlî bu durumu “Aşkın aslı kıdemden (ezelî varoluş) gelir.” ifadesiyle belirtmektedir. Aşk Hakk’a ait bir olgu olması yönüyle ezeli ve ebedidir. Aşkın ummana teşbihinin bir diğer sebebi ise aşkın gerçekleşmesinin bireysel varlıktan vazgeçmeye bağlı oluşu ile ilgilidir. İbn Arabî bu durumu, “Ego’ları yâni nefsleri dolayısıyla, yâni bunların nefsleri zâten taayyün etmiş olduğundan, bunların mânevî fenâ makamına yükselebilmelerinden önce bir efa ummânda boğulmaları gerekir.” (Izutsu, 2005: 106) şeklinde izah etmektedir. Maşukla kavuşmanın şartı onda fenâ bulmak, onunla tevhîd durumunu tecrübe etmektir. Şair, “dîvâne-veş” ibaresi delilikte aklın hükümsüz olması yönüyle kullanılmakta ve “hayrân-ı aşk” terkibi ile aklın olmadığı süreçteki manevi sarhoşluğa göndermede bulunulmaktadır. Aklın hakikat bilgisine ulaşmada bir engel olduğu iddiasıyla İbn Arabî aklın hükümsüz olduğu bir seviyeye, “hayvâniyyet” adlı mertebeye işaretle şunları söyler: “Bundan sonra bütün aklî faaliyetler terk edilmekte, tefekkür melekeleri âtıl bırakılmakta ve her insânın varlığının dibinde duran "hayvanlık" (hayvâniyyet ) tam anlamıyla gerçekleştirilmektedir. Böyle bir kimse "Aklın kösteklerinden kurtulmuş ve kendisini doğal arzu ve ihtiraslarına terk etmiş; artık tamâmen hayvan seviyesine inmiştir. Bu katıksız hayvanlık mertebesinde insâna bir nevi bir mistik sezgi, özel bir çeşit keşif melekesi lûtfedilmiştir. Bu keşif, bir nevi, sürülerin ve vahşî hayvanların doğal bir biçimde mâlik oldukları sezgiye benzeyen bir keşiftir. Bu hayvanlar, Akıl melekesine sâhip olmadıklarından ve dolayısyla da Aklın kendilerine bir engel teşkil etmemesi dolayısıyla, bu kabil bir keşfe mâliktirler. ” (Izutsu, 2005: 36-37). İbn Arabî’nin bu oldukça iddialı ifadeleri aslında klasik şiirde sarhoşluk ve delilik olgularının yüceltilmesindeki mantık ve düşünceden farklı bir mahiyet arz etmez. Aklın aşk karşısındaki durumu ile ilgili olarak Mevlânâ da şu benzetmeyi yapmaktadır: “Aşkın izahında akıl, çamura saplanmış eşek gibi yattı kaldı. ” Aşkın mahalli gönül olduğu için akıl aşkın idrak ve izahına muktedir olamayacaktır. Şiirde geçen “müselles”, sözlüklerde; “Üzüm şırasının üçte biri kalacak şekilde kaynatılmasıyla elde edilen ve haram sayılmayan bir nevi helal şarap.” tır. Evliya Çelebi, müsellesin imal edilişiyle ilgili şu detayları aktarmaktadır. “Murabbâ” ise; “Şekerle karıştırılıp pelte kıvamına gelinceye kadar kaynatıldıktan sonra dondurularak yapılan meyve suyu tatlısı.” olarak tarif edilmektedir. Buradaki “murabbâ” tanımından da üzüm suyunun “pestil” hâline dönüştürülmesi anlaşılmaktadır ki beyitte “murabbâ” için “yeme” fiili kullanılırken, “müselles” için “içme” fiili kullanılmıştır. Bütün bu tanım ve tarifler ışığında bakıldığında; “müselles” ve “murabbâ”; kaynatılan, ayrıca içerisinde alkol bulunmayan ürünlerdir. Yenip içilmesi helâl görülmüştür. Şair, zâhidi “puhte”nin zıddı yerine koyduğu sâfî cennet şarabı içmeye dâvet eder. Buradaki “sâfî şarap/bâde-i hâm/şarâb-ı hâm” alkolü alınmamış, dînen cennette helal sayılan şaraptır. Sahte alkolsüz içkiler “puhte”, gönülde coşkunluk oluşturacak bir etkiye sahip değildir. Zaten zâhidin taştan kalbi de bu coşkunluğa uygun değildir. Cennet şerabı paklar. Her seherde içilen gabûk süt gibi içilen bir nesne/sıvıdır. Gözleri ala ve koyun demek güzel ve baygın bakışlı insanlar için kullanılır.
Erendiz Atasü, 25 yaşında lisansüstü öğrencisi olarak gittiği Londra'da öykü yazmaya başlar. Öykülerinde kadın sorunlarını işleyen yazarın ilk öykü kitabı 1981'de, ilk romanı da 1991'de yayımlanmıştır. Yazarın, sekiz öykü ve altı deneme kitabı ve çeşitli ödülleri vardır. Atasü, roman yazma faaliyetini halen sürdürmektedir. Bu çalışmada, Erendiz Atasü'nün, Dün ve Ferda adlı romanı yapı, tema ve anlatım açısından izlenerek tahlili yapılıp açıklanmaya çalışılmıştır. Böylece son dönem Türk yazarının bir temsilcisi değerlendirilmiştir. Metinlerden hareketle oluşturulan çalışmada Dün ve Ferda adlı romanın başkarakteri Ferda'nın yaşam öyküsü, düşünce dünyası-hayata bakışı yazar Erendiz Atasü tarafından nasıl kaleme alınıp anlatıldığını görüyoruz. Romanda yazarın, romanı kaleme alış şekli, dili, üslubu, hayata ve edebiyata bakışı, edebi dünyası, kurgu gücü gibi birçok yönü ortaya çıkarılmıştır. Roman bir bölümden oluşturulmuştur. 'Roman İncelemesi' adlı bu bir bölüm romanın incelenmesi için oluşturulmuştur. Burada 'Dün ve Ferda' adlı roman, ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir. Romanın tanıtımı, roman hakkında yapılan değerlendirmeler, özet, zihniyet, yapı, tema, anlatım, anlama ve yorumlama, sonuç başlıkları altında ele alınmıştır. Tanıtımda, romanın sayfa sayısı, bölümü, basıldığı yer gibi genel bilgilere yer verilmiştir. Roman hakkında yapılan değerlendirmelerde, romanla ilgili yazar ve eleştirmenler tarafından yapılan yorumlar sunulmuştur. Romanın olay örgüsünün tanıtımı özet niteliğindedir. Zihniyette eserin vücut bulduğu dönemin zevk, anlayış, değerler dünyası eserden hareketle ifadeye çalışılmıştır. Yapıda, eseri meydana getiren birimler (olay örgüsü, şahıs kadrosu, mekân, zaman) değerlendirilmiştir. Temada, romanın ana düşüncesi üzerinde durulmuştur. Anlatımda, romanın sunumunda kullanılan unsurlar söz konusu edilmiştir. Anlama ve yorumlamada, romanı kapsayıcı değerlendirme yapılmıştır. Sonuç kısmında ise roman hakkında olumlu ve olumsuz bir değerlendirilmede bulunulmuştur. Böylece romanın özellikleri ayrıntılarıyla ortaya konmuştur. Kaynakça, roman hakkında yazılan makaleler, röportajlar ve söyleyişlerden oluşmaktadır. Hayatımın dönüm noktası olan, Gazi Üniversitesi'ndeki Farabi öğrenciliğim sürecinde, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı alanında almış olduğum araştırma projesi ödevimin hazırlık aşamasında yardım ve desteklerini benden esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Fatih Sakallı'ya şükranlarımı ve saygılarımı arz ediyorum.
Cümleler büyük harfle başlar. Canım öğrencilerim, kanalıma abone olmayı unutmayın. ➥ Cümle içinde tırnak ya parantez içindeki alıntı cümleler büyük harfle başlar. Atatürk "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" diyor. ➥ İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar. Servetifünun'un genel mantığı şu: Karamsarlık içinde bir yaşam. U YA R I İki noktadan sonra örnekler sıralanırsa büyük harfle başlamaz. Bugün çok işim var: notlar, sınavlar, temizlik… ➥ Kişi adları, soyadları ve takma adlar büyük harfle başlar.
Ġnsan vücudunun , en üst pozisyonundaki beyin ve duyu organlarını taĢıyan bölümü caput (baĢ) olarak adlandırılır.ĠĢitme kemikçikleri ve dil kemiği hariç toplam 22 kemikten oluĢan baĢ iskeletine cranium (kafatası) denir.
Semah Dergisi, 2023
This article explores the construction of Xweda and Xizir as the central deities in the Kurdish Alevi pantheon, shedding light on their often overlooked feminine nature that has been erased over time.
3.7.1 DPPH radikali giderme aktivite tayini 21 3.7.2 ABTS katyon radikali giderme aktivite tayini 22 3.7.3 Troloks standart eğri denkleminin elde edilmesi 23 3.7.4 Demir (III) iyonu indirgeme antioksidan gücü tayini (FRAP) Error! Bookmark not defined.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
A Ğ R I İ B R A H İ M Ç E Ç E N Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü D E R G İ S İ Journal of Ağrı İbrahim Çeçen University Social Sciences Institute, 2020
Turk Kulturu Ve Hacı Bektas Veli Arastırma Dergisi, 2010