Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Ayıntâb Araştırmaları Dergisi (AAD)
…
60 pages
1 file
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan kısa bir süre sonra İtilaf Devletleri, Anadolu’da büyük bir işgal hareketine girişti. İstanbul’dan başlayan bu işgal hareketi adım adım Anadolu’nun tamamını sardı. Bu çerçevede emellerini gerçekleştirmek isteyen İngiltere, 17 Aralık 1918’te, Antep’i işgal etti. Yaklaşık bir yıl sonra ise İngiltere ile Fransa aralarında yaptıkları antlaşmalar çerçevesinde şehir Fransa’ya teslim edildi. Böylece Fransızların işgali altında Antep, hazırlıkları uzun zamandır yapılan, aylarca sürecek olan direnişe başladı. Sadece üstün teknoloji ile donanmış Fransız kuvvetleri ile değil ciddi bir açlık ve cephane yetersizliği ile de mücadele etti. Tüm bu imkansızlıklara rağmen yaklaşık olarak 11 ay Fransız işgaline karşı direnen Antep halkı, 9 Şubat 1921’de dehşetli açlık ve iaşenin, sağlanamamasından dolayı şehrin sukutu gerçekleşti. 21 Ekim 1921 tarihinde Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması neticesinde 25 Aralık 1921’de işgalden kurtularak tekrar bağımsızlığına kavuştu. Millî Mücadele tarihinde önemli bir yere sahip olan Antep Savunması hakkında günümüze kadar birçok yayın yapıldı. Son yıllarda ise Antep Savunması üzerine yapılan ilmî araştırmaların sayısının artmaya başladığı görülmektedir. Araştırmaların artması ile konu çeşitliliği de arttı. Böylece ciddi bir külliyat oluştu. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada, Antep Savunması’nın bibliyografyası oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışma neticesinde yapılacak olan çalışmaların tekrara düşmemesi için bir birikimi ortaya çıkarmak ve ulaşılan tablo neticesinde eksikliklere vurgu yapmak amaçlanmıştır. Bu bağlamda, bibliyografya oluşturulurken, bilimsel ve Gaziantep eksenli yayın yapan dergiler, gazeteler ve kitaplar taranarak çalışmalar tespit edilmeye gayret edilmiştir.
Tem silcilerinin davranışları ister dar m ânada ferdiye, ister ge niş m ânad a sosyal'e bağlansın; yalnız kem m iyet bakım ından değil, keyfiyet bakım ından da gelişmiş bir Türk hiciv edebiyatı vardır. Onu kalp gelenekleri içinde fazla sıkışm ış, fazla donmuş bu labili riz, fa k a t cevhersiz olduğunu söyliyemeyiz. Üstad Y ahya K em al hakkında hem en bütün aydınlarım ızın, kendilerinin bile unutulduğunu zannettikleri düşünceleri, hüküm halindeki davranışlarını, gizlendikleri köşelerden birer birer çık a ra rak, vesikalar şenliği halinde bir k itap la okuyupulanmızm huzuru na çıkarım Hilmi Yücebaş, bu se fe r yine sadece vesikaların d elâ letiyle Türk hicvinin üzerine eğilmiş. Oldukça hacim li k itabınd a Divan, Tanzim at, Edebiyat-ı Cedi de, F ecriâ ti ve son devrin belli ¡başlı ve sosyal b ir alâka kazanm ış hiciv ü stad ların ı eserleriyle b ir arad a buluyoruz. Yücebaş, Türk h ic vinin İlmî tem ellere d ayanan b ir izahım yapıyor. O, sadece o b jek tif bir a raştırıcıd ır. Zengin m adenleri bulup çık aran ların sanayiciye yaptıkları p ah a biçilm ez yardım gibi, o, gelecek izahcıya kronolo jik , k ıyaslam alar yapmak im kânım sağlıyacak bir ru h lar madeni hâzinesi vermektedir. Bizce, Yücebaş, hicviyelerle alâk alı yorucu çalışm asından do layı, her türlü m ethiyeyi haketm iştir. Son S a a t 24/1/1955 Vecdi BÜRÜN ★ TÜ R K EDEBİYATINDA HİCİV Ko Vadis'te, zalim Neron tarafın d an öldürüleceğini hisseden Petronius, dostlarım m uhteşem b ir ziy afet so frası e tra fın a toplar, dilber kölesini de yanına alır, onu âzad eder ve sonra, d am arların ı «Geldi, girdi kotese keııdi ayağıyla bugün; Anlasunlar, kim im iş sadrımız, ebnayi z am an !... Şahı âlem , dek cdüp tu ttu kolundan koydu; Soktular dillerini k ıçların a M ith a tiy a n !... H atırım a böyle geliyor. F ak at k a tî surette tem in edemem. Çocukken işitm iştim . M em lekette can ve mal em niyeti, fik ir hürriyeti tesis etm ek için h er tehlikeyi göze aldırm ış olan Büyük R eşit P aşa gibi, M it h a t P aşa gibi büyük k afalara, büyük ruhlara, büyük vatanperver lere Kâzım P aşa gibi bilgin, kalem sahibi b ir nazım ın, bu yolda hü cum larda bulunm ası ne k ad ar çirkindir! Keçeciaade İzzet M olla: «Etmez cihan ı keşm ekeşi zalim an harab, Eyler onu m üdahenei âlim an h a ra b !... B ir mevsimi b ah arın a geldik ki âlem in, Bülbül hâmûş, havz tehi, gülistan h a ra b !...» dem ekte ne kadar haklıdır! Kâzım P aşa öldüğü vakit seksen yaşım m ütecavizdi. Liva, f e rik olmuştu. B abıserask erî m uhasebat dairesi ikinci reisi idi. Sicilli O sm anî sahib i Süreyya Efendi onun hakkınd a: «Edip, ateşzeban b ir şairi beliğ olup divanı, şiiri ve bu k ad ar m izah ve hicviyesi var dır» der. K asarak başlarını kancaya, kattı önüne... Girdi Ahmet P aşa bir kaz sürü sile şeh ire!...» K ıt'anın ta ştiri de şu şekildedir: «Kimi K af kaslı Muradın sözüne kanmış idi. Kinlisi İngilizin vadine aldanmış idi. Bir sürü herzeciler Parise toplanmış idi, Cümlesi fenni siyasette idi blbehre. Ciybi ihsanı hümayunu uzattı önüne, Jönlerin, arp a gibi, m angırı attı önüne. Girdi Ahmet P aşa bir kaz sürüsile şehire.» B irin ci k rt'ayı Süleym an Nazif Bey m erhum dan, B ursa m ek tupçuluğu esnasında işitm iştim . Nazif derdi ki: -K ıt'a bize, Parise, İstanbuld an gönderildi. Ben ve d ah a bir. kaç arkadaşım Ahm et C elâlettin P aşa ile İstan b u la dönüyorduk (G are de l 'Est) (*) te tren e binm ek üzere iken, Şû rayı Üm met ve M eşveret gazeteleri m uharriri Sam i P aşa zade Sezai Beyefendi a rkadşım ız bizi teşyie geldi. B ir gün önce gazete id arehanesine gel m iş olan bu k ıt'ayı getirdi. Ben de irticalen şöyle mukabelede bu lundum: «Bahse değmez ise de kaz sürüsü mazmunu Yine reddetmeliyiz, köhne eda şairine. E tti âvanı ile miri Sait İstikbal, Girdiler it sürüsü, kaz sürüsü birbirine!...» M eşrutiyet ilân olundu. K em al Paşazade S a it Bey, Kasideci Ziya M olla ile beraber dokuz sene geçirdiği S a n 'a kalesi zin d an ın dan İstan bu la avdet etti. A kşam lan Haydarpaşa vapurunda bulu şur, konuşurduk. S a it Bey Süleym an Nazif B eyin m ukabelesinden haberdar değildi. Nazif'in k ıt'asm ı okudum. O d a kendisinin ta ş tirini okudu. B en bir cum a ziyaretinde "ve tesad üfen sohbet arasın da, k ıt'ayı ve taştiri D am at Nureddin Paşaya okudum, P aşa hay. ret etti. -Ay! S a it Bey Ahmet Celâleddin Paşanın, kayınpederim Abdülham ide kaz çobanlığı ettiğin i nereden biliyor? dedi ve ilâve e tti: «Ahmet Celâleddin P aşa b ir Çerkeş kölesidir. Kayınpederim onu şehzadeliğinde sa tın alm ıştır. Ahm et Paşa, sekiz dokuz yaşın da iken, kayınpederim K âğıthaned e Ih lam u r köşkünde onu k azla ra çoban olarak kullandı. Zeki, sad ık ve akıllı b ir köle olduğundan m akam a geldikte hizm etinde kullandı.» <*) P ariste bir şim endifer istasyonudur. XVI. Yüzyıl FUZULİ Olsaydı belideki gam Ferhadı müptelâda Bir ah İle verirdi bin Bisütunu bâda. Verseydi ahi Mecnun feryadımın sadasın, Kuş mu k arar ederdi başındaki yuvada. Ferh ada zevki suret, Mecnune seyri sah ra; Bir rah at içre herkes, ancak benem belâda. Eşki revanım a il cem oldu var ümidim Kim ola vara vara cemlyyetim ziyade, Geh gamzen içmek İster kanımı, gâh çeşmin, Korkum budur ki nageh kanlar ola arada. Serverlik İster İsen üftadelik şiar et, Kim düşmedin ayağa, çıkmadı başa bade, Ger görmemek dilersen resmi cefa Fuzuli, Olma vefaya talip dünyayı bivefada. ★ Kalem olsun eli ol kâtibi bedtahririn Ki fesadı rakamı surumuzu şureyler Gâh bir h arf sükutiyle kılar nadiri nar, Gâh bir nokta kusurlyle gözü kûr eyler. FİK RETÎN YALISI Ş air Tevfik F ik retin R um elihisarı'nda bir y a lıs ı,vardı. Y alı bir aralık uzun m üddet kiracısız k alm ıştı. F ik ret, nadir görülen keyifli z am an ların ın birinde hem yalının k irasın ı ayda o n lirad an sekiz l i raya indirdi, hem de şu k ıt'ayı büyük h a rfle rle b ir kâğıdın üzerine yazarak yalının cam ına a stı: Gel beri varsa cebinde p ara; Verilir işbu yalı icara. Evvel on altın idi, şimdi sekiz Sahibi bakmıyor artık kâra! ★ HÂN-İ YAĞ M A Bu sofracık efendiler-kl iltikam a m untazır Huzurunuzda tltriyor-şu milletin hayatıdır, Şu milletin ki muztarip, şu milletin kİ m uhtazır; F ak at sakın çekinmeyin yeyin, yutun hapır hapır. Yeyin efendiler, yeyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yeyin! Fek açsınız, efendiler, bu çehrenizde bellidir. Yeyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir? Şu nadil naam bakın, kudumunuzla müftehir, Bu hakkıdır gazanızın, evet o hak da elde bir. Yeyin efendiler, yeyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yeyin! Bütün şu ııazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say: Hasep nesep, şeref şataf, oyun düğün, konak saray Bütün sizin efendiler, konak, saray, gelin, alay Bütün sizin, bütün sizin, akın akın, kolay kolay, Yeyin efendiler, yeyin, bu h an-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yeyin! 9 Verir zavallı memleket verir, ne varsa mâlini Vücudünü, hayatını, ümmldini, hayalini, B ütün ferağ-ı hâlini, olanca şevk-i bâlini, Hemen yutun düşünmeyin hârâm ını, helâlini İKİ K IT 'A Kerbelâ yolculuğu bence m iiraccah, herkes Küpünü, testisini dolduruyorken dereden Kendi ibdum olan tali-i menhusumla Bir muslbetzedcyim kurtulam am cendereden Tevflk Nevzat ÇAÖDAŞ ★ H üd İsa t-i dehre şöyle bir nazar kılmak yeter, Dp uzun tas Tİ re h&cet var mı izmlhlâllnl... Oldu defterdar nihayet çağlayanlardan bile. Var besab et âslyab-ı devletin sen h&linl... Abdullah ÇAĞLAYAN ★ Şairlere dair ABDÜLHAK ŞİNASt'YE Var mı şairler içre çıkacak bir nâslye Meydan okumak İçin Abdülhak Şln asiy e!... Gerçi sazı eline kırkından sonra aldı F ak at Faruk Nafizden bile mükemmel çaldı! Bir kere veede gelip şöyle dedi mİ: hey, h e y !... Tanında yaya kalır Türk şairi Emin bey! «İleri» yİ «Y an n » ı geldi h araca kesti, Şair olmak beyimin nerden aklına esti! Bir m eydana çıktı ki, altüst oldu İşimiz, Tay düştü elimizden, kırıldı kirişimiz! Geçende Nihad ona galiba «erostan» demiş, Bir küçücük saksıya yanılıp bostan dem iş!... Aydede: 19 Ocak 1922 KANBEK ★ K IT 'A Şairim, der de, tufeyli yaşatır gövdesini, Dayanıp köhne, Nedim artığı bir kaç satıra ... Nice yıldanberldir aynı sakız, aynı geviş, Nice yıl var kİ, doğursun diye baktık k atıra... İbrahim Alâeddln GÖVSA
2021
Andrey Belıy (1880-1934) Gümüş Çağ Rus edebiyatının en önemli şairlerinden biridir. İkinci kuşak Rus sembolizminin önde gelen temsilcilerinden olan Belıy 1912 yılında antropozofik öğretilerle tanışır. Antropozofi Avusturyalı düşünür Rudolf Joseph Lorenz Steiner (1861-1925) tarafından ruhani bir disiplin olarak geliştirilen ezoterik bir felsefedir. Antropozofiye kısmen rağbet gösteren dönemin diğer Rus şairlerinin aksine Belıy, Steiner’ın öğretilerinin tamamını kabul eder. Şair antropozofik bilgiler ışığında evrendeki varlığını yeniden anlamlandırır ve ruhunun psişik ve ilahi güçlerini keşfeder. Belıy bir dizi şiirini antropozofik doktrini temel alarak yazar. Çalışmamızda antropozofinin temel ilkeleri ve Belıy’ın sözü geçen felsefeye dair görüşleri aktarılacak ve şairin 1922 yılında yayımlanan Yıldız (Звезда) isimli şiir derlemesinde yer alan eserlerindeki antropozofik ögeler incelenecektir.
Sonçağ Yayınları, 2021
birkaç ayında bastırılıp çıkardığımız aylık çocuk gazetesiydi. Bu küçük gazete de Artvin ilindeki öğrencilerin yazıları, şiirleri çıkardı. Denemenin, verimli sonuçlar vereceği kanısı yerleşmişti. Yayın sürdürülemedi. 10. Demokrat Çoruh Gazetesi (Artvin): Eski Vekillerimizden gazeteci Hilmi Çeltikçioğlu tarafından 1950'de kurulmuştur. İlk sayıları haftalık olarak Trabzon'da basılırdı. Sonrakiler Artvin'de ilk kurulan kendi basımevinde dizilip basılmaya başlanmıştır. Artvin'de 75. Ahmet Caferoğlu. (1942), Doğu İlleri Ağızlarından Toplamalar: Kars-Erzurum-Çoruh, İstanbul. Bu eserde Yusufeli ağzı hususi işaretlerle oldukça tespit edilmişse de, bütün Çoruh boyu ağzı hususiyetleri gösterilmemiştir. 2.4. ARTVİNLİ YAZARLARIN AYRI TÜRDEKİ BAZI ESERLERİ Artvin ilinden yetişmiş yazarlarımızdan olup da, Artvin'in yerli konuları dışında kitaplar yayınlamış olan yazarlar da vardır. Bu kalem sahiplerinin eserlerinden toplayabildiklerimizi aşağıdaki listede tanıtıyoruz. Bu eserler, bibliyografyanın yanı sıra sayılarında gösterilmemiştir.
Anatolia Geography, Analysis of the past
1516 yılında bölgenin Osmanlılar tarafından ilhakı ile beraber Antep önce Vilayet-i Arab veya Vilayet-i Şam olarak adlandırılan ve sınırları Adana'ya kadar uzanan büyük vilayete dahil edildi. 1526'dan sonra Zülkadriye ve 1830 yılında da Halep eyaletine bağlanmıştır. Antep'in ekonomisi kır ve şehir ekonomisine dayanır. Çevresinde geniş ve münbit ovalar, zengin su kaynakları yoktur. Klâsik ziraat yapılır, buğday, arpa, mercimek, nohut yetiştirilirdi. Antep'te zeytin ve pamuk ziraati de yapılıyordu. Keza terekelerde ve satış hüccetlerinde üzüm bağlarına sıkça rastlanmaktadır. Buna bağlı olarak Antep'in hususi Şıra hanı vardır. Antep'te geniş bir esnaf zümresi vardır. Şehir ekonomisinin temeli olan esnaf gruplarının çoğu sanat erbabıdır. Ekmekçi, demirci, marangoz, debbağ, kuyumcu, tüfenkçi, berber, abacı, cullah, sarrac, semerci, boyacı gibi esnaf, aynı zamanda birer sanat icra ederlerdi ve çırak-kalfa-usta silsilesi dâhilinde yetişirlerdi. Antep'te dokumacılığın ön planda olduğu açıktır. Vakıfların ülke ekonomisinde olduğu gibi, Antep ekonomisinde de önemli bir yeri vardı. Bu itibarla vakıflar da örnekleriyle incelenmiştir. Antep'te Ermeni ve Yahudilerden oluşan bir gayr-i müslim nüfus da elbette vardı. 1804'te Antep'te 120'si alâ, 926'sı evsat ve 302'si edna olmak üzere 1.348 cizye veren erkek nüfus vardı. 1843'te bu rakam değişmemiştir. Zannedildiği gibi Antep'te büyük bir gayr-i müslim nüfus yoktur. Dönem içinde temel gıda ve ihtiyaç maddelerinin fiyatları da örnekleme usulüyle ele alınmış, yerine göre dönemin parasının ayar ve vezinleri de verilmiş, böylece fiyatların neyi ifade ettiği mukayese edilmiş oldu.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
100. Yılında Gaziantep Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2022
ULUSLARARASI YAPAY ZEKÂ, TRANSHÜMANİZM, POSTHÜMANİZM ve DİN SEMPOZYUMU, 2021
Milliyetçiliğe Antropolojiden Bakmak, 2023
Mecmua Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
International Language, Literature and Folklore Researchers Journal, 2013
Türk Coğrafya Dergisi, 2017
Erarslan, A., “Antique Revivalism: Empire Style in the Ottoman Architecture”, Developments in Engineering and Architecture, (Eds). Bayko Ranguelov, Zharas G. Berdenov, Recep Efe, ST. Kliment Ohridski University Press, Sofia, 2021, pp. 149-170 (ISBN 978-954-07-5200-6)
Журнал «Научный лидер» выпуск # 1 (46), январь ‘21, 2022