Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Katre, Uluslararasi Insan Arastirmalari Dergisi
Bediüzzaman Said Nursi, iktisatla ilgili görüşlerini daha çok Lem'alar kitabının "İktisad Risâlesi" adını verdiği Ondokuzuncu Lem'a'sında (bölüm) açıklamakla birlikte 5000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatı'nın değişik yerlerinde farklı münasebetlerle yine iktisatla ilgili çeşitli meselelere temas etmiştir. Onun bazı konuları izah şekli modern iktisattan bir hayli farklıdır.
2018
Abdullah Sur (1882-1912), Azerbaycan Turklerinden olup edebi tenkit alaninda yogun caba sarf etmis yazarlardandir. Şark-i Rus gazetesinde baslayan yazarlik hayati boyunca zamaninin temel meseleleri ve bu baglamda iktisadi konular ile de ilgilenerek onemli tespit ve onerilerde bulunmustur. Bu calismada Abdullah Sur’un iktisatla ilgili kaleme aldigi makaleler uzerinden bir okuma gelistirmek suretiyle iktisadi meselelere bakisi irdelenmistir. Yazar iktisadi problemlere kurumsal bir bakis acisiyla yaklasmis ve bu baglamda, zihniyetin iktisadi uygulamalara etkisine isaret etmistir. “Merkantilist” bir yaklasim olan kiymetli maden biriktirme anlayisinin iktisadi kalkinmayi saglamayacagina deginmesi, aydinlarin siyasi meselelerle oldugu kadar iktisadi konularla da ilgilenmeleri gerektigini one surmesi, sorunlarin temelindeki zihni arka plandan hareketle gelisme ve kalkinma icin temel sart olarak gordugu egitimin onemini vurgulamasi, iktisadi kalkinmada (ziraat ve sanayi faaliyetler icin) or...
Öz Abdullah Sur (1882-1912), Azerbaycan Türklerinden olup edebi tenkit alanında yoğun çaba sarf etmiş yazarlardandır. Şark-ı Rus gazetesinde başlayan yazarlık hayatı boyunca zamanının temel meseleleri ve bu bağlamda iktisadi konular ile de ilgilenerek önemli tespit ve önerilerde bulunmuştur. Bu çalışmada Abdullah Sur'un iktisatla ilgili kaleme aldığı makaleler üzerinden bir okuma geliştirmek suretiyle iktisadi meselelere bakışı irdelenmiştir. Yazar iktisadi problemlere kurumsal bir bakış açısıyla yaklaşmış ve bu bağlamda, zihniyetin iktisadi uygulamalara etkisine işaret etmiştir. " Merkantilist " bir yaklaşım olan kıymetli maden biriktirme anlayışının iktisadi kalkınmayı sağlamayacağına değinmesi, aydınların siyasi meselelerle olduğu kadar iktisadi konularla da ilgilenmeleri gerektiğini öne sürmesi, sorunların temelindeki zihni arka plandan hareketle gelişme ve kalkınma için temel şart olarak gördüğü eğitimin önemini vurgulaması, iktisadi kalkınmada (ziraat ve sanayi faaliyetler için) organizasyonların önemine işaret etmesi, çalışkan olmanın, devletten önce, bireylerin özelliği olduğunu Japon örneğiyle savunması, yanlış kader telakkisi, çalışmanın adeta yerilmesi ve iktisadi hayatta doğru olmayan davranışlar sergilenmesinin kalkınmanın önündeki en önemli engel olduğunu belirtmesi, Sur'un fikirlerini orijinal kılan hususlardır.
ilahiyatdergi.ankara.edu.tr, 2010
Fundamentals of Islamic Economic Thought in the Holy Quran The teachings of religion in the field of economics draw the attention of researchers in recent times. Numerous studies on the contribution of Islam to this area in particular have been published. Today, a science with the name of “Islamic Economics” appears. But reached point indicates an understanding of economics rather than an economic system. The most important basis of this understanding of economics is the Quran. The Quran provides intellectual base to the economic field, brings principles for ordering and legitimating, and offers examples related directly to application. We’ll discuss the first one of them in this article. Thus, we aim to explore the reference field that forms the intellectual basis for economic choice, decision, purpose and activities. Keywords: Islamic economics, the Koran, the Caliph, suitable action, musakhkhar, responsibility. Son zamanlarda dinin iktisat alanıyla ilgili öğretileri araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Özellikle İslam’ın bu alana katkısı konusunda çok sayıda araştırma yayınlanmaktadır. Günümüzde “İslam İktisadı” adını taşıyan bir bilim alanı ortaya çıkmaktadır. Fakat ulaşılan nokta, bir iktisat sisteminden ziyade bir iktisat anlayışını işaret etmektedir. Bu iktisat anlayışının en önemli dayanağı Kur’an’dır. Kur’an, iktisat alanına düşünsel temel sağlamakta, düzeni ve meşruluğu sağlayıcı ilkeler getirmekte, uygulamayla doğrudan ilgili örnekler sunmaktadır. Makalemizde bunlardan birincisini ele alacağız. Amacımız, iktisadi tercih, karar, amaç ve faaliyetlerin düşünsel zeminini oluşturan referans alanını ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: İslam iktisadı, Kur’an, halife, ameli salih, musahhar, sorumluluk.
IJISEF, 2019
Öz İslam dini, iktisad konusunda, ifrat ve tefritten uzak mutedil bir yol izlemiştir; bir yandan geçim temini ile rızık elde etmenin insanın müstağnî kalamayacağı husus olduğunu kabul ederken, öte yandan, insanın maîşet talebini hayatının aslî amacına dönüştürmesini tasvip etmemiştir. Bundan dolayıdır ki, Kur’ân ayetlerinin bir yandan ruhbanlığı yerdiğini görürken; diğer yandan Allah’ın lütfunu ummayı emrederek, ticaretle uğraşmayı “Allah’ın fazlını istemek” olarak isimlendirdiğine şahitlik ederiz. İslamî anlayışa göre iktisad, Allah (c.c.) tarafından bazı doğal dinamiklere tevdi edilmiş bir nizamdır. Söz konusu dinamiklerin başında şüphesiz, arz-talep dengesi gelmektedir. İslam iktisadı, ferdî mülkiyeti inkar edercesine sınırlandıran sosyalist ekonomi ile bireyin mülkiyeti ve iktisap hakkı noktasında hiçbir kuvvet ve kudret tanımayan kapitalist ekonomi anlayışlarından farklı olarak vasat bir yol takip etmektedir. Anahtar kelimeler: İslam iktisadı, Sosyalizm, Kapitalizm, Usûlî Mukayese.
2003
İktisat, ifrat ile tefrit arasında bulunan itidal noktasına denir. İslâm'da, abdest alınacak suda, yapılacak ibadette, bir suçluya verilecek cezada hep iktisatlı olmamız emredilmiştir. Cimriliğe ve israfa kaçmadan orta yolun izlenmesi iktisad yolu olarak anlatılmıştır 1 .Terim olarak "insanın, kıt kaynakları yönetimi, geliştirmesi ve bu kaynakları ihtiyaçlar doğrultusunda kullanmasına yönelik faaliyetleri" 2 şeklinde tarif edilen iktisadın esasları İslâm'da, vahiy ile şekillenmektedir. Peygamberler, Sünnetullah gereği sadece kendilerine indirilen vahyi gönderildikleri topluma iletmekle kalmamış, onu yaşanan bir din haline getirme görevini yerine getirmişlerdir. İşte bu sebeple Hz. Muhammed, on üç yıllık Mekke ve on yıllık Medine hayatında söz ve hareketleri ile yeni bir toplumun oluşması için gerekli prensipleri ortaya koymuştur 3. Dolayısıyla İslâm'a göre her hangi bir meselenin konumunu ortaya koymak hususunda referansımız "Kur'ân" ve "Sünnet" olmalıdır. Bu iki kaynakta ekonomiye yön verecek temel prensipler ortaya konmuştur. Kur'ân, hem dünya hem de ahiret hayatını düzenlemeyi hedeflediği için doğal olarak madde ile ilişkileri belirleyici hükümler ve prensipler de içermektedir. İktisadi hayatta, insanların uymaları gereken esasları ortaya koyma bağlamında Kur'ân'da iktisadi yönü ön plana çıkartılan Şuayb peygamberden söz edilmiştir. Hz. Şuayb kavmini Allah'ın birliğine çağırdıktan sonra onlara "Ölçüyü tastamam yapın, (insanların haklarını) eksik verenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun." 4 demiştir.
9. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi Bildiriler Kitabı - II, ss.275-287, 2021
İslâm geleneği içerisinde yaşanılan dönemin sosyal ve kültürel yapısını bizlere aktaran en önemli yazılı metinlerin başında risâleler gelmektedir. Risâleler hacim olarak küçük fakat muhteva ve içerdiği değer bakımından kıymete haiz belgelerdir. İslâm’ın tedvin döneminden itibaren risâle başlığı altında birçok alana dair fazlaca eser yazılmış ve yazıldığı alanlara da önemli katkılar sağlamışlardır. Yazıldığı dönemdeki sosyal ve kültürel malumatın işlenmiş şekilde bilgiye dönüşümünü ifade eden bu yazılı metinler, kendi dönemleri içerisinde değerlendirilmekle kalmamalı günümüz bilgi dünyasına kazandırılmalıdır. Bu çalışmanın öncelikli amacı da İbn Nüceym’in, ‘‘Risâle fi’l-Harac’’,‘‘Risâle fi Beyâni'r-Rişve ve Ahkâmihâ’’, ‘‘Risâle fi Beyâni'l-Iqtâ‘at ve Mahallihâ ve men yestehıqquhâ’’, ‘‘Risâle fi'l-Cibâyât ve'r-Ratibât ve Mi‘şârât ed-Divâniyye’’, ‘‘Risâle fî Sûrati Bey’ı’l-Vakf’ vd..." gibi risâlelerini inceleyerek dönemin iktisadî konularını gün yüzüne çıkarmak ve İslam iktisat düşüncesine katkılarını ortaya koymaktır. Risâlelerde ele alınan genel konuların emvâl, haraç, iktâ’, rüşvet, icâre, vakıflar ve akit mevzularını içermesinden dolayı günümüz iktisadi konuları ve toplumsal olaylarla birebir ilgili olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca risâleler özel olarak incelendiğinde ise mali suçlar ve yolsuzluk, devletin bazı arazileri değerlendirmek kaydıyla gerçek veya tüzel kişilere vermesi (ikta’), öşürlendirme ve vergilerin divan tarafından nasıl belirlendiği gibi güncel konuları da ele almaktadır. Çalışmamızda yöntem olarak bilimsel araştırma tekniklerinin yanı sıra öncelikle metinlerin orjinal dili olan Arapça'dan okunması, gerekli görülen yerlerin tercüme edilmesi ve daha sonra elde edilen -tarihi, sosyal ve iktisadi düşünce ile ilgili- bilgilerin İslam iktisat düşüncesine göre incelenerek tümevarım metodu kullanılacaktır. Ülkemizde İbn Nüceym ve Risâleleri ile ilgili bazı çalışmalar yapılsa da İslam iktisat düşüncesi açısından herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması araştırmamızın özgün olabilme ihtimalini artırmaktadır. İbn Nüceym tarafından yazılan 41 adet risâlenin bu alanla ilgili olanlarının İslam iktisadı perspektifinden incelenmesi, gerek iktisadî düşünceye katkısı açısından gerekse İslâm iktisat düşüncesinin tarihi açısından önem arz etmektedir.
Osmanlı'da iktisatla uğraşanlar uzun bir dönem Osmanlı Devleti'ni tarım ülkesi olarak gördü. Klasik liberal iktisat ışığında karşılıklı üstünlükler ilkesi benimsedi. Osmanlı'nın tarımda uzmanlaşması önerdi. II. Meşrutiyet'le birlikte Osmanlı aydını ulusçuluğa meyletti. İttihatçı çevrelerde Alman iktisadi düşüncesinden esinlenilerek "milli iktisad" benimsendi. Smith, Ricardo, Bastiat yerine List, Rae, Cauwès, Carey gibi klasik iktisada başkaldıran düşünürlerin görüşleri revaç buldu. Bundan böyle, List'in görüşleri doğrultusunda, birey ile insanlık arasında ulus gerçeğine odaklanıldı; ulusun organik bir bütünlük kazanması gerektiği vurgulandı. İktisadi bağımsızlığın bu bütünlük doğrultusunda sanayileşerek gerçekleşebileceği savunulur oldu.
DergiPark (Istanbul University), 2023
International Journal of Islamic Economics and Finance Studies
Type: Translation Öz İslam dini, iktisad konusunda, ifrat ve tefritten uzak mutedil bir yol izlemiştir; bir yandan geçim temini ile rızık elde etmenin insanın müstağnî kalamayacağı husus olduğunu kabul ederken, öte yandan, insanın maîşet talebini hayatının aslî amacına dönüştürmesini tasvip etmemiştir. Bundan dolayıdır ki, Kur'ân ayetlerinin bir yandan ruhbanlığı yerdiğini görürken; diğer yandan Allah'ın lütfunu ummayı emrederek, ticaretle uğraşmayı "Allah'ın fazlını istemek" olarak isimlendirdiğine şahitlik ederiz. İslamî anlayışa göre iktisad, Allah (c.c.) tarafından bazı doğal dinamiklere tevdi edilmiş bir nizamdır. Söz konusu dinamiklerin başında şüphesiz, arz-talep dengesi gelmektedir. İslam iktisadı, ferdî mülkiyeti inkar edercesine sınırlandıran sosyalist ekonomi ile bireyin mülkiyeti ve iktisap hakkı noktasında hiçbir kuvvet ve kudret tanımayan kapitalist ekonomi anlayışlarından farklı olarak vasat bir yol takip etmektedir.
DergiPark (Istanbul University), 2020
İslami Araştırmalar Dergisi, 2003
Bu çalışmada gerek teorik, gerekse pratik açıdan. çeşitli sıkıntılarla yüz yüze olan İslam iktisadının başlıca sorunları tartışılmaktadır. Bu bağlamda biri daha ,teorik, üçü ise daha pratikle ilgili olmak üzere İslam iktisadının önemli dört sorunu irdelenmiştir: İslam ekonomisinin pratiğinin olmaması ve İslam iktisat teorisi arasında nasıl bir bağlantı olduğu, İslam'da faiz ve "sermayenin fiyatı" sorunu, entelektüel altyapı sorunu ve nihayet "tercih çarpıtması" sorunu .
İzmir İktisat Dergisi, 2020
Bu çalışmanın amacı II. Abdülhamid'in yeğeni, yani Osmanlı hanedan üyesi olmasına rağmen Osmanlı Devleti yönetim şekline karşı duruşu ile önemli bir fikir insanı olan Prens Sabahaddin'in iktisadi fikirlerini incelemektir. Prens Sabahaddin, 18. ve 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu toplumsal bunalıma reçete arayan aydınlardan biri olarak, idari ve siyasi yapının değiştirilmesi, ıslah edilmesi gibi geçici çözümler yerine, toplumsal yapının iktisadi açıdan değiştirilmesinin gerektiğini iddia ederek diğer aydınlardan ayrışmıştır. Prens Sabahaddin'in iktisadi fikirlerinin günümüzde tam anlamıyla açıklanamadığı düşünülmektedir. Bu sebeple ele alınan çalışmada şahsi teşebbüs anlayışı ile Osmanlı Devleti'ni kurtarmayı amaçlayan Prens Sabahaddin'in hanedan üyesi olmasına karşın, II. Abdülhamid'e ve dönemin diğer baskın fikir akımlarına muhalif olması ve savunduğu fikirler bir araya getirildiğinde kendi içerisinde belli bir tutarlılığa sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Doughnut Economics: Seven Ways to Think Like a 21st-Century Economist, 2022
Kate Raworth examines the evolution of economics in her book "Doughnut Economics: Seven Ways to Think Like a 21st-Century Economist". The doughnut economy model describes a safe and fair life within the ecological boundary and social base. Raworth's views are critical to a future where improvement is more important than growth. Raworth's seven ways of thinking are: (1) change the goal, (2) see the big picture, (3) nurture human nature, (4) get savvy with systems, (5) design to distribute, (6) create to regenerate, (7) be agnostic about growth. In each of these seven actions, traces of criticism and change can be found. The bagel economy model and ways of thinking suggested by the book are important. However, these models and suggestions can be seen as the starting point for the development of a holistic science. As Keynes said, "The harder thing than catching new ideas is getting rid of the old ideas that take over our brains." In this respect, Raworth's most important contribution was to question old ideas and rethink economics. Because economic policies should seek realistic solutions for the planet and humanity. This depends on the economists who need to catch the change.
Osmanlı iktisat tarihi çalışmalarında Osmanlı’nın neden sanayi devrimini gerçekleştiremediği meselesi önemlidir. Bu çalışmalarda sanayi devrimini gerçekleştirememe geri kalmışlık ile aynı anlamda kullanılır. Pek çok Osmanlı tarihçisi ve iktisat tarihçisi bu konuya kendi bakış açılarından cevaplar geliştirmeye çalıştırmıştır. Başlıcaları Sabri F. Ülgener, Mehmet Genç, Ahmet Tabakoğlu, Şevket Pamuk, Halil İnalcık, Şerif Mardin, Niyazi Berkes, Ahmet Güner Sayar ve Oğuz Adanır’dır. Bunlardan Ülgener ve Sayar, geri kalmışlığa İslam tasavvufunun belirli bir yorumunun neden olduğunu söyler. Bu çalışmanın amacı, Ülgener ve Sayar’ın iddialarını tartışarak, ‘geri kalmışlık’ı İslam tasavvufundan değil, Kur’an’daki arz ve dünya kavramlarının çoğu zaman bağlamı dışında kullanmaktan kaynaklanmış olabileceğini tartışmaktır.
Özet Farklı sosyal bilim disiplinlerinin bir düşünüre yaklaşımı genellikle kendi disiplinleri açısından olmaktadır. Bu yöntemin yeni okuma biçimlerine imkân vererek çıkarımlarda bulunulmasını sağladığını belli ölçüde kabul etsek de kesinlikle o düşünürü daha anlaşılır kılmış olmamaktadır. Bir disiplinden hareketle bir düşünüre bakan araştırmacı, çoğu zaman düşüncenin bütününe vâkıf olamamakta, araştırmasını kendi disiplinini ilgilendiren kısımlarla sınırlandırmakta, akademik pragmatizm diyebileceğimiz bir yaklaşım içerisinde bulunmaktadır. Diğer bir deyişle düşünce yeniden üretilmemekte, disiplin için tüketilmektedir. Bu çalışmada, belirtilen bu metodolojik hataya düşmeden Said Halim Paşa'nın düşüncesi kendi bütünlüğü içerisinde ele alınmaya çalışılmıştır. Düşünce dünyası içerisinde önemli bir yer tutmayan iktisadî meselelere bakışı bir yere oturtulmaya çalışılmıştır. Bununla beraber İslâmcılık düşüncesinin önemli bir temsilcisi olması dolayısıyla bu fikrî akımın iktisadî konulara yaklaşımını da göstermek amaçlanmıştır.
2025
Öz: Neoklasik iktisadın yükselmeye başladığı 20. yüzyılın başlarında Amerika’da Eski Kurumsal İktisat Okulu bulunmaktadır. Amerikan Eski Kurumsal İktisat Okulunun en önemli üyeleri arasında Thorstein Veblen, Wesley Mitchell, John R. Commons ve John K. Galbraith bulunmaktadır Eski Kurumsal iktisatçılar Neoklasik iktisat teorisinden daha farklı bir iktisat teorisi geliştirmeye çalışmışlardır. Bu nedenle psikoloji, tarih, sosyoloji gibi sosyal bilim dallarından yararlanmışlardır. Ancak, Eski Kurumsal İktisat Okulu yöntemler savaşında Neoklasik Okula yenilmiştir. Yöntemler Savaşını kazanan Neoklasik İktisat Okulu Avrupa’da olduğu gibi Amerika’da da iktisat biliminin kontrolünü eline geçirmiştir. Çalışmada tek bir iktisat bilimi olduğu (Neoklasik Okul), ancak her ülkenin farklı kültürel ve tarihsel koşulları bulunduğu belirtilmektedir. Kültür, kurumlar, ahlak ve tarih önemli değişkenlerdir ve ekonomilerin izlediği yolu etkilerler. İktisat araştırmalarına ihmal edilen sosyal unsurların dahil edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda küresel ekonomide farklı kapitalizm modelleri olduğu fark edilmektedir. Küresel ekonomide ülkeler arasında kurumsal, kültürel, etik ve tarihsel varyasyonlar olduğu görülmektedir. Bu çalışmada Amerika’da orijinal olan bir iktisat düşüncesinin ortaya çıkışı ve Protestan kültürüyle olan ilişkisi anlatılmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın sonuç kısmında kökleri Türk tarihinde ve toplumunda olan bir iktisat düşüncesinin geliştirilmesi önerilmektedir.
Bu çalışmada, toplumsal zihniyetteki iktisadileşmenin nedenleri analiz ediliyor. Konunun analizi, büyük ölçüde, Max Weber'in düşünceleri çerçevesinde yapılıyor. Max Weber, Batı toplumlarının gelişme dinamiğini rasyonelleşme kavramı ile açıklıyor. Ona göre, zihniyetin rasyonelleşmesi kapitalist iktisadi zihniyeti yoğuruyor, kapitalist iktisadi zihniyet ise modern kapitalizmi yaratıyor.
Öz: Osmanlı Devleti'nin farklı dönemlerinde devlet düzeninde yaşanan aksaklıkları ve bunların çözüm yollarını ortaya koymak gayesiyle çeşitli ıslahatnameler, risaleler ya da raporlar hazırlanmıştır. Değişen şartlar göz önüne alındığında, ilk dönemlerdeki daha çok askeri bozulmaları ele alan risalelerden farklı olarak, 19. yüzyılda hazırlanan bazı risaleler, iktisadi düşünceyi ilgilendiren görüşleri kapsamakta ve bu yönde teklifler sunmaktadır. Bunlardan birisi de, Risâle-i Tedbîr-i 'Umrân-ı Mülkî başlığını taşıyan elyazmasıdır. Viyana Milli Kütüphanesi'nde bulunan ve muhtemelen tek nüsha olan bu eser, dönemin iktisadi düşüncesine ışık tutacak mahiyettedir. 1833 yılında kaleme alınmış olduğu anlaşılan ve Osmanlı Devleti'nde iktisadi düşünce tarihi bakımından mevcut kaynaklar içerisinde ilk telif eser olarak nitelendirilebilecek bu elyazması, esas olarak politik ekonomiye dair bilgiler ihtiva etmekte ve bazı bölümlerinde yer yer İbn-i Haldun'a ait görüşlere yer vermektedir. Birçok disipline konu olan görüşleriyle İbn-i Haldun'un iktisadi ve mali görüşleri de önem arz etmektedir. Bu açıdan Osmanlı Devleti'nde telif olunan ilk iktisat elyazmasında İbn-i Haldun'a ait fikirlerin yer almış olması dikkate değerdir. Bu sebeple, ele alınan çalışmanın başlıca amacı, Risâle-i Tedbîr-i 'Umrân-ı Mülkî'nin müellifinin İbn-i Haldun'a ait aktardığı görüşleri ve eleştirileri ortaya koymaktır. Abstract In different periods of the Ottoman State, various reforms, treatises or reports have been prepared in order to reveal problems and the ways of solution. Given the changing circumstances, unlike the treatises which deal with more military deterioration in the early periods, some of the 19th century treatises include and offer suggestions on economic thought.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.