Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2008, Radikal 2
…
5 pages
1 file
Düş kırıklığı! Eski kuşakların gayet yakından tanıdığı Onbirinci Tez dergisinin ilk sayısından başlayarak 23 yıldır sol liberalizmi felsefi, metodolojik, teorik ve siyasi temellerini hedef alarak eleştiriyorsunuz, tek bir satır cevap gelmiyor. Sonra geçtiğimiz 1 Mayıs'ta yaşanan demokrasi faciasının ışığında Radikal İki sayfalarında (11 Mayıs) sol liberalleri AB ve AKP konusunda derin yanılgılara düşmüş olmakla eleştiriyorsunuz. Bu kez, hele şükür, bir dizi cevap geliyor. Ama ne deniyor bu cevaplarda? Yazarlarımızdan biri (Baskın Oran, 18 Mayıs) "ben de Marksistim" diyor, biri (Fuat Keyman, 25 Mayıs) "ben sol liberal değilim", diğeri ise "söylediklerin doğru ama bütün sol liberalleri suçlama" (Mahmut Mutman, 18 Mayıs). Bu arada Marx göklere çıkarılıyor. Yazarlarımızdan biri zaten Marksistmiş, ötekiler de Marx'ın toplumsal analiz için vazgeçilmezliğine paragra ar ayırıyor. Alıştığımız bir tablo değil, çünkü sol liberalizmin esas amacı Marksizm'in
İşçi sınıfının oluşum süreci her coğrafyada kendine has özellikler gösterir; coğrafyadan coğrafyaya, zamandan zamana değişen “özel koşulların, bu sürecin hızı, biçimi ve genel seyri üzerinde küçümsenemez etkileri söz konusudur. Bu oluşum hangi sosyal ve siyasal koşullarda gerçekleşmiştir? Bu süreçte işçi sınıfının devletle ve başka sınıflarla ve bu sınıfların partileriyle ilişki biçimi nedir? Ülkede kapitalist birikim hangi koşullarda ve biçimlerlerde gerçekleşmiştir? İşçi sınıfı gelişmesini kapitalizmin nispeten istikrarlı bir döneminde mi, yoksa kriz koşullarında mı sürdürmektedir? Sosyal demokrat ve sosyalist hareketin bu süreçteki konumu, gücü ve rolü nedir? İşte bu ve benzeri faklı koşullar tek tek ülkelerde ve dönemlerde sınıf mücadelesinin, sınıf örgütlenmesinin ve sınıf bilincinin, dolayısıyla işçi sınıfının kendisi için sınıf haline gelişinin üzerinde önemli etkilerde bulunur
İstanbul İSİG Meclisi e-dergisi İSİG , 2022
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2021 senesi içinde 2013-2020 arasını kapsayan dönemde ulaşabildiği çalışma kaynaklı intiharlara dair bir rapor ve e-dergi çıkardı. Çalışma, çalışma acısı, çalışamama acısı, bu acılarla 'içe doğru patlayan şiddet', sosyal cinayet, intiharlara dair resmi istatistiklerde üzeri örtülen çalışma hayatı ve sosyo-profesyonel aidiyetler, işyeri intiharlarının hukuken tanınması hakkında ana tartışma ve tanımlamaları özet olarak aktarmak istedik. [Bu yazı Bir+Bir Forum Dergisi'nde 11 Şubat ve 12 Şubat 2022'de yayımlan, Bekir Avcı'nın, Toplumcu Psikologlar Derneği Todap'dan Baran Gürsel, İstanbul İSİG Meclisi'nden Murat Çakır ve Aslı Odman ile Plaza Eylem Platformu'ndan Eylem Akçay ile gerçekleştirdiği iki bölümlük diyalojik mülakat tefrikasının yazara 'dair' kısmının kismî özetidir.]
Ulus-devlet yapılanmalarının 18.yy'dan itibaren sanayi devrimiyle birlikte imparatorlukların çöküşü, yönetici ve söz sahibi aktörlerin iktidarlarını ayakta tutmaya ve üreticilerin üzerinde-ki egemenliklerini sürdürebilmek amacıyla inşa edildiğini söylemek mümkün. Tabii bu inşa süreci tek yönlü bir süreçten geçmekten öte, sanayi devrimi ile oluşan işçi sınıfının karşılıklı etkileşimi sonucunda şekillenmiştir. Dünya sistemi; bir tarafta bütün insanlık tarihini yönetenler, giderek üretim araçlarına sahip olanlar ve diğer tarafta kendilerine ait olmayan bu üretim araçlarını kullanarak üretimde bulunan ve sonrasında ürettiklerini kazandıkları paralarla satın alarak yaşamlarını sürdürenler arasındaki çekişme üzerine tasarlanmıştır. Bu tasarımı önemli ölçüde etkilemiş olan mizojinist düşünür Aristoteles, yaşadığı Antik Yunan zamanında insanlık oluşumunu " yönetilenler ve yönetenler " olarak ikiye ayırmıştır. Modern dünya sisteminde söz sahibi olanlar yönetilenleri kendi içinde kategorilere böl-, olması istenilenler, varlıkları tolere edilen-ler, yok sayılanlar, kalıba sıkıştırılmak istenilenler vs. İnancın siyasallaşması da kategorileşme eksenine girmektedir. Burada dilinde ve algısında vede yansıtılmak istenilende din anlatısının egemen olduğu bir yönetim sistemi arzu ediliyor. Kapitalist dünya ekonomisinin sosyal düzenleme aygıtı olan Postmodernizm ise özellikle 1990'lı yıllardan itibaren " çok kültürlülük " , " çok dillilik " , " çok renklilik " üzerinden bir siyaset geliştirerek, soğuk savaş döneminin " tek sınıf " ve batı-merkeziyetçi yaşamın karşısına " çokluluğu " koyarak, iyimser bir tablo çizmeye çalışmıştır. Bütün bu kimlikler sistemin desteklediği, zaman zaman karşı karşıya getirdiği, araçsallaştırdığı ve bu anlamda kendi ege-menliği için " tehlike arz etmeyen " aidiyetler olarak karşımızda durmaktadır. Zaman içinde anlaşıldı ki bu " çokluluk " aslında işçi sınıfını ayrıştırmak, kendi içinde bölmek, onları 'tehlike arz etmeyen bu kimlikler' üzerinden kutuplaştırmak ve orada hiyerarşi kurmaya hizmet ediyor. Nitekim renklerin solduğu (Deutsch: Abflachung) " tek bir sınıf " oluşturuldu. Ancak bu sınıf " tüketici sınıfı " dır ve apolitik bir sınıftır. Araştırmacı yazar Aydın Çubukçu ile 16 Mayıs 2018 günü Viyana'da yaptığım görüşmede Çubukçu şu ayrışmayı yaptı: " sosyal sınıf " ve " sosyal güç ". Yukarıda bahsettiğim aidiyetler, mülteciler, eşcinseller, göçmenler, kadınlar vs. bunları " sosyal sınıf " olarak tanımladık. Bu sosyal sınıflar harekete geçebilir ve kendi kültürel haklarını talep edebilir ancak toplumu et-kileyecek ciddi bir eylemde bulunma potansiyeline doğrudan sahip değiller. Küresel batı dün-yasını referans alarak, Çubukçu'ya göre sağlayabilecekleri etki çevrede empati yaratmak ve kültürel bir takım hakları elde etmekten öteye gitmeyecektir. Buradan hareketle şu soruyu sormak gerekir: " o halde 'sosyal güç' kimdir ve onun etkisi nedir? " Bu noktada Marx ve Lenin'i referans alarak diyebiliriz ki sosyal güç işçi sınıfıdır veya burjuva sınıfıdır. Biz işçi
Mücadelelerin birbirinden kopuk oluşuna ilişkin verili durumdan hareket eden bu yazı, ekolojik ve sınıfsal hareketlerin mücadele ortaklığının ku ramsal gerekçelerini ele almayı amaçlamaktadır. Mücadele ortaklığını gerekli kılan kuramsal unsurların varlığı gösterilebilirse, pratik siyasette yaşanan ayrışmanın, ekolojik ve sınıfsal mücadeleler olarak mutlak bir kategorileştirme sunmadığı ortaya çıkmış olur. Yazıda, kuramsal ortaklığın bütün gerekçelerini tüketmek yerine, mücadelenin zemini, içeriği ve stratejisiyle ilgili üç konuya odaklanılacaktır. Bir başka deyişle, yazıyı üç bölüme ayıran, üç tez, tartışmaya açılacaktır. Bunlardan ilki, ekolojik eşitsizlikle sınıfsal eşitsizlik arasındaki ilişki nin kurulmasına özgüdür. Bu ilişki, birleşik bir mücadelenin sınıfsal, toplumsal zemini bakımından ortaklaşma olup olmadığını aydınlığa kavuşturacaktır. İkinci tez, yalnızca demokrasi çerçevesine sıkışan bir mücadelenin kendi içeriği ve hedefleri bakımından etkin ve yeterli olup olmadığı sorusuna yanıt arayacaktır. Üçüncü tez ise, komünizmin, sınıfsal ve ekolojik harekeüeri buluşturan bir ortak payda sağlayıp sağlamadığını araştırmaktadır. Bu tartışma, demokrasiyi değil de komünizmi gerçekleştirme hedefinin, birleşik bir mücadele stratejisi oluşturmak bakımından potansiyel olanaklar barındırıp barındırmadığı konusuna açıklık getirecektir.
Cihan Kaymaz, 2016
Sınıf analizlerinin siyasal ve toplumsal mu cadeleleri açıklamakta yetersiz kaldığ ı iddiaları yayğın bir kanaattir. Oysa sınıf mu cadelelerinin ğu ndelik hayattaki yansımaları, bu betonlaşan iddiaların ğo zden ğeçirilmesine imka! n tanıyor. Bu imka! nların ortaya çıkardığ ı ğerekliliklerden biri de, sınıf mu cadeleleri kapsamındaki proleter hareketin evrensellik boyutu ile yereldeki strateji ihtiyaçlarının o znel koşullara bağ lı kalınarak ğu ncellenmesidir. Çu nku proleter hareket yalnızca evrensellik o lçeğ ine tabi tutularak kavranırsa yetersiz bir yerel strateji tartışılmış ve mu cadele tıpkı diğ er analizler ğibi betonlaştırılmış bir kalıp haline sokulmuş demektir. Bu da proleter hareket stratejilerinin reaktifleşmesine yol açacaktır. Oysa proleter hareketin hedefi evrensel olmalı, stratejiler ise u retim biçiminin kendine o zğu sistemsel mantığ ını yansıtan yerel dinamikler du zleminde alğılanmalıdır.
acikarsiv.atilim.edu.tr
This thesis concerns concepts like system, international system national security and formation of balance of power in the world.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Devrimci Marksizm, 2022
Tarih, Sınıflar ve Kent kitabı içinde (Editörler: Besime Şen-Ali Ekber Doğan), 2010
Kapitalist gıda krizine doğru: Gıdada sınıf savaşları, 2020
Türkiyat Mecmuası, 2015
UTANCIN SOSYOLOJISI: GELENEKTEN DIJITAL ÇAĞA TOPLUMSAL KONTROL, 2024
Direniş Çağında Türkiye'de Alternatif Medya