Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020
Öz: Dasein'den Varoluş'a İnsan başlıklı bu çalışma Karl Jaspers'in insana bakışını ve insanın kendilik bilincine ererek varoluşunu gerçekleştirinceye kadar geçen süreçleri konu edinmektedir. İnsanın kendi benliğine yönelmesi, varoluşunu kavraması ve varlığının bilincine ermesi varoluşa doğru giden bir süreçtir ve bu süreç kendi içinde hiyerarşik bir yapı arz eder. Jaspers insanın dasein, tin, ortak bilinç ve varoluş (existenz) olmak üzere birbirinden farklı dört tür var olma biçiminden söz eder. İnsan bu varlık düzeylerini tamamladıktan sonra existenz aşamasına gelir. Bu süreç, Jaspers'in varoluşu aydınlatan işaretler olarak isimlendirdiği; özgürlük, iletişim ve sınır durumlar gibi bazı özel işaretler sayesinde tamamlanır. Ancak insanın gerçek anlamda varoluş durumuna gelmesi ve kendini idrak etmesi ancak Aşkın Varlık sayesinde mümkündür.
Istanbul University - DergiPark, 2013
İnsan ve onun hayatı önemli bir değere sahiptir. H.Jonas kendi etik anlayışı içinde doğanın korunmasına özel önem verir çünkü doğanın korunması aynı zamanda kaybolmaya yüz tutmuş olan insanın değerinin de korunması demektir. Bunlardan her ikisi de kendine has bir değer taşırlar ve bu değeri bizzat kendi varoluşlarından alırlar. Jonas Batı kültürünün doğa'nın değerini genellikle ihmal edip; daha çok insan değeri ve onun hakları üzerine yoğunlaştığı tespitini yapar. Buna karşın insanın değerinin görmezden gelindiği ya da ihlal edildiği zamanlar da söz konusudur. Politik gerçeklik kaynağını insanın değerinden alan insan haklarını ön plana çıkarmakta ve bunun ihlalini önlemek için çeşitli tedbirler almaktadır. İnsan hakları katalogları insanların özgür ve eşit haklara sahip olarak doğduklarını deklare etmekte, bu haklardan yaşama, özgürlük, mülkiyet, güvenlik gibi hakları anlamaktadırlar. Doğa'nın herhangi bir değere sahip olmadığını düşünmek bizim hem doğadan korkmamıza yol açar hem de bir hiçlikle karşı karşıya kalmamıza sebep olur. İnsan gibi doğanın da bir değeri olduğu görüşü ve bunun özsel anlamda kabulü bizi bu tehlikelerden kurtarır.
2014
Din eğitiminin, kendisini konumlandırırken düşünsel bir zeminde var olma çabasında hem kavramlarını ve istinat edebileceği dayanak noktalarını oluşturmak hem de uygulamaya yönelik yaklaşımlarını belirlemek amacıyla konu edindiği en temel unsurlardan birisi olan “insan”ın mahiyetini ve tabiatını alanın perspektifiyle değerlendirmek ve yeniden yorumlamak ihtiyacı olduğu ortadadır. Bu ihtiyaca binaen yapılacak bir kavramsal çalışma, gelenekte insanın “ne”liği ile ilgili kullanılan kavramların disiplinin bakış ufkuyla gün ışığına çıkarılmasını gerektirmektedir. Bir yönüyle geçmişe, diğer yönüyle bugüne ve geleceğe aynı anda bakmayı gerektiren bu tür bir çalışmada, İslâm ilim geleneğinin yapıtaşlarından birisi olan Dâvûd el-Kayserî‟nin insan hakkındaki düşünceleri din eğitimi açısından önemli ufuklara sahiptir. Çalışmamızda Dâvûd el-Kayserî‟nin insan hakkındaki düşünceleri ve bu düşünceleri ifade ederken kullandığı kavramlar din eğitimi açısından ele alınmıştır. Düşünürün düşünceleri ele alınırken, kullandığı kavram/kavrayışlar disiplinin diline uygun bir şekilde yeniden yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu kavramlar; kemâl, keşf, teveccüh, seyr-u sülûk ve muhabbet kavramlarıdır. Çalışmamızda, bu kavramların din eğitimi açısından nasıl bir anlama imkânına sahip olabileceği değerlendirilmeye çalışılmıĢtır. Bu kavramlar ele alınırken, din eğitimi için bir anlama biçimi olan, insanın Hakk Teâla ile olan “ilişki” boyutu ön plana çıkarılmıştır. İnsanın bu ilişkisinden hareketle, din eğitiminin bu ilişkide edindiği konumu ele alınmıştır.
2021
Giriş, Sonuç ve Kaynakça bölümleri.
Uluslararası Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Dergisi (UDEKAD), 2018 yılından 2023 yılına kadar yılda iki kere, 2024 yılından itibaren yılda dört kere yayımlanmaya başlayan uluslararası hakemli ve elektronik bir dergidir. UDEKAD dil, edebiyat ve kültür alanında çalışmaların yayımlandığı bir dergidir. Bu kapsamda özgün bilimsel makaleler, çeviriler, çeviri-yazılar, kitap tanıtma çalışmaları yayımlanır. UDEKAD'da yayımlanan tüm yazıların, dil, bilim ve hukukî açıdan bütün sorumluluğu yazarlarına, yayın hakları UDEKAD'a aittir. Yayın Kurulu dergiye gönderilen yazıları yayımlayıp yayımlamamakta serbesttir.
Gokmedrese İlahiyat Araştırmaları
GİRİŞ Yirminci yüzyıl insanlık tarihi açısından önemli bir çağdır. Bu çağ da insanoğlu felsefede, bilimde, sanayi ve teknolojide, siyaset ve iktisatta köklü değişim ve dönüşümler yaşamıştır. Bu gelişmeleri biz değişim olarak ifade etsek de değişimlerin hepsi insanlık için pozitif olarak gelişmemiştir. Bunların birçoğu travmatik niteliktedir. Özellikle birinci ve ikinci dünya savaşı ve bu savaşlar sonucunda milyonlarca insanın ölümü, soykırım, katliam ve sömürü faaliyetleri ve bilimin sui-istimali ve bilimcilik akımı dönemin düşünürlerinde bir fikir kırılması yaşanmasına neden olur. Artık akılcı ve bilimci anlayış felsefi popülaritesini kaybetmeye başlamıştır. Filozoflar kurgusal ve retoriksel problemlerle değil de doğrudan insan hayatını ilgilendiren ve insana etki eden benlik, özgürlük, anlam, yaşam, ölüm vs. gibi varoluşsal sorunlar üzerinde düşünmeye başladılar. Dönemin travmasını yaşayanlardan biride şüphesiz Karl Jaspers'tır. Jaspers'ın düşünceleri tam da böyle bir ortamda filizlenmiştir. Jaspers, Nietzsche'den ve Kierkegaard'tan ciddi bir şekilde etkilenmiştir. Jaspers'ın tepkisi Hegel sonrası modernizm ve makineleşme sonucu insanın insani kimliğini kaybetmesi, felsefenin salt bilime indirgenmesi ve yaşamın bilimsel gerçeklik üzerine inşa edilmesinedir. Cevizci'nin ifadesi ile Jaspers, ‚pozitivizmin ve idealizmin sunduğu dünya görüşlerinde, bireye, kararlara, kişisel seçim, kaygı ve özgürlüğe yer yoktur‛. Jaspers'e göre, bu durum varolan birey için bir felakettir. 1
İnsanın ne olduğu sorunsalı, hem tür varlığı hem de tekil insan olarak tüm zamanların ve mekânların en can alıcı sorularından biri olmuştur. Yaşam içinde pek çok düşünce ve eylem, toplumsal ya da öznel insan "doğası"na ve/veya kadın ve erkek doğasına ilişkin açık ya da örtük toplumsal kabullerle ilişkilidir. İnsan yaşamının anlamı ve amacı, toplum ve doğa ile ilişkiler, tarihe ilişkin değerlendirmeler ve geleceğe ilişkin düşler, büyük ölçüde insanın "özü"ne ilişkin düşünce ve eylemlerimizden etkilenir.
Mavi Atlas, 2018
Modern Türk düşüncesinde insan hakkında Takiyettin Mengüşoğlu'na ait felsefi antropoloji temelli yaklaşım oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu yaklaşımın en önemli özelliği soyut, kavramsal, tek yönlü insan tasarımı yerine bilimsel ve antropolojik verilerin ışığında somut insan varoluşunun anlamını ortaya koyma çabasıdır. O, insanı parçalayıp farklı yönlerine göre değerlendiren ve buna göre bir insan yaklaşımı ortaya koymaya çalışan sprütüalist, materyalist yaklaşımları masa başı felsefesi tanımlamasıyla eleştirmektedir. Mengüşoğlu yaptığı felsefi çalışmalarda insanın somut varlık bütününün ortaya konulması ile insana ait evrensel ilkelerin bulunabileceğini düşünmektedir. Bu çalışmada Mengüşoğlu'nun antropoloji temelli felsefi yaklaşımdan ne anladığı, bu yaklaşımın temel ilkelerinin ne olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Doğumunun 800. Yılında Hacı Bektaş Veli Sempozyumu, 2009
Hacı Bektaş-ı Veli'de insan Felsefesi Bayram Ali ÇETINKAYA* ÖZ Kökü Orta Asya bilim ve hikmet merkezlerine dayanan Haa Bektaş-ı Veli, tesiri ve düşüncesi evrenselleşmiş kamil bir gönül insanıdır. Haa Bektaş, insanı "bilen, çalışan ve inanan" bir varlık olarak ele almıştır. O, insanların özelliklerinden hareket ederek, onları sınıflandırmış; davranışları ve düşünceleri aynı olanları bir grup altında toplamıştır.
İnsan sorunu, özellikle kişiliği olan insan, kişi olarak insan sorunu Scheler'in felsefesinin merkez noktasını oluşturur. Ancak onun kişi olarak insan anlayışı özellikle Aydınlanma ve Kant'ın tek yanlı olarak yalnızca akla dayanan insan anlayışının karşısında yer alır.
2017
Bu calismada Martin Heidegger’in varlik anlayisindan hareketle ozunu dunyada yasarken insa eden Dasein’in hem “dunya icinde varlik” hem de “oteki Dasein’larla birlikte varlik” olarak, kendini yiginlar icinde, “herkes”de yitirmesi ele alinmaktadir. Dasein’nin “kendi olmasindan” yani otantik bir varlik olmasindan uzaklasmadan, varlik kosulu olan “birlikte varolma”si ancak Dasein’nin kendi varliginin yapisini anlamasiyla mumkundur. Ancak asil mesele Dasein’nin her gunku varligi icinde, sahici varligini unutmadan ve “kendi olma” bilincini yitirmeden, nasil daha fazla “kendi” ve “sahici” olabilecegini dusunmesinin yolunu acmaktir. Iste ancak o zaman Dasein’nin varlikla dogrudan baglanti kurmasi mumkun hale gelecektir. Dolayisiyla oncelikle Heidegger’in varlik anlayisi cercevesinde Dasein’in temel yapisini cozumlemek ve ontolojik birlikteligin anlami uzerinde durmak gerekmektedir. Daha sonra ise Dasein’nin hergunkulugu icinde “herkes”e sacilmis olan varligina yer verilecektir. Son olarak ...
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021
Makale kapsamında, Alman Sanat Tarihçi Erwin Panofsky tarafından geliştirilmiş olan “İkonografik ve İkonolojik Sanat Eleştirisi Yöntemi” esas alınarak, Hugo van der Goes’un, 1479 yılına tarihlendirilen ve Viyana Sanat Tarihi Müzesi’nde sergilenmekte olan “İnsanın Düşüşü” adlı eseri analiz edilmiştir. Flaman Rönesansı’nın en önemli temsilcileri arasında gösterilen Hugo van der Goes’un, günümüze ulaşabilen sınırlı sayıdaki orijinal eserleri arasında yer almakta olan “İnsanın Düşüşü” adlı eserinin analizinde, “Doğal Anlam (Olgusal ve İfadesel Anlam)”, “Anlaşmalı Anlam” ve “Asıl Anlam veya İçerik” olmak üzere üç ayrı evrede gerçekleşen anlamların saptanmasına dayanan, “İkonografik ve İkonolojik Sanat Eleştirisi Yöntemi” kullanılarak, Tevrat’ın “Yaratılış” adlı ilk bölümünde karşımıza çıkmakta olan, “İlk Günah ve Düşüş” ikonografisi ile eser arasında örtüşen ve örtüşmeyen yönleri saptayarak, sanatçının yaşadığı dönem, bireyselliği, dini inancı ve dönemin felsefesi başta olmak üzere çeşitli etkenlerin esere yansıması gözler önüne serilerek, farklı dönemlere ait sanatçıların “İlk Günah ve Düşüş” ikonografisini ele alış şekli ve üslup özellikleri karşılaştırılarak, değerlendirilmiştir.
2016
Islâm medeniyetinin yetistirdigi bilimsel sahsiyetler arasinda Ibn-i Haldun’un onemli bir yeri vardir. Tarih felsefesinde ve sosyolojide buyuk bir une sahip olan Ibn-i Haldun, arastirmalari arasina egitim ve ogretimi de almis, Mukaddime adli eserinde egitim ve ogretimle ilgili gozlem ve yorumlarina genis bir bicimde yer vermistir. Egitim ve ogretimle ilgili bircok konuda caginin ilerisinde modern yaklasimlar dile getiren Ibn-i Haldun’un bu alandaki gorusleri arasinda “insan unsurunun on planda olmasi ve insana bir deger olarak yaklasilmasi” dikkat cekmektedir. Onun insana deger veren humanistik bir egitim anlayisina sahip oldugunu gosteren pek cok gorusleri vardir. Bunlarin baslicalari: ogrenci merkezli ogretim yapilmasini on gormesi, egitimi sadece sosyo – ekonomik bir zorunluluk olarak degil de ayni zamanda psiko-sosyal bir gerceklik ve bireysel mutluluk kaynagi olarak kabul etmesi, bireylerin zekâ bakimindan irksal veya bolgesel ustunluklere sahip olmasinin gercek disiligini savu...
2023
Kelime karşılığı olarak Antroposen, insan çağı anlamını taşımaktadır. Etimolojik olarak Eski Yunanca’da “insan” anlamına gelen anthrōpos [ἄνθρωπος] ve “yeni” anlamını taşıyan kainos [καινός] kelimesinden türeyen bir takının birleşmesinden meydana gelmektedir. Kavramın sosyal bilimler alanında çok ilgi görmesinin belli başlı sebepleri vardır. Öncelikle Antroposen kavramı bir hikâye anlatma kapasitesine sahiptir. İnsanın tarihsel toplumsal serüvenini, yeryüzünün, toprağın, hayvanların, bitkilerin ve türlü canlılığın yaşamı ile birlikte anlatma imkânı verir. Antroposen ve onun etrafında örülen tartışmalar kitabımızın ortak temasıdır. Kavram ve eleştirileri kitabın tüm makalelerinin içinden geçiyor ve bu derlemenin yazarlarını ortak bir tartışma gündeminde buluşturuyor. Tüm bu ufuk açıcı makaleleri içeren Antroposen’in İzleri: İnsanın Dünya İle İlişkisi Üzerine Tartışmalar derlemesinin, Türkiye’de sosyal bilimler literatüründe kendine yeni yeni yer bulan Antroposen kavramının anlaşılmasına, tartışılmasına, kullanılmasına ve eleştirilmesine bir katkı sağlamasını umut ediyoruz. NIHAN BOZOK
Turkish Academic Research Review - Türk Akademik Araştırmalar Dergisi [TARR], 2021
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir.
2025
Düz Dünya teorilerinden çoklu evrenlere geldik. Yüzyıllardır evren konusunda ortaya onlarca teoriler atıldı. Einstein, zaman dâhil edildiğinde dört boyut olduğundan söz etmişti. Fakat bugünlerde Sicim Teorisi ile birlikte bu boyutlar 10’un üstüne çıkmaktadır. Tabii her ne kadar yeni fikirler ortaya atılsa da 13,8 milyar yaşında olan bir evrende yaşadığımız ve Yer’in de düz olmadığı konusunda artık hemfikiriz.
The Journal of International Lingual Social and Educational Sciences, 2018
Kur'an-ı Kerim'deki altmış beş yerde "insân", on sekiz yerde "ins", bir yerde de "insî" geçmektedir. Ayrıca bir ayette "enâsî", beş ayette "ünâs", iki yüz kırk ayette de "nâs" şeklinde çoğul olarak yer almaktadır. Beş ayette görmek manasında "ânese" şeklinde, bir ayette de izin alma anlamında "teste'nisû" şeklinde kullanılmıştır. Bir ayette ise konuşma, ülfet, ünsiyet etme anlamında "müste'nisîn" şeklinde özne kalıbında kullanılmıştır. Ayrıca vurulduğu zaman ses çıkaran kuru balçık anlamına gelen "salsâ"l tabiri, insanı öteki canlı türlerinden ayıran konuşma ve dil üretme yeteneğine, hem de insan varlığının kolay kırılabilir ve zayıf yaratılışına işaret ettiği söylenmektedir. Bu çalışmada; dil ve iletişimle ilgili olduğunu değerlendirdiğimiz 74 farklı ibarenin 924 suredeki 2077 ayette toplam 2162 kez geçtiği tespit edilmiştir. Bütün ibarelerin sure, ayet ve geçiş frekansları verilerek, Diyanet meali üzerinden Kur'an ve insan iletişiminde dilin önemi araştırılmıştır. İnsan, dünya ve Kur'an çeşitli yönleriyle birbirine benzetilir. "Peygamber yürüyen Kur'an, dürülen dünya insandır" madem, değişim ve dönüşüm sürer her dem. Dil; her üçü için de gereklidir ve üç benzemezi birbirine döndüren harikulade bir araç; ezelden ebede varlığını sürdüren kökü arzda, dalları semada ve her mevsim meyve veren bir İlahî ağaçtır. İnsanca yaşamak, doğru yolda buluşmak ve güzellikte yarışmak için dil, yani doğru iletişim şarttır. Kur'an, dünya ve insan için hem doğru kılavuz hem de sağlam kaynaktır. Onunla sürekli iletişim içinde bulunmak, ebedî hayat için mutlak bir hak ve muhakkak olan ezelî varlığa ulaşmak bediî bir ihtiyaçtır.
Uluslararası Türk Kültür Coğrafyasında Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Yirminci yüzyılın halledilemeyen meseleleriyle yirmi birinci yüzyıla miras bıraktığı Filistin sorunu, Türk kamuoyunun da yakından ilgilendiği dünya sorunları arasında yer alır. Bir anlamda çağının en önemli tanıklıklarından birini yapan edebiyat da bu soruna duyarsız kalmaz. Türk edebiyatında 1960"ların sonlarından itibaren Kudüs konulu şiirler yazılır. Fakat hem reel sorunları görmek açısından hem de nicelik yönüyle bu örneklerin yeterli olduğunu söylemek kolay değildir. İşte, Yavuz Ahmet"in 2018 yılında yayınlanan İbrahim"i Beklerken-Kudüs öyküleri kitabı, konularını Kudüs ve çevresinden alan dokuz öyküyle en azından Türk öykücülüğünde doğrudan Kudüs sorununa eğilmiş ilk örnek işlevi görür. Öte yandan kitaptaki öyküleri, isminde Kudüs sözcüğü geçse de mekân merkezli metinler saymak, bu ilk örneğe yaklaşımda eksik kalacaktır. Çünkü kitapta yer alan dokuz öykü de yazarın genel edebiyat anlayışıyla örtüşür şekilde insanı merkeze alan, Kudüs"e de mekâna anlam kazandıran insan etrafında soruna yaklaşan öykülerdir. Kadın ve erkeğiyle, Müslüman"ı, Yahudi"si ve Hristiyan"ıyla yazarın penceresinden eşit yaklaşılmaya çalışılan insan görüntüleri, aynı zamanda sorunların çözümünde bir alternatif olarak sunuluyor. Yazarın mevcut şartların bilincinde olmakla birlikte edebiyata yüklediği ara bulucu görevler, sorunları daha da derinleştirecek konulardan ziyade insanı ön plana çıkaran bir tutum sergilemeye çalışıyor. Kırılmalar, bekleyişler, arayışlar, sorgulamalar da karakterlerin iç sorgulamaları, diğerini anlama ihtiyacı gibi insani perspektifler aracılığıyla veriliyor. Dolayısıyla bu bildiri de İbrahim"i Beklerken kitabındaki öyküler insanı algılayışı bakımından değerlendirilecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.