Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014
…
10 pages
1 file
Ardahan baslangicindan itibaren Gurcu tarihinde onemli bir yere sahip olmus; 4. yuzyilin baslarindaHiristiyanligin kabul edilmesiyle birlikte, Constantinopolis’ten davet edilen mimarlar ilk kiliseyi burada insa etmislerdir. Arap akinlari sirasinda, Klarceti (Artvin Bereket Koyu)’ye yerlesen bir grup rahibin calismalariyla Klarceti onemli bir dinsel merkez haline gelmis, bunu daha sonra Tao (Erzurum) bolgesi takip etmistir. Cok sayida insa edilen manastirlardan sadece ucunun Ardahan’da yer almasi, manastir faaliyetleri acisindan Ardahan’in ikinci planda kaldigini gostermektedir.Bu calismada, Ardahan’in Cildir Ilcesi, Ovundu Koyu’nde yer alan ve sadece eski bir yayinda kisaca bahsedilen Vaslobi Manastiri tanitilacak, farkli insa donemleri tartisilacaktir
İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 2019
Günümüzde bilginin hızla çoğalması beraberinde birçok sorunu getirmiştir. Bunlar; algılama, akılda kalıcılık, görsel kirlilik ve kent kimliği gibi sorunlardır. Bu sorunlar bilginin tasarlanması ihtiyacını doğurmuştur. Bu bilgiler için yapılan tasarımlar, bilgilendirme tasarımları olarak tanımlanmaktadır. Teknolojinin sürekli ve hızlı bir şekilde gelişim göstermesi her alanı etkileyip gelişmesine sebep olacağı gibi bilgilendirme tasarımı alanında da değişikliklere sebep olacaktır. Bu düşünceden yola çıkarak araştırmada ele alınan bilgilendirme tasarımlarında kimlik, algılama, anlaşılma ve görsel kirlilik gibi sorunları ortadan kaldıracak yeni, modern bilgilendirme tasarımı oluşturulmuş ayrıca, tarihi kültürel varlıkların bilgilendirme tasarımlarında yeni bir uygulama olacak QR kod sistemi kullanılmıştır. Bunun yanı sıra bilgilendirme tasarımı üzerinde bir öge olarak kullanılan QR kod şifrelemesi içerisinde mobil web site tasarlanmıştır. Bu sayede kullanıcıların web site içerisinde ta...
Özet Makedonya'nın güneybatısında yer alan Manastır şehrinde Osmanlı döneminden ayakta olan toplam 12 cami mevcuttur. Bu çalışmamızın konusu olan Sungur Çavuş Bey Camii ve Kırık Camii ise yakın geçmişte şehirleşme projesi uğruna yıkılan iki Osmanlı eserimizdir. Sungur Çavuş Bey Camisi, Balkanlarda inşa edilen en eski tarihli Osmanlı yapısıydı. Ayrıca, günümüze kadar korunabilen vakfiyesi, bu yapının şehrin mimari gelişimi için önemli olduğunu göstermektedir. Kırık Camii, eski eser statüsünde olmasına rağmen yıkılarak yerine modern görünümlü apartmanlar inşa edilmiştir.
VII. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, 2010
2019
Bilim tarihi, bilginin olusumunu, gelisimini ve donusumunu anlamak bakimindan onemlidir. Bilimin, tarihin baslangicindan itibaren, ozellikle birkac onemli cografyada cok buyuk gelismeler gosterdigi, bu cografyalarin bilimin yayilmasi bakimindan birbirlerini etkiledigi, boylece bilimin evrensel bir boyutta surekli gelistigi muhakkaktir. Bu gunku bilim, tarih boyunca olusan ve gelisen bilimsel calismalarin bir sonucudur. Bu calismanin amaci, bilimin olustugu bu surecte Eskicag ile Yakin Caglar arasinda var olan fakat bu gunku batinin inkârina maruz kalan, buna ragmen yararlandigi bilimsel kaynaklarin ortaya ciktigi donem olarak Islâm Medeniyeti’nin bilim tarihinin onemini ortaya koymaktir. Bilim oncelikle Mezopotamya cografyasi ve Misir’da olusmaya baslamis, buradan antik Yunan cografyasina ve bunlarin bir devami olarak da Roma Imparatorlugu’nun siyasi sinirlarina kadar yayilmistir. Helenistik donemin ve Roma Imparatorlugu’nun ardindan Dogu yeniden bilimin merkezi olmus, Islâm Medeniy...
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 2021
Hunlardan başlayarak 8. yüzyılda İslâmiyet'e kadar uzanan ve ardından 11. yüzyılda Selçuklular eliyle Anadolu'ya ulaşan duvar resimleri, Türk-İslâm sanatının önemli unsurları arasında yer alır. Daha çok iç mekân süslemeleri olarak karşımıza çıkan bu resimler, Osmanlı devrindeki Batılılaşma hareketi ile en hareketli günlerine kavuşarak önce başkent İstanbul'da karşılık bulmuş ve 19. yüzyılda Ayanlar eliyle Anadolu'ya taşınmıştır. Yüzyılın sonlarında ise taşradaki kırsal köy camilerine kadar gidebilmiştir. İşte burada tarikatların da devreye girdiği görülür. Böylelikle, başta İstanbul ve diğer önemli Osmanlı kentlerindeki dini ve sivil mimariye işlenen doğa ve manzara içerikli tasvirler ile birlikte tasavvufi sembollerin de yer aldığı süsleme anlayışı çeşitlenerek zenginleşmiştir. Artık, cami duvarlarına tarikat dervişlerine ait tac gibi aksesuarlar ile Zülfikar, teber, nefir ve keşkül gibi derviş çeyizlerine ait eşyaların da tasviri yapılmaya başlanır. Bunların yanı sıra mizan terazisi, livâü'lhamd (Peygamber sancağı), sancak, tespih, Ashâb-ı Kehf gemisi gibi tasavvufi olduğu düşünülen diğer sembolik kavramlar da resmedilmiştir. Böylelikle duvar resimleri; bani-usta-cemaat üçlüsünün tasavvufi görüşlerini yansıtan, mensup oldukları tarikatların mesajlarını aktaran sanatsal bir araca dönüşmüştür. Bu yazıda, Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki köylerde inşa edilen camilerin harim mekânı duvarlarındaki tarikatların tasavvufi dünyalarında önemli yer edinmiş nesnelerin tasvirleri anlatılmış ve Anadolu başta olmak üzere diğer İslâm coğrafyalarındaki benzer örnekleriyle bir değerlendirme yapılmıştır.
Sistematik Kelam İlahiyat, 2019
Bu bölümde hızlı işaret, fısıldaşma, ilham, ontolojik iletim ve Allah’ın elçi-siyle konuşması şeklinde tanımlanabilecek ve daha ziyade literatürümüzde sonanlamıyla değerlendirme konusu olan vahiy kavramının etimolojik tahlilindenöte nübüvvet bağlamındaki içeriğinin “ahit geleneğinde”ki anlamlandırılma bi-çimleri ele alınmaktadır. Kısacası yazının mihverini söz konusu gelenek oluş-turacaktır. Ahit geleneği, Tanrı ile insan arasındaki sözleşme anlamında kavramlaştırı-lan “ahit” veya “misak” terimlerini merkeze alan dinleri tanımlamak için kulla-nılan bir terkiptir. Bu dinler de söylemlerini temellendirdikleri ortak atanın Hz.İbrahim olması, bununla birlikte birbirlerinden teolojik olarak farklılaşmalarıitibarıyla Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’dır. Bu dinler; “ilahi”, “semavi”, “İb-rahimî” vb. birtakım kavramlarla ifade edilse de “ahit geleneği” kavramının,bilimsel saptama açısından daha kuşatıcı olduğu düşünülmektedir. “Din”in kay-nağının Tanrı olduğu düşünülürse, bu dine ilişkin farklı yorumlardan hareketleilahi ve beşerî dinler şeklindeki birtakım ayırımlar doğru olmayacaktır. Haddizatında kaynağı açısından bütün dinler bir olsa da kaynağın hakikatine uygunolması açısından dinler farklılaşabilirler. Bu bakımdan dinler; kaynağının ilkele-rini yansıtan (hâlis) ve kaynağından uzaklaşan (muharref) dinler olmak üzereiki kategoride değerlendirilebilir.Bilindiği üzere, her dini inşa eden temel kaynak metinler vardır ki bunlarakutsal kitaplar denilmektedir. Yahudiliğin kutsal kitap külliyatı “Ahd-i Atik (Ta-nah)”, Hıristiyanlığınki “Ahd-i Cedid” ve İslam’ınki ise “Kur’an-ı Kerim” şek-linde tanımlanmaktadır. Ahit kavramından ve bunu ön plana çıkaran (A’raf, 7:172; Ahzab, 33: 7) gibi ayetlerden hareketle Kur’an için “Ahd-i Hâtim” terkibide kullanılabilir. Zira daha önceki özü itibarıyla bir olan ahitlerin takipçileri,Kur’an tarafından “Ehl-i Kitap” olarak tanımlanmakta ve onların kendi dinlerinitahrif ettikleri belirtilmektedir. Bu nedenle Kur’an, ahit ve vahiy gelenekleriolarak da tarif edilebilecek nübüvvet geleneğinin tamamlayıcı ve mu’ciz halkasıolarak hem bu geleneğin özünü yansıtan hem de buna iliştirilen yanlışları tashiheden bir yapıda son ilahi vesika olarak nitelendirilebilir.Hâsıl-ı kelam, burada asıl irdelenmek istenen bağlam, söz konusu vahiyleremuhatap olan kitlelerin muhayyilelerinde “bunlar nasıl bir akis bulmuş?” ve “neşekilde tasavvur edilmiş?” şeklindeki sorulara cevap aramaktır. Esasında vahiy,Tanrı’nın tarihe müdahalesi ve tarihi, muhatap alınan insanla birlikte şekillendirmenin ifadesidir. Dolayısıyla bir anlamda insanın yapısını anlamaya çalışmakvahyin de yapısını anlamaya çalışmak olacaktır. Başka bir ifadeyle, vahyin nasıltasavvur edildiğini ele almak aynı zamanda insanlığın karakterini ele almak de-mektir. Zira vahyin; tarihin hem konusu hem de banisi olan insanın karakteriniortaya koyan, kimliğini inşa eden ve yaratıcının karşısında konumunu açıklayanbir yapısı vardır. Bu nedenle, vahyin muhataplarının düşünsel terakkisini değer-lendirmek metodolojik açıdan doğru bir yaklaşım olacaktır. Konunun genişliğiizahtan varestedir. Usul açısından kronolojik olarak Yahudiliğin, Hıristiyanlığınve Müslümanlığın vahiy tasavvurları ana hatlarıyla ortaya konulmaktadır.
III. ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MERZİFON ve AMASYA YÖRESİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI, 2015
Amasya, Göynücek İlçesi, Gediksaray Bucağı sınırları içindeki Şıhlar (Bugün Şeyhler) köyü kırsalında yer alan Kilise yapısı ve eki hakkında ilk inceleme, dönemin Amasya Müze Müdürü, Hikmet Takas tarafından 1974 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bugün bir bölümü müzede olan, bir bölümünün ise yeri belli olmayan birkaç parça döşeme mozaiği açığa çıkarılmıştır. Konuyla ilgili ikinci bir araştırma, “Amasya’daki Bizans Eserleri” başlıklı lisans tezi kapsamında Zuhal Kalıpçı tarafından gerçekleştirilerek 1981 yılında tamamlanmıştır. Çalışma kapsamında Yapı kalıntıları fotoğraflanmış, yapının bir restitüsyon planı çıkarılmış ve bu plan üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır.(Kalıpçı,1981) Çalışmanın başında ilk yaptığımız iş, Kilise ve Müzede korunan mozaik parçası hakkında bir çalışma yapılıp yapılmadığını araştırmak oldu. Bu çabanın sonunda Kocaeli Üniversitesinden Füsun Tülek’in Kültür Bakanlığı 26. Araştırma sonuçları toplantısı bildirileri kitabında yayınlanan çalışmasına ulaştık. Yazar, Bitinya - Paflagonya bölgeleri ve civarı müzelerde bulunan mozaik eserleri konu alan bu çalışmasında, Şıhlar Kilisesi’nden Amasya Müzesine getirilen mozaik parçası da tanıtılmış ve Müzede türünün tek örneği olan bir eser olarak tanımlanmıştır. (Tülek, 2008) Ancak çalışmanın yapıldığı günden bu yana Amasya mozaikleri konusunda önemli gelişmeler yaşandığını da bildirimizin ilgili bölümünde paylaşacağız.
Balıkesir'de Dini Hayat. Tasavvuf-, 2024
Hakkında yapılmış yüksek lisans ve doktora tezlerinin yanı sıra çok sayıda bildiri ve makale yazılmasına rağmen Çantay'ın hala entelektüel biyografisi yazılmamıştır. 2 Çantay, "üstâd-ı kerimim" diye hitap ettiği Mehmet Akif'e ölümünün ardından bir vefa örneği olması için adına bir kitap kaleme almıştır. Bk. Hasan Basri Çantay, Âkifnâme (İstanbul: Erguvan Yayınevi, 2020).
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Avrasya incelemeleri dergisi, 2019
Vakıflar Dergisi, 2020
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi
The Journal of Mesopotamian Studies, 2017
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Türk Dünyası Araştırmaları (TDA), 2019
Kiliseden Dönüştürülen Molla Gürani Camisi’nin Vakfiyesi, Cephesel Kurgusu ve Geçirdiği Depremler Çerçevesinde Değerlendirilmesi
Journal of International Social Research, 2018
Aydos Dergisi, 2018
Journal of International Social Research, 2017
İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2018