Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Unlimited
Fotoğrafçıların seyahat etmeden birbirlerinin şehirlerinde, birbirlerinin yerine ve birbirleri için üretim yaptığı, Refik Akyüz & Serdar Darendeliler [GAPO] ile Lütfü İrdem ve Sinan Kılıç [No 238] iş birliğinde Kültür için Alan desteğiyle hayata geçen Değiş Tokuş projesinin çıktıları çevrimiçi olarak sergileniyor. 12 sanatçının çalışmalarını bir araya getiren projeyi tarif ettiği dayanışma mekanizması ve sunduğu işler üzerinden ele aldık.
2018
Şehirlerin Ruhu meselesine geçmezden evvel, öncelikli olarak "Şehir nedir?" sorusuna cevap aramak gerekmektedir. Sonrasında "ruh"un ne'liğini tartışmak daha anlamlı hale gelecektir. Bu açıdan şehir ve ruh kavramlarını açıklayarak konuya girmek istiyorum. Şehir kelimesinin Farsça asıllı olduğu malumdur. Köken olarak Farsiyi Bastanî denilen kadim dönem Farsça'sına kadar geri gitmekte olup, temelde xşeora kavramına dayanmaktadır. Bu kavram güç, kudret, egemenlik, hâkimiyet anlamına gelmekteydi. Partça ile Orta Farsçada şehr şekline dönüşerek ülke, vatan, yurt, şehir, medine, dünya anlamında kullanılmıştır. Ancak yine aynı dönemde şeiora kelimesinin de bu kavramdan türeyerek ev, vatan, ikamet yeri manasında, kullanıldığı görülmektedir. Kavram zamanla güç, kudret ve yönetimin uygulandığı mekân için de kullanılır olmuştur. Sanskritçede ise güç, kudret, üstünlük anlamında kşetre kelimesi kullanılıyordu. Bu iki kelime arasında da bir bağın bulunduğu anlaşılmaktadır. Günümüz Farsçasında kullanılan kişver yani ülke kelimesi de aynı köktendir. Ayrıca modern Farsçada kullanılan şehr, şehristan, şehriyar, şehriyari, şehrban, şehrbani, şehrdar, şehrdari, şehrvend, şehrevendi kelimeleri de şehir kelimesiyle aynı kökten türemiştir. 1
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Richard Mackenney, Şehir Devletler(Çev. Cem Demirkan), Babil Yayınları, İstanbul, 2004, 80 s.
"Şehir ve İnsan” mevzusu, felsefi bağlamda ilk defa kapsamlı olarak Platon tarafından ele alınmıştır. Platon’a göre birey, sadece kendi başına yaşayan bir varlık değil daha çok başkalarıyla birlikte bir polis/şehir içinde yaşayan bir varlıktır. Dolayısıyla insanın mutluluğunu sağlaması veya elde etmesi kişisel çıkarlarıyla mümkün olmaz. Onun mutluluğu, içinde yaşadığı şehrin mutluluğuna bağlıdır. Şehir yani cemiyet mutlu ise insan da mutludur.
GiriĢ Değer insana bitiĢik olan, insanla birlikte bulunan bir olgudur. Değer anlayıĢını kaybeden bir kimsenin insanlığını da kaybetmesi kaçınılmazdır. Çünkü değerler tamamen insanın, ekonomik, estetik ve etik boyutuyla alakalıdır. Biz insan olarak, her Ģeye değer açısından da bakabilme yeteneğine sahip olan varlıklarız. Tarih boyunca değerlerin kaynakları ile ilgili farklı görüĢler ileri sürülmüĢ olsa da, insanların birbirlerini en çok etkiledikleri yer olarak Ģehirlerin değer üretimi, değersel etkileĢim ve değer aktarımı bakımından oldukça önemli mekânlar olduğunu söyleyebiliriz. Eskiçağdan beri insanlığın en büyük baĢarıları Ģehir dediğimiz sosyal çevre içerisinde gerçekleĢmiĢ, kültür ve medeniyetin doğduğu, geliĢtiği yayıldığı yerler Ģehirler olmuĢtur. Bu itibarla medeniyet tarihi ana hatlarıyla Ģehirlerin tarihidir demek yanlıĢ sayılmaz. (Yörükan, 2006: 33). ġehir hayatı doğası gereği, aynı zamanda birçok değerin bir arada yaĢadığı ve birbirlerini etkilediği, "çoklu değer" mekânlarıdır. Çoklu değerler, bazen birbirleriyle sulh halinde, bazen de çatıĢma içerisinde olabilirler. Ortak yaĢam ilklerinin iyi tesis edilemediği yerlerde ya da bu ilkelere riayet edilmediği durumlarda değerler çatıĢması Ģiddetlenirken, devlet tarafından bu ilkelerin iyi tanzim edildiği ve ilgili tarafların bu ilkelere uyduğu durumlarda değerler çatıĢması daha az düzeyde yaĢanır. Her halükarda, birçok değerle karĢılaĢtığı için, Ģehir insanından daha toleranslı olması beklenir.
Üsküdar Dergisi, 2019
Üsküdar Kültür,Sanat ve Medeniyet Dergisi
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2016
Abdulkadir Aksoy, 2014
Düşünen Şehir, 2021
Her sözün evveli bismillâhdır Mahlukın çün hâlıkı Allâhdır Revâdır ismini yâd itmek anıñ Kim andandır hayâtı cümle cânın Battal-nâme
Nüsha - Şarkiyat Araştırmaları Dergisi - Sayı 54, 2022
İÇİNDEKİLER/CONTENTS Araştırma Makaleleri/Research Articles XVIII. Asır Şâiri Nevres-i Kadîm ve Sa'dî-yi Şîrâzî'nin Kasîdesine Yazdığı Farsça Tahmîsi XVIII. Century Poet Nevres-ı Kâdim and His Persian Tahmîs to Saadi Shirazi Serpil Koç-Tuba Bal...………...…………………….…………....1-42 İki Kaside Bağlamında Mütenebbî'nin İhşîdî Hükümdarı Ebü'l-Misk Kâfûr'a Methiye ve Hicivleri In the Context of two Ḳaṣīdas, Mutanabbî's Praises and Satires to the Ikhshîd Ruler, Abu'l-Misk Kāfūr Fuat Daş……………...……………………….……..….…….…43-72 Günümüz Farsçasında Türkçe Kelime Varlığı: Ferheng-i Rûz-i Suḫen'de Türkçe Sözcükler
Çocuk Yazını, 2018
Aydoğan Yavaşlı'nın Gökyüzünü Kaybeden Şehir'i üzerine
Giriş Şehir, insanların temel nitelikli ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri, iklim şartlarından ve her türlü zorluklardan korunabilmeleri amacıyla ortaya çıkan yerleşim bölgelerine verilen isimdir. İlk kurulan şehirlerde, düşmana karşı korunma ön planda tutulmuş, şehirler yükseklere, tabii kale görünümünde kayalar üstüne inşa edilmiştir. Daha sonra kurulan şehirlerde ise, ulaşım, su ve enerji kaynaklarının karşılanması, bu kaynakların dağıtım ve kullanımı öncelikle dikkate alınmıştır. Genel olarak şehirler; su, enerji kaynaklarına yakın ve ulaşıma uygun bölgelere kurulmuştur. Günümüzde şehirlerin başlıca problemleri olarak hızlı nüfus artışı, ulaşım, çevre ve hava kirliliği, barınma, içme suyu sorunu, kişi başına düşen yeşil alan miktarı, gürültü gibi unsurları saymak mümkündür. Yukarıdaki problemlere bağlı olarak şehirlerde yaşamanın ve çalışma koşullarının çok hızlı olması, aynı zamanda üretimden çok tüketime dayanması, sadece şehirlerin hızlı olmasına değil, buna bağlı olarak insan hayatının da hız kazanmasına yol açmıştır. Bu durum, insanların fiziksel, psikolojik ve ruhsal sorunlar yaşama riskini günden güne arttırmıştır. Bu nedenle, çok karmaşık ve yoğun olan şehir hayatı insanı yeni arayışlara ve yeni yaşama yolları keşfetmeye sevk etmiştir.
Nihayet Dergi - 78. Sayı, Haziran 2021, 2021
Sapanca'da ikamet etmek bizi daha sakin, yavaş kıldı ilk elde. Bir de şunu fark ettik, insan toprağın üstünde, ağaçların arasında, gölün kenarında, açık havada daha fazla vakit geçirince, bütün bunları koruma fikri soyut bir şey olmaktan çıkıyor, küçük çevreci adımları daha kolay atabiliyor. Büyüklerimize yakın olmak, onlara göz kulak olmak ise servet değerinde. Daha neler mi? Bunları da zaman gösterecek.
Mimari ya da şehir inşa etmek salt olarak fiziksel olanı imâr etmek değil aynı zamanda insan ve cemiyeti inşa etmek demektir. İnsan, şehri inşa ettiği gibi şehir de insanı inşa eder. Mahalleler veya şehirler, sadece fiziki yapıları değil idari, sosyal ve kültürel mahiyeti de gösterir. Mekânını yitiren insan, kendini yitirmiştir. Nitekim medeniyetler, şehirler üzerinde yükselmiştir. 18. yüzyılla başlayan 19. yüzyılda büyüyen sanayileşme, kentleşme olgusunu meydana getirmiştir. Ortaçağ kent olgusunu yitiren Avrupa, düşünce geleneğinin pozitivist, seküler ve maddiyatçı yaklaşımı paralelinde kentler inşa etmiştir. Sanayileşmenin sonrasında 1970’lerde yaşanan ileri teknoloji/high tech süreci, maddi evren ve düzeni simülatif düzene dönüştürmüştür. Bu çalışmada Baudrillardcı yani simülasyon kuramı üzerinden kadim İslam Medeniyeti’nden ( -تمدن-temeddün) koparak mekânın ve şehrin dolayısıyla gerçekliğin nasıl kaybedildiği konu edinilecektir.
Erdemli şehirler, şehrin kendi mutluluğunu esas alıp diğer şehirler ve dünyaya bunun harmoni içerisinde zaten sirayet edeceğini kabul ederken görünen o ki marka şehirler konsepti şehrin başka insanlarca nasıl cazip kılınabileceğini ve başka şehirlerle nasıl rekabet edebileceğini esas almaktadır. Netice itibariyle her ikisi de bir şehrin müreffeh ve yaşanabilir olmasını hedefliyorsa da ilki mutluluğu ve başka şehir ve dünya ile harmoniyi öne çekerek bütün şehirlerin mutluğunu hedeflemekte ikincisi ise ekonomik kazançları ve rekabeti önceleyerek tekil mutluluk ve kazançları amaçlamaktadır. Erdemli şehirler için, kendi şehrinin ve şehirlinin talepleri öncelikli iken marka şehirler için şehrin özgünlükleri kadar başkalarının algısının araştırmak da temel bir süreçtir. Güzellikleri ortaya çıkarmak için bakış açıları farklı olmakla birlikte ortaya çıkan güzelliklerin paylaşımı her iki yaklaşıma mündemiçtir. Bu durumda biz Türkiye şehirleri için nasıl bir kavramsallaştırma geliştirmeli ve bakış açısı ortaya koymalıyız? Şüphesiz öncelikle şehirlileri mutlu eden ve güzelleştiren sonra da belirli odaklar belirleyerek bu mutluğu başka şehirler ve insanlarla paylaşacak iletişim kanalları peşinde olan bir yöntem evrensel mutluluğu hedefleyen tarihsel Türkiye şehirleri için çok daha doğru bir yöntem olacaktır. Örneğin mutlu ve güzel şehir/ler; erdemli şehirler bu çerçevede düşünülebilecek, toplumsal kültür ve çağrışımlarımıza yabancı olmayan kavramsallaştırmalardır.
Şehirler, vahye muhataptır insanlar gibi… Şehirler insanlar gibi uyanık, insanlar gibi uykudadır. Şehirlerin bazısı beyazdır, bazısı siyah, bazısı kırmızı, bazısı karanlıktır, bazısı ışık… Medine, daha Peygamber ona ayak basmadan, Kuba’da henüz “Bırakın devem gideceği yeri bilir” sözü ağzından çıkmadan ve “Ay doğdu Veda tepeleri üzerinden…” nağmeleri henüz Medineli Müslüman kadınların zılgıt seslerine boyanmadan bin beş yüz yıl Peygamberinden yoksun, Peygamberine hasret yaşadı. Nuh’un torunları, Amalika’nın kadınları, Yahudi çocukları, onun sokaklarında gezinirken ve Harran kitabelerinde ve Batlamyus’un yazılarında ve Babil Kralı Nabukadnezar’ın dilinde o, sadece Yesrib olmaya mahkûm oldu. Ta ki güneydeki Yemen’den ve Arim selinin önünden oraya göç etmiş olmaları nedeniyle gerçekte kendileri de birer muhacir olan Evs ve Hazrec, bu sefer kuzeyden küfür selinin önünden oraya göç edenlerin hicretine şahit olana kadar... Belki de daha İbrahim Peygamber Kâbe’yi inşa ederken, Medine’nin kaderi yazılmaya başlamıştı… İbrahim Peygamber Beytullah’ın her taşını koyarken, manen koymaktaydı Mescid-i Nebevi’nin taşlarını… Yoksa Allah Rasulü der miydi “İbrahim’in Mekke’yi kutsal ilan ettiği gibi ben de Medine’yi kutsal ilan ettim” diye…
2016
Express’in geçen sayısında 2016 yılı için ana hatlarıyla ortaya koymaya çalıştığım “aktüel kriz konjonktürü” dinamiklerini , bu yazıda Türkiye’de inşaat sektöründeki gelişmeler çerçevesinde (karşı dinamiklerle birlikte) somutlaştırmaya çalışacağım. Zira 2015’te Türkiye’de konut fiyatları artışı sürse de inşaat sektöründeki büyüme durdu! Aşağıda, ilk olarak Türkiye’deki yapı sektöründe yaşanan gücel gelişmeleri değerlendirmek için “temellere dönerek” sürece nasıl bakmak gerektiği üzerine bazı hatırlatmalarda bulunacağım. Ardından 2000’lerde yükselen inşaat-finans komplekse ve özelliklerine değineceğim. Son olarak Türkiye’deki yapı sektörünün 2015’teki gelişimini ortaya koyup ve 2016 için olası gelişmelere işaret edeceğim.
Manifold, 2021
Büyükada kayık yarışlarından Küçükçekmece Gölü'nde ördek avına, "Aferin, bravo, hurara"lar eşliğinde Ahmed İhsan'ın ödül gibi geçen zamanları ve "ödül" kavramı üzerine. A'dan Z'ye Servet-i Fünun Manzaraları Editör: Melis Cankara https://manifold.press/o-odul
Bir Milleti Diriltmek, 2021
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.