Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
İstanbul Bilgi Üniversitesi, Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı'nda, Doç. Dr. Tansel Korkmaz tarafından gerçekleştirilen ARCH514 dersi kapsamında yazılmış "Gelmekte Olanlar ve Gelecek" metninde; bilim, teknoloji, ekonomi, siyaset ve toplum üzerinden bir gelecek tartışması yapılmaktadır.
Düşünen Şehir Dergisi, 2020
Sanat bahsine gelince, benim şimdiki kanun kadar muhkem sanat ölçüm şudur ki sanat ne sadece sanat ne de cemiyet içindir; sanat, kendi için olduğu kadar, mutlaka başka bir şey içindir ve o da dünyanın ötesine köprü atmaktan başka bir şey değildir." NFK "Artık edebiyat çevrelerinde edebiyata ilişkin ölçülerin esas alınması ayıp sayılmaya başlandı. Üstelik artık 'edebiyat çevresi' diye bir şey bile yok. Artık şiir (!) değerlendirmelerine paranın, apoletlerin ve koltukların gölgesi düşmüştür. Artık çevreden değil, 'piyasadan' söz etmek; okuyarak, tadına vararak değil, 'pazarlıkta uyuşarak' bir şeyler elde etmek zamanıdır." İsmet Özel
Gelenek kavramı, birçok sosyal bilim kavramı gibi oldukça muğlâk bir anlama sahiptir. Bu, büyük ölçüde modern zamanların bilim anlayışından kaynaklanmaktadır. Ancak bizatihi kendisi de modern bir kavram olan geleneğe, her iki taraftan da sağlıklı bir yaklaşımın olduğu söylenemez. Bir tarafta, modernitenin, kendini inşa ameliyesini gelenek üzerinden gerçekleştirmeye çalışması ve kendini “geleneksel olmayan” olarak takdim etmesi söz konusu iken; diğer yanda, “geçmişi bugünde yaşatma kaygısında olan ve geleneği, tarihin bir “an”ında sabitleyerek onu muhafazaya çabalayan gelenekçilik” bulunmaktadır. Her iki yaklaşım da, geleneği kendi mecrasının dışına çıkarma çabası içerisinde bulunmakta; ya da zımnen böyle bir işlev görmektedirler. Buna rağmen ikisinin de birer değer veya yapı olmalarının ötesinde birer “zihniyet şeması” oldukları, ya da bilinç kategorilerini ifade ettikleri kabul edilmelidir. Ancak gelenek, bu “iki düşman kardeş”in savaşının ortasında kalmasına rağmen hala varlığını sürdürmektedir.
İbrahim Hakkı Konyalı; 19. asrın son çeyreğinden 20. asrın son çeyreğine uzanan hayatının büyük bir kısmını muhtelif boyutlarıyla tarih araştırmalarına hasretmiş, tesbit ve bulgularını bulduğu her fırsatta neşretmeye, yazdıkları ve vakfettiği kütüphanesi ile kendisinden sonraki nesillere intikal ettirmeye çalışmış bir kişi...
Konya Ticaret Odası Konya Kitabı XVII - Geçmişten Günümüze Göçler, Cilt I, 2019
Vakıflar Dergisi, 2019
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün dergi ve yayıncılığının anlatıldığı bu makalede; 1938 yılında yayın hayatına başlayan Vakıflar Dergisi, 1974 yılında yayınlanmaya başlayan ve 7 sayı çıkan Rölöve ve Restorasyon Dergisi, 1998-99 yılları arasında 6 sayı yayınlanan Vakıf ve Kültür dergilerine yer verilmiştir. Özellikle Vakıflar Dergisi’nin yayın süreci, hakemli oluşu ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yayınlarıanlatılmaktadır. Vakıfların yayın politikası, yayın mevzuatı ve 80 yıllık yayıncılığı değerlendirilmiş, yayıncılık bağlamında bir yol haritası çizilmiştir.
Cumhuriyet, 2004
1 Mayıs vahşi kapitalizme karşı daha insanca çalışma ve yaşama talebinin, sosyal adalet mücadelesinin ve dayanışmanın simgesi oldu. Zaman zaman içeriğinden uzak yaklaşımlarla, devlet törenleriyle de kutlandığı oldu. Çalışanların sorunların daha ağır olduğu ülkelerde daha gergin kutlamalar gündeme geldi, egemen sınıfların şiddete başvurarak engellediği kutlamalar yaşandı. Batı ülkelerinde zaman zaman şenliklerle ya da cılız gösterilerle kutlandı. Ama 120 yıla yakın bir süredir sendikalar, işçiler, sol partiler 1 Mayıs'ı kutlamaya ve önemli gördükleri siyasal/sosyal talepleri dile getirmeye devam ettiler. Bugün yeryüzünde 1 Mayıs günü gösteri yapılmayan pek az ülke kaldı.
Tarihi-Sosyal-Kültürel Geçmişi İle Beraber Mağusa Üzerine Popüler Ve Sözlü Tarih Denemesi
Bu tür çalışmalar Arkeolojik buluntuların görsel hafızayla desteklenerek daha kalıcı bir hale gelmesine katkı sağlayacağı gibi hem bölgeye dikkat çekilmesin hem de Müzelerin daha işlevsel bir şekilde kullanılmasında oldukça önemli bir rol oynayacaktır. Bilim çevreleri de Arkeolojinin gelimesi ve toplumda gereken önemin kazanabilmesi için yeni yöntem arayışlarına girerek farklı disiplinler arası etkileşimlerle bu hedefi gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu kitap, IŞIKLI’nın bu konudaki yöntem arayışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır
Türkiye sosyal araştırmalar dergisi, 2013
Bu araştırmada, 20. yüzyılın başından günümüze kadar olan sürede akıcı okumanın, bileşenleri, değerlendirilmesi, öğretimi ve kuramsal yapısı hakkındaki görüşler, gelişim sürecine paralel olarak sunulmuştur. Akıcı okumanın basit tekrara dayalı ve otomatikleşme teorisi ile açıklanabilen bir beceri olup olmadığı; gelişim süresince hangi aşamalardan geçtiği, akıcı okumanın tanımlarının zaman içerisinde nasıl değiştiği ve bu değişimde bilişsel psikolojinin etkisinin olup olmadığı literatür ışığında tartışılarak verilmiştir. Akıcı okumanın uygulanması konusunda bireysel ve grupla uygulanabilen stratejilerden örnekler verilmiştir. Akıcı okumanın anlama ile ilişkisi üzerinde durulmuş ve prozodinin gelişiminde modellemenin öneminden bahsedilmiştir. Akıcı okuma ile ilgili henüz belirsizliği giderilmemiş noktalara da dikkat çekilmiştir. Akıcı okumanın hem sosyal hem de akademik yaşantıdaki önemi üzerinde durularak çeşitli önerilerde bulunulmuştur.
Pek çoğumuz için kitapların giriş ve önsöz kısımları okunmadan geçilen bölümlerdir. Buralarda genellikle kitabın içerik taslağı, izlenen metodolojik süreç, kısa bir özet, çeviri ise mütercimin özellikle belirtmek istediği hususlar ve çeşitli teşekkür takdimleri yer alır. Kitapları en ince ayrıntısına kadar okumayı şiar edinmiş mütâli'ler için ise içerik kadar bu kısımlar da oldukça önemlidir. Ama kitapların çoğunda öyle bir sayfa vardır ki o sayfa tam da kimse kaçırmasın diye ayrı bir varak hâlinde ve birkaç kısa cümle ile ifade edilmiş veciz bir ifade barındırır. Kitabın baş kısmında yer alan ve eserin kime hediye edildiğini belirtip hususi bir önemle ayrılan bu sayfalar beni her zaman heyecanlandırmıştır. Bu kısım kitabın ithaf kısmıdır ve kelime, köken itibariyle " hediye etmek " manasını taşır. Bu öyle teşekkür takdimlerine de benzemez. Özeldir; yazanın okuyucu ile paylaştığı ilk mahremidir. Çünkü her ithaf ayrı bir yaşanmışlık barındırır içinde. Hikâye içinde hikâye, kitap içinde kitap, sır içinde sırdır anlayacağınız.
2018
Turkiye’de dun oldugu gibi bugun de, kitle iletisimi ile ilgili arastirmalar yapilmakla birlikte, tarihsel calismalar yok denecek kadar azdir. Oysa bu teknolojilerin, farkli kulturel ve tarihsel yapilarin urunu oldugu icin, cikis yerleri ve kosullarini bilmek gerekir. Bu da bizi kitle iletisim tarihini ozellikle inceleme geregine goturur. Bununla birlikte gunumuzde yapilan calismalar, Turkiye uzerine yapilan arastirmalar yerine, genellikle ceviri ve yeni iletisim teknolojilerinin bir urunu olan yeni medya uzerinde yogunlasmaktadir. Yeni medya uzerine yapilan calismalar da daha cok bunlarin nasil ortaya ciktigiyla degil, nasil kullanildigiyla ilgilenen calismalardir. Bu anlamda, editorlugunu Korkmaz Alemdar’in yaptigi, Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafindan basilan Turkiye’de Kitle Iletisimi: Dun-Bugun-Yarin adli derleme, bu alanda bir tarih calismasi olarak uzerinde durulmaya degerdir. Iki cilt olarak basilan kitabin ilk baskisi 2009 yilinda yapilmis, ikinci baskisi ise 2017 yilinda...
TDK) 2013 Gezi olayları sonrasında darbe tanımını değiştirmiş ve darbeyi "bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi" olarak tanımlamıştı. Hiç kuşkusuz TDK'nın "demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirmeye zorlama" tanımı her tür hükümet muhalifini "darbe" tanımı altına sokabilecek kadar geniş. Oysa 15 Temmuz günü başımızın üstünden uçan savaş uçakları ve sivillerin üzerine yürüyen tankların şiddeti, bu olayı demokratik yolları kullanan muhalefetten kesin çizgilerle ayıran bir tanıma ihtiyaç duyuyor.
Journal of Turkish Research Institute, 2004
van edebiyatı araşhnnacıları özellikle son yıllarda bilgi ve kültUr irikimleriııibizimle' paylaşmak için makalelerini, kitap tanıtımıarını, konfe~ans, panel, sempozyum metinlerini yayımlamaya başladılar. Bu tUr eserlerin artması'biıl'eri sevindinnektedir. Klasik kUltUrUmUzUn günUmUz edebiyatına tesirlerini peki'ştirmek için bu tUr eserlere ihtiyaç vardır. Prof. Dr. Cemal KURNAZ çeşitli dergilerde yayımlanan yazılarının ye bildirilerinin bir 1<:lsmınl "Divan Edebiyatı Yazıları" (Akça~Yayınları, Ank. 1997, 467 s.) adıyla kitaplaştırdI. Yazar, "Divan Edebiyatt Yazıları" sözü ile Klasik edebiyatımızIa ilgili yazıları kastediyor, ancak kitabın ilk bölümü "Yunus 'tan Veyse/ 'e" başlıgıyla adlandırılmış. Bu da gösteriyor ki eserde sadece Divan edebiyatı ile ilgili yazılar yok. Kitap, "Yunus 'tan Veyse/ 'e", "Divan Edebiyatma OmiJr Veren/er" ve "Dost Yazı/arı" adlı Uç bölUmden oluşuyor. Eserin birinci bölümUnde i 8, ikinci bölümünde 2, üçUncü bölümünde ise 15 olmak üzere toplam 35 yazı bulunmaktadır:
Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2016
Bireyin; ait olduğu toplumun deneyimleri, gelenek ve görenekleri, inançları ve tarihi gibi zaman içerisinde edindiği birikimle donanarak, o topluma ait olması ve toplumun kodlarına sahip olması "kültürlenme" olarak nitelendirilir. Bireyin kültürlenme sürecinde "toplumsal hafıza" ve "kültürel bellek" olarak adlandırılan iki kavram devreye girmektedir. Toplumsal hafıza ve kültürel bellek aktarımının temel yöntemleri en basit şekilde sözlü aktarım, yazılı aktarım, görsel aktarım ve maddi aktarım olarak sınıflandırılabilir. Halk bilgisi ürünleri, toplumsal hafıza ve kültürel bellek aktarımını sağlayan en önemli unsurlardandır. Halk bilgisi ürünlerinin gelecek kuşaklara aktarılması, ürünlerin zamanın ihtiyaçlarına göre güncellenmesiyle mümkündür. Bu açıdan gelenek, bireysel yaratıcılığa izin veren bir yapıdadır. Değişirken gelişen halk bilgisi ürünleri, böylelikle asırlar boyunca kullanım ve aktarım bağlamına sahip olmaktadır. Bugün elimizde sadece iki nüshası bulunan Dede Korkut Kitabı'nın yazılış tarihi 14. yüzyılın sonu-15. yüzyılın başı olarak tahmin edilmektedir. Dede Korkut Kitabı, kültürel bellek aktarımında yazı aracılığını kullanmaktadır. Bununla birlikte eserin oluşum sebebi, anlatmalarda sunulan sözlü gelenek ve günümüzde Türk boyları arasında tespit edilen versiyonları dikkate alındığında, eserin kültürel bellek aktarımında söz aracılığını da kullandığını söylemek mümkündür. Bu makalede, öncelikle kültürel bellek aktarımının türleri ve yöntemleri üzerinde durulmuş ve uygulamalı halk biliminin önemine dikkat çekilmiştir. Daha sonra Dede Korkut Kitabı'nı geçmişten günümüze taşıyan çalışmalar tanıtılmış, geleneğin güncellenmesi yoluyla kültürel bellek aktarımının Dede Korkut Kitabı örneğinde gerçekleştirilmesine yönelik tespit ve öneriler sunulmuştur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.