Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2016, İnsan, Kimlik, Mekân Bağlamında Zonguldak Sempozyumu Bildirileri 16-18 Ekim 2014
…
25 pages
1 file
2024
Tahir Karauğuz, known as the first journalist and printer of Zonguldak, is also a Kuvayımilliye poet, writer and politician. Karauğuz, who published eleven newspapers and five magazines throughout his press life, also published forty-one different books in the Karaelmas Printing House he founded in Zonguldak; He wrote or published nineteen of these books himself. Karauğuz, the owner of the Independence Medal, who took an active role in Zonguldak and its surroundings during the War of Independence, laid down his weapon after the declaration of the Republic and continued to serve his country with his pen. Karauğuz, a Turkist writer, played an active role in the Turkishization activities during the Language Revolution. He compiled many words from Zonguldak and its surroundings through Zonguldak Community Center and sent them to the Turkish Language Association. His works titled Guide to Pure Turkish Names, "Öz Türk Adları Kılavuzu" Experiments on Suffixes and Roots, and Tools for Language Research "Ekler Kökler Üzerinde Deneçler Dil Araştırmalarına Gereçler" also show the importance he gave to the Turkish language. In this study, the words in Karauğuz's work titled Experiments on Suffixes and Roots, and Tools for Language Research "Ekler Kökler Üzerinde Deneçler Dil Araştırmalarına Gereçler" were examined and the words that were not in the Derleme Sozlugu or not witnessed in the Zonguldak region were determined and thus it was aimed to contribute to the Derleme Sozlugu.
BÜYÜK TAARRUZ 100’ÜNCÜ YIL DÖNÜMÜNDE TÜRK’ÜN ZAFERE YÜRÜYÜŞÜ, 2022
Tarih boyunca her milletin öne çıkan, kimliklerini yansıtan baskın bir yönü olmuştur. Türk milletinden bahsedilince bu özellik savaşın ve buna bağlı olarak da yaşadığı coğrafyanın, tabiatın tesiriyle olsa gerek “ordu-millet” düşüncesiyle açıklanmıştır. Bu düşünce; Türklerin yeryüzüne huzuru, emniyeti, insanlık şefkat, adâletini ordu vâsıtasıyla yayma ve tarihin her devrinde bağrından böyle kuvvetler çıkaran bir ordu-millet olma düşüncesine dayalıdır. Bu ordu; fethettiği ülkelere zulüm ve ölüm yerine, şefkat ve adâlet götürmesiyle tanınmış bir dünya ordusudur. İşte bu sebeple asırlar boyunca Türkler, dünyanın dört bir yanına adalet götürmek maksadıyla savaşmaktan kaçınmayan ve çok düzeyde savaşçı olan bir toplumdur. Ordu-milletlerin en eskisi olarak bilinen Türkler; kurdukları güçlü askerî teşkilata sahip devletleri, ordu-millet özellikleri ile tarihte kendilerini kabul ettirmişlerdir. Türklerde belirgin bir özellik olarak öne çıkan ordu-millet düşüncesi; yaşlısıyla, genciyle her an savaşa hazır olma zorunluluğunu ve siyasî düzen ile askerî düzenin birlikte doğup gelişmesini sağlamış bu da ordu-millet iş birliğini doğurmuştur. Bundan dolayı Türklerde, çok eski çağlardan beri askerlik ayrı bir sınıf veya meslek olarak görülmemiş, herkes tabi olduğu ülke ordusunun yeri geldiğinde bir neferi sayılmıştır. Ordu-millet düşüncesinin gerek literatürde gerekse düşüncede zeminini sağlamlaştıran, bu düşünceyi edebiyatın gücüyle daha da kalıcı hale getiren ve Türk edebiyatında hatırlamamız gereken ilk, belki de en önemli isim ise Yahya Kemal Beyatlı’dır. Yahya Kemal’e göre Türk milletinin meslek, cinsiyet fark etmeksizin bütün fertleri gerek fiilen gerekse fikir noktasında savaşa her an hazır durumdadır. Şairin, Süleymaniye’de Bayram Sabahı isimli şiirini doğrudan ordu-millet düşüncesinden hareket ederek okuyabilir ve değerlendirebiliriz. Şiirdeki, “ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı” veya “taşımış harcını gaazîleri, serdârıyle / taşı yenmiş nice bin işçisi mîmârıyle”, “Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine” mısraları Yahya Kemal’in ordu-millet düşüncesine açık bir şekilde işaret eden mısralardır. Türklerin savaşla ilgili ordu-millet düşüncesine sahip olması ve bu düşünceye göre hareket etmesi tarihin her devrinde devamlılık sağlayan bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim ordu-millet anlayışı, Türklerde savaş düşüncesi bağlamında ‘kötü’yü yok etme ve ortadan kaldırmaya dayanarak; ‘temizlik’ felsefesi düşüncesinin temellerini oluşturmuş ve netice itibarıyla güzelleme, somutlamanın da edebî metinlerde bilhassa şiirde yer edinmesinin teminatı haline gelmiştir. XVII. yüzyıl şairlerinden Bosnalı Alaaddin Sâbit; bağrı yanık düşman askerinin, gazilerin tertemiz bir saf sudan yapılan elindeki hançerin üstünde susuzluğunu gidermek üzere soluyarak can vermesine şaşılmaması gerektiğini ifade etmekte ve hançer, kılıç gibi savaş aletlerinin su verilerek yapılmasına, aynı zamanda suyun temizleyici özelliğine işaret ederek düşman ordusunun bu hançer üzerinde can verme isteğini güzellemeye başvurarak belirtmektedir: N’ola dil-teşne düşmen soluyup cân virse üstinde Kef-i destinde hançer bir içim âb-ı musaffâdur Sâbit’in bir beytiyle örneklendirdiğimiz ve temizlik felsefesiyle ilişkilendirdiğimiz güzelleme, somutlama düşüncesi bazı metinlerde ‘öteki’ söz konusu olduğunda üstünlüğe, baskılamaya dayalı bir tavırla mizah unsuru olarak estetikle yan yana gelerek ‘gülünç’ bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Buradan hareket ederek mizahın ve gülünç olanın ‘ne’liğini tanımlamak gerekirse mizah; TDK Güncel Türkçe Sözlük’te, tek bir kelimeyle “gülmece” olarak ifade edilirken; Kubbealtı Lugati’nde, “Bir gerçeği alay, nükte ve latîfelerle süsleyip güldürücü yanlarıyle ortaya koyan sözlü veya yazılı sanat türü, gülmece”; Ötüken Türkçe Sözlük’te “Gerçeğin gülünç, alışılmamış yönlerini ortaya koyarak insanın düşünmesini ve eğitimini ele alan sanat türü gülmece.” olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar bilhassa savaş, afet, salgın, kriz vb. gibi toplumu topyekûn etkilemesi muhtemel olan olaylarda zaman zaman öfke ve korku yaşamaktadır. Bu durumun insanlar üzerinde bıraktığı yılgınlık, öfke ve korkunun yerini olumsuz durum ortadan kalkınca (kara) mizah almaktadır. Mizah ile bir bütün olarak toplumlar, özelde ise insanlar bu negatif duygunun üstesinden gelerek korku ve öfkesini azaltabilir. Mizah böylece ‘kötü’nün, kötü olanın taklidini yaparak neşe sağlama, sağaltım görevini yerine getirir. İnsanlar bunu dinlemesinin neticesinde başarılarını eğlenerek kutlar ve bağımsız, güvende olduklarını düşünür. Bu durum aynı zamanda mizahı bir güç unsuru olarak da karşımıza çıkarmaktadır. Üstünlük kuramı ekseninde bakıldığında mizah, gülme bilfiil aksiyon gücüne sahiptir. İlk bakışta barış merkezli bir yapısı olduğu düşünülen mizah ve onun fiziksel çıktısı olarak gülme eylemi negatif boyutu da hesaba katıldığında, Mark Twain’in deyimiyle insanoğlunun elinde şaşaalı bir silaha dönüşmeye muktedir bir yapıya sahiptir. Bu yönüyle mizahî gücün farkına varılması, onun sadece bir hoşça vakit geçirme aracı olmasının ötesinde bir protesto aracı haline gelmesini sağlamış ve gerektiğinde siyaset gibi bir güç savaşı arenasında rakiplerin saf dışı bırakılmasına yarayan bir üstünlük kurma silahına dönüşmüştür. Bu dönüşümle beraber ise mizah; üstünlüğün farklı bir ‘cephe’de kazanılmasını sağlayan çok önemli bir psikolojik harp silahı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türklerin tarih sahnesindeki var oluşuna bakıldığında, savaşın Türklerin hayatında yaşanılan coğrafyanın tesiriyle tabi bir parça olarak yer aldığı ve savaşa da diğer milletlerden ayırıcı olması yönüyle halkın, milletin topyekûn dâhil olduğu fark edilecektir. Bu durum, Türklerin belirgin özelliğinin savaşçılığı, ordu-millet olması yönüyle ilişkilendirilmesinin bir göstergesidir. Ordu-millet olan Türklerin edebî metinlere yansıyan bir savaş felsefesinden de söz etmek mümkündür. “Türk’ün savaş felsefesi nedir?” sorusunu sorduğumuzda, Karagöz gazetesinde incelediğimiz karikatürlerden ve örnek verdiğimiz Bosnalı Alaaddin Sâbit, Dîvân’ında yer alan beyitlerden hareketle alacağımız cevap; bir hafıza, genel kabul olarak savaşın temizlik düşüncesine dayalı olduğu ve bu temizlik düşüncesinin ağırlıklı olarak güzelleme, beraberinde somutlamayla ifade edildiği yönündedir. Nitekim Bosnalı Alaaddin Sâbit, savaşla ilgili olarak ordunun savaşmaya değil; kanı kirlenen düşmanın kanını hacamatla temizlemeye veya saçı uzayan düşmanın saçını vakıf berber hizmeti sunarak ücretsiz tıraş etmeye gittiğini güzelleme bağlamında belirtmektedir. Bu noktada şair için savaş; bozulmuş olan âlemin tabiatını kurtuluşa, selâmete erdiren doğal şifa olmakla beraber kötüyü, kirliyi, pis olanı ortadan kaldırmaya dayanmaktadır. Gerek şairler gerekse de yazarlar, bahsetmiş olduğumuz savaş düşüncesini “öldürmek, yaralamak” gibi sözleri tercih ederek anlatmaktansa bu düşünceyi güzelleme ve somutlama etrafında ele almaktadır. Öyle ki bu durum incelediğimiz Karagöz gazetesinde aynı ifadeler ve mizahın da tesiriyle düşman karşısında bir üstünlük kurmaya kadar gitmekte, aynı zamanda söz gücü tesiriyle halkın, milletin motivasyonunu, zafere olan inancını da yükseltmekte, yüceltmektedir. Bununla beraber, savaş düşüncesini sadece bir dönem için bu bağlamda sınırlamaktan öte temel noktada incelemiş olduğumuz dönemlerde görmekteyiz. Bosnalı Alaaddin Sâbit’in yaşadığı, Karagöz gazetesinin yayınlandığı dönemi ve arada uzun bir yüzyıl farkı olmasını göz önünde bulundurarak söylemek lazım ki bu noktada Sâbit Dîvân’ındaki beyitlerin ve Karagöz gazetesindeki karikatürlerin ortak bir savaş felsefesi noktasında irtibat kurması oldukça önemlidir. Sâbit’te ve de Karagöz gazetesinde şahit olduğumuz savaş felsefesinin, hafızasının temizlik düşüncesi etrafında şekillendiği, bu düşüncenin de güzellemeyle ifade edildiği görülmüştür. Birinci Dünya Savaşı, Büyük Taarruz bağlamında düşman ve düşmanla ilgili unsurlar, durumlar dile getirilirken düşman tasviri söz konusu olduğunda süpürge, çöp, leş, pis, hacamat vb. kelimelerle güzelleme yerine getirilmiş, bu noktada üstünlük kuramından istifade edilmiştir. Netice itibarıyla Türkler için temizliğe dayanan savaş düşüncesi, Kıvâmî’nin -gidere ne kadar var-ısa hâşâk- mısraında belirttiği üzere her ne kadar ‘çöp’ varsa hepsinin yok edilmesinden ibaret bir düşünce biçimi olarak temizlik güzellemesi ve somutlamasıyla karşımıza çıkmaktadır.
Istanbul University - DergiPark, 2018
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, 2023
Modern ideolojilerden birisi olan anarşizm, Türk siyasal-düşünsel hayatının herhangi bir döneminde etkili olamamış ve Türk yazınında kendine neredeyse hiç yer bulamamıştır. Ancak Kara ve Efendisiz dergileri ile birlikte, 1980'li yılların ikinci yarısında anarşist ideolojiyi merkezine alan bir süreli yayıncılık faaliyeti başlamıştır. Bu dergiler, anarşist hareketi kavramlar, kişiler ve olaylar ışığında aktardığı gibi siyasal, sosyal ve ekonomik meseleleri de anarşist bir perspektifle analiz etmişlerdir. Ulusal ve uluslararası düzeyde cereyan eden birçok mesele, dergi yazarları tarafından ele alınmıştır. Bu makalenin amacı, Kara ve Efendisiz dergilerinin bıraktığı yazınsal birikimin incelenmesi, yayımlanan içeriklerin detaylı analizinin yapılması ve dergilerin Türkiye'deki anarşist düşünceye ne tür katkıları olduğunun saptanmasıdır. Tematik içerik analizi yöntemiyle ele aldığımız bu çalışmanın kapsamı, Kara ve Efendisiz dergilerinde yer alan yazı, makale, çeviri eser ve illüstrasyonlar olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada ilk kez, Türkiye'deki ilk anarşist dergilerin ortaya koyduğu entelektüel birikim detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Çalışmanın bulguları, Türkiye'de anarşizm ve anarşist yayıncılık faaliyetleri üzerine çalışan araştırmacılar için bir rehber niteliğindedir.
acikarsiv.gazi.edu.tr
Bu araştırma Anadolu'da Hitit dönemi yerleşme ve ulaşım sistemi boyutunda; Anadolu insan yerleşmeleri evrim sürecinin temellerinin ortaya konması bakımından büyük önem taşımaktadır. Bugüne dek yapılan araştırmalarda, -Hitit çiviyazılı metinlerde geçen coğrafi yer adlarının bir araya getirilmesi dışında 1 -Hitit dönemi yerleşmelerinin her biri kendi başına ve ayrı yerleşmeler olarak ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Başka bir ifadeyle, her bir yerleşme bütünsel bir yerleşme ve ulaşım sistemi organizasyonun parçası olarak değerlendirilmemiştir.
2017
Kastamonu dogumlu olan Talat Mumtaz, bir sure ilkokul ve lise ogretmenligi yapmis, yurdun cesitli sehirlerinde Milli Egitim Mudurlugu ve Kastamonu Abdurrahmanpasa Lisesi Mudurlugu gorevlerinde bulunduktan sonra, memuriyetten ayrilarak ticari hayata atilmistir. Ticaret hayatinda da memuriyette oldugu gibi ustun basari gostermis; bircok sirket kurarak, yoneticiligini yurutmustur. Talat Mumtaz, Halk Bilgisi Dernegi ve Halkevleri donemlerinde cok iyi bir folklor derlemeci ve arastirmacisiydi. Kastamonu tarihi ve Turk kulturuyle ilgili bircok eser vermistir. Ticarete atildiktan sonra islerinin coklugu sebebiyle Kastamonu kultur hayatiyla eskisi kadar ilgilenememis, Istanbul’da sirketlerinin islerini takip etmistir. Şimdiye kadar Kastamonu tarihine iliskin cesitli ve teferruatli calismalar, gerek akademik camiada, gerekse bu ise merakli arastirmacilar tarafindan yapilmistir. Bu calismalarin ozellikle son yillarda arttigi bir vakiadir. Kastamonu kent tarihine iliskin yeni belgeler bulunduk...
Erzurum'da yapılacak olan Hilmi Yavuz sempozyumuna davetli idim. Onun hakkında -mitolojik arkaplan hariç- nasıl bir bildiri hazırlayabilirdim? Şiirlerini okudum, bu şiirler içerdikleri çok yoğun anlatım, sayısız kültürlere, medeniyetlere, dinlere, inançlara, felsefelere yaptığı göndermeler, biçimleri, anlatım tekniklerini, kurguları, alışılmadık bağdaşıklıkları zorlayan sunumlar açısından son derece girift metinlerdir ve okuyucuyu -tabiri caizse- tam anlamıyla iktidarsız kılar. Ben Hilmi Yavuz şiirini tam anlayamıyordum, peki neden anlayamıyordum? İşte bu tebliğde bunu anlatmaya çalıştım. Anlamı mümkün kılan derin yapının hangi kuytularda, mağaralarda, diplerde saklandığını bulmak için hayli zahmetli bir yolculuğa -İskender'le Hızır'ın yaptığı gibi âb-ı Hayat'ın gizlendiği mağara yolculuğuna-çıkmak gerekiyor. Bu yazı, bir nevi bu yolculuğa bir davetiyedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ankara Üniversitesi Türk İnkilap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 2009
Etkileşim Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, 2020
Farsça ve Arapça Kaynaklarda Türk ve Moğol Devleti Tarihi I, 2023
Ankara anadolu ve Rumeli araştırmaları dergisi, 2022
Sosyal Bilimler Dergisi sobider, 2022
Journal of Turkish Studies, 2011
FEVZİ LÜTFİ KARAOSMANOĞLU'NUN EDEBİYAT YAZILARI, 2017
Archivum Anatolicum-Anadolu Arşivleri, 2003
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Bingöl üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2022
Atatürk İletişim Dergisi
Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, 2021
Tezkire Dergisi Sayı 60: Nisan/Mayıs/Haziran 2017
International Language, Literature and Folklore Researchers Journal
Tarih ve Gelecek Dergisi, 2017
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
I. Uluslararası Türk Kültürü ve Tarihi Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2018